Kuran Müslümanlığı Hakkında Bilgiler

Youtube: Oğuzhan Çağlayan | Kuran bize yetmez mi? Videosundaki Çarpıtmalara Cevaplar

Youtube’de dolaşırken bir video ile karşılaştık ve dinleyince Kuransız Müslümanlık daveti olduğunu gördük. Duyduklarımız hep aynı iddialardı, Cübbeli Ahmet Hocası gibi Kuran ayetlerini gösterip rivayet kitaplarını vahiy ilan ediyordu, anlam çarpıtması yapıyordu, mezhep tutmayı tavsiye ediyordu, itham ettiği şeyleri kendisi de yapıyordu. Ve bunlara cevap vermek gerekiyordu. Şimdi o iddialara bakalım ve hikmetli cevaplarımızı verelim.



Emre Dorman ile Kuranın İzinde Programından bir kesit:

Bayraktar bayraklı: “Sana bu kitabı hak ile indirdik” (4:105). Ama niye indirdim sana biliyor musun? İnsanlar arasında hükmedesin. Nasıl ama? Allah sana nasıl gösterdiyse öyle. Ben demiyorum. Biz kimin gösterdiği şekilde fetva veriyoruz? Ehli sünnetin, şianın bilmem hangi mezhebin. Kardeşim, Allaha bakan yok ya.

Emre Dorman: Bir çok müslümanın din adına Kuranın yeterli olmadığını düşünmesinin sebebi nedir? Kuran yeterli değil midir?

Bayraktar Bayraklı: Cehalet! “Rabbinizden size indirilene tabi olun” (7:3). Bize diyor bunu bize. Kuran bize indirildi. Kuranı kerime eksik demek Allahın eksik olduğunu söylemektir.

Oğuzhan Çağlayan: Ne kadar etkili bir hitabet değil mi? Bu görüşteki kardeşlerimizde sıkça görülen klasik duygusal söylemler. Abi sen ne diyorsun şimdi Kuran bize yetmez mi? Bu Allahın kitabı değil mi ya, eksik mi diyorsun yoksa bunu. Bak eksik dersen kafir olursun ha. Tabi böyle söylenince arkasına birkaç ayet sıralanınca gerçekten haklıymışlar gibi geliyor değil mi?

Cevabımız: “Klasik duygusal söylemler... Arkasına birkaç ayet sıralayınca…” gibi ifadelerle Kuran Müslümanlığını küçümseyenler şu ayetleri görmezden gelmiş olurlar.

"..Bugün dininizi Kemal'e erdirdim "(5:3)
"..Sana herşeyi açıklayan kitap indirdim.." (16:89)
"Ayrıntılı olarak indirdi" (6:114)
"Ayrıntılı açıkladı" (11:1)
"Öğüt alın diye kolaylaştırdık" (54:22)
"Kur'an'ı iyice düşünmezler mi" (47:24)
"Fazla soru sormayın, Kuranda açıklanan yeter" (5:101-102)
“Rabbinizden size indirilene uyun" (7:3)
"İhtilafı gidersin diye indirdim" (2:213)
"Kuran'dan sorguya çekileceksiniz" (43:44)

Bu ayetler Müslümanlara “dininizi Kurandan öğrenin, yeterli emirler ve nehyler Kuranda vardır” demektedir. Yani Kuranın yeterli olduğunu söyleyen ayetler bize İslam dinini öğrenmek ve yaşamak için Kuran okumak gerektiğini söylemektedir. Bunun dışındaki emirlerin ilahi değil beşeri emirler olacağını haber vermektedir.

Bir Müslüman Kuran okuyarak dinin temellerini ve detaylarını öğrenebilir. Sadece namaz rekatları, zekat miktarı, hacda tavaf sayısı gibi ibadet detaylarını göremez çünkü ibadetlerin detayları ilk insandan beri aynı şekilde gelmektedir ve peygamberimiz de atası Hz İbrahim gibi ibadet etmiştir. Bizler bu mütevatir sünneti farklı kaynaklardan öğrenebiliriz, ibadet detaylarını farklı kaynaklardan öğrenmek “Kuran yetmez” demek değildir çünkü “Kıyam ruku secde edin, namaza kalkınca abdest alın, sarhoşken kılmayın, cünüpken kılmayın, namazda sesini çok kısma, kurandan kolayına geleni oku” gibi emir ve nehyler Kuranda verilmiştir.

İddia: Ve sonucunda İslami ilimlerden uzak bazı gençler ya da halkın özellikle orta yaş ya da biraz daha yaşlı grubu diyeceğimiz bu kesim bu görüşlere aldanıp peşinden gidebiliyor ve evet bu görüş belki de İslam mezhepleri arasında moderniteye en çok taviz veren, istediği ayeti istediği gibi bükebilen, hükümleri nefsine göre istediği gibi değiştirebilen bir mezhepsizlik mezhebi.

Cevabımız: Kuran Müslümanlığı orta yaş veya biraz daha yaşlı grubu tarafından değil gençler tarafından benimsenmektedir çünkü gençlerin zihni mezhepçilerin hegomanyası ile kirlenmemiştir, özgürce düşünebilme yeteneğine sahiptirler. Orta yaş insanlar ise çocukluktan itibaren Sünnilik, Şiilik öğretilerine maruz kaldıkları için sorgulamayı akıllarının ucundan bile geçiremezler ve “Kuranı anladığım dilde okursam dinden çıkarım” diye korkarlar. Dinden çıkacakları doğrudur ama uydurulmuş dinden indirilmiş dine geçeceklerdir. Böylece bazı hadislerin, bazı mezhep hükümlerinin, İslamın özü diye tanıtılan sufizm yolunun Kuranı mehcur bıraktığını ve ayetleri iptal edip yeni hükümler getirdiğini göreceklerdir.

İddia: Ne demek istiyorum? Kuraniyyun tabiri ya da güzel Türkçemizle Kurancılar. Bu genelde bir şeyi abartanlar için kıllanılır, mesela kaderiyyun kaderiyye kaderi çok abartanlar, kaderin üstüne giderek hak yoldan çıkanlar, Kuranın üstüne giderek Kuranın hak yolundan çıkanlar. Bir şeyi ne kadar abartırsanız o sizi yoldan saptırır. Bu her şeyde böyle, her şeyin aşırısı kötü derlerya hani.

Cevabımız: Bir şeyi çok abartanlar yoldan çıkıyor ise Sünnilik Şiilik yolları da hadisleri çok abartmıştır ve “Ayet ve Hadis çelişiyorsa hadisten hüküm alınır” diyecek hale gelmişlerdir. Böylece Hadisiyyun, Hadisiyye olmuşlardır. Sahabelerin yolu olan Kuran Müslümanlığına Kuraniyyun deniyor ise “hadisler ayetleri nesh eder” diyenlere de hadisiyyun denir.

İddia: Eski bir mezhep falan değil, oryantalist kaynaklı son yüzyılda ortaya çıkmış basit bir şekilde çürütülebilir temelsiz bir fikir anlayışı aslında. Yani şöyle söyleyim birkaç makale taratmasıyla bu fikir, hristiyan demeli olduğunu ve Müslümanlar arasında fitne çıkarıp ayetlerle hadislerin kırılmaz bağını kopartıp duygularla oynayabilecek, hitabeti yüksek hocaların fonlanıp medyaya sürüldüğü ve kitlelerin etkilenmesi için ortaya çıkarılmış neo mezhepsizlik akımı. Bu konudaki Türkiyede yapılmış sempozyumlarda ve hristiyan öncülerin Türkiye’ye geldiğindeki konuşmalarına bakarak çok rahat bir şekilde kökenine bakabilirsiniz fakat bunun kökenini sorgulayan kaç kişi var işte orası biraz tartışmalı.

Cevabımız: 15 Temmuz 2016 tarihinde darbe yapmaya kalkışan ve ABD ajanı olduğu ortaya çıkan Fethullah Gülen ne diyordu? “Kuran Müslümanlığı diye sapıklık çıktı” diyordu. Demek ki Hristiyan öncüleri aslında sufizm seviyormuş, Sünnilik Şiilik seviyormuş, Kuran Müslümanlığını sapıklık olarak görüyormuş. Çünkü Müslümanların dinini kaynağından öğrenmesi onların işine gelmiyormuş.

Ayrıca Kuran Müslümanlığı son yüzyılda çıkmamıştır, peygamberimiz ve sahabeler ilk Kuran müslümanıdır. “Seni dalalette bulup doğru yolu göstermedi mi?” (93/Duhâ Suresi 7) ayeti peygamberimizin de Kuran müslümanı olduğunu söylemektedir ki kendisine kitap inen bir peygamberin başka bir şeye uyması da düşünülemez.

Aralarında Allah’ın indirdiği (ayetler) ile hükmet; onların arzularına uyma. Dikkatli ol! Allah’ın indirdiği emirlerin herhangi birinden seni şaşırtabilirler. Yüz çevirirlerse bil ki bazı günahlarına karşılık Allah, kesinlikle onların başına bir kötülük gelmesini istiyordur. Zaten insanların çoğu yoldan çıkmıştır. (5/Mâide Suresi 49)

İddia: İnsanlar bazı akımları çok masumane zannediyorya çünkü kendi içimizden adı Ali, Ahmet, Mehmet olan insanlar bunu söylüyor. O yüzden insanlara çok masumane geliyor.

Cevabımız: Evet kendi içimizden hocaların hurafe anlatmasına karşı temkinli olunmalıdır ki en çok hurafeyi “ben sünniyim, ben sufiyim, ben nurcuyum, ben mevleviyim, ben nakşibendiyim, ben şucuyum bucuyum” diyenler anlatmaktadır. Bu hurafeciler Kuranda içi boş odunlara benzetilmiştir.

“Onları gördüğün zaman cisimleri (hoca kılıkları) hoşuna gider. Konuşursa sözlerini dinlersin. Onlar dayatılmış odunlar gibidir. Her bağırtıyı kendi aleyhine sanarlar. Onlar düşmandır, sakının onlardan. Allah onları kahretsin, nasıl da dönüyorlar.” (63/Münâfikûn Suresi 4)


Münafıkların anlatıldığı ayette hurafecilerin hoca kıyafeti giydiği, dini araştırıp hoşumuza gidecek şeyler söyledikleri ama araya hurafeler sokuşturdukları, içi boş odun oldukları, her gürültüde deşifre olduklarını sanıp korktukları, onlardan sakınmak gerektiği söylenmiştir ki bu tanıma en çok uyan sufizm ve Sünniliği harmanlayıp ortaya karışık bir din çıkaran tarikat şeyhleri uymaktadır. Ayrıca iki farklı hadis versiyonundan Kurana uygun olanı değil de Kurana zıt olanı seçip sohbetlerinde kullananlar, rivayet kitaplarını vahiy ilan edenler de uymaktadır.

İddia: Ama önce şunu söyleyim, bir dakika. Siz mezhepleri bir kenara atarak mezheplerden kurtulabileceğinizi mi zannetmiştiniz. Yanılıyorsunuz bence, çünkü yaptığınız tek şey yeni bir mezhep kurmak aslında. Mezheplere inanmayın (diyorsunuz ama kendiniz yeni bir mezhep kuruyorsunuz) Bunun farkında değilsiniz aslında bu kendi içinizde çok görülüyor. Mesela namaz kaç vakittir diye sorduğumuzda, üç tane hadis inkarcısı ele alalım, bir tanesi 3 vakit diyor bir tanesi 5 vakit diyor bir tanesi hiç vakti şekli yok diyor. Bunların üçü de hadisleri kabul etmiyor.

Cevabımız: A) Namaz kaç vakit: Kurandan namazın 5 vakit olduğu 17:78 ve 11:114 ayetlerden anlaşılmaktadır, ayrıca 1400 küsür yıldır mütevatir sünnet olarak kâbede 5 vakit kılınmaktadır.

Üç vakit diyenler sadece vakit isimleri geçen ayetlere bakmıştır, ilgili ayetleri birlikte okumamışlardır. Namaz yok diyenlere ise yorum yapmaya bile gerek yoktur, onlar yağmurdan kaçanlar doluya tutulsun diye ortaya atılmış projelerdir. Yani Kurana uyunca iki tane mezhep çıkar ki bunlardan birisi 5 vakit derken diğeri 3 vakit demektedir.

Peki Sünni mezhepler neden 4 tanedir? İmamı Azam lakaplı Ebu Hanife’nin görüşleri yetmemiş ki Şafi de görüş belirtmiş, Hanbeli de görüş belirtmiş, Maliki de görüş belirtmiş? Bu 4 mezhep de birbirine ihtilaf ediyorken hepsine de hak / gerçek demek hangi zihniyetin sonucudur? Size hadis yetmedi mi ki 4 farklı görüş belirten mezhepler kurdunuz? Kuran Müslümanlığından 2 mezhep çıkıyorken Sünnilikten niye 4 mezhep çıktı? İmamı azama isnad edilen görüşler size yetmedi mi?

B) Hadisleri kabul etmek: Hadisler peygamberin vefatından 200 yıl sonra derlenmiş kitaplardır, filanca kişi falanca kişiden duymuş o da fulancadan duymuş diye dört beş isim sayılır ve halktan dinlenen röportajlar olduğu için içerisinde doğruları da yanlışları da barındırır. Bu yüzden ümmi / Kutsal kitap bilmeyen insanlar için tehlikeli kitaplardır.

Gerçek Kuran Müslümanlığı ise dinini önce Kutsal kitaptan öğrenir sonra nebiye ve sahabelere isnad edilen rivayetlere bakar, böylece Kurana uygun ve Kurana zıt hadis ayrımı yapabilir. Önce hadis mezhep okuyanlar ise kıyaslama yapacak bir temele sahip olmadıkları için ayet görünce aslan görmüş zebra gibi kaçarlar. Hatta “bana ayet okuma, bırak o ayeti, armut gibi ayet sayıyorlar” diyecek hale gelmişlerdir.

Demek ki bu kişiler sahabeler zamanında yaşasaydı onlara da “bırak o ayeti, filanca şöyle bir hadis işitmiş” diyerek Kuranı mehcur bırakacaktı. Böylece “Bize başka Kuran getir veya bunu değiştir” (10:15) diyen Mekkeli müşrikler gibi davranacaklardı. Günümüzde bize başka Kuran getir diyemedikleri için rivayet kitapları da vahiydir derler ve aradıkları her şeyi hadis külliyatından bulurlar. Üç farklı versiyondan birini seçerler.

Örneğin yüz bin kişinin dinlediği veda hutbesinde bile üç farklı versiyonu vardır ve bunlardan Buharide geçen “size Kuran bırakıyorum ona sarılan sapıtmaz” diyen rivayeti görmezden gelirler, Maliki mezhebinin hadis kitabı muvatta’da geçen “size Kuran ve sünnetimi bırakıyorum” diyen versiyonu alırlar. Tirmizi’de geçen “size Kuran ve ehli beytimi bırakıyorum” diyen diğer versiyonu da görmezden gelirler.

İddia: Mezhepleri kabul etmeyen insanlar, tamam mezhepsiz akımı da dinin en temel olduğu konuda farklı düşünebiliyorken nasıl böyle bu kadar rahat şekilde mezhepler arasındaki ihtilaflara saldırıyorsunuz. Ha biz katılda (youtube ücretli üyelikte) mesela bu ihtilafların nereden çıktığını falan da konuşuyoruz, insanlar bunu ilmi seviyede anladığı zaman, mezheplerdeki ihtilaların “bence haramdır ya, bence helaldir ya” falan tarzında birşey olmadığını görüyorlar kardeşlerim buradan görüyorlar. Gelin (katıla üye olun) bir iki ders siz de dinleyin bu ihtilaflar nasıl ortaya çıkıyor acaba imamlar kafalarına göre bence falan mı davrandıklarını zannediyorsunuz? Neyse, mezheplerden kurtulamazsınız kısaca bunu söyleyeyim yanılıyorsunuz.

Cevabımız: Mezheplerin de “bence haramdır ya” diye hüküm verdiğini anlamak için kan abdesti bozar mı sorusuna bakılabilir. Hanefi “bence bozar” demişken; şafi, Hanbeli, maliki “Bence bozmaz” demiştir. Ya bozar diyeceklerdir ya bozmaz diyeceklerdir, söylenebilecek iki cevabı da vermişlerdir. Biz de ne yaparsak yapalım bir mezhebin görüşüne uymuş oluruz zaten, bunun için futbol takımı tutar gibi mezhep tutmaya gerek var mıdır?

İnsanlara “Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor hak takımlardır, bunlardan birini tutmayan Türk olamaz” demek ne kadar saçma ise “Hanefi, Şafi, Hanbeli, Maliki hak mezheplerdir bunlardan birini tutmayan Müslüman olamaz” demek o kadar saçmadır. Sahabelerin ve tabiin alimlerinin haberinin olmadığı bu mezhepler insanlara Müslüman olmanın şartı gibi sunulmakta, bunlardan birini kabul etmeyenlere gavur muamelesi yapılmaktadır, hatta mezhep tutmayan dinden çıkar mürted olur diyerek insanların gözünü korkutmuşlardır. Oysa mezhepler sadece alimlere isnad edilen görüşlerdir ve günümüzdeki hocalar gibi görüş belirtmişlerdir.

Yemek konusundaki haramlar da ihtilaflıdır, sırtlan haram mı sorusuna “bence haram, bence helal” diye yine verilecek iki cevabı da vermişlerdir. Çünkü birisi bir hadis rivayetini sahih kabul etmiştir, diğeri öbür hadis rivayetini sahih kabul etmiştir. Mezhep ihtilafları farklı hadislerin delil alınmasından, bir hadis versiyonunu kabul etmemekten ortaya çıkmıştır. Oysa Kurana baksalardı yırtıcı hayvanların değil av hayvanlarının yendiğini göreceklerdi.

Ayrıca bir Müslüman İranda doğmuş olsaydı Şii olacaktı ve Şiilerin hadis kitaplarına Şiilerin mezheplerine inanacaktı. Sünni ailede doğduk diye Sünni mezheplerin doğru olduğuna ve Sünni hadislerin doğru olduğuna neden inanıyoruz? Araştırıp sorgulayıp mı alevi olduk, Sünni olduk, şii olduk? Doğduğumuz bölgede hangi inanç yaygın ise onu kabul ettik. Tehlikenin farkında mısınız? Müslümanlar doğduğu bölgede yaygın olan mezhebi kabul ediyor ve diğerlerini sapıklık ile itham ediyor.

İddia: Kurandaki birçok ayeti yanlış anlayıp hadisler gibi İslamın kopmaz parçasını parçalamaya çalışıp ahirette ağır bir sorguya tutulacağınız yanısıra, bu videoda neden “sadece Kuran” fikrinin yanlış olduğunu anlatacağım.

Cevabımız: Hadisler islamın kopmaz parçasıdır diyenler acaba hangi hadisleri kast etmektedir? İslamın kopmaz parçası denilen hadislerden bazıları peygambere ve sahabelere iftira etmektedir. Hadis diye önümüze konulan rivayetler arasında “Hz İbrahim ateşe atılınca kertenkele diğer hayvanlar gibi su taşımayıp ateşe üflemiştir, bu yüzden kertenkele öldürene 100 sevap vardır” diyen çocuk masalının sahih denilerek yazıldığını da görürüz ki bu hadisi sünniler bile beğenmeyip “zehirli kertenkeleden bahsediyor” diye alakasız tevil ederler, halbuki hadiste zehirli olduğu için değil peygamberi öldürmek istediği için lanetlendiği yazar.

Diğer örnek “Recm ayetini keçi yedi Kura eksildi, Ömer halktan korkup ekleyemedi, ileride Kuranda recm bulamıyoruz diyenler çıkacak” diyen iftiraların da sahih denilerek yazıldığını görürüz. Bunlar mı islamın kopmaz parçasıdır? Ravi zincirine güvenilir isimler yazıp sahih damgası basılan bu rivayetler aklımızla alay ettiği halde Müslümanlara sahih hadis diye kakalanmaktadır. Bu iftiralardan peygamberimizi tenzih edenlere “hadis inkarcısı, peygamber düşmanı, mezhepsiz zındık” gibi ithamlar yapılmaktadır.

Kendine ehli sünnet diyenler ise hz ibrahimi öldürmek istediği için lanetlenen kertenkele hadisini kabul etmeyip “zehirli kertenkele” gerekçesi uydurmuştur. Demek ki sünniler de bazı hadislerin çocuk masalı olduğunu, peygambere ve sahabelere iftira ettiklerini fark etmişlerdir ki dillerini eğip bükerek alakasız teviller yapmışlardır. Çocukluktan beri öğretilen “kütübi sittede hiç uydurma hadis yok” sloganına körü körüne inandıkları için akla, mantığa ve Kurana zıt rivayetlere uydurma diyemezler, bunun yerine alakasız teviller üretirler ve hurafeleri kurtarma çabasına girerler.

İddia: Ve evet sizin anladığınız dilde konuşalım, bu videoda hiç hadis kullanmayalım tamam mı, sadece bir tane yerde hadis kullanacağım onu da çok güzel bir yerde kullanacağım. Sadece ayetlerle, hadislere ve peygamberimizin sünnetine ne kadar ihtiyacımız olduğunu size göstereceğim. Kuranı kerimin kendisinin eksik olmadığını ancak sizin Kuranı sadece iki kapak arasındaki şey anladığınızı ve bazı hadisleri ret ederek özellikle kuran dışı bazı gayrı metluv dediğimiz vahiyleri de ret etmiş olup son derece tehlikeli bir sahada takıldığınızı ispat edeceğiz.

Cevabımız: Gayrı metluv vahiy yani ikinci vahiy denilen şeyler kıyamete kadar yaşayacak bütün müslümanları ilgilendiren evrensel konular değildir, peygamberimiz hayatta iken olup bitmiş bizi ırgalamayan konulardır.

Eğer “ikinci vahiy de vardır ve bunlar hadislerdir” dersek o zaman kendimize yeni kutsal kitaplar uydurmuş oluruz. Hangi hadis ikinci vahiydir? Hangi hadis kitabı ikinci vahiyleri derlemiştir? Peygamberimizden 200 sene sonra kitap yazan Buhari ve Müslim mi ikinci vahiydir? Buhari ve Müslim ikinci vahiy ise neden peygamberimiz ve sahabeler bunları yazmamıştır ve insanlığa “buyurun bunlar da vahiydir, Kuran gibi kutsaldır” dememiştir ve ikinci vahyi yazmak 200 sene sonraya kalmıştır?

Demek ki hadisler ikinci vahiydir demek yeni kutsal kitaplar uydurmaktır ve kendine ehli sünnet diyen kişiler Kurandan başka kutsal kitaplar uydurmuştur. Hangisi ikinci vahiydir gösterin bakalım desek kertenkele hadisini mi göstereceklerdir? Ayrıca Sahihi Buhari demek Buharinin sahih dedikleri demektir, Sahihi Müslim demek Müslimin sahih dedikleri demektir, yani hadis kitabı yazanlar bile “bunlar ikinci vahiydir, hepsi kutsaldır” dememiştir, “ben bunların sahih olduğuna kanaat getirip kitabıma ekledim” demişlerdir. Aradan geçen bin yıldan sonra kendine ehli sünnet diyenler iyice yoldan çıkmış ve rivayet kitaplarına vahiy demeye başlamışlardır.

İddia: Hatta direk bir tane örnek vereyim. Mesela Bakara suresinde Allah “artık kıblenizi mescidi harama çevirebilirsiniz” diyor. Yani artık kâbeye dönebilirsiniz diyor. Demek ki bundan önce başka bir kıbleye dönüyordu Müslümanlar. Doğru mu evet, peki ilk kıble hükmü Kuranda var mı? Yok. Demek ki hadislerle koyulmuş. Alın size Kuran dışı bir vahiy. Kuranın dışında peygambere Allah söylemiş, önce mescidi aksaya döneceksiniz diye ilk kıbleyi o şeklide tayin etmiş. Direk örneğimizi de vermiş olduk. Bunlardan çok fazla var.

Cevabımız: “Kıblenin Kudüs olması hadisle emredildi” diyenler bir tane “kıble Kudüs olacak” diyen hadis gösterebilir mi? Madem hadisle kıble değişti buyurun gösterin o hadisi.

Gösteremezler çünkü peygamberin sözüyle kıble değişmez, kıblenin değişmesi ayet inmesiyle olmuştur ve bu dönemsel hükmün zamanı dolunca kıbleyi Kudüs yapan ayet nesh edilmiş, Kurandan çıkarılmıştır. Bu geçici hükümle Allah, Yahudileri imtihan etmiş ve kimin son nebiyi kabul ettiği ortaya çıkmıştır.

''Bir ayetten neyi kaldırırsak veya unutturursak onun yerine daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Bilmez misin şüphesiz ki Allah her şeye kâdir olandır.'' (2/Bakara 106)


2:106 ayeti bize bazı ayetlerin nesh edilip Kurandan çıktığını onun yerine başka bir ayet indiğini söylemektedir. İşte kıble değişmesi ayeti de bu şekilde Cibril meleğiyle inmiştir lakin “Yüzünü semaya çevirdiğini görüyoruz..” (2:144) ayetinin inmesiyle eskiden inen “kıble Kudüs olacak” ayeti nesh edilmiş, Kurandan çıkarılmış, hafızalardan silinmiştir. Çünkü dönemsel geçici bir hükümdür ve kıyamete kadar yaşayacak tüm müslümanları ilgilendirmez.

İkinci örneği de biz verelim: Ramazan ayında geceleri de cinsellik haramdı, sahabeler dayanamayınca “Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin örtünüz, sizde onların örtüsüsünüz. Allah, nefsinize ihanet etmekte olduğunuzu biliyordu. Bu sebeple, tevbenizi kabul edip sizi bağışladı; artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiğini dileyiniz.…” (2:187) ayeti inmiştir. Daha önce inen “oruç gecesi cinsellik haramdır” ayeti nesh edilmiş Kurandan çıkarılmıştır.

Konu bu kadar basittir lakin kendine ehli sünnet diyenler nesh edilmiş ayetleri gösterip rivayet kitaplarını ikinci vahiy ilan etmektedir. Şeytanın en büyük başarısı da Müslümanları Kurandan koparıp başka kitapları kutsal kabul ettirmek olmuştur ki “onlara sağdan yanaşacağım” (7:17) dediği gün tam da bundan bahsetmiştir. Şeytanın sağdan yanaşması nasıl olmaktadır? Dindarlara rivayetleri vahiy ilan ettirip yeni kutsal kitaplar uydurmasıyla olmaktadır, müslümanları Allahtan koparıp evliya denilen adamlara bağlamakla olmaktadır. (Oku: Sufizm ve İslam Farkları)

Ehli sünnet lakabını kullananları dinleyen bir genç rivayet kitaplarının ikinci vahiy olduğuna inanırsa önce hadis okuyayım deyip Kurandan uzak duracaktır ve öğrenme çağını vahiyden uzak kalarak geçirecektir. Böylece kendine en büyük kötülüğü yapmış olacaktır. İşte Müslümanlara ikinci vahiy var deyip yeni kutsal kitaplar uydurmak böyle kötü sonuçlara yol açmaktadır.

İddia: Bu arada aranızda samimi kardeşlerim de var, Müslümanlara karşı daha nazik olmaya çalışıyorum fakat peygamberin sözlerinin umursanmaması, lakayit lakayit böyle üzerinde dalga geçilmesi beni bazen sinir edebiliyor o yüzden bazı yerlerde üslubum artarsa kusuruma bakmayın, ben peygamber efendimizi çok seviyorum, bundan kaynaklıdır. İnşallah sizi kırmamaya çalışacağım çünkü kardeş olmak bunu gerektirir, biz sizi ortak dinde görüyoruz ama siz bizim dinimize uydurulan din diyorsunuz. Bu kategoriye sokuyorsunuz, bu kategoride kitaplar yazıyorsunuz.

Cevabımız: Uydurma hadisleri deşifre edenler seni sinirlendiriyor ama “ayeti keçi yedi Kuran eksildi” diyen iftiralar seni sinirlendirmiyor öyle mi? “Sahabeler savaş esiri kadınları sex kölesi yapardı” iftiraları seni sinirlendirmiyor öyle mi?

Ayrıca peygamberimizi sevmek rivayet kitaplarını vahiy ilan etmek midir? Senedi sağlam denilen uydurma hadisleri peygamberimize ve sahabelere isnad etmek midir? Peygamberi sevmek hurafelerden onu tenzih etmek değil midir?

Hristiyanlar da İsa’yı çok seviyoruz diyerek ona rab demeye tanrı demeye başlamıştır. Kendine ehli sünnet diyenler de peygamber sevgisi diyerek onun adına yazılmış rivayetlere vahiy demekte, kendilerine yeni kutsal kitaplar icad etmektedir. Böylece şu ayetin muhatabı olmuşlardır:

Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? Yoksa bir kitabınız var da ondan mı ders alıyorsunuz? İçinden dilediğinizi seçebileceğiniz (kitaplar mı türettiniz?) [68/Kalem Suresi 36-38]


İddia: Bu bir yana sandığınız gibi her ehli sünnet Kuranı okumuyor da değildir, bunu göstermiş olacağım size çünkü defalarca Kuran okumuş ve bitirmiş birisi olarak size ehli sünnet fikri için bu videoda ispat ettim. Kendiniz sorgulamak zorunda hissedeceksiniz. Ve işler maalesef düşündüğünüz gibi olmayacak.

Cevabımız: İspat ettim dediği şeylerin çarpıtma olduğunu gördük. Kıble değişmesi ayetini gösterip “hadisle kıble değişti” diyen, nesih mensuh konusundan haberi olmayan birisi neyi ispat edebilir? Ancak nasıl bir hurafeci olduğunu ispat edebilir. Bu söylemlerle hayatında hiç Kuran okumamış, hiç hadis okumamış ümmi gençleri kandırabilir. Kuranı anladığı dilde okuyanlar, hadisleri Kurana arz edenler bu tür cahilane söylemlere gülüp geçerler.

İddia: Ümmet 1400 yıldır yanılmadı, toprak altında saklı bir cevher de bulmadınız, hiçbir Müslüman mezhep ya da akım son 100-200 yıla kadar “Kuran bize yeter hadislere gerek yok” dememişti. Biliyor musunuz en sapkın grupları da düşünebilirsiniz hadisleri kabul ediyor hepsi. Hatta gitseniz haricilere falan deseniz onlar sadece Kuran ayetleriyle hükmediyorlar genelde, ama onlar bile “tabiî ki de canım hadisler önemli ama biz kullanmıyoruz” falan derler. Yani red etmezler. Mutezilede hakeza, bu çerçeveden kimse ayrılmamış.

Cevabımız: Evet yeni bir şey bulmadık, peygamberimiz de sahabeler de Tabiin de Kuran müslümanıydı. Bu yüzden dört halife zamanında hadis kitabı diye bir şey yoktu. Hatta Hz Ömerin hadis sayfalarını yaktığı İslam tarihi kitaplarında geçer. Bu yüzden Tabiin alimi Hasan Basri “Sahabeleri gördüm, onlar Allahın kitabından delil getirirdi” demişti kader risalesinde.

Kuran Müslümanlığı insanlık tarihi kadar eskidir çünkü her peygamber kendi zamanında İslam dinini öğretmiştir, Adem aleyhiselam da müslümandır, Nuh da, İbrahim de, Musa da, İsa da. Kuranda adı geçen her peygamber Kuranda anlatılan tevhid dinini öğretmiştir. Şu halde Kuran Müslümanlığının son yüzyılda çıktığını söylemek doğduğu bölgede yaygın olan inançtan vaz geçemeyenlerin kendini kandırma çabasıdır.

İddia: Ve kendi sayınızın ne kadar olduğunu öğrenmek istiyorsanız Müslümanların yüzde biri bile neredeyse etmiyorsunuz. Fakat insanlar bunu fark edecek. Siz “sorgula, Kuran oku, araştır, mezhep hocalarına kanma” söylemlerinizle gençleri motive ediyorsunuz, böylece onlar da gidiyor usul öğreniyor Kuranı daha düzgün okuyorlar. “Bir de şu görüşe bakayım” vs diyorlar ve ehli sünnetin ilmi fikri ve literaturel gücünü fark ettiklerinde “hım hiç de öyle değilmiş babacım” diyecekler, diyorlar bunu hep yapıyorsunuz ve gelin birlikte bu videoda gençleri uykudan uyandıralım.

Cevabımız: Kuran Müslümanlığı İslam dünyasının yüzde birine tekabül ediyor ise bunun sebebi şeytanın sağdan yanaşıp müslümanları Kurandan uzak tutmuş olmasıdır. Sayısal olarak fazla olmak bir şeyin hak olduğu anlamına gelmez. Kuranda “Yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve atıp tutarlar.” (6:116) denmiştir.

Hz. İbrahim de kendi kavminde yalnız başına mücadele etmişti, tek başına bir ümmetti (16:120). Sayısal olarak tek başına olmasına rağmen puta tapan müşrik bir kavme tevhidi öğretti ve kıyamete kadar yaşayacak insanlara güzel örnek (60:4) oldu.

Çoğunluk her zaman zanna uymuştur, bu yüzden cehennem insanlarla dolup taşacaktır. (50:30) Kendini dindar sananlar da “Vallahi biz müşrik değildik” (6:23) diyecektir. Burası önemli, vallahi biz müşrik değildik diyenler ateistler değil, Allaha inanan ama Allahtan başkasını rab edinmiş olanlardır, Allahtan başkasına kulluk etmiş olanlardır.

Peki Allahtan başkasını rab edinmek nedir? İşte Müslümanların en iyi bilmesi gereken şey budur. Rab edinmek bir kişinin bütün sözlerini doğru kabul etmekle, hiçbir yanlışı olmadığına inanmakla olur ki tevhid ehli Müslümanlar bütün Kurana iman ederek Allahı rab edinmiş olurlar. Ben sünniyim, ben şiiyim, ben sufiyim diyenler ise onlarca farklı kişiye teslim olurlar ve farkında olmadan Allahtan başka rabler edinmiş olurlar. Önceki ümmetler din adamlarına teslim olarak onların her dediğine körü körüne iman ederek rab edinmişti, yeni ümmet olan bizler de din adamlarına körü körüne iman edersek Allahtan başka rabler edinmiş oluruz. Yani filanca mezhebin her görüşü doğrudur demek onu rab edinmek olacaktır, filanca hadis kitabında hiç uydurma yok demek de onu rab edinmek olacaktır. Bu konu Tevbe 31.ayette anlatılmıştır.

İddia: Değerli kardeşlerim, İslam 1400 yıldır derin bir ilim okyanusuyla gelmiştir. “Kuranı kerimi 1400 yıldır kimse doğru anlayamamış, biz doğruyuz bizim gibi anlamalısınız, alimleri boşverin, mezhepleri boşverin” diyenler modern geleneğin fikri saldırısına boyun eğmiş kimselerdir yani ayetleri hadisleri savunamayıp bilgisiz oldukları zaman “bari biz kuranı red edemiyoruz çünkü onu red ettiğimizde dinden çıkıyoruz, hadisleri şutlayalım gitsin bakışındalar”. Aslında dinde sadece kurana tutunabilmekte bir şey yani en azından Müslüman kalabiliyorlar ama yarım kalıyor işte.

Cevabımız: Materyalist bir bakış açısına sahip olan, bilimsel çevreye yaranmaya çalışan, ayetleri insanların hoşuna gidecek şekilde eğip büken modern hurafeci hocaların var olması bütün Kuran Müslümanlarının “dinden çıkamıyoruz bari Kuran müslümanı olalım” dediği anlamına gelmez. Örneğin “musa denizi yarmadı medcezir oldu” diyen, “İsa ölüyü diriltmedi kalpleri diriltti” diyen, hatta “namaz yok destekleşme var” diyen abuk subuk teviller yapan hocalar gerçek Kuran Müslümanlığına leke sürmektedir. Gerçek Kuran Müslümanlığı ayetleri olduğu gibi kabul eder, “Allah böyle der mi” diye eğip bükmeye çalışmaz, anlamadığı konuları “rabbim ilmimi artır” diyerek daha sonra anlamak için erteler ve takvalı yaşayarak kendisine Furkan (doğruyu eğriyi ayırt etme yeteneği” (8:29) verilmesi için çabalar.

İddia: Ha ayrıca eksik dediğimiz şey Kuran değil merak etmeyin sizsiniz çünkü daha Kuranı bile doğru düzgün anlayamıyorsunuz, hadislere hiç gelmeyin zaten. Kuran ilimlerini de ehli sünnetten göreceksiniz. Kuranı en iyi anlayan gelenek de ehli sünnet olacak. Kuran ilimleri, Müşkilil kuran (Kuranda ihtilaf yok araştırması), Mübhematul kuran (açıkça anlaşılmayan kelimelerin incelenmesi), Aksamul kuran (Kurandaki yeminlerin incelenmesi) falan, dimi? Bu ilimler kimin ilimleri, bunları kim yaptı tarihte, Kuranı Kerimi kim çalıştı tarihte? Biz.

Cevabımız: Tarihte Kuranın incelenmiş olması başkadır, uydurma hadislere sahih demek başkadır. Kuran Müslümanlığı “Kütübi Sitede uydurma hadis yok sloganına kanmayın, Kurana arz etme yöntemiyle kıyaslama yapın, hurafeleri fark edin” demektedir. Yani Kuran müslümanı olunca bütün geleneği çöpe atmış olmazsınız, geleneğin içine karışmış hurafeleri fark edecek seviyeye gelmiş olursunuz. Bir bilinç sıçraması bir aydınlanma yaşarsınız. Artık peygamber sünneti deyince aklınıza sarık, şalvar, sakal, kadını çarşafa sokmak gibi şekilcilik gelmez; ahlak, adalet, saygı, ilim, delil, medeniyet gelir. Dolayısıyla dindar olmak isteyen herkes Kuran Müslümanlığını tatmalı ve bilinç seviyesini yükseltmelidir.

İddia: Kuranı kerimi bir kere safi temiz, bir kere güzel bir kalple okuyan modern kaygılarıyla feminizmmiş, insan haklarıymış, batının öğretileriymiş, onlarla barışmamız lazımmış falan filan diyerek daha baştan taviz vererek bu kitaba başlarsanız hükümlerinin temelini kuran ve devamını peygambere bırakan bu kitabı evet yarım bir şekilde bırakmış oluyorsunuz, böylelikle Kuran eksik olmuyor siz kuranı eksik okumuş oluyorsunuz çünkü Kuran okunan demektir yani vahyin okunan yönü.

Cevabımız: Yine bir kesimin ılımlı İslam tarifinin Kuran Müslümanlığına özgülendiğini görüyoruz. Bir kesim batıya yaranmaya çalışıyorsa, dini insanların hoşuna gidecek şekilde yorumluyorsa bu Kuran Müslümanlığının suçu mudur?

Şarap haram yapıldıysa üzümün suçu ne? Fasık bıraktıysa sakalın suçu ne? Edepsiz giydiyse tesettürün suçu ne? Kılan yalancıysa namazın suçu ne? Giden zalimse Haccın suçu ne? Müslüman yaşamıyorsa dinin suçu ne?

İddia: Peki sizce Kuran elinizdeki iki kapak arasında tuttuğunuz şeyden mi ibaret sadece? Kuranı vahiy anlıyorsunuz dimi vahiy, peygamberin hükümleri de bi zatihi vahiydir işte. Çünkü necm suresinin ilk ayetlerdinde Allah buyuruyor ki ”o hevasndan konuşmaz” nefsinden kendinden hüküm vermez, bir şey ortaya koyuyorsa o Allahın vahyiyile desteklenir. Dolayısıyla o da Allahtandır. O halde “Kuran dışı kaynaklara inanmayın” dediğiniz zaman biz hadisleri kabul ederek kuran dışına çıkmış olmuyoruz ki.

Cevabımız: Necm suresinde müşriklerin “Kuranı sen yazıyorsun, birilerinden ders alıyorsun” iddiasına karşı “O hevasından konuşmaz” cevabı gelmiştir. Yani rivayetleri vahiy ilan etmek için gösterdikleri ayet de Kuranın Allah kelamı olduğunu söylemektedir.

Tefsir kitapları da o hevasından konuşmaz ayetinin müşriklere cevap olarak indiğini söylemektedir ki her aklı başında Müslüman böyle olduğunu bilir. Sadece rivayetleri vahiy ilan etmeye çalışanlar ayetleri bağlamından koparıp kendi hevalarına uydurur.

Bu âyetlerin asıl konusu Hz. Muhammed’in vahiy almasını yani peygamberlik sıfatını inkâr edenlere; onu şair, kâhin vb. sıfatlarla niteleyip Kur’an’ı kendisinin uydurduğunu söyleyenlere bir reddiyede bulunmaktır. (Taberî XXVII 42, Râzî XXVIII 281-284)

İddia: Ha sen eğer diyorsan ki sadece iki kapak arasındaki kurandır, birincisi nereden biliyorsun? O elinde tuttuğun kuranı kerim mesela eksik olmadığını falan nereden biliyorsun? Bak bunları falan hep çözmen lazım senin, biz bunları çok kolayca söyleyebiliriz, geleneğimizin arasındaki mushafları açarız tarih olarak tık tık gösteririz. Var mı senin öyle bir geleneğin öyle bir Mushaf ortaya koyacağın kuranın değişmediğini falan ispat edebilir misin mesela? Bunların hepsini ehli sünnet yapıyor. Kuranı en iyi biz çalışıyoruz çünkü tamam mı? Bu bir.

Cevabımız: Kuranın değişmediğini ispat edebilir misin sorusuna öncelikle “Zikri biz indirdik, onun koruyucuları da elbette biziz” (15:9) ayetini gösteririz ve Kuranın Allah tarafından korunduğunu öğreniriz. Ayette “Koruyucuları” denmiş olması her sureyi farklı meleklerin koruduğuna işarettir.

Ayrıca Kuran vahiy katipleri tarafından indiği gün yazılmıştır (52:2) ve hafızalara kayıt edilmiştir. (87:6) Hem yazılı ulaşmış olması hem hafızların ezberlemiş olması bir delildir ancak en büyük delil Kuranda recm cezası olmamasıdır. Din tahrifçileri Yahudilikteki recmi İslama dahil etmek için “Önceden Kuranda recm ayeti vardı ama keçi yedi, Ömer de halktan korkup ekleyemedi, İleride Kuranda recm bulamıyoruz diyenler çıkacak onlara itibar etmeyin” diyen iftiralar ardı ardına sıralanmış ve güvenilir isimler ravi olarak kullanılmış, sahih damgasıyla önümüze sunmuşlardır.

Eğer Kuran değişmiş olsaydı bugün okuduğumuz recm iddialarını hadis kitaplarında görmezdik, Kurana eklenmiş olarak bulurduk. Kurana ekleyemedikleri için önceden vardı keçi yedi deyip keçiye iftira etmişlerdir, Ömer eklemedi deyip Hz Ömere iftira etmişlerdir, ileride Kuranda bulamıyoruz diyenler çıkacak diyerek yalanlarını sağlama almışlardır.

Bugün kendine ehli sünnet diyenler “vay be, hadiste gayb bilgisi verilmiş, ileride Kuranda recm bulamıyoruz diyenler çıkacak demiş, şimdi gerçekten de böyle diyorlar, Kuranda yoksa islamda yoktur diyenler çıktı, hadisler günümüzü tarif etmiş, demek ki hadis kitaplarına daha çok iman etmeliyim, vahiy olarak görmeliyim” demektedir. Yani kafaları ters çalışmaktadır. Halbuki minareyi çalan kılıfını da hazırlamıştır, yalanlarını sağlama almak için “ileride şöyle diyenler çıkacak” demişlerdir.

İddia: İkincisi elinde tuttuğun Kuranı kerim varya böyle sallıyorsun bu bize yeter diye (Ey Mehmet okuyan), sana bizim gelenek getirdi o Kuranı kerimi. Kendi geleneğini mezhebini kurmuşsun sövdüğün mezheplerin sövdüğün hocaların bastığı Kuranı kerimleri okuyorsun elinde taşıyorsun. Bence en baştan başla yani bu işe. Öyle başlayacaksan yarım değil, birilerinden kopya çeke çeke meal yazdığınızı biliyoruz. İşte yeni tefsirim yazıldı, yeni tefsirim çıktı falan diyorsunuz, o tefsire hangi alimlerin sözleriyle hangi gelenekten kopya çekerek yazdığınızı biz çok iyi biliyoruz, baştan başlamalısınız yok öyle, mesela ilk yazmaları gideceksiniz Kuranın harekelerini noktalarını falan hepsini kaldıracaksınız, aranızda kimse hafız olmayacak tamam mı, en baştan onu alıcaksınız elinize noktaları koya koya harekeleri koya koya meal vereceksiniz tamam mı, önce bir kendine Mushaf toplayabilecek misin bakalım önce onu görelim boşver sen hadisleri tartışmayı falan, sen önce kendine bir Kuranı kerim bulabilecek misin bakalım, hadisleri kabul etmeden. Mushafın hadislerle toplandı çünkü. Kıraatler hadislerle geldi. Mealler hadislerle yazıldı, eğer red ediyorsan özgün davranacaksın ha yapamıyorsan otur aşağı alimlere hadsizlik yapmak yerine ilimsiz olduğunu kabul et ve bu illerin nasıl yapıldığını sana göstersinler.

Cevabımız: Hadisleri kabul etmekle Mushaf bulmanın ne alakası vardır? Kuran indiği gün yazılmış ve 23 yıl sonunda iki kapağı arasında toplanmıştır. Kuranı bize sahabeler getirmiştir ki ilk Kuran müslümanı onlardır.

Hadis kitapları ne zaman ortaya çıkmıştır? Buharinin Müslimin doğum tarihine bakıldığı zaman 200 sene sonra hadis kitapları ortaya çıktığı görülmektedir. 200 sene içerisinde Müslümanlar dinini Kurandan öğrenmişlerdir, Buharinin dedesi de babası da dinini Kurandan öğrenmiştir.

İddia: Hadisleri günümüze getiren silsileyle ayetleri getirenler aynı insanlar. Yani senin elinde tuttuğun Kuranı kerimi Buhari getirdi, senin elinde tuttuğun Kuranı kerimi Ahmed bin hanbel getirdi. Onların talebeleri getirdi, taşıdı. Bu bir.

Cevabımız: Kuranı bize Buhari nasıl getirmiştir? Buharinin doğum tarihi 20 Temmuz 810 yılıdır, peygamberimiz ise 632 yılında hakkın rahmetine kavuşmuştur, arada 178 yıl vardır. İki asıra yakın bir süre geçtikten sonra Özbekistan Buhara şehrinde doğmuştur Muhammed bin İsmail Buhari. 178 yıldır Müslümanlar Kuransız mı kalmışlardır? Ahmed bin hanbel ise 780 yılında doğmuştur ve arada 148 yıl vardır. 148 yıldır Müslümanlar Kuransız mı kalmışlardır?

Bu zihniyetin temelinde “hadisler uydurma ise Kuran da uydurmadır, hadislere inanmayan Kurana da inanmasın” mantığı vardır. Kuranın kutsal kitap olduğunu ve Allah tarafından korunduğunu unutup rivayetlerin derlenmesi olan kitaplara iman etmişlerdir, bunun neticesinde hadisleri bize getirenler ile ayetleri bize getirenler aynı kişiler deme gafletine düşmüşlerdir.

İddia: İkincisi Kuranı kerim birçok ayette peygamberin hadislerine gerek olduğunu, onun sünnetinin kuranın yaşayan yönü olduğunu vurguluyor. Bu da iki.

Cevabımız: Kuranın hiçbir ayeti peygamberin vefatından 200 yıl sonra derlenen kitaplara iman etmeye davet etmez. Hatta Kuranda hadis kelimesi geçen ayetler hep Kuranı övmek için kullanılır. Demek ki hadis kelimesi üzerinden yeni bir din inşa edileceği gayb bilgisidir ki hadis kelimesi geçen ayetler Kurana “Ahsenel hadis” (39:23) demektedir, “Bundan başka hangi hadise iman edecekler” (45:6, 77:50) demektedir.

İddia: Alimler sabah akşam sizin gibi tembel tembel “kuran yeter ya zaten” diye birkaç ayet okuyup yatmıyortlardı. O ayetleri nasıl anlarız nasıl daha iyi kavrarız diye sabah akşam çalıştılar, Uykusuz kaldılar, yolculuklar yaptılar, düşünceler fikir ürettiler, dünyaya yön verecek eserler yazdılar. Bugün batıdaki birçok fıkıhçı Ebu hanife’nin eserleriyle aydınlanıyor, birçok filozof ibni sina eserlerine şok oluyor, gazali dünyaya yön veriyor, senin ne eserin var afedersin dünyaya ne katkın var. Kuran bize yeter falan gibi yani başka ne biliyorsun?

Cevabımız: Alimlerin faydalı eserler yazmış olması takdire şayandır, tebrik ederiz. Mehmet okuyan kast edilerek senin ne faydan var denmesi ise bir hocanın küçümsenmesidir, Mehmet okuyan da insanların Kuran okuması gerektiğini vurgulamış, Kuran Müslümanlığının yayılmasına katkı sağlamış değerli hocalardan biridir ancak onun da mucizeler konusunda yanlış görüşleri vardır ki ona da gereken cevabı vermiştik. (Oku: Mehmet Okuyana Reddiye)

İddia: Kuran yeter deyip Kuran dışı kitaplar yazmaktan başka ne işe yarıyorsunuz Allah aşkına ya. Kuran yeter diye kitap yazmanıza ne gerek var Kuran yetiyorsa? Hem bana Kuran yetiyor diyorsun hem de otuz cilt Kuran yeter cümlesini açıklamak için kitap yazmışsın (Ey Mehmet okuyan) Onları açıklamana gerek var mı kuran yetiyorsa insanların aklı yok mu yani anlayamıyorlar mı, senin rivayetini senin getirdiğin ayetleri aralarında bağlantı kurduğun ayetleri görmek zorundalar mı? Ha demek ki senin bir anlayışın var ayetleri arasında bir bağlantı kurmuşsun ya da bir ayeti belli bir şekilde anlıyorsun insanlara da bunu böyle anlayın demeye çalışıyorsun.

Cevabımız: Kuran yetiyorsa tefsir yazmanıza ne gerek var sorusuna öncelikle “Sünniler neden onlarca tefsir kitabı yazdı, bir tane tefsir kitabı yetmedi mi?” diye sorulmalıdır. Hadisler Kuranı açıklıyorsa bir tane hadis tefsiri yazılırdı ve tefsir yazma işi sona ererdi, tarih boyunca farklı tefsir kitapları yazılmış olmasını nasıl açıklarsınız? “Ha demek ki senin bir anlayışın var, ayetler arası bağ kurmuşsun” diye açıklamış. Demek ki eski tefsir kitapları da kendi anlayışını yazmıştır, her tefsir kitabı alimin kendi görüşlerinden oluşmaktadır. Peki Mehmet Okuyanın suçu eskiden yaşamayıp günümüzde yaşamış olması mıdır?

Ayrıca Kuran yeter deyip kitap yazıyorsunuz iddiası da “Kuranın yettiğini anlatmak, hurafeleri deşifre etmek için yazıyoruz” şeklinde cevaplanabilir. Hem geleneğe karışan hurafeleri hem modern hurafeleri deşifre etmek için reddiyeler ortaya çıkmaktadır ki çoğu yazılarımız Kuran ayetleriyle reddiye yapmaktadır.

İddia: Hayır ya bir dakika canım, herkes kendi kafasına düşündüğü gibi ayetleri yorumlayamaz mıydı? Tövbe suresi 5.ayette Allah müşrikleri gördüğünüz yerde öldürün diyor, mesela birisi bunun savaş ayeti olduğunu fark etmese gitse bir müşriği öldürse hatalı mı olur size göre? yoo çünkü Kuranı kerimi kendi anladığı gibi yorumladı işte. Aklına göre yorumladı, başka birşeye ihtiyaç duymadı, ha diyelim ki diğer savaş ayetlerini de okudu yine anlayamadı diyelim, tövbe suresi 5.ayeti yine anlayamadı ve gitti müşriği gördüğün yerde öldür dedi Allah dedi bak, baştaki adam (Bayraktar bayraklı) diyorya ben demiyorum Allah diyor falan. Adamı öldürdü dedi ki ben demiyorum Kuran diyor, müşriği git öldür diyor, böyle dedi sana ne yapacaksın?

Cevabımız: Kuranı herkes kendi kafasına göre anlar demek ile “Andolsun ki Kuran'ı zikir için kolaylaştırdık. Öğüt alan var mı?” (54:32) ayetine iman etmek farklıdır.

Öncelikle bilmemiz gereken şey Kuranı Allahın tefsir ettiğidir, peygamberimizin ise müjdeci ve uyarıcı olduğudur. İlgili ayeti görelim:

ELR! Bu öyle bir kitap ki ayetleri muhkem kılınmış sonra hakim ve habir tarafından ayrıntılarıyla açıklanmıştır. Allahtan başkasına kulluk etmeyin diye böyledir. Şüphesiz ben size onun tarafından bir uyarıcı ve müjdeciyim. (11/Hud suresi 1,2)

Dilini acele ile hareket ettirip durma. Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize düşer. Onu okuduğumuz zaman onun okunuşuna tabi ol. Sonra onu açıklamak da bize aittir. (75/Kıyâme Suresi 16-19)


Hud suresinin ilk ayetlerinde Kuranı anlamak için ilgili ayetleri birlikte okumak gerektiği ve böylece kula kulluk etmekten kurtulacağımıza dikkat çekilmiştir. Eğer Kuranı Allah tefsir etmeseydi de insanlar tefsir etseydi o zaman insanların görüşleri Allahın dini sanılacaktı ve kula kulluk etmiş olacaktık. Peygamberimiz ise “uyarıcıyım (cehennemle uyarırım) Müjdeciyim (cennetle müjdelerim) diyerek kendi vazifesini bu ayette bildirmiştir ki bunu ona Allah söyletmiştir.

Kıyamet suresinde ise "onu beyan etmek / açıklamak bize aittir" denmiştir, böylece sünnilerin "Kuranı peygamber açıklar" iddiasının ayet cımbızlamak olduğu görülmüştür. Allah zaten açıklanmış bir kitap indirmiştir, peygamberimiz de bunu en iyi bilen kişi olduğu için her sözü Kurandan çıkan hikmetli sözler olmuşltur. Yani bir müslüman sadece Kurana uyugun hikmetli sözleri peygambere isnad edebilir.

Şu halde müşrikleri öldürün ayetini gören birisi ayetin öncesine de bakmalıdır ki ne hakkında indiğini anlayabilsin, ayrıca konuyla ilgili diğer ayetleri de okusun ki puzzle’nin parçalarını birleştirebilsin ve ortaya bir tablo çıkarabilsin. Kafama göre anlarım deyip ayet cımbızlarsa ateistlerin islama saldırma metoduna uymuş olur.

İddia: Ha sen hadislere gidersen nuzul sebeplerine gidersen o ayetin niye indiğini nerede indiğini falan anlarsın onu bir savaş ayeti olduğunu kolayca çözeceksin. İtirazın olabilecek çocuğa. Doğru düzgün bir geleneğiniz yok Müslümanların yüzde biri bile etmiyorsunuz, Allah kuranı anlatamadı mı bu insanlara bir sizin zihninize mi gönderildi kuran. Bir siz mi fark ettiniz ya. Gazaliden daha mı iyisin, ibni rüşdden daha mı etkilisin, düşünmek falan diyorsunuz ya ateistler de diyor aynısını, sürekli düşünmek bilim yap falan , zikir çekip duruyorlar gerçekten samimi misiniz ya kuranın şu ayetlerini görmüyor musun.

Cevabımız: Ayetlerin nuzul sebebi olarak metne bakmak bile yeterlidir, örneğin “Sana hayızdan soruyorlar deki” ayetinin nuzul sebebi nedir? Peygamberimize hayızlı kadının hükmünü sormuşlardır, cevap olarak DEKİ: diyen ayet inmiştir ve cevabı Allah vermiştir.

Hadisler tefsirler ise bu soru soran kişilerin ismini cismini söylemektedir, filanca kavimden filanca isimli bir adam geldi ve “karım hayız oldu, hayızlı kadın neler yapamaz” diye sordu, bunun üzerine 2:222 ayet indi şeklinde açıklar. Bu açıklamalar doğru ise ilme katkı sağlar ancak isimleri bilmemize gerek var mıdır? Kimin sorusu üzerine bakara 222 ayetin indiğini bilmek, Müslüman olmuş bir Çinlinin ne işine yarayacaktır? Müslüman olmuş bir Çinlinin işine yarayacak olan şey “hayızlı kadına temizleninceye kadar yaklaşmayın” cümlesi olacaktır ve karısı adet olunca yatağa çağırmayacaktır.

Aynı şekilde cilbab ayetinin nuzul sebebini araştırmaya gerek var mıdır? Ayetin metninde “Bu onların tanınıp incitilmemesi için daha uygundur” (33:59) denmiş olmasından yola çıkarsak demek ki o dönemde cilbabsız / dış kıyafeti olmadan dekolte ve şortla gezen kadınlar fahişe sanılıyordu ve laf atan erkeklerin sözlü tacizine maruz kalıp moral motivasyonları bozuluyordu, bu yüzden iffetli tanınmak için baştan aşağı sarkıtılan büyük bez ile tesettür yapın dendi. Nuzul sebebini araştırınca da buna benzer anlatımlar karşımıza çıkacaktır. Demek ki ayetin metninden niçin indiği büyük oranda anlaşılmaktadır.

İddia: Fatiha 6 “bizi doğru yola ilet” sürekli okursunuz dimi, namazda fatihanın okuncağını falan kuranda yazmıyor ama neyse, onu nereden buluyorsunuz o da ayrı, sabah akşam hadisleri red ediyorsun sonra Cuma namazını kılmaya geliyorsun , bu da başka bir çelişki ama neyse hadi en azından diyoruz hepsini red etmiyorlar falan yani.Allah hidayet versin ne diyeyim yani.

Cevabımız: Namazda Fatiha suresinin okunması mutevatir sünnet olarak gelmiştir, kâbede 1400 küsür yıldır hergün 5 vakit kılınmaktadır. Ayrıca “Sana tekrarlanan 7 verdik” (15:87) ayeti de namazda tekrarlanan 7 ayet olan Fatihadan bahseder, Allahu alem. Cuma namazına gelmek de Cuma Suresi 9 ve 10.ayetlerden öğrenilir.

İddia: Bunu sürekli okuyorsunuzya bize hidayet ver, hani diyorsunuzya sıratellezine en amte aleyhim falan, nisa 69 ayet bakın neymiş o en amte aleyhim, o yol peygamberin yoludur diyor, kuran yolu diye bir şey mi var, peygamber yolu diye bir şey var. Kuran yolu çizer sadece, peygamber yürür ümmet yürür. Tamam mı?

Cevabımız: Kuran yolu ile peygamberin yolu aynıdır. Ayetler zamanla indikçe peygamberimiz hayatını buna göre düzenlemiştir, dünya görüşü ve siyasi hayatı buna göre şekillenmiştir. Örnek verdiği Nisa 69 ayeti “Allah ve Resulune itaat edenler” demiştir.

“Kim Allaha ve Resulüne itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği Nebiler, sıddıklar, şahitler ve salihlerle beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar!” (4/Nisa Suresi 69)

Kurandaki Allah ve Resulü ifadesi “Allahın Resulü ile indirdiği ayetlere itaat” emreder. Hiçbir ayette “Allah ve Nebisine itaat edin” veya “Allah ve Muhammede itaat edin” denmez çünkü Resullük burada temsil vasfı olarak bir görev olarak kullanılmıştır.

Örneğin bir padişah karşı krallığa mesaj yollayacağı zaman bir Resul / Elçi seçer ve metni yazıp eline verir. Elçi karşı ülkeye gidince oranın yöneticisine fermanı okur. Mesajı alan kişi kabul ederse padişah ve elçisine itaat etmiş olur. İşte bu örnekteki gibi kainatın padişahı Allahtır, elçisi Hz Muhammed’dir, Fermanı Kurandır. Müslümanlar ayetleri kabul edince Allah ve elçisine itaat etmiş olur. Bu örnekle birlikte konu çok iyi anlaşılmaktadır, teşbihte hata olmaz.

İddia: Bu arada Kuran eşittir Allah değil onu bir düzeltelim, ben demiyorum Allah böyle diyor diyorsun ya Allah o lafzı indiriyor fakat senin anladığın gibi indirmiyor, senin anladığın gibi demiyor ya, sen o ayetten öyle anlıyorsun, “ben böyle anlıyorum” demelisin aslında çünkü bak mesela başka ayette nisa 59 “ey iman edenler Allaha itaat edin resule de itaat edin” sadece Allaha itaat et yeter diyebilirdi, Allah size göre gereksiz cümle mi uzatıyor haşa, işte burada şey diyorlar resul de Kuranın izinden çıkamaz, ekstra şey söyleyemez falan. Birincisi Kuran peygamberin keyfine göre ekstra şey katmadığını zaten ayette yazıyor ve bunu bütün ehli sünnet kabul ediyor. Bu itirazınız kime gidiyor, itirazınız zaten çürüdü bir, İkincisi o zaman resul eşittir kuran ise Allah ayette şöyle demiş oluyor “Allaha itaat edin, Allaha da itaat edin” gereksiz kelime kullanımıyla mı itham ediyorsun Allahı, haşa. Böyle değil, peygamber ayrı ve onun yolundan git diyor, ayetleri eğerek anlatmayalım lütfen.

Cevabımız: Birincisi “O hevasından konuşmaz” ayeti müşriklerin Kurana beşer sözü demesi üzerine inmiştir ve bunu tefsir kitapları bile yazar, ehli sünnetin inancı değildir ayet gösterip rivayetleri vahiy ilan etmek.

İkincisi RESUL = KURAN demektir evet, çünkü Resullük bir görevdir, elçinin görevi padişahın fermanına ilaveler yapmak değildir, fermanı insanlara duyurmaktır. Kuran kavramlarını eğip bükerek çarpıtmayalım lütfen.

Ey Resul, Rabbinden sana indirilen şeyi tebliğ et. Bunu yapmazsan onun risalet görevini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, kâfirler topluluğunu yola getirmez. (5/Maide Suresi 67)

İddia: Başka bir ayet Ali İmran 164 Allah muhakkak içlerinden resul göndererek müminlere lutufta bulundu , o resuL ayetleri tilavet eder, onları temizler, onLara kitabı ve hikmeti talim ettirir, hikmeti öğretir. Sadece Kuran mı öğrettirdi yoo hayır, kitabı öğretir diyor bir de hikmeti talim ettirir diyor, hikmeti öğretir diyor, Hikmet ne? O da mı kuran. O zaman kuranı talim ettirir Kuranı öğretir ve Kuranı da öğretir (demiş oluyor) E yine gereksiz kelime kullandı Allah.

Allah, içlerinden elçi çıkararak müminlere iyilikte bulundu. Bu Elçi onlara Allah’ın âyetlerini okur, onları geliştirir, onlara Kitabı ve hikmeti öğretir. Onlar daha önce açık bir sapkınlık içinde idiler. (3:164)

Cevabımız: Hikmet bilgelik demektir, bu bilgelik de Kuranın içinde mevcuttur. Yasin suresinde “Vel Qur’anil hakim” (36:2) ayeti “hikmetli Kurana andolsun” anlamına gelir. Yunus Suresinde "Elif Lam Ra! Tilke ayatül kitabil hakim" (10:1) ayeti “Bunlar hikmetli kitabın ayetleridir” anlamına gelir.

Ayrıca; Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, Zinaya yaklaşmayın, masum bir cana kıymayın, yetim malı yemeyin, ölçüde hile yapmayın, kesin bilgin yoksa peşine düşme, böbürlenerek yürüme gibi şeyler sayıldıktan sonra “Bunlar, Rabbinin sana hikmet olarak vahyettiği şeylerdir..” (17:39) denmiştir. Güzel huylara hikmet denmiştir.

Ayrıca Hikmet, şirksiz iman eden ve takvalı yaşayan insanlara verilmektedir. Yani hikmete ulaşmak için Allahın istediği şekilde yaşamak gerekir.

O, hikmeti dilediğine (layık olana) verir. Kime hikmet verilirse ona çokça hayır verilmiş demektir. Ama sadece akıl sahipleri düşünüp ibret alır. (2/Bakara Suresi 269)


Bu örneklerden görüldüğü üzere hikmet kertenkeleyi bir vuruşta öldürene 100 sevap var diyen hadis değilmiş; iyi insan olmak hikmetmiş, layık olana hikmet veriliyormuş.

İddia: Ahzab 21 ayette muhakkak sizin için Allah resulunde büyük bir örneklik vardır diyor, Ahzab 36 ayette Allah ve resulü her hangi bir konuda hüküm verdiklerinde Allah ve resulü artık mümin için erkek yada kadın işlerinde tercih hakı yoktur, Allahın ve Resulünün emrine itaat etmeyenler doğru yoldan açıkça sapmışlardır diyor. Niye sürekli peygamber vurgusu var?

Cevabımız: Peygamber vurgusu değil RESUL / ELÇİ vurgusu var çünkü elçilik bir görevdir, fermanı duyurma sorumluluğudur.

Ayrıca Resulde güzel örnek vardır (33:21) ayetini görünce “kertenkele hadisi ikinci vahiydir” diyenler, neden Hz. İbrahim’de güzel örnek var (60:4) ayetini görünce bu örnekliği hadis kitaplarında aramazlar? İbrahim peygamberdeki güzel örnekliği Kuranda arıyorlar ama Muhammed peygamberdeki güzel örnekliği Kuranda aramıyorlar ne hikmetse.

İddia: Başka bir ayet: Hayır rabbine and olsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu kabullenmedikçe ve boyun eğip teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar. Gerçek anlamda iman etmiş olmazlar diyor yani .Sizin gibi davransaydı mesela burada rahatlıkla size kafir diyebilirdi. Çünkü en ufak elinize geçen müşriklere inmiş bir ayeti bulduğunuzda Müslüman kardeşinize sallayabiliyorsunuz rahatlıkla, yani bu iyi bir şey değil tamam mı, kamil imana ulaşamazlar diyor rabbimiz. Aranızda çıkan anlaşmazlıktan kurana gidin demiyor, sana gelsinler diyor peygambere tamam? İstese Kurana gelin diyebilirdi ayet indirirdi öyle açıklardı.

Cevabımız: Peygamberimiz yaşıyorken anlaşmazlıkları ona götürmek gerekiyordu çünkü hüküm belirten ayet iniyordu. Böylece ileride ortaya çıkacak sorunlar da yeni inen ayetle hükme bağlanmış oluyordu. Bu sebeple “Açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek şeyleri sorup durmayın, Kuran inerken sorduklarınız açıklanır, Allah onları affetti” (5:101) diyen ayet inmiştir, yani gereksiz fıkıh hükümleri isteyip dini zorlaştırmayın, ihtilaf gideren ayetler iniyor işte anlamı vardır, Allahu alem.

Her ümmetten kendileri hakkında bir şahit çıkardığımız gün, seni de bu ümmet için şahit tutarız. Çünkü Biz herşeyi açıklamak üzere, hakka teslim olanlar için bir hidayet, rahmet ve müjde olarak kitabı indirmiş bulunuyoruz. (16/Nahl Suresi 89)


İddia: Allah peygamberimize diyor ki Nahl 44: Biz sana bu Kuranı bu zikri açıklayasın diye indirdik. Çok açık bir ayet değil mi hakkaten açıklayasın diye indirdik, sen bunu açıklayacaksın senin görevin kuranı açıklamak, sadece anlatmak değil, li tübeyyine linnas beyan etmek açıklamak, okumak değil kıraat et demiyor açıkla diyor. Ya bu iki şeyin arasındaki farkı anlayabiliyorsunuz heralde dimi?

Cevabımız: Ayetin öncesini de okuyalım:

“Senden önce de kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik, bilmiyorsanız zikir ehline sorun. Açık delillerle, kitaplarla gönderdik. Sana da bu zikri indirdik ki insanlara beyan edesin kendilerine indirilen şeyi, umulur ki tefekkür ederler / derince düşünürler. (16:43,44)

"Onu okuduğumuz zaman onun okunuşuna tabi ol. Sonra onu beyan etmek bize aittir." (75/Kıyâme Suresi 18-19)


Daha önceki ümmetlere de erkeklerden elçiler gönderilmiştir çünkü kadın düşmanı müşriklerle mücadele etmek için güçlü kuvvetli erkek olmak lazımdır. Bu erkek elçiler açık deliller içeren kitapları tebliğ etmiştir. Son nebiye de Kuran inmiştir ve Kuranı beyan edecektir.

Beyan etmek; bildirmek, söylemek, açıklamak, bildirimde bulunmak anlamına gelir. Mal beyanında bulundum deyince mal varlığımı gizlemeden açıkladım demiş oluruz. İşte bunun gibi peygamberimiz de ayetleri gizlemeden açıklamıştır. Ayrıca "onu beyan etmek bize düşer" ayeti de Kuranı Allah'ın açıkladığını söyler. Peygamberimiz Kuranı en iyi bilen kişi olduğu için ilgili ayetleri birlikte okuyup hikmetli sözler söylemiştir, yani hadisler hikmetli sözler olmak zorundadır, ehli sünnetim diyenler ise bir dedenin torununa anlattığı kertenkele masalına bile hadis demektedir ve hadis usulü diye birşeye sarılıp uydurma hadisleri sahih ilan etmektedir.

İddia: Nisa115 : Her kim kendisi için hidayet beyan edildikten sonra resulden uzaklaşır ve müminlerin yolundan (yani mezheplerden yani gelenekten yani ehli sünnetten peygamberin yolunu takip eden sahabelerden tabiinden onun izinden yürüyenlerden başkasına tabi olursa) onu gittiği yerde bırakır ve onu cehenneme atarız. Çok açık bir ayet değil mi?

Cevabımız: Mü’minlerin yolundan cümlesinden sonra parantez açıp içine (Yani Sünni mezhepler) eklemek doğduğu bölgenin inancını Kurana söyletmeye çalışmaktır. İranda doğmuş olanlar ise parantez içine (Yani şii mezhepler) yazmaktadır. Gerçekte ise ikisi de değildir. Müminlerin yolu Kuran Müslümanlığıdır. Sahabeler de Tabiin de Kuran müslümanıdır. Tabiin alimi Hasan Basri şöyle demiştir:

“Allahın emriyle amel eden, O'nun hikmetini güden ve Hazreti peygamberin sünnetine uyan, seleften bir çoklarına ulaştık. Onlar hakkı inkâr etmezler, batılı hak göstermezler, Allahın kendi nefsine isnad ettiğinden başka şeyleri O'na isnad etmezler ve Allahın mahlûkatına karşı kitabında gösterdiği hüccetlerden başka bir hüccet getirmezlerdi. “ [Ankara Üniversitesi İlahiyat fakültesi dergisi , sayfa 75 - TTKB]

İddia: Daha fazla ayetlerle fazla uzatmayacağım, böylelikle tamamlayalım, bu kadar yeter bence kısacası şunu anlatmaya çalışıyorum: Bu gibi çok fazla ayet var Kuranı okuyunca peygambere tabi olmalarını çünkü onun bize dini açıklayıp onun bize Kuranı yaşattığını çok iyi anlar bunu , bunu kitabı okuyan bir adam çok rahat anlar.

Kuran namaz kılın der bırakır pratiği peygambere, oruç tutun der nasıl yapacağını bırakır peygambere, hakeza zekatı verin der nasıl verileceğini peygamber anlatır, yatsı namazı diye bir şey görmezsiniz Kuranda, ilk rekatında şunu okuyacaksın bunu okuyacaksın diye bir şey göremezsiniz, secde der ama secdenin ne olduğunu görmezsiniz, saçma sapan birisi secde kelimesini alır literal anlamıyla bir yere çekebilir, mesel ben şuan Allahı zikrediyorum bu da salattır salat zikirdir duadır o zaman sadece dua etmek bile namazdır diyebilir, böyle absürt yerlere çekenler var zaten, işte İslam hükümlerin temeli kuranda anlatılıyorken yaşamasını ibadetin yapılış şeklini bize peygamber öğretiyorken tabi ki bu kadar kolay bir anlayamayan ve ayetleri olduğundan başka yere çekenler itiraz etmeye devam edeceklerdir.

Cevabımız: Kuran sadece “namaz kılın” deyip bırakmaz, “Kıyam ruku secde edin (22:26), Kurandan kolayınıza geleni okuyun (73:20), salatında sesini fazla kısma” (17:110) gibi iskelet detayları da verir. Ayrıca kıblenin değişmesiyle Yahudiler ile birlikte namaz kılınmış olması (2:143) namazın bu günkü gibi herkesçe bilindiğini göstermektedir. Ayrıca Meryem validemize “secde et, ruku edenlerle birlikte ruku et” (3:43) emri verilmiş olması da eski ümmetlerin de namaz kıldığını gösterir. Mütevatir sünnet olarak binlerce yıldır nesilden nesile aktarılmıştır namaz, hadisler de bu mütevatir sünneti yazmışlardır, mezhepler de bu mütevatir sünneti tartışmışlardır.

Kuran sadece “oruç tutun” deyip bırakmaz “Ramazan ayına erişen oruçlu geçirsin, hasta veya yolcu olan başka günlerde tutsun (2:185), Fecr vaktine kadar yeyin için, ramazan ayında geceleri cinsellik yasağı kalktı” (2:187) diyerek detay verir.

Kuran sadece “zekat verin” deyip bırakmaz, “Sana neyi infak edeceğini soruyorlar, Deki: afv – gönlünüzden koptuğu kadar” (2:215) deyip bir miktar olmadığını söyler. Lakin en düşük miktar olarak gelenekteki kırkta bir yani yüzde iki buçuk kabul edilebilir. Daha çok sevap isteyen ihtiyaç sahiplerine onda bir verebilir.

Yatsı namazı da “gecenin kararmasına kadar” (17:78) ayetinde işaret edilir, gecenin kararması güneş battıktan 1 saat sonrasıdır. Yatsı diye ismiyle geçmese bile var olduğu anlaşılır.

İlk rekatatta şunu okuyacaksın diye detaya da gerek yoktur çünkü Müslümanlar namaz kılarken istediği ayeti okuyabilirler. İçi daralan inşirah suresini okuyup rahatlar, bir derdi olan şifa ayetlerini okuyup “Sabırla ve salatla yardım isteyin” (2:153) ayetine uymuş olur. Namaz sureleri diye bize öğretilenler Kuranın sonundaki kısa surelerdir ve ezberlemesi kolay diye namaz suresi ilan edilmiştir. Halbuki namazda Yasin suresi de okunabilir, hatta en uzun sure olan bakara suresi bile okunabilir.

Secde der ama secde tanımı yapmaz iddiasına ise şöyle cevap verebiliriz: Secde kelimesi geçen ayetleri okuyunca “ibadet için secde ediliyorsa yere kapanmaktır, “güneşe ve aya secde etmeyin onları yaratan Allaha secde edin (41:37), ayeti ve hüdhüd kuşunun gördüğü güneşe secde eden sebe halkı (27:24) secdenin yere kapanmak olduğunu anlamamızı sağlar.

Ayrıca mutevatir sünnet ile binlerce yıldır namaz kılınıyor olması da secdenin yere kapanma anlamını olmadığını söyleyenlere cevaptır. Secdenin yere kapanma anlamı olmadığını söyleyenler aynı zamanda oruç kendini tutmaktır aç kalmak değildir derler, cinlere yabancı insan derler, meleklere doğa kanunu derler, musa denizi yarmadı medcezir oldu derler, isa çamurdan kuşu canlı kuşa çevirmedi sihirbazlık yaptı derler yani namaz yok diyenler sadece namaza yok demezler, varlığından detaylıca bahsedilen şeylere de yok derler, deist olduklarını itiraf edemeyip kitapta anlam tahrifatı yapmaya çalışırlar. Bu deist olmuş kişileri örnek veripte rivayetleri vahiy ilan etmeye çalışanlar neyin kafasını yaşamaktadır?

İddia: Mesela diyeceksiniz ki Ankebut 51 “Allah demiş ki Kuran size yetmedi mi” şimdi bunu getiriyorlar sanki bunu Allah burada ehli sünnete demiş bunu sanki, muhatap bizmişiz gibi alıyorlar, elbette ayetler evrensel elbette her ayet bize hitap eder ancak belli bir yerde iniyor ayet, 23 yıl gökte durmuyorya hani melekler taşımıyorya kuranı, indiği muhatap var ya hani belli bir ortamda, bunlar müşrikler, adamlar kuranı beğenmedik “bize başka kitap getir” (10:15) diye dalga geçiyorlar inanmamak için, sonra Allah diyor ki kuran size yetmedi mi, takdir etmediniz ki üzerine düşünmediniz ki, ezbere başka gelsin diye dalga geçiyorsunuz diyor. Peygamber de yapıyorlar aynı şeyi dimi, sen git başka peygamber gelsin seni beğenmedik falan diyorlar Yahudiler kendi soylarından gelmediği için peygamberi kabul etmiyorlar. Şimdi bu ayet ne alaka ehli sünnetle, bir de bunlara böyle duvarlara yapıştırıp işte bannerlara yapıştırıp şey yapıyorlar.

Cevabımız: Ankebut 51 ayet mucize isteyenlere Kuran mucize olarak yeter demektedir. Müşriklere inen ayeti bize göstermeyin diyenlere, müşriklerle aynı şeyi yapıp farklı sonuç bekledikleri için ayetleri gösteririz.

Örneğin Mekkeli müşrikler Allaha yaklaşmak için araya put koymuşlar ve Lat Menat Uzza (53:19) gibi insanların ruhundan medet ummuşlar şefaat istemişlerdir. Biz de tarikatlara “Biz onlara Allaha yaklaşmak için kulluk ediyoruz dediler” (39:3) ayetini gösterdiğimiz zaman “Bu ayet Mekkeli müşriklere inmiş, biz müslümanız Allah ile araya şeyh sokabiliriz” derler. Halbuki burada şirk olan, şah damarımızdan daha yakın olan Allah ile araya birini sokuşturmaktır, ruhlardan yardım ve şefaat istemektir. Zumer 3.ayeti müslümanım diyenlere gösteririz ki Mekkeli müşriklerin müşrik olmasına sebep olan aracılık şirkini benimsemesinler, şirk ameli onlar yapınca müşrik oluyor biz yapınca Müslüman oluyoruz sanmasınlar.

Başka bir örnek: Yahudilere inen bir ayette “sayılı günler kadar yanıp çıkarız dediler” (2:80) denmiştir. Sünniler de “Günahımız kadar yanıp çıkacağız” demektedir. Şimdi bu ayeti gösterdiğimiz zaman “bu ayet Yahudilere inmiş, biz müslümanız, günahımız kadar yanıp çıkarız, Yahudiler çıkamaz” demek ne kadar mantıklıdır? Günahınız kadar yanıp çıkacağınızı hangi ayetten öğrendiniz, Allahtan söz mü aldınız? Çıkış var diyen bir tane ayet gösterin biz de çıkış var diyelim.

Başka bir örnek: Tevbe 31 ayette Yahudilerin hahamlarını rab edindiği, Hristiyanların rahipleri ve isa peygamberi rab edindiği haber verilmiştir. Yani din adamlarının sözlerini kutsal kitaba arz etmeden her dediklerine iman etmişler, körü körüne din adamlarına teslim olmuşlardır. Hal böyle olunca Allahtan başka rabler edinmişler ama kendilerini dindar sanmaya devam etmişlerdir. Biz de müslümanım diyenlere Tevbe 31 ayeti gösterip “alimlere isnad edilen mezheplere ve hadis kitabı yazanlara teslim olmayın hükümleri Kurana arz edin, bakın geçmiş ümmetler din adamlarına teslim olarak rab edinmişler aynı hatayı siz de yapmayın” deriz ve sünniler “Bu ayet kitap ehline inmiş bize inmemiş, biz din adamlarına teslim olabiliriz ve rab edinmiş olmayız” derler.

Bu örneklerle birlikte “müşriklere inen ayeti, kitap ehline inen ayeti bize gösterme, biz müslümanız onların yaptığı hataları yapsak bile şirke düşmeyiz” diyenlerin ne kadar gaflet içinde oldukları belli olmaktadır. Aynı hatayı yapıp farklı sonuçlar beklerler, onlar yapınca müşrik oluyorlarsa biz yapınca neden müşrik olmuyoruz? Müslümanlara özel hükümler mi var? Müslümanlar araya şeyh koyabilir diye ayrıcalık mı var? Müslümanlar din adamlarına teslim olup rab edinebilir diye ayrıcalık mı var?

İddia: Güya tebliğ yapacaklar, siz Allaha mı anlatıyorsunuz Müslümanların yolundan mı insanları çevirmeye çalışıyorsunuz? Gerçekten Allaha mı davet ediyorsunuz ya, gerçekten kurana mı davet ediyorsunuz yoksa Müslümanların ümmetten insanları gençleri koparıp her hükmü işte “kafanıza göre yapabilirsiniz genler rahat olun, dövme haram mı kuranda geçmiyor kardeşler boşverin gitsin” peygamber demiş lanetlemiş falan ama boşverin onlar uydurma şeyler. İnsanlar uydurmuş ekleme yapmış.

Cevabımız: Evet Kuran müslümanları gerçekten Allaha davet eder çünkü Kuran Allahın kitabıdır. Bize gelmeyin kendinize gelin deriz. Bizim gösterdiğimiz ayetin öncesini de sonrasını da okuyup sağlamasını yapabilirler, tefsir kitaplarına da bakabilirler ve uyardığımız şeylerin gerçek olduğunu anlayabilirler. Örneğin Tevbe 31 ayetin tefsirine bakın bakalım ne göreceksiniz, Elmalılı Hamdi Yazır tefsirine bakın mesela.

Dövme yapmak konusunu ise “Biz insanı en güzel biçimde yarattık.” (95:4) ayetine göre yorumlayabiliriz. Yıkayınca çıkan dövmeler haricinde kalıcı dövme yaptırmak, iğneleri batırıp deri altına boya püskürtmek, hevesi geçince sildirmeye gitmek hem bedenine gereksiz eziyet çektirmektir hem boşuna para harcamaktır. Yıkanınca çıkan dövmeler ile heves edilen kuş dövmesi gibi güzel şeyler yapılabilir.

Ayrıca bir insanın bedenini değiştirmesi günah ise ve Allah en güzel biçimde yaratmış ise erkek çocukların sünnet edilmesi de 95:4 ayetine terstir. Allah kusurlu mu yaratmıştır ki biz o kusuru kesip düzeltiyoruz? Hatta bununla da kalmayıp kadın sünneti de uyduruyorlar, klitoris ucunu keserek kadının cinsellikten zevk almasını engelliyorlar.

İddia: Ya ümmet niye bir şey eklesin ya, ya bu dine birisi inansa, hadis diyelim aralarından birkaç tanesi çıkar da böyle uydurmalar falan dese zaten böyle uydurmalar da var yani uydurma mevzu hadisler deniyor, onları da biz buluyoruz, mevzu hadisleri de biz anlatıyoruz size, o ayrı bir konu, ya ümmetin geneli niye uydurma şeyler eklesin bu dine, müslümanları siz insanlıkla falan mı karışıyorsunuz bu ikisi ayrı şeyler. İslam ümmeti başkadır, daha samimi iman eder, böyle siyasi bir etki çok üst bir baskı falan olmadıkça böyle araya uydurmalar falan kimse sokamaz, aralara uydurmalar sokulmuş mudur? insanlar böyle bazı hurafe şeylere inanıyor, inanabiliyor ama hiç böyle düşünsenize 14 asırdır bütün İslam alemi uydurmalara inanıyor, böyle bir şey olabilir mi ya, böyle bir şey imkansız bir şey. İnsanların hepsinin aklıyla alay ediyorsunuz o zaman.

Cevabımız: Ümmet niye bir şey eklesin? Ekleyen ümmet değildir zaten, hadis kitabı yazanlar ve mezhep kuranlar ümmetin yüzde kaçını oluşturur?

Mevzu hadisleri de Sünnilerden öğreniyorsak, Kütübi Sittede geçen uydurma hadisleri neden fark edemediniz? Neden ayeti keçi yedi diyen iftiraları hadis kitabına koydunuz? Neden kertenkele hadisi ile aklımızla alay ettiniz? Demek ki uydurma hadisleri ayırt etme konusunda çok da iyi değilsiniz.

Siyasi bir etki çok üst bir baskı olmadıkça uydurmalar sokulamaz cümlesi doğrudur. Seçimle başkan seçilen halifelik sistemini kaldırıp babadan oğla geçen saltanat getirenler hadis uydurmuş, mezhep kurmuş olabilir.

14 asırdır bütün ümmet uydurmalara mı inandı? Hayır ilk dönemlerde Kuran Müslümanlığı vardı, emeviler ve Abbasiler döneminde Sünnilik, Şiilik, Alevilik gibi bid’atlar ortaya çıktı. Ayrıca 1400 yıllık İslam diğer dinlere bakıldığı zaman en yenisidir, dünya dinlerinin en genci Hz Muhammedin öğretisidir tabi önceki ümmetlere de İslam tebliğ edildiğini hesaba katmazsak. Hz Musanın Yahudi olmadığını, Hz İsanın Hsristiyan olmadığını, Hz Muhammedin Sünni veya şii olmadığını unutmayalım, bunların hepsi de “müslümanım diyenden daha güzel sözlü kimdir” (41:33) diyordu, kutsal kitaba uymuşlardı.

İddia: Kuran yetmezmiyi alıyorlar Allah burada Buhariye dislike atıyor haşa, Buhari hadis kitabı peygamberin sözünü içerir. Peygamberin sözü kuran eksenindedir ve evet vahiy yoluyla korunur, peygamber vahiy yoluyla koymadı kendi fikri olduğu yerleri zaten belirtiyor, sahabe zaten soruyor “Bu senin fikrin mi yoksa kuran hükmü mü “ falan diye. Biz zaten vahyin içindeyiz, fıkıh kitaplarımız vahiy izinde gidiyor ekleme falan yapmıyor, İslam her zamanı kuşatıcı olduğu için her türlü şeye hüküm verebiliyor, siz sadece iki sayfa (iki kapak) arasında kaldığınız için dünyaya bile açılamıyorsunuz böylelikle her sisteme boyun eğiyorsunuz. Feministlere “vurmayın ablacım” deyip getirdikleri birkaç ayeti “al senin istediğin gibi bükebilirim kızma bana” diyorsunuz hal dilinizle. Batı islama nereden saldırırsa kabul ediyorsunuz “ya zaten bu islamda yok” ki tavırlarına girip bingo karşı tarafa taviz veriyorsunuz. Bir İslami kimlik duruşunuz bile yok ya ama Müslümansınız bak onu da kaybetmeyin olur mu? Bu tavizle nereye kadar gidersiniz bilmiyorum.

Cevabımız: Sahihi buhari demek Buharinin sahih dedikleri demektir. Buhari halk ile röportaj yapıp rivayetleri derlemiştir, başlıklar altında toplamıştır. Müslim de aynı çalışmayı yapmıştır ve sahihi Müslim demek müslimin sahihleri demektir. Hal böyleyken rivayetlerin derlenmesi çalışmasına vahiy demek hangi mantığını üründür? Buharideki hangi hadis ikinci vahiydir? Mesela maymunu taşlayan adam hikayesi ikinci vahiy midir? Mesela sahabeler savaş esiri kadınlara azil yaptı iftirası ikinci vahiy midir?

Batının iddialarına ılımlı islamla cevap vermek de birkaç kişinin hatasını bütün Kuran Müslümanlığına mal etmektir. Kuran Müslümanlığı farklı ideolojilere göre eğilip bükülmez, insanlara yaranmaya çalışmaz, kınayıcının kınamasından korkmaz. (5:54)

İddia: Enam 38 getirip kuranda eksik bırakmadık ayetini getirirler sanki Kuranı eksik diyormuşuz falan gibi, Bunun da manipülasyon yapınca sanki bütün ehli sünnet böyle diyormuş gibi oluyor, karşı arata buna ikna oluyor saçma sapan. Nahl 89 getiriyorlar her şey açıklarız biz, sanki Allah eksik kaldı açıklayamadı falan diyormuşuz gibi, Maide 3 getiriyorlar dininizi tamamlandı falan biz sanki eksik kaldı diyormuşuz gibi. Sürekli şey yani “biz öyle demek istemiyoruz” gibi böyle açıklama yapmamız gerekiyor. Enam 114 Allahtan başka hakem mi arıycam falan sanki Allahtan başka hakem arıyormuşuz , Ebu hanifeyi Allahtan başka hakem koyalım falan , imam şafi Allahtan başka hakem olabilir bize, biz böyle mi diyormuşuz haşa, nisa 105 işte ilk baştaki abinin (bayrakta bayraklı) nasıl dersek öyle hükmetmelisin diyorya Allah peygambere, Allah sanki peygamber haşa kendi hevesine göre hüküm koyuyor da o yüzden bunu söylüyormuş gibi davranıyorlar. Araf 3 getiriyorlar başka önderlerin yoluna gitmeyin falan. Allah orada lat menat putlarından falan bahsediyor onu bile İslam alimi diye yorumluyorlar abi nasıl bir manipulasyon kırılımı yaşıyorsunuz ya.

Cevabımız: Enam 38 gösteriyorlar sanki Kuran eksik diyormuşuz gibi… Evet eksik diyorsunuz, "recm ayetini keçi yedi Kuran eksildi" diyen kim? Sünniler diyor bunu.

Nahl 89 gösteriyorlar sanki Allah eksik bıraktı açıklayamadı diyormuşuz gibi… Evet “Allah açıklamadı, Kuranı peygamber açıklar” diyorsunuz. Hud 1.ayete ve Kıyamet 19.ayete muhalefet ediyorsunuz.

Maide 3 gösteriyorlar sanki eksik kaldı diyormuşuz gibi… Evet eksik kaldı diyorsunuz, bu yüzden rivayetleri vahiy ilan ediyorsunuz, Kuran iki kapağı arasından ibaret değil deyip yeni kutsal kitaplar uyduruyorsunuz.

Enam 114 gösteriyorlar sanki Allahtan başka hakem arıyormuşuz gibi… Evet Allahtan başka hakemler arıyorsunuz. İhsan Şenocak “Buhari hakem olmadıkça Müslim hakem olmadıkça Allaha yemin olsun ki Müslüman olamazsınız” demişti İfam 18.10.2014 tarihli konuşmasında. Hakemliği Allahtan alıp rivayet kitabı yazanlara veriyorsunuz ve bu çarpık inanç sizi "ayet ile hadis çelişirse hadisten hüküm alınır" diyecek hale getiriyor.

Araf 3 gösteriyorlar başka önderlerin yoluna gitmeyin falan… Evet başka veliler arıyorsunuz, Allahın indirdiğine uymuyorsunuz. Allahın indirdiğine “iki kapak arası sanıyorsunuz” deyip küçümsüyor ve rivayetlere vahiy diyorsunuz. Sonra da müşriklere inen ayeti bize göstermeyin diyorsunuz.

İddia: Hatta bir ayet var Casiye 6 bir tanesi gelmiş bana hadislerle ilgili konuştuğum bir videonun altına casiye 6 yazmış Allahın ayetlerinden başka hangi hadise iman edecekler? falan. Allah yine müşriklere söylüyor arkadaşlar. Ama ne yapıyorlar biliyor musunuz şimdi hangi hadise iman edecekler, normalde mealde şey “söz” yazıyor tamam mı orada, yani meali şöyle “Allahın ayetlerinden başka hangi söze iman edecekler” onu müşriklere söylüyor tamam mı, onu alıyorlar orda hadis kelimesi geçiyorya hadisi çevirmiyorlar, Allahın ayetlerinden başka hangi hadise iman edecekler falan gibi çeviriyorlar. Kitabında baya baya böyle yazıyorlar. Sanki Allah hadislerden bahsetmiş, peygamberin hadislerini yazan insanlara laf atıyormuş gibi falan, literal anlama çekiyorlar halbuki hadis söz demek Arapçada, kaç kişi Arapça biliyor, bunu bilmeyen cahilleri çok rahat kandırırsınız işte. Yani çıkarıp getireceksin bunu söyleyen adamı Kalem 44 Allah diyor ki “beni bu sözü yalanlayanla baş başa bırak onu cehenneme atacağım” diyor şimdi buradaki sözü hadis yazıyor çevirceksin şöyle okuycaksınız “Allah diyor ki orada beni bu hadis yalanlayanlarla baş başa bırak onu cehenneme atacağım” al döndü mü şimdi size, Allah hadisleri red edenleri cehenneme atacağını söylüyor, e bu böyle mi anlaşılacak yani. Böyle kolay birşey değil arkadaşlar. O zaman buradaki hadis de peygamberin hadisidir diyelim literal anlayalım. Size karşı post olarak gönderelim böyle bir şey mi var yani Ayetler silah gibi kullanılır mı. Müslüman kardeşlerimize karşı nasıl bir şey bu ya, müşriklere söylüyor Allah bunları.

Cevabımız: O hevasından konuşmaz ayetini de müşriklere söylüyor ama çarpıtıyorsunuz, kınadığınız şeyi kendiniz de yapıyorsunuz, o ne olacak?

Evet hadis söz demektir ve hadis kelimesi geçen ayetlere baktığımızda Kuranı övmek için kullanıldığını görürüz. Hadis kelimesi ayetlerin Ahsenel Hadis (39:23) yani en güzel hadis olduğunu söylemektedir. En güzel hadis Kuran ise neden başka kitaplara da vahiy muamelesi yapalım? Başka kitaplar dönemin inancını yansıtan tarihi verilerdir.

İddia: Onlar Allah adından başka bir şey anılmadığı zaman korkarlar gibi ayetleri alıyorlar, ya bunlar müşrikler ya müşrikler böyle yapıyorlar işte Lat, Menat, Uzza’ya tapıyorlar bir de Allaha da tapıyorlardı şirk koşuyorlardı. Ehli sünneti böyle mi görüyorsunuz gerçekten ya, bu büyük bir haksızlık ya, büyük bir terbiyesizlik bu ilmi geleneğe ya, Allah müşriklere muhataben söylüyor bunları. Biz onlara bakıp ibret alacağız. Adamlar bizi müşrik gibi görüp bu ayetleri üzerimize atıyorlar. Kim Allahın isminden rahatsız olacak, kim ekstra hüküm ekleyim diyecek siz ciddi misiniz arkadaşlar, bu kadar basit değil.

Cevabımız: “Allah tek başına anılınca ahiret’e inanmayanların içleri daralır. O’nunla aralarına koyduklarından söz edilince de yüzleri güler.” (39/Zümer Suresi 45)

Ayet Mekkeli müşriklere inmiş olabilir, bizler bu ayette bahsedilen şeyi günümüzde dindar geçinenlere gösterebiliriz. Bakın Mekkeli müşrikler Allahı yeterli görmemiş aracılar edinince yüzleri gülmüş, siz de Allahı yeterli görmemezlik etmeyin, Mekkeli müşrikler gibi aracı edinmeyin, ruhlardan şefaat dilenmeyin diyebiliriz.

Mekkeli müşrikler gibi aracı edinenler sünniler değil sufilerdir. Mürit ile Allahın arasına şeyh koyarlar ve şeyhe kulluk etmeye başlarlar. Hatta “ben şeyhin ayak tozuyum tırnak kiriyim, ben şeyhin kapısındaki köpeğim sen kimin köpeğisin” diyecek hale gelmişlerdir. Herhangi bir tarikatçı mürit ile tartışmaya girerseniz bunları duyarsınız.

Kim ekstra hüküm ekleyim diyecek … Kimin ekstra hüküm eklediğini görmek için hadislere mezheplere bakılabilir, Kuranda geçmeyen hükümleri fıkıh adı altında eklemişlerdir. Üstelik “Açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sorup durmayın” (5:101) ayetine rağmen dini zorlaştırıp mezheplere bölünmeyi dinde kolaylık olarak sunmuşlardır.

İddia: Bakın hadislerin ne kadar güvenilir olduğunu tarihi olarak ispat ettiğim videoda ne kadar pişman olup peygamberden ahirette af dileyeceğinizi biliyor musunuz? Eğer samimi iseniz yoksa gözlerinizi her şeye kapatıp görmezseniz, ben samimi olanlara sesleniyorum zaten.

Cevabımız: Hadislerin ne kadar güvenilir olduğu senedi sağlam uydurma hadislerin varlığından anlaşılmaktadır, hadis usulüne göre senedi sağlamdır ama içerik olarak şeytan uydurmasıdır. En bariz örnek ayeti keçi yedi olduğu için sürekli bu örneği veriyoruz çünkü bu örnek hadislerin sağlam senetle uydurulduğunu apaçık ortaya koymaktadır.

Ayrıca “Ahirette peygamberden af dileyeceksiniz” sözü de manidardır, biz neden “ayeti keçi yedi” iftirasına inanmadık diye peygamberden af diliyoruz? Ayrıca günahları bağışlayan peygamber midir neden peygamberden af dileyelim? “...Günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir?..” (3:135)

Bunların bilinç altında Allah cehenneme atıyor, peygamber merhamet edip çıkarıyor, o yüzden peygamberden af dileyip kendilerine şefaat etmesini istiyorlar. Böyle çarpık bir inançları mevcut. Günahımız kadar yanıp çıkacağız inancının beraberinde peygamberin şefaati ile cehennemden çıkacağız inancı geliştirmişler, bu temelsiz inancın kaynağı nedir diye baktığımızda yine ayetleri mehcur bırakan uydurma hadisler olduğunu görüyoruz.

İddia: Samimi olmayıp birkaç ayet ezberleyip bunları Müslüman kardeşlerine roket gibi fırlatan cahil kardeşlerime de şunu söyleyim. Şu uyarıyı yapayım, ilim size göre değil ya, bu sahanın alimlerinin talebesi bile olamayacak seviyedesiniz. Serahsinin kuyu hapsinde ezberden yazdırdığı 30 ciltlik fıkıh kitabının bir cildini okuyup anlayabilseniz bu işin ne kadar ciddi yapıldığını ve ilmi gelenek, ahlak ve usule dayandığını, öyle kafasından “ben nasıl anladıysam öyle” seviyesinde olmadığını görürsünüz. Keşke bir tane hadis usulü kitabı açıp okusanız doğru dürüst. Hadisleri eleştiren hadis inkarcınız bile bunu yapmıyor çünkü. Kütübi sitenin hepsini okudum deyince hadis profesörü olduğunu zannediyor. Bunu herkes yapıyor. Kütübi Sitte bende de var ben hadis profesörü değilim ama, çok garip bir mezhep yani gerçekten hani o kadar rahatlatıcı bir şey ki hadisleri atınca dinin çoğu yok olmuş oluyor, elinizde zaten bir şey kalmıyor, istediğiniz heryere ayetleri çekebilirsiniz kafanıza göre.

Cevabımız: Hadisler olmazsa ayetleri istediğiniz yere çekersiniz diyenler “O hevasından konuşmaz” ayetini istediği yere çekmektedir, oysa müşriklere cevap olarak inmiştir. Kınadığı şeyi kendisi de yapmaktadır lakin farkında değildir.

Serahsi’nin 30 cilt kitabı ezbere yazması da onun zekasını yüceltmek için söylenmiştir, tıpkı Buhari atını kandıran adamdan bile hadis almadı yüceltmesi gibi. Ayrıca Serahsi’nin mezhep ihtilaflarını yazmış olması, onun iyi bir gözlemci olduğunu gösterir, alimler adına kurulan ve İnciller gibi dörde düşürülen mezheplerin ihtilaflarını ezberlemek meziyet midir? Allah bizden böyle bir şey istemiş midir? Yani ahirette “neden Hanefi mezhebinin tüm görüşlerine uymadın, neden şafi mezhebinin tüm görüşlerini kabul etmedin” mi denilecektir yoksa “neden şu ayete uymadın” diye mi sorulacaktır ki “İleride Kurandan sorguya çekileceksiniz” (43:44) ayeti bu konuya yeterli cevabı verir.

İddia: Hatta bir gün lisede din hocamız demişti bunu, bir hadis inkarcısı din hocasıydı kendisi. Ona şey sormuştum kıyamet suresinde bir ayet vardı Allaha bakmakla ilgili bir ayet vardı onu soruyordum “hocam bu ayeti nasıl anlamalıyız” falan diye sormuştum. Bana şu cevabı vermişti bakın hiç unutmuyorum “nasıl aklına geliyorsa öyle inan” demişti. Sen zihninle sorgula demişti bu ayeti nasıl anlamak istiyorsan öyle anla dedi bana, abi hayır bu seviyede olamam hiç kusura bakmayın. O zamanlarda anlamıştım bunun ne kadar saçma bir düşünce sistemi olduğunu.

Cevabımız: Öğretmene sorduğu ayet “O gün bir takım yüzler parlaktır, Rabbine bakmaktadır. O gün bazı yüzler de asıktır, Bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacaklarını anlarlar.” (75:22-25) bu ayetin nesini öğretmene soruyorsun da yorum istiyorsun değil mi?

Amel defterini sağ tarafından alanların yüzü parlak olacak Allahı görmeye hak kazanacaklar, defterini soldan alanlar ise cehennemlik olduğunu anlayıp morallari bozulacak diyor. Bu kadar basit bir şeyde bile “kafama göre anlayamam, yorum istiyorum” demeye gerek var mıdır? Öğretmenin kafana göre anla demesi yerinde olmuştur çünkü “Demek ki iyi insanlar Allahı görecek” diyecektir ve doğru anlayacaktır. Bir takım yüzler parlaktır, rablerine bakarlar cümlesinden başka ne anlaşılabilir?

İddia: Bu samimi ümmet 14 asırdır bir gelenek korudu, usül yaptı, kalem kırdı, buna saygısızlık edemezsiniz. Nasıl inanıyorsanız inanın umurumda bile değil, ben samimi kardeşlerime ve bu videodan bir nebze olsun ders alacaklara konuşuyorum.

Cevabımız: Ümmet kalem kırdı demek “mezhepler sizin inancınızı belirledi ve araştırma geliştirme konusunu kapattı, bin yıl önceki mezhep görüşlerini kabul edin” demektir. Oysa o dönemde yaşayan alimler yeni bir delil buldukları zaman yeni görüş belirtmişlerdir yani kalem kırıldı dememişlerdir, eski delilsiz görüşünde ısrar etmemişlerdir. Hal böyleyken onlardan sonra yaşayanlar dini mezheplere özgülemiş, araştırma geliştirme işine son vermiş ve ümmeti bin yıl öncenin görüşlerine hapsetmiştir.

Halbuki teknoloji geliştikçe ve bilim ilerledikçe yeni tefsirler ortaya çıkacaktır. Örneğin “Atları, katırları ve eşekleri sizin için hem binek hem de süs olsun diye yarattı. Bilmediğiniz daha neler yaratır.” (16/Nahl Suresi 8) ayetindeki “daha neler yaratır” cümlesi sanayi devrimiyle motorlu otomobiller, uçaklar, tanklar, insansız hava araçları olarak ortaya çıkmıştır. Bu binek araçları da Allah yaratmıştır, Allahın ilham etmesiyle öğrenilmiştir. “Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” (81:29)

İddia: En güzelini de sona sakladım biliyor musunuz? Peygamber efendimizin kabul etmediğiniz hadislerinden birinde vahiy kaynaklı gaybi bilgi verdiğini söylesem bana inanır mıydınız. Gerçi bunları derli toplu yaptığım bir videoda size hadislerin ne kadar güvenilir olduğunu size tarihi bilgilerden bilimsel verilerden ispat edeceğim ama bu video için sadece bir tane hadis kullanacağıma söz vermiştim o yüzden öncelikle zihni ön yargınızı bir kenara alalım. Hadisler çöp falan diyorsunuzya gelin bakalım bir tane göstereyim size. Peygamber buyurdu ki: “Dikkatli olun çünkü koltuğunuza kurulan tok bir adamın size hazreti peygamberin hadisleri değil sadece şu Kuran lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter diyeceği günler yakındır.” Buyurun kaynaklar. Devam ediyor peygamberimiz: “Dikkat edin sizden birinizi emrettiğim veya yasakladığım konulardan birisi kendisine ulaştığında koltuğuna yaslanmış bir halde bilmiyorum Allahın kitabında ne bulursak ona uyarız hadisleri tanımayız derken bulmayayım.” Nasıl bir tevafuk arkadaşlar. Peygamber bize bunu bildirmeyi unutmamış 1400 yıl önceden.

Cevabımız: Peygamberimizin “ileride hadislere gerek yok, Kuran yeter diyenler çıkacak, siz onlara aldırış etmeyin” demesi mümkün değildir çünkü kendisine inen kitapta “Sana bu kitabı indirdik ki, anlaşmazlığa düştükleri konuları kendilerine bildiresin. Bu kitap, inanan bir topluluk için bir yol göstericidir, bir rahmettir. (16/Nahl Suresi 64) ayeti vardır. İhtilafı gideren bir kutsal kitap inmişken peygamberimizin başka bir kaynağa yönlendirmesi mümkün müdür?

Ayrıca peygamberimizin başka kaynaklara yönlendirmiş olması için onu da vahiy katiplerine yazdırmış olması gerekirdi ve sahabelerine “bu hadisleri de insanlara ulaştırın” demesi gerekirdi. Halbuki İslam tarihine baktığımız zaman dört halifenin hadis yazmayı yasakladığını, Hz Ömerin yazılan hadisleri yaktığını görüyoruz. Madem peygamberimiz “ileride Kuran yeter diyenler çıkacak” dedi o zaman dört halife neden hadis kitabı yazmadı da bunu yazmak 200 sene sonraki insanlara kaldı?

İleride kuran yeter diyenler çıkacak hadisi, müslümanları Kurandan uzak tutmak isteyenlerin uydurması olabilir, kendi inancını din yapmak için hadis uyduranlar ve bunları hadis kitaplarına ekleyenler, yaptıkları din tahrifatını sağlama almak için “İleride Kuranın haramını helalini kabul edin yeterli diyenler çıkacak” demişlerdir. Tıpkı “İleride Kuranda recm bulamıyoruz diyenler çıkacak” demeleri gibi minareyi çalıp kılıfını hazırlamışlardır.

Ayrıca gösterdiği rivayetin tam tersini söyleyen “Kuran yeter, onun haramını haram helalini helal kabul edin” diyen hadis de vardır. İki farklı versiyondan Kurana uygun olanı değil Kurana zıt olanı beğenirler ve peygambere isnad ederler. Her konuda Kurana uygun hadis de vardır zıt hadis de vardır. Kendine ehli sünnet diyenler ise Kurana uygun hadisleri beğenmezler ve zıt olanı delil olarak sunarlar.

Cahiliyye halkı bazı şeyleri yerlerdi, bazı şeyleri de tik­sindiklerinden dolayı yemezlerdi. Derken yüce Allah, Peygamberini (sav) gönderdi ve Kitab'ını indirdi. Helâlini ve haramını açıkladı. Artık onun haram kıldığı haramdır, helâl kıldığı da helâldir. Hakkında açıklama yapmadığı ise affedilmiştir. Sonra, "De ki: Bana vahyolunanda (bu haram dediklerinizi) yiyen kimse için haram edilmiş bir şey bulamıyorum'' âyetini sonuna kadar okudu. [Ebu Davud: Etime 30 (3800). Ravi: Ibn Abbas]

İddia: Şimdi size şaşıracağınız birkaç şey söyleyeyim. Hadi bu hadise uydurma deyin, lütfen bu hadise uydurma deyin, uydurma bile deseniz kaynakçada verilen hadis kitaplarının kaynaklarına gidersiniz, çok eskilere dayandığını, peygamber zamanına çok yakın olduğunu ve o zaman da hadisleri kabul etmeyen bir mezhep olmadığını, çoğu alimin bu hadisi anlayamadığını, belki gerçekten böyle bir grup gelecek mi diye düşünmüş olacaklarını falan göreceksiniz. Bu halde uydurma kabul etseniz bile bunu uyduran kişiyi peygamber ilan etmelisiniz çünkü gaybi bir bilgi vermiş. Kimsenin düşünemeyeceği ileride çıkabilecek bir grup hakkında bir önsezi yapmış.

Cevabımız: İleride Kuranda recm bulamıyoruz diyenler çıkacak safsatası da gayb bilgisi midir ön sezi midir? Yoksa minareyi çalan kılıfını hazırlar mıdır? Hadis uydurup hadis kitaplarına ekleyenler bunları sağlama almak için “ileride Kuran yeter diyenler çıkacak” demiştir. Böylece Kuranın yeterli olduğunu söyleyen ayetlere muhalefet etmiştir.

İddia: Kehanet yani, o zaman bunu uyduran kişiyi bulun ve acilen ona iman edin çünkü insan üstü bir şeyler var onda. Ha ikinci ihtimal bence daha mantıklı, bunu gerçekten peygamber söyledi, aynen sizi işaret etti. Bunu da kendi hevasından söylemeyeceğine göre Necm 3,4 ayetlere göre o halde Kurandan söyledi yani vahiyden söyledi. Yani Kuran sadece iki kapak arası bir şey de değilmiş. Bunu da ispat etmiş olduk.

Cevabımız: Müşriklere inen ayeti bize göstermeyin diyen bu arkadaşlar, müşriklere inen ayeti gösterip peygamber adına söylenen rivayetleri vahiy ilan ediyorlar. Kınadıkları şeyi kendileri de yapıyorlar.

“Kuran iki kapak arası bir şey de değilmiş” demek kendine yeni kutsal kitaplar icat etmektir. O hevasından konuşmaz ayetini cımbızlayıp rivayetlere de vahiy demek dillerini kitapla eğip bükmektir. Bu yöntemle istediği hadisi vahiy ilan edebilir, bu da Kurandan diyebilir. Böylece şu ayetin muhatabı olurlar.

Onlardan bir fırka var ki dillerini kitapla eğip bükerler, onu kitaptan sanın diye. Halbuki kitaptan değildir. O Allah katından derler halbuki Allah katından değildir. Allah'a karşı bile bile yalan söylerler. (3/ Âli İmrân 78)


3:78 ayette kutsal kitaptan bir ayet okuyup araya kendi hurafelerini sokuşturanların olduğu haber verilmiştir. Aynı şey günümüzde de yaşanmaktadır. Kurandan bir ayet cımbızlayıp müşriklere cevap olarak inen “O hevasından konuşmaz” ayetini alarak rivayetleri vahiy ilan ediyorlar “Kuran iki kapağı arasındaki kadar değilmiş, bunu da ispat etmiş olduk” diyorlar. Böylece yine kendi elleriyle kitap yazıp Bu da Allah katından diyen din tahrifçilerinden bahseden ayetin muhatabı oluyorlar.

Vay haline o kimselerin ki kitabı elleriyle yazıyorlar sonra "bu Allah katındandır (Bu da vahiydir)" diyorlar, onu az bir bedele satabilmek için. Vay haline elleriyle yazdıklarından ötürü, vay haline kazandıklarından ötürü. (2/Bakara Suresi 79)


2:79 ayette hadis kitabı yazıp bu da Allah katından diye tanıtan şarlatan din tüccarı hurafeciler olduğu haber verilmiştir. Günümüzde kendine ehli sünnet diyen ama gerçekte sufi olan bir fırka da aynı ayetteki gibi bunlar da vahiy diyerek yeni kutsal kitaplar uydurmuştur. Sufilerin kitaplarına baktığımızda “Bana yazdırıldı, Kuranın geldiği yerden geldi” demiş olduklarını görürüz. Yani sufiler kitap yazıp Allahtan geldi demeyi severler. Sünnilik ve sufizmi harmanlayıp yeni bir inanç ortaya çıkaran türedi tipler de hadisleri vahiy ilan etmek için ayet cımbızlama ve anlam çarpıtması yoluna gitmişlerdir. Sonra da utanmadan müşriklere inen ayeti bize göstermeyin derler, halbuki müşriklerle aynı şeyleri yaparlar ve bu ayetlerin muhatabı olurlar.

İddia: İşte bu yüzden sadece Kuran demiyoruz. Yani sadece iki kapak arasındaki kuran demiyoruz. Hadislerle gelen hükümler de vahiydir, vahiy kaynaklıdır. Peygamberimiz bize kendi hevasından kendi kendine eklemeler yapmaz. Verdiği tavsiyeler Allahın izniyledir. Kuran göz bebeğimiz göz nurumuz, biricik rabbimizin kitabıdır ve siz o kitabı yanlış anladınız. O halde tövbe et yoksa kardeşleriniz olarak size üzülmeye devam edeceğiz ve ahirette bu hesabınız kolay olmayacaktır bence, çünkü Allahın en sevdiği kulu köşeye atıyorsunuz. Allahın en değer verdiği kuluna karşı salavat getirmemize bile yalakalık diyorsunuz haşa. Nur yüzlü peygamberimizin arkasından getirdiğimiz salavatlarla getirdiğimiz selamlarla okuduğumuz şiirlerle ilahilerle dalgalar geçiyorsunuzya, Allahın en sevdiği kuluyum yapmayın, yapmayın. (Peygamberin ağzından konuşuyor)

Cevabımız: Kuran göz bebeğimiz göz nurumuz, biricik rabbimizin kitabıdır… diyerek Kuranı övüyor gibi görünüyor ama Kurandan ayet cımbızlayıp rivayetleri vahiy ilan etmek için kullanıyor. Gösterdiği bütün ayetler müslümanları Kurana davet etmektedir, yeni inen ayetleri kabul ettirmeye çalışmaktadır, eski cahiliye adetlerinden vaz geçirmeye ve yeni şeriata uymaya davet etmektedir. Şu halde asıl tövbe etmesi gereken kimdir?

Allah ahirette bize “neden Kütübi Sittede geçen ayeti keçi yedi hadisine inanmadın, neden kertenkele hadisine inanmadın, neden sahabelerin azil yaptığına inanmadın, neden rivayetleri kullanarak görüş belirten mezhepleri kabul etmedin” diye sormayacaktır lakin “Neden indirdiğim kitaptan habersiz yaşadın, neden ayetleri tefekkür etmedin, neden dinini Kurandan öğrenmedin, neden taklidi imanını tahkiki imana çevirmedin” diye soracaktır. İşte o gün ayet cımbızlayıp rivayetleri vahiy ilan eden ve yeni kutsal kitaplar uyduranlar “Vallahi müşrik değildik” (6:23) diyeceklerdir.

Sonuç: Bu kadar iddiaya sıkılmadan cevaplar vermeye çalıştık. Bu iddialardan anladık ki kendine ehli sünnet diyen ama sufi zihniyetli yeni bir grup türemiş, peygamberi seviyorum deyip peygambere tapmaya başlamış, Kuran göz bebeğimiz deyip Kuranı mehcur bırakmaya çalışmış, ayetlerin anlamını çarpıtıp rivayetleri vahiy ilan etmiş, Kuran iki kapağı arasındaki kadar değil diyerek yeni kutsal kitaplar edinmiş, kalem kırıldı diyerek müslümanların araştırma yapmasının önlemek istemiş, yazdığı hurafeleri kabul ettirmek için ileride şöyle diyenler çıkacak rivayetlerine inanmış, kınadığı şeyi kendisi yaparak müşriklere inen ayeti bağlamından koparıp rivayetleri vahiy ilan etmek için kullanmış böylece “kendi elleriyle kitap yazıp bunlar Allah katından geldi diyenlerin vay haline” ayetinin muhatabı olmuş, kulaktan dolma övgülere inanmış, duygusal konuşup genç dimağları kendine çekmeye çalışmış… Saysay bitmeyen cürümler.

Bir genç bu iddiaları dinlediğinde “vay be, Sünnilik hakmış demek ki, Kuran müslümanları ne kadar cahilmiş demek ki” diyecektir ama kendi araştırmasını yapıp ayetlerden dini öğrendiği zaman Kurana zıt hadisler olduğunu ve mezheplerin dini zorlaştırdığını görecektir. Çocukluktan itibaren kendisine öğretilen Alevilik, Sünnilik, Şiilik, Selefilik, Sufilik, şuculuk buculuk gibi şeylerin bid’at olduğunu ve hak olanın Kuran Müslümanlığı olduğunu anlayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Gmail hesabınızla veya Anonim olarak yorum yapabilirsiniz.