Kuran müslümanlığı hakkında bilgiler

Mehmet Okuyana Reddiye!

Mehmet Okuyan kimdir?

1965 yılında Trabzon'un çaykara ilçesinde doğdu. İlk öğrenimini çaykara'da yaptı. Orta öğrenimini Trabzon'un hayrat ilçesinde tamamladı. 1983 yılında girdiği Ondokuz mayıs üniversitesi ilahiyat fakültesinde Tefsir ana bilim dalı bölümünden 1987 yılında mezun oldu. 1988 yılında aynı fakültede tefsir anabilim dalında araştırma görevlisi olarak göreve başladı. 1990 yılında yüksek lisansı, 1994 yılında doktorasını yaptı. Aynı yıl içinde yardımcı doçent oldu. 2002 yılında doçent oldu. 2008 yılında profesör unvanı aldı. Halen OMÜ ilahiyat fakültesi tefsir anabilim dalında öğretim üyeliğine devam etmektedir. 3 çocuk babasıdır. Arapça ve ingilizce bilmektedir.

Kuranı rehber edinenlerden olan Mehmet Okuyan, bazı konularda kendisine yakışmayan sözler söylemektedir. Bu sözleri gelenekçilerin "Kurancılar önce hadisleri inkar edecek, sonra Kuranı tahrif edecekler" iddiasını kısmen doğru çıkarmaktadır. Çünkü Mehmet Okuyan, Kurandaki doğa üstü konuları bir sebebe bağlamaya çalışmaktadır. Halbuki sebep sonuç ilişkisi mucizeler için geçerli değildir. Örneğin ateşe ısı verme özelliği veren yüce Allah, istediği zaman ateşin yakma özelliğini kaldırıp sadece ışıktan ibaret yapabilir. (Bak: Enbiya 69) Mucize inkarcıları ise böyle doğa üstü konuları hiç yaşanmamış gibi yorumlayarak sınırlı mantıklarıyla tevil ederler. Mehmet Okuyanın da mucizeler konusunda yanlış görüşleri vardır. Bunlar Kuran tefsiri yazdığını söyleyen, arapça bilen bir hocaya hiç yakışmamaktadır. Buradaki cevaplarımız hocaya ve onun sevenlerine bir tebliğdir. "Öğüt ver çünkü öğüt müminlere fayda verir." (51:55)

Mehmet Okuyana Reddiye

1) İsanın bebekken konuşması
2) İbrahim peygamberin oğluyla imtihanı
3) İbrahim peygamberin dirilmeyi merak etmesi
4) Hırsızlık cezası
5) Kadir gecesinin mahiyeti

İsa peygamber ne zaman konuştu?

Mehmet Okuyanın iddiası: İsa’nın beşikteyken konuşması, bebekken konuştu olarak yorumlanacağı gibi ‘’daha dün beşikteki çocuk mu bizimle konuşacak’’ şeklinde de yorumlanabilir. Bebekken değil, büyüyünce konuşması daha makul geliyor bana. Çünkü ''Bana kitap verildi'' diyor.Beşikteki çocuğa Allah niye kitap versin? (Kanal 360 - Vahiyden Hayata 16.bölüm - Eylül 2014)

Cevap: İsanın beşikteyken konuşması, Meryem validemizin zina etmedğini, isanın babasız doğduğunu ispatlamak için bir mucizedir. Aksi halde onun mabedde zina ettiğini söyleyip taşlayarak öldüreceklerdi. Bu durumdan bebeğin konuşması sayesinde kurtulmştur. İsa doğmadan önce melekler onun bebekken konuşacağını haber vermişlerdir.

Melekler demişlerdi: "Ey Meryem! Şüphesiz ki Allah seni kendinden bir kelime ile müjdeliyor. Onun ismi ''Meryem oğlu İsa mesih'' Dünyada ve ahirette itibarlıdır ve yakın kılınmıştır. 46: Beşikteyken ve yetişkin olunca insanlarla konuşacak ve salihlerden olacaktır. 47: (Meryem) Dedi: ''Rabbim! Benim nasıl çocuğum olur? Bana bir beşer dokunmadı.'' (Melek) Dedi: ''Böyledir, Allah dilediği şeyi yaratır. Bir emri olduracağı zaman artık sadece ona ''ol'' der böylece olur." (Ali İmran 45)

Ayrıca hamilelikten sonrasını anlatan ayetler sırasıyla okununca da bebekken konuştu çok açıktır.

Meryem Suresi 23: Artık doğum sancısı onu hurma gövdesine tutunmaya itti. Dedi: ''Keşke daha önce ölseydim de unutulup gidenlerden olsaydım'' 24: Bunun üzerine ona alt tarafından (toprak) seslendi: ‘’Mahzun olma, rabbin senin altından bir su akıttı.’’ 25: Hurma ağacının gövdesini silkele de üzerine düşsün taze hurmalar. 26: Artık ye iç gözün aydın olsun. Eğer beşerden birini görürsen o zaman deki: ''Gerçekten ben rahmana oruç adadım. Bu yüzden bugün insanlarla konuşmayacağım'' 27: Böylece onu taşıyarak kavmine getirdi. Dediler: Ey Meryem! Andolsun sen şaşılacak bir şeyle geldin. 28: Ey Harun'un kardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi ve annen de azgın birisi değildi. 29: Bunun üzerine (susma orucu tuttuğu için) ona işaret etti. Dediler:''Nasıl konuşuruz beşikteki bir bebekle?''

Buraya kadar meryem validemizin doğumu ve kavminin karşısına bebekle çıkması anlatılıyor. İnsanlar onun iffetli tanınmasına rağmen evlenmeden çocuk yaptığını zannedince ailenin yüzünü kara çıkardın demek için "annen ve baban iyi insnalardı" diyerek kınıyorlar. Sonra meryem susma orucu tuttuğu için bebeğe işaret ediyor. Doğal olarak şaşırıp "bebekle nasıl konuşacağız, bizimle dalga mı geçiyorsun" diyorlar ve o esnada olanlar oluyor. Yeni doğmuş bebek şunları söylüyor:

Meryem Suresi 30: (Bebek) Dedi: Gerçekten ben Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni nebi kıldı.'' 31: Ve beni nerede olursam olayım mübarek kıldı. Yaşadığım sürece bana namazı ve zekatı vasiyet etti. 32: Ve anneme karşı saygılı olmayı. Beni âsi bir zorba kılmadı. 33: Ve selam üzerimedir; doğduğum gün ve öleceğim gün ve canlı olarak diriltileceğim gün. 34: Budur Meryem oğlu İsa. Hakkın sözü ki onda şüphe ediyorlar.

Ayetler öncesi ve sonrasıyla pasaj halinde okununca, olay akışından sapmayınca İsa peygamberin bebekken konuştuğu apaçık görülmektedir. Hem "beşikte de yetişkinken de insanlarla konuşacak" (3:46) ayeti ne zaman konuştuğunu anlamaya yeterlidir. Bunları görmezden gelerek bahane uydurup "bana kitap verdi diyor bebekken nasıl kitap verilsin" diyerek mucize inkarcılığı yapanlar sadece kendi topuklarına sıkarlar, kendilerini küçük düşürürler. Hiçbir bahane isanın bebekken konuştuğu gerçeğini tevil edemez.

İbrahim peygamber oğlunu kesmeye kalkıştı mı?

İddia 1: Allahu teala, Hz. İbrahim'e oğlunu kes falan demedi. Eğer Allah'ın emri olsaydı Allah emrinden vaz geçmez. Ben bunu dinler tarihçisi arkadaşlarla konuştum. O dönemde çocukların kurban edilmesi mi vardı? Evet vardı. En kıymetli şeyinden mahrum bırakılmak diye. Muhtemelen Hz. İbrahim, o psikolojiyle oğlunu kaybetme korkusunu içinde yaşıyordu. O korkuyla rüyasında bunu görüyor. Bir takım arkadaşlara sordum yani, bu nasıl bir şey olabilir. Çünkü Allahu teala'nın böyle bir şey emretmiş olması mümkün değil. Allah sebepsiz yere bir çocuğu babası tarafından kestirme emrini vermez, öyle birşey olmaz. (HaberTürk - Öteki Gündem - Haziran 2015)

İddia 2: Kuran-ı Kerim’de Hz.İbrahim bir üniversitedir. İbrahim üniversitesi var Kuranı kerimde, her fakültesi var bunun. Konu başlıklarını muhteşem belirlemiş Kuranı kerim. O konu başlıklarından bir tanesi de işte oğlunun kurban edilmesiyle alakalı. Hz. İsmail’in kurban edilmesiyle ilgili geçer, bu olay saffat suresinde anlatılır. Hz. İbrahim’in görmekte olduğu rüyalardan söz edilir. Hz. İsmail’in de rüyalarda kendini yükümlü hissettiğini düşündüğü babasına ‘’emrolunduğunu yap’’ demesi ile ilişkilendirilir. Hz. İbrahim yaşadığı dönem itibariyle ilk çocukların kurban edilmesi uygulamasının yaşandığı bir coğrafyada yaşamıştı. Onun da uzun süre çocuğu olmadığı için daha sonra Hz. İsmail dünyaya gelince ‘’acaba bunu kurban edecek miyim’’ kaygısıyla, psikolojik şartlanmışlıklarıyla, hani mahalle baskısıyla, işte böyle bir mobing uygulamasıyla. İnsan gündüzünü neyle meşguliyet içerisinde değerlendirirse onun gecesi, uykusu, rüyası onunla ilişkili olur. Hz. İbrahim böyle rüyalar görüyor, bu rüyaları oğluna anlatıyor. O da diyor ki ‘’madem öyle emredildiğini yap’’ diyor. Fakat Allahu Teala Hz. İbrahimi, İsmaili kurban etmesi noktasındaki teşebbüsünü anında engelliyor ve bunun hiçbir şekilde aslında Allah’ın emri olmadığı.. (anlaşılıyor), bir rüyayı gören peygamberin.. (yanlış davranışı anlatılıyor), aslında rüyayla amel edilmemesi lazım geldiğini, rüyanın bir hayatın istikameti noktasında hüküm çıkarma noktasında bir delil bir referans olmadığını ortaya koyar, bize gösterir. Eğer bu Allah’ın emri olsaydı, Hz. İbrahime yönelik ‘’oğlunu kes’’ diye bir emir olurdu, böyle bir emir asla yok. Sadece uykusunda böyle şeyler gördüğünü söylüyor. Bunu ısrarla dile getirince de Hz. İsmail ‘’yani madem böyle emrolunuyorsun, o zaman emrolunduğunu yap, bende sabredenlerden olacağım’’ diyor. Ama Kuran’ın hiçbir yerinde Hz. İbrahimin oğlunu kurban etmesi emri yer almaz, o bir rüyadan ibarettir, bir şartlanmışlıkların rüyaya yansımasından ibarettir. Ve o olay, tek başına o olay bize rüyalarla amel etmemek lazım geldiğini, hakikatın doğrudan bildirilen vahiylerle şekillendirilerek uygulanmasının zorunlu olduğunu öğretir. Eeee böyle bir..Allahu teala..ve Hz. İbrahim.. Bir cana kıymayı cihana kıymakla eşdeğer sayar Kuranı kerim, vahiy. Maide suresi 32.ayette ‘’bir cana kıyan bütün insanlığı öldürmüş gibidir’’ diyor. Bu İsrailoğullarına yazılan ilahi hükümlerden biridir. Kuran da onu aynen bizim için zikreder. Bir can cihana bedel ise Allahın öldürmeyi haram kıldığı bir eylemi, her yerde haram kıldığı bir eylemi Hz. İbrahim üzerinden bir emre dönüştürmesi düşünülebilecek bir şey değildir. Olay bir psikolojik şartlanmışlığın uygulamaya sokulması girişimdir ve böyle bir girişimin aslında doğru bir işlem olmadığını da cenabı hak olaya müdahale ederek, Hz. İsmailin öldürülmesini engelleyerek, bir canı kurtarmanın cihanı kurtarmaya eşdeğer olduğu bilincini Hz. İbrahim ve Hz. İsmail üzerinden öğütlemiştir. [Youtube: Dini Cevaplar, 21 Ağustos 2018]

Cevap: Her fırsatta ‘’kendime değil Allah’ın kitabına davet ediyorum’’ diyen bir hocanın bu konuda kendi fikrini söylemiş olduğunu ve ayetleri gizlediğini, hatta İbrahim peygamberin yanlış davrandığını söylediğini görüyoruz. Peki Allah ne diyor bu kurban etme girişimine? Rüyasına uyarak hata ettiğini mi söylüyor yoksa rüyasını uyguladığı için tebrik mi ediyor? İlgili ayete bakalım: ‘’Muhakkak rüyanı tasdik ettin/doğruladın, Şüphesiz biz işte böyle ödüllendiririz güzel davrananları. Şüphesiz bu apaçık bir belaydı (teslimiyet ölçme imtihanıydı). Ona fidye olarak büyük bir kurban verdik. Sonrakiler içinde ona (güzel bir nam) bıraktık. Selam olsun İbrahim’e. İşte böyle ödüllendiririz güzel davrananları. [37/Saffat Suresi 105-110]

Ayetten aldığımız cevaba göre İbrahim peygamberin rüyasını uygulaması tebrik ediliyor ve güzel davrandığı söyleniyor. Yanlış yaptığı yada kıytırık bir rüyayı uygulamaya kalkıştığı söylenmiyor. ‘’ Şüphesiz bu apaçık bir bela/musibetti’’ (Saffat 106) ayeti bunun İbrahim peygambere özel bir imtihan olduğunu bildirir. ‘’Bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir’’ ayetiyle bu konunun ilgisi yoktur çünkü rüyasında İslami şeriat koyucu bir emir değil, kişisel bir emir vardır. Çocuğun ‘’Emrolunduğun şeyi yap’’(saffat 102) demesi de bunun Allah’ın emri olduğunu gösterir. Bu davranışı sonucunda teslimiyetini Allah’a göstermiş, Allah için en sevdiği varlıktan bile vaz geçebileceğini kanıtlamış ve derecesi yükselmiştir. Her musibet aslında kişinin manevi derecesinin yükselmesi için vesiledir. Bu olay sonucunda da İbrahim peygamber ‘’Halilullah’’ olmuştur.

Kuran müslümanı olduğunu iddia eden herkes, İbrahim peygamberin oğlunu kesme girişimi hakkında konuşurken Saffat 105-107. ayetleri dile getirmelidir. Fakat Kurandan konuştuğunu iddia eden Mehmet Okuyan'ın bu ayetlerden hiç bahsetmediğine şahit olduk. Demek ki müslümanlar sadece Sünni hocalardan değil, sözde Kurancı hocalardan da sakınmalıdır.

Bu olay tevratta da benzer şekilde geçmektedir. Tevrat: Tekvin 22:9 Tanrı’nın kendisine belirttiği yere varınca İbrahim bir sunak yaptı, üzerine odun dizdi. Oğlu İshak’ı bağlayıp sunaktaki odunların üzerine yatırdı. 10:Onu boğazlamak için uzanıp bıçağı aldı. 11:Ama RAB’bin meleği göklerden, “İbrahim, İbrahim!” diye seslendi. İbrahim, “İşte buradayım!” diye karşılık verdi. 12: Melek, “Çocuğa dokunma” dedi, “Ona hiçbir şey yapma. Şimdi Tanrı’dan korktuğunu anladım, biricik oğlunu benden esirgemedin.”13: İbrahim çevresine bakınca, boynuzları sık çalılara takılmış bir koç gördü. Gidip koçu getirdi.

İbrahim peygamber kuşları kesti mi?

İddia: Allah 4 kuşu kendine alıştırıp sesinin ulaşabileceği bir tepeye bırak diyor. Sonra onları çağır, uçarak sana gelsinler. Kes diyorlar ona bozuluyorum. Kuşları öldürmek falan yok. (HaberTürk - Öteki Gündem - Haziran 2015)

Cevap: İbrahim peygamber kuşları öldürüp nasıl dirildiklerini anladı demekte bozulacak ne vardır? Hergün binlerce kuş hem doğal sebeplerle hem avcılıkla ölürken ibrahim peygamber öldürmüş çok mu? Kuşları öldürüp kendine çağırması "bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demesinin ardından oluyor. Ölü kuşların geldiğini görünce dirilmeye kalbi tatmin oluyor. Bunu dert edinmeye, dertli dertli açıklamaya çalışmaya ne gerek var? Mucize inkarcılarına şirin görünme çabası niye? Bir ölünün dirilmesi imkansız mıdır ki tevil edilmeye çalışılıyor. İlk kez örneksiz yaratan Allah için ikinci yaratma daha kolaydır. Müminler için ölü kuşun dirilmesi çokta şaşılacak birşey değildir, imanı zayıf olanlar için hayret vericidir. Kuran öldükten sonra dirilme örnekleri verir, eşeğiyle birlikte ölüp 100 yıl sonra dirilen adam (2:259) örneğini ve isanın ölüyü diriltmesi (3:49, 5:110) örneğini, kurban etiyle ölüye vurunca dirilmesi (2:73) örneğini vererek ahiret hayatının kesin gerçek olduğunu vurgular. Bu örnekler gibi İbrahimin kuşları örneği de ölünün dirilmesine örnektir.

Bakara suresi 260: Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları her bir cüzü (parçasını) bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."

El kesme ayetini nasıl anlamalıyız?

İddia: ''Elin kesilmesinden kasıt hırsızlığın genellikle elle yapılmasıdır. Oysa bugün hırsızlıklar elle filan yapılmıyor. Şimdi hırsızlıklar böyle bakışla yapılıyor, sözle yapılıyor, yazıyla yapılıyor, bilgisayarla yapılıyor, talimatla yapılıyor. O zaman adamın elini kesmek hırsızlık organını kesmek anlamına gelmeyecek. Dolayısıyla hırsızlığın, kadın olsun erkek olsun elinin, ellerinin kesilmesi demek aslında hırsızlığın yapılamayacak bir duruma getirilmesini (ifade eder) yani gücünün kesilmesidir. Hırsızlık yapmak isteyen birinin bu imkândan yoksun bırakılmasını temin etmektir. Bunun için en iyi uygulama hırsızlık yapılmayı gerektirecek bir ortam meydana getirmemektir. Herkesin karnının doyduğu bir ortamda herhangi bir hırsızlık olayı da yaşanmaz. Milleti aç bırakıpta sonra hırsızlık yaptı diye elini kesmek kadir şinas bir tutum değildir. Hırsızın elinin değil, hırsızlıktan gücünün kesilmesi lazım geldiğinin ayeti kerimedeki asıl mesaj olduğunu (söylüyorum). ‘’Faktau’’ emrinin de böyle aslında mecazi bir kesme manası verdiğini, ‘’Eydiyehuma’’ kelimesinin de ‘’iki el’’ manasına değil ‘’onların gücünü kesin’’ anlamına, hırsızlık yapmalarını engellemek manasına, bir tedbirin önerildiğini düşünüyorum. [Mehmet Okuyan, Youtube: Dini Cevaplar, 8 Ağustos 2018]

Cevap: Allahın verdiği ağır cezalar insan haklarını ihlal edenlere yöneliktir. Hırsızlık da en büyük suçlardan biridir. Emekle kazanılan mallar sahibine aitir ve izinsiz dokunulması yasaktır. Ticaret malları yada kişisel mallar dokunulmaz kutsallardır. Sahibinden izinsz alınması kul hakkına girer ve hırsızlık ismiyle bütün toplumlarda kötü karşılanır. İslam da bu kul hakkına karşı ağır yaptırım getirerek caydırmayı hedeflemiştir. Zaten ayetin metninde caydırıcı ceza olduğu geçer. Lakin bu kesme işlemi elin koparılıp atılması anlamına da gelmez. Kesmek ve koparmak farklı şeylerdir. Mutfakta yemek yaparken elimi kestim dediğiniz zaman kimse kopardığınız anlamaz, çizik attığınızı anlar. İşte hırsızlık cezası da böyle derin bir çizik atmaktır allahu alem. Örneği ise Yusufu gören kadınların meyveyi unutup ellerini kesmesidir. İki ayette de el kesmekten bahsedilir. Detaylar için: Kuranda hırsızlık cezası yazımızı okuyabilirsiniz.

Kadir gecesi ne zaman?

İddia: +Cansu Canan Özgen: Kadir suresinde diyorya Allahu teala ''Bin aydan daha hayırlıdır ve o gece melekler yeryüzüne inerler. Meleklerin yeryüzüne inmesi ne demek? Ne gibi bir faydası vardır? Nasıl faziletleri var? Ne yapmak lazım? Bu bir fırsatsa eğer onu boş geçirmemek için ne yapmalı? Yine yanlış mı soru sordum? -Mehmet Okuyan: Yanlış değilde, unuttuk. Anlattıklarımızın bir kısmını unuttuk onun için öyle bakıyorum. Biz onun bir gece değil, başka bir şey söylemiştik. Dedik ki ‘’kadir gecesi esasında kıymetini vahiyden alır. Vahiyle insan oğlu ne zaman buluşuyorsa onun kadri o zamanla alakalıdır. Vahiyle kim ne zaman buluşuyorsa melekler onun sekineti olsun diye gelirler. Fussilet suresinin 30.ayeti öyle söyler. ’’Rabbimiz Allah’tır diyenler, istikamet üzere yaşayanlar bilsinler ki melekler onlara gelirler: Korkmayın, hüzünlenmeyin, size vaad edilmiş olan cennetle müjdelenin’’ diye. Meleklerin iniyor olması kişilere huzur veriyor olması demektir. Onların vahiy akışında getirdiği prensipler bizi hayata bağlayan, hayatı doğru yaşamamızı temin eden bir bilgilendirme biçimidir. Şimdi hepimize meleğin gelmesine lüzum yok, melek zaten hepimizde var, bolca var. Biz o meleklerin bizi daha iyi karşılaması noktasında vahiy ile kendimize istikamet çizme mecburiyetimiz var. Vahiyle bir istikamet çizersek melek huzurunu da yanı başımızda hissederiz yani. Kadir gecesi o anlamda, gece olarak bakın, dünyanın her tarafında insanlar var. Şurada , şu gün şu saat mesela kadir gecesi ise burası için, çok iyi biliyoruz ki bunun 12 saat gerisinde ve 12 saat ilerisinde olan coğrafyalar var. Aynı anda dünyanın her tarafında kadir gecesi filan olmaz. O zaman bunu evrensele taşımak ve hayatın daha merkezine taşımak için, kadir gecesine kıymetini veren vahiyle insan oğlunun buluşmasını kadir ve kıymetin vesilesi olarak görmek ve o buluşmada melek huzurunun da yanı başında bulunduğunu da bilmektir. Gelen huzur melek aracılığıyla gelir. Bize o huzuru veren de vahyin hayatımıza akışının sağlanmasıdır. (Habertürk Tv, Öteki Gündem, 02.06.2017 - https://youtu.be/4T8ryPot3bM?t=8190)

Cevap: Kadir gecesi Kuranla tanıştığımız gün değil, Kuranın da inmeye başladığı, zaten mübarek olan bir gündür. İhtimaldir ki eski kitaplar da kadir gecesinde inmeye başlamıştır. O gecede işler taksim edilir ve melekler mahiyetini bilmediğimiz işler için iner, sabaha kadar kalır.

Şüphesiz onu kadr gecesinde indirdik. (Kadr Suresi 1) Şüphesiz onu mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz uyaranlarız.'' (Duhan Suresi 3) Ramazan ayı ki; insanlar için bir rehber, hak ve batılı ayıran, hidayetten deliller getiren Kuran onda indirildi...(Bakara 185) ''Şüphesiz onu mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz uyaranlarız. Bütün hikmetli işler onda taksim edilir. Emirler katımızdandır, çünkü gönderenleriz. Rabbinden rahmet olarak. Şüphesiz O işitendir, bilendir.'' (44: 3-6)

İlgili ayetler okunduğu zaman kadir gecesinin her yıl gelen ramazan ayının içinde saklı olduğu anlaşılır. Ramazan ayının son on gününde saklı olduğuna işaretler de vardır. "ve on geceye" (89/Fecr 2) "Âişe’den rivayete göre Resulullah, Ramazan ayının son on gününde itikaf edeceği yere çekilir ve ‘’Kadir gecesini Ramazanın son on gününde arayın” derdi. (Tirmizi: 6/Oruç, 72:792)

Sonuç: Mehmet hoca da diğer hocalar gibi dikkatli dinlenmeli, sözlerinin sağlaması yapılmalıdır. Yukarıda saydığımız konularda görüldüğü gibi kendi hevasına göre de konuşmaktadır. Kimsenin elinde Kuran sallamasına kanmadan Kuranı tefekkür etmek gerekir. (Oku: Kuranı anlamak için)

1 yorum:

  1. Kadir gecesi ramazan ayı içerisinde aranmalı o on gece ayeti haccın son 10 gecesi olabilir 1, 2, 3, 4, 5. Fecre, on geceye (haccın on gecesine), çifte ve teke, (her şeyi karanlığı ile) örttüğü an geceye yemin ederim ki, akıl sahibi için bunlarda elbette bir yemin (değeri) var, değil mi?

    YanıtlaSil

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?