Sual: Namazda tahiyyat okumak şirk midir? Ettehiyatu yerine başka birşey okunabilir mi? Namazda ettehiyyatü yerine ne okunur?
Bölüm 1: Kurana göre tahiyyat!
Ta'zim etmek, selam vermek, selamet dilemek gibi anlamlara gelen Tahiyyat kelimesi Kuranda iki yerde geçiyor. Geçtiği yerlerde bir mekâna girerken selam vermekten bahsediyor. Örneğin Nur 61.ayette: "..Fe iza dehaltum buyuten fe sellimu ala enfusikum tahiyyaten min indillahi mubaraketen dayyibaten.." = "Evlere girdiğiniz zaman Allah katından bir esenlik, bereket, temizlik dileği olarak kendinize selam verin." emri veriliyor. Furkan 75.ayette: Ulaike yuczevnel ğurfete bima seberu veyuleqqavne fiha tahiyyeten ve selamen. = "İşte onlar sabretmeleri sebebiyle odalarda ödüllendirilir, orada esenlik dileğiyle ve selamla karşılanırlar."deniyor. İki ayette de bir mekana girince selam vermekten bahsediliyor. Demek ki tahiyyat evlere girince okunması gereken bir şey. Örneğin ‘’selamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhu’’ denilebilir.
Sünnilerin namazda okuduğu tahiyyatta ise ‘’Ey nebi selam olsun sana’’ hitabı vardır. Bu hitap nebi yaşarken yüzüne karşı yapılabilirdi. Hatta ''..içtenlikle selam verin'' [33/Ahzab 56] ayetine dayanarak yapılmalıydı da. Lakin namazda değil. Çünkü rabbimiz ''..Zikrim için salâta devam et.'' [20/Taha 14] buyurmuştur. Yani namazda Allahtan başkasına seslenmek olmaz. Namazda ayet okunmalıdır: ‘’Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salata devam et..’’ [29/Ankebut 45]
Ayrıca ''Şüphesiz mescitler Allah içindir, öyleyse Allah ile beraber kimseye yalvarmayın'' [72/Cin 18] ‘’Rabbiniz dedi ki: Bana yalvarın ki size icabet edeyim..’’ [40/Mumin 60] ayeti de Allahtan başkasına hitap etmeyi yasaklar. Selam vermek ile yalvarmak farklı şeyler olsa da namazda nebiye direkt hitap etmek, karşımızda hazır ve nazırmış gibi davranmak, elçiler arasında ayrım yapmak yanlıştır. ''..Onun elçilerinden hiçbirisi arasında ayrım yapmayız..'' [2/Bakara 285] Bunun yerine tüm elçilere selam verilen ayet okunabilir: "Subhane rabbike rabbil izzeti amma yesifun. Ve selamun alel murselin. Velhamdu lillahi rabbil alemin." [37/ Saffat 180-182] Anlamı: Üstünlüğün sahibi olan rabbin, niteledikleri şeylerden münezzehtir. Selam gönderilenlerin üzerine olsun. Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun.
Ettehiyatu’nun namaza ilave edilmesi nebinin ölümünden sonra gerçekleşmiş olabilir. Çünkü nebimiz namazda kendi kendisine selam vermiş olamaz. Böyle bir davranış ruhçuluk şirkine davetiye çıkaracaktır. Nebimiz öldükten sonra namazda ona hitap edenlerin aklına “nebi öldü ama ona hitap etmeye devam ediyoruz, demek ki bizi işitiyor, hazır ve nazır, yetiş ya Muhammed” diyerek şirke düşmek gelebilir. Halbuki ‘’Şüphesiz sen de ölümlüsün, onlar da ölümlüdür’’ [39/Zumer 30] ayetine göre nebimiz ölmüştür, ölüler ise yaşayanları işitmezler. ''Ölülerle diriler eşit değildir. Şüphesiz Allah dilediğine işittirir sen ise kabirlerdeki kişilere işittiremezsin.'' [35/Fatır 22] İsa aleyhisselam diriliş gününde şöyle diyecektir: ''..Aralarında bulunduğum sürece onlara tanık oldum ama sen beni vefat ettirince onları gözetleyen sen oldun. Sen her şeye şahit olansın.’’ [5/Maide 117] Muhammed aleyhisselam da böyle konuşacaktır. Salavat çekme kampanyalarından ve şefaat yaresullah yakarışlarından haberi yoktur. Kabri şerifinde güzel rüyalar görerek uyumaktadır. (Bak: Kabir hayatı nasıldır)
Bölüm 2: Sünnilere göre tahiyyat!
Mezheplerin tahiyyatı oturuşta peygambere hitap etmektir. Onu da farklı rivayetlerden seçip kabul etmişlerdir. Hanefilerin beğendiği rivayeti Şafiiler beğenmemiş, şafiilerin beğendiği rivayeti malikiler beğenmemiş. Birbirini kınayıp muhalefet etmişler. Örneğin Hanefilerin ve Hanbelilerin namazda okuduğu tahiyyat şöyledir.
"Ettehiyatu lillahi ves salavati vad dayyibat. Esselamu aleyke eyyuhen nebiyyu. Ve rahmetullahi ve berakatuhu. Es selamu aleyna ve ala ibadillahis salihin. Eş hedu enla ilahe illallah ve eşhedu enne muhammeden abduhu ve rasuluhu.” (Esenlik ve tazim, ibadetler, temiz ve güzel şeyler Allah içindir. Selam sana olsun ey nebi! Allahın rahmeti ve onun bereketi de. Selam bize ve salih kullara olsun. Ben şahitlik ederim ki Allahtan başka ilah yok, şahitlik ederim ki Muhammed onun kulu ve elçisidir) Bu, İbn mesud'un rivayet ettiği teşehhüttür.
Şafii ise İbn Abbas'ın rivayetini tercih eder. Onun rivayet ettiği teşehhüd şöyledir: “Ettehiyyatul mubarakatud dayyibatullahi, selamun aleyke eyyuhen nebiyyu. Ve rahmetullahi ve berakatuhu. Selamun aleyna ve ala ibadillahis salihin. Eş hedu enla ilahe illallah, ve eşhedu enne muhammeden abduhu ve rasuluhu.” (En mubarek en guzel dualar, Allah'a mahsustur. Ey Peygamber selam sanadır, Allahın rahmet ve bereketi sanadır. Selam, bizlerin ve Allahın salih kullarının üzerine olsun. Kesinlikle bilir ve şahadet ederim ki; Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur ve şahadet ederim ki, Muhammed Allahın kulu ve elçisidir.)
Malik ise Ömer'in teşehhüdünü alır. O da şöyledir: “Ettehiyatun namiyyatuz zekiyyatel mubarakatun dayyibatillah." (Her an çoğalan en temiz, mübarek ve güzel dualar Allah'a mahsustur) Malik: ''Ömer, Resulullahın minberinden insanlara teşehhüdü bu şekilde öğretirdi'' der. [Serahsi – mebsut – cilt 1, sayfa 52 - 53, Gümüşev yayıncılık, 2008 İstanbul]
Anlayacağınız mezhepler rivayetlerin farklı versiyonlarından birini beğeniyor, diğerini çöpe atıyorlar. Tıpkı ''Yoksa sizin bir kitabınız var da ondan mı ders alıyorsunuz? Onun içinden kendinize seçip beğeniyorsunuz.'' [68/Kalem 37-38] ayetinde eleştirilen kişiler gibi davranıyorlar. Diğer mezhebin beğendiği rivayeti ise şöyle eleştiriyorlar.
“Şafii'nin tercihi gerçekten uzak bir tercihtir. Çünkü böyle bir tercih yeni yetişen gençleri islama ilk günlerinde giren ve hicret ehli olanların önüne geçirme anlamı taşır ki bunu kimse söyleyemez.
Malik'in görüşü de kuvvetli değildir çünkü Ebu bekir de Resulullah’ın minberinden insanlara İbn Mesud'un teşehhüdü gibi bir teşehhüd öğretirdi. Bu da İbni mesud'un teşehhüdünü almanın daha uygun olacağını gösterir.” [Serahsi – mebsut – cilt 1, sayfa 54, Gümüşev yayıncılık, 2008 İstanbul]
Bu hanefilerin savunmasıydı. Şafii ve Malikileri dinleseniz onlar da aynı ithamları hanefiler için yapacaklar, hanefilerin aldığı rivayetin sorunlu olduğunu söyleyeceklerdir. Bunca ihtilaf varken hepsine hak mezhep denebilir mi? Birbirini kınayıp duran bu mezhepler Müslümanlara dayatılabilir mi? Birini seçecek olsanız hangisinin doğru olduğunu da bilemezsiniz. Her şekilde zanna uymuş olursunuz. Ama oturuşta ayet okursanız işinizi garantiye almış olursunuz.
Sonuç: Namazda ettehiyatu okumak hem şüphelidir hem de nebiye hitap ederek Allah'a yapılan salatı bozmaktadır. Nasılki namazda akrabamıza yada arkadaşımıza seslenmiyorsak nebiye de seslenmemeliyiz. Peygamberimiz de oturuşta kendi kendine "Ey nebi selam sana" demiş olamaz. Bunun yerine ayet okumak daha sağlamdır, tahiyyat şirk mi değil mi diye ikilemde kalana kadar şüpheleri bırakıp sağlam olanı tercih etmek gerek. "Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salata devam et.." [29/Ankebut 45] ayetine uymak için namazda Allahı öven ve dua içerikli ayetler okunmalıdır. En güzeli de bütün elçilere selam verilen Saffat 180-182.ayetlerdir.
Bumudin/12.12.2019
Bravo. Ben bu konuda herşeyi biliyorum sanıyordum ama siz daha ayrıntıya inip mezheplerin nasıl tahiyyat okuduğunu da incelemissiniz. Teşekkürler
YanıtlaSilNamazda fatiha okurken "iyya ke" (sadece sana) diyerek Allaha sesleniyoruz. Otururken de "selamu aley ke" (selam sana) deyip peygambere mi sesleneceğiz. Hadi biz seslendik diyelim, peygamber nasıl kendine seslendi namazda? Mezheplerin ilavesi olduğu çok açık. Ayrıca mezheplerin tahiyyatı da birbirinden farklı. En azından nebiye seslenmediğimiz bir tahiyyat olabilirdi yada en güzeli nebilerin hepsine selam yollanan ayeti okumak.
YanıtlaSilNe okuyacağımızı ALLAH CC müzzemil süresi ayet 20de zaten emretmiş gerisi bom boş yorumlardır
YanıtlaSilOturuşta sadece şehadet getirmemiz yeterli olamazmi ozaman
YanıtlaSil