Kuran müslümanlığı hakkında bilgiler

Hadislerin dindeki yeri | Hadislere bakışımız nasıl olmalı?

hadislere bakışımız
Hadislerin ortaya çıkış şekline bakarsak “hadislere bakışımız nasıl olmalı” sorusunun cevabını daha net anlayabiliriz. Hadisler (Türkçesiyle sözler) sahabeler zamanında değil, sahabeleri gören tabiin zamanında da değil, tabiini görenler zamanında yani peygamberin vefatından 200 yıl sonra yazılmaya başlanmıştır.

Hz. Muhammed'in ölüm tarihi: 632
Rivayetçi Buhari'nin doğum tarihi: 810
Buhari'nin büyüyüp kitap yazmaya başlaması: 830
Aradan geçen süre: 200 yıl

200 yıl boyunca ortada binlerce söylenti dolaşmaya başlayınca bunları ayıklayıp kitap haline getirme ihtiyacı hissetmişler, bu amaçla insanlarla röportaj yaparak hadis dinlemişlerdir. İşittikleri hadislerden beğendiklerini kitabına almışlar beğenmediklerini çöpe atmışlardır. (Buhari 600bin hikayeden 7bin küsür tanesini kitabına eklemiş, geri kalan 593bin hikayeyi beğenmeyip çöpe atmıştır.)

Hadis toplarken ölçü olarak da “bu adam güvenilir biridir, yalan söylediği görülmemiştir, ondan hadis nakledilebilir” mantığıyla hareket etmişlerdir. Gözüyle gördükleri kişi güvenilir olsa bile daha öncesinde o sözü işitip yayan kişi yalancı ve münafık olabilir. “Ben şundan duydum, o da başkasından duymuş, peygamber demiş ki” diye hadis uydurmak zor değildir. Hele ki islam düşmanları için bu şekilde hadis uydurmak dini bozmak için biçilmiş kaftandır, Müslümanları kendi silahıyla vurmaktır. Peygambere isnad ederek yüzlerce hikaye düzülebilir, kendi inançlarını hadis olarak sunabilir, cahil halka gerçekmiş gibi anlatabilirler. Aramıza hoca efendiler salarak hurafe pompalayıp yozlaştırabilirler. Tarih boyunca öyle de yapmışlardır.

Daha peygamberimiz hayattayken bile “bize başka kuran getir yada bunu değiştir” (10:15) diyen kuran düşmanları varken, peygamberin vefatından sonra neler uydurmuşlardır tahmin bile edemezsiniz. Tabi sadece başka kuran isteyenler değil, hurma satışlarını artırmak istetip “bu hurmayı yiyene zehir tesir etmez” diye hadis uyduranlar mı ararsınız, kertenkeleden tiksinip “kertenkele öldürene 100 sevap var” hadisini uyduranlar mı ararsınız, Yahudilikte recm olurda islamda nasıl olmaz diyerek “önceden kuranda recm ayeti vardı ama keçi yedi” diyerek hadis uyduranlar mı ararsınız... Bunların hepsi sahih hadis kitaplarında geçen uydurma hadisler olarak karşımıza çıkıyor. (Oku: uydurma hadis örnekleri)

Eğer eski dönemde yaşasaydınız siz de sevmediğiniz birşeyi haram ilan eden söz uydurup “peygamber demiş ki şu şey haramdır” diyerek halk arasında yayardınız ve zamanla gerçek sanılırdı. Hatta birkaç yıl sonra kendi yalanınıza inanıp “peygamber bunun haram olduğunu söylemiş, kullanmayım bari” diyerek kendi uydurduğunuz hadise uyardınız. Sonra da hadis toplayıcıları gelirdi ve insanlardan bu dedikodu haramı işitirdi, gerçek sanıp sahih hadis kitabına eklerdi. İşte sahih hadis kitapları böyle ortaya çıkıyor. Ondan bundan duyulan söylentiler derleniyor, birkaç bin tanesi beğeniliyor diğer binlercesi çöpe atılıyor. Sonuçta ortaya kişiye göre değişen hadisler çıkıyor.

Hadisler kişiye göre değişen sahihlerdir!

Mesela Buharinin beğenmeyip kitabına almadığı söylentileri Müslim beğenip kitabına alıyor. İkisinin ittifak ettikleri söylentileri “buhari ve müslimin ittifak ettiği hadisler” olarak ayrı bir kitap yapıyorlar. Anlayacağınız Buhariye göre müslim hadis inkarcısı, müslime göre buhari hadis inkarcısı. Diğer hadis yazarları da aynı durumda tabi.

Gezdikleri yerlerden benzer hikayeleri işitiyorlar, çok kişi aynı şeyi anlattı diyerek “mütevatir sahih” damgası vuruyorlar. Bir masalı çok kişinin anlatması onu sahih yapmaz. O topluma bir hikayecinin gelip halka hikaye anlattığı, peygamber sözü olarak hurafeleri kabul ettirdiği anlamına gelir. Mesela 1 milyon kişi “kertenkele öldürmek sevap” dese ama sadece 1 kişi çıkıp “bir kertenkele neden İbrahim peygamberi öldürmek istesin, şirkten mi hoşlanıyor bu hayvan” diye sorsa oradaki 999bin kişi “biz neden bunu daha önce düşünemedik, meğer ne saçma bir şeye inanıyormuşuz” deyip fikrini değiştirir. Yani çoğunluğun neyi naklettiği ölçü olmaz. Kurana uygun değilse o şey uydurmadır. Yüce Allah da uydurma hadislere işaret etmiştir:

"Andolsun onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kuran) düzüp uydurulacak bir hadis değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, her şeyin çeşitli biçimlerde açıklaması ve iman eden bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir." (12/Yusuf 111)


Buraya kadar hadislere bakışımız nasıl olmalı konusuna değinip bir fikir sahibi olduk. Sahabelerin ve tabiin’in yazmayıp sonraki nesillerin kafasına göre seçip yazdığı hadislerin hiçbirisi %100 sahih değildir. Kurana uygun olanlar ise %60 peygamberin ağzından çıkmış olabilir. Sadece peygamberin de değil, sahabelere isnaden de yüzlerce hadis var. Tabi bunlar da söylentiden öteye geçemiyor. Yani hiçbir hadis kitabına sahih damgası vurulamaz, %100 doğrudur onayı verilemez.

Birtek sahih hadis kitabı vardır o da Kuranı kerimdir. Kuran nasıl sahih hadis kitabı oluyor derseniz “Allah indirdi hadisin en güzelini...”(39:23) ayetinden haberiniz yok demektir. Kuranda bolca peygamber sözü de vardır, sahabe sözü de vardır, meleklerin sözü de vardır, cinlerin sözü de vardır, münafıkların sözü de vardır, müşriklerin sözü de vardır, yüce Allahın sözü de vardır. Yani Kuran tam anlamıyla muhteşem bir hadis kitabıdır. Elimizde vahiy olduğu kesin olan, her cümlesi sahih olan bir kitap varken başka hadis kitaplarından din öğrenmeye çalışmak akıllıca olmaz. Bir Müslüman evvela Allahın kitabıyla tanışmalıdır. Madem ki Allaha iman ediyor öyleyse onun neler dediğini merak etmeli ve yolladığı kitaba yönelmelidir.

Kurandan uzak tutuluyoruz!

“Biz kimiz de kuranı anlayacağız, koca koca ulemalar zor anlamış, bir besmelenin bile onlarca anlamı varken ayetleri anlamak ne haddimize, onlarca ilim bilmek gerekiyor, önce şu ilimleri öğren ondan sonra kuran okursun” diyenler ise bilinç altınızı ayetlerin süslemesini istemeyen, vahiyle buluşmanızı engellemeye çalışan cahil veya şarlatan insanlardır. Bir Müslümanı kurandan uzak tutmak, ayetleri gizlemek şirkten sonraki en büyük günahtır, cinayet işlemek gibidir. Öğrenme zamanında Kurandan uzak kalmış ve zamanı boşa geçmiştir, belki de ömür boyu bir daha kuranla tanışamayacaktır. Tanışsa bile evvela başka şeyler ezberlediği için ayetlere yer kalmamış olacak ve "bırak o ayeti, bana ayet okuma" diyecek hale düşecektir. İşte bu yüzden Kurandan başka kitaplardan din öğrenmenizi isteyenler büyük kötülük yükleniyorlar.

Hidayete erdiren kitap varken söylentilere davet eden, hoca efendisine şeyhine mürit olmaya davet eden insanlar en hafif tabirle şarlatanlık yapmaktadır. Bunların bir kısmı cehaletten, diğer kısmı da dış güçlerin kuklası olmaktan ötürü Kurandan uzak tutmaya çalışırlar. Çünkü müslümanlar dinini Kurandan öğrendiği zaman islam yine altın çağını yaşayacak ve dünyaya egemen olacaktır. Müslümanların gelişmesini istemeyenler sürekli başka kitaplara davet ederler. "Sen anlamazsın, evliya kitapları oku, rivayet kitapları oku" derler. Bir türlü Allahın kitabını oku demezler.

İşte bu insi şeytanlar yüzünden öğrenme çağınızda ayetlerle tanışamazsınız. Allahın mantığını öğrenemez ve düşünce sisteminizi geliştiremezsiniz. Kuran bilmeyince rüzgarın savurduğu kuru yaprak gibi oradan oraya savrulur ve her söylentiye inanırsınız, ama Kurandan dini öğrenirseniz yeşil yaprak gibi dalınıza tutunmuş olursunuz, rüzgarlar sizin yanınızdan esip geçer. “Topluca Allahın ipine sarılın…” (3:103)ayeti de Kurana sarılmaktan bahseder. Kurana sarılmak Allahın emridir, Kurana sarılanlar yeşil yaprak misali dalına tutunmuştur. Kuransız Müslümanlar ise kuru yaprak misali dalsız kalmıştır.

Kuru yaprak gibi savrulup dalsız kalan insanlar şarlatanların hedefi olurlar. Hurafe yaymak için görevlendirilen şarlatanlar, her yıl başka yalanlarla aklınızı meşgul eder, sizi boş düşüncelerle oyalar. Mesela sünnete göre tırnak kesme sırası uydururlar, tırnaklarınıza bakınca önce hangisi kesiliyordu diye düşünüp dindar olduğunuzu zannedersiniz. Yada yüz üstü yatmak günahmış deyip rahatınızı kaçırırlar, yada tılsımlı kefen satıp cebinize göz dikerler, akla hayale gelmeyecek boş şeylerle zihninizi meşgul ederler.

Bunlardan kurtulup aklı kullanmak için Kurana dönmek şarttır. Çünkü “Allah aklını kullanmayanları pisliğe mahkum eder”(10:100) Gerçekten de aklını kullanmayan insanların iç dünyası da, sözleri de pislik içindedir ama farkında olamazlar. "Kendileri uzaklaştıkları gibi başkasını da ondan men ediyorlar. Böylece farkında olmadan kendilerini mahfediyorlar." (6/Enam 26) Ne zamanki akletmeye başlar ve sorgular o zaman ne kadar düşük seviyede kaldığını, aşağıların aşağısında olduğunu fark eder.

Allah aklı kullanmayı emreder!

İslam dini aklı kullanmayı emreden bir dindir. Aklı kullanmak ile hevasına uymayı karıştıranlar ise aklı kötüleyip “akıl değil nakil” derler. Eğer nakle uyacak olursanız elinize bir çomak alıp kertenkele avına çıkarsınız, çorbaya düşen sineği iyice bandırıp içmeye devam edersiniz. Ama akla uyacak olursanız “Bir kertenkele niye peygamberi öldürmek istesin, velevki istedi neden torunları lanetlensin de öldürünce 100 sevap verilsin. Çorbaya düşen sineği niye bandırayım yahu, ayaklarında yüzlerce bakteri taşıyor mikroplu çorba mı içeyim, düştüğü yeri kaşıkla alır atarım” dersiniz.

Dini anlamak için çok derin ve çok yönlü düşünmek gerekir. Geceleri sessizlikte sakince düşünmek hızlı ilerlemeye yol açar. Dinden çıkarım korkusuyla düşünmekten kaçanlar ise dine hiç girmeden yaşamaya devam ederler. Çünkü bir dine girmek için onun kurallarını, iman esaslarını bilmek gerekir. İslam hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadan müslüman olduğunu zannedenler ise deistler gibi yaşamış olur. Deistler de Allaha inanır, hatta ahiretin olması gerektiğini de düşünürler ama kaynakları yoktur. Müslümanların ise kaynağı olduğu halde okumaktan kaçınırlar. Büyük bir lütuf olarak inen kitabı anlayarak okumayanların Müslümanlık iddiası da yalandır. Allah katında delile dayalı olmayan imanın değeri de yoktur. (Oku: iman delilleri neler)

İman delillerini bilerek inananlar Müslümanlıktan müminlik derecesine yükselebilir. Her Müslüman delille iman ederek mümün olmalıdır. Ondan sonra da Kurana uyarak muttaki derecesine yükselmelidir. Önümüzde Müslümanlık + müminlik + muttakilik + makamı mahmud gibi yükselmemiz gereken dereceler dururken daha kurandan haberi bile olmadan cahil kalmak kendinize yapacağınız en büyük kötülüktür. (Oku: Müslüman ve mümin farkı)

“Kuran meali okumak kuran okumak değildir” diyenler de Kurandan uzak tutmuş olur. Mealler olmadan nasıl başka milletlere tebliğ yapacağız? Arapça inen Kuranı Türk milletine nasıl anlatacağız? Tabi ki Türkçeye çevirerek. İngilizceye, Fransızcaya, Almancaya, Rusçaya çevirerek başka milletlere tebliğ yapacağız. Peygamberimiz yaşasaydı dünyaya islamı duyurmak için Kuranı başka dillere tercüme ettirip dağıtırdı. Kuran mealine güvenmeyenlerin arapça öğrenmek gibi seçeneği de var. Madem “kuran meali kuran değildir” diyorlar o zaman arapça öğrenip anlamaya çalışacaklar. Öğrenmek isteyene engel yok ama öğrenmek isteyeni engelleyen çok. (Oku: arapça kitap tavsiyesi)

Sonuç

Bu yazımızda hadislere bakışımız nasıl olmalı sorusunu cevaplamaya çalıştık. Hadisler islamı öğrenmek için başvurulacak ilk kaynak olarak görülmemeli, evvela kuran okunmalıdır. Kuran okuduktan sonra dini öğrenecek ve hadislere ihtiyaç duymayacaksınız, duysanız bile Kurana uygun hadisle uydurma hadisi ayırt edebilecek algı seviyesine yükselmiş olacaksınız. Hadis kitaplarında güzel sözler de vardır şeytani sözler de vardır. Sünniler ise bu doğru ve yanlışın karışık olduğu söylenti kitaplarına vahiy muamelesi yaparlar ve yeni kutsal kitaplar uydururlar. Böylece Kurana uygun hadis ve Kurana zıt hadis ayrımını asla yapamazlar çünkü evvela Kuran okumamışlar, "Kuranı anlamak için başka kitaplar okumalı" diyerek tertemiz beyinlerini hurafelere mahkum etmişlerdir. Böylece ayetlere yer kalmamıştır.

Özetle; Hadisler doğru ve yanlışın iç içe geçtiği, munafıkların vahiy ilan ettiği, 200 yıl sonra halkla roportaj yapılarak derlenmiş söylenti kitaplarıdır. Bir müslümanın vazifesi ilk önce Kuranı okuyup düşünmek ve daha sonra başka kaynaklara bakmaktır. Böylece aklındaki ayetlerle başka sözleri kıyaslayabilme ve kurana zıt hadisleri fark etme yeteneğine sahip olacaktır. Yani Furkan (doğru ve yanlışı ayırt etme) kabiliyeti verilecektir.

İlk önce hadis/sünnet/mezhep öğretileriyle vakit kaybedenler ise Allahın sözlerine reddye yaparlar "bırak o ayeti, bana ayet okuma" diyecek hale gelirler. İslam düşmanları ümmeti muhammedi cahil bırakmak için "Kuran anlaşılmazdır, Kuranı anlamak için hoca efendilere teslim olun, şeyhlere mürit olun, evliya kitapları okuyun" derler. Sahabelerin yolu olan Kuran müslümanlığı ise şunu der: "Sana indirildikten sonra sakın seni Allah'ın ayetlerinden alıkoymasınlar. Sen Rabbine çağır ve sakın müşriklerden olma." (28/Kasas 87) Ne kadar önemli bir mesaj, yüce Allah "ayetlerden sapma, rabbine çağır, müşriklerden olma" diyor. Tek ayetle hadislere bakışımız nasıl olmalı konusunu anlamış oluyoruz.



5 yorum:

  1. Allah seni islah etsin sünnet inkarcısı sapık seni, ümmetin 1400 yıldır gelmiş geçmiş dev alimleri bu konu için hayatını feda etmişler, bunun uzmanı olmuşlar, şimdi senin gibi kıçı kırığın teki kalkıp hadis ilmini inkar ediyor, ve yeni yeni inkarlar ortaya sürüyor, ne muctehidler, müfessirler, geldi geçti ama senin dediğin sapıklığı asla söylemediler, tam tersi peygamber aleyhisselam senin gibilerden bu ümmeti uyardı, dikkat edin yarın adamın biri koltuğuna yaslanıp bize kuran yeter gerisine gerek yok demesi pek yakındır, siuin gibi zındıklardan sakındırmış elhamdülillah hz. peygamber

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. peygamberin "İlerde kuran yeter diyenler çıkacak, siz hadise uyun" demesi için iki tane kitap yazdırması lazımdı ama sadece kuranı yazdırdı. Neden acaba? Kuranla hadis karışmasın diye mi yoksa Allah "her şeyi açıklayan kitap indirdim" dediği için mi?

      Sil
  2. Helal olsun kardeşim müthiş tespitler ve uyarılar Allah razı olsun

    YanıtlaSil
  3. Bu hadis olayında bu fakirde (Allah'ın izniyle) birkaç kelam etmek ister,önce hadisleri güzel kardeşim tamamen yok saymayalım Peygamberimiz Hz.Muhammed(S.A.V)bir hadisinde der ki;“Benden [Kur’an’dan başka] bir şey yazmayınız! Kim benden Kur’an’dan başka bir şey yazmışsa onu imha etsin” (Müslim, Zuhd,72)Şİmdi bu hadis yazanlar 200 sene sonra olsun 500 sene sonra olsun sonuçta İslamiyet için birşeyler yapmaya çalışmışsa ne ala bu hadisler gerçekte olabilir bazıları olmaya da bilir sonuçta bu Ayet değil ki kesin hüküm verip bu kesin doğrudur diyip bunun peşinden gidemezsin ama sende haklısın adamlar tarikat adı altında Kur'an-ı Kerimi kendilerine uyduramadıklarından hadislere yönelip istedikleri gibi eğip büküyorlar neyse konu çok uzuyacak sende aynısını yapma yazılarını okuyorum buhariden hadis örneği veriyorsun başka yazında buhariyi kötülüyorsun çelişkiye düşme lütfen ve son sözüm Peygamber efendimizle buyüyüp,olgunlaşan,kızıyla evlenen,dört büyük halifeden biri olan Hz.Ali'den 12 tane hadis varken ondan sonrakiler hadis makinesi gibi :)))bu arada "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır"diye bir hadiste yok varın gerisini siz düşünün...

    YanıtlaSil
  4. Peygamberin ağzından uydurma bu rivayetlerin hepsini çöpe atmak lazım.

    YanıtlaSil

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?