Canlılık delili
Canlılık tam anlamıyla bir mucizedir. Canlılığın nasıl bir mucize olduğunu anlamak için ölü ve canlı kıyaslaması yapabiliriz. Ölü şeylerde ruh yoktur. Ruhsuz varlıklar; işitmezler, görmezler, hissetmezler, anlamazlar. Ruh üflenmiş canlılar ise hissederler, duyguları vardır, işitirler, görürler. İşte bu canlılığın oluşması için dışarıdan müdahale gerekir. İşiten, gören, öğrenen, anlayan yapay zekalı canlıların oluşması için ruh üflenmiş olması gerekir. Bir heykel yapsanız ölü hükmündedir ancak heykele ruh üflenirse canlanabilir. Canlılığın kaynağı ise hayy olan Allah’ın ol emridir.Şüphesiz biz insanı, karmaşık bir nutfeden yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık. İster şükretsin, ister nankör olsun, gerçekten de biz ona doğru yolu gösterdik. (76/İnsan 2,3)
Evrendeki hangi güç yumurtanın içindeki sarı ve beyaz sıvıyı bir civcive dönüştürebilir? İnsanlar olarak sadece yumurtaya mudahale ederek genetiğini değiştirebiliriz ancak hücrelerin çoğalması ve doku oluşturması, dokuların organ oluşturması, organların sistemsel işlemesi ve kemiklere et giydirilmesi, nihayet yumurtadan civciv çıkması veya anne karnından bebek çıkması mucize değil de nedir? Bu bebeğe can veren kimdir?
Yeryüzündeki bütün bilim adamları toplansa bir canlı oluşturamazlar, kimyasal karışım yapıp canlanmasını bekleseler kıyamete kadar beklerler. Ancak yumurtaya farklı genler ekleyerek değişik canlılar oluşmasını sağlayabilirler, bu da canlı yaratmak değildir çünkü daha önceden yaratılmış bir şeyi değiştirmek olur. Bu konuda rabbimiz “Sizin Allahtan başka taptıklarınız bir sinek bile yaratamaz...” (hac 73) demiştir. Sinek örneği küçüklüğü bakımından verilmiştir ancak sinek bile harika bir tasarımdır. Minik vücudunda ani manevra yapabilmesi için dengeli kanatlar, geniş görüş açısı sağlayan binlerce göz bebeği vardır. (izle: Sinek özellikleri)
Tasarım delili
Tasarım delili en önemli iman delillerinden birisi. Etrafta gördüğümüz herşey bir tasarımcı elinden çıkmış gibidir. Hatta insan bile. İnsanın tasarım ürünü olduğunu yapay zeka robot örneğiyle anlayabiliriz. İnsansı robotta görmesi için kamera vardır, işitmesi için mikrofon vardır, konuşması için hoparlör vardır. Bu donanımlardan aldığı görüntüyü ve sesi yorumlayıp cevap vermek için çipleri, işlemcisi, anakartı vardır. Organları elektronik aksamlarıdır. İşte insan da robot gibi tasarlanmıştır. Gözümüz kameradır, kulağımız mikrofon, ağzımız hoparlör, beynimiz anakart, kalbimiz işlemci. Robottan farklı olarak ruhumuz vardır, hislerimiz vardır. Yani tesadüflere yer yok, bir tasarımcı elinden çıktığımız çok açık.Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, bilenler için gerçekten ayetler vardır. (30/rum 22)
Kuşlar: Kuşlar türlü renklerde cıvıl cıvıl sesleriyle hayata renk katıyor. Yeşil alanda kuş sesleri insana huzur verir, türlü sesler çıkarıp cıvıltı saçar, yaşam dolu hissettirir. Kuş sesleri de hayata renk katmak için tasarlanmıştır. Bir tavus kuşunun harika kuyruk desenine yakından bakarsanız incecik tüyden katmanlı renkler çıktığını ve desen oluşturduğunu görürsünüz. Bunun tesadüfen oluşması mümkün değildir. Tesadüfler göze hoş gelen, ihtişamlı şeyler yapamazlar. Bir papağanın rengi de hayran bırakır, tasarım olduğunu haykırır. “Allahın boyası! Allahtan daha güzel boyası olan kimdir? Ona kulluk edenleriz.” (2/Bakara 138)
Tatlı sular: Vücudumuzun yarıdan fazlasını oluşturan, gün içinde içmediğimizde baş dönmesi yaşadığımız, hem içmeye hem temizliğe kullandığımız sular büyük bir nimettir. “Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmez misiniz?” (56/Vakıa 70) İçilebilir tatlı sular da iman delilidir. Ancak yokluğunda kıymetini anladığımız suları başka zamanlarda boşuna harcayabiliyoruz. Tıraş olurken, elini köpürtürken, bulaşıkları köpürtürken musluğu yarım saat açık bekletenler milli serveti boşa harcamış oluyorlar.
Lezzetli rızıklar: Türlü renklerde ve tatlarda türlü faydaları bulunan meyveler, sebzeler, yemişler düşünebilen insanlar için iman delilidir. Yaz aylarına ve kış aylarına özel meyve ve sebzeler tasarlanmış, vücudumuzun ihtiyaç duyduğu vitamin ve mineraller yerden bitirilmiştir. “Allah O'dur ki, gökleri ve yeri yarattı, gökten su indirdi ve onunla size rızık olarak çeşitli meyvalar çıkardı. Buyruğuyla denizde akıp gitmesi için gemileri emrinize verdi, ırmakları emrinize verdi.” (14/İbrahim 32)
Sevgi delili
Canlılarda sevme duygusunun varlığı da iman delilidir. Hislerimizin varlığı ruh sahibi olduğumuzu gösterir. Bir zombi ile aramızdaki fark kalbimizin sevgi, mutluluk, hüzün gibi şeyleri hissetmesidir. Sevmek kalbe iyi gelir. Bir kedi sevince de mutlu olursunuz, karşılıklı sevgiye dayalı evlilik yaparsanız da mutlu olursunuz. Eğer tesadüfen olsaydık duygularımız olmazdı. İşte yüce Allah da bu duruma dikkat çeker.Kendisiyle huzur bulmanız için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da Onun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır. (30/rum 21)
Ahiret delili
Kısa dünya hayatımızda ne yaşadığımızı anlamayız, ölüm zamanımız gelince sanki bir yolculukta mola vermiş kadar yaşadığımızı düşünürüz. Gerçekten de dünya hayatı ahirete giden bir yolculuktur. 60 yıl yaşayan da 90 yıl yaşayan da 900 yıl yaşayan da zamanı gelince ölmektedir. Geçici bir süre için dünyaya gönderildiğimiz için “Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra da bize döndürüleceksiniz.” (29/Ankaebut 57)İnsanın kendini geliştirmesi için verilen ömür tükenince ölüm meydana gelir. Ölüm dediğimiz şey anne karnındayken vücuda giren ruhun tekrar vücuttan çıkarılması olayıdır. Ölüm melekleri gelirler ve vücudumuzun içindeki ikinci bedenimizi çıkarıp götürürler. ''Deki: ''Size vekil kılınan ölüm meleği sizi vefat ettirir. Sonra rabbinize döndürülürsünüz.''[Secde Suresi 11] Ruh ve beden olarak iki vücudumuz bulunur. Vücuttan alınan ruhun dünya ile ilgisi kalmaz, tıpkı uyurken dünya ile bağımız koptuğu gibi ölünce de dünya ile bağımız kopar. Rüya boyutunda yaşamaya devam ederiz. Bu aşamada ruhlar nereye götürülür, kıyamete kadar nerede bekletilir kesin bilgiye sahip değiliz. Kıyamet günü gelince ise sura ikinci kez üflendiğinde bedenler yeniden oluşur (39:68) ve ruhlar bedenlerle eşleşir (81:7)
Mantiken de ahiret hayatı olmalıdır çünkü insan ölmek istemez, hep mutlu mesut yaşamak ister, hep genç kalmak ister, hep güzel görünmek ister, hep sağlıklı olmak ister, hep neşeli olmak ister, hep enerjik olmak, hep lüks içinde yaşamak ister. Böyle bir hayat dünyada mümkün müdür? En iyi yaşayan insan bile hastalanır, yorulur, üzülür, yaşlanır, ölür. İşte insanın bitmek tükenmek bilmeyen bu istekleri için dünya yetersiz gelir. Bu yüzden ahiret hayatına ihtiyaç vardır. Hiç var olmamış gibi yok olup gitmek istemeyen ama ahirete inanmayanlar ise yeniden doğmak istemiştir çünkü dünya hayatı gerçek hayatımız olamayacak kadar kısa ve zahmetlidir. Yeniden doğmak isteyenler doğrusunu öğrenecekleri bir kaynak olmayınca reenkarnasyon inancı uydurmuşlardır.
Vahiy delili
Eğer gözümüzü dünyada açtıysak nereden geldiğimizi ve nereye gittiğimizi açıklayan bir rehber gereklidir. Dünya kullanma klavuzu diyebileceğimiz bu bilgiler mutlaka insanlara verilmelidir çünkü bu bizim en doğal hakkımızdır. Bizi dünyaya yollayan güç, niçin yolladığını ve nasıl yaşamamızı istediğini de açıkça beyan etmelidir. Bu yüzden vahiy gereklidir. Aksi halde kuruntulardan öteye geçemezdik ve farklı inanışlar içinde boğulur giderdik. Kaynak kitap olmadan gerçeği öğrenemezdik. Cahil kalmamamız için yüce Allah lutufta bulunarak kutsal kitaplar indirmiştir. Son olarak Kuranı kerimi indirerek kıyamete kadar doğacak nesillere ışık tutmuştur.Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkâr edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır. (2/Bakara 257)
İmtihan delili
İnsanlar dünyaya imtihan edilmek için gönderilirler. "O ki ölümü ve hayatı yarattı, hanginizin daha güzel amel yapacağını denemek için. O azizdir, ğafurdur." (67/Mülk 2) Bebeklik, çocukluk, gençlik, olgunluk, yaşlılık dönemlerinin amacı hep insanın kendini geliştirmesi ve cennete layık olması içindir. Bu amaçla verilen ömürde herkes rabbine bir yol edinmeli, Allaha ulaşmalıdır. Aksi halde cennet için yeterlilik düzeyine ulaşamamış, boşa geçirilmiş bir ömür yaşamış olunur. Örneğin; Dünyada maddi sıkıntı çekmeden yaşamak için iyi bir işe girmek isteriz, o işe uygun olmak için eğitimler alırız, diploma alırız, sertifika alırız, yeterlilik düzeyimizi artırmaya çalışırız. İşte cennete alımlar da layık olmaya ve yeterlilik düzeyine göre olacaktır. Tıpkı işe alım gibi cennete alım da eğitim süreci istemektedir. Bu eğitim süreci için dünya gurbetine gönderiliyoruz. Bu gurbetteki amacımız ise tekrar Allahı bulmak ve ona bağlanmak. (Oku: Kalu bela)İmtihan deliline en güzel örnek kınadığımız şeyin başımıza gelmesidir. Bir kişinin davranışını kınadığınız zaman "ben olsam öyle yapmazdım" demiş olursunuz ve hayatla ladese girmiş olursunuz. Sonra kendinizi kınadığınız şeyi yaparken bulursunuz. Hafızanız iyiyse "bu konuda şöyle demiştim aynı şeyi ben de yaptım" diye hatırlarsınız. İşte bu ladesi devreye sokan bir güç vardır, evren kendi kendine kınadığımız şeyi başımıza getiremez. Sadece kınadığımız şeyi yaşamak bile güçlü bir iman delilidir.
Hesap günü delili
Dünyada yasalar suçlulara ceza vermektedir. En özgür bir ülkede bile huzurlu yaşayabilmek için uyulması gereken kurallar vardır. Bu kurallara uymayanlara para cezası, hapis cezası, sürgün cezası, hatta idam cezasına kadar giden türlü cezalar vardır. İnsanlar iyiliğe ödül vermeyi kötülüğe ceza vermeyi bir gereklilik olarak görürler. Ama bazı durumlarda adalet yerini bulmaz, mağdurun içi soğumaz, suçlu gereken cezayı almaz. Türlü zulümler yapan kişiler elini kolunu sallayarak gezmekte, yeyip içip gününü gün ederek ölüp gitmektedir. Böylece hiçbir ceza almadan yaşayıp gitmiş olur ancak tüm yaptıkları yanına kar mı kalacaktır? Akıl sahibi herkes “kötüler ceza almalı, yaptığı yanına kâr kalmamalı” diye düşünür. Böylece hesap günü ihtiyacı hisseder. İşte hesap gününün olması da iman delilidir. “İnsan, kendisinin başı boş bırakılacağını mı sanır? (kıyamet 36) Sanmamalıdır, bu koşturmaca, bu yaşam mücadelesi boşuna değildir.İrade delili: İnsanlara seçim yapma kabiliyeti verilmiştir. İradesini kullanarak günah/kötülük yada sevap/iyilik işler. Toplum da irademizle yaptığımız şeylerden bizi sorumlu tutarlar ve kendimizi kurtarmak için türlü bahaneler buluruz. Bazen bir insana hesap verirken buluruz kendimizi. Karşımızdaki “öyle yapmayabilirdin, isteseydin şöyle davranırdın” diyerek irademize vurgu yapar. Ama akli dengesi yerinde olmayanlara kimse hesap sormaz çünkü neyi niçin yaptığının farkında değildir. İşte insana farkındalık ve irade verilmiş olması onu her yaptığından sorumlu kılar. Bu sorumluluğun verilmiş olması hesap günü olduğu içindir. Devletler bile insanları sorguya çekiyorken Allahın sorguya çekmeyecek olması düşünülemez.
Anlam delili
Akleden insanlar için hayatın anlamı olmalıdır. Neden buradayız, bizi buraya kim gönderdi, bizden istenen nedir, nereden geldik nereye gideceğiz, nasıl bir hayat yaşarsak kula kulluk etmeyiz gibi sorular her insanın kendine sorması gereken sorulardır. Gece sessizliğinde köşesine çekilip hayat hakkında derin düşünmek anlam arayışına itecek ve cevap gerekecektir. Bu cevaplar da vahiyle indirilmiştir."Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Ve "Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, Sen yücesin, bizi ateşin azabından koru." derler. (3/Ali imran 191)
Anlamsız bir hayat tezahürü ise insanın psikolojisini bozar. Tesadüfen doğduğunu ve yok olup gideceğini sanmak, hesap günü ihtiyacını yok saymak, ölümsüzlük isteğini yok saymak, dünyayı asıl yaşama yeri sanmak, hayatın anlamsız ve amaçsız olduğuna inanmak büyük bir gaflettir. Ateistlerde görülen bu durum gönüllerin körelmesine örnektir. "Düşünen beyinlerle ve işiten kulaklarla yeryüzünü dolaşmadılar mı? Gerçek körlük, gözlerin körlüğü değil; göğüslerdeki gönüllerin körlüğüdür." (22/ Hac 46)
Gönlü körleşenler ise yüzlerce iftirayı ardı ardına sıralar. Önce yaratıcısına nankörlük eder, sonra gönderilen elçileri yalancılıkla suçlar, sonra kutsal kitabımıza uydurma der ve büyük günah yüklenir. İşte inkarcılar hiçbir bilgisi olmadığı halde atıp tutmaları sebebiyle, iftira yüklenerek cehennemlik oluyorlar. İslamda bir iftira atmak ömür boyu şahitliğinin kabul edilmemesine sebep oluyor. Allah delile bu kadar önem veriyorken inkarcılar ise hayat hakkında hiçbir bilgisi olmadığı halde en önemli konu hakkında ağızlarına geleni söylüyorlar. Hesap gününde zor durumda kalmamak için dünya hayatımızda bize saçma gelse bile hemen tavır almamalı, “doğruluk payı olabilir, gerçeği öğrenmek istiyorum” diyerek gönlünüzü bilgi akışına açmalısınız. Eğer tavrınız olumlu olursa Allah sizdeki öğrenme isteğine karşılık verebilir ve hakikatleri görmenizi sağlayabilir. Ama kendinizi hemen kapatırsanız Allah da sizi kendi halinize bırakır ve bocalayıp durursunuz.
Eğer inkâr edecek olursanız, artık şüphesiz Allah size hiç bir ihtiyacı olmayandır ve O, kulları için küfre rıza göstermez. Ve eğer şükrederseniz, sizin için ondan razı olur. Hiç bir günahkar, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz, böylece yaptıklarınızı size haber verecektir. Şüphesiz O, sinelerin özünde saklı olanı bilendir. (39/Zumer 7)
Evren delili
Göklerin ve yerin yaratılması da iman delilidir. Çağımızda yeni keşfedilen evren hakkındaki bilgiler ile başlangıç aşaması anlaşılmaya başlanmıştır. 1929 yılında hubble teleskobuyla gözlem yaparken galaksilerin ışığının kırmızıya kaydığını görmüş ve "mora kaysa yakınlaşıyor demekti ama kırmızıya kayıyor demek ki galaksiler bizden uzaklaşıyor, evren genişliyor" demiştir. Evrenin başlangıcı olması ve bitişikken patlayıp balon gibi genişlemeye başlaması "gökler ve yer bitişikken onları ayırdığımızı görmüyorlar mı" ayetiyle uyumludur. Bu durum din ve bilim uyumuna örnektir.O inkâr edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? (21/Enbiya 30)
Galaksilerin içindeki güneş sistemleri de iman delilidir. Uzayda büyük cisimlerin etrafında küçük cisimler döner. Güneş büyük olduğu için dünyamız güneşin etrafında dönerken gece ve gündüz oluşur. Gündüz ayrı güzeldir gece ayrı güzel, heleki yaz geceleri yıldızları izlemek hayran bırakır. "Andolsun ki, biz en yakın göğü kandillerle süsledik..." (67/Mülk 5) ayetini hatırlatır.
Gece ve gündüz; Güneş ve Ay O'nun ayetlerindendir. Güneş'e ve Ay'a secde etmeyin. Eğer yalnızca O'na kulluk ediyorsanız, onları yaratmış olana secde edin. (41/fussilet 37)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?