Kuran müslümanlığı hakkında bilgiler

Kardeş katli caiz mi? Osmanlıda kardeş katli meselesi!

kardeş katli

Kardeş katlinin Kurana arzı

Osmanlıda kardeş katli, şehzadelerin (padişahın erkek çocuklarının) ileride taht kavgası çıkarabilir gerekçesiyle, elleri ve ayakları arkadan bağlanıp denize atarak boğmak suretiyle yapılmıştır. Kendi evladını denize atarak "devletin bekası için çocukları öldürmek gerekti" demişlerdir. Ne kadar korkunç bir bahane değil mi?

Kardeş katlini ilk uygulayan padişah 1.murat’tır. 1360 yılında Kardeşlerini öldürüp tahta geçmiştir. Daha sonra oğlu da tahta geçmek isteyince onu da öldürtmüştür. Fatih Sultan Mehmet ise kardeş katlini meşrulaştırmış ve kanun maddesi yapmıştır:

"Osmanlı Türkçesi: Ve her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem içün katletmek münâsibdir. Ekseri ulemâ dahi tecviz etmiştir. Anınla âmil olalar. "

Günümüz Türkçesi: “Erkek evladım saltanata konacaksa büyük abisi devlet düzeni için kardeşini öldürebilir. Ulemanın çoğu da buna onay vermiştir. Bunu uygulayacaklar.”


Ulemanın çoğundan kasıt devletin emrindeki kadılardır, hoca efendilerdir. Padişah bu hükmü istiyorken şeyhul islam denilen hocaların da başka fetva vermesi de mümkün değildi. Aksi halde "tez vurun kellesini" emriyle canından olabilirlerdi.

Padişahlar; yüce Allahın yeryüzündeki gölgesi olarak görülüyor, onun huzuruna geldikleri zaman başlar yere bakar halde, "ben kulunuzdan isteğiniz var mı" gibi cümleler ile acziyetlerini dile getiriyorlardı. Bu ise "İyyake na'budu: "sadece sana kulluk ederiz" ayetine ters olmasına rağmen kul kelimesinin anlamını değiştirmişler ve "emir altından bulunan" anlamını vermişlerdi. Padişah insanlara kullarım diyerek hitap diyordu. Böyle bir ortamda padişahın emrine zıt bir hüküm belirtmek de cesaret istiyordu.

Şeyhul islam hocaları kardeş katline onay vermek yerine "kura çekilsin veya referandum yapılsın" da diyebilirdi ancak babadan oğula geçen saltanatı devam ettirebilmek için ne kura çekmeyi ne de oy vererek seçmeyi akıllarına bile getirmediler. Çünkü babadan oğula geçen padişahlığa o kadar alışmışlardı ki bu sistemi Allahın sistemi sanıyorlardı. Oysa yüce Allah "emaneti ehline verin" diyerek de işin ehli kadroların yönetmesini istemiştir. Babadan oğula geçmesi ise yönetimin bir aile tarafından gasp edilmesidir.

Şüphesiz ki Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emretmektedir. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz ki Allah duyandır, görendir. (4/Nisa 58)


Bizler bu ayeti biliyorken Osmanlıdaki kadıların, şeyhül islamların bilmemesi mümkün müdür ki "şehzadeler ileride taht kavgası çıkarabilir, en iyisi çocukken öldürelim kurtulalım, devlet bekası çocuk hayatından daha önemli sonuçta" diyebilimişlerdir.

Peki babadan oğula geçen yöneticilik sistemini nereden miras almışlardı? Tabi ki Mekkenin fethiyle müslüman olmuş gibi davranan muaviye ve yezidden örnek almışlardı. Ondan öncesinde 4 halife (Ebubekir, Ömer, Osman, Ali) liyakate göre halk tarafından seçilmişti veya hainler tarafından suikast ile şehit edilmişlerdi. Muaviye zamanında saltanata dönüştü ve yönetim babadan oğula geçmeye başladı. Yezid de tuttu kerbelada peygamberin torunu Hüseyin’i öldürdü, amacı Bedir savaşında peygambere karşı savaşırken kaybettikleri akrabalarının öcünü almaktı. Böyle şerli insanların başlattığı saltanat, masum bebekleri öldürmeyi reva görecek hale geldi.

Şimdi kardeş katlini savunanların bahanelerine bakalım. İlber Ortaylı kardeş katli hakkında şunları söylemişti: “+Kardeş katli günah değil midir diyorlar. - Hiç değil. Nizamı alem için, ekser ulema dahil tecviz etmiştir diyor. İki şehzade birbirini götürmez ise millet birbirini götürüyor. Yani hiç şakası yok bunun. Din açısından mutala ediyorsanız musterih olun, ekser ulema "nizamı alem için karındaşın katli vaciptir" demiştir çünkü millet birbirine girecek. Çok insani yumuşak huyla şey yapıyorsanız onu söyleyim size, hükümdarın kardeşi tövbe estağfirullah sizin kardeşinize benzemez, yani birbirini götürmek (taht için kardeşini öldürmek) zorunda” (HaberTürk - Tarihin Arka Odası - 28 mart 2009 - https://youtu.be/0YjybAxJ_Ms)

Mürekkep yalamış bir adam bile “kardeş katli günah değil” diyor. Demek ki isminin başına prof gelmesi, evinin bir odasını kütüphaneye çevirmesi bile islamı doğru anlamaya yetmiyor. Önce Kuran okumak ve hidayete ermek gerekiyor.

Sünnilerin kardeş katlini savunmak için söyledikleri diğer iddia ise "fitne öldürmekten beterdir (2:191), ileride fitne çıkaramasın diye çocukken öldürüldü ne var bunda" oluyor. Gösterdikleri fitne ayetinin öncesi de sonrası da savaş esnasından bahsetmektedir, dünyadan habersiz masum bebeklerin ise fitne unsuru olarak görülmesi tıpkı mekkeli müşriklerin kız çocuklarını gömmesine benzemektedir. Şimdi kardeş katli ve çocuk öldürmekle ilgili ayetlere bakalım. Kardeş katli caiz midir sorusunu Allah'a soralım.

Kurana göre kardeş katli caiz midir?

1- Habil ve kabil örneği
2- Firavun örneği
3- Kız çocuklarını gömen müşrikler
4- Sonuç


1- Habil ve kabil örneği

habil ve kabil
Ademin iki oğlu olan Habil ve kabil, Allaha kurban sunarlar ve kabilin kurbanı kabul edilmez çünkü çürük çarık şeyleri Allah’a sunmuştur. Habil ise en iyi mahsulünü ortaya koymuştur. Bunun sonucunda kabil kıskançlık yapmış ve kardeşinin kafasına taş vurup öldürmüştür. Böylece ilk cinayeti işleyerek cehennemlik olmuştur.

“Onlara Âdem'in iki oğlunun haberini de gerçek olarak oku. Hani, ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmişti, ötekinden kabul edilmemişti. "Seni mutlaka öldüreceğim." dedi. Öteki: "Allah sadece takva sahiplerinden kabul eder." dedi. Beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatmayacağım. Şu bir gerçek ki, ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım." "Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da senin günahını da yüklenip ateş halkından olasın. İşte budur zalimlerin cezası!" Nihayet nefsi onu kardeşini öldürmeye ısındırdı, o da onu öldürdü. Böylece hüsrana uğramışlardan oldu.” (5/Maide Suresi 27-30)


Kardeşini öldüren Kabilin cehennemlik olduğunu bu ayetten anlayabiliriz. Devamındaki ayet ise masum öldürenlerin bütün insanları öldürmüş gibi günah kazandığını haber verir. Masumdan kasıt; bir cinayet işlememiş, terör gibi huzur bozucu eylemler yapmamış, islama savaş açmamış olmasıdır.

Derken, Allah, ona, yeri eşiyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. 'Bana yazıklar olsun' dedi. 'Şu karga gibi kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?' Artık o, pişman olmuştu. İşte bu yüzden biz, İsrailoğulları üzerine şunu yazdık: Kim bir kişiyi, bir kişiye karşılık yahut yeryüzünde bir fesat sebebiyle olmaksızın öldürürse, insanları toptan öldürmüş gibidir. Ve kim bir kişiye hayat verirse insanlara toptan hayat vermiş gibidir. Andolsun, resullerimiz onlara açık-seçik kanıtlar getirmişlerdir. Ama onlardan birçoğu bunun ardından da yeryüzünde zulüm ve azgınlığa sapmaktadır. (5/Maide suresi 31- 32)


Bebekler de bu masumlardan olduğu için “ileride taht kavgası çıkarabilir, şimdiden öldürüp önlem alalım” diyerek katledilmesi meşru kılınamaz. Belki o bebek büyüyünce bilim adamı olacaktı veya sanatçı olup eserleriyle gündeme gelmek isteyecekti. İllede tahta ortak olmak istecekse bile başka çözüm bulunabilirdi. Mesela kardeşler arasında kura çekilebilirdi veya halkın oylamasına sunulabilirdi. Lakin büyük çocuk ölmeden küçük çocuk tahta geçemez kuralına o kadar alışmışlardı ki bu alışkanlık başlarına bela olmuş, masum çocuklara suikast düzenleyecek hale gelmişlerdi.

2- Firavunun erkek çocukları öldürmesi

musa peygamber
Eski mısır krallarından birisi olan 1.ramses, tahtını yıkacak bir çocuk dünyaya geldiğini rüyasında görür. Bunun üzerine yeni doğan bütün erkek bebeklerin öldürülmesi emrini verir. Musa da bu yeni doğanlar arasındadır. Annesi onu sepete koyarak nehire salıvermiştir (28/7) aksi halde firavun askerleri onu da öldürecektir. Kader onu Firavun sarayına getirir. Suda yüzen bebeği evlatlık edinirler. İşte öldürmek istedikleri bebek budur ama onu besleyip büyüteceklerdir.

Sonunda Musa peygamber görevli olduğunu söyler ve işler iyice kızışır, mucizeler gösterip halkı müslüman olmaya ikna eder. Firavun ise onun Allahın elçisi olduğunu anladığı halde ilahlık taslamaktan vazgeçip sıradan insan olmayı kabullenemez ve kölelerini salıvermek istemez. Bu yüzden peşlerine düşer ve denizden geçtiği esnada boğulup ölür. Firavun hem saltanat sevdası yüzünden hem erkek çocukları öldürmekten hem de yanlışta ısrar etmekten ötürü kazandığı günahla cehennemlik olarak ölüp gider. Saltanat ve ilahlık sevgisi başına bela olmuştur.

Firavun kıssası kardeş katlinin kötülüğünü anlamak için güzel bir örnektir. Zira firavun da erkek çocukları öldürmüştür, osmanlı da erkek çocukları öldürmüştür, iki günahın sebebi de taht sevgisidir. Yani osmanlının "devlet bekası" gerekçesi Firavunun gerekçesiyle aynıdır. Beka dedikleri şey saltanat sevgisinden başka birşey değildir. Halkın oylarıyla seçilmek yerine babadan oğula geçmesinde ısrar ettikleri için nizamı alem/huzurlu düzen bahanesinin ardına sığınmışlardır. Fakat sonuda ne firavun bekası ne osmanlı bekası kalmıştır. Zira masum çocukların ahını alarak ayakta kalmaya çalışan bir düzen zaten sünnetullah gereğince yıkılmaya mahkumdur.

Ne demişti yüce Allah "Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı hayatta bırakıp erkek çocuklarınızı kesiyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir bela vardı." (2/Bakara 49) İşte herşeyi özetleyen ayet! Bir yanda "sizi bebek katilinden kurtardık" diyen yüce Allah var, diğer yanda "devlet bekası için bebek katli şarttı" diyen sözde müslümanlar var. Burada tarafımızı seçmemiz gerekiyor. Allahtan yana mı olacağız yoksa koltuk sevdasına düşenlerden yana mı olacağız?

3- Kız çocuklarını gömen mekkeli müşrikler

mekkeli müşrikler
Mekkeli müşrikler kızların savaşta işe yaramaması, süsüne püsüne masraf yapılması, büyüyünce de cariye olma ihtimali sebebiyle küçük yaşta kumu kazarak içine koyuyorlar ve üzerine toprak örtüp boğarak öldürüyorlardı. Bir kız çocuğu olduğunu duyanların yüzü ekşiyor, öldürüp yaşatma konusunda kararsız kalıyorlardı ama şeytana uyup gömmeyi tercih ediyorlardı. “Müjdelendiği şeyin kötülüğünden dolayı halkının karşısına çıkamaz olur. Aşağılanmayı göze alarak onu tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün? Bakın, ne kötü karar veriyorlar” (16/Nahl 59)

İşte bu durum Allahın gazabına yol açıyor, yaşaması için dünyaya yolladığı canları geri yollayan müşriklere öfkeleniyordu. Kıyamet günü de bu cinayeti işleyenleri sorguya çekerken neler yaşanacağını şöyle açıklıyordu. “Diri diri gömülen kıza hangi suçundan dolayı öldürüldüğü sorulduğunda” (Tekvir 8-9) ayeti öldürülen çocuklara "günahın neydi?" diye sorulacağını açıklıyor. Cevap olarak "günah nedir bilmezdik, cinsiyetimizden ötürü bizi istemediler, sen yaşattın onlar bizi boğdu" diyecekler ve katillerin cezalandırılmasını isteyeceklerdir.

Bu örnekte de yine çocukları boğarak öldürme suçu vardır. Yüce Allah mekkeli müşriklerin öldürdüğü kız çocuklarını sorguluyor ise Osmanlı padişahlarının öldürdüğü çocukları da elbette sorgulayacaktır. "Diriyken gömülen kız çocuklarına sorulduğunda.." ayeti eğer bugün inseydi "diriyken denize atılan oğlan çocuklarına sorulduğunda.." diye başlardı. İkisi de kıyamet günü aynı cevabı verecekler: "Suçumuz yoktu ya rabbi, suç nedir bilmezdik, dünyadan habersiz çocuklardık, büyüklerimiz bizi fitne unsuru olarak gördüler ve melekler kadar masumken ellerini kanımızla kirlettiler" diyeceklerdir.

Herşey o kadar açıktır ki, "apaçık kitaba andolsun" (44/2) ayeti daha iyi anlaşılmaktadır. Tam da kardeş katliyle ilgili ve çocuk öldürmekle ilgili örnekler sunulmuş, bunun büyük günah olduğu vurgulanmıştır. Bu üç örnek (kabilin habili öldürmesi, firavunun erkek çocukları öldürmesi, mekkeli müşriklerin kız çocuklarını öldürmesi) osmanlıdaki kardeş katli meselesine nokta atışıyla cevap vermektedir. Bu örnekleri gören bir müslüman halen kardeş katlini savunamaz, eğer savunuyorsa Kuransız müslüman demektir, müslümanlıktan müminliğe geçiş yapamadığı anlaşılır. Ayetleri içine sindiremediği için Allahın kötü örmek olarak sunduğu ne varsa hoş görür, hoş görmese bile başka çözüm bulmak yerine zulmü reva görür.

4- Sonuç

Osmanlıda kardeş katli meselesini ayetlerle inceledik ve kardeş katlini kurana arz ettik. Ekser ulema denilen şeyhul islam, bu ayetlerden habersiz miydi ki “kardeş katli vaciptir” diyebildiler. Sıradan vatandaşlar bile “kuranda kardeş katli nasıl geçiyor” diye araştırma yaptıkları zaman bu ayetleri görebilirler ama ulema denilen adamlar bu ayetleri görememiş veya görmek istememiş, nede olsa padişah cevaz bekliyor. Ona istediği fetvayı vermezse hem işinden olacak hem hayatından olabilir. “Astığım astık kestiğim kestik” bir yönetim olan padişaha "kardeş katli kurana uygun değil" demek yürek ister. Biraz yürekli olan karşı çıksa bile yalakalık yapmak isteyenler cevaz verir. Sonuçta ekseri ulema onayıyla uygun görülür ve bu zulüm tarihe geçer.

Kardeş katlinin nasıl bir vehamet olduğunu anlamak için empati yapmak gerekir. Boğulan çocukların yerinde kendinizi koysanız, öz babanız ve abiniz tarafından denize atıldığınızı hayal etseniz ne hissedersiniz? "Tahtınız da bekanız da sizin olsun, ben yaşamaya gelmiştim, sizi Allaha şikayet edeceğim" dersiniz. Önünüzde yaşayacağınız yıllar varken birileri koltuk hırsı uğruna sizi denize atıyor. Bunu da meşrulaştırmak için dini kötüye kullanıp fetva çıkartıyor. Firavun amelini devlet bekası diyerek meşru kılıyorlar.

Atalarımızı seviyorsak doğrularına doğru, yanlışlarına yanlış diyebilmeliyiz. Aksi halde "hatasız kul olmaz" sözü "atalarımız asla hata yapmaz" sözüne dönüşür ve atalarına tapanlar gibi oluruz. Atalarına tapmak onların fotoğrafı karşısında secde etmek değildir, bütün hatalarını yok sayarak her yaptıklarını övmektir.

"Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun!" dendiğinde: "Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." derler. Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler?" (2/Bakara 170)


Bakara 170 ayeti de kardeş katlini savunanlara "Allahın indirdiğine uyun" demektedir. Allahın indirdiği neydi? Habil ve kabil örneğiydi, firavun örneğiydi, mekkeli müşriklerin örneğiydi. Bu örnekler varken kimse kardeş katlinin günah olmadığını söyleyemez. Ayrıca ayetten hiç örnek olmasaydı bile insan fıtratı bunun kötü olduğunu anlayabilirdi. Çünkü hepimiz Allahın fıtratı üzerine yaratıldık.

"Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiç bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler." (30/Rum 30)


Allahın fıtratı iç güdümüzdür, vicdanımızdır. Bu iç güdümüz sebebiyle temel insani konularda iyiyi ve kötüyü ayırt edebiliriz. Yaşatmayı severiz, doyurmayı severiz, giydirmeyi severiz, yardımlaşmayı severiz, mutlu etmeyi severiz. Çünkü Allahın fıtratı ruhumuzda program olarak yüklüdür. Kardeş katli de fıtratımızın kabul etmeyeceği bir virüstür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?