Kuran Müslümanlığı Hakkında Bilgiler

Sünnilerin Recm Ayetini Keçi Yedi İftirasına Cevaplar!

keçi hadisi

Recm meselesi! Kimin şeytana uyduğunu kimin resule uyduğunu gösteren mükemmel bir örnek. Sözde müslümanların "hadiste var, mezheplerde var, tevratta var" diyerek savunduğu, müminlerin ise "Birşeyin islamda var olması için Kuranda olması gerekir" dediği, hakkı batıldan ayıran düşündürücü bir konu.

Hadis/sünnet/mezhep öğretilerine vahiy muamelesi yapıp, gerçek vahiy olan ayetlere itibar etmeyenlerin "eskiden Kuranda vardı ama keçi yedi, hükmü devam ediyor" diyerek savunduğu korkunç bir fecaat. Bu yazımızda islamda recm olmadığını, recm savunucularının nasıl iftiralara sarıldığını apaçık şekilde ispat ediyoruz. Hurafelerin kararttığı zihinleri ayetlerle aydınlatıyoruz.

Bölüm 1: İslam diniyle ilgili bilinmesi gerekenler!

1) Resule uymak ayetlere uymaktır: Öncelikle bilmemiz gereken ilk şey Resule uymanın ayetlere uymak olduğudur. "Resul ne verdiyse alın, Allah ve resulune itaat edin" diyen bütün ayetler Kuranı kabul ettirmeye çalışır. Zira ayetlerin indiği dönemde başka birşeyi kabul edin demesi, en az 160 yıl - 200 yıl sonra farklı kişilerin yazdığı söylenti kitaplarına davet etmesi beklenezdi. Resule uymanın Kurana uymak olduğunu açıklayan ayetler de vardır. Kuran kendini açıklayan, Allah tarafından açıklanmış (11:1) bir kitap olduğu için resule uymak nedir sorusunun cevabını yine Kuranda buluruz. (Oku: Resul ne verdiyse alın ayeti)

Yüce Allah müslümanları Kurana uymakla mükellef kılmıştır: "Bugün dininizi Kemal'e erdirdim"(5:3), Sana herşeyi açıklayan kitap indirdim (16:89), Ayrıntılı olarak indirdi (6:114), Ayrıntılı açıkladı (11:1), Öğüt alın diye kolaylaştırdık (54:22) Kuranı iyice düşünmezler mi (47:24), Fazla soru sormayın (5:101-102), Rabbinizden size indirilene uyun(7:3), Kurandan sorguya çekileceksiniz (43:44) diyerek İslam dinini yaşamak isteyenleri Kurana yönlendirmiştir.

2) Peygamberimiz Kuran ile müslüman olmuştur: Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in kendisi de ayetler ile islamı öğrenmiştir. Yani Allahın hükümleri ayrı, peygamberin hükümleri ayrı değildir. Tek hüküm vardır, o da Kuranı kerimin iki kapağı arasında toplanmış ayetlerdir. Kuran; şeriatı anlatan, ibadetleri anlatan, ahireti anlatan, geçmiş tarihsel olayları anlatan, bilime ışık tutan, metafizik boyutu anlatan, çok kapsamlı bir kutsal kitaptır. Dinle alakalı ihtiyacımız olan her şeye değinmiş ve eksik konu bırakmamıştır. Eksik olarak gösterilen konular ise ya herkesçe bilindiği için ya da serbestlik olduğu için değinilmemiştir.

Peygamberimizin Kuran ile hidayet bulduğunu, asla Kuran hükümlerinden çıkmaması gerektiğini söyleyen ayetler şunlardır:

Ve seni yol bilmez iken, doğru yola yöneltip iletmedi mi? (93:7)

Rabbinden sana vahyedilene (ayetlere) uy. Ondan başka ilah yoktur. Ve müşriklerden yüz çevir. (6:106)

Onlar neredeyse, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı düzüp uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi, o zaman seni dost edineceklerdi. Eğer seni sağlam tutmamış olsaydık, az da olsa onlara meyledecektin. O zaman ise, sana hayatın da ve ölümün de azabını kat kat tattırırdık. Hem de bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.(17:73-75)

Aralarında, Allah’ın indirdiği (ayetler) ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından (Kuran’ın bazı hükümlerinden) seni şaşırtmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyor. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır.(5:49)


İşte bu ayetler gösteriyor ki peygamberimiz de Kurana uymuştur ve müşriklerin başka hüküm isteklerine olumsuz cevap vermiştir. Yani "Bunlar Allahın hükümleri, ayetler ile Allahın hükümlerini size bildiriyorum. Bunlar da benim hükümlerim, hadisler ile kendi hükümlerimi bildiriyorum" şeklinde iki kaynaklı bir din sunmamıştır. Peygamberimiz Kurana tabi olarak müslüman olmuştur ve Kurana uymak peygamber sünnetidir.

Bu konuyu anlayınca "Kuranda yoksa bile hadiste var, recmi peygamber emretmiş. Siz peygamberi postacı mı sandınız, sadece Allahın emirlerini bize bildirince görevi bitiyor mu, kendi hükümleri yok mu" diyenlerin nasıl iki tanrılı bir din savundukları ve peygamberi ilah yerine koydukları ortaya çıkmaktadır.

Sokaktan geçen birine Resul nedir diye sorsak, elçi demektir diyecektir. Peki Elçi ne yapar diye sorsak, padişahın fermanını insanlara duyurur, padişah ile halk arasındaki köprüdür, fermana ilave veya eksiltme yapmadan beyan eder diyecektir. Bu örnekteki gibi Kainatın padişahı Allahtır, elçisi de Hz. Muhammed'dir, Fermanı da Kuranı kerimdir. Konu bu kadar basit ve nettir.

Lakin ben sünniyim ben şiiyim diyenler bu basit konuyu çarpıtıp elçilerin de padişahtan ayrı fermanı olduğunu iddia ederler. Hem de elçinin vefatından 200 yıl sonra ortaya çıkmış kitapları gösterip "peygamberin dini burada yazanlardır, Ayet ve hadis çelişir ise hadisten hüküm alınır" diyecek kadar yoldan çıkmışlardır. Oysaki ayet ve hadis çelişiyorsa ayetin hükmü alınır, ayetle çelişen hadis ise uydurma hadistir, peygambere ve sahabelere iftira etmek için yazmışlardır. Konu bu kadar basit ne anlaşılırıdır.

Eğer peygamberimiz "bunlar Allahın hükümleri, Bunlar da benim hükümlerim, size iki tane şeriat getirdim" deseydi kainatın padişahı olan Allah cc, sen benim fermanıma nasıl ilave yaparsın diye elçinin şah damarını keserdi.

"O (Kuran), bir şairin sözü değildir. Ne az inanıyorsunuz? Bir kahinin sözü de değildir. Ne kadar az düşünüyorsunuz! Alemlerin Rabbinden indirilmedir. Eğer o elçi, Bizim adımıza bazı sözler uydursaydı, Elbette biz O'nu kuvvetle yakalardık, Sonra da onun şah damarını keserdik. O zaman sizden hiçbir kimse buna engel olamazdı." (69:41-47)


Kuranın Allahtan geldiğini ve ayetlerin beşer sözü olmadığını, eğer Kuran dışına çıkarsa şah damarının kesileceğini söyleyen yüce Allah, insanları kutsal kitaba uymaya davet etmiştir. Ben sünniyim diyenler ise bu ayetleri gösterip "bakın peygamber hevasından konuşmuyormuş, hadis kitaplarında geçenler de vahiymiş" diyerek başka bir çarpıtma daha yaparlar. 200 yıl sonra ortaya çıkmış rivayet kitaplarını da vahiy ilan ederek yeni kutsal kitaplar uydururlar. (Oku: ikinci vahiy çarpıtması)

3) Kuran'ı Allah Açıklamıştır: Peygamberimizin görevini anlamamızı sağlayan en güzel örneklerden birisi de Hud 1 ve 2 ayetlerde açıklanmıştır.

"Elif Lam Ra! Bu öyle bir kitaptır ki ayetleri sağlamlaştırılmış sonra hakim ve habir tarafından etraflıca açıklanmıştır. Allahtan başkasına kulluk etmeyin diye böyledir. Ben ise ondan size bir nezir bir beşirim." (11/Hud Suresi 1,2)

"Allah hadisin en güzelini indirdi; müteşabih (benzetmelidir), İkişerli (birbirini açıklayan ayetleri olan) bir kitap halinde. Rabbinden korkanların ondan derileri ürperir. Sonra Allahın zikriyle derileri ve kalpleri yumuşar. İşte bu Allahın hidayetidir, bununla dilediğini (layık olanı) doğru yola iletir, Allah kimi sapıklıkta bırakırsa onun hidayetten nasibi olmaz." (39/Zümer Suresi 23)


Kuran Allah tarafından etraflıca açıklanmış, peygamberimiz tarafından beyan edilmiştir. Bu açıklamaya ulaşmak için ilgili ayetler birlikte okunur. İkişerli ayetler ile bir ayeti başka bir ayet açıklar , böylece kendi kendini tefsir eden bir kitap olur. Peygamberimiz ise "ben bir nezirim cehennemle uyarırım, bir beşirim cennetle müjdelerim" diyerek görevinin tebliğ etmek olduğu belirtmiştir. Peygamberimiz Kuran dışı hükümler veren, şeriata ilaveler yapan ikinci bir tanrı değildir, Allahın indirdiği şeriata uyan bir elçidir. Bunu anlamak İslamı doğru anlamaktır ve hurafecilerin iddialarını çürütmektedir.

4) Müslüman ve Mü'min farkı: Müslüman teslim olan, islama giren demektir. Mümin ise ayetleri içine sindiren ve şüphe duymadan iman eden demektir. Hal böyle olunca islam dünyası da iki guruba ayrılmıştır. Müslümanlar sırf ailesi müslüman olduğu için kendini müslüman olarak tanımlamakta, kulaktan dolma bilgilerle dindar olmaya çalışmaktadır. Müminler ise Kuranı anladığı dilde okuyup içine sindirmekte ve delile dayalı iman etmektedir.

İşte bu yazımızda Kuranı içine sindirememiş müslümanlık aşamasında kalmış olanların düştüğü hurafe çukurunu gösteriyoruz ve aklı olanları o bataklıktan çıkartmaya çalışıyoruz. Zira "Allah aklını kullanmayanları pislik içinde bırakır" (10:100) Aklı kullanmak ise biraz çaba gerektirir, sakin kafayla uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Düşünmeyenler ise koyun gibi güdülmeye mahkum olurlar ve hurafe bataklığına saplanırlar (Bak: Müslüman ve mümin farkı)

Peygamberin göreviyle ilgili bilmemiz gereken temel bilgilerden bahsettikten sonra şimdi keçinin yediği ayet safsatasının geçtiği kaynakları görelim. İnsana verilen üstün meziyetler olan akıl, mantık çerçevesinde ve ilim deryası olan ayetler çerçevesinde cevap verelim. Lakin önce Kurana göre zina cezası neymiş öğrenelim.

Bölüm 2: Kurana göre zina cezası nedir?

Şimdi Allahın dinindeki zina cezasını; son şeriatı açıklayan, insanlığın ışık kaynağı olan, kıyamete kadar hidayet rehberimiz olacak Kuranı kerimden öğrenelim. İslamda zina cezası nedir diye Kurana sorduğumuzda Nur suresi 2.ayeti görürüz. İslamda zina cezası nedir sorusunun cevabını Allahu teala şu ayetle cevaplamıştır.

EZ ZANİYETU: Zina etmiş kadın. VE EZ ZANİ: ve zina etmiş erkek. FE: artık, böylece, öyleyse. İCLİDU: kamçı vurun. KULLE VAHİDİN: her birine. MİN HUMA: ikisinden. MİATE: yüz. CELDETİN: celde, kamçı. VE LA TE'HUZ KUM: sizi tutmasın, almasın. Bİ HİMA: o ikisine. RA'FETUN: acıma duygusu, şefkat. Fİ DİNİ ALLAHİ: Allah'ın dininde. İN KUNTUM: Eğer iseniz, olduysanız. TU'MİNUNE: iman ediyorsunuz. Bİ ALLAHİ: Allaha. VEL YEVMİL AHİRİ: ve ahiret gününe. VEL YEŞHED: ve şahid olsun. AZABE HUMA: ikisinin azabı. DAİFETUN: taife, grup. MİN EL MU'MİNİNE: müminlerden, iman edenlerden.

Zina etmiş kadın ve zina etmiş erkek! ikisinden her birine artık 100 celde / kırbaç vurun. Eğer Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, Allah’ın dinini uygularken onlara karşı sizi acıma duygusu tutmasın. İkisinin azabına mü’minlerden bir taife şahit olsun. [24/Nur Suresi 2]


İslamda zina cezasını açıklayan ayette dikkat çekilen 3 önemli nokta var.

1- Zina etmiş erkek ve kadın ifadesi: Evli, bekâr, dul, yaşlı, genç diye ayrım yapmadan sadece zina günahı işlendiğine şahit olunmuş kişilere ceza vermekten bahsediyor. Eğer burada bekarlardan bahsediyor olsaydı ayet metninde "Zina etmiş bekar erkek ve zina etmiş bekar kadın" ifadesi geçmesi gerekirdi. Allah medeni durum ayrımı yapmıyor ise anlaşılması gereken şey, aynı suça aynı ceza olduğudur.

2- Allahın dinini uygularken acımayın ifadesi: 100 kırbaç vururken acımayın diyerek bunun çetin bir ceza olduğu vurgulanmıştır. Kırbaç darbeleri sırtına vuruldukça acıdan bağırmalar ve sırttaki izleri artacağı için "Allahın dinini uygularken acımayın" denmiştir. 100 kırbaç vurmanın Allahın dini olduğu vurgulanmıştır ki başka cezalar uydurulmasın.

İsrailoğullarının şeriatında recm olsa bile son nebinin getirdiği son şeriatta recm nesh edilmiştir yani iptal olmuştur, yeni hüküm olarak 100 kırbaç uygun görülmüştür. Allahın dininde 100 kırbaç vururken acımayın ifadesiyle Allahın dininde kırbaç cezası olduğu vurgulanmıştır. Bu ayeti gördükten sonra hiç kimse "Allahın dininde recm var"diyemez, Allahın sözü üstüne söz söyleyemez.

Eğer Allahın dininde taşlayarak öldürme cezası olsaydı bir tane ayette "zina etmiş evli kişileri taşlayarak öldürün, Allahın dinin uygularken acımayın" diye bir cümle olması gerekirdi. İnsan hayatını ilgilendiren çok önemli bir konuda böyle apaçık bir hüküm bulunmuyor olması, islamda recm olmadığının en büyük kanıtıdır. Kuranın bir özelliği de apaçık kitap olmasıdır. "Apaçık kitaba andolsun" (43:2, 44:2) ayetine göre bir şeyin İslamda var olabilmesi için apaçık şekilde emredilmiş olması gerekir. Bunu yeterli görmeyenler ise aşağıdaki satırlarda görüleceği üzere "önceden vardı ama keçi yedi, Ömer de ekleyemedi, lafzı kalktı ama hükmü devam ediyor, ileride Kuranda recm bulamıyoruz diyenler çıkacak siz onlara aldırış etmeyin" diyerek dine ilave yapmaya çalışmışlarıdr.

3- Azaba şahit olun: Zina edenlerin kırbaçlanması aşamasında bir gurup insanın da seyirci olması istenmiştir çünkü bu tabloyu görenler zinanın ne kadar ayıp ve günah olduğunu, cezasının da ne kadar gurur kırıcı ve acı verici olduğunu anlayacaklardır. Kırbaçlanmanız aşamasında etrafta sizi izleyenlerin olması hem insanı küçük düşürmekte hem de diğer insanlara ibret olmaktadır. Toplumdaki saygınlığına zeval getirmek istemeyenler zina etmeyi aklından bile geçirmezler. Ayrıca sokak ortasında cinsel davranışlara yeltenmezler ve toplum ahlakını bozacak davranışlar sergilemezler.

Kurandaki şeriat cezalarına baktığımızda toplum ahlakını ve toplum güvenliğini sağlayacak genel kurallar olduğunu görürüz. Namaz kılmayan, başörtü takmayan, içki içen hakkında dünyevi bir şeriat cezasından bahsedilmezken; zina ettiğini 4 kişi görene 100 kırbaç, cinayete kısas, toplum huzurunu bozan teröristlere idam, hırsızın elinin kesilmesi gibi cezalardan bahsedilmiştir.

Bu da bizlere islamın baskıcı bir din olmadığını, toplumsal huzuru sağlamak için gerekli konulara ceza verdiğini göstermektedir. Böylece islam şeriatından korkanların hırsız, arsız, tecavüzcü, katil, terörist insanlar olacağı ortaya çıkmaktadır. Lakin sünnilik ve şiilik gibi paralel dinler sayesinde insanlar şeriatı gericilik olarak görmekte ve avrupanın kanunlarını almayı ilericilik sanmaktadır.

Sonuç olarak tek ayetten islamda recm olmadığı anlaşılmaktadır. Şimdi hurafecilerin "bu ayet bekârlara verilen cezadan bahsediyor, evli cezası taşlayarak öldürmektir" iddiasını çürüten diğer ayeti de görelim. Zira hurafecilerin her iddiasını çürütecek bir ayet bulunuyor.

Nisa suresi 25.ayette evliyken zina edenlere verilecek cezadan bahsedilir. Eğer cariye evlenip zina ederse, hüre verilen cezanın yarısı verilir. Şimdi düşünelim, bu nasıl bir ceza ki hür kadına tam, köle kadına yarım uygulanıyor. Recmi düşünürsek yarım recm olmaz, beline kadar gömüp azıcık taşlayıp öldürmeden çıkararak mı yarım ceza uygulanır yoksa 100 celde yerine 50 celde vurarak mı uygulanır?

Kuranı açıklayan Allah (11:1) olduğuna göre ve ikişerli bağlantılı ayetler (39:23) birbirini açıkladığına göre yarım cezanın 50 celde olduğu ortaya çıkmaktadır. Nur Suresi 2 ve Nisa Suresi 25 ayetleri birlikte okunduğu zaman zina cezasında evli ve bekâr ayrımı olmadığı görülmektedir. İslamda recm olmadığı bir kez daha anlaşılmaktadır.

"Ve sizden kimin özgür mümin kadınları nikahlamaya gücü yetmezse o takdirde elinizin altındaki (kölelik sözleşmesi devam eden) genç mümin kadınlardan alsın. Allah sizin imanınızı iyi bilir, bir kısmınız bir kısmınızdansınız. Öyleyse nikâhlayın ailelerinin izniyle. Ve onlara ücretlerini (mehir parasını) maruf'a uygun olarak verin. İffetli olmaları, zina etmemeleri, metres edinmemeleri şartıyla. Böylece evlendiği zaman bir ahlaksızlıkla gelirse (zina ederken yakalanırlarsa) o takdirde onlara hür kadınlara verilen azabın (100 celdenin) yarısını (50 celde) verin. İşte bu (cariye ile evlenme izni) içinizden sıkıntıya düşmekten korkanlar içindir. Ve sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Ve Allah gafurdur rahim'dir." [4/Nisa Suresi 25]


Nisa 25.ayette dikkat çeken diğer ifade ise "fakirseniz cariyelerle evlenebilirsiniz" cümlesidir. Sünnilikte cariyelere tecavüz etmek serbest olduğu için bu ifadeler şok etkisi yaratacaktır. Cariyeler kız isteme merasimiyle koruyucu ailesinden isteniyor ve allı duvaklı gelin oluyorlar. Daha sonra zina ederlerse 100 celde yerine 50 celde vuruluyor.

Nur Suresi 2.ayet bize Allahın dininde zina cezasının 100 celde olduğunu öğretmişti. Nisa Suresi 25.ayet ise cariyelerin seks kölesi olmadığını, koruyucu ailesinden isteyerek fakir erkeklerin evlenebileceği kadınlar olduğunu öğretti. Bu iki ayet sünnilik şiilik gibi mezhep dinlerini yerle bir etmektedir. Koca koca ulemaların görüşleri bu iki ayet karşısında yerle bir olmaktadır. Bize ulema olarak sunulan kişilerin Kurandan habersiz oldukları görülmektedir. Belki de bu çarpık hükümleri mezhep alimleri söylememiş, onun adına yazılan kitaplara ilaveler yapılmıştır.

Ebu Hanife gibi akılıcılığı öne çıkaran bir alimin İslamda recm var demesi, cariyeye tecavüz etmek helaldir demesi mümkün müdür? "Savaş esiri kadınlara tecavüz ederken dışarı boşalabilirsiniz ama dünyaya çocuk gelecekse yine hamile kalır" (Buhari: 82 Kitabul Kader, Bab 2, No 9) uydurmasına sahih demesi mümkün müdür? Kuranı bilen birisinin ayetlere ters görüşler belirtmesi mümkün olmayacağı için, mezhepler yoluyla İslamı tahrif etmek isteyenlerin ilaveler yaptığı ve İslamı bozmaya çalıştığı belli olmaktadır. Tabi bu tahrifatı sadece Kuran müslümanları görebiliyor çünkü dinlerini ayetlerden öğreniyorlar.

Günümüzdeki hacılar hocalar ise halen müslümanlara "4 mezhepten birini kabul etmezsen cennete gidemezsin" deme gafletinde bulunabiliyor. Halen "Siz Kuranı anlamazsınız, Kuranın arapçasını sevap kazanmak için okuyun, dini öğrenmek için hadisleri mezhepleri anladığınız dilde okuyun, evliya kitaplarını anladığınız dilde okuyun" diyerek Kurandan uzak tutmaya çalışıyorlar. Peki neden Kuran okumayalım? Neden hadis mezhep okuyalım? Allahın dinini öğrenemeyelim diye mi?

"Onlar hem insanları ondan uzak tutuyorlar, hem kendileri ondan uzak kalıyorlar. Böylece ancak kendilerini helak ediyorlar ama farkında değiller." (6:26)


Çünkü Kuran anlaşılırsa dine yapılan ilaveler ortaya çıkacak ve müslümanlar aklını kullanmaya başlayacak, zeka seviyesi artacaktır. Böylece her duyduğuna inanan, şu konu şöyleymiş filanca hocadan duydum diyen taklidi iman yerine, şu konu şöyledir delili şudur diyen tahkiki iman yayılacak ve müslümanlar sahabeler gibi bilgili olacaktır. Tuvalet taşı ile Allahı konuşturan hurafecileri dinleyip zeka seviyesini düşürmek yerine, dini kaynağından öğrenerek zeka seviyesini artıracaklardır. Karanlıktan aydınlığa çıkacaklardır.

"Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır. inkâr edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır." (2:257)


Tağut, Allahın hükümlerini kabul etmeyen herşeydir. Dini bozan bir hurafeci de tağuttur, dinden uzak yaşamayı sevdiren ve dünya zevklerini süslü gösteren şeytan da tağuttur, toplum ahlakını ve güvenliğini sağlayan şeriat cezalarını uygulamayan yönetim sistemleri de tağuttur. Tağuttan kaçınmak için aklımızın zihnimizin Kuran ayetleriyle dolu olması gerekmektedir. Böylece her mü'min yaşadığı bölgede ışık saçacak, gittiği her yere güzel ahlak taşıyacaktır.

Günümüzde islamı öğrenmekisteyen bir gencin karşısına sünnilik, şiilik, sufilik, rumilik, nurculuk şuculuk buculuk gibi sahabelerin haberinin olmadığı mezhepler tarikatlar çıkmaktadır. Kütübi Sitte gibi sahabelerin haberinin olmadığı sözleri içeren hadis kitapları çıkmaktadır. Bunlar da kendi içinde farklı kollara ayrışmakta ve her biri kendi kolunu cennetlik ilan etmektedir. Bu karmaşadan kurtulmak için tek çare Kuran müslümanı olmak ve Allahın bizim için indirdiği hükümleri kabul etmektir. O zaman çelişkiler, ihtilaflar, kavgalar bitecektir. Tüm dünya müslümanları birlik olacak ve islam birliği sayesinde dünyadaki zulmü durdurma gücü olacaktır. Müslümanların şucu bucu diye ayrıştırılması İslam birliğini de ortadan kaldırmıştır.

Şimdi İslam'da recm olmadığına dair başka bir örneğe bakalım. Peygamberimizin hanımları, Allahın elçisinin hanımı olduğu için dini yaşama konusunda daha dikkatli olmalıdır ve bir suç işlerlerse cezası da iki kat fazla olacaktır. Peygamberin akrabası diye adam kayırma yapılmayacaktır. Buna dikkat çeken ayet şöyledir:

Ey Nebi kadınları! Sizden kim açık bir fahişetin (arsızlık, hayasızlık ile) gelirse onun azabı 2 kat artırılır. Bu Allaha göre kolaydır. (33/Ahzâb Suresi 30)


Eğer İslamda recm olsaydı peygamber hanımlarına nasıl 2 kat ceza uygulanacaktı? Bir kere taşlayıp öldürdükten sonra biraz bekleyip ölüsünü ikinci kez mi taşlayacaklardı? Demek ki müslümanlar zina edince 100 celde vuruluyor ise, cariye iken evlenenler zina edince 50 celde vuruluyor ise, peygamber eşleri zina etmiş olsaydı 200 celde vurulacaktı. Bu delille birlikte İslamda recm olmadığı bir kez daha anlaşılmıştır.

Bölüm 3: Uydurma hadislere göre zina cezası

Şimdi hurafecilerin bu ayetleri inkar etmek için kullandıkları uydurma hadislere bakacağız. Allahın emirlerini bırakıp başka hükümler arayan din tahrifçileri; recm ayetini keçinin yediğini söylemişler yani Kuranın tahribata uğradığını iddia etmişler, eksilen ayetin Hz. Ömer tarafından Kurana eklenmediğini söylemişler, Kurana eklenmese bile hükmünün devam ettiği söylemişler, ileride Kuranda recm ayeti bulamıyoruz demekki islamda recm yok diyenler çıkacak siz onlara inanmayın demişler.

Kötü niyetli olduğu besbelli olan bu kişiler hadis uydurmak suretiyle sahabelere ve peygamberimize iftira etmişlerdir. İhtimaldir ki "yahudilikte recm olur da islamda nasıl olmaz" diyenler tarafından bu uydurma hadisler halk arasında yayılmıştır, rivayetleri yazanlar da bu hurafeleri gerçek sanıp kitaba almışlardır. Veya hadis kitaplarına ilaveler yapılmış, sizin peygamberinizin dini budur, işte size islam dini diyerek pazarlanmış olabilir. Hangisi olduğunu Allah bilir, bize düşen Kurana zıt uydurma hadislerden peygamberimizi ve sahabeleri tenzih etmektir.

Ayrıca bize hadis diye sunulan şeylerin sahabelerin ismiyle uydurulan hikayeler olması da dikkatten kaçmamalıdır. Müslümanlara "Hadisler peygamber sözüdür, hadis inkarcısı peygamberi inkar etmiştir" diyenler, sahabelerin ağzından uydurdukları yalanları da hadis olarak sunmuşlardır. Hem Aişe validemizin adını kullanarak, hem Hz. Ömerin adını kullanarak türlü hadisler / sözler uydurmuşlardır. Senedi sağlam olması için güvenilir sahabelerin isimlerini ağızlarına dolamışlardır. Şimdi ben sünniyim diyenlerin sahih dediği ama gerçekte iftira olan o rivayetleri görelim.

Örnek 1- Hz. Aişe'ye iftira eden uydurma hadis!

Uydurma hadis: "Andolsun ki recm etme âyeti ve yetişkin kişiyi on defa emzirme (sebebi ile nikâhlamanın haramlığı) ayeti indi ve bu âyetler yatağımın altındaki bir yaprakta (yazılı) idi. Resûlullah vefat edip biz O'nun defin işlemleriyle meşgul olunca, beslediğimiz bir keçi odaya girip o yaprağı yedi." [İbn mace: 9/Nikâh, Bab: 36, No: 1944)


Cevap: Bir yalanı desteklemenin en güzel yöntemlerinden birisi yemin ederek başlamak, ikincisi ise "ileride şöyle diyenler çıkacak" demektir. Bu uydurma hadiste inandırıcı olması açısından önce yemin edildiği görülmektedir. Yemin ettiği şey de "önceden yetişkin adamları emzirince süt annesi olabiliyorduk" hezeyanıdır. Düşünebiliyor musunuz, nikah düşen birisi geliyor ve karınızı kızınızı emiyor, böylece süt analık hükmü gereğince birbirlerine haram oluyorlar. Çok afedersiniz ama adam zaten alacağını alıyor, kadının memesini emerken zinasını etmiş oluyor. Resmen müslümanların aklıyla alay eden bir hadis. Devamı daha kötü tabi.

Aişe validemizin ağzından uydurulan hadisin devamında "önceden recm ayeti vardı ama keçi yedi" deniyor. Anormal başlayıp anormal devam eden bir yalan hadis. Bu iddiaya göre kutsal kitabımızdan hüküm eksilmiş yani tahribata uğramış. Haşa, bunca zaman okunan hatimler hep eksik kalmış, bunca zaman hafızlar hep eksik ezberlemiş.

Eğer böyle bir olay yaşansaydı, vahiy katiplerinin yazdığı başka nüshalar yine eklenirdi. Tek nüsha Aişe'nin yatağının altındaki nüsha mıydı? Sahabelerin evlerinde deriye yazlmış ayetler yok muydu? Elbette vardı, birinde eksilse diğeri getirir tamamlar. Zaten hafızaları yürüyen Kuran, hepsinin ezberinde duruyor bütün kitap. Hafızlardan birisi yanılsa diğeri tamamlardı, "şöyle bir ayet vardı onu da ekleyin" deyip uyarırdı.

Madem ki kimse bir sorun bulmadı ve bulunan ilk nüshalar günümüzdekiyle aynı, o halde recm hiçbir zaman ayet olarak inmedi. İndiyse bile peygamebrimiz hayattayken nesh edildi ve unutuldu. Eğer peygamberimiz öldükten sonra keçinin yemesiyle Kurandan ayet çıktıysa bu apaçık bir tahribattır, Kuranı bozmaktır. Yani ne keçi, ne deve, ne de başka bir canlı Kuranı nesh etme yetkisine sahip değildir.

Nesih mensuh konusu sadece peygamberimiz hayattayken yaşanmış bitmiştir. Peygamberin vefatından sonra artık bir ayetin Kurandan çıkarılması veya eksilmesi söz konusu olamaz. Gelin görün ki mezhepçiler keçinin Kuranı nesh ettiğini iddia ediyorlar. Ve bu yalana inanmayanları mezhepsiz sapık olmakla itham ediyorlar.

Örnek 2- Hz. Ömerin ağzıyla uydurulmuş hadis!

Şimdi gelelim "madem recm ayetini keçi yedi, öyleyse tekrar Kurana neden eklenmedi?" sorusuna. Bunu soracağımızı bildikleri için önlemini de almışlar, minareyi çalan kılıfını hazırlar misali Hz. Ömerin adını kullanarak eski yalanı destekleyen yeni yalan hadis uydurmuşlar.

Uydurma hadis: "Eğer insanların "Ömer Allahın kitabında artırma yaptı" demeleri olmasaydı ben muhakkak recm ayetini kendi elimle mushafa yazardım." [Buhari: 94/Kitabul Ahkam, Bab 21, No:31]


Hz. Ömer gibi korkusuz birisinin "halktan korkumdan ekleyemedim" dediğini uyduran din tahrifatçıları, bununla da yetinmeyip "ileride Kuranda recm bulamıyoruz diyenler çıkacak, siz onlara itibar etmeyin" diyerek kendi yalanlarını desteklemişlerdir. Bir yalanı başka yalanlarla destekleyerek İslama recm eklemeye çalışmışlardır. İleride şöyle diyenler çıkacak diyerek günümüzdeki müslümanları bile hedef almışlardır.

İleride şöyle diyenler çıkacak!

Uydurma hadis: Ömer bin hattab, Resulullahın minberi üzerine çıkıp şöyle dedi: "Şüphesiz Allah, Muhammedi hak peygamber olarak gönderdi ve ona kitabı indirdi. Ona indirilen bu kitapta recm ayeti de vardı. Biz bu ayeti okuduk, ezberleyip anladık. Resulullah recm etti, biz de ondan sonra recm ettik. Böyle olduğu halde uzun zaman sonra birinin: "Biz Allah'ın kitabında recmi bulamıyoruz" demesi ve böylece Allah'ın indirdiği bir farzı terk etmek suretiyle dalalete düşmelerinden korkarım. Şüphesiz Allah'ın kitabında evli erkek ve kadın zina ederse, zinasına beyyine bulunan , gebeliği belli olan yahut itiraf etmesiyle zinası sabit görülen kimse üzerine recm haktır. [Müslim: 29/Kitabul Hudud, Bab: 4, No: 15; Buhari: 87/Kitabul Muharibin, Bab: 15, No: 24]


Hz. Ömerin adını kullanarak uydurulan diğer hadiste "recm önceden farzdı, sonra keçi yedi, bende eklemedim ama hükmü devam ediyor" denmiş ve müslümanların aklıyla dalga geçilmiştir. Madem farz, madem Kuranda var, o zaman neden eklemediniz? Kurandan olan birşeyi neden Kurana eklemediniz de "ileride şöyle diyenler çıkacak" deme gereği duydunuz? Sahabeler olarak göreviniz sonraki nesillere Kuranı kerimi eksiksiz ulaştırmak değil miydi? Eklemeyip eksik ulaştırmaya, ihtilaf çıkarmaya ne gerek vardı? Çok mu zordu Kuran'dan olan bir ayeti Kurana eklemek? Demek ki ayet değildi ki eklenmedi. Eklemek isteyenler bu rivayetleri hadis diye yutturmaya çalıştı. Bu yalan hadisler karşısında mezhepçilerin ve Kuran müslümanlarının tepkisi şöyle olmaktadır.

Mezhepçiler: "Vay be, hadis gayb bilgisi veriyor, ileride Kuranda recm bulamıyoruz diyenler çıkacak diye bizi uyarıyor, gerçekten de günümüzde böyle diyenler çıktı, en iyisi bu hadis kitaplarına daha çok sarılayım, rivayetlerin vahiy olduğuna inanayım" demektedir.

Kuran müslümanları: "Vay be, minareyi çalan kılıfını da uydurmuş. Oturmuşlar önce ayeti keçi yedi demişler ve Kuranın eksildiğini söylemişler, sonra Ömer ekleyemedi demişler ve 1400 yıldır tahribata uğramış bir kitabı hatim ettiğimizi söylemişler, Sonra ileride şöyle diyenler çıkacak diye işini sağlama almışlar ve gelecek nesilleri de yalanlarına iman ettirmeye çalışmışlar" demektedir.

İşte dinini Kurandan öğrenen ile hadis mezhep öğretileriyle büyümüş kişilerin düşünme biçimi böyle farklıdır. Kuran müslümanları ilk okul seviyesinden üniversite seviyesine çıkmıştır, mezhep müslümanları ise ilk okul seviyesinde kalmıştır. Kuran müslümanları "Şüphesiz zikri biz indirdik onu koruyacak olan da biziz" (15:9) ayetine iman etmiştir. Mezhep müslümanları ise bir keçinin Kuranı tahribata uğrattığını, sahabelerin Kuranı bize eksik ulaştırdığını, Allahın Kuranı korumadığını ima etmiştir. Ve böylece Kuranın korunduğuna en büyük delil olmuşlardır. Eğer Kuran korunmamış olsaydı bugün recm rivayetlerini hadis olarak değil ayet olarak okuyor olacaktık. Kuranda recm olmaması Kuranın korunduğunun en büyük delilidir.

Bu yalan hadisleri kitabına alanlar da ayrı bir cehalet örneğidir. İnce eleyip sık dokuyarak hadis yazdı, atını kandıran adamdan bile hadis almadı, hadis yazmadan önce abdest aldı gibi övgüler düzülen adamlar nasıl oluyor da apaçık iftira olan bu yalan sözleri sahabelere isnad edebiliyorlar? Demek ki hadis usulü, tefsir usulü dedikleri şeylerin hakikati anlama konusunda hiç bir faydası yokmuş ve aldıkları eğitim tamamen vakit kaybı olmuş.

Günümüzde Buhari ve Müslim deyince akan sular durmakta, içerisinde hiç yalan sözler, uydurma hadisler bulunmadığı söylenmektedir. Gerçekte ise bunlar bir rivayet kitabıdır ve içerisinde yalan hadisler de olabilir, gerçek hadisler de olabilir. Kurana zıt olanlar yalan hadistir, Kuranda olmayan hükümler ilave edenler din tahrifatçılarının ilavesidir. Ayeti keçi yedi kuran eksildi iftirası bunu çok iyi anlamamızı sağlamaktadır.

Halk ise kulaktan dolma taklidi iman yaşadığı için hurafe anlatan hocaları görünce "Hocamız ne kadar bilgili, şakır şakır anlatıyor sakalına kurban olduğum" demektedir. Gerçekte ise bu hurafeci hocalar onları Allah ile kandırmaktadır ve cahil bırakmaktadır. Nitekim Kuranda Allah ile kandıranların hoca kılığına girdiği haber verilmiştir.

Onları gördüğünde cüsseleri hoşuna gider. Konuştuklarında sözlerini dinlersin. Onlar adeta sıralanmış kütükler gibidirler. Her bağırtıyı aleyhlerine sanarlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) uzaklaştırılıyorlar! (Munafikun Suresi 4)


Münafıkların hoca kılıklı ve ağzı laf yapan adamlar olduğuna dikkat çeken bu ayet günümüzdeki hurafecilere karşı bizleri uyarmaktadır. Bu munafıklar bazen Fethullah Gülen gibi koyun postu giymiş bir kurt olur, bazen de bir tarikat şeyhi olabilir, bazen cübbe giymiş sarık takmış bir hocaefendi olabilir, bazen de gömlek ve kravat giymiş modern görünümlü profesör olabilir. Hepsine karşı uyanık olmak için dinimizi kaynağından öğrenmek gerekir. Öyle ki hoca bir şeyi yanlış söylerse "onun doğrusu böyle, Kuranda bu konu şöyle geçiyor, siz yanlış anlatıyorsunuz" diyecek kadar bilgili olmak lazımdır. Tıpkı bir cuma hutbesinde kadının itiraz etmesi ve Hz.Ömerin "kadın doğru söyledi, ben yanlış hatırladım" demesi gibi herkes dinini iyi bilmelidir.

Hocaların yanlış anlatması kesin olarak münafık oldukları anlamına da gelmez. Çünkü insanlar çocukken öğrendiği dinini benimsemişlerdir ve doğrusuyla düzeltmek için gereken cesareti gösteremeyebilirler. Çocukluktan beri mezhep söylemlerine maruz kalan birisi eğer sakin kafayla Kuran okumadıysa mezhep dinini hak sanacaktır. Bu yüzden evvela Kuran ayetleri ile aklımızı süslemek gerekir. Aksi halde aklımıza yer eden hadis mezhep öğretileri gerçeğin karşısında bir set olacak ve Kurana zıt ayrımı yapmayı engelleyecektir. Beyin ilk öğrendiğini kabul edecek, ayetleri red edecek, "bana ayet okuma, bırak o ayeti" diyecek hale gelecektir. Hatta "ayet ve hadis çelişirse hadisten hüküm alınır, hadisler ayetlerin hükmünü iptal eder" diyecek kadar ileri gideceklerdir ki bunu diyen hurafeciler vardır.

Örneğin "4 mezhebe göre recm var, siz Kuran müslümanı sapıklarsınız" diyen bir adama "Bak kardeşim, bu rivayet Kurana zıttır, sahabelere iftira etmektedir, Kurana iftira etmektedir, bu yalanlara sarılmayın, yoksa siz de bu iftiraya ortak olmuş olursunuz, Kuranı eksikliklerden tenzih edin, keçi yedi demeyin, kutsal kitabımız tamdır, eksiksizdir, korunmuştur, günümüze kadar hafızlar tam ezberlemiştir, günümüze kadar yapılan hatimler tamdır " derseniz size "Kurana zıt nasıl oluyor, ne demek kurana zıt, onu sen nasıl ayırt edeceksin, hadis alimleri zaten bizim yerimize elemişler" diyecektir. Yani kendi aklını bırakıp atalarının kusursuz olduğuna inanmıştır.

Kendi aklını kullanıp ayet ve rivayet kıyaslaması yapsalar gerçeği göreceklerdir. Lakin "akıl değil nakil, sen kim Kuranı anlamak kim, mevlana mısın rabbani misin anlayacaksın, sen hocaları dinle geç" diyen küçümseyici telkinler ile büyüdükleri için Kuranı anladığı dilde okumaya cesaret bile edemezler. Kurana davet edenleri görünce de "bu zamana kadar herkes yanlış bildi siz mi doğrusunu buldunuz" diyerek geçiştirmektedir.

İşin gerçeği bu zamana kadar doğru bilenler her zaman vardı lakin konuşmalarına izin verilmiyordu. "4 mezhepten çıkan mürted olmuştur, mürtedin katli vaciptir" diyen mezhepçiler yüzünden insanlar kuran ve hadis kıyaslaması yapamamıştır. Anlattıklarında ise tekrar sünni olma konusunda baskıya maruz kalmış, hanefiler hapiste ölüme terk etmiş, diğerleri de idam etmiştir. (Bak: Mürtedin Hükmü) Yani bu zamana kadar herkes yanlış bilmedi, doğru bilenler de oldu ama mezhepçiler susturdu, "dinimiz elden gidiyor, bu zındık hadislere inanmıyor, peygamberi inkâr ediyor" diye manipülasyon yapıp yaygara çıkardılar ve müslüman halkı Allahın ayetlerine değil çelişki dolu mezheplere bağladılar.

Örnek 3- Maymunun recmi hadisi!

Sıradaki trajı komik hadis, Ufo gören masum köylü misali maymunlardan din öğrenenen ibn meymun isimli bir adamın hikayesini anlatıyor. Adamın isminin meymun olması ve maymunlardan din öğrenmesi de özenle hazırlanmış bir kurgu olduğunu gösteriyor.

Uydurma hadis: "Amr ibn Meymûn şöyle demiş: Ben Câhiliyet devrinde zina etmiş olan bir maymunun üzerine birçok maymunların toplanmış olduklarını gördüm. Maymunlar o zina eden maymunu recm ettiler. Ben de o maymunlar topluluğunun beraberinde zina eden maymuna taş attım." [Buhari: 63/Menakibul ensar 26 (68)]


Trajı komik uydurma hadiste adam maymunların birbirini taşladığını görüyor. Bilimsel sebebi sürüye yabancı maymun almamak için ellerine ne geçerse ona atıp uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Gelelim hadisteki sebebine, adam bu manzarayı görünce "vay be, maymunlar bile zina edeni taşlıyor, ben de yardım edeyim bari" diyor ve yabancı maymunu taşlayıp öldürüyor. Bu cehaletin "sahih hadis kitabı" içerisinde yer alma sebebi nedir? Bu peygamber sözü müdür, sahabe sözü müdür? İkisi de değildir ama sahihi buhari kitabında geçmektedir.

Biraz düşünürsek bu masalın neden hadis kitabına eklendiğini anlayabiliriz. İslama recm eklemek isteyenler bu vahşeti çok doğal göstermek için "hayvanlarda bile recm varken insanlarda neden olmasın" algısı oluşturmak için eklemişlerdir. Demekki bu recm meselesi nasıl zorlarına gitmiş ki İslama ilave etmek için türlü türlü olaylar kurgulayıp yazmışlar. Adamın ismini meymun koymuşlar, hikayeyi de maymunlarla tasarlamışlar ve önümüze yemek olarak koymuşlar. Yedik mi? Kuran müslümanları olarak bizler yemedik, yiyen çok tabi. Kendine sünni, şii gibi isimler takanlar bu hikayeleri yiyorlar ve müritlerine yediriyorlar. Sonucunda ise Allahın dinini bozmaktan tahrif etmekten ötürü büyük günah yüklenip ölüyorlar. Arkasından gelen insanları da saptırdıkları için onların günahından da pay alıyorlar. (4:85) Şimdi mezhepçi ve Kuran müslümanı zihniyetini görelim:

Mezhepçiler: "İslamda recm yok diyenler Kuran müslümanı sapıklardır. Kuranda yoksa bile hadislerde var, hadisler peygamber sözüdür, peygamberimiz recmi uygulamış, siz peygamberi postacı mı sandınız, sadece ayetleri duyurdu sadece Kurana uydu öyle mi? Kendi şeriatı yok muydu, Kuranda resul ne verdiyse alın" diyor.

Kuran müslümanları: "Resul bize Kuranı verdi, sahabeler de Kurana uydular, Peygamber sünneti Kurana uymaktır. Ayeti keçi yedi demeyi bırakın, Kuranı Allahın koruduğuna inanın. Eğer korumamış olsaydı bugün recm rivayetlerini hadis olarak değil ayet olarak okuyor olurduk. "Bize başka Kuran getir veya bunu değiştir" (10:15) diyen mekkeli müşriklerin torunları hadis uydurmak suretiyle başka Kutsal kitap oluşturmuş ve müslümanlara "sizin dininiz budur, alın size Resulün verdikleri, Resul ne verdiyse alın, resul bu hadisleri verdi" demişler. Siz de inanmışsınız. Din adamlarının dediklerine sorgusuziman etmek yerine Kurana arz etsenize" derler.

Din adamlarına sorgusuz sualsiz teslim olmak onları rab edinmeye yol açmaktadır. Geçmiş ümmetler de kutsal kitaptan din öğrenmek yerine din adamlarının sözlerine teslim oldukları için Allahtan başka rabler edinmişlerdir. Bu tehlike kıyamete kadar devam edecektir ve müslümanlar din adamlarını rab edinme konusunda uyanık olmalıdır.

Ahbarlarını ve ruhbanlarını (din adamlarını) Allah'ın yanısıra rabbler edindiler. Ve meryem oğlu mesihi de. Halbuki tek ilah'a kulluk etmekten başkasıyla emrolunmadılar. Ondan başka ilah yoktur. O münezzehtir şirk koştukları şeylerden. [9/Tevbe suresi 31]


9:31 ayet müslümanları çok önemli bir konuda uyarmaktadır. Daha önce Yahudi hahamları Musa peygamberin getirdiği islamı beğenmeyip yahudiliğe çevirmiştir. Hristiyan rahipleri ise İsa peygamberin getirdiği islamı beğenmeyip iznik konsilinde hristiyanlığa çevirmiştir. Aynı fitne müslümanları da beklemektedir. İslam ulemaları Hz. Muhammedin getirdiği İslamı sünniliğe şiiliğe çevirmiştir. Halk ise bunları Kurana arz etmeden kabul ettiği için kitap ehlinin düştüğü hatalara düşmüşlerdir.

Yani "Ehli sünnet büyüklerimiz böyle demiş, biz onlardan daha mı iyi bileceğiz, ulemalar islamda recm var dediyse vardır, Buhari atını kandıran adamdan hadis almamış öyle güvenilir bir kitap yazmış, Ebu hanife ve İmam şafi gibi büyükler de bunlara iman etmiş, bize de mezheplerin her dediğini kabul etmek zorundayız yoksa dinden çıkarız" demek din adamlarını rab edinmek olacaktır. Tevbe Suresi 31 ayette bahsedilen din adamlarını rab edinme olayı müslümanlar arasına bu cümleler ile girmektedir. Allah muhafaza etsin, hadisleri ve mezhepleri topyekun kabul etmek, onlara vahiy muamelesi yapmak Allahtan başka rabler edinmek olmaktadır.

Kurana uygun hadis rivayeti: “Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz. İnsanın giremeyeceği küçük bir kertenkele deliğine girseler, siz de onları takib edeceksiniz.” Sorduk: "Ya Resûlellah! Bunlar Yahûdiler ve Hristiyanlar mı olacak?" Şöyle buyurdu: “Ya başka kimler olacaktı?” (Buhari, Enbiya 50; Müslim, İlm 6)

Tevbe Suresi 31 ayet ile sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz diyen hadis, bizleri din adamlarının hurafelerine karşı uyarmakta ve Kuran müslümanı olmanın önemine vurgu yapmaktadır. Şimdi bir müslüman yukarıda gösterdiğimiz delillere rağmen "İslamda recm vardır, evliyken zina eden recm edilir, Kuranda yoksa bile hadislerde var mezheplerde var" diyebilir mi? Böyle demesi için delillere karşı gözlerini kapatmış olması ve yanlışta ısrar etmesi gerekir.

Biz Kuran müslümanları olarak taklidi imanla yetinmiş olan müslümanları tahkiki imana davet ediyor ve Allahtan başka rabler edinme tehlikesine karşı uyarıyoruz. Lakin mezhepçiler halen "Kuran müslümanları peygamberi inkar ediyor" deme gafletinde bulunabiliyor. Kendileri de biliyor ki Kurana zıt rivayetleri deşifre etmek peygamberi iftiralardan tenzih etmektir. Aynı ithamı Ebu hanife için de yapmışlardır. Ebu hanife kendisine yöneltilen hadis inkarcısı ithamına karşı şöyle demiştir: "Allahın peygamberi Allahın kitabına muhalefet etmez, Allahın kitabına muhalefet eden kimse de Allahın peygamberi olamaz." (İmamı azamın 5 eseri)

Keçi nesh etti iddiası

Keçi ayeti yeyince Kuran eksilmiş olmadı nesh edilmiş oldu diyenler de vardır. Bunlar da nesih mensuh konusunun peygamberimiz hayattayken olup bitmiş olduğunu gizlemektedir.

"Bir ayetten neyi kaldırırsak veya unutturursak onun yerine daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Bilmez misin şüphesiz ki Allah her şeye kâdir olandır." (2/Bakara 106)


"Bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım" (5:3) ayetinin inmesiyle İslam dini tamamlanmıştır ve Kuran iki kapağı arasında toplanmıştır.

Nesh etmek ise peygamberimiz hayatta iken Kuran inmeye devam ediyorken yaşanmıştır. Örneğin bir dönem kudüsün kıble olması ayet olarak inmiş, sonra göğe baktığını görüyoruz (2:144) ayetinin inmesiyle kıble yeniden kâbe olmuş ve kudüsü kıble yapan ayet nesh edilmiş iptal olmuştur. İşte bunun gibi peygamberimize Kuran inmeye devam ediyorken bazı ayetler iptal edilmiş ve unutturulmuştur.

Peygamberimizin vefatından sonra Kurandan bir şey çıkarılması demek tahribat yapmak demektir. Keçinin ayet yemesiyle nesh edilmiş olmaz, Kuran eksilmiş olur ki bu iftiradan Kuranı tenzih ederiz. İşte müslümanların yapması gereken budur, "Ayetleri keçinin yediği iftirasından Kuranı tensih ederiz" demek gerekir. Aksi halde bu iftirayı atanların günahından bize de pay verilir.

Kuran hükümlerini beğenmeyip başka hükümler isteyenler ise "..Bize başka Kuran getir veya bunu değiştir.." (10:15) diyen Mekkeli müşrikler gibi davranmış olurlar. O mekkeli müşrikler başka Kuran istemiş veya Kuranın değişmesini istemişlerdir. Kuranı değiştiremeyince başka Kuran olarak hadis uydurmakta çare bulmuşlardır. Uydurma hadislerin kaynağı Yunus Suresi 15.ayeti okuyunca daha iyi anlaşılmaktadır.

Ayetlerimizi apaçık belgeler olarak okuduğun zaman bize kavuşacaklarını ummayanlar derler ki: Bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir. Deki: Onu kendi canımın isteğine göre değiştirmem mümkün değildir. Ancak bana vahyedilen şeye uyarım. Rabbime asi olursam büyük bir günün azabından korkarım. Deki: Şayet Allah dileseydi ne ben onu okuyabilirdim ne siz onu anlayabilirdiniz. Ondan (peygamberlik verilmeden) önce de aranızda ömrümü geçirdim. Akletmez misiniz? Allaha karşı yalan uyduran veya onun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Şüphesiz O suçlular kurtuluşa eremezler. (10/Yunus Suresi 15-17)


Peygamberin görevini anlamak için Yunus Suresi 15-17 ayetler çok önemlidir. Müşrikler başka kuran istemişler bunun üzerine "bana vahyedilene uyarım" cevabı inmiş, böylece müslümanları bağlayıcılık noktasında Kurandan başka vahiy olmadığı anlaşılmıştır. Devamındaki ayette ise Allaha karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremez denmiştir yani hadis uydurup ayeti keçi yedi diyenler kurtuluşa eremezler. Hadisler ikinci vahiydir diyen hurafeciler bu ayetleri de görmezden gelirler.

5- Tevratta recm

Recm cezası tevratta geçen bir hükümdür. İsrailoğulları zina edenleri taşlayarak öldürürler. İsrailoğullarına özel bir hüküm olarak inmiştir, son şeriatta ise nesh edilmiş ve yerine celde/kırbaç cezası gelmiştir. Yani recm konusu yahudilerin meselesidir, müslümanlar tevrata uymakla değil Kurana uymakla mükelleftir. Son şeriat kitabı Kuranı kerim olduğuna göre Kuranda olmayan şeyler islamda yoktur.

Recm yahudilerde vardır

Tevrat: Yasanın Tekrarı 22: 20- “Ancak bu sav doğruysa, kızın erden olduğuna ilişkin bir kanıt bulunamazsa, 21- kızı baba evinin kapısına çıkaracaklar. Kent halkı taşlayarak kızı öldürecek. Babasının evindeyken fuhuş yapmakla İsrail’de iğrençlik yapmıştır. Aranızdaki kötülüğü ortadan kaldıracaksınız. 22- “Eğer bir adam başka birinin karısıyla yatarken yakalanırsa, hem kadınla yatan adam, hem kadın, ikisi de öldürülecek. İsrail’den kötülüğü atacaksınız. 23- “Eğer bir adam kentte başka biriyle nişanlı erden bir kızla karşılaşır ve onunla yatarsa, 24- ikisini de kentin kapısına götürecek, taşlayarak öldüreceksiniz.


Yahudilerin şeriat kitabı olan tevratta recm hükmü geçmektedir. Bu hükümleri gören yahudiler "acaba dinimizde recm var mı, bir de hadis kitabına bakalım" demezler çünkü kutsal saydıkları kitapta geçmesi dinde var olması için yeterlidir. Eğer Tevratta da geçmeseydi yahudiler "dinimizde recm yok, tevratta geçmiyor" diyebilirdi. Ama hadis uyduranlar boş durmayıp "önceden tevratta recm ayeti vardı ama keçi yedi, hahamlar da halktan korkup ekleyemedi, ileride tevratta recm bulamıyoruz diyenler çıkacak" diyerek hadis uydururdu. Yahudi din adamlarının dini nasıl tahrif ettikleri kutsal kitabımızda şöyle haber verilir:

"Artık vay hallerine; kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için 'Bu Allah katındandır' diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına." (2/Bakara 79)


Burada yahudi bilginlerinin, çeşitli dinî konularda birtakım kitaplar yazarak bunların Allah katından gelmiş dinî gerçekleri içerdiğini ileri sürdükleri ve yukarıda sözü edilen cahil halka önemsiz bir bedelle sattıkları bildirilmektedir. Yahudi bilginleri bu tutumlarıyla, halkı din konusunda bilgilendirme amacı taşımadıklarını ortaya koydukları, aksine kendi sözlerini ve yorumlarını Allah kelâmı gibi gösterip böylece kişisel görüşlerini kutsallaştırmaya, dinin aslı gibi göstermeye kalkıştıkları, üstelik bu yolla dini bir istismar ve kazanç aracı haline getirdikleri için âyette ağır bir dille kınandıkları görülmektedir. Kuşkusuz burada müslümanlara da dolaylı bir uyarı vardır. (Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 148)

İşte aynı tehlike müslümanlar arasında da görülmüş, sünni şii din adamları Allahın dinine ilave yapmaya çalışmıştır. Uydurma hadisleri delil olarak almışlardır.

Uydurma Hadisler aracılığıyla dine ilaveler yapılmış dedik lakin aralarında mantıklı hadislerin olduğunu da belirtmek gerekiyor. Mesela bir adam "peygamber recm uyguladı mı" diye soruyor, arkadaşı evet deyince Kuranı bilen adam tekrar soruyor "Nur suresi 2.ayet inmeden önce mi uyguladı yoksa indikten sonra mı uyguladı?" diyor. Bu soru ayet indikten sonra peygamberin başka hükme uyamayacağını bilen aklı başında birisi tarafından sorulmuştur. Zira "zina edeni kırbaçlayın "diyen ayet inmişken peygamberin "yok ben yahudiler gibi taşlayacağım, yeni inen ayet hükümsüzdür" demesi mümkün değildir.

Bize Halid ibn Abdillah, eş şeybani’den naklen: Şeybani şöyle dedi: "Ben Abdullah ibn Ebi Evfa’ya "Resulullah recm etti mi?"’ diye sordum. Oda "Evet" dedi. Ben tekrar "Resulullah Nur suresi inmeden önce mi yoksa sonra mı recm etti?" dedim. Ebi efva "bilmiyorum" dedi." [Buhari - 87/Kitabul Muharibin, Bab:6 , No: 12]


Mantıklı soru soran hadise göre arkadaşı bilmiyorum diyor, eğer Kuranı okumuş olsaydı elbette bu soruya "ayetten önce recm etti" diye cevap verirdi. Eğer peygamberimiz gerçekten böyle bir hüküm verdiyse yahudilere özel bir hüküm olarak vermiştir. Zina edenler yahudi ise recm hükmü vermiş, lakin müslüman ise ayet inmesini beklemiştir. Nur suresi 2.ayet inince zina eden müslümanlara 100 kırbaç vurulmaya başlanmıştır. Bununla ilgili delil ise Maide 43.ayetin nuzul sebebidir.

Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu halde, seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar? İşte onlar, inanmış değildir. (Mâide Suresi 43)


Maide 43.ayetin nuzul sebebine göre Yahudiler zengin ve itibarlı bir adamı nikahlı olmadığı bir kadınla yakaladılar, tevratta zina cezası recm olarak geçiyordu ama adam itibarlı olduğu için başka bir ceza düşündüler. Aynı günlerde başka bir fakir adamı da zina ederken yakalamışlardı. Fakiri recm etmek için çukur kazmaya başladılar. Fakir adamın yakınları ise "Zengin adamı niye recm etmiyorsunuz da fakir adamı ediyorsunuz, gücünüz fakirlere mi yetiyor, bu mu adalet" deyince başka bir ceza düşünüyorlar ve ikisini de eşeğe ters bindirip yüzlerine kömür karası sürmekte çare buluyorlar. Peygamberimiz bu tabloyu görünce "ne yapıyorsunuz" diye soruyor. Durumu anlatıp peygamberimizi hakem yaparak yeni hüküm istiyorlar. Bunun üzerine "yanlarında tevrat varken seni nasıl hakem yapıyorlar, madem yahudi kalmakta ısrar ediyorlar o zaman tevrata uysunlar" anlamında ayet iniyor. Eğer müslüman olmayı kabul etselerdi o zaman peygamberimizi hakem tayin edebilirlerdi. Peygamberimiz de "bağlayın şu zinacıları 100 kırbaç vuracağım" derdi. Peygamberimiz bugün gökten inseydi ona zina cezası nedir diye sorsaydık bize "Yanınızda Kuran varken bana niye soruyorsunuz, ayetler size yetmiyor mu" derdi.

Allahın kitabına göre hüküm

Patron karısı ile zina eden hizmetçi oğlan hikayesi yazan din tahrifçileri, peygamberimizin "Allahın kitabıyla hüküm vereceğim" dedikten sonra "bekar oğlana 100 değnek vurun, evli kadını recm edin" dediğini iddia etmiştir.

Uydurma Hadis: Bedevilerden bir adam peygambere geldi ve "Ya Resullallah, senden benim için Allahın kitabı ile hükmetmeni istiyorum" dedi. Hasmı olan ve aynı zamanda kendisinden daha anlayışlı olan diğer şahıs: "Evet, aramızda Allahın kitabı ile hükmet ve söylemek için de bana izin ver” dedi. Resulullah: söyle diye izin verdi. O zat: “Oğlum hasmım olan şu zatın yanında hizmetçi olarak bulunuyordu. Derken oğlum onun karısı ile zina etti. Bana da bu zinadan dolayı oğluma recm cezası lazım geldiği haber verildi. Ben oğlum için 100 koyun ve bir cariye fidye olarak verip oğlumu kurtardım. Sonra bu meseleyi ilim ehli olanlara sordum. Onlar “oğlunun cezası 100 değnek ve bir yıl hapistir. Adamın zina eden karısına ise recm lazım gelir” dediler. Resulullah: “Nefsim elinde olana yemin ederim ki ben sizin aranızda Allahın kitabı ile hüküm vereceğim. Koyunlar ve cariye tekrar sana iade edilecek, oğluna da 100 değnek ile bir yıl sürgün verilecek. Ya uneys! Bu adamın karısının yanına git, itiraf ederse onu recm et” buyurdu. [Müslim: 29 Kitabul Hudud, No 25 (1697)]


Halbuki Allahın kitabındaki zina cezasını Nur 2 ve Nisa 25 ayetlerden öğrenmiştik. Şu halde patronun karısını taşlama cezası nereden çıkmaktadır? Peygamberimizin böyle bir hüküm vermesi için kadının yahudi şeriatına tabi olması lazımdır. İslam şeriatı son nebiye inen son kutsal kitapla tamamlanmıştır ve son nebi Kuranı Kerime göre hüküm verir. Kuranda recm olmadığına göre bu rivayetin de din tahrifçileri tarafından yazıldığı ve hadis kitaplarına eklendiği anlaşılmaktadır.

Fuhuş yapan kadınların cezası

Peygamberimiz kendisine akıl danışan yahudilere "tevrata uyun zina edenleri recm edin" demiştir. Lakin zina eden müslüman olduğu zaman durum değişmektedir ve fuhuş yapan kadınlar ev hapsine alınmıştır, Nur 2 ayet inince ise Allah bir yol açmıştır.

Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı aranızdan dört şahit getirin, şahitlik ederlerse onları ölünceye veya Allah bir yol açıncaya kadar evlerde tutun. İçinizden zina eden o iki kişiye eziyet edin, eğer tövbe edip ıslah olursa onları bırakın. Allah tevvab'dır, rahim'dir. (4/Nisâ Suresi 15,16)


Nisâ Suresi 15 ayette "Allah bir yol açana kadar evde tutun" emri Nur 2.ayetin inmesiyle vuku bulmuş ve Allah bir yol açmıştır. Evde tutmak yerine 100 celde vurup cezasını çekmişlerdir. Kuranı Kuranla anlamaya çalışınca böyle bir sonuç çıkmaktadır ki bu sonuç 11:1 ayette bahsedilen Allahın Kuranı açıklama metoduna uygundur.

Bir gaflette bulunup "Allahın açtığı yol nedir acaba, rivayet kitaplarına bakalım öğrenelim" deseydik şu rivayetle karşılaşacaktık:

Uydurma hadis: Resulullah şöyle buyurdu: Benden alınız, benden alınız. Muhakkak Allah zina yapan kadınlar için bir yol tayin etmiştir. Bekar ile bekar zina ederse 100 değnek ve 1 yıl sürgün vardır. Evli veya dul ile evli veya dul zina ederse 100 değnek ve recm cezası vardır. (Müslim, 29 Kitabul Hudud, 1690)


Peygamberimize isnad edilen bu rivayette insanlar Allahın açtığı yol nedir diye merak ediyor. Peygamberimiz ise benden öğrenin benden öğrenin diye lafa girip yine yahudilikteki recmi savunuyor. Resulullah : Allahın elçisi olan bir kişinin böyle konuşabilmesi için "bana inen ayette böyle emredildi" demesi lazımdır. Nerededir "Bekar zina ederse 100 celde, evli zina ederse recm var" diyen ayet? Nerededir taşlayarak öldürün emri? Böyle bir ayet olmadığı için "önceden vardı ama keçi yedi" demekte çare bulmuşlardır. Neresinden tutsnız elinizde kalan bir konu. Ardı ardına sıralanmış iftiralar silsilesi, apaçık bir din tahrifatı.

Sonuç

Bu konudaki hadisleri Kurana arz ettik ve Kurana zıt olduğunu gördük, tabi Kurana arz etmek için önce ayetlere iman ettik, dinimizi önce ayetlerden öğrendik. Daha sonra rivayetler Kurana uygun mu diye baktık ki hiç birisi uygun değil, hepsi de dine ilave yapmaya çalışıyor ve bir kişinin kaleminden çıkmış gibi hepsi de Allahın kitabına göre var deyip kitapta olmayanı savunuyor. Böylece "Kitapta olmayanı kitaptan sanın diye elleriyle kitap yazarlar.." 3:78 ayetinin muhatabı oluyorlar.

Maymunlar zina eden maymunu taşlıyormuş da, keçi recm ayetinin yazılı olduğu yaprağı yemiş de, Hz Ömer halkın ilave yaptı demesinden korkup Kurana ekleyememiş de, ileride Kuranda recm bulamıyoruz diyenler çıkacakmış da, Peygamberimiz Allahın kitabına göre hüküm vereceğim dediği halde kadını recm ettrimiş de... Uzayıp giden yalanlar silsilesi ile onlarca recm hadisi yazmışlardır ve bunların kötü niyetli kişilerin düzmecesi olduğu anlaşılmaktadır.

Bu konudaki her hadis peygamberimize ve sahabelere iftira atmakla yetinmiyor maymunlara ve keçiye de iftira atıyor. Neyse ki yüce Allah müslümanlar dinini öğrensin aydınlansın diye Kuranı kerimi indirmiştir ve bizi rivayet kitaplarının mezheplerin iftiralarla dolu karanlık dünyasından kurtarmıştır. Hem de bu hadisler ve mezhepler bizlere müslüman olmanın gereği olarak sunulmaktadır, kabul etmeyenler dinden çıkmakla itham edilmektedir.

Bu makale boyunca gördük ki hem hadis kitaplarına iftiralar karışmıştır, hem de 4 hak mezhep denilen mezhepler bu uydurma hadisleri delil alarak islam dinini tahrif etmiştir. Belki de mezhep alimleri adına kitaplar yazılmış ve bu iftiralara iman ediyorlar gibi gösterilmiştir. Koca koca ulemaların maymunlu keçili hadislere iman ettiğine ve uydurma olduğu aşikar olan bu rivayetler üzerinden dini inancını oluşturduklarına inanmak da çok zordur. İhtimaldir ki Kuranı değiştiremeyenler hadis uydurmak suretiyle ve mezhep kitapları yazmak suretiyle İslamı tahrif etmeye çalışmışlardır. Yetiştirdikleri hocalar da bu yalanları topluma kabul ettirmek için "hadislerin hepsine iman edeceksin, mezheplerin her dediğine teslim olacaksın yoksa dinden çıkarsın, senin ilmin ne, sen ne anlarsın" diyerek hegomanya kurmuştur, bir yalanı kırk kere söyleyerek halka kabul ettirmişlerdir.

Yüce Allah bizlere "Bugün dininizi Kemal'e erdirdim"(5:3), Sana herşeyi açıklayan kitap indirdim (16:89), Ayrıntılı olarak indirdi (6:114), Ayrıntılı açıkladı (11:1), Öğüt alın diye kolaylaştırdık (54:22) Kuranı iyice düşünmezler mi (47:24), Fazla soru sormayın (5:101-102), Kurandan sorguya çekileceksiniz (43:44), Rabbinizden size indirilene uyun(7:3) diyor ve müslümanların Kurana uymasını istiyor.

Madem herşeyi açıklıyor, madem ayrıntılı, madem Kurandan sorguya çekileceğiz O zaman zina cezasını da apaçık şekilde açıklamış olmalıdır ki Nur 2.ayetle açıklıyor. Hatta "Allahın dinini uygularken acımayın" ifadesini de ekliyor ki başka cezalar Allahın dini sanılmasın. Yetmez diyenlere de "evliyken zina eden cariyeye yarım ceza" ayetini indiriyor, böylece evli bekar ayrımı yapanların iddiasını çürütüyor.

Mezhep dininin sonucu Afganistan

İslam alimi denilen kişilerin halkı sünnilik şiilik gibi mezhep dinlerine çağırması sebebiyle halk cahil bırakılmaktadır ve akıl mantık gibi üstün meziyetlerden uzak kalmaktadır. Örnek olarak 2015 yılında Afganistanda ibretlik bir olay yaşanmıştır. Muska satan bir adama "insanlara boş vaatler verip parasını alıyorsun" diyen Ferhunde Malikzade isimli müslüman bir kadın, sünnilik öğretisiyle büyümüş afgan gençleri tarafından önce taşlanarak öldürülmüş sonra cesedi arabanın arkasında sürüklenmiştir. İşte mezhep öğretileri böyle dehşet verici zihinler oluşturmaktadır.

Afgan halkı dinini kutsal kitaptan öğrenseydi "Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse, cahillikle bir topluluğa kötülük etmemek için iyice araştırın, sonra yaptığınıza pişman olursunuz. "(49/Hucurât Suresi 6) ayetini de bilirlerdi ve durumu hukuk sistemine arz ederlerdi. Hakim de aralarında adaletle hükmederdi. Lakin mezhep diniyle büyüdükleri için zihinlerinde recm etmek yerleşmişti ve suçlanan bir kadın görünce onu taşlamaktan çekinmemişlerdir. Afganistanda yaşanan bu olay bizlere mezhep diniyle büyüyen insanların nasıl kadın düşmanı olduğunu, nasıl taşlamaktan zevk aldıklarını göstermiştir.

Son olarak, Kuranda insan taşlamanın hep müşrik özelliği olarak geçmesi de manidardır. Örneğin; İbrahim peygamberin müşrik babası tevhid çağrısını beğenmeyip oğlunu taşlamakla tehdit etmiştir. (Meryem 46) Nuh peygamberin müşrik kavmi de Nuh aleyhisselamı taşlayarak öldürmekle tehdit etmişlerdir. (Şuara 116) Ashabı kehf gençleri de mağarada 309 yıl uyuduktan sonra arkadaşlarını şehirden yemek almaya gönderirken ‘’müşriklere karşı dikkatli olun, size tanıyınca ya kendi dinlerine çevirirler yada taşlayarak öldürürler’’ diyerek uyarmışlarıdır. (Kehf 19) Şuayb peygamber de müşriklerin taşlama tehdidine maruz kalmıştır. ( Hud 91) Diğer örnek ise "Habibi neccar" olarak bilinen adamın elçileri savunduğu için taşlanarak öldürülmesidir. (Yasin 18-27) Kuranda insan taşlamak hep kötü insanların ameli olarak gösterilir.

Özetle; Zina cezası Nur 2.ayette "100 celde vurun, Allahın dinini uygularken acımayın" cümlesiyle açıklanmıştır, evli, bekar, dul, yaşlı, olgun genç gibi ayrımlar yapılmamıştır. Allahın dini ifadesiyle de islamda celde olduğu açıklanmıştır. Bunun bekarın cezası olduğunu uyduranlara ise Nisa 25.ayet cevap verir "köleyken evlenip zina edenlere yarım ceza verin" diyerek hürken evlenenlere 100 celde, köleyken evlenenlere 50 celde olduğunu vurgular. Nur 2.ayette "ikisinin azabı" denmiş, Nisa 25.ayette "azabın yarısı" denerek bu azabın celde olduğuna dikkat çekilmiştir. Uydurma hadislerde ise "ayeti keçi yedi kuran hükmü eksildi, Ömer halktan korkup ekleyemedi, ileride kuranda recm bulamıyoruz diyenler çıkacak onlara itibar etmeyin" diyerek türlü iftiralar atılmış, islamda olmayan bir ceza getirilmek istenmiştir. Peygamberimiz zamanındaki hurafeciler "bize başka kuran getir ya da bunu değiştir" (10:15) diyorken günümüz hurafecileri "başka kurana gerek yok, hadislerle her istediğimizi ekliyoruz, kafamıza göre din oluşturuyoruz" demekteler.

Ayeti keçi yedi iftirası - Bumudin 2019

2 yorum:

  1. Gayet iyi bir açıklama olmuş. Ellerine sağlık

    YanıtlaSil
  2. Bu konuda gördüğüm en detaylı yazı, muhteşem bir çalışma olmuş elinize sağlık.

    YanıtlaSil

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Gmail hesabınızla veya Anonim olarak yorum yapabilirsiniz.