Bu sayfada Youtube Yer6 kanalında Muhammed Bahçecik’in Cemre Demirel’e yönelttiği hadis sorularına cevaplar vereceğiz. Cemre’nin değinmediği konuları da hatırlatacağız ve Kuran Müslümanlığı hakkında daha detaylı bilgi vermiş olacağız. (Yer 6 kanalı: Cemre Demirel ile Yüzleşme Hadisler Konusu 13.06.2025)
Soru 1: Hadis inkârcısı mısın?
Cevabımız: Bir şeyin inkârcısı olmak için onun hak olması gerekir. “Hak rabbinden gelendir” (2:147) ayetine göre Kuran haktır. Hadis kitapları ise yazarların doğum tarihine bakıldığı zaman 200 yıl sonra ortaya çıktığı görülmektedir. Yani sahabeler ve tabiin zamanında olmayan sonradan çıkmış bir külliyatın imanından ve inkârından söz edilemez. Hadislere iman şartı olmadığı için hadis inkârcısı ithamı da yapılamaz.Peki hadislere bakışımız nasıl olmalıdır? Bir Kuran müslümanı için hadis kitapları neyi ifade eder? Bazı Kuran müslümanları hadis kitaplarını topluca kabul etmezken bazı Kuran müslümanları da Kurana arz etme yöntemiyle ayetlere zıt değilse kabul etmektedir.
Hadisler halktan dinlenen röportajların yazılması olduğu için şüphe ile yaklaşmak ve Kurana arz etmek gerekir. Kurana arz etmek anlam bakımından kıyaslamaktır. Sünni Şii gibi mezhepçiler ise sadece sened zincirine bakarlar ve rivayet edenler arasında güvenilir isimler varsa sahih derler.
Sünnilerin hadis metoduna göre bir rivayetin başında “Ebu Hureyre dedi ki” cümlesi varsa sahihtir çünkü Ebu Hureyre peygamberi izleyip sözlerini hafızasında tutmuştur. Ancak gözden kaçırdıkları bir nokta vardır. “Bize başka Kuran getir veya bunu değiştir” (10:15) diyen Mekkeli müşrikler güvenilir sahabelerin adını kullanarak hadis rivayetleri yayabilirler. Bu yüzden sened zincirine bakmak bir hadisin gerçek mi sahte mi olduğunu anlamakta sağlam bir metod değildir.
Hadisleri anlam bakımından incelemek ise daha sağlam bir metod olur. Ebu Hanife de “Allahın peygamberi Allahın kitabına ters konuşmaz” diyerek rivayetleri anlam bakımından ele aldığını söylemiştir. Lakin günümüzdeki Hanefilik mezhebi Ebu Hanifenin metoduna ters şeyleri de içermektedir.
Örneğin Allahın nebisi Kurana zıt konuşmaz, zıt konuşan Allahın nebisi olamaz diyen Ebu Hanife, “Recm ayetini keçi yedi, Ömer halktan korktu ekleyemedi, lafzı nesh oldu ama hükmü devam ediyor, ileride Kuranda recm bulamıyoruz diyenler çıkacak” diyen iftiralar silsilesine iman etmemesine rağmen Hanefilikte recm vardır. Bu da bize mezheplerin de güvenilir isimler kullanılarak oluşturulduğunu, kerbela olayından sonra İslamın tahrif edilmeye çalışıldığını göstermektedir.
Soru 2: Kuranda defalarca kez resule itaat edin emri geçerken bu itaat sadece vahiy aktarmakla mı sınırlıdır yoksa resulün örnekliği de içinde midir?
Cevabımız: Resulullah içinde yaşadığı yozlaşmış topluma rağmen en güvenilir insan olarak tanınmıştır. Daha sonra nur dağındaki hira mağarasında hayatı sorgulamaya çekilmişken kendisine vahiy gelmiş ve İslam dinini öğrenmeye başlamıştır. 23 yıl boyunca ayetler indikçe ayetlerin ilk uygulayıcısı olmuş ve yaşamıyla güzel örnek olmuştur. Bu uğurda canını dişine takarak İslamı yaymaya çalışmış, ibadetleri uygulamalı göstermiş, sorulara ayetlerle cevap vermiştir. Cevap vermek için “Sana şunu soruyorlar, Deki…” diyerek başlayan ayetlerin inmesini beklemiştir. Resulün örnekliği Kuranda mevcuttur, Kurana uymak peygamber sünnetidir.Sahabeler de Kuran müslümanıdır ve ayetlerle cevap vermişlerdir. Sahabeleri görmüş olan Tabiin alimi Hasan Basri r.a, Emevi halifesi Mervan'a yazdığı kader risalesi mektubunda şöyle demiştir:
Allahın emriyle amel eden, O'nun hikmetini güden ve Hazreti peygamberin sünnetine uyan, seleften bir çoklarına ulaştık. Onlar hakkı inkâr etmezler, batılı hak göstermezler, Allahın kendi nefsine isnad ettiğinden başka şeyleri O'na isnad etmezler ve Allahın mahlûkatına karşı kitabında gösterdiği hüccetlerden başka bir hüccet getirmezlerdi. [Ankara Üniversitesi İlahiyat fakültesi dergisi , sayfa 75 - Türk Tarih Kurumu Basımevi ANKARA 1954]
Soru 3: Az evvel sana hadis inkarcısı mısın diye sorduğumda bana “müslümanım” dedin. O halde Hadisleri inkâr etmeyen insanlar kâfir mi?
Cevabımız: Hadisler rivayet kitabı olduğu için içerisinde doğruları da yanlışları da barındırır. Ayrıca Kuranı beğenmeyenlerin en sevdiği şey hadisleri kutsamaktır.Hurafeciler farklı versiyonlardan dilediğini seçerek kendisine din oluştururlar. Hadis sünnet mezhep diyenlerin ortaya koyacakları apaçık ve net bir dinleri yoktur. Çelişkili ve karmaşık bir dine inanmaya çalışırlar. Böylece şu ayetin muhatabı olurlar:
Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? Yoksa bir kitabınız var da ondan mı ders alıyorsunuz? İçinden dilediğinizi seçebileceğiniz (kitaplar mı türettiniz?) [68/Kalem Suresi 36-38]
Kalem suresi 36-38 ayetler okunduğu zaman Kurandan başka hüküm kitabı aranmaması gerektiğini öğrenmiş oluyoruz. Çünkü ilahi koruma altında olan ve tahrifatçıların saldırılarına karşı korunmuş olan tek kitap Kuran’dır. Eğer Kuran korunmamış olsaydı bugün “Recm ayetini keçi yedi ama hükmü devam ediyor “diyen iftira rivayetleri hadis olarak değil ayet olarak okuyor olacaktık.
Şu halde hadis kitaplarını sahih ilan etmek ve “atını kandıran adamdan bile hadis almadı, hadis yazarken abdest aldı istihareye yattı” gibi yüceltmeler yaparak içerisinde hiç hurafe olmadığını iddia etmek, bu rivayet kitaplarında yazanlar baz alınarak oluşturulan mezhepleri alimlere isnad etmek ve tüm görüşlerini kabul ettirmeye zorlamak bizi tek bir sonuca götürür: Allahtan başka rabler edinmek!
Ahbarlarını (Yahudi din adamlarını) ve ruhbanlarını (Hristiyan din adamlarını) Allah'ın yanısıra rabbler edindiler. Ve meryem oğlu mesihi de. Halbuki tek ilah'a kulluk etmekten başkasıyla emrolunmadılar. Ondan başka ilah yoktur. O subhandır şirk koştukları şeylerden. [9/Tevbe suresi 31]
Eski ümmetler din adamlarına helal haram koyma yetkisi vermiş, şekillerinin hoca efendi olmasına kanmış, ne anlatırlarsa kutsal kitaba arz etmeden sorgusuz iman etmiş, böylece Allahtan başka rablere dinmişlerdir. İşte aynı tehlike Müslümanları da beklemektedir ve hadisleri vahiy ilan etmekle, mezheplerin tüm görüşlerine teslim olmakla karşımıza çıkmaktadır.
Müslümanlara “hadis inkar eden peygamberi inkar ediyor, hadis kitapları ince elenip sık dokunarak yazıldı, hadislerin hepsi sahihtir vahiydir, koca koca ulemalar bu hadis kitaplarına iman etti, Kuran Müslümanlığı sapıklıktır, 4 mezhepten birini tutmayan cennete gidemez” diyenler aslında bizleri Allahtan başka rabler edinmeye davet etmektedir.
Sonuç olarak “Hadisleri inkâr etmeyen insanlar kâfir mi?” sorusunun cevabı: Hayır kâfir olmaz lakin Kurana arz etmeden hepsine iman ederse Allahtan başka rabler edinmiş olur. Ayrıca “sahabeler savaş esiri kadınlara tecavüz ediyordu ve hamile kalmasın diye azil yapıyordu” [Buhari: 82 Kitabul Kader, Bab 2, No 9] diyen şeytani sözlere iman ettikleri için bu iftiraları atanların günahından pay alır. Yani bir hadis kitabına komple inanmak bizi müfteri yapacaktır.
Hak dini öğrenmek isteyen insan çocukluktan beri öğrendiği şeylerde takılı kalmaz. Eğer çocukluktan itibaren öğretilen şeylere takılı kalırsak doğduğumuz bölgede yaygın olan inancı din ediniriz ve gerçek dini öğrenemeden yaşar gideriz. Eğer İran'da doğmuş olsaydık şii olmakla övünecektik, veya alevi bir ailede doğsaydık camiye değil cem evine gidip saz çalacaktık. Sünni ailede doğduk diye doğru yolda olduğumuzu nasıl iddia edebiliriz? Araştırıp sorgulayıp mı sünni olduk? Araştırıp sorgulayanlar alevi, sünni, şii gibi bid'atları bırakıp Kuran müslümanı olmaktadır.
Müslüman aklını kullanır (10:100) ve rivayetleri akıl, mantık, ayet süzgecinden geçirerek temkinli yaklaşır. Kimisi de sadece Kuranı yeterli görüp arz etmekle uğraşmak istemez. Bu konuda Kuran müslümanları da ikiye ayrılır. Birisi zan dolu kitaplarla uğraşmak istemezken diğeri Kurana uygun hadisleri bulabilir ve İslam araştırmalarında kullanabilir ki bütün yazılarımızda görüleceği üzere Kurana uygun hadisler de vardır ve bunları bulmak ilme katkı sağlamaktadır.
Soru 4: Tevbe Suresi 29.ayette "Allah ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan" diye geçiyor. Demek ki hem Kuran hem de peygamberin hükümleri söz konusu. Bu konuda fikrin nedir?
Cevabımız: Kuranda Allah ve Resulü ifadeleri, Allahın resule indirdiği ayetlere davet eder. Allah ayrı hüküm verir, Resul ayrı hüküm verir demek değildir. Böyle demek olsaydı iki ilahlı / iki tanrılı bir din olurdu.Allah ve Resulü ifadesinin Allah’ın Resulü ile duyurduğu ayetler olduğunu anlamak için bir örnek verelim. Tevbe Suresinin ilk ayetinde “Bu Allah ve Resulünden bir uyarıdır, kendisiyle anlaşma yapmış olduğunuz müşriklere” denir. Bu cümleyi görenler “Hım, demek ki hem Allahtan hem Resulünden iki tane uyarı gelmiş, Allahın uyarısı ayet ise Resulün uyarısını hadislerden bulmalıyız” dememiştir. Mekkeli müşrikler de böyle anlamamıştır. Lakin söz konusu Resulün de tanrı gibi hüküm koyabileceği olunca Allah ve Resulü ifadesi ikilem olarak görülmektedir.
Halbuki RESUL : ELÇİ demektir ve Elçinin görevi Padişahtan aldığı fermanı duyurmaktır. Elçi fermana ilaveler yapamaz. Fermana ilave yapan bir elçi kendini padişah yerine koymuş olur. İşte bu örnekteki gibi kainatın padişahı Allah'tır, Elçisi Hz Muhammed'dir, Fermanı Kuran'dır. Bu konuyu anlamak için güzel bir örnektir padişahın elçisi örneği.
Allah ve Resulü ifadesini iki farklı kaynak olarak görme yanlışı hadislerde bile eleştirilir. Ne hikmetse Kurana uygun olan bu hadis, mezhepçi hadisçi kesim tarafından hiç dile getirilmez. Çünkü dile getirirlerse Allah ve Resulü ifadesinin Allahın Resul ile duyurduğu ayetlere iman edin anlamına geldiği bir kez daha ortaya çıkacaktır.
''Bir kimse Resulullah'ın yanında hutbe yaptı ve ''Her kim Allah'a ve Resulune itaat ederse doğru yolu bulmuştur. Her kim bu ikisine asi olursa sapıtmıştır.'' dedi. Bunun üzerine Resulullah "Sen fena bir hatipsin. (İkilem yapmadan) ‘Kim Allah ve Resulune asi olursa’ demelisin" buyurdu. [Müslim: Cumua, 13/48]
Hadis kitapları rivayet kitaplarıdır, içerisinde doğruyu da yanlışı da barındırır demiştik, işte bu hadis doğru hadislerden biridir çünkü ikilem yapıp elçiyi tanrı yerine koyan adam eleştirilir, manâ olarak Kurana uygundur.
Soru 5: Kim Resule itaat ederse Allaha itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik. (Nisa 81) Bu ayeti nasıl değerlendiriyorsun? Her şey apaçık değil mi?
Cevabımız: Resule itaat yeni inen ayetleri kabul etmektir böylece Allah’a itaat edilmiş olunur. Resul kelimesi geçen her ayet bizi Kurana uymaya davet eder. Nebi kelimesi geçen ayetler ise özel yaşamındaki hükümlerden bahseder. Yani Resul ayet verir Nebi hadis söyler.Örneğin “Ey nebi! Allahın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine haram kılıyorsun, eşlerinin hatırını gözeterek. Allah gafurdur rahimdir. [66/Tahrim 1] ayetinde peygamberimiz özel hayatında bir hüküm koymuş ve inen ayetle yanlış yaptığını fark etmiştir.
Diğer örnek ise savaşı kazanmadan esir almaya başlama hatası olmuştur: "Hiç bir nebi için yeryüzünde kesin bir zafer kazanıncaya kadar esir alması yakışmaz. Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) ahireti istemektedir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir." [8/Enfâl Suresi 67]
Hz. Muhammed özel hayatında hata yaptığı zaman EY NEBİ diye hitap edilmiş, müslümanları ilgilendiren Allahın hükümleri geldiği zaman EY RESUL diye hitap edilmiştir. Nebi günlük hayatında da nebidir, ayetleri duyururken Resul olur. Tıpkı öğretmenin evdeyken de öğretmen olması ama okula gidince görevini yapması gibi.
Hz. Muhammed Kuran dışı sözlerini RESUL vasfıyla değil NEBİ vasfıyla söylemiştir. Hadisler "nebi dedi ki" diye başlamalıdır, eğer "Resul dedi ki" denirse filanca ayeti okudu anlamına gelir. Sünnilik şiilik gibi yollar NEBİ ve RESUL farkı da bilmedikleri için rivayetleri Resule isnad ederler, halbuki nebiye isnad edilmelidir çünkü Nebi kendi fikirlerini söyler, Resul ayet söyler. Bu konuyu anlamak bizi zanna dayalı rivayetleri resule isnad edip vahiy ilan etmekten ve yeni kutsal kitaplar uydurmaktan kurtaracaktır. Günümüzde ben sünniyim diyenler nebi ve resul farkını bilmediği için zanna dayalı rivayetleri ikinci vahiy ilan etmişler ve kendilerine yeni kutsal kitaplar edinmişlerdir.
Soru 6: Kuranın namaz kılın emrinde hiçbir surede rekat sayısı verilmez. Kıraat sırası ve vakit detayı da verilmez. Bu pratik sence hangi kaynaklarla tamamlanmıştır?
Cevabımız: Kuranda namaz detayı yok denilen şeylerin var olduğunu görüyoruz.A) Rekat sayısı: Namaz rekatları hakkında sabahın farzı 2, öğlenin farzı 4, ikindinin farzı 4, akşamın farzı 3, yatsının farzı 4 şeklinde sayılmamıştır. Bu sayılar uygulamalı sünnet ile gelmiştir.
Rekatla ilgili detay korku halinde namazı kısaltmak ve cephede sırayla tek rekatlı namaz kılmaktır. Cephede 1 rekatlı namaz kılan peygamberimiz güvenli bölgeye ulaşınca daha uzun kılmıştır. (4:10-103 ayetler)
Namazla ilgili bilmemiz gereken diğer detay ise namazın Hz. Muhammed ile başlamamış, ilk insanla başlamış olmasıdır. Hz. Adem de bizim gibi kıyam, ruku, secde ederek namaz kılmıştır, Hz İbrahim de, Yakup da Yusuf da, İsa da, Musa da... Bütün peygamberler herkesin bildiği namazı kılmıştır.
Hatta bir dönem kıble değiştirilmiş, Kudüse dönerek Yahudilerle birlikte namaz kılınmış, kıble tekrar kabe olunca kimin son nebiyi kabul ettiği ortaya çıkmıştır. (2:142-145) Peygamberimizin Mescidi Aksayı kıble edinerek Yahudilerle birlikte namaz kılması, Kuran yetmez diyen kesim tarafından pek dile getirilmez çünkü bunu anlatırlarsa geçmiş ümmetlerin de namazı bildiği ortaya çıkacak ve Kuran yeterse bana namazı göster demekten çekineceklerdir.
Kuranı yetersiz gösterenler “Kuranda rekat sayısı bile yok, zekat miktarı bile yok, hadis kitaplarına muhtacız, Kuran detaylı değildir genel konuları anlatır teferruatı hadisler anlatır, kütübi sitede uydurma hadis yoktur, Buhari ve Müslim Kuran gibi sahihtir” derler lakin muhtacız dedikleri hadis kitaplarında; kertenkele öldürene 100 sevap var çünkü Hz İbrahimi yakmak istedi, Recm ayetini keçi yedi ama hükmü devam ediyor ileride kuranda recm bulamıyoruz diyenler çıkacak, Sahabeler savaş esiri kadınlara tecavüz ederken azil yapardı… diyen iğrenç iftiralar sahih olarak sunulmuştur. Bir rekat sayısı yok diye, zekat miktarı yok diye neden bu hurafelere de iman edelim de müfteri olalım değil mi?
B) Kıraat Sırası: Namazda okunan surelerin bir sırası yoktur ve isteyen istediği ayeti okuyabilir. Örneğin içiniz sıkılıyorsa İnşirah suresini okuyarak rahatlayabilirsiniz. Rızkınız daraldıysa “Allah rızkı dilediğine daraltır dilediğine genişletir” (39:52) ayetini okuyarak namaz kılabilirsiniz. Evlenmek istiyorsanız “Rabbim beni tek başıma bırakma” (21:89) ayetini okuyarak namaz kılabilirsiniz. Kafirlere galip gelmek için Fetih suresini okuyarak namaz kılabilirsiniz.
Kıraat sırası diye namaz öğreniyorum kitaplarında geçenler ise Kuranın sonundaki kısa surelerdir, ezberlenmesi kolay olur diye çocuklara yaz Kuran kursunda öğretilmektedir. Gerçekte ise kıraat sırası yoktur ve “Kurandan kolayınıza geleni okuyun (73:20), namazda sesini fazla yükseltme fazla kısma da” (17:110) emrine uyarak kılabiliriz. Namazda ne okuyacağımız ve ses tonu ayarımız bile vardır.
Namazda ses tonuyla ilgili bir hatırlatma: Sünni mezhepler Öğlen ve İkindi namazının farzını kılarken sessizce dikilriler, Hanefiler imama uydum deyip sadece subhaneke okurlar, diğerleri ise hoca içinden okuyor biz de içimizden okumalıyız deyip Fatiha ve zammı sure de okurlar. Gerekçe olarak da peygamberimiz mekkede namaz kılarken müşriklerin duymasını istemiyordu derler. Lakin medineye hicret edince ve mekkenin fethi ile bu korku artık kalmamış, sessiz okuma gerekçesi ortadan kalkmıştır. Neden halen sessizce dikilinmektedir? Hem de namazda sesini kısma ayetine rağmen.
C) Vakit: Kuranda namaz vakti detayı da vardır. Günde 5 vakite işaret eden “Ekımıs salate : Namazı ikame edin” diyerek başlayan ayetler bize vakitlerden bahsetmiştir.
Namazı kıl, güneşin batıya yönelmesinden gecenin kararmasına kadar. Ve fecr okuması, şüphesiz fecr okuması şahitlidir. [17/İsra Suresi 78]
Güneşin batıya kayması öğlen namazı vaktidir, Fecr okuması ise güneş doğmadan önce ufuk çizgisindeki kızıllıktır ve sabah namazı vaktidir.
Namazı kıl, gündüzün iki tarafında ve geceden yakın zamanlarda. Şüphesiz iyilikler kötülükleri giderir. Bu zikredenler için bir zikirdir. [11/Hud Suresi 114]
Gündüzün iki tarafı öğlen ve ikindi vaktidir. Geceye yakın zamanlar ise akşam, yatsı ve sabah namazı vaktidir. Bu iki ayetten 5 vakit namaz çıkmaktadır. Takvalı olmak isteyenler Teheccüd gece namazı da kılabilirler ki bu peygamberimizin güzel örnekliğinde vardır. Geceleri ibadete kalkarak makamı mahmuda ulaşmıştır.
Gecenin bir kısmında sana özel nafile olarak teheccüde kalk. Umulur ki rabbin seni övülmüş makama ulaştırır. (17/İsrâ Suresi 79)
Soru 7: Allahımız hz peygambere sadece vahyi iletme görevi verdiyse neden “sana kitabı ve hikmeti indirdik” diyerek hikmeti ayrı vurgular?
Cevabımız: Hikmet bilgelik demektir, Kuranın içindeki bilgiler insanı geliştirir ve takva derecesine göre hikmetli konuşan birisi haline getirir.İsra suresinde günahlardan sakınıp güzel huylu olmak sayıldıktan sonra bunların hikmet olduğu söylenir. (İsra 31-39 ayetler) Bu şekilde takvalı yaşayınca bağlantılı ayetler daha iyi fark edilir ve Allah hikmet vermiş olur yani hikmet layık olana verilen anlama fıkhetme yeteneğidir.
(Allah) hikmeti dilediği kişiye verir. Kime hikmet verilmişse böylece ona çok hayır verilmiştir. Akıl sahiplerinden başkası tezekkür edemez. [2/Bakara 269]
Kuranı kerim öyle bir kitaptır ki takvalı insanlar tefekkür edince imanı artmaktadır, inkarcı günahkar insanlar okuyunca ise kibri ve küfrü artmaktadır. Herkes Allaha teslim olma derecesi ve günahtan sakınma derecesine göre farklı derinlikte anlayacaktır.
Örneğin Hz. Yusuf kadınların zina davetinden kaçıp zindanı tercih edince rüya yorumlama ilmi artmıştır, Hz. İbrahim Allah için oğlundan vaz geçmeyi göze alınca Halilullah olmuştur. Hz. Muhammed gece namazına kalkarak makamı mahmuda ulaşmıştır. İşte bu peygamberlerin ulaştığı manevi derecenin yarısına bile gelebilirsek Kuranı çok daha iyi anlamaya başlarız ve “Allah hikmeti dilediğine (layık olana) verir” ayetine mazhar oluruz.
Peygamberimiz de Kurandaki hikmete nail olmuştur ve hadislerin Kurandan çıkan hikmetli sözler olması gerekir. Lakin hadis kitaplarına baktığımızda sadece hikmetli sözler değil iftiralar da görmekteyiz, Kuran müslümanları bu hurafeleri görebilirken ben sünniyim diyenler görememektedir çünkü çocukluktan beri "büyük alimler bunlara inanmış, ben kimim eleştirel bakacağım, din akıl değil nakildir, alimler ne nakletmişse hepsine iman etmeliyim, benim aklım ermez" diyerek kendini küçümsemiştir.
Halbuki düşünmeye başlasa aklı erecektir, at yarışına aklı ererken, siyasete aklı ererken, araba modellerine aklı ererken, futbolcuların hayatına aklı ererken neden dine aklım ermez derler? Çünkü Kuranı anladığı dilde okuyup dinini kaynağından öğrenmemiştir. Zihnini vahiyle muhatap etmemiştir, kıyaslama yapacağı bir temel oluşmamıştır, kulaktan dolma taklidi imanla yaşamıştır.
Peygamberimizin Kurandan çıkardığı hikmetli söze örnek olarak "Köpek dişi olan memeliler ve pençesi olan kuşlar yenmez" [Müslim: Sayd 3 (1780)] demesi örnek verilebilir, nitekim bütün Kuranı okuduğumuz zaman etçillerin değil otçulların yendiği, eğitimli köpekle ava gidildiğini, yememiz için enam cinsi yaratıldığı görülmektedir. Bu hikmetli hadis Kurana uygundur ve bazı Kuran müslümanlarının ulaşamadığı hikmettir. Bu bazı Kuran müslümanları "4 haramdan başka haram sayılmıyor, köpek yiyen çinlilere kızamayız" diyerek ilgili bütün ayetleri okumadan sonuca varmışlardır ve hikmete ulaşamamışlardır. (Bak: Eti yenen ve yenmeyen hayvanlar)
Soru 8: Kuran hazreti peygamberi en güzel örnek yani üsvetun hasena olarak tanımlarken bu örneklik yalnızca Kuranın okunması üzerinde mi anlaşılır?
Cevabımız: Peygamberimizin güzel örnekliği 23 yılda inen ayetlerde anlatılır. Sana şunu diyorlar deki, sana şunu soruyorlar deki diyerek başlayan ayetler bir nevi peygamber hadisidir çünkü onun ağzından çıkmıştır.Ayrıca Hz İbrahim için de güzel örnek (60:4) diye bahsedilir. İbrahim aleyhisselamın güzel örnekliğini nerede arayacağız? Onun anlatıldığı ayetlerde arayacağız ve şunu göreceğiz: Hz. İbrahim müşrik kavimle dostluk kurmamıştır, onlar tevhide dönene kadar samimi olmamıştır. Ayrıca düşünerek Allahı bulmuştur; güneşe, aya, putlara tapmamıştır. Putperest bir kavmin içinde büyük bir zeka ve cesaret göstererek putların büyüğünü kırmıştır, suçlamalar kendisine yöneltilince ise “şu büyük puta sorun da konuşabiliyorsa kimin yaptığını size haber versin” (21:63) diyerek müşrikleri akletmeye davet etmiştir. Halk düşünmeye başlayıp aklını kullanacakken müşriklerin ileri gelenleri ise dinimiz elden gidiyor diyerek onu ateşe atmaya karar vermiştir. Sonuçta ateş ibrahimi yakmamıştır. Tüm bunları Kurandan öğreniriz ve güzel örnek olarak ibret alırız.
İbrahimde güzel örnek vardır ayetini gören hadisçi mezhepçi insanlar neden İbrahimin güzel örnekliğini hadislerde aramazlar? Lakin Hz Muhammedin güzel örnekliğini hadislerde ararlar?
Soru 9: Kuran yeter anlayışıyla sünneti red etmek, Allahın resulünü sadece postacıya indirgemek anlamına gelmez mi?
Cevabımız: Yazı boyunca gördük ki Kurana uymak peygamber sünnetidir. Kuran namaz kılın der peygamberimiz namaz kılar, Kuran oruç tutun der peygamberimiz oruç tutar, Kuran kurban kesin der peygamberimiz kurban keser vb. Allah bir ayet indirir ve peygamberimiz onu uygular. Böylece Kurana uymak peygamber sünneti olur.Peygamberimiz adına yazılmış çizilmiş hadislere mezheplere sünnet diyeceksek o zaman uydurma hadislere de sünnet demiş oluruz ve yalan hadisler ile hem halkı cahil bırakmış hem de dini tahrif etmiş oluruz.
Esir kadınlara tecavüz ederken azil yapma iftirası sırf Buharide geçiyor diye sahih sünnet mi diyeceğiz? Bu iftiradan sahabeleri ve peygamberimizi tenzih etmeyecek miyiz? Veya Kurana ilave yapmak isteyenlerin uydurduğu “Recm ayeti vardı keçi yedi, ömer korktu ekleyemedi, hükmü devam ediyor, ileride Kuranda recm bulamıyoruz diyenler çıkacak” iftirasına sünnet mi diyeceğiz? Keçinin yemesiyle Kuranın tahribata uğradığını söyleyen iftiraları sırf kütübi sittede geçiyor diye peygamber sünneti olarak mı göreceğiz?
Peygamber sünnetini evvela Kuranda aramak gerekir, aksi halde onun adına söylenen şeyler ile zanna dayalı iman etmiş oluruz. Delile dayalı iman etmek için peygamber sünnetini önce ayetlerde aramalıyız ki peygamber adına iddia edilen şeyleri Kurana arz ederek cevaplayabilelim ve doğruyu eğriyi ayırt edebilelim. Tıpkı Ebu Hanife’nin “Allahın nebisi Allahın kitabına ters konuşmaz, ters konuşan Allahın nebisi olamaz” demesi gibi bu bakış açısına sahip olmak gerekir.
Soru 10: Eğer hadisler dinin kaynağı değilse sahabe ve tabiin nesli neden bu sözleri toparlamak için ömürlerini harcadılar?
Cevabımız: Sahabelerin hadis toparlama çabasına girdiğine dair delilden çok 4 halifenin hadisleri yaktığına dair delil vardır. İslam tarihi kitapları Hz. Ömerin hadisleri yaktırdığını söyler.Ömer bin Hattab zamanında hadisler çoğaldı, insanlara onları getirmelerini söyledi, getirdiklerinde ise onların yakılmasını emretti. Sonra da "Bunlar kitap ehlinin Mişnası gibi Müslümanların Mişnası'dır" dedi. [İbni Sad Tabakat, Cilt 7, Sayfa 201, Siyer Yayınları]
Bunu yapmasındaki amaç Kuran ayetleri ile karışmasını önlemek için midir yoksa “kitap ehli hadis kitapları yazıp kutsal kitaptan uzaklaştı, siz de hadis kitapları yazıp kutsal kitaptan uzaklaşmayın” diye midir?
Aslında sahabelerin hadis yazmış olması, 200 yıl sonra hadis yazılmasından daha sağlam olacaktı ve hepsi Kurana uygun olacaktı, lakin 4 halifenin hadis yazdırmamış olmasının bir hikmeti de hadis yazma kültürü yayılırsa Müslümanlar Kurandan uzaklaşır korkusudur, rivayetler sahih mi uydurma mı diye kafa yormaya başlamasınlar, insanların aklında sadece ayetler olsun mantığıdır.
Buhari ve Müslimin doğum tarihine bakıldığında büyüyüp hadis toplamaya başlamaları 200 yıl sonrayı bulmuştur. Aradan geçen bunca yılda Müslümanlar ne okuyup İslamı öğrenmiştir? Buharinin babası ne okuyarak İslamı öğrenmiştir, ne okuyarak Müslüman olmuştur? Yani Kuran okumak islamın temellerini ve detaylarını öğrenmek için yeterlidir. Karşımıza sunulan hadis kitapları ise 800'lü yıllarda yaşayan insanların İslam algısını öğrenmek için ümmi olmayan (kutsal kitabı iyi bilenler) tarafından okunması munasip olan, halkın uzak durması gereken kitaplardır. Kuranın Türkçesini okumamış insanlar hadis kitaplarından uzak durmalıdır çünkü ilim sahibi değillerdir, doğruyu eğriyi mukayese edecek bilgi birikimi oluşmamıştır.
Kuran okumak demişken şunu da unutmayalım: Kuran arap toplumuna Arapça olarak inmiştir. Sahabeler Arapça Kuran ezberleyince anlayarak ezberlemiştir. Bizler de hafız olmak istiyorsak Arapçasını ezberlediğimiz gibi Türkçesini de ezberlemeliyiz ki anlayarak okumuş olalım ve USB belleğin içine Arapça Kuran kopyalamaktan farkımız olsun.
Soru 11: Sünnet yoksa İslamın yaşanılabilir bir model olarak topluma aktarılması hangi pratikle sağlanabilir?
Cevabımız: Sünnet kelimesi Kuranda Sünnetullah: Allahın sünneti olarak geçer. Peygamberin sünneti ise Kurana uyarak hayatını şekillendirmesidir, inen ayetlere göre yönetmesidir. Peygamberin sünneti Kurana uymaktır.Örneğin faizi bırakın ayetleri inince tefecilik yasaklanmış ve alınan altın borcu kadarı geri ödenmiş, zekat ayetleri inince karşılıksız yardımlaşma yaygınlaşmış, bundan sonra hırsızın elini kesin ayeti inince de fıtratı bozuk kişilerin elini kesmiştir.
Aynı şekilde zina çok kötü bir yoldur ayeti inince insanlar evlenmeye teşvik edilmiş, 4 eşe kadar ruhsat verilmiş, nikah dışı birliktelik yaparken yakalanan kadın ve erkeklere toplum önünde 100 kırbaç vurularak rencide edilmiştir.
Aynı şekilde namaz kılın oruç tutun deyince bugün kıldığımız gibi namaz kılmışlar oruç tutmuşlardır ve Mekkeli müşrikler “namaz nedir, oruç nedir” dememiştir çünkü ilk insandan beri bilinen şeylerdir, İslam dini M.S 610 yılında gelmemiştir, her peygamber İslamı öğretmiştir. Hz. İbrahim ise Nuh tufanı ile yeri kaybolan kâbenin temellerini bulup yeniden inşa etmiş ve ibadet usullerini öğrenmiştir.(2:127-129) O günden beri namaz, oruç, hac aynı şekilde nesilden nesile devam eder.
Her peygamber aynı şeyleri öğretmiştir, halk ise her seferinde indirilmiş dini uydurulmuş dine çevirmiştir. Hz Musa'nın getirdiği islam yahudiliğe dönüşmüş, Hz İsanın getirdiği islam Hristiyanlığa dönüşmüş, Hz Muhammedin getirdiği islam ise sünniliğe şiiliğe dönüşmüştür. İblis ve Ordusu her seferinde insanları kutsal kitaptan uzaklaştırmayı ve başka kutsal kitaplar uydurup dindarları saptırmayı başarmıştır.
Mekkeli müşriklerin bile hac yapmayı bildiği ve haram ayların sırasını değiştirdikleri (9:37) düşünüldüğünde Kuranda yok denilen şeylerin herkesçe bilindiği için olmadığı anlaşılır. Ayrıca bu herkesçe bilinen şeyleri farklı kaynaklardan okumakta sakınca yoktur. Kuran müslümanı olmak kişiyi sadece Kuran okumakla sınırlandırmaz, önce Kuran okumakla ve zihnini ayetlerle süslemekle şereflendirir. Bu sayede nebi dedi ki diye önümüze koyulan şeyleri Kurana arz etme, doğruyu eğriyi ayırt etme yeteneği ortaya çıkar.
Soru 12: Hz Muhammed’in veda hutbesi hadis kaynaklarından alınmıştır. O zaman bahsedilen veda hutbesi de mi güvenilmezdir?
Cevabımız: Veda hutbesi gibi yüz bin kişinin dinlediği bir konuşmada bile 3 farklı versiyon vardır. Birinci versiyonda "size Kuran bırakıyorum" demektedir ki bu Buhari'de geçmesine rağmen sünniler tarafından gizlenir. İkinci versiyonda "Size Kuran ve Sünnet bırakıyorum" der ki bu kütübi sittede geçmez, maliki mezhebinin hadis kitabında geçer. Üçüncü versiyonda "size Kuran ve ehli beytimi bırakıyorum" denir. Yani hadis sünnet mezhep lafını dilinden düşürmeyenler, 3 farklı versiyondan dilediğini seçmekte ve diğerlerini görmezden gelmektedir.Versiyon 1: ...Müminler! Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allahın kitabı Kurandır... [Buhari, Kitabul Hac, Bab 134, cilt 4, sayfa 127 (1648), Ötüken Neşriyat]
Versiyon 2: Size iki şey brakyorum. Bunlara sımsıkı bağlandığınız sürece, asla doğru yoldan sapmayacaksınız. Bunlar Allah'n kitabı ve Peygamberinin sünnetidir." [Malik, Muvatta, Cilt 4, Sayfa 246, Beyan Yayınları]
Versiyon 3: Ey insanlar! Size iki şey bırakıyorum, onlara uyarsanız asla sapıtmazsınız. Allah'ın kitabı ve yakınlarım olan ehli beytim. (Tirmizi, 50 Menakıb, Bab 32, No 3786, cilt 3, sayfa 304, Konya Kitapçılık)
Soru 13: Kuranda hırsızın elinin kesilmesinden bahseder, böyle bir emri vardır. Ama bunun nasıl uygulanacağını ancak hadislerle bilebiliriz, şimdi hadisler olmadan bir kişinin elinin neden kesileceğini ya da ne sebepten dolayı kesileceğini ya da nasıl kesileceğini nereden bileceğiz?
Cevabımız: Hırsızın elini kesin emri, faiz yasaklandıktan ve zekat yaygınlaştıktan sonra verilmiştir. Demek ki hırsızlığı meslek edinenlere ceza olarak uygun görülmüştür.Bir de Yusufu gören kadınlar meyve yerine ellerini kestiler (12:31) ayeti vardır ki bu da el kesmenin bıçakla yarmak olduğuna, eline bir işaret bırakılarak bu kişi hırsızlığa yeltendi diye damgalamaya, kalıcı iz bırakarak hırsızlığın kötü olduğunu hatırlamasına işaret etmektedir.
“Bu öyle bir kitaptır ki hakim ve habir olan tarafından etraflıca açıklanmıştır” (11:1) ayetinde bahsedilen Kuranı Kuranla anlama metoduna göre hırsızın baş parmağı ile işaret parmağı arasını yarıp hırsızlık yaptı damgası oluşturmak, bir daha kullanılmamak üzere elini bilekten koparıp atmaktan daha mantıklıdır ki hırsızlık yapan kişi belki de tövbe edip bir daha yapmayacaktır, koparıp atıldığında ise ömür boyunca elsiz kalacak ve günlük işlerini yaparken zorlanacaktır.
Hadislere bakınca da el kesmenin nasıl olduğu anlaşılmaz. Örneğin bir adam 4 kere hırsızlık yapmış, her seferinde eli kesilmiştir, 5.kez hırsızlık yapınca öldürülmüştür. [Ebu Davud 4410] Bir adamın 4 tane eli mi vardır ki 4 kez el kesme cezası uygulansın, bu adam ahtapot gibi çok kollu mudur?
Diğer hadislerde; Miğfer, urgan çalanın eli kesilir [Buhari 6644, Müslim 1687/7] Zırh kalkan çalanın eli kesilir [Buhari 6651, Müslim 1685/5] Kendi kızım hırsızlık yapsaydı onun da elini keserdim [Nesei 4906] der, “Hırsızın eli, dörtte bir dinar veya daha fazla kıymette mal çaldığı zaman kesilir!” [Buhari 6650, Müslim 1684/1] der.
Soru 14: Hadisler uydurma ise bunca alim binlerce yıl boyunca neden uydurma bir söz dizesini ilim diye incelemiş olsun.
Cevabımız: Hadisler zanna dayalı rivayetlerdir, doğru da olabilir yanlış da olabilir. Filanca kişi filancadan duydum demiş, o da falancadan duymuş, o da fulancadan duymuş, o da sahabeden duymuş diye arada dört beş kişi sayılır ve konu anlatılır. Dilden dile dolaşan söylentiler yazılmıştır, söylentiler ise %100 sahih olamaz. En mantıklı en Kurana uygun hadis bile %90 sahih olabilir çünkü İslamı iyi bilen birisi de söylemiş olabilir ve peygambere isnad edilmiş olabilir. Ayrıca en mantıksız en Kurana zıt rivayetler bile senedi sağlam sahih damgasıyla sunulmuş olabilir. Şu halde hadisleri sadece sened zinciri olarak değil manâ olarak incelemek daha doğru sonuca götürür.Örneğin bir adam çıkıp “ben peygamberi ayakta işerken gördüm” dese, başka bir adam ise “peygamber hiçbir zaman ayakta işemedi” dese ve ikisini de Ebu Hureyre nakletmiş olsa, birbirini yalanlayan bu iki rivayetten hangisi sahih olurdu? Ayakta işemek üzerine sıçratmak olacağı için ve necasetten tahareti bozacağı için “ayakta işemedi” diyen daha sahih olacaktır. Diğeri ise daha zayıf olacaktır ve sened zincirinin sağlam olması bir işe yaramayacaktır. Sünni hocalar ise her ikisi de hadis kitaplarında geçmesine rağmen birini kabul edecek diğerini sohbetlerinde hiç anlatmayacaklardır. Aslında hadis inkârcılığını hocalar da yapmaktadır.
Bunca alim boşuna mı inandı konusuna gelecek olursak, bir şeyi din adamlarının yıllarca savunmuş olması onu hak yapmaz. Örneğin Mekkeli Müşrikler de peygamberimize “Ey Muhammed, babalarımız bunca yıl evliya ruhlarının heykelini yapıp onlardan medet umdu, şimdi sen gelmişsin ruhları aracı edinmeyin sadece Allaha dua edin diyorsun, O kadar alim ulema yanlış bildi de sen mi doğrusunu getirdin” demişlerdi. Bunun üzerine şu ayet inmişti:
“Onlara Allah'ın indirdiğine uyun denilince "Hayır, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (aile büyüklerimizden öğrendiğimiz dine) uyarız" derler. Ataları birşey düşünmeyen ve yanlış yolda olsalar bile mi?” (2/ Bakara 170)
Ayrıca şunu da düşünelim: Bir Kuran Müslümanı İranda doğmuş olsaydı ailesi şii olduğu için ve din adamları da şii olduğu için ona “Kuran müslümanı olmak sapıklıktır, bunca şii uleması bilemedi sen mi bildin, neden şii hadislerine inanmıyorsun, bunca ulema yüzlerce yıldır boşuna mı uğraştı” diyeceklerdi. Doğduğu bölgedeki inancı kabul etmediği için yoldan çıkmakla itham edilecekti. Aynı şekilde Avrupada, Amerikada doğmuş olsaydı “İsa tanrıdır, neden elçi olduğunu söylüyorsun, bunca rahip bunca papaz bilemedi sen mi bildin, bunca ruhban boşuna mı uğraştı” diyeceklerdi. Yani bir şeyi din adamlarının yüzlerce yıldır savunuş olması onu hak yapmaz.
El haqqu min rabbike Fe la tekunenne minel mumterin: Hak rabbinden (gelen ayetler)dir, öyleyse kuşku duyanlardan olma. (2/Bakara 286)
Soru 15: Tarihimiz boyunca hadisleri kabul eden Müslümanların oluşturduğu İslam medeniyetlerini inkâr etmek, bu medeniyetin temelini red etmek anlamına gelmez mi?
Cevabımız: Hadisleri kabul eden Müslümanların kurduğu medeniyetleri inkar eden kimse yoktur, rivayetleri kabul edenler de devlet kurabilir lakin her şeyiyle doğru yönetmek mümkün olmaz.Örneğin hadisleri kabul eden bir İslam medeniyeti olan Osmanlı Devleti her şeyiyle doğru mudur? Kardeş katlini hangi hadisten hangi ayetten öğrenmişlerdir? Seçim sandığı koyarak yönetici seçmek yerine babadan oğla geçen saltanatı tercih ettikleri için “ileride çocuklar taht kavgası yapmasın, en iyisi çocukken denize atalım” demişlerdir. Bu davranışları Firavunun “Bir rüya gördüm ki erkek bebeklerden birisi beni tahtımdan ediyor, en iyisi erkek bebekleri boğdurayım da büyüyünce beni indirmesin” demesiyle aynı şey değil midir? Demek ki hadisleri kabul etmekle İslam medeniyeti kurup devleti doğru yönetmek arasında bağ yoktur.
Ayrıca Hadislerin hepsini kabul eden bir İslam devleti; Yahudilikteki recmi de savunacaktır, savaş esirlerine tecavüz de edecektir, köle edinip işlerini yaptıracaktır, cariye edinip gününü gün edinecektir yani İslamın kaldırdığı şeyleri geri getirecektir.
İslamın kaldırdığı şeyler hadis mezhep hükümleri olarak geri getirilmiştir. Hadis mezhep hükümleri, Muaviye ve oğlu Yezid zamanında ortaya çıkmıştır. Peygamberimizin torunu Hz Hüseyini kerbela’da şehit edenler, halifeliği babadan oğula geçen bir saltanata çevirince İslamı kendi emellerine alet etmişler ve köleci cariyeci zihniyeti geri getirip dini tahrif etmişlerdir. Bugün Sünnilik olarak karşımıza çıkan uydurma hadisler ve mezhepler, mekkenin fethi ile Müslüman olmuş gibi davranan Ebu Sufyanın oğlu Muaviye zamanında oluşturulmuştur.
Soru 16: Kuranın indiği dönemdeki Araplar birçok ayeti anlamakta zorlanıyorlardı, Hz Muhammed bu ayetleri sence nasıl açıkladı?
Cevabımız: “Müteşabih ayetler vardır onun tevilini Allahtan başkası bilmez” (3/Âl-i İmrân Suresi 7) ayetine göre kimsenin anlayamadığı ayetler de vardır.Bilim ilerledikçe keşfedilecek olan şeyler ileriki zamanlarda anlaşılmıştır. Örneğin dağların bulutlar gibi hareket etmesi (27:88), anne karnında bebeğin 3 karanlık içinde olması (39:6), nutfeden alaka olması, alakanın bir çiğnem ete dönüşmesi, kemikler oluşması kemiklere et giydirilmesi şeklinde devam eden bebek gelişim aşamaları (23:14) bilim ilerleyince anlaşılmıştır.
1400 yıl önce kim bilebilirdi ki sperm hücrelerinden bir tanesi yumurtaya girip bir çiğnem et oluşturuyor ve kemikler oluşuyor? Bunlar 1400 yıl önce müteşabih idi ve günümüzde tıp geliştikçe anlaşıldı. Demek ki fen bilimleri geliştikçe Kuranın bazı ayetleri daha iyi anlaşılacaktır. İleride yaşayacak insanlara bilimsel mucize sunmaya devam edecektir.
Soru 17: Kuranda zekat verilmesi emredilir ama oranı belirtilmez. Bugün bildiğimiz oranlar kırkta bir yani %2.5 hadislerden geliyor, günümüzde buna göre hareket ediyoruz. Bu bir örnekti, el kesilmesi diğer örnekti, bunları nasıl açıklarsın.
Cevabımız: Kuranda mahsülü hasat edince fakirlerin hakkını vermekten bahsedilir. (6:141)Ayrıca ihtiyacımız olmayan şeylerden dilediğimiz kadarını vermeyi de "sana ne infak edeceğini soruyorlar, deki: afv / vaz geçebildiğiniz kadar" (2:219) ayetinden öğreniriz. “Ne çok cimri ol ne çok eli açık ol” (17:29) ayetinden ise yine ihtiyaçtan fazlasını vermeyi öğreniriz.
Bir oran verilmemiş olması herkesin sevap beklentisine göre davranması gerektiği içindir. Çok sevap uman %10 verir, sadece görevini yapmak isteyen kırkta bir yani %2.5 verir. Bu kırkta bir oran Kuranda muhkem ayet olarak geçmez lakin peygamberimize isnad edilir.
Eğer peygamberimiz kırkta bir demiş ise bunu en cimri adam için söylemiş olmalıdır ve şu yöntemi kullanarak bulmuş olması bir ihtimaldir. Ganimetlerin beşte biri yani yüzde yirmisi Allahın diyen ayeti (8:41) sadakalar şu sekiz zumreye (9:60) diyen ayete bölerek 20/8=2,5 bulmuş olabilir.
Soru 18: Eğer her şey Kuranda varsa hacda şeytan taşlamayı, tavafın kaçdefa yapılacağını, Kurban kesme zamanını Kurandan bana gösterebilir misin?
Cevabımız: Kuranda her şeyin var olması Kuran Müslümanlarının bir iddiası değil, bizzat Allahın sözüdür. "..Bugün dininizi Kemal'e erdirdim "(5:3) "..Sana herşeyi açıklayan kitap indirdim.." (16:89) "Ayrıntılı olarak indirdi" (6:114) "Ayrıntılı açıkladı" (11:1) "öğüt alın diye kolaylaştırdık" (54:22) "Kur'an'ı iyice düşünmezler mi" (47:24) "Fazla soru sormayın" (5:101-102) Rabbinizden size indirilene uyun" (7:3) "Kurandan sorguya çekileceksiniz" (43:44)Şu halde bu ayetlere iman edeceğiz ve Kuranın din hakkında yeterli bilgiyi verdiğine ikna olacağız. E o zaman "Rekat sayısı ve zekat miktarı, haram ayların isimleri ve tavaf sayısı neden yok" Neden yok en doğrusunu Allah bilir. Bu soruların ibadetlerin teferruatları olduğu görülmektedir.
İbadetlerin ana hatları Kuranda geçmektedir, diğer teferruatları ise peygamberimizin uygulamalı sünneti ile mutevatir gelenek olarak gelmiştir. Bu mutevatir geleneği öğrenmek için İslam ansiklopedisi okunabilir, İslam tarihi okuyabilir, siyer okuyabilir, hadis okuyabilir, mezheplerin ilmi tartışmalarına bakılabilir. Hatta dinler tarihi araştırılabilir ve kitap ehlinin nasıl namaz kıldığı ortaya çıkarılabilir, hatta fen bilimleri okunabilir ve Kurandaki bilimsel mucizeler ortaya çıkarılabilir. Kuranı en iyi anlayan ilimde ve bilimde ileri gidenler olacaktır.
İbadet teferruatlarını mutevatir sünnetten öğrenmek, Kuranın herşeyi açıklayan bir kitap oluşuna zeval getirmez çünkü zaten "Kıyam durun, ruku edin, secde edin, namazda sesini çok kısma, Kurandan kolayına geleni oku" gibi ana detaylar verilmiştir. Bu detaylar verilmeseydi o zaman herşeyi açıklayan kitap olmazdı.
İbadetlerin diğer detaylarının ayet olarak inmeme sebebi Hz İbrahimden beri (2:128) biliniyor oluşu olabilir. Mekkeli müşrikler haram ayların sırasını bozmaya yeltenince bir ayet inmiştir (9:37). Demek ki putçular bile rekat sayılarını biliyordu, kâbeyi tavaf etmeyi biliyordu (2:125), safa merve arasında say etmeyi biliyordu (2:158), Arafata çıkıyordu müzdelifeye iniyordu (2:198), gerdanlık takıp kâbeye kurban hediye ediyordu (5:2).
Peygamberimiz ise kâbeyi putlardan temizledi, Hz. İbrahim gibi sadece Allaha bağlanmayı, sadece Allahtan medet ummayı, sadece Allah'a dua etmeyi insanlığa hatırlattı. Günümüzde ise hurafeci tarikatçılar "Direk Allaha bağlanan şeytana bağlanır" diyerek mekkeli müşriklerin inancını geri getirmiş ve müritlerini şirke düşürmüşlerdir. (Bak: Cübbeli Ahmet Hoca)
Tavafın 7 kere olmasının hikmeti; “sana tekrarlanan 7 ayeti verdik” (15:87) ayetinde bahsedilen Fatiha suresinin 7 ayet olması, “Üstünüze 7 sağlam gök bina ettik” (78:12) ayetinde 7 kat uzaydan bahsedilmesi, “7 deniz daha olsa Allahın kelimeleri tükenmez” (31:27) ayetinde 7 denizin mürekkep olması, gök kuşağında 7 renk olması gibi 7 özel bir sayıdır ve kâbe 7 kez tavaf edilerek her tavafta farklı gök katına çıkmak temsil edilir.
Ayrıca kaç kere tavaf yapılıyor diye hadislere baksak 4 kere tavaf ederdi diyen rivayet de vardır ve Buharide geçmesine rağmen 7 kere tavaf ederdi diyen rivayetler kabul edilir. Demek ki hadisçiler de Buharide geçmesine rağmen bazı rivayetleri kabul etmiyorlar, onların değimiyle hadis inkarcılığı yapıyorlar. Biz şu rivayet şu ayete zıt dediğimiz zaman hadis inkarcısı zıkndık oluyoruz fakat kendileri istedikleri rivayetleri seçip alınca hadis inkarcısı olmuyorlar ne hikmetse.
"Peygamber beyti ilk tavaf ettiği zaman ilk üç dolaşmayı koşar, dördüncü dolaşmayı yürürdü. Safa ile merve arasında dolaştığı zaman da vadinin karnında yine koşardı. [Buhari: Kitabul Hac, Bab 63, no 98, cilt 4, sayfa 28, Ötüken Neşriyat]
Soru 19: Peygamberimizin ahlakı Kurandı diyorsun, peki bu ahlak hangi davranış örüntüleriyle somutlaştı, nerede kayıtlı?
Cevabımız: Peygamberimizin güzel ahlakı yine Kuranda mevcuttur. Örneğin “Allahtan bir rahmet sebebiyle sen onlara yumuşak davrandın, sert davransan dağılıp giderlerdi” (3:159) ayetinden yumuşak huylu olduğunu anlarız.Veya putçuların liderlerine din anlatacağım diye kendini paralarken bir körün öğrenmek için gelmesini umursamamayıp yüzünü ekşitmesi üzerine eleştiren ayet indiğini (80:1-10) ve artık insan ayırmadan sadece öğrenmek isteyenlere vakit ayırdığını anlarız.
Soru 20: Eğer sünnet yoksa ümmetin ortak dini hafızası nasıl şekillenecek, herkes kendi bireysel anlayışıyla mı yaşamalı?
Cevabımız: Sünnet yok demek ile “uydurma hadisler var rivayetleri Kurana arz edin temkinli okuyun, iftiraları peygambere ve sahabelere isnad etmeyin” demek farklı şeylerdir. Bütün hadisleri çöpe atanlar ile Kurana uygun hadisleri seçebilenler farklıdır.Herkes bireysel anlayışına göre mi yaşamalı sorusu ise şöyle cevaplanabilir. Kuranı Allah açıklamıştır (11:1-2), ikişerli bağlantılı ayetler birbirini açıklar (39:23), bir ayete bakıp hüküm çıkarılmaz. Kişi sadece bir ayete bakıp ben böyle anlıyorum derse yanlış anlamış olabilir.
Yanlış anlam çıkarmaya bir örnek; enam cinsi çiftlik hayvanlarının yememiz için özel yaratıldığını, köpeğin avcılık için yetiştirildiğini, cennette canımızın çektiği kuş etleri olacağını görmezden gelerek “4 haram var, köpek yiyen Çinlilere kızamayız” demeleridir. Halbuki tarih boyunca bütün peygamberler etçilleri değil otçulları yemiştir ve ümmetine temiz şeyleri yemeyi öğretmiştir. Yani kurt, sırtlan, tilki, kedi, köpek, ayı, aslan gibi yırtıcı memeli hayvanlar ile kartal, şahin, atmaca, baykuş gibi pençeli kuşlar hiçbir zaman yemek listesine girmemiştir. Buna rağmen 4 haram ayetine bakıp eksik sonuca varırlar. (Bak: Eti yenen ve yenmeyen hayvanlar)
Yanlış anlam çıkarmaya diğer örnek ise ismi lazım değil bir hocanın “salat destek demektir” diyerek namaz olmadığını, sosyal destekleşme olduğunu söylemesi, modern hurafecilik yapmış olmasıdır. Halbuki insandan insana salat, insandan Allaha salat, Allahtan insana salat gibi salatın çeşitleri olduğunu görememiştir çünkü layık olmadığı için hikmet (2:269) verilmemiştir. (Bak: Salat çeşitleri)
Soru 21: Hiçbir hadis mi doğru değil?
Cevabımız: Bir külliyatın içindeki her şeyin yanlış olması düşünülemez, bozuk saat bile günde 2 kere doğruyu gösterir. Hadislerdeki yanlışlar kendini belli etmektedir ve "Bize başka Kuran getir veya bunu değiştir" (10:15) diyenlerin uydurması olduğu anlaşılmaktadır. (Bak: Uydurma hadis örnekleri)Soru 22: Hadisler neden var, amaç ne?
Cevabımız: Peygamberimizin vefatından 200 yıl sonra binlerce hadis rivayet edilmiş ve yazılmış olması, rivayet edenler açısından peygamberin dinine hizmet olarak görülmüştür, iyi bir amaca hizmet ettiklerini düşünüp yazmışlardır.Hadis uyduranlar açısından kendi istedikleri şeyleri din yapabilme kolaylığı olmuştur. Örneğin; peygamber 6 yaşındaki çocukla evlendi 9 yaşında gerdeğe girdiler deyip pedofili evlilik yapmayı meşru kılmaya çalışmışlardır. Sahabeler savaş esiri kadınlara azil yapardı deyip esirlere tecavüzün önünü açmışlardır. Recm ayetini keçi yedi deyip yahudilik şeriatını islama eklemeye çalışmışlardır.
Müslümanlar açısından karmaşa ve bilgi kirliliği olmuştur, milyonlarca müslümanı Kuranla meşkul olmaktan alıkoymuştur, 5 kişiden nakledilen rivayetlerle vakit kaybedip Allahtan gelen ayetleri düşünmekten uzak kalmışlardır. Sonucunda ise Kurana zıt hükümleri peygambere ve sahabelere isnad edecek kadar cahil kalmışlarıdr, Kuran bilmeyen ümmi olmuşlardır.
4 halifenin yaktırdığı hadisler duruyor olsaydı hem daha az hem daha sahih hadisler ile karşılaşmış olacaktık. Günümüzde o kadar fazla hadis vardır ki sahabelerin bu hadislerden haberi bile yoktur. Örneğin sahabeler “ayeti keçi yedi Kuran eksildi ama hükmü devam ediyor, ileride Kuranda recm bulamıyoruz diyenler çıkacak” diyen hadislerden habersizdi, veya “kertenkele öldürene 100 sevap var çünkü hz ibrahim ateşe atılınca su taşımadı üfledi” hadisinden de haberleri yoktu. Sahabeler ne tahribatçı keçiyi biliyordu ne de tevhid düşmanı müşrik kertenkeleyi biliyordu.
Soru 23: Yüzyıllardır insanlar hadislerin varlığına iman etmişler ve bu şekilde hayatlarını şekillendirmişler, Sen de Kurancı birisi olarak şu ana kadar bunu hayatında yaşamış hayatına işlemiş insanlara “siz bu zamana kadar yanlış yaşadınız bunlar yanlıştır” mı demek istiyorsun?
Cevabımız: Bu zamana kadar herkes yanlıştı da siz mi doğrusunuz? sorusunun cevabı için mezheplerin “Mürtedin hükmü nedir” sorusuna verdiği cevaba bakılabilir. Sadece İslamdan çıkıp dinsiz olana veya başka dine geçene değil, mezhepleri bırakanlara da mürted demişler, bununla yetinmeyip "mürtedin katli vaciptir" deyip muhalifleri ortadan kaldırma planları yapmışlardır. Çünkü oluşturdukları uydurulmuş dinin deşifre olmasını istememişler, sahabelerin yolu olan Kuran müslümanlığına mürted demişler, mürted dedikleri kişileri baskı yoluyla tekrar sünni yapmaya çalışmışlardır.Soru 24: Peki şu zamana kimse kadar çıkıp bunlar yanlıştır diyemedi mi yani.
Cevabımız: Yanlışları gösterenlere “peygamber düşmanı, hadis inkârcısı, mezhepsiz sapık, zındık” gibi ithamlar yapıldığı için itibar zedelenmesi yaşatıldı ve toplum olarak kabul görmedi. Tam aksini söyleyen “Uydurma hadis yoktur, hepsi sahihtir, Kuran gibi vahiydir” diyen hurafeci hoca efendiler ise daha çok sevildi.Lakin “Kuran Müslümanlığı diye bir sapıklık çıktı” diyen, 15 Temmuz 2016 yılında darbe yapmaya kalkışan Fethullah Gülen’in hoca efendi değil ABD ajanı olduğu ortaya çıkınca durum değişmeye başladı ve Kuran Müslümanlığı aklını kullanan gençlerin ilgisini çekti.
40 yaş üzeri insanlar ise çocukken öğrendiklerini sorgulama cesareti gösteremediği için cevaplarımızı okuma tenezzülünde bile bulunamadılar. Kafalarında oluşturdukları zanna dayalı bilgilere sadık kalarak güvende kalmaya çalıştılar. Ve sorgulamadan Müslüman olduğunu iddia eden, taklidi imanla yaşayan bu kişiler İranda doğanları şii olmakla suçlamakta, araştırıp doğru yolu bulmuyorlar diye kınamaktadır. Halbuki kendileri de kınadıkları kişilerle aynı davranışı sergilemektedirler.
SON: Yer6 kanalındaki hadis sorularına cevaplar vermeye çalıştık ve Cemre Demirel'in unuttuğu konulara da değindik. Her iki taraf için de faydalı bir yayın oldu. Bu delillere bakarak dileyen sahabeler ve tabiin gibi Kuran müslümanı olsun; dileyen alevi, sünni, şii, sufi gibi yollarda kalsın. Herkes kendi ahiret azığını hazırlasın.
...Taki helak olacak kişi açık delille helak olsun, yaşayacak olan da açık delille yaşasın. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir. (8/Enfal Suresi 42)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Gmail hesabınızla veya Anonim olarak yorum yapabilirsiniz.