Hey Genç;
Müslüman olmayanları görüyor ve onlara üzülüyor musun? Onları islam'a nasıl davet edeceğini bilemiyor, davet yöntemlerini okumak için kitapların tozunu almaya vakit bulamıyor musun?
İşte sana ustasından tüyolar..
- Tebliğe başlamadan önce islamı hacı dedelerden, kalbi temiz komşulardan ve televizyondan öğrenmelisin. Kuran'ı evin en yüksek yerine koymalısın.
- Tebliğde yüz yüze iletişim şart değildir. Sosyal medyadan da tebliğ yapabilirsin.
- Tebliğe yakınlarından değil, tanımadığın insanlardan başlamalısın.
- İslam'a davette -bilinenin aksine- ilk olarak nefis terbiyesi gelmez. Müslüman olman kafidir.
- Tatlı dil sadece yılanı deliğinden çıkarır. Davetine zorlayıcı ve ısrarcı olmalısın. Bu işin raconu bu.
- Davet bir yaşam stilidir. Hareketlerinle de tebliğ yapmış olursun, sen islam'ı üzerinde göstermek zorunda değilsin. İslam, cami gök kubbesinden ibarettir.
- Muhatabın nereli olduğu, nasıl bir kültüre ve bilgiye sahip olduğu tebliğde işine yaramayan unsurlardır. Kısaca, tebliğde muhatabı tanımanın lüzumu yoktur.
- Tamamen kibirli bir eda ile muhatabına yaklaşman onu güvende hissettirecektir.
- Davet vazifesinin ilk aşaması olan islam'ı anlattıktan sonra muhatabınla ilişkini kesmeli ve onu kendi haline bırakmalısın.
Bu cümlelerin yazarı ya hiç Kuran okumamış, yada bilinçli olarak insanları Kuran'dan uzak tutmaya çalışıyor. Daha cümlenin başında insanları kulaktan dolma bilgilere davet etmesi hiç de uzman olmadığını gösteriyor. Şimdi bu iddialara cevap verelim.
1- Kuranı rafa kaldırmak
İddia: Tebliğe başlamadan önce islamı hacı dedelerden, kalbi temiz komşulardan ve televizyondan öğrenmelisin. Kuran'ı evin en yüksek yerine kaldırmalısın.
Cevap: Kuranı kaldır sonra git hacı dedelerden komşulardan din öğrenmeye çalış. Bunu ancak Kurandan uzak tutmayan birisi söyleyebilir. Halbuki Kuran'ın diğer anlamı da Zikir'dir yani tekrar tekrar okunup öğüt alınan. Öyleyse kalbi temiz komşu bulup onun bilgisine mahkum olmak yerine hidayete erdiren kutsal kitabı her gün okumalıyız. "Sana mübarek bir kitap indirdik ki temiz akıl sahipleri onun ayetlerini düşünsünler ve öğüt alsınlar." (38/Sad 29)
2- Tebliğe tanımadıklarından başlamak
İddia: Tebliğe yakınlarından değil, tanımadığın insanlardan başlamalısın.
Cevap: Peygamberimiz tebliğe önce kendi yakınlarından başlayıp sevdiklerini şirkten kurtarmıştır. Anlamayan olursa da kendi hallerine bırakmıştır. Biz de her gördüğümüz insana hakikatleri anlatarak bu sünnete uyabiliriz. Tabi günümüzde yüzyüze iletişim dışında sosyal medya seçeneği de var. İnterneti faydalı kullanarak sayfamızda tebliğ yapabiliriz.
Ve en yakının olan aşiretini uyar. Ve mü’minlerden, sana tâbî olan kimselere kanatlarını ger. Eğer onlar, sana asi olurlarsa, o zaman: “Muhakkak ki ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım.” de. [Şuara Suresi 214-216 ]
2- Nefs terbiyesi
İddia: İslam'a davette -bilinenin aksine- ilk olarak nefis terbiyesi gelmez. Müslüman olman kafidir.
Cevap: Nefs terbiyesi kişinin önce kendini düzeltmesi sonra başkalarına akıl vermesidir. Kendini düzeltmeyen bir insan tebliğ yaparsa muhatabı şöyle düşünür: "bu dediklerinin sana bile faydası olmamış ki bana öneriyorsun" Bu yüzden başkalarını düzeltmeden önce kendini düzeltmeli insan. Belli bir olgunluğa gelince akıl verebilir. ''İnsanlara iyiliği emrettiğiniz halde kendinizi unutuyor musunuz? Ve siz kitabı okuyorsunuz, halen akletmiyor musunuz?'' (Bakara Suresi 44)
3- Davette zorlayıcı olmak
İddia: Tatlı dil sadece yılanı deliğinden çıkarır. Davetine zorlayıcı ve ısrarcı olmalısın. Bu işin raconu bu.
Cevap: Sokak jargonuyla konuşan sözde uzman, tatlı dilli olmamak gerektiğini söylüyor. Dinini kalbi temiz komşulardan değilde Kurandan öğrenseydi böyle konuşamazdı ve şu ayet aklına gelirdi: ''O zaman Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba saba ve katı yürekli olsaydın elbette etrafından dağılır giderlerdi...'' [Ali imran 159] Peygamberimiz insanlara yumuşak davranıp tatlı dilli olmuştur aksi halde kimse onu dinlemez bu sıkıcı ortamdan giderlerdi.
Diğer hezeyanı ise zorlayıcı olmak, yine Kurana zıt bir iddia: ''Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin.'' (Gaşiye/22) ve ''Onların ne söylediklerini iyi biliriz. Ve sen onların üzerine, cabbar (zorlayıcı) değilsin. Öyleyse Benim vaadimden (kıyamet gününden) korkanları Kur’ân ile ikaz et. (Kaf/45)
4- Tavırlarımızla örnek olmamak
İddia: Davet bir yaşam stilidir. Hareketlerinle de tebliğ yapmış olursun, sen islam'ı üzerinde göstermek zorunda değilsin. İslam, cami gök kubbesinden ibarettir.
Cevap: İslamı üzerinde göstermek her davranışında Allahın rızasını gözetmekle olur. Elinden, dilinden, belinden emin olunan insanlar islamı üzerinde göstermiş olur. İslamı üzerinde göstermek için sarık cübbe sakal gibi arap geleneklerine elbette ihtiyaç yoktur. İslamı cami gök kubbesinden ibaret sanmak da dini camilere hapsetmektir, oysa islam sadece ibadet emretmez, hayatın her alanında söz sahibidir.
5- Muhatabı tanımanın gerekliliği
İddia: Muhatabın nereli olduğu, nasıl bir kültüre ve bilgiye sahip olduğu tebliğde işine yaramayan unsurlardır. Kısaca, tebliğde muhatabı tanımanın lüzumu yoktur.
Cevap: Tebliğ yapılan kişinin eğitim seviyesi bilinirse ona uygun tarzda anlatım yapılabilir. Aksi halde dediklerinizden hiçbirşey anlamayacaktır. Şirk dediğinizde puta secde etmek aklına gelecek, putların evliya heykeli olduğunu anlamayacaktır. Tagut dediğinizde yüzünüze boş boş bakacak batıl ideolojiler olduğunu anlamayacaktır. Yada onun kültüründe kutsal olan birisi sizin için hiçbir şey ifade etmeyecek ve en başından pot kırarak iletişimi bozarsınız. Üniversite mezunu ile köylü amcaya tebliğ de farklı olur. Onun için muhatabın kültürü ve bilgi seviyesi iletişim kalitesi için önemlidir.
6- Kibirli olmak
İddia: Tamamen kibirli bir eda ile muhatabına yaklaşman onu güvende hissettirecektir.
Cevap: Tatlı dili kötülemesinin ardından kibri de öven sözde uzman, ''Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen ne yeri yarabilirsin ne de dağlarla boy ölçüşebilirsin.'' (İsra/37) ayetini de bilmiyor olacak ki kibirli davranmayı tavsiye ediyor.
7- Muhatabı kendi haline bırakmak
İddia: Davet vazifesinin ilk aşaması olan islam'ı anlattıktan sonra muhatabınla ilişkini kesmeli ve onu kendi haline bırakmalısın.
Cevap: Baskıcı olmamak adına tebliğden sonra düşünmesi için kendi haline bırakmak faydalı olacaktır. Lakin ilişkiyi kesmek her zaman gerekmez. Bazı insanlar ''benim dediğim doğru, üste çıkmalıyım'' diyerek muhatabını hedef alır ve onu çürütmeye çalışır. Böyle kişilerle ilişki kesilebilir. Bazı insanlar ise öğrenmek için sormaya devam ederler. Öğrenmek isteyene anlatmakta sakınca yoktur. Burada önemli olan karaktere göre muamele etmektir. İlle de kendi haline bırakmalısın diye kural yoktur.
Sonuç: Bu iddialar karşısında insanlar hayrete düşüp ''olsa olsa trol bir yazıdır'' diyebilir. Ama ciddi ciddi yazıp bunları basan ve dağıtan, altına da ''Kinayedir dikkate almayınız'' uyarısı koymayan sade soda dergisini ciddiye alıp cevap verdik. Gelenek dininin nasıl bir zihniyete sahip olduğunu bir kez daha gördük. Gençlere yönelik bir dergide böylesine cahilane sözlerin ''uzmanından tebliğ tüyosu'' olarak sunulması tam bir fiyasko. Ehliyet yok, liyakat yok, O zaman neyin uzmanlığı bu?
İddia: Davet vazifesinin ilk aşaması olan islam'ı anlattıktan sonra muhatabınla ilişkini kesmeli ve onu kendi haline bırakmalısın.
Cevap: Baskıcı olmamak adına tebliğden sonra düşünmesi için kendi haline bırakmak faydalı olacaktır. Lakin ilişkiyi kesmek her zaman gerekmez. Bazı insanlar ''benim dediğim doğru, üste çıkmalıyım'' diyerek muhatabını hedef alır ve onu çürütmeye çalışır. Böyle kişilerle ilişki kesilebilir. Bazı insanlar ise öğrenmek için sormaya devam ederler. Öğrenmek isteyene anlatmakta sakınca yoktur. Burada önemli olan karaktere göre muamele etmektir. İlle de kendi haline bırakmalısın diye kural yoktur.
Sonuç: Bu iddialar karşısında insanlar hayrete düşüp ''olsa olsa trol bir yazıdır'' diyebilir. Ama ciddi ciddi yazıp bunları basan ve dağıtan, altına da ''Kinayedir dikkate almayınız'' uyarısı koymayan sade soda dergisini ciddiye alıp cevap verdik. Gelenek dininin nasıl bir zihniyete sahip olduğunu bir kez daha gördük. Gençlere yönelik bir dergide böylesine cahilane sözlerin ''uzmanından tebliğ tüyosu'' olarak sunulması tam bir fiyasko. Ehliyet yok, liyakat yok, O zaman neyin uzmanlığı bu?
Uzmanından tebliğ tüyoları hemde, ne uzman ama. Kime göre neye göre uzman?
YanıtlaSil