1- Uydurma hadisleri gizliyor!
İddia: İnkara düşüş sıralaması şöyledir: Önce hak mezhepleri inkar, sonra hadisleri inkar, sonra Peygamberimizi inkar, sonra tasavvufu inkar ve gelsin Deizm ya da Ateizm...(s.450) Allah'ın Peygamberi Muhammed aleyhisselam'ın Aişe annemizle çocuk yaşta evlendiği iftirası, batılıların İslam'a saldırmak ve yalanlamak için çokça kullandığı argümanlardandır. Doğuda İran ve Şii’ler Aişe annemize zina iftirası yaparken, Batıda da kafirlerin yine Aişe annemiz tarafından İslam'a saldırmaları şüphesiz bir tesadüf değildir. (Kerem Önder - Kuran Tahrifçileri, s.451,)
Cevap: Hadisleri inkar etmek deizme götürür diyen Kerem Önder, Hz. Aişe'nin evlilik yaşını batılı kafirlerin uydurduğunu söyleyerek yalan hadisleri gizlemektedir. Halbuki İslam'a saldıranlar sahih hadis denilen kitaplardan beslenirler. İşte o hadisler;
Aşiden naklen: ''Resulullah Aişeyi 6 yaşında akid yaptı. Aişe 9 yaşına girince peygamberin evine gidip gerdeğe girdi. 18 yaşında bir kızken peygamber vefat etti. (Müslim: 16/Kitabun Nikah, Bab 10, No: 72)
Medineye geldiğimizde salıncak üzerinde oynuyordum. Ensardan bazı kadınlar gelip beni süslediler ve peygambere götürdüler. Ben 9 yaşımdayken peygamber benimle gerdeğe girdi. (Ebu Davud: 40/Kitabul Edeb, Bab 55, No: 4933)
Bir defasında ben arkadaşlarımla beraber salıncakta oynarken annem ummu ruman bana doğru geldi, ne yapmak istediğini bilmiyordum. Elimi tuttu, evin kapısı önünde beni bekletti. O sırada yorgunluktan kaba kaba soluyordum. Soluğum düzeldi sonra annem biraz su aldı, onunla yüzümü ve başımı sıvazladı. Sonra beni eve koydu, evde ensardan bazı kadınlar vardı. Bana ''Hayır ve bereket üzere geldin, hayırlı kısmete geldin'' dediler. Annem bu kadınlara beni teslim etti, bunlar benim kılığımı kıyafetimi düzelttiler ve peygambere teslim ettiler. Resulullahı habersiz görünce sıkıldım. O zaman 9 yaşında bir kızdım. (Buhari: 63/Menakıbıl Ensar, Bab 43, no: 114)
Şimdi Kerem Önder’e soralım: Hz. Aişenin 9 yaşında gerdeğe girmesini batılı kafiler mi uydurdu yoksa senin inkarı küfre götürür dediğin hadis kitaplarında mı geçiyor? Tabi ki doğrunun ve yanlışın bir arada olduğu hadis kitaplarında geçiyor.
Peki neden çıkıp mertçe demiyorsun ki ''Buhari ve Müslim uydurma hadisleri gerçek zannetmiş, batılı kafirler de o yalan hadisleri kullanarak peygamberi karalamaya çalışıyor'' diye. Sözü dinleyip en güzeline uyan ve ahirete iman eden bir müslüman isen böyle söylemen gerekmez mi?
Kitap yazıp insanlara dağıtıyorsun ve ''Peygamberin Aişe annemizle çocuk yaşta evlendiği iftirası'' diyerek hadisleri gizliyorsun. Senin iftira dediğin şeye mezhepler ve hadisler sahih diyor. Sen ise sohbetlerinde sürekli mezhepleri ve hadisleri kutsuyorsun. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Bu ne yaman çelişki?
2- Peygamber Allah'ın ortağıdır diyor!
İddia: Şimdi, tesettür kimin emri? Son peygamberin mi yoksa direkt olarak Allahın emri mi? Biliyorsunuz, Kuranda iki tane şari, hüküm koyucu vardır. İki tane hüküm koyucu. 1-Allah, 2-Resulü. ''Allah ve Resulü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman inanmış olan mümin erkekler ve kadınlara o iş hakkında bir fikir beyan etme hakkı yoktur'' ayettir bu. (Ahzab Suresi 36) Allah ve resulunden bir emir geldi mi ''bana göre böyle ya, ben bunu kabul etmem'' diyemezsin. Bu ayettir. Sen müslüman isen bu ayete iman edeceksin. [Kerem Önder, İhramcızâde İlim Yayma, 30.10.2018 - https://youtu.be/aGrzRfrLIz4?t=2507]
Cevap: Allah ve Resulü ifadesinden kasıt ''Allah'ın resul ile bildirdiği ayetler'' demektir. Bu bizim iddiamız değil, Allah'ın Kuran'ı açıklama metodunda haber verdiği birşeydir. Allah teala, resule uymanın ayetlere uymak olduğunu şöyle öğretmiştir: ''...Rabbimiz! Bize bir RESUL göndermiş olsaydın böylece senin AYETLERİNE tâbi olur ve müminlerden olurduk” derlerdi.'' [Kasas Suresi 47] ayetinde Resul göndermek ve ayetlere uymak birlikte zikredilir. Demek ki Resule uymak ayetlere uymaktır.
Diğer örnek ise ''Müşriklerden, ahd aldığınız kimselere Allah’tan ve O’nun Resûl'ünden bir ihtardır.'' [9/Tevbe 1] ayetidir. Hem Allah'tan hem de Resulden iki farklı uyarı gelmemiştir. Allah'tan gelen uyarıya ''Allah ve Resulünden uyarı'' denilmiştir çünkü onu resul haber veriyor. Elçilik görevini yapıyor. Peygamberimizin de bizzat ayetlere uyduğu şöyle haber verilmiştir:
‘’Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğu zaman, bize kavuşmayı arzulamayan kimseler dedi ki: ‘’Bize bundan başka bir Kuran getir yada bunu değiştir’’ Deki: ‘’Onu kendi nefsime göre değiştirmem olmaz. Sadece bana vahyolunan şeye tabi olurum. Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkarım.’’ [10/Yunus Suresi 15]
Başka Kuran isteyenlere bizzat yüce Allah cevap indiriyor ve Resulünün ağzından ‘’bana vahyolunana uyarım’’ dedirterek Kuran dışına çıkmanın rabbine isyan olduğunu öğretiyor. Bu ayet peygamber sünnetinin Kuran’a uymak olduğunu da bildiriyor. Diğer ayette ise Kuranın inme sebebi ''insanlar arasında Allahın gösterdiği şekilde hüküm vermek'' olduğu açıklanıyor.
O kitabı sana hak olarak indirdik ki insanlar arasında Allah’ın gösterdiği şekilde hüküm veresin. Hainlerin savunucusu olma. [4/Nisa Suresi 105]
Demek ki peygamberimiz de Kuran'a uymakla, Kuran ile hüküm vermekle mükellef idi. Allah gibi şeriat belirlemiyordu, indirilen şeriatı tebliğ ediyordu. Zaten bir elçinin vazifesi de padişahın fermanına ilave yapmak değil, padişahın fermanını duyurmaktır. Kainatın padişahı olan Allah'ın fermanını da nebiler insanlara ulaştırmış, kitabı tebliğ ederken resul olmuşlardır.
Sünniler ise Nebi ve Resul Farkı hakkındaki ayetleri incelemedikleri için Kuran'da geçen ''Allah ve Resulü'' ifadesini iki tane şeriat koyucu olarak algılamıştır. Halbuki iki tane şeriat koyucu var demek, iki tane ilah var demektir. İlah 1 tane ise şeriat koyucu da 1 tane olmalıdır ki öyledir. Sadece yüce Allah kutsal kitabımız Kuranı Kerim ile şeriat koymuştur. Aksi halde peygamberi değil, Buhari ve Müslimi şeriat koyucu ilan etmiş oluruz. Peygamberin getirdiği tek kitap Kurandır, Buhari ve Müslim 200 yıl sonra ortaya çıkmıştır.
3- Rivayetleri Kuran'dan üstün tutuyor!
İddia: Şu anda ülkemizde öyle şeytanın halifeleri var ki, etrafında binlerce insan var, televizyonları var. Oradan peygamberimize hakaret ediyorlar, küfrediyorlar. Televizyonlarından sahabelere küfrediyorlar. Hutbeye çıkıyor adam hutbeye, reformist hoca şöyle diyor: (Hadis usulü diye ilim uydurmuşlar) Hadis usulü diye bir ilim dalı var. Binlerce alim hadis ilmine sahihini hasenini zayıfını uydurmasını ayırmak için hadis usulü diye bir ilim ortaya koymuşlar. Bu hadisi kim rivayet etti? Arada unutkanlığı görülmemiş, yalan söylediği görülmemiş, küfrettiği, zina ettiği görülmemiş adamların rivayet ettiği hadislere ''Sahih hadis'' denir. En sağlam hadistir. Rivayet zincirinden bazılarında unutkanlık görüldüyse yada dillerinden bir küfür çıktıysa buna ''Hasen hadis'' denir, Sahihten bir alt kademedir. Küfrettiği yada günah işlediği yada unutkanlığı açıktan görülmüş bir sahabe varsa rivayet zincirinde, ona da ''Zayıf hadis'' denir .Muhammed aleyhisselam bunu söylemiş ama rivayet edenler içinde küfrettiği görülen bir insan var'' denildiği zaman buna ''zayıf hadis'' denir .Birde uydurma hadis var. Şimdi, bu reformist hoca ne diyor: ''Hadis usulü diye bir ilim uydurdular, ben bunları çok okudum merak etmeyin, buna hadis usulü denmez yalan uydurma usulü denir.'' diyor. Sahabeler uydurmuş, son peygamber uydurmuş, bütün ümmetin alimleri uydurmuş, buda anlamış. Donkişot, yel değirmenlerine sopa sokmak isteyen kılıç sokmak isteyen don kişot anlamış bütün ümmeti tekfir ediyor ve bütün ümmetin muhammed aleyhisselama tabi olduğu için şirk içinde olduğunu söylüyor. Bu adamların (Mustafa İslamoğlu'nun) televizyonları var. Bu adam bir hamle yaptı ve şeytanın yeryüzündeki halifesi oldu. Etrafında binlerce insan var, destekler alıyor. Görülen görülmeyen, bilinen bilinmeyen bir sürü yerden tıpkı fetö gibi destekler alıyor ve İslam'a hakaretler ediyor. İslamı bize getiren sahabelere hakaretler ediyor tıpkı şiiler gibi. İslamın baş kumandanı muhammed aleyhisselamı tezyif ediyor (değersiz gösteriyor), tahkir ediyor (aşağılıyor/onurunu kırıyor). [Kerem Önder, İhramcızâde İlim Yayma, 15 Ocak 2019 - https://youtu.be/xsoayHAzYso?t=538]
Cevap: Rivayetler, peygamberin vefatından 200 yıl sonra derlenmiştir. Aradan 7 nesil geçmiş ve ''Ben ondan şöyle işittim, oda başkasından duymuş, ona da başkası söylemiş, oda şöyle hatırlıyormuş, bir sahabeyi dinlemiş, sahabe peygamberden duyduğunu şöyle anlatmış'' diyerek bir sürü kişinin hafızasına ve sözüne güvenmişlerdir. En güvenilir kişilerin naklettiği hadislere sahih denmiş diyerek, arada sayılan kişilerin imanı ve hafızası hakkında zanda bulunmuşlardır. Zira yaşayan insanların bile hafızasına güvenemiyor ve kalbindeki imanı ölçemiyorsak, ravilerin hafızasına ve imanına güvenip sahih demek ve ravi zinciri uydurulmamıştır demek mümkün değildir. Sahih denilen hadislerin içinde hem kuranla hem de diğer hadislerle çelişen rivayetler vardır. (Bak: Çelişkili Hadis Örnekleri) Bu yüzden bir rivayeti naklederken onun Kuranla uyumlu olmasına dikkat etmek lazımdır. Çünkü peygamberimiz Kuran'a zıt konuşmalar yapmaz.
Bir hadisin uydurma olduğunu söylemek, Kuran'a zıt olduğunu söylemektir. Bu yüzden Kuranla çelişen bir hadisi gösteren kişi ''Sahabeler hadis uydurmuş, peygamber hadis uydurmuş'' demez, bilakis ''Sahabelere ve peygambere yalan isnad edilmiş, islam düşmanları hadis uydurup ravi zinciri uydurarak sahabelere iftira etmiş'' demiştir.
Nitekim sahih hadis kitaplarında uydurma hadis çoktur. Örneğin; ayeti keçinin yediğini ve Kuran'ın eksik olduğunu iftira eden hadisler, kertenkele öldürüp sevap kazanalıcağını söyleyen hadisler, havva olmasaydı kadınlar ihanet etmezdi diyen, kadının aklı kıttır diyen kadın düşmanı hadisler sahih denilen kitaplara girmiştir. (Bak: Uydurma Hadis Örnekleri) Yani, uydurma hadisleri gösterenler değil, uydurma hadisleri peygamber sözü olarak takdim edenler peygamberi yalancı konumuna düşürürler. Uydurma hadisleri gösterenler ise peygamberimizi iftiralardan tenzih ederler.
4- Müşriklerin putları yaratıcı olarak kabul ettiğini sanıyor!
İddia: Biliyorsunuz Mekke müşriklerinin 360 tane putu vardı. Bir sürü tanrı, bir sürü ilah. Buna ne deniyor Kuran'ı kerim'de? Şirk deniyor. Muhammed aleyhisselam bunları ortadan kaldırmak için geldi. Mekkeyi fethettikten sonra yaptığı ilk iş ne? Kabe'nin içine girdi, teker teker bütün putları yıktı. Putları yıkmadan ibadet ibadete başlamadılar dikkat edin. Putları yıkmadan namaz kılmaya başlamadılar, Bilali habeşi'ye emir vermedi çıkıp ezan oku diye. Ne zaman emir verdi, önce putları bir kırdı. Önce kalbindeki, aklındaki putları bir kıracaksın. Allah'tan başka yaratıcı olmadığını kendine söyleyeceksin. [İhramcızâde İlim Yayma derneği - Kerem Önder, 12.10.2018 - https://youtu.be/aLrG_6Z19KE?t=180]
Cevap: Putlar, evliya ilan edilen adamların heykelleriydi. Mekkeli müşrikler; Lat, menat, uzza, hubel gibi kişilerin heykelini dikip onlardan medet umuyor, şefaat bekliyor, Allah'a yaklaşmaya çalışıyordu. Müşriklere ''gökleri ve yeri kim yarattı?'' diye sorulduğu zaman ''Allah yarattı'' diyorlardı.
Ve elbette onlara ''gökleri ve yeri kim yarattı?'' diye sorsan elbette ‘’Allah'' derler. Deki: ''Öyleyse gördünüz mü Allah'ın astında yalvardığınız şeyleri. Eğer Allah bana bir zarar dilerse onlar giderebilir mi o zararı? Veya benim için bir rahmet dilerse onlar tutabilir mi o rahmeti?'' De: ''Allah bana yeter. Tevekkül edenler ona tevekkül ederler.'' [Zumer suresi 38]
Müşrikler Allah'ın yaratıcı olduğuna inanıyordu ama Allah'a yaklaşmak için evliya ruhlarını aracı edinmek gerektiğini sanıyordu yani ölülere yalvarıyorlardı. İlave olarak evliya ruhlarını temsil eden heykeller yapmışlardı. Lat, menat, uzza gibi isimler önceden yaşamış iyi insanların isimleriydi. Bu isimleri aracı edinerek Allah'a yaklaşmaya çalışınca mekkeli müşrik lakabını almışlardı. Günümüzde de kim ölülere yalvarıp Allah'a yaklaşmaya çalışırsa müşrik olacaktır çünkü amel aynıdır, sonuç farklı olmaz. Mekkeliler ölüye yalvarınca müşrik oluyor ise bizler de ölüye yalvarınca müşrik oluruz.
Dikkat edin, Halis din Allah içindir. Onun astında evliya edinenler, ''Bizi Allah'a yakın bir mertebeye ulaştırsınlar diye onlara kulluk ediyoruz'' (derler). Şüphesiz ki Allah ihtilaf içinde oldukları şeyde onların arasında hükmedecek. Şüphesiz ki Allah, o yalancı nankör kişileri hidayete ulaştırmaz. [Zumer suresi 3]
5- Ölülere yalvarıyor!
İddia: Çok sorulan bir sualdir: Ölüden himmet istenir mi? Bazı kullar ne yapıyor; peygamberin kabrine gidiyor, bir veli'nin kabrine gidiyor, bir şehit kardeşinin kabrine gidiyor ve ondan himmet istiyor ''Bana dua et, Allah işlerimi yoluna koysun'' diyor. Buna himmet istemek denir. ''Bana yardım et'' demektir himmet. Ölüden himmet istenir mi? Mealci ne diyor: şirktir. Vahabi selefiler ingiliz müslümanları ne diyor: Şirktir. İslam ne diyor: İslam diyor ki: Kim ölü kim diri? Allah'ın kitabı şöyle diyor: ''Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Bilakis onlar diridirler, siz bunun şuurunda değilsiniz.'' Şuur farkındalık demektir. Allah bazı kulları adına ''onlar ölü değil'' diyor. Siz birer cesetten ibaretsiniz, içinize ben ruh verdim. Bu cesetlerden sıyrıldığınız zaman gerçek aleme gideceksiniz, berzah alemine. Şu halde peygamberin kabrinin karşısına geçtiğin zaman, biz de Allah nasib ederse kasım 15 gibi umreye çıkacağız. Muhammed aleyhisselam'ın karşısına geçeceğiz, sahabelerin yaptığını yapacağız: ''Esselatu vesselamu aleyke ya resulullah'' Salat ve selam sana olsun ey Allahın resulü. Sana tabirini dirilere kullanırız, konuştuğun insana sana dersin. Namazda ettehiyatude ''esselamu aleyke eyyuhennebiyyu ve rahmetullahi ve berekatuhu'' Ettihatu okumadan namaz olmaz. ''Sana selam olsun ey Allahın nebisi, Allahın rahmeti de senin üzerine olsun ve onun bereketi de üzerine olsun'' Her namazda muhammed aleyhisselamı karşımıza alıp selam veriyoruz. Bu mealcilerle bu vahabiler ettehiyatu okumasınlar. Madem şirk, madem ölüye selam vermek şirk, ondan dua istemek şirk okumayın kardeşim. Siz inanmıyorsunuz Allahın dinine, Allahın kitabına inanmıyorsunuz. Allah ''onlar ölümsüzdür'' diyor, siz ''hayır, Allah burda yanlış yapmış olabilir'' diyorsunuz. İnanmadığınız şeyi niye söylüyorsunuz, niye okuyorsunuz? Burda bir iki yüzlülük yok mu? Biz iman ettiğimiz için (Ettehiyatu) okuyoruz ve okumaya da devam edeceğiz. Tahiyyat yoksa namaz yoktur. Muhammed aleyhisselamın kabrinin karşısına geçeceğiz, yine salat ve selam getireceğiz efendimiz aleyhissselama. Biz lakayid bir şekilde onun kabrine gidip elini kolunu sallayıp altından bakan adamlar gibi değiliz. Şeyh şamil gibi yapamasak da o sönerek gitmiştir, kalbimizi en azından söndüreceğiz. ''Ey Allahın peygamberi, sana layık bir ümmet olamadık'' diyeceğiz. Şu halde ölüden himmet istenir mi? İstenir çünkü o ölü değil. Allahın peygamberine ölü diyen çarpılır be, ahmaktır o. Ancak ingiliz müslümanı vahabi seleficiler, birde mealciler der. ''O öldü işi bitti. Ne şefaat, ne dua, ne istiğfar bize hiçbirşey yapamaz o. '' derler. Anca onlar söyler. Allah şehitlere ölümsüzdür diyor Kuranda, bunlar ''şehit mehit yoki, onlar da gitti'' der, onların akidesi bu. [Kerem Önder, İhramcı zade ilim yayma, 25.09.2018 - https://youtu.be/BBlLeVVXPts?t=3018]
Cevap: Şehitler ölü değildir ayeti ''Allahı bırakıp şehitlere yalvarın'' demez. Çünkü İslam'da el açıp yalvarma mercisi ilah kim ise odur. Allah'tan başka ilah yok ise ondan başkasına da dua edilmez. Her namazda ''Sadece sana istiane ederiz ve sadece sana kulluk ederiz.'' (Fatiha Suresi 5) ayetini okuyan bir müslüman bunu unutupta ''Birde şehitlerden yardım isteriz'' diyemez. Peygamberimiz de ''Deki: Sadece rabbime yalvarırım, ona hiç kimseyi ortak etmem'' (Cin suresi 20) demiştir. Kuranın hiçbir yerinde ''Allahtan başkasına el açıp dua edin'' diyen bir ayet yoktur.
Ettehiyatu konusuna ise şunu söyleyebiliriz. "Esselamu aleyke eyyuhenne biyyu" deyince "ey nebi selam sana" dediğimiz için sanki karşımızda gibi davranmış oluruz yani direkt sesleniriz. Oysaki namazda Allahtan başkasına seslenemeyiz. Fatiha okurken "iyyake nestain" (sadece sana) diyerek Allah ile konuşuruz. Selam göndermek için bile olsa namazda Allahtan başkasına seslenmek olmaz, namazdan sonra da "aleyke: sana" diyerek ölülerle konuşmak uygun değildir. Ölülerle bu şekilde konuşmak zaman içinde ondan yardım istemeye varacağı için tehlikelidir, şirke kadar götürür ki götürmüştür. Örneğin "şefaat ya resulullah" demek bir ölüden yardım istemektir ve mekkeli müşrikler gibi davranmaktır çünkü onlar da eskiden yaşamış salih kişilerden şefaat umardı.
Müminlerin birbirine hayır duası etmesi başkadır, kabir alemine geçenlere yalvarmak başkadır. Kuran'a göre kabirlere gidince oradaki ölüye salat edilir. (Bak: Tevbe 84) Yani ''Allah rahmet etsin, Allah burada yatan kişinin günahlarını affetsin. Ey Allah'ım bu mümin kulunun günahlarını affet, onu vaad ettiğin cennetlere yerleştir, sen gafur ve rahimsin. Ey rabbimiz, bu dünyada ve ahirette iyilikler güzellikler ihsan eyle, beni- ana babamı ve bütün müminleri bağışla, hesap günü amel defteri sağından verilen kullarından eyle bizleri'' diyerek hayır duası edebilir.
Kuran ile uyaranlara ''mealci'' diyerek aşağılayan Kerem Önder'e göre peygamber de şehit mertebesinde olduğu için diridir ve ölüden dua istenebilir. Kurana göre ise bizler kabir ehline bir şey işittiremeyiz ancak Allah işittirebilir: "Diri olanlarla ölüler de bir değildir. Gerçekten Allah, dilediğine işittirir. Sen ise kabirlerde olanlara işittirecek değilsin." (35/ Fatır 22) Yani bizim yasini şerif okuyup hediye etmemiz ölüye ulaştırılır haberi olur. Direkt ölüye seslenirseniz işitmez.
6- Kadercilik yapıyor!
İddia: Kaderi inancı vardır islamiyette, kadere inanmayan Kuran'ı reddetmiş olur. Kadere inanmayan Muhammed aleyhisselam yalancıdır demiş olur. Etrafınızda böyle sapkınlar çıkarsa ''Biz imanın şartını kabul ediyoruz ama 5 olarak kabul ediyoruz'' Hangisi kardeşim inkar ettiğin? Kaderi kabul etmiyoruz bize mantıklı gelmiyor. Öbür tarafta sana mantığı gösterirler çok güzel gösterirler. İmanın şartı 6, islam'ın şartı 5. Ne bir eksik ne bir fazla. [Kerem Önder, İhramcızâde İlim Yayma, 31 Mar 2017 - https://youtu.be/msYD0aQ8V_I?t=249]
Cevap: Kader: ölçü demektir. Allah her şeyi bir ölçüye göre yaratmıştır. Nerede ve hangi aileden doğacağımız kaderimizdir. Karşımıza çıkan olaylara verdiğimiz tepkiler de yolumuzu çizen kaderimizdir. Kader, inanıp inanılmayacak bir mevzu değildir. Kaderi iman esası yapanlar ''başımıza emeviler geçti, bu Allahın takdiridir, onun zulmüne ses çıkarmamalıyız'' diyenlerin ilavesi olabilir. Çünkü kadercilikte ''Bunu bana Allah yaptırdı, kaderimde varmış'' inancı yer alır. Bu ise müşrik söylemidir: ''Şirk koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne atalarımız ve hiç bir şeyi de haram kılmazdık." (Enam Suresi 148) Kadercilik, suçunu Allah'a fatura ederek kendini temize çıkarma bahanesidir. Halbuki dünya hayatı imtihan yeri olduğu için kaderimizi de kendimiz çizeriz. Cahil kalanların kaderi sömürülmek olur. Asfalt yolu bırakıpta çamurlu yoldan yürüyenlerin kaderi de ayakkabının çamura saplanması olacaktır. Kuran'a göre iman esasları şunlardır:
Ey iman edenler! İman edin; Allah’a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve daha önceden indirdiği kitaba. Ve kim; Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini, son günü inkâr ederse artık muhakkak uzak bir dalalete sapmıştır. [4/Nisa 136]
1- Allah’a iman: Kainatı yaratan ve yöneten tek ilahın, kendisine sığınılacak tek mabudun Allah olduğunu kabul etmek.
2- Meleklere iman: Peygamberlere vahiy getiren, amellerimizi yazan, ölürken nefsimizi alan, Allah’ın emrindeki akıllı canlılar olduğunu kabul etmek.
3- Kitaplara iman: Tarih boyunca kavimlere yol gösteren, doğruyu öğreten kitapların nebilere vahyedildiğini kabul etmek.
4- Resullere iman: Allah’ın elçilerinin hiç birini diğerinden ayırmamak ve onları kahin, mecnun, büyücü, çıkarcı gibi ithamlardan tenzih etmek. Kuran'da adı geçen 25 insan resul vardır. Bunlardan birine bile inanmayanlar iftira etmiş olurlar. Örneğin; Musa peygamberdir ama İsa yalancıdır diyenler, İsa peygamberdir ama Muhammed yalancıdır diyenler cennete gidemezler. Hepsinin de Allah'ı elçisi olduğunu kabul etmek farzdır.
5- Son güne iman: Ölümden sonra diriliş günü olduğunu ve dünyada yapılanların karşılığı olacağını kabul etmek, hesabını veremeyeceği işlerden kaçınmak. Her yaptığımızdan hesaba çekileceğimize, cennet nimetlerinin olduğuna ve cehennem azabının olduğundan şüphe etmemektir.
Allah'ın bildirdiği iman esasları bunlardır. Bir deislamın esaslarına değinelim. Gelenek dininde sayılan 5 islam şartı (1- Kelime-i Şehadet getirmek 2- Namaz kılmak 3- Oruç tutmak 4- Zekat vermek 5- Hacca gitmek) sadece ibadetleri sayıp diğer önemli konuları saymaz. Örneğin; İnsan öldürmeyeceksin (Maide/32), Hırsızlık yapmayacaksın (Maide/38), Dedikodu yapmayacaksın (Hucurat/12, Humeze/1), Faiz yemeyeceksin (Bakara/275), Zina etmeyeceksin (İsra/32, Nur/2), İftira atmayacaksın (Nur/4), Lut kavmi gibi cinsel sapkın olmayacaksın (Neml/55, Şuara/168), Mal yığıp cimrilik etmeyeceksin (Humeze/2), Allah'tan başkasını yüceltmeyeceksin (Tevbe/31, Fatiha/5), Evladını bile Allah'tan daha çok sevmeyeceksin (Bakara/165, Araf/189), İbadetlere devam edeceksin (Hacc/78, Tevbe/112), Aklını kullanacaksın (Yunus/100), Adaletli olacaksın (Maide/8), Güzel konuşacaksın (İsra/53), Yaptığın bir iyiliği başa kakmayacaksın (Bakara/264), Hak yemeyeceksin (Bakara/188), Sadaka vereceksin (Tevbe/60), kibirli olmayacaksın (İsra/37, Nisa/36), Haram gıdalar yemeyeceksin (Enam/145), Aklı örten içeceklerden, kumardan, faldan uzak duracaksın (Maide/90), Hacca gideceksin (Ali imran/97), Sözünde duracaksın (Saff/2) gibi islam esasları vardır.
7- Cehennemden çıkış var diyor!
İddia: Bir adam düşünün içki içiyor, günahkar olmuş, buna fasık denir. Ama itikadı ehli sünnet velcemaat. Eğer Ehlisünnet itikadından sapmazsa günahı ne boyutta olursa olsun, imanlı ölmüşse günahı kadar cehennmede yanar. Hadislerle sabittir, eninde sonunda cehennemden çıkar ve cennete girer, sebep: ehli sünnet olduğu için.
Peygamberimizin kendi kızına şöyle dediği rivayet edilir: “Ey Muttalib’in kızı Safiye, Ey Muhammed’in kızı Fatıma, Ey Abdulmutalib oğulları… Allah’a karşı sizin için yapabileceğim bir şey yok ama malımdan istediğiniz kadar alabilirsiniz.” [Tirmizi: Tefsir 27 (3184)]
Cehennemden çıkma inancı ise şöyle eleştirilir: ''Ve dediler: ''Sayılı günlerden başka bize ateş dokunmaz.'' Deki: ''Siz Allah katından ahd mi aldınız? Öyleyse Allah değiştirmez ahdini. Yoksa Allah'a bilmediğiniz birşeyi mi söylüyorsunuz?'' Aksine kim günah kazanırda hataları kendisini kuşatırsa artık onlar ateş ehlidir. Onlar orada kalıcıdır.'' [2/Bakara 80-81]
8- Kalabalıklara uyun diyor!
İddia: Biz ehli sünnetiz. Hadislerde ''Büyük çoğunluğa uyun'' yazıyor. Büyük kalabalığa uyun. Bu hadisleri efendimiz sapıtmayalım diye söylemiştir. Dolayısıyla kalabalık neredeyse Ehlisünnet velcemaat orasıdır.
Cevap: Kuran'a göre çoğunluk ölçü değildir. Hatta çoğunluk dalalet içindedir.
Ve yeryüzünde bulunanların çoğuna itaat edersen, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar, ancak zanna tâbî olurlar. Ve onlar, ancak yalan uydururlar. [Enam suresi 116]
Kuran'a göre dindarların çoğu şirk koşarak Allah'a iman ederler: ''Onların çoğu ancak şirk koşarak Allah'a iman ederler'' [Yusuf suresi 106]
Müslümanlar kalabalıklara değil Kuran'a tabi olurlar. ''Rabbinizden size indirilene uyun, O'ndan başka velilere uymayın. Ne kadar az öğüt alıyorsunuz.'' [Araf suresi 3]
9- Mezhepleri Kutsuyor!
İddia: 4 mezhep imamından daha büyük mürşid yoktur. Bunlardan birine tabi olmayanlar ipsiz köpek gibidir. Hangi ayete sallayacağı hangi hadisi inkar edeceği belli olmaz. [Kerem Önder, İhramcızâde İlim Yayma, 5 Ekim 2013 - https://youtu.be/mXNmyob5Na0?t=305]
Cevap: Mezhep; âlimlerin ayetleri ve hadisleri okuyarak kendi görüşünü sunduğu, bu görüşlerin âlimin ölümünden sonra ilaveler yapılarak yahut tam aksine görüşler isnad ederek oluşturulan yapılardır. Bir mezhebe tâbi olmak demek, ulemanın adına oluşturulan yapının her şeyini sorgusuz sualsiz kabul etmek demektir. Bu yapının içinde yüzlerce hurafe olsa bile, hepsi doğru kabul edilir ve ulemanın asla hata etmeyeceğine inanılır. Böylece dindarlar Allah'tan başka rab edinmiş yani kula kulluk etmiş olur.
Ve hepiniz, Allah’ın ipine sımsıkı tutunun, fırkalara ayrılmayın!.. [Ali İmran Suresi 103]
Onlar ki dinlerini fırkalara ayırıp guruplara bölündüler. Her hizip kendi yanındakiyle (kendi mezhebiyle) övünüyor. [Rum Suresi 32]
Muhakkak ki onlar dinlerini parçalara ayırdılar ve guruplara bölündüler. Sen, hiçbir şeyde onlardan değilsin. Onların işi Allah'a kalmıştır..[Enam Suresi 159]
İddia: Sıkıntılı durumlarda başka mezhebe geçebilirsin ama halen Hanefi olmak zorundasın. Mezhebinden 1 tane hükmü beğenmezsen mezhepsiz sayılırsın. Fetva kitaplarımızda böyle geçer. Mezhep imamı ne demişse onu beğenmek zorundasın. 4 mezhepten birine (Hanefi, Hanbeli, Maliki, Şafi) tabi olmayanlar sapıklıktadır, dalalettedir, bad'at mezhebindendir.
Cevap: Müslümanlar mezhep imamının her dediğine uymak zorunda değildir. Din adamlarına teslim olmak eski ümmetlerin şirke düşme sebebidir.
Onlar bilginleri ve din adamlarını birde meryem oğlu isa'yı Allah'ın aşağısından rabler edindiler... [Tevbe Suresi 31]
Her hangi birini rab edinmiş olmak için ona rab adını vermiş olmak şart değildir. Allah'ın emrine uygun olup olmadığını hesaba katmadan, onun emrine uymak, özellikle dinin hususlarına ait konularda onu kural koymaya yetkili sanıp ne söylerse neyi emrederse doğru kabul etmek, ona uyduğu zaman Allah'ın emrine ters düşeceğini düşünmeden hareket etmek, onun emrini taparcasına yerine getirmek, onu rab edinmek ve tapmak demektir. [Elmalılı Hamdi Yazır, Hak dini Kuran dili tefsiri 4.cilt, Tevbe suresi 31]
Allah'ın yasakladığı mezhepleri kutsayanların ''Bu mezhepleri kabul etmeyenler cennete giremez'' iddiası kitap ehlinin şu iddiasına çok benzer: ''Dediler ki: “Cennete yahudi veya hristiyan olan kimselerden başkası asla girmeyecektir.” Bu, onların kuruntusudur. De ki: Eğer sadık iseniz delil getirin.'' [Bakara suresi 111]
10- Namazın kazası var sanıyor!
İddia: ''Biliyorsunuz islamiyette; orucun kazası var, namazın kazası var, zekatın kazası var. Zenginler sizi unuttuk sanmayın. ''Yok ben yeni islama girdim, yeni bu ilimleri öğrenmeye başladım, bundan önce 10 senedir zenginim, zekatımı vermeyeceğim değil mi hocam?'' Bana fetvayı sorarken değil mi hocam deme, beni kandıramazsın. Orucun ve namazın geriye dönük kazası olduğu gibi zekatın da geriye dönük kazası vardır. (Kerem Önder - 26.02.2019 - https://youtu.be/Q7LqMTg7dDA?t=3263)
Cevap: Orucun kazasının olduğu Kuran'da geçmektedir lakin namaz ''Vakitli farz'' (Nisa 103) olarak geçer. Yani vakti geçen bir namaz daha sonra eda edilmez. Güneş battıktan sonra ikindi namazı kılınmaz. Telafi namazı ancak nafile ibadet yerine geçer. Her gece nafile namaz kılmak lazımdır.
Sonuç: Kerem Önder; medresede aklı yıkanmış, evvela Kuran öğretisi yerine mezhep öğretisi aldığı için doğruyu eğriyi karıştırmış, biraz sufizmden biraz sünnilikten harmanlayarak ortaya karışık bir din anlatan, hurafeleri ayırt edemeyen, hidayete ihtiyacı olan, din öğrenmek için dinlenmeyecek ama iyi bir yaşanmış hikaye anlatıcısı olabilecek kişidir.
Yazar kişi.dinen sapıklık içinde.
YanıtlaSilAynen öyle .amaci ehli sunnet hocalarini kotulemek .Ahirette görur o belasini .ALLAH HİDAYET VERSİN NE DİYELİM
Silreddiye diye cevap veren kişi sapıklık içinde. Rabbim yazar kişiyi doğru yola iletsin.
YanıtlaSilBu iki yorumda yazarı eleştiren iki kişiyi Allah doğru yola çevirsin İnsâllah .Bir tarafta Kuran ayetleri.Bir tarafta hadisler.Hadislerin guvenilirliği nedir.Sadece bu ayet yeter ''Rabbinizden size indirilene uyun, O'ndan başka velilere uymayın. Ne kadar az öğüt alıyorsunuz.'' [Araf suresi 3]Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve gökyüzünde iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi sizin gibi topluluklardır. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp rablerinin huzuruna getirileceklerdir.[En'âm Suresi - 38]
YanıtlaSilHadislerin guvenirligi nedir demişsin peki sana soruyorum senin guvenirliligin nerden geliyor ben sana mı guvenecem yoksa ALLAH resulunemi sen diyorsun ki ayetlere güvenirim ben anladığım kadarıyla peki sen ALLAHIN resulunden dahamı iyi anlarsın nasıl bir sapıklık içindesin sen
SilBen hayatımda böyle saçma reddiye görmedim komik bir o kadar da ironik Hele ettahiyyatu duasinin açıklaması Aman Allahım 😂 bi kere o dua miracta efendimiz ile Allahin arasinda geçen konusmadir.ettahiyyatu lillahi vesselavatu vettayibat.hayat sahibi varlıkların hayatlarıyla sundukları ibadetler dualar ve bütün güzel sözler allaha mahsustur.ve ALLAH tan efendimize cevap esselamu aleyke eyyuhennebiyyu ve rahmetullahi ve berekatu yani ey nebi selam allahın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun.efendimiz de su şekilde karşılık verir.esselamu aleyna ve ala ibadillahissalihin yani selam bize ve allahın salih kullarinin üzerine olsun der.bu konuşmaya tanık olan cebrail a.s kelimei şehadet getiriyo.eshedu en la ilahe illallah ve eshedu enne muhammeden abduhu ve rasuluh.şehadet ederim ki allahtan baska ilah yoktur ve yine şahitlik ederim ki muhammed onun kulu ve rasuludur.olayın özeti gerçeği boyleyken neyi gizleme cabasindasiniz.Ben de buna iman edip namazlarimda ettahiyyatu okuyorum siz okumamaya devam edin peygamber düşmanları.peygamber kendi kendne mi selam veriyo diyo ya Rabbi ile arasında geçen konuşmaları ümmetine miras bırakıp namaZlarinda okumasindan daha doğal ne olabilir ki..yazık valla Allah hidayet versin size
YanıtlaSilTahiyyat hakkında detaylı bilgi: https://bumudin.blogspot.com/2019/12/tahiyyat.html
SilTamamen sapkın zihniyette bir reddiye olmuş ALLAH hidayet versn
YanıtlaSilbir şey soracağımda taklidi iman geçerli mi Allah katında? birde alakasız olacak ama fantastik filmleri (harry potter vb.) inanmadıktan sonra izlemek ve fantastik hikaye yazmak caiz mi?
YanıtlaSilTaklidi iman kulaktan dolmadır ve risklidir, şirk içinde ölme riski vardır.
SilTahkiki iman daha garantidir ve neye niçin inandığınızı bilirsiniz.
Film izlemek ve hikaye yazmak ise "hayal ürünüdür" ibaresi koyduktan sonra ve islama zıt şeyleri savunmadıktan sonra günah olmaz. Yazarlık yeteneğini iyi kullanmak gerekir.