Kuran müslümanlığı hakkında bilgiler

Tasavvuf Kitaplarında Cinsel Sapkınlıklar


Tasavvuf; şeyh ve mürit ilişkisine dayanan, sıradan kişileri Allah dostu ilan eden, hayat hikayesi anlamına gelen menkıbeler uydurulan paralel dinin adıdır. Tasavvuf kitapları müslümanları Kurandan uzak tutmak için ve itikadımızı bozmak için yazılmıştır. Ne kadar hurafe, ne kadar şirk varsa savundukları yetmezmiş gibi cinsel sapkınlık da savunurlar. Cinsel hikayeleri ballandıra ballandıra anlatıp ümmetin bilinç altına sapıkça hikayeler yerleştirirler. Bunun sonucunda oğlancılık, sübyancılık hastalığı yaygınlaşır, badeleme ve cinsel istismar olayları görülür. Tarikatların müslümanları uyutmak için ve rahatça ırzına geçebilmek için uydurduğu erotik ve pornografik hikayelere örnekler vereceğiz.

Tasavvuf Kitaplarından Erotik Hikayeler


1- İmam-ı Şarani: Tabakatül Kübra - Evliya Menkıbeleri


İmamı Şarani: Tabakatul Kübra, Cilt 2, Bahar Yayınları 1970 İstanbul, Dizgi ve baskı: özgör matbaası, Çeviri: Abdulkadir Akçiçek

A- Kadınları ve parlak oğlanları elleyen evliya!

Sayfa 1738: Ebu Huzale! Allah ondan razı olsun, manevi haller sahibi zatlar meyanından sayılır. Aynı zamanda melamı şeyhi idi. Buğday renkli hafif esmerdi. Boyu da biraz kısa sayılırdı. Halk arasında onun namaz kıldığı olmazdı, daima yalnız başına kılardı. Garip bir huyu vardı; yolda bir kadın görse yada parlak bir oğlan, onu yanına çağırır önüne ve arkasına dokunurdu. Ama kim olursa olsun, ister valinin oğlu veya hanımı olsun isterse bir vezirin. İsterse böyle yaptığı oğlanın babası da orada hazır bulunsun. İsterse halktan kendisine bakanlar bulunsun. Halka hiç aldırış etmezdi, hiç kimseye önem vermezdi. Onun yaptıklarına da birşey diyen pek çıkmazdı.

Bu hikayede Allah dostu olarak sunulan Ebu Huzale isimli sapık, kadınların ve sakalsız genç oğlanların cinsel organlarını okşuyor. Herkesin içinde ellediğini ve kimsenin itiraz etmediğini söyleyerek bilinç altımıza ''şeyh sizi ellediği zaman normal karşılayın, taciz olarak görmeyin'' mesajı veriliyor. Bir sapığın davranışına evliya damgası vurularak taciz normalleştiriliyor. İnsanı kâmil olmak için tasavvuf kitabı okuyanlar ırz düşmanlarının tuzağına düşüyor.

B- Delikanlı olduğunu ispatlayan evliya!

Sayfa 1747: Ahmet Sutahya hazretleri bir gün bakire bir kızla evlenmek istedi. Kız: ''Dünya başıma mı yıkıldı da yatalak bir herifle evlenecekmişim?'' dedi. Bunun üzerine kız felç oldu ve iyileşemedi. O haliyle öldü. Bir gün başka bir kız Ahmet Sutahya hazretleriyle evlenmek istedi. Kızın arkadaşları onun kalkamaz, yürüyemez, bir şey yapamaz bir adamın karısı olacağı için kınadılar. Zifaf gecesi Ahmet Sutayha hazretleri bir delikanlı gibi kızın koynuna girdi. Çokça kan akan kızın çamaşırını aldı ve mızrağın ucuna saplayıp dedikodu yapan kadınlara gösterdi.''

Tasavvufçulara göre bunlar Evliyanın hikmet dolu hayat hikayesi. Aklı başında olanlar için bilinç altını çöplüğe çeviren şeytani hikayeler. Müslümanları ne ilgilendirir ki karı kocanın gerdek gecesi. Amaç şeyhin yaşlıyken bile güçlü olduğunu vurgulamak, peygambere isnad edilen 9 erkek gücündeydi hikayesinden esinlenerek benzer özelliği kendi şeyhine vermek.

C- Hutbe okuyan çıplak imam!

375.menkıbe, sayfa 1417: MECZUB URYAN İBRAHİM! Mimbere çıplak olarak çıkar ve o şekilde hutbe okurdu. Bazı isimler saydıktan sonra ''alemlerin rabbi olan Allaha hamd olsun'' derdi. Onun bu sözleri cemaat arasında büyük bir ferahlık uyandırırdı.


Cuma hutbesi veren imamın anadan üryan çıplak olduğunu ve cemaatin onu dinleyerek ferahladığını hayal edebiliyor musunuz? Çıplaklığı normal karşılayan, imamı çıplak hayal ettiren bu menkıbeler müslümanların aklıyla alay etmek için uydurulmuştur. Tasavvuf kitapları akla hayale gelmeyecek saçmalıklarla doludur. Çıplaklığı öven diğer cümleler şöyle;

Sayfa 1979: Meczub Halil! Allah ondan razı olsun. Çıplak gezerdi, daima, her zaman çıplaktı.

Sayfa 1971: Meczub Şaban! Mısırda tasarruf sahibi bir zat olarak bilinirdi, nitekim öyleydi. Ömrünün sonlarına doğru süveydiye'deki kendi zaviyesinde oturup kalkardı, ta vefat dinceye kadar. Çıplak gezerdi, üzerine alsa alsa ya bir deri parçası yada sofra bezi gibi birşey, yada bir hasır, yada bir keçe parçası alırdı. Bunlarla da ancak önünü ve arkasını kapatırdı.

D) Kayınpeder yanında soyunan evliya!

Sayfa 1966: Abdulkadir es subki! Mana kahramanı bir zat idi, Hak erenlerinden biriydi, Kuran okuması çoktu. Kimse onunla olmaya dayanamazdı, büyük veliler hariç. Acayip bir hali vardı, Bazen öyle sözler ederdi ki insan o sözleri duymaktan bile utanırdı. Bir keresinde bir kızı kendisine nişanladı. O kızın babasının yanında baştan aşağı soyundu. Kıza şöyle dedi: Bir defa da sen gör, sonra demeyesin ki bedeni kaba saba. Yada onda bir bars illeti gibi hastalık varmış. Sonra tenasül aletini (penisini) eliyle tuttu ve şöyle dedi: ‘’Buna da bak, Bak bakalım sana yeter mi? Sonra '' O büyükmüş ben alamam'' demeyesin yahut sana yetmeyecek kadar küçük bulupta aleti benimkinden büyük bir koca aramaya kalkmayasın.’’ 1967: Küçük bir kızı vardı. Nereye giderse onu da sırtında götürürdü. Büyüdü ama yine de onu omuzunda taşıyordu. Sebebini anlamak isteyenlere ''piçlerden koruyorum'' derdi. Bazen bu kızı buhreye elbisesini yıkatmak için götürürdü. Orada bir yer kazar, içine set yapardı, kızı oturduğu yerden görünmesin diye. Hatta ayağa kalksa bile görünmesin. Bu şekilde onu gözlerden gizlerdi.

Nişanlısının babasının yanında soyunuyor, cinsel organını tutarak ''bu sana yeter mi'' diyor. Akli dengesi yerinde olmayan sapıklar evliya olarak sunuluyor, Kuran okuması övülüyor. Görülen o ki müstehcenliği yaygınlaştırmak için dini alet etmişler, tasavvuf kitapları yazarak müslümanların ırzına göz dikmişler.

2- Mevlana: Mesnevi


Mevlana lakaplı Celaleddin Rumi'nin mesnevi kitabında sapıkça hikayeler mevcuttur. Allah dostu sandıkları rumi, insanların aklına oğlancı hikayeler sokar, hayvanlarla ilişkiye girmeyi detaylıca anlatarak aklımıza yerleştirir, camiye kadın kılığında girip yanındaki kadına penisini elletme fantezisi anlatır. Sapık hayaller kurmayı sevenler için erotik bir kitap yazmıştır. Örnekler için: Mevlana

Eşeğin aletine kabak takarak ilişkiye giren kadın!

Kabak hikayesinde hizmetçi kadın, ev sahibinin eşeğiyle cinsel ilişkiye girer. Bunu yaparken de eşeğin aletinin hepsi vajinaya girmesin diye kabağı ortadan delip eşeğin aletine takar. Eşek ile kendisini tatmin eder. Böylece halkın aklına eşekle ilişkiye girme fantezisi sokmaya çalışır. Bu pornografik hikaye Mesnevi 5.Ciltte şöyle geçer;

''O hilebaz halayığın bir kabağı vardı. Eşek kendisine ölçülü yaklaşsın diye kabağı eşeğin aletine takardı. Yakınlaşma zamanında aletin yarısı girsin diye bu işi yapmaktaydı. Çünkü eşeğin aleti tamamı ile girse rahmi de parçalanırdı damarları da. (1340) Onda hiçbir illet görünmedi kimse bunun iç yüzünü haber veremedi. Halayığın efendisi “Kadın” bu işin aslını adamakıllı araştırmaya başladı. Eşeğin haline dikkat edip dururken bir de ne görsün? O halayık eşeğin altına yatmıyor mu? Bunu kapının yarığından gördü bu hale pek şaştı. (1345) Eşek erkekler dişilerine nasıl yakınlaşırsa aynen onun gibi halayığa yakınlaşmış işini becermekteydi. (1350) Sustu, halayığa hiçbir şey söylemedi. Bu işe tamah ettiği için işi gizledi. Halayık bütün fesat aletlerini gizleyip kapıyı açtı. Yüzünü ekşitip gözlerini yaşartarak, dudaklarını oynatmaya başladı, güya oruçluyum demek istiyordu. Eline sapı yıpranmış bir süpürge aldı develerin yatması için ahırı süpürüyor göründü. Elinde süpürge kapıyı açınca kadın; ‘dudak altından seni usta seni dedi’. (1355) Yüzünü ekşittin, eline süpürgeyi aldın iyi. Fakat yemeden içmeden kesilmiş eşeğin hali ne? İşi yarıda kalmış öfkeli aleti oynayıp durmada. Gözleri kapıda seni beklemede. Bunu dudağı altından söyledi, halayıktan gizledi. Kadın anlamamış görünüp, dedi ki: “Tez çarşafını başına al. Filan eve git benden selam söyle. Şunu söyle; ‘böyle yap şöyle et’.” (1380) Kadın kapıyı kapadı, sevine sevine eşeği kendisine çekti cezasını da tattı ya! Eşeği çeke çeke ahırın ortasına getirdi. O erkek eşeğin altına yattı. O kadın da muradına ermek üzere halayığın yattığını gördüğü sekiye yatmıştı. (1385) Eşek ayağını kaldırıp aletini daldırdı. Eşeğin aletinden kadının içine bir ateştir düştü. Alışmış eşek kadına abandı, aletini ta hayalarına kadar sokar sokmaz kadın da geberdi. Eşeğin aletinin hızından ciğeri parçalandı damarları koptu, birbirinden ayrıldı. Soluk bile alamadan derhal can verdi. Seki bir yana düştü o bir yana. Ahırın içi kanla doldu, kadın baş aşağı yıkıldı öldü. Kötü bir ölüm kadının canını aldı. [Mesnevi, Cilt 5, Sayfa 112, Beyit: 1335-1420, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1995]

3- Ahmet Eflaki: Ariflerin Menkıbeleri


Örnek 1: Allah'ın kimya hatun kılığında şems ile oynaşması!

Mevlana Şems-i Tebrizi'nin Kimya adında bir karısı vardı. Bir gün Şems hazretlerine kızıp Meram bağları tarafına gitti. Mevlana hazretleri medresenin kadınlarına işaretle: "Haydi gidin Kimya Hatunu buraya getirin; Mevlana Şemseddin'in gönlü ona çok bağlıdır" buyurdu. Bunun üzerine kadınlardan bir grup onu aramaya hazırlandıkları sırada Mevlana, Şems'in yanına girdi. Şems, şahane bir çadırda oturmuş, Kimya Hatunla konuşup oynaşıyor ve Kimya Hatun da giydiği elbiselerle orada oturuyordu. Mevlana bunu görünce hayrette kaldı. Onu aramağa hazırlanan dostların karıları da henüz gitmemişlerdi. Mevlana dışarı çıktı. Bu karı kocanın oynaşmalarına mani olmamak için medresede aşağı yukarı dolaştı. Sonra Şems "İçeri gel" diye bağırdı. Mevlana içeri girdiği vakit, Şems'ten başkasını görmedi. Bunun sırrını sordu ve "Kimya hatun nereye gitti?" dedi. Mevlana Şems: "Yüce Tanrı beni o kadar sever ki istediğim şekilde yanıma gelir. Şu anda da Kimya şeklinde geldi," buyurdu. İşte Bayezid'in hali de böyle idi. Tanrı ona daha sakalı bitmemiş bir genç şeklinde göründü. [Ariflerin menkıbeleri, Ahmet Eflaki, Cilt 2, Hürriyet yayınları 1973 İstanbul, Çeviri: Tahsin Yazıcı]

Örnek 2: Cinsel organını çıkarıp kadının eline veren şeyh!

Yine Sultan Veled hazretlerinden nakledilmiştir: Bir gün Mevlana Şemseddin iyi ve namuslu kadınları övüyor onların iffet ve ismeti hakkında şöyle diyordu: Bununla birlikte bir kadın Arşın üstünde bir yer verseler sonra onun bakışları birdenbire dünyanın üzerine düşse ve yeryüzünde kalkmış gelmiş bir tenasül aleti görse deli gibi kendini oradan aşağı atar ve aletin üstüne düşer çünkü kadınların mezhebinde ondan daha yüksek mertebe yoktur. Ardından da şu hikayeyi anlattı: Şam,da bulunan Şeyh Ali,yi Hariri ayağı uğurlu parlak kalpli,metanet sahibi bir kişiydi.Sema sırasında kime baksa o hemen kendisine mürit olurdu.Giydiği hırka parça parçaydı.sema sırasında vücudunun her tarafı görünürdü. Halifenin oğlu da bunun menkıbelerini işittiği için semasını görmek istedi.Sema edenleri seyretmek için makam kapısından içeri girdiğinde şeyhin nazarı ona ilişti.O derhal mürit oldu ve elbise giydi.Oğlunun şeyhe mürit olduğu haberi Mısır,da halifenin kulağına ulaştı.Son derece canı sıkıldı ve şeyhi öldürmek istedi. Fakat şeyhin yüzünü görür görmez o da tam bir içtenlikle şeyhe teveccüh gösterdi. Halifenin karısı da onu görmek istedi. Şeyhi eve davet ettiler. Hatun ilerleyip şeyhin ayaklarına kapandı ve elini öpmek istedi.Şeyh tenasül aletini kaldırarak kadının eline verdi ve Senin istediğin o değil budur dedi ve semaya başladı. Bunun üzerine halifenin ona olan inancı bir iken bin oldu. [Ariflerin menkıbeleri, Ahmet Eflaki, cilt 2, sayfa 95, Hürriyet yayınları, 1973 İstanbul; Kaynak 2: Ariflerin menkıbeleri, kabalcı yayınevi, sayfa 486]

4- Eşrefoğlu Rumi: Müzekkin Nüfus


Şeyh soyunursa ses çıkarmayın!

''Mürit ile şeyh arasında edep denilince, mürit şeyhinin hiçbir kusurunu görmeyecektir. Hatta şeyh müridinin yanında anadan doğma olarak çırılçıplak soyunup otursa bile yine hakkında kötü düşünmemek gerekir. Ola ki şeyhi müridini sınamak istiyordur. Eğer şeyhinde kusur olarak gördüğü bir durum olursa o kusurun şeyhinde değil kendisinde olduğunu bilmeli ve inanmalıdır, buna göre kendini düzeltmelidir.'' [Eşrefoğlu Rumi - müzekkin nüfus, İpek yayınları, Sayfa 511]

Şeyh soyunarak çıplak otursa bile kusuru kendi nefsimizde aramak lazımmış. İnsanları aptal yerine koyarak milletin ırzına namusuna göz dikiyorlar. Sıradaki örneğimizde şeyh sadece soyunmakla kalmıyor, tecavüz ederse ses çıkarmayın deniyor.

5- Abdülaziz El Debbağ: El ibriz


Şeyh tecavüz derse ses çıkarmayın!

Şeyhimden işittim: ‘’Veliden başkası avret utanç yerini açınca melekler ondan nefret edip uzaklaşır. Çünkü meleklerdeki edep ve terbiye daha üstün bir anla taşımaktadır. Burada sözünü ettiğimiz avret yerlerinden maksat hissi olan avret yerleridir. Bu da açıktır. Manevi avret ise müstehcen şeylerden bahsetmek ve havai kelimeler kullanmaktır. Veliye gelince, onun böyle bir hali meydana çıkınca melekler ondan nefret etmez. Çünkü velinin böyle yapmasında sıhhatli bir maksat vardır ki bu yüzden avret yerini örtmeyi terk etmiş bulunuyor. Çünkü o durumda avret yerinin açılması daha uygun bir seviyede bulunuyordu. İki maslahatla karşılaştığımızda onlardan en sağlam olanıyla amel edilir yada en yararlı kabul edilene doğru gidilir. Bu durumda o maslahatı yerine getirmek  vacip olur. bununla beraber avret yerini örtmekten dolayı da sevap kazanır. Örtmediği takdirde ise bir şey gerekmez. Çünkü onu bundan alıkoyan daha kuvvetli ve yararlı bir maslahattır. Eğer böyle bir maslahat olmamış olsaydı o da avret yerini açmaz kapalı tutardı. Böylece o sanki her ikisini de yerine getirmiş, yani hem avretini örtmüş hem de en yararlı olan şeyi yapmış sayılır. Bunun üzerine şeyhime sordum: Efendim, sözünü ettiğiniz bu en yararlı maslahat nedir ki o sebeble avret yerini açık tutuyor. Bir de müstehcen olan sözler nelerdir?'' Allah kendisinden razı olsun şu cevabı verdi: Zatı kendi alemine doğru çeviren ve aklını da ona doğru döndüren şey. O halde avret yerini açmak o şahsa gerekliyse bunu yapar. Müstehcen sözler söylemek, gayri ciddi kelimeler kullanmak o şahsa gerekiyorsa bunları yapar. Sayfa 190: Bundan başka fani şeylerden bir şey o şahsa gerekiyorsa onları yapar ve böylece sürüp gider. [Abdulaziz Debbağ: El İbriz, cilt 2, sayfa 189, Demir kitabevi 2014, çeviri: Celal Yıldırım]

Lafı uzatıyor, eviriyor çeviriyor, şeyhin avret yerini açmasının normal olduğunu ve daha ilerisini de yapabileceğini savunup bitiriyor. Amaç müritlerin ırzına geçebilmek. Allah razı olsun diyerek de sanki hikmetli konuşuyormuş gibi hava vermeye çalışmışlar.

6- Molla Cami - Evliya menkıbeleri

Karısını yabancı adamlarla birleştiren evliya!

''İmaduddin Abdulvehhab el Barisini ks. Bu zatın doğduğu yer olan barisin kazvin köylerinden Ebher’e yakın bir köydür. Allahu Teala onu Abdullah eş şami hazretleri vefat ettikten sonra 710 senesinde ululuk mertebesinin tahtına oturttu. Şimdi o 76 yaşındadır. O, peygamberden bu zamana gelinceye kadar gelip geçen uluların 19.kişisidir. Bu zatların hali kullukta bizim gibidir. Yerler, içerler, hasta ve tedavi olurlar. Bunlar Abdal tabakasına girmeden önce nikâhlanırlar; çocukları, malları, mülkleri olur. Fakat abdal tabakasına girdikten sonra o işi terk etmişlerdir. Artık ona bir daha dönemezler. Zevceleri ile sohbetten ve çocuklarından ayrılırlar. Bir daha tekrar zevceleri ve çocukları ile sohbet edemezler ki bu onların malumu olsun. Onlar sünnete riayet etmede, nikah hususunda mübalağa (abartı) ederler. Hatta öyle ki bir yabancı kimse evlerine geldiği zaman bir gün veya bir hafta kalsın ve o hanımı ile nikâhlanarak onun hakkını versin (sevişsin) isterdi. Daha sonra o adam o kadını bıraksın ve kadın da onun kim olduğunu bilmesin. Keza onlar peygamberden rivayet edilen sünnetlerin hepsine mükemmel bir şekilde riayet ederlerdi. [Molla cami: Nefahatul uns - Evliya menkıbeleri – sayfa 42, Huzur Yayınevi, 2016]

Karısını yabancı erkeklerle ilişkiye sokarak gavatlık yapan bir adamın ermiş olarak tanıtıldığını görüyoruz. Bu kepazeliği yapan geniş adama ''peygamber sünnetine mükemmel şekilde uyardı'' diyerek karısını pazarlamakta sakınca olmadığını söylemişlerdir. Haşa, peygamber sünnetinde böyle iğrenç işler yoktur.

Sonuç: Burada verdiğimiz kaynaklı bilgilerden görüleceği üzere tasavvuf kitapları müslümanların ahlakını ve itikadını bozarak yozlaştırmak için yazılmış şeytani kitaplardır. Allah dostu olarak tanıttıkları adamlar ya çıplak geziyor ya da karısını yabancı erkeklere sunuyor. Böyle pislik hikayeler müritlere hikmetli menkıbeler olarak sunuluyor. Kurandan uzak kalanlar ise bu kitapları evinde bulunduruyor ve karanlığa mahkum oluyor. Kuran ise insanları şarlatan evliyalardan kurtarmak için karanlıktan aydınlığa çıkarır.

Hadid suresi 9: Sizi karanlıklardan nura çıkarmak için kuluna açık âyetler indiren O’dur. Ve muhakkak ki Allah, sizin için elbette Rauf’tur, Rahîm’dir.

Bakara suresi 257: Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkâr edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır.



3 yorum:

  1. Ulan terbiyesiz bu kadar İslam âlimi imam Gazali ye ses çıkarmadı sen kimsin terbiyesiz herif

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitabın yazarına olan bu tepkinizde haklısınız. Biz de şaşırdık bu ifadeleri görünce, sonra "tasavvuf kitaplarında geçen cinsel sapkınlıkları" diye paylaştık.

      Sil
  2. Kafası maneviyata çalışmayan materyalistler gibi herşeye dümdüz bakış açısıyla bakarsanız, tasavvuf kitaplarında sadece cinsellik görürsünüz. Mesela mesnevi de geçen kabak hikayesiyle verilmek istenen mesaj çok özlü ve nüktelidir. Sizin kastettiğiniz gibi amaç cinsellik değildir. Defalarca okudum, biliyorum. Herkes zekası ölçüsünde anlar mesneviyi. Nasibinizi artırmaya çalışın bence.

    YanıtlaSil

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?