Kuran müslümanlığı hakkında bilgiler

Ateist İddialarına Cevaplar

Ateist İddialarına Cevaplar
Ateizm çok bilmiş insanların dinidir. İlim sahipleri ise Kuranın hak olduğuna şahit olurlar. Ön yargılı olanlar ve herşeyi bildiğini zannedenler Kurandan öğüt alamazlar. Allahın sünneti gereğince çok bilmişlik yapanların gözlerine perde çekilir. Bu yüzden iyiyi kötü, kötüyü iyi görmeye devam ederler. Yani ateistler aslında kötü karakterli insanlardır, bu yüzden yüce Allah onların iman etmesine müsade etmez. Lakin ne zaman alçak gönüllü olurlar ve çok bilmişlik yapmaktan vaz geçerler, samimi şekilde gerçeği ararlarsa o zaman gözlerinden perde kaldırılır.

Yeryüzünde haksız yere büyüklenenleri ayetlerimden engelleyeceğim. Onlar her ayeti görseler bile ona inanmazlar; dosdoğru yolu (rüşd yolunu) da görseler, yol olarak benimsemezler. Azgınlık yolunu gördüklerinde ise onu yol olarak benimserler. Bu, onların ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları dolayısıyladır.(7/Araf 146)

Bu ince detay Allahın adaletine örnektir. Benzer durumu kendiniz için düşünün, mesela bir iftiraya maruz kalsanız sizi dinlemeden suçlayanları hayatınızdan çıkarırsınız ama gerçeği öğrenmek için sizi dinleyenleri seversiniz. Aynı mantıksal durum dinde de geçerlidir. Allah samimi insanlar ile kibirli insanları aynı kefeye koymaz, samimi insanların algısını açar. Şimdi algısı kapalı olanların iddialarına bakalım.

İddia 1: Allah yok, din yalan. İnanmak için delil de yok. Yüzlerce din varken neden islamın doğru olduğuna inanayım?

Cevap: İman etmek için hem görebildiğimiz evrende hem de kendi iç dünyamızda deliller vardır. "Yeryüzünde kesin bir bilgiyle inanacak olanlar için ayetler vardır. Ve kendi nefislerinizde de. Yine de görmüyor musunuz? Gökte sizin rızkınız ve size vaadedilenler var. Göğün ve yerin Rabbine yemin olsun ki o, sizin konuşmanız gibi gerçektir." (51/Zariyat 20-23)

Yeryüzündeki deliller bir tasarım ürünü olan canlılardır. Çitanın hızlı koşmak için tasarlanmış vücudu, tavus kuşunun hayran bırakan kuyruk süslemesi, papağanın renkleri ve duyduklarını taklit etmesi, kedinin sevimliliği gibi canlılık delilleri vardır. Ayrıca bitkilerden ihtiyacımız olan vitaminleri alabilmemiz için lezzetli mahsuller vardır. Yazın su ihtiyacımızı karşılamak ve harareti gidermek için kavun karpuz, kışın vücut direncimizi artırmak için dilimli portakal yaratılır. Suyun kaldırma kuvveti ile gemiler suda ilerler ve dibe batmadan yüzeriz, yer çekimi ile havaya uçmadan yürürüz. Buharlaşıp yeryüzüne dönen tatlı yağmur suyu ile hayatımızı devam ettiririz. Bunlar sayabildiğimiz delillerdir, tümüyle saymak ise imkansızdır. "Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir." (16/Nahl 18)

İç dünyamızdaki deliller ise fıtrat, irade ve anlam delilidir. Allahın fıtratı üzere (30/30) yaratıldığımız için iyilik yapmayı, doyurmayı, giydirmeyi, sevmeyi güzel görürüz. İrademizi kullanarak özgür seçimler (18/29) yaparız. Ölümsüzlük isteğimiz ile sonsuza kadar mutlu ve sağlıklı yaşamak isteriz. Bu isteklerin içimizde var olması dünya için değil ahiret için yaratıldığımızı gösterir. Her insan hayatının bir döneminde neden buradayım, neden varım, amaç nedir, ölünce ne olacak gibi soruları merak etmiştir. Bunların cevabını verebilen tek din islamdır. İslam dini ilk nebiden son nebiye kadar her topluma duyurulmuştur. Hz. Muhammed nebiler zincirinin son halkasıdır. Bu yüzden neden islam sorusuna son şeriat olduğu için denilebilir.

Allahın varlığına en güzel delil sanat eserlerine bakmaktır. "Deveye bakmıyorlar mı nasıl yaratılmış?" (88/Gaşiye 17) ayetinde çöl şartlarına uygun tasarlanan bir hayvanı incelememiz istenerek yaratılış delili sunulmuştur. Allah eserlerine bakılarak kendisinin varlığını görebileceğimizi söyler. Örneğin bir resim tablosu görseniz "ressam ne güzel çizmiş" dersiniz. İşte canlıları görünce de mantiken "yaratıcı ne güzel tasarlamış" demek lazım gelir. Nasıl ki bir tablo görünce "renkler kendi kendine güzel görüntü oluşturmuş, fırça kendi kendine manzara çizmiş" demiyorsak canlıları görünce de "kendi kendine tesadüfen oldu" diyemeyiz.

Bir eser varsa sanatçı da mutlaka vardır. Ressamı görmesek bile tablosunu görünce sanatçının varlığını kesin olarak biliriz. İşte Allah da varlığı kesin olan, eserleriyle kendini tanıtan üstün bir güçtür, kainatın padişahıdır. Ona karşı koymakda mümkün değildir. Koyduğu yasalara herkesi boyun eğdirmiş; hücrelerimizi kontrol ederek bebeklikten çocukluğa, gençliğe, olgunluğa ve yaşlılığa geçirerek sonunda verdiği canıgeri almaktadır. "Kime uzun ömür verirsek biz, onun gelişmesini tersine çeviririz. Hiç akıllarını kullanmıyorlar mı?" (36/Yasin 68)Kendi vücudumuz üzerinde bile hakimiyetimiz yoktur ve her canlı ölümü tadacaktır. "Her nefis ölümü tadıcıdır; sonra bize döndürüleceksiniz." (29/Ankebut 57)

Ölümün varlığı insanın acizliğine ve güçsüzlüğüne, anlam arayışına en güzel delildir. Bir mezarlığın yanından geçerken "vay be, hayat ne garip, daha dün buradaki ölüler de benim gibi yaşıyordu ama şimdi toprağın altındalar, benim sonum da böyle olacak, ben de toprağa gömüleceğim" diye düşünüp ibret alırız. Bu ibret sonucunda "acaba neden yaşıyoruz, kısa ömrümüzde bizden istenen nedir, bizi kim yolluyor ve geri alıyor, sahibimiz kim?" soruları ortaya çıkar. Bunu sormayan insanın aklını kulandığı söylenemez. Düşünen insanlar Allahın var olması, ahiretin var olması gerektiğini anlayabilirler. Aklını kullanan insanlar kesinlikle ateist kalamazlar, bir insanın en fazla sapabileceği nokta deizmdir.

İddia 2: Herşeyi Allah yarattıysa Allahı kim yarattı?
Cevap: Mantiken herşeyi yaratmış olan bir gücün kendisi yaratılmış olamaz. Yaratılmış olmak önceden olmayıp sonradan ortaya çıkmaktır. Allah ise yaratılmadığı için ezelidir ve ebedidir. Allahı kim yarattı sorusu "suyu kim ıslattı, ateşi kim ısıttı" sorusuna benzer. Hiçbirşey yokken Allah nasıl vardı sorusunu algımız anlayamaz çünkü bizim zaman algımız mekana bağlıdır, dünya güneş etrafında 365 günde dönünce 1 sene olur. Bu bizim takvim yapmamız içindir. Zamanı bir kenara bırakırsak hep şuan vardır.

İddia 3: Canlıları Allah değil tesadüfler yarattı, tavus kuşu dişilere yaranmak için güzel kuyruk geliştirdi.

Cevap: Tesadüfler kompleks canlılar yaratamaz, yaratsa bile işiten ve gören, anlayan ve hisseden yapamaz. Tavus kuşunun kuyruk desenini hayvanın yaptığını düşünmek ise tam bir deli saçmasıdır, akıl tutulmasıdır. Hayvan kendi vücudunu şekillendiremez, tüylerine desen çizemez, sadece tüylerini temizleyebilir. Canlıların akıllı tasarım olduğunu anlamak için yapay zeka robot örneği verebiliriz. Robotlar onlarca farklı alanda çalışma yapan insanların emeğiyle ortaya çıkar ve bu tasarımın tesadüf olmadığını herkes bilir. Robot bile "yaratıcım insandır" der. İnsan da milyarlarca farklı ilmin bir arada bulunduğu bir yaratıcı tarafından tasarlanmıştır ve "yaratıcım Allahtır" demesi lazım gelir.

İddia 4: Allah varsa neden olaylara müdahale etmiyor, çocuklar öldürülürken izlemekle yetiniyor. Herşeye gücü yeten tanrı müdahale edemiyorsa gücü yetmiyor demektir, eğer gücü yettiği halde müdahale etmiyorsa acı çeken canlıları izlemekten zevk alıyordur.

Cevap: Allahı eli sopalı bir öğretmen gibi düşünenler, her olaya müdahale eden bir tanrı bekliyorlar. Oysa Allah yaratan ve yaşamı devam ettiren, emirler veren bir güçtür. Verdiği emirlerde "cinayet işlemeyin, huzuru bozmayın, fakirlere yardım edin, birbirinizle kavga etmeyin, kötü söz söylemeyin" gibi güzel ahlak içeren emirler vardır. İnsanlar ise kendi iradesini kullanarak seçimler yaparlar, çocuk öldürmek de kendi iradeleriyle verdikleri karardır ve hesap gününde karşılarına çıkacaktır. Masum öldürmekle ilgili ayetlere baktığımızda cehennemlik oldukları görülür. (Oku: Kuranda kardeş katli)

Bu dünyada hiçbir olaya müdahale etmemesi, kişisel iradeyi kullanmanın da özgürlüğüdür. Eğer Allah kötülüğe engel olsaydı hiçkimse haram günah işleyemezdi, öylesine bir özgürlük sunmuştur ki herkes ahirette karşılığını almak üzere istediğini yapabilir. Allahın verdiği bu özgür irade, peygamberler öldürülürken bile müdahale etmemesine yol açmıştır. Çünkü dünyayı geçici bir rüyadan oluşan imtihan yeri yapmıştır. "Sakın Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Ancak onları gözlerin donup kalacağı bir güne ertelemektedir." (14/İbrahim 42) Masum öldürenler Allahın yaşaması için gönderdiği bir canın yaşam hakkını aldığı için kul hakkına girmiş olurlar ve "bütün insanları öldürmüş gibi" (5/32) günah yüklenirler, ayrıca masumun günahlarını da yüklenirler (5/29), böylece amellerin tartılacağı günde günahları ağır gelir. Günahı ağır gelende cehenneme(7/9) gider.

İddia 5: Kuranda çelişki var, Bir ayette "kimse kimsenin günahını yüklenmez"(35/18) deniyor başka ayette "isterimki benim günahımı da yüklenesin"(5/29) diyor.
Cevap: Günah yüklenmeyi dünya ve ahiret olarak ikiye ayırmalıyız. Ahirette kimse kimsenin günahını yüklenipte onun cennete gitmesini sağlayamaz. Dünyada ise iftira atmak, cinayet gibi kul hakları sebebiyle masumun günahını almak mümkündür. Bu durum günlük konuşmalarımıza da yansımıştır, dedikodu işitince "günahını almayalım belki öyle değildir" deriz. İşte halk arasındaki bu günah alma algısı doğrudur lakin ahirette hiç kimse "senin günahını alıyım da sevap tartın ağır gelsin" demez çünkü herkes kendi derdine düşmüştür. Dolayısıyla günah yüklenme ayetlerinde çelişki yoktur.

İddia 6: Kuranı muhammed uydurdu, lider olmak için kitap yazdı.
Cevap: Kuranın içindeki bilgiler o dönemde yaşayan bilim adamlarının bile yazamayacağı şeylerdir. Ancak günümüzde teknolojinin gelişmesiyle anlaşılan bazı olaylar 1400 yıl önce büyüteç bile olmayan zamanda açıklanmıştır. Örneğin evrenin genişlemesi, anne karnındaki üç katman, bebeğin cinsiyetinin babadan gelen kromozomla belirlenmesi gibi detaylara Kuranda işaret edilir. (Detaylar: Caner taslaman neden müslümanım)

Ayrıca Kuranda Hz. Muhammed bazı davranışları sebebiyle eleştirilmekte, gece namazına kalkması istenmekte, gaybı bilmem demesi istenmekte, para almaması istenmektedir. Uyduruk kitap yazsaydı hep kendini övmesi, her şeyi bildiğini iddia etmesi, para istemesi, geceleri uyuyarak geçirmesi beklenirdi.

İddia 7: Dinler birbirine benziyor, Muhammed onlardan bakıp yazmıştır.

Cevap: Dinlerde Allah inancı vardır fakat itikadi ve ameli farklar bulunur. İlk insandan bugüne kadar yeryüzünde pek çok kavim yaşamış ve tarih sahnesinde bir müddet yerini almıştır. Her topluma hayatın amacını öğreten, hakikatleri açıklayan Resuller gönderilmiştir. Hepsi de Allah inancına ve islami hükümlere davet ettiği için dinler de birbirine benzer. Lakin ilk geldiği gibi kalmaz ve her seferinde şirk dinine dönüştürürler. Ademden Muhammede kadar gelen dinler de hep islamdır, ufak tefek hüküm farkları olmuştur. Her topluma gerçekleri açıklayan haberciler gönderilmiştir çünkü yaratıp kendi haline bırakan bir tanrı düşünülemez. "Andolsun, biz her ümmete: "Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının" (diye tebliğ etmesi için) bir elçi gönderdik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hidayet verdi, onlardan kiminin üzerine sapıklık hak oldu. Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün." (Nahl Suresi 36)

İddia 8: Kuran arap kültüründen bahseder, insanlığa faydası yoktur, bilimden bahsetmez.
Cevap: Kuran evrensel olduğunu ve kıyamete kadar geçerli olduğunu söyler. Demek ki bu kitaptan her toplum öğüt alabilir ki mesajları tüm dünyadaki insanların merakını giderecek, dünya ve ahiret sadeti sağlayacak bilgilerdir. İnsanların merak ettiği konular detay verilerek açıklanmıştır. Bu kadar bilgiyi bir arada barındıran kitapa insanlığa bir lutuftur. Bilimsel konulardan ise işareten bahseder, evrenin genişlemesi, anne karnındaki üç karanlık gibi bilgileri teknoloji yokken haber vermiştir. Yedi kat gök ifadesini de ilerki nesiller uzay seyahatiyle anlayacaktır belkide. Kuran bilenlerin, alanında uzman olanların hayran kalacağı bir kitaptır. Üç beş felsefecinin sözlerini ezberleyip herşeyi bildiğini zannedenler Kurandan hiçbirşey anlayamaz.

Kuran'da bahsedilen 3 karanlık evrenin bilimsel açıklaması şöyledir:
1. Fallop borusu: Spermle yumurta birleştikten sonra fallop borusu boyunca ilerler. Fallop borusu boyunca ilerleyen zigot bölünerek çoğalır.
2. Rahim duvarındaki bölge: Bu bölgede diğer bölümlerde işlediğimiz asılıp tutunma (alaka) aşaması geçirilir.
3. Amniyon kesesi: Ceninin etrafındaki içi özel bir sıvı ile dolu kesedir. Gelişimin geri kalan uzunca kısmı burada geçirilir.


İddia 9: Kadınlar sizin tarlanızdır ayetini okuyan kız deist oldu.
Bakara 223: Kadınlarınız sizin için tarladır. O halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle yaklaşın. Ve kendiniz için (derecelerinizi arttıracak ameller) takdim edin. Ve Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na mülâki olacağınızı (kavuşacağınızı) bilin. Ve mü’minleri müjdele.


Cevap: Tarla örneği düşünen insanların güzel bulacağı bir örnektir. Zaten Kuran düşünen insanlara hitap eder ve aklı kullanmayı emreder (10/100) Tarla denmişse tarlanın özelliklerini düşünelim; önce altı üstüne getirilir, tohum atılır, sulanır, otları temizlenir, mahsül büyürken zevkle izlenir, mahsul olunca zevkle toplanır yani hayatın devamı için çok önemli bir geçim kaynağıdır. Tarlada yetişen mahsuller olmasa pazarlarda marketlerde meyve, sebze satılamaz ve aç kalırdık. Peki bu tarla kadına benzetiliyorsa ne anlamamız isteniyor? Tarlaya verdiğimiz önemi kadına verirseniz karşılığı da güzel olur. Sevgi verin mutluluk versin, ev verin yuva versin, birlikte olun çocuk versin , kadın olmadan ne hayatın devamı mümkündür nede hayatın rengi. Tarla gibi hayati öneme sahiptir. Kuran okuyan kız böyle derin düşünseydi dinsiz olur muydu?

İddia 10: İslam köleci ve cariyecidir, esirleri köle yapıp satar, güzel kadınları cariye yapıp ırzına geçer, gerçek müslümanlar böyle yapıyor, tatlı su müslümanları daha islamda köle cariye yok diyor.

Cevap: Gerçek müslümanlar Kuranı kabul eden ve ayetlere uyanlardır. Kurana baktığımızda hiçbir ayette "esirleri köle yapıp satın, cariye yapıp ırzına geçin" diye ahlaksız emirler bulunmaz. Zaten böyle emirler olsaydı zina ayetleri geçersiz olurdu ve çelişkili bir kitap olurdu. Halbuki Muhammed 4.ayetten görüleceği üzere "esirleri ya fidye alarak yada karşılıksız salın" denmekte, esirleri köle yapmanın önüne geçilmektedir. Nisa 25.ayette ise "fakirseniz ailesinden isteyerek köle kadınlarla evlenin" denerek mevcut kölelerle cinsel birliktelik için evlilik şartı koymuştur. Üstelik ailesinden istemeye dikkat çekilerek evlatlık muamelesi gördükleri açıklanmıştır. Kuransız müslümanlar ise hadis,sünet,mezhep diyerek bu hükümleri yok saymış ve cahiliye adetlerini geri getirerek köleci cariyeci bir dine mensup olmuştur. Gençler ise Işıd, boko haram, el kaide gibi sünnileri görüp islamdan soğuma hatasına düşmektedir.

İddia 11: İslam savaş dinidir, müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün diyor, boyunlarını vurun diyor.
Cevap: Tevbe 5.ayetin öncesine bakılırsa; savaşılması haram olan hac ayları çıkınca, barış anlaşmasını bozan müşriklerin yaptığı taşkınlık sebebiyle müminlere savaş izni verilir. "Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, kendilerine savaş açılan (mü'minlere) izin verildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım etmeye güç yetirendir." (22/Hac 39) Boyunlarını vurun ayeti de savaş esnasından bahseder. Yoldan geçen masumları yakalayıp öldürün demez. İslamdaki savaş kuralları insan hakları beyannamesine örnek olacak cinsten maddeler içerir. Saldırmalarını bekliyorsun (9/13), evleri ahırları yakıp yıkmıyorsun, silahsıza ellemiyorsun ve saldıranla savaşıyorsun, esirlere iyi davranıyorsun ve fidye ile salıyorsun (47/4), e daha ne olsun?

Yeminlerini bozan, Peygamber'i yurdundan çıkarmaya gayret eden bir topluluğa karşı savaşmayacak mısınız? Üstelik size saldırıyı önce onlar başlattı. Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer müminler iseniz, biliniz ki asıl çekinilmesi gereken Allah'tır. (9/Tevbe suresi 13)

İddia 12: İslamda recm ve el kesme cezası var, çok acımasız vahşet dini.
Cevap: A) İslamda recm kesinlikle yoktur, Kuranda olmayan bir ceza islamda yok demektir. Zina cezası Nur 2.ayette "100 celde vurun, Allahın dinini uygularken acımayın" cümlesiyle açıklanmıştır, evli, bekar, dul, yaşlı, olgun genç gibi ayrımlar yapılmamıştır. Allahın dini ifadesiyle de islamda celde olduğu açıklanmıştır. Bunun bekarın cezası olduğunu uyduranlara ise Nisa 25.ayet cevap verir "köleyken evlenip zina edenlere yarım ceza verin" diyerek hürken evlenenlere 100 celde, köleyken evlenenlere 50 celde olduğunu vurgular. Nur 2.ayette "ikisinin azabı" denmiş, Nisa 25.ayette "azabın yarısı" denerek bu azabın celde olduğuna dikkat çekilmiştir. Uydurma hadislerde ise "ayeti keçi yedi, kuran hükmü eksildi, kuranda recm bulamıyoruz diyenler çıkacak" diyerek türlü üftiralar atılmış, islamda olmayan bir ceza getirilmek istenmiştir. Peygamberimiz zamanındaki hurafeciler "bize başka kuran getir yada bunu değiştir" (10/15) diyorken günümüz hurafecileri "başka kurana gerek yok, hadisle istediğimizi ekleriz" demekteler.

B) El kesmek de hırsızlık cezasına verilir, sokaktan geçenin elini kesin denmez. Ayrıca el kesmeyi bağlantılı bir ayete bakarak anlarsak kökönden koparmak değil baş parmakla işaret parmağı arasını yarmak olarak anlayabiliriz. "Yusuf gören kadınlar ellerini kestiler"(12/31) ayeti ile "hırsızlık edenin ellerini kesin"(5/38) ayeti bağlantılıdır, ikisi de el kesmekten bahseder ve nasıl kesileceğini öğretir.

İddia 13: İslam sanat düşmanı bir dindir, resim haram, müzik haram, heykel haram.
Cevap: Bir şeyin islamda haram olması için Allahın yasaklamış olması gerekir. Kuranda resim, müzik, heykel gibi sanatları hram eden ayet olmamasına karşın tam aksine süleyman peygamberin sarayına heykel yaptırdığı(34/13) geçer. İslamda bir evliyayı yada meleği tasvir eden heykel yapıp ondan medet ummak, yardım ve şefaat dilenmek haramdır. Sanat için yapılan şeyler haram değildir. müzik de bir filmde kullanılırsa sahneden etkilenmeyi artırır, bir reklamda kullanılırsa ürünü güzelleştirir, bir sanatçı seslendirirse moral düzeltebilir. Önemli olan sanatı iyiye kullanmaktır. Ona kalırsa bıçak da zararlıdır ama ekmek kesmek için kullanırsanız faydalıdır. Yada ateş de zararlıdır ama soba/şömine yakıp ısınmak için kullanırsanız faydalıdır. Sanat da bunun gibidir, iyiye kullanırsanız faydalıdır. Bu ayrımları yapmaktan aciz olanlar hadis uydurup güzel şeyleri haram etmişlerdir.

İddia 14: Peygamber evlatlığın eşine göz koymuş, boşatıp kendisi evlenmiş.
Cevap: Eski köle olan zeyd, peygamberimiz tarafından zeynep isimli kadınla evlendirilmiştir. Eğer onda gözü olsaydı kendi eliyle evlendirir miydi? Boşanmak isteyen zeyd gelince "eşini tut, Allahtan kork" demiş lakin fayda etmemiştir. sonunda boşanmışlar ve allahın emriyle o kadınla evlenmiştir. amaç o topluma üvey evlat karısından boşanırsa üvey babasına haram değil mesajı vermektir. Peygamberimiz de toplum baskısından ve laf sözden çekindiği için bu evliliği istemiyordu ancak emir büyük yerden gelince dul kalan kadını aldı.

Ahzab Suresi 37: Ve Allah’ın, onu nimetlendirdiği ve senin de kendisini ni’metlendirdiğin kişiye: “Zevceni tut (boşama) ve Allah’a karşı takva sahibi ol.” demiştin. Allah’ın açıklayacağı şeyi nefsinde saklıyordun. Ve insanlardan çekiniyordun. Allah, (Kendisinden) korkman (çekinmen) için daha çok hak sahibidir. Sonra Zeyd, ondan alâkasını kesince onu, seninle evlendirdik ki, evlâtlıklarının kendileriyle ilişkilerini kestikleri kadınların evlenmelerinde, mü’minlerin üzerinde bir zorluk olmasın diye. (Böylece) Allah’ın emri yerine getirilmiş oldu.

İddia 15: Muhammed yıldızları şeytana atılan taşlar sanıyor, o dönemde bilim olmadığı için öyle sanmışlar.
Cevap: Bu konu cinlerin göğe çıkıp melekleri dinlemesinin engellendiğinden bahseder. Kuran inmeden önce cinler gök katlarına çıkıp kulak hırsızlığı yapardı sonra gelip kahinlere medyumlara haber verirlerdi. Onlarda halka gaybden haber verip para alırlardı. Bu durum yasaklanınca göğe çıkan cinler şok oldu, kendilerine atılan alev toplarını görüp kaçtılar ve şöyle dediler: "Doğrusu biz göğü yokladık fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk. 'Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur.' 'Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde olanlara bir kötülük mü istendi, yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici) bir hayır mı diledi?" (Cin Suresi 8-10)

İddia 16: Kurandaki Allah insana benziyor, övülmek istiyor, ibadet istiyor. Oysa hiçbirşeye ihtiyacı olmayan tanrının bunları istememesi lazım. Allah varsa bile bizle uğraşmaz, inanmayanı yakarım demez. Sen tanrı olsan karıncaların sana inanmasını ister miydin, minicik böceklerle uğraşır mıydın, kızıp cehenneme atar mıydın.

Cevap: Allahın bizim ibadetlerimize ve övgümüze ihtiyacı yoktur lakin buna insanların ihtiyacı vardır. Evrenin yaratıcısı ile bağlantı kurmak, ona salat etmek derecemizi yükseltir. Sevdiğimiz insanların yanındayken nasıl mutlu oluyorsak Allahın huzurunda ibadet ederken de ayrı bir enerji yükleniriz. Biz Allahı övdükçe o da bizim hidayetimizi artırır yani salat eder. "Öyleyse beni anınız ki ben de sizi anayım. Bana şükrediniz, bana nankörlük etmeyiniz." (2/Bakara 152) Bir insandan uzun süre uzak kalırsanız aranızdaki bağ zayıflar, hatta eskiden sarmaş dolaş olsanız bile zaman geçtikçeiki yabancı olursunuz, tekrar buluşunca hemen eski günlere dönemezsiniz. İşte Allah ile irtibata geçmek olan ibadetler de tanrıyla aranızdaki bağı hep sıkı tutar. Duanız daha çok kabul olur. Bu konuda balinaya yem olan Yunus peygamberi düşünelim. Eğer çok tespih eden birisi olmasaydı asla oradan kurtulamayacak ve balina karnında ölecekti. (37/Saffat 143-144) Demek ki Allah ile irtibatı koparmamak ömrü bile uzatabiliyor. Başı sıkışınca dua edenler ise "bunca zaman huzuruna ibadetle gelmedim şimdi ise işim düştüğü için dua ediyorum" diye düşünüp utanırlar. Yani ibadetlere bizim ihtiyacımız vardır.

Ayrıca biz insanlar olarak sanat eseri ürettiğimizde onu sahiplenip tanıtıyorsak, aynı şeyi Allah yaptığında da şaşırmamalıyız. Çünkü olması gereken budur ve her sanatçı eserlerini tanıtıp övgü bekler. Allah da en güzel sanatçı olduğuna göre eserlerini sahiplenmesi ve övülmeyi beklemesi gayet doğaldır, bu onu aciz yapmaz. Kaldı ki biz onu övmesek bile gücünden hiçbir şey eksilmez (39/7), övüp takdir etmek yani tefekkür ederek yaratılışa şahit olmak bize artı değer katacaktır. Onun kudretini daha iyi anlamamızı sağlayacaktır, ona daha içten bağlanmamızı sağlayacaktır.

İnanmayanı cezalandırmak konusunda ise yine sanat eseri örneği verebiliriz. Sanat eserimizi başkasının sahiplenmesi durumunda hiddetlenir ve hakkımızı aramak için mahkemeye baş vururuz, hırsızın ceza almasını isteriz. Biz bile böyle davranıyorsak evreni yaratıp yöneten, düşünenlerin bulacağı iman delilleriyle donatan, yetinmeyip herşeyi açıklayan kitap yollayan bir tanrı elbette inanmayanları cezalandıracaktır.

Cezalandırmasının gerekçesi de hiçbir şey gizlemeyip herşeyi açıklamasıdır. Düşünüp bulun demekle kalmamış, kitapla desteklemiştir. Eğer kitap indirmeseydi kafirlerin "bilmiyorduk, bilgi vermedin, şimdi nasıl hesap sorabiliyorsun" diyebileceği bahanesi olacaktı. Bunu diyemesinler diye kuran indi. "(Kuranın inmesi) Diri olanları uyarabilsin ve kâfirlere ceza hak olsun diyedir." (36/Yasin 70) Kitap bile yollamışken müşrik olmak, kafir olmak cezayı hak kılar. Bu dünya bir çocuk oyunu değildir ve iyiyle kötünün ayırt edildiği, kısa ömür tükenince bir daha doğmamak üzere öldüğümüz imtihan yeridir. Bu imtihanı geçmenin tek yolu akletmektir. Cehenneme gidenler de aklını kullanmamaktan ve söz dinlememekten şikayetçi (67/10) olacaktır.

İddia 17: Müslüman ülkede doğduğunuz için islamı savunuyorsunuz, çocukken ne öğretilirse onu benimsiyorsunuz. Hindistanda doğsanız budist olurdunuz, boşuna müslümanlık taslamayın.

Cevap: İnsanların doğduğu toplumun dinini benimsemesi elbette kınanacak birşeydir, her birey anlam arayışında sorgulayıp inancını kendisi seçmelidir. Bir insan dinleri araştırmaya başlarsa karşılaşacağı şey ilk insandan beri islamın tebliğ edildiğidir. Dinlerin zinayı, faizi, hırsızlığı kötü görmesi aynı kaynaktan beslendiğini gösterir. Lakin her topluma gönderilen islam peygamberleri öldüğü zaman hak din zamanla bozulur ve gelenek dinine dönüşür. Tarih boyunca her seferinde aynı şey olmuştur. İslam da bu sapmadan nasibini almış; sünnilik, şilik, alevilik, selefilik, sufilik dinlerine dönüşmüştür. Yani müslüman ülke denilen ülkelerde doğmakla da gerçek müslüman olunmaz. Gerçek müslüman olmak için Kuranı içine sindirmek gerekir. Halk ise Kuranı anlamadan okumayı yeterli görnekte, hurafe kaynaklarını anlayarak okumaktadır. Böyle olunca çoğunluğu müslüman ülkede doğmak hiçbir fayda sağlamamıştır. Taki akledip delil arayana ve dnini sadece Kurandan öğrenene dek. (Hristiyanlıktaki sapmayı Hristiyanlar neye inanır yazımızdan okuyabilirsiniz)

İddia 18- Allah varsa bu kısa dünya hayatım için neden beni sonsuza kadar cehenneme atıyor, sırf inanmadım diye sonsuza dek yakması acımasızxca değil mi, 60 yıl yaşadıysam 60 yıl cehenneme atsın, sonsuza dek yakan adaletsiz bir tanrıya inanmam.

Cevap: Cehenneme gitme sebebi sadece inanmamak değil, inanmayışla birlikte atılan yüzlerce ağır iftiralardır. Allah yok diyen, peygamber yalancı diyen, kuran uydurma diyen insanlar hiçbir bilgisi olmadığı halde büyük iddialar savunduğu için sorumluluk almış olurlar. Bu iddiaları yanlış olduğu için ve aksini ispatlaya güçleri yetmeyeceği için hesap gününde rezil rüsva olacaklardır. Bu kişi ister 60 yıl yaşasın ister 1000 yıl yaşasın hep aynı karakterde kalacağı için ölümden sonraki yaşamı da hep aynı olacaktır. Kendisine verilen ömürde iman edemediyse kıyamete kadar yaşasa bile iman edemez. Bu yüzden sonsuza dek cehennemde kalması adaletsiz olmaz. Bu durumu açıklayan ayet şöylerdir: "Onlar orada, "Ey Rabbimiz! Bizi çıkar. Daha önce yaptıklarımızın aksine iyi işler yapalım" diye feryat ederler. Kendilerine, "Size, düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? Şimdi tadın azabı! Zalimlerin yardımcısı yoktur" denir." (35/Fatır 37)

İddia 19- Allah hem kaderimi yazıyor hem de hesaba çekiyor, madem senaryoyu oynuyoruz o zaman Allahın bizden hesap soramaz. Cehenneme gideceğimi o yazmış, bile bile yaratıyor.

Cevap: Yazılmış senaryoyu oynadığımız bir kader inancı Kuranda geçmez. Aksi halde hırsızlar, katiller, tecavüzcüler bahane olarak "alın yazım böyleymiş bende suç yok, Allah kaderimi böyle yazmış bende yazılan senaryomu oynadım" deme lüksüne sahip olurdu. Hırsızlığın, katilliğin, kul hakkının kuranda günah olarak sayılması, bunları yapanların kişisel iradesini kullanarak günah işlediğini gösterir. Allah hem bu günahlara ceza vaad edecek hem de alın yazısıyla günah işlemeye teşvik edecek çelişkili bir tanrı değildir. Amellerimiz ile ilgili şöyle buyurmuştur: "Biz, her insanın kuşunu (kazandığı sevapları ve günahları) kendi boynuna doladık, kıyamet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız." (17/isra 13) Madem yaptıklarımız amel defterimize not alınıyor o halde önceden yazılmış bir alın yazısı yoktur, olsaydı zaten yazılı olan şeyi ikinci kez yazmaya gerek olmazdı. Her yaptığımız sağımızdaki ve solumuzdaki melekler tarafından not alınır (43/80, 54/52, 82/10-12 ayetler) Yani kendi kaderimizi kendimiz çiziyoruz, hangi çağda hangi anadan doğacağımız hariç.

Sonuç: Ateizm ruhsal bir problemdir, aklını kullanan hiç kimse ateist kalamaz. Bazı ateistler özgürlüğüne düşkün olduğu için bazıları da herşeyi bildiklerini sandıkları için kendisinden üstün bir gücün varlığını kabullenmek istemezler. Tesadüflere inanmak dağların bile yüklenmekten kaçındığı yükü (33/72) üstlenmekten kolay gelir. Ayrıca her insan doğmadan önce mümin olacağına dair söz (7/172) verir. Mü'minler gerçek iyi, ateistler gerçek kötüdür ve kendilerini iyi zannederler.

Yüzünüzü doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Gerçek iyilik; Allah'a, Ahiret Gününe, meleklere, kitaplara ve nebilere iman etmek; malını sevdiği halde onu yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere, köle ve esirlere vermek; namaza devam etmek, zekat vermek, söz verdiği zaman sözünü yerine getirmek, zorlukta, sıkıntıda ve felakete uğrama durumunda sabretmektir. İşte bunlar, sadık olanlardır. Ve işte bunlar, takva sahibi olanlardır. (2/Bakara 177)

Elimizden geldiğince ateist iddialarına cevap vermeye çalıştık. Daha fazla ilmi olanlar daha detaylı cevaplar verebilir. Sonuçta her iddianın mantıklı bir açıklaması vardır. Allahın varlığında, ahiretin varlığında, Hz. Muhammedin son nebi olduğunda hiç şüphe yoktur. Sadece kabirlerden geçerken bile asıl yaşama yerinin ahiret olduğu çok net anlaşılır. İçimizdeki ölümsüzlük ve gençlik isteği de ahiret için yaratıldığımızı gösterir. Dünya hayatı aklını işleten ve aklını rafa kaldıranı ayırt etmek için imtihan yeridir. Sınıfı geçmek için bile imtihana giriyorsak, cennete girmek için de imtihan şarttır. sonuçta bir işe girerken de önce liyakat aranır, cennete girmek için de liyakat aranıyor.

3 yorum:

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?