Soru: kitap ehli cennete girecek mi? Maide 69.ayette yahudi ve hristiyanlardan salih amel işleyenlerin cennete gideceği yazıyor. Başka dinler de cennete gidecek ise "Allah katında din islamdır.." (Ali imran 19) ayetini nasıl anlamalıyız?
Cevap: Cennet'i ummanın ilk şartı Allah'ın yanısıra rab ve ilah edinmemektir. RABB: efendi, sahip, terbiye eden, yetiştiren, besleyen gibi anlamlara gelir. İnsanların sahibi, efendisi, terbiye edeni Allah teala'dır. İLAH: tanrı, en çok sevilen, en çok korkulan, medet umulan, şefaat istenen, dua edilen kişi. İnsanların ilahı da Allah teala'dır. Öyleyse cennete gitmek için sadece ve sadece Allah'a kulluk etmek, Allah'tan başka tanrı olmadığını kabul etmek lazımdır. Allah'a kulluk etmenin 5 şartı vardır.
1- Allah’a iman: Kainatı yaratan ve yöneten tek ilah, emir verme yetkisi olan tek hakim, kendisine sığınılacak tek mabud olduğunu kabul etmek.
2- Meleklere iman: Peygamberlere vahiy getiren, amellerimizi yazan, ölürken nefsimizi alan, Allah’ın emrindeki metafizik akıllı canlılar olduğunu kabul etmek.
3- Kitaplara iman: Tarih boyunca kavimlere yol gösteren, doğruyu öğreten kitapların nebilere vahyedildiğini kabul etmek, son kutsal kitabın Kuran olduğunu kabul etmek.
4- Resullere iman: Allah’ın elçilerinin hiç birini diğerinden ayırmamak ve onları kahin, mecnun, büyücü, çıkarcı gibi ithamlardan tenzih etmek. Kuran'da adı geçen 25 insan resul vardır. Bunlardan birine bile inanmayanlar iftira etmiş olurlar. Örneğin; Musa peygamberdir ama İsa yalancıdır diyenler, İsa peygamberdir ama Muhammed yalancıdır diyenler cennete gidemezler. Hepsinin de Allah'ı elçisi olduğunu kabul etmek gerekir.
5- Son güne iman: Dünya hayatının son bulacağı ve kıyametin kopuşuyla ahiret hayatının başlayacağına inanmak, hesabını veremeyeceği işlerden kaçınmak. Dünyadaki iman ve amelimize göre ameller tartılacak ve cennete yada cehenneme gidilecek.
Bu beş iman esası İslam dinini özetlemektedir. Allah'ın saydığı iman esasları bunlardır. Tarih boyunca müslüman olabilmek için bu beş maddeye inanma şartı getirilmiştir. Arapların ve İsrailoğullarının atası olan İbrahim aleyhisselam da Kuran'daki İslamı tebliğ eden bir müslümandı. "İbrahim, yahudi veya hristiyan değildi. Ve lakin hanif bir müslümandı. Müşriklerden değildi." (Kuran 3/67) Peki müslüman resullerin ümmeti neden yahudi veya hristiyan olarak anıldı?
Yahudiler: Hz. Mûsâ’nın tebliğ ettiği ilâhî dinin mensupları bu isimle anılırlar. Yahudi kelimesi, Hz. Ya‘kub’un on iki oğlundan dördüncüsü olan Yahuda’dan gelmektedir. Önceleri bir şahıs ismi olan bu kelime, daha sonra Yahuda sıptına (soy) mensup olanlar için kullanılmış; bu kabilenin yerleştiği bölgeye de ad olmuştur. Bâbil esareti (m.ö. 586-538) sonrasında ise İsrâil (Ya‘kub) nesli yahudiler diye anılmaya, Hz. Mûsâ’nın tebliğ ettiği ilâhî dine de Yahudilik denmeye başlanmıştır. Yahudilik millî bir din olduğu için bu dinin mensuplarına yahudiler denildiği gibi İsrâiloğulları da denilmektedir. Günümüzde, dünyanın çeşitli bölgelerinde 15-20 milyon civarında yahudi nüfusu bulunmaktadır.
Hristiyanlar: Hz. Îsâ’nın tebliğ ettiği ilâhî dinin mensuplarına verilen isimdir. İslâmî kaynaklara göre Îsâ’nın doğduğu yerin ismi olan Nâsıra’dan dolayı nasrânî (çoğulu nasârâ) olarak adlandırılmışlardır (Taberî, I, 318). Hıristiyan (christian) kelimesi, Hz. Îsâ’nın kutsal ve kurtarıcı niteliğini ifade eden Mesîh kelimesinin Batı dillerindeki karşılığı olan christ (Grekçe aslı: christos) kelimesinden gelmekte olup “Mesîh’e tâbi olan” demektir. Kelime ilk defa 44 yılında bu dini kabul eden Antakyalılar için kullanılmış, daha sonra giderek bu dinin her mezhepten bağlılarını ifade etmiştir. Hz. Îsâ’nın tebliğ ettiği dine ise Hıristiyanlık (Christianisme) denilmiştir. Bugün yeryüzünde, birbirinden derin çizgilerle ayrılmış olan çeşitli mezheplere bağlı 1,5 milyarın üstünde hıristiyan yaşamaktadır. [Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 133-136]
Şimdi kitap ehlinin düştüğü hatalara değinelim. "Ahbarlarını ve ruhbanlarını Allah'ın aşağısında rabler edindiler. Ve meryem oğlu mesihi de. Tek ilâha kul olmaktan başka bir şeyle emrolunmadılar. Ondan başka ilah yoktur. O, şirk koştukları şeylerden münzzehtir." (Kuran 9/31)
Tevbe 31.ayet, kitap ehlinin kula kulluk ederek şirke düştüğünü haber vermektedir. Ahbar'dan kasıt yahudi alimler, Ruhban'dan kasıt ise hristiyan alimlerdir. Bu ikisi din adına konuştuğu zaman kendi çıkarları doğrultusunda konuşmuş, gerçek tevratı ve gerçek incili gizlemişlerdir. Kendi hevalarına göre verdikleri fetvalar sebebiyle rab konumuna yükselmişledir.
İsa peygamberin rab ilan edilmesi de hocaların icmasına dayanır. Konsil toplantısında Kurana uygun inciller dışlanarak isa rab ilan edilmiştir. İsa'yı aracı olarak kabul edip, kurtuluşun İsa'ya kulluk etmekte olduğuna inanırlar. Bu davranış mekkeli müşriklerin puta tapma amacıyla aynıdır. Allah'ı çok uzak görüp, ona yaklaşmak için aracı tanrılar edinmişlerdi.
İşte Hristiyanlık da Allah'a ulaşmak için İsa'nın tanrı olduğunu kabul etmek gerektiğini söyler. Halbuki Allah'tan başka tanrı icat eden hiçbir cümle Allah'ın vahyi olamaz.
ŞİRK: "Kim İsa’nın Tanrı’nın Oğlu olduğunu açıkça kabul ederse, Tanrı onda yaşar, o da Tanrı’da yaşar.'' [1.Yuhanna 4:15] ''İsa’nın Rab olduğunu ağzınla açıkça söyler ve Tanrı’nın O’nu ölümden dirilttiğine yürekten iman edersen, kurtulacaksın." [İncil: Romalılar 10:9]
İsa'yı görenlerin yazdığı İncil'de geçen bu cümleler, İsa'nın mesajına savaş açmıştır. Tek ilah olan Allah'a davet eden bir elçi, ''tanrının oğlu'' mertebesine çıkarılmıştır. Allah'ın elçisi olan İsa nebi; yemek yer, su içer, tuvalete gider, uyur, yorulur, yürüyüş yapar, alışveriş yapar, sıcaktan terlerdi. Yani ilah değil, bizim gibi insandı. Tek farkı Allah'tan vahiy almış olması ve kendisine mucizeler verilmiş olmasıydı.
Yemek yiyen ve tuvalete giden bir beşerin ilah olması mümkün değildir. Çünkü acıkmak, dışkı yapmak, yorulmak, uyumak acziyettir. Allah çocuk edindi demek Allah'ın şanına yakışmaz çünkü yarattıkları gibi beşeri ihtiyaçları yoktur. İsa'yı tanrı yapmakta ısrar edenlere şu ayetler inmiştir;
Ayrıca Musa nebi de, İsa nebi de insanları tek ilah olan Allah'a kulluk etmeye çağırmıştır. Tıpkı son nebi Muhammed aleyhisselam gibi tevhid dinini öğretmişlerdir. Kendilerini ilah yapmamışlar, tek ilahın Allah olduğunu söylemişlerdir.
Demek ki bütün nebilerin mesajı aynı imiş ve Allah'tan başka tanrı olmadığını öğretmişler. Bu ortak mesaj son olarak Muhammed nebi'ye vahyedilmiştir. O bütün insanlara gönderilmiş bir elçidir. Bütün insanları direk Allah'a bağlanmaya, Allah'tan başka tanrı olmadığına inanmaya davet etmiştir.
İsa da Muhammed'in geleceğini müjdelemiştir. Orjinal incilde Ahmed isimli bir resul geleceği yazmaktadır. Ahmed ve Muhammed isimleri H-M-D harflerinden oluşur ve "övülmüş" anlamına gelir, aynı kişiden bahseder.
İsa aleyhisselamdan sonra 600 yıl boyunca yeni peygamber gelmemiştir. Nihayet beklenen nebi 610 yılında zuhur etmiştir. "Ey ehli kitap! Muhakkak size elçilerden uzun bir dönem sonra gerçekleri beyan eden elçimiz geldi. "Bize müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi" demeyin diye. İşte size müjdeleyici ve uyarıcı geldi. Allah her şeye kadir olandır." [Kuran 5/19]
Şimdi Maide 69.ayetin neyi anlattığına bakalım. Kuran ayetleri bir pasaj halinde okunmalıdır. Aksi halde konunun neyle ilgili olduğu anlaşılmaz.
Maide suresi 67- "Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer yapmazsan onun risaletini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni korur insanlardan. Şüphesiz ki Allah kafirler kavmini hidayete ulaştırmaz. 68- Deki: Ey kitap ehli! Siz birşey üzere değilsiniz. Taki, tevrat ve incil ve rabbinizden size indirilen şeye (Kuran'a) uyana kadar. Ve elbette, Rabbinden sana indirilen şey onlardan çoğunun azgınlık ve küfrünü artırır. Artık kâfir kavme üzülme. 69- Şüphesiz iman eden kimseler ve yahudi ve sabii ve hristiyan kimselerden Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve salih amel işleyenlere korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar. "
Bu pasaj okunduğu zaman Kuran'a iman şartı olduğunu görürüz. Maide 69.Ayet aslında Kuran gelmeden önceki dönemde şirk işlemeden, Allah'a ve ahirete iman edip salih amel işleyenlerin cennete gideceğinden bahsetmektedir. Son nebi geldiği zaman ona tâbi olmak zorunlu olmuştur.
Muhammed aleyhisselam vahiy alıpta son nebi olduğunu anlayınca sadece mekkeli müşrikleri değil, kitap ehlini de İslam'a davet etmiştir. Her fırsatta onları tevhid'e davet etmiş, insanları ilahlaştırmaktan vaz geçmelerini istemiştir. Bu tebliği şöyle yapmıştır; "Deki: Ey kitap Ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir kelimeye gelin: Allah'tan başkasına kul olmayalım ve ona birşeyi denk tutmayalım. Bir kısmımız bazılarını Allah'ın yanısıra rabler edinmesin. Artık yüz çevirirlerse o zaman de ki: Şahit olun şüphesiz biz Allah’a teslim olanlarız." [Ali İmran Suresi 64] ayetinde peygamberimiz kitap ehlini tevhid'e çağırmıştır. Yani rab edindikleri din adamlarına değil, Allah'a bağlanmayı tavsiye etmiştir. Bu çağrıya kulak asmayanlar ise ''yahudi veya hristiyan olun ki doğru yola giresiniz'' demişlerdi. Halbuki aralarında yaşayan çok değerli bir peygamber vardı. Ona sorular sorup hak dini öğrenebilirlerdi ama kendi uydurdukları dini tercih ettiler.
Ve dediler: "Yahudi veya hristiyan olun ki hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, İbrahim'in milleti hanif (Allah'a yönelen) idi. Müşriklerden değildi." Deyin ki: "İman ettik; Allah'a ve bize indirilen şeye. Ve İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilen şeye. Ve Musa ve İsa'ya verilen şeye. Ve nebilere rablerinden verilen şeye. Onlardan birini ayırd etmeyiz ve biz ona teslim olduk. Artık eğer iman ederlerse sizin ona iman ettiğiniz gibi, o zaman hidayete ererler. Ve eğer yüz çevirirlerse o zaman ancak ayrılığa düşerler. Onlara karşı Allah sana kâfi'dir, o işiten ve bilendir." [Kuran 2/135-137]
Son nebi'yi kabul etmedikleri için inkârcı olmuşlar, kendi nefslerine zulm etmişlerdir. Halbuki hepsi de son nebi'yi beklemesine rağmen sırf aralarındaki çekişmelerden ve makam hırsından ötürü, uydurulmuş dinlerini bırakamadılar. Böylece kendi elleriyle cehennemi hak ettiler.
"Şüphesiz Allah katında din islamdır. Kendilerine kitap verilmiş olanlar, bu ilim geldikten sonra aralarındaki taşkınlıktan başka sebeple ihtilafa düşmediler. Ve kim Allah'ın ayetlerini inkâr ederse (bilsin ki) kuşkusuz Allah hesabı çabuk görendir." [Ali İmran Suresi 19] "Muhakkak ki kafir kimseler; gerek kitap ehlinden gerekse müşriklerden olsun cehennem ateşindedir, orada kalıcıdırlar. İşte onlar, onlar karada yaşayanların en şerlisidir." [Beyyine Suresi 6]
Son nebi'nin geleceğini bilenler samimi şekilde Allah'a inandıkları için ona vahyedilen ayetleri işitince direnmeyip teslim olmuşlardır. Çeneleri üzere secde ederek yani mucize falan istemeden, ağlayarak müslüman olmuşlardır. "Deki: Ona inanın veya inanmayın, şüphesiz ki daha önce ilim verilen kimselere (ayetlerimiz) okunduğu zaman çenelerini kapatıp secde ederler. Ve derler ki: Rabbimiz subhandır. Şüphesiz rabbimizin vaadi gerçekleşti". [İsra suresi 107-108]
"Onlar ki resul'e tâbi olurlar. Ümmi nebi'ye ki onu yanlarındaki tevrat ve incilde yazılı bulurlar. Onlara maruf'u emreder münkerden nehyeder. Onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar. Onlardan (sonraki resule uyma) ahdini kaldırır ve üzerlerindeki zincirleri kırar. Böylece ona inananlar ve saygı gösterenler ve yardım edenler onun beraberinde indirilen nur'a tabi olurlar. Onlar felah'a erenlerdir." [Araf Suresi 157]
Zaten ilim sahipleri bilirler ki, Hz. Muhammed son nebi'dir ve getirdiği esaslar önceki vahyin devamıdır. Bunu bazı hristiyanlar da itiraf etmektedir. Örneğin; Ermeni patrikhanesinde üst rütbeli (episkopos rütbesinde) din adamı olarak görev yapan Sahak Maşalyan, Kuran'ın son kutsal kitap olduğunu şöyle itiraf etmiştir:
"Hristiyanlık Müslümanlığa şu şekilde bakar: Tarihsel olarak baktığında Yahudilerin isa mesihe baktığı gibi orada tanrısal değil şeytani bir şey görürler. Yani kandırılmış bir peygamberin sözleri olarak görürler. Bu genellikle hristiyanlığın ve Müslümanlığın karşılaşmasında başat olan şiddetten dolayı kaynaklanan bir şey. Yani eğer husumet varsa bireysel ilişkide de böyledir. Kavgalıysanız birisiyle, çıkarlarınız çatışıyorsa veçok uzun süre sürüyorsa artık o ağzıyla kuşta tutsa sizin için ön yargınız vardır. Dolayısıyla Hristiyanlığın ve Müslümanlığın karşılaşması çağlar boyunca silahlı mücadeleler halinde olmuş. Ordular kaldırmışlar birbirlerine karşı. Ve sürekli bir şekilde kendi dinlerini ötekine göre öğretmişler. Yavaş yavaş 20.yy’da din önderlerinin ilişkisiyle yan yana geldiğinde karşılaştırmalı dinler olduğunda o zaman şöyle bir anlayış çıkmış. Tek tanrılı dinler var ve o tek tanrılı dinler belli bir tarihsel gelişim içinde. Ve bunun kaynağı var mesela İbrahim. İbrahim peygamber bir ata ve tanrı ondan bir ulus yaratıyor. Ve orada ibrahimin getirdiği tek tanrı mesajı var dünyaya. Bunu Yahudi peygamberleri almışlar taşımışlar, sonra isa Mesih bunu pekiştirmiş sonra isa mesihin elçileri bunu dünyaya yaymışlar. Sonra tek tanrılı bir din olarak İslam peygamberi gelmiş, o da yazılı bir metini ortaya koymuş. Şimdi hristiyanlar bu yazılı metni okuduklarında şunu görüyorlar. Bu yazılı metnin (Kuran’ın) ruhu ve söylediği şeylerin %80 ve %90’ı bu vahyin devamıdır. Bu çatışmalar başlamadan hristiyan ve İslam arasında, mesela ilk hristiyan teologlar baktıklarında Müslümanlığı hristiyanlığın bir alt mezhebi olarak görmüşler. Onun için biz bu şekilde baktığımzda diyebiliriz ki: İbrahim’in vahyi Muhammed’de ve Kuran’da devam ediyor ve kendisini gösteriyor." [KRT Tv, Yüzleşme programı - 24 ocak 2018, Sunucu: Ramazan Koyuncu, Konuk: Sahak Maşalyan, https://youtu.be/sXVXHO_-K70?t=2h7m3s]
Bu cümlelerde hristiyan bir din adamının ağzından, Muhammed'in İbrahim'in dinini anlattığını ve Kuran'ın önceki vahyin devamı olduğu gerçeği çıkmıştır. %90 devamı diyerek Kuran'ın büyük bölümüne iman ettiklerini söylemişlerdir. Buna rağmen Kuran'ın bildirdiği esaslara itibar etmeyip, ''İsa rabbimizdir'' demeye devam ederler. Böylece şu ayetin muhatabı olurlar:
Tevbe 30: Yahudiler "Üzeyr Allah'ın oğludur" ve Hristiyanlar "Mesih (isa) Allah'ın oğludur" dediler. Onların ağızları ile söyledikleri (uydurdukları) daha önceki kafirlerin sözlerine benziyor. Allah onları kahretsin, nasıl da (haktan batıla) dönüyorlar."
Nisa 171: "Ey kitap ehli! Dininiz konusunda haddi aşmayın ve Allah'a karşı hak'tan başka konuşmayın. Şüphesiz ki meryem oğlu İsa mesih, Allah'ın resulü ve onun kelimesidir. Onu kendisinden bir ruhla (insan suretine bürünen melekle) meryem'e gönderdi. Artık iman edin Allah'a ve onun resullerine. Ve (Baba + oğul + kutsal ruh) üçtür demeye son verin, sizin için hayırlı olan budur. Ancak Allah'tır tek ilah. O subhandır çocuk edinmekten. Onundur göklerdeki şeyler ve yerdeki şeyler. Ve Allah vekil olarak yeter.
Sonuç: Tevrat ve incil'de son nebi'nin haber verilmesi bile Hz. Muhammed'i kabul etmeyi zorunlu kılar. Beklenen nebi'ye tabi olmayanlar beklenen mehdi uydurmuşlardır. Kuran'a uymadan şirkten kurtulmak mümkün olmadığı için cennete gitmek de mümkün olmaz. Yukarıda gösterdiğimiz onca delilde görüleceği üzere, cennete gitmek için son nebiye iman etmek farzdır. İbrahim peygamberin dini olan İslam, en doğru şekliyle Kuran'da mevcuttur. Nebilerden birini bile kabul etmeseniz kafir oluyorsunuz, Muhammed peygamber de son nebi olduğuna göre onu kabul etmeden ve kötü vasıflardan tenzih etmeden cennete gitmek mümkün değildir.
Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah’a derinden saygı duyarak inanırlar. Allah’ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var ya, işte onların, Rableri katında mükâfatları vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. Ali İmran-199
YanıtlaSil