Kuran müslümanlığı hakkında bilgiler

Cemalnur Sargut Gerçekleri | Rumi Sargutun Put Sevgisi!

Cemalnur Sargut'a Reddiye

Cemalnur Sargut, 3 Kasım 1952 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiş, üniversite eğitimini Kimya Mühendisliği dalında tamamladıktan sonra 20 yıl kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Mutasavvıf bir ailede yetişen Cemâlnur Sargut, gençlik yıllarında felsefeye ilgi duymuş ve büyük felsefecilerin hayatlarını incelemiştir. Felsefenin yaşanılamayan bir ilim olduğunu fark etmesinin ardından, ilmini hâl etmiş bir örneğin arayışı içinde Mevlânâ'ya yönelmiş ve hocası Sâmiha Ayverdi'nin isteğiyle Kur'an-ı Kerîm ve karşılaştırmalı Mesnevi çalışmalarına başlamıştır. Cemalnur Sargut, hocası Samiha Ayverdi tarafından 1966 yılında kurulmuş olan Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir.

Cemalnur Sargut Hezeyanları


Alçak gönüllü tavırlarıyla şirin gözükmeye çalışan, her fırsatta insanları mesneviye davet eden, sufilerin kadın elçisi olan Cemalnur Sargut, dünya dinlerini harmanlayarak ortaya karışık bir din çıkarmıştır. Tevhid ve şirk farkını kaldırdığı için aynı anda hem puta tapanları hem de Kuranı savunabilmektedir. Bütün dinleri eşit tutar, gördüğümüz her şeyi Allah zanneder, ben yokum diyerek varlığını inkar eder. Örneğin;

1- Bütün dinleri kabul ediyor!

İddia: +Sizi neden doğu dinlerini, yeni akımları ve panteizmi övmeklesuçluyorlar? – Haşa. Ne güzel söylediniz, beni kabalist yapan var, Budist yapan var, Hristiyan yapan var. Yani hürmetsizlik etmeyim bütün dinleri Allah kabul et emrini verdiği için, fakat ömrüm islamı savunmakla geçti. Fakat ben ne dersem deyim mevlananın dediği gibi ‘’herkes anlamak istediğini anlıyor’’ [1]

Cevap: Allahın ''bütün dinleri kabul et'' emri yoktur. Aksine İslamdan başka bir dini kabul etmemektedir. ''Ve kim İslamdan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmez. Ve O, ahirette hüsrana uğrayanlardan olur.’’ [3/Ali imran 85] Çünkü tarih boyunca hep İslamı anlatan elçiler göndermiştir. İslamdan başka dinler insanların kendi uydurduğu paralel dinlerdir. İslamdan gayrı dinleri mazur görmek, paralel dinleri de hak saymak İslamın üstünlüğünü kabul etmemektir. Başka bir programda islamın üstünlüğünü kabul etmediğini şöyle açıklamıştır:

İddia: Tek tanrılı olan bütün dinlerde Allah fikri aynıdır. Dine tapmıyoruz ki biz, Allaha tapıyoruz. Tek din dersek o zaman dine tapmış oluruz. Onlar yol gösterici. Bir de kabeye giden bir sürü yol vardır ama herkes bir yolu seçer. [2]

Cevap: Bir müslüman için ''Şüphesiz Allah katında din islamdır..'' [3/ali İmran 19] Diğer dinler ise insanların uydurduğu paralel dinlerdir. Şu halde tek din demek dine tapmak değil, müslüman olmanın gereğidir. Yaratılmışı yaratandan ötürü severim zihniyeti ise bütün dinleri eşit tutmakta, hepsini kabul etmektedir. Örneğin mevlana şöyle demiştir: ''''Mızrak, kalkandan nasıl geçerse ben de gündüzlerden, gecelerden öyle geçtim (onlar, beni tutamadıklan gibi onlardan bana bir şey de bulaşmadı) Ondan dolayı bence bütün şeriatler, bütün dinler birdir. Bence yüzbinlerce yılla bir saat aynı. [3] Bütün dinler birdir diyerek İslamın üstünlüğünü kabul etmemektedir.

Halbuki Allah yolunda olmak için Kurana teslim olmak gerekir.  ''Bu Kurân, en sağlam yolu gösterir. İyi işler yapan müminlere de büyük bir ödül olduğunu müjdeler.'' [17/İsra 9]  Önceki kitaplar da islam olduğu için tarih boyunca tek doğru yolu islam anlatmıştır. Son kitap olan Kuran da o zamana kadar yaşanan olayları harmanlamış, din için gereken konulara değinmiş, kıyamete kadar tüm insanlığa ışık tutacak bir rehber olmuştur. Dolayısıyla paralel dinler için ''onlar yol gösterici'' diyemeyiz.

Sargut'un Tevhid tanımı yanlış olduğu için bütün dinleri bir tutmaktadır. Her seferinde beş parmağını birleştirip tevhid örneği vermektedir: ''Ben Türklerin bir hareketiyle tevhidi anlatıyorum. Biz Türkler güzeli böyle gösteririz. (parmaklarını bir araya getirip elini bilekten ileri geri hareket ettirerek) Bak beş parmak da birbirinden farklı. Ancak farklılıkları beğenip hoş gördüğün ve ‘’buda Allahın başka bir ismi, onu beğeneyim ki Allahım benden memnun olsun’’ dediğin zaman tevhide ermiş oluyorsun. Yani her yerde onu seyrettiğin zaman, her yerde ama. Sadece güzelliklerde değil.'' [4]

Halbuki tevhid, Allah'ın tek ilah olduğunu kabul etmek, ondan başka veliler edinmemek, ondan başkasından şefaat beklememek, ondan başkasına dua etmemek, ondan başkasını çok sevmemek, ondan başkasını hüküm koyucu kabul etmemek gibi çeşitli teslimiyet davranışlarıdır. Sargut'un tevhid tanımı ise bütün dinleri ve insanları bir tutmaktadır.

2- Puta tapmayı şirk olarak görmüyor!

Cemalnur sargut ve onun sufizm dini, İslamın üstünlüğünü kabul etmediği için şirk ve tevhid ayrımını da yapamaz. Kelime-i tevhidin ''La ilahe illallah: Allahtan başka ilah yok'' olmasını kabul etmeyerek kendilerine yeni bir kelimei tevhid tanımı icad etmişlerdir. Sufilere göre kelimei tevhid: ''La mevcude illallah: Allahtan başka varlık yok'' şeklindedir. Eğer Allahtan başka varlık yoksa gördüğümüz herşey de Allah olacaktır haşa. Bu itikada ''Vahdeti vücud: Vücudun birliği'' denir. İslamın Tevhid ve şirk ayrımını kökünden değiştiren vahdeti vücud inancı sebebiyle gördükleri her şeyi Allah zanneden sufiler puta tapmayı da şirk olarak görmez. Örneğin Cemalnur Sargut şöyle demiştir:

İddia: ''+Çok zevkle geziyoruz, bir hindu mabetine soktular beni. Hinu mabetinde filden kadının ayaklarını yıkıyorlar. Ama ben böyle birşey görmedim Gülben hanım; böyle bir hürmet, böyle bir saygı,böyle bir edep. Sanki karşılarında Allah var, Allah'ı yıkıyorlar. -Heykel bu ama. +Filden heykel. Şimdi orda baktığınız zaman onların taşa tapmaları mümkün mü? Hayır! Aslında onlar o taştaki hakikate, yani her yerden tecelli eden Allah'a tapıyorlar. -Onun şekli o demek istiyorsunuz. + şekli o, fil kadın, o onda görmüş Allahı. Kimimiz çocuğumuzda görüyoruz Allah'ı, kimimiz eşimize. Onların file taptığı kadar biz de birçok şeye tapıyoruz, birçok şeyi put ediniyoruz. Bunların hepsinde asıl taptığımızın Allah olduğunu idrak edersek zaten farklılıklar kalkıyor aradan. [5]

Cevap: ''Onlar taşa tapmıyor, putta Allahı görmüler'' demek bütün peygamberlerin şirk ile mücadelesini yok saymaktır. Mekkeli müşrikler de taşa tapmıyordu, putları aracı edinerek Allah'a yaklaşmaya çalışıyorlardı ama direkt Allah'a bağlanmadıkları için müşrik oldular. ‘’Bilin ki halis din Allah içindir. Onun aşağısından evliya edinen kimseler: ''Bizi Allah'a biraz daha yaklaştırsınlar diye onlara tapıyoruz.'' (derler) Şüphesiz Allah ihtilaf ettikleri konuda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah yalancı ve nankör kişiyi hidayete erdirmez. [39/Zumer Suresi 3]

Eğer hindular filden kadın putuna (eski dönemde yaşamış ganeşa isimli bir insana) tapınca müşrik olmuyor ise mekkeli müşrikler de Lat, menat, uzza, hubel gibi putlara tapınca müşrik olmamıştır haşa. Halbuki bütün peygamberler insanları bu putlardan kurtarıp sadece Allah'a bağlanmaya davet etmiştir. Hatta güzel örnek (60:4) olarak tanıtılan İbrahim aleyhisselam baltayla putları kırmıştır.

57-Ve Allah'a yemin olsun ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra putlarınıza mutlaka bir tuzak kuracağım.' 58: Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye. 59: "Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir" dediler. 60:"Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik" dediler. 61: Dediler ki: 'Öyleyse onu insanların gözlerinin önüne getirin. Olur ki onlar da şahit olurlar!' 62: Dediler ki: "Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?" 63: 'Hayır. Bu işi onların büyüğü, şu büyük put yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa, onlara, şu yerdekilere sorun.' dedi. 64: Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; "Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)" dediler. 65: Sonra yine eski kafalarına döndürüldüler: 'Andolsun bunların konuşamayacaklarını sen de bilirsin!' 66: (İbrahim) Dedi ki: "O halde, Allah'ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?" [Enbiya Suresi 57-66]

Durum böyle iken kim diyebilir ki ''onlar taşa tapmıyor, her yerden tecelli eden Allaha tapıyor, puta tapmak da Allaha tapmaktır'' diye? Tabi ki sufiler diyebilir çünkü kafalarına göre bir din uydurmuşlardır. Cemalnur Sargutun puta tapanları savunması, eski sufilerin itikadını benimsediği içindir. Sufilerin en büyük şeyh dediği ibni arabi de puta tapanları savunmuştur. İlk putperestler olan Nuh kavmi hakkında şöyle demiştir:

"Eşyânın hepsi ilâhi isimlerin görünme yeridir ve onların vücûdu ise, mutlak vücûdun kayıtlanması ve taayyününden ibârettir. Bundan dolayı Nûh kavminin taptıkları putlar dahi, mutlak vücûdun kayıtlanması ve taayyünü olduğundan Nûh kavmi onlara tapmakla Hakk'ın dışında bir şeye tapmış olmazlar" [6]

Vahdeti vücud inancını islama sokmaya çalışan İbni Arabi, Nuh kavminin puta tapmasını hakka tapmak olarak tanıtmıştır. Gördükleri her şeyin Allah'ın isim ve sıfatlarının vücut bulması olduğuna inandıkları için putlar da Allahın vücud bulmuş halidir ve puta tapmak da hakka tapmaktır. Bu yüzden Cemalnur Sargut hinduların puta tapmasını savunmuştur. Üstüne üstük bu inancı peygambere isnad etmektedir.

''Peygamberin ilmi ilimlerin tamalanmış halidir. Hangi ilimdir bu tamamlanmış hali? Allah yaratılmışta tecelli eder ilmidir. İşte peygamberimizin anlattığı budur.'' [7]

Peygamberimiz Allah yaratılmışta tecelli eder dememiştir, diyemez. Çünkü o bilir ki Allah'ın tecelli ettiği şey hemen parçalanır. ''...Rabbi dağa tecelli edince, onu darmadağın etti...'' [7/Araf 143] Kurana göre Allahın tecelli etmesi söz konusu bile olamaz. Şimdi kime inanacağız? Allah'ın sözüne mi yoksa sargut hanımın itikadına mı? Müslüman isek elbette ayeti kabul edeceğiz.

Bu tecelli etme yalanını Cübbeli Ahmet de kendi şeyhi için kullanmıştı: ''O zaman dostlardan biri, keşfi açık kullardan biri görmüştü, mevla tealanın tecellilerine mazhar olan bir zuhuratta ne diyor: ''Ete kemiğe büründüm mahmud diye göründüm'' Yani Allah'ın aynasıdır, dostlar Allah'ın aynasıdır, mevla tecelli ediyor, tecelliyattır.'' demişti. Böylece şeyhinin Allah olduğunu ima etmişti. Tasavvufçuların birilerini Allah ilan etme hastalığı var.

3- Kendi varlığını inkar ediyor!

Cemalnur Sargut ve onun sufizm dini, vücudun birliği inancını benimsediği için ''Allahtan başka varlık yok, ben yokum, sadece Allah var'' der. Herşeyi Allah zanneden bu zihniyet insanları da Allahın çeşitli görüntüsü zanneder. Cemalnur Sargut şöyle der:

''Ayrışmamız o ayrılıkları ayrılık zannetmemizden dolayı. Halbuki onun yaratıcının çeşitli görüntüleri olduğunu idrak etsek hiç kızacak birşey kalmıyor ortada.'' [8]  Allah sevgisi bütün sevgilerin üstünde ve herkesten tecelli eden Allah. Dolayısıyla başka biri yok ortada. Bunu idrak ettiğinizde kula cevap vermek, kulu memnun etmek zorunluluğu kalkıyor ortadan. [9] 

Başka biri yoksa biz neyiz? Konuşuyoruz, yemek yiyoruz, mutlu oluyoruz, üzülüyoruz, irademizle seçim yapıyoruz. Uyurken çıkan uyanırken bedene giren bir nefsimiz var. Nefsimiz Allah mı haşa. Dünyada nasıl var isek kıyamet günü de var olacağız ve hesaba çekileceğiz. Biz yok isek Allah kendi kendini mi hesaba çekecek, kendi kendini mi cennete yada cehenneme atacak?

Allah da yaratıcı sıfatıyla canlıları yoktan var eder: ''(Allah) Dedi: Ey iblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Büyüklendin mi yoksa yücelerden mi oldun?'' [38/Sad Suresi 75] ayeti canlıların Allah'ın vücudundan bağımsız olduğunu anlatır. Allah meleklere toprak getirmelerini isteyip Ademin hamuruna şekil verdiği için ''iki elimle yarattığım'' demiştir. Bunu bir heykeltraş'ın insan heykeli yapmasına benzetirsek, ortaya çıkan eser sanatçının vücudundan bağımsızdır. İşte canlılar da Allah'ın vücudundan bağımsızdır. Aksi halde hepimiz Allah'tan bir parça olduğumuz için tanrıcık olurduk haşa.

Atom düzeyinde düşününce maddi bir varlığımız olmayabilir ama atomların bir araya gelmesiyle vücudumuz oluşmakta, vücudun içerisine nefsimiz girince canlılık kazanmaktayız. Ruh üflenince ise akıl-irade-basiret-dinleme özelliği olan şerefli mahluklara dönüşmekteyiz. Allah evrende canlılar yarattığını şöyle bildirir: ‘’Gökleri ve yeri yaratması, bunların içinde debelenen canlılardan yayması onun ayetlerindir. Ve O, dilediği zaman onları bir araya getirmeye muktedir olandır.’’ [42/Şura Suresi 29] Kıyamet günü bir araya getireceği canlıları yaratmış ve onlara ''siz yoksunuz sadece ben varım'' dememiştir. Hiçbir ayette ''ben yokum demeniz lazım çünkü sadece Allah var'' yazmaması bile sufilere cevap olarak yeterlidir. Allahtan başka varlık yok demeyi kendileri uydurmuştur.

İddia: İçimizden hiçbir kişinin bir varlık olmadığını, kendimizin de bir varlık olmadığını, yegane varlığın Allah olduğunu, bizde onun isim ve sıfatlarının aynada görüntüsü olduğumuz, biz ayna gibiyiz, aynalar yoktur, varlık değildir. Ancak onun isim ve sıfatlarını gösteren aynalarız. Öyleyse kime kibir yapacağız? Yokuz ki. [10]

Cevap: Eğer biz varlığımızı inkar edersek, varlığımızı tanımlamak için ''ben de Allah'ım'' demek zorunda kalırız. Çünkü Allah'tan başka varlık yok ise mecburen gördüğümüz her şeye Allah demek gerekir. Mevlana bunu şöyle savunur: ‘’Enel hak demeyi insanlar büyüklük iddia etmek sanıyorlar. Ben hakkım demek büyük bir alçak gönüllülüktür. Bunun yerine ‘’Ben hakkın kuluyum, kölesiyim’’ diyen birisi kendi varlığı, diğeri tanrının varlığı olmak üzere iki varlık ispata kalkışır...'' [11]

Cemalnur Sargut'un öve öve bitiremediği Mevlana, ''Ben hakkım demezsen kendini Allah'a ortak koşmuş olursun'' diyor ve ''Allah'ın kuluyum'' demeyi yasaklıyor. Halbuki Allah'ın kuluyum demek kendi acziyetini bilmek ve Allah'a boyun eğmektir. Peygamberimiz de insanları Allah'a kul olmaya davet etmiştir. ''Şüphesiz ki Allah, benim de rabbimdir sizin de rabbinizdir. Öyleyse ona kulluk edin. Dosdoğru yol budur.'' [3/Ali İmran 51] Zaten yaratılma amacımız da Allah'a kul olmaktır. ''Ve ben cinleri ve insanları bana kulluk etmeleri dışında yaratmadım.'' [51/Zariyat suresi 56]

Öyleyse ''Ben Allah'ın kuluyum'' demek müslüman olmanın gereğidir. Mevlana gibi sufiler ise ''Ben Allahın kuluyum dersem kendimi Allah'a ortak koşmuş olurum'' diyerek paralel bir din getirir. Mevlananın yolundan gidenler de ''Ben yokum sadece Allah var'' diyerek insanları Allahın çeşitli görüntüleri zanneder. Bu durum esasen deist olduklarının göstergesidir. Çünkü her sözleri Allah'a kafa tutarak yeni bir itikad getirmektedir. Zaten mevlana dinlerden kurtulduğunu şöyle söylemiştir: ‘’Kâfirlikten de müslümanlıktan da dışarda bir alan vardır ki, o boşlukta bizim bir sevdamız var. Arif oraya erişince başını kor, orada ne küfrün ne de müslümanlığın yeri vardır.’’ [12] Ne müslümanlığa yer var ne de kafirliğe yer var, yani nirvanaya ulaşıp deist olmuşlar.

4- Mesnevi Allah'tan geldi diyor!

Sufizm dininin Rumilik mezhebine göre mesnevi Allah'tan gelmiştir. Bunu mevlana açıkça söyler, Cemalnur Sargut da Celaleddin Rumi isimli çakma peygambere iman eder. TRT1 Gülbence programında şöyle konuşmuştur:

Hazreti mevlana diyor ki: ''Ben şiir yazmam'' Ay diyorlar ki ''Efendim yapmayın, bütün eserleriniz şiir'' O da ''Şiirde şuur vardır, ben şuur kullanmam, geldiği gibi aksettiririm'' diyor. [13]

Mevlana mesneviyi Allahtan geldiği gibi yazdıysa erotik müstehcen hikayeleri de mi Allah indirdi? Eşekle cinsel ilişkiye giren kadın, genç oğlana kendini becerten adam, camiye kadın kılığında girip yanındaki kadına cinsel organını elleten adam hikayeleri Allahtan mı geldi haşa. Gelse gelse şeytandan gelmiştir. Son kutsal kitap Kuran değilde mesnevi mi haşa. Rumilik mezhebine tabi olan sufilere göre evet, son kutsal kitap mesnevi. Bunu şöyle savunuyor:

‘’Bu ne yıldız bilgisidir ne remil ne de rüya. Tanrı doğrusunu daha iyi bilir ya Tanrı vahyidir! Sofiler bunu halktan gizlemek için gönül vahyi demişlerdir. Sen istersen onu gönül vahyi farzet. [14]

Mesneviye gönül vahyi diyenlere bizzat mevlana itiraz ediyor, direk vahiy olduğunu söylüyor. Böylece kendini son nebi gibi tanıtıyor. Daha sonra söylediği yalana kendisi de inanıyor ve mesneviyi Kuran ilan ediyor. Hatta evladına hakaret ederek mesnevi niye kuran olmasın diye bağırıyor.

Sultan Veled buyurdu ki: Dostlardan biri babama: Danişmentler ''Mevlana Mesnevi'ye niçin Kur'an diyor?'' diye benimle münakaşa ettiler. Ben kulunuz onlara cevaben: "Mesnevi Kuran tefsiridir dedim" diye şikayette bulundu. Babam bunu işitince bir müddet sustu, sonra: ''Ey köpek! Niçin Kur'an olmasın? Ey eşek! Niçin Kur'an olmasın? Ey kahpenin kardeşi! Niçin Kur'an olmasın? Peygamberlerin ve velilerin söz kalıpları içinde ilahi sırların nurlarından başka bir şey yoktur. Tanrı'nın kelamı onların temiz yüreklerinden kaynamış ve ırmak gibi olan dillerinden akmıştır.'' [15]

Görülen o ki Sufizm dininin Rumilik mezhebi kendine yeni kutsal kitap bulmuş. Kuranı övüyor görünerek müslümanları mesneviye çağırıyorlar. İlk önce mesnevi okuyan da okun yaydan çıkması gibi islam dairesinden çıkıp sufi oluyor.

5- Uydurma hikayelerden hikmet çıkarıyor!

Sufiler menkıbe kitaplarında yazan masalları gerçek zanneder ve uydurma hikayelerden hikmet çıkarır. Örneğin Gülbence programında Sargut şöyle konuştu: ''Bir hikaye anlatıyım mesneviden. İki tane kuş gidiyormuş, kuşlardan bir tanesi ''ay bir insan geliyor karşıdan, kaçalım'' demiş. Öbürü ''yok yok din adamı o, din elbisesi var üstünde, kaçma bir şey yapmaz’’ ama din adamı almış eline taşı, kuşun ayağına atmış, ayağı sakatlanmış. Hazreti süleymana hitmişler, ‘’kısas yapalım, siz de din adamını taşlayın’’ demiş. Bilge kuşda ‘’yok taşlamayalım, üzerinden din adamı elbisesini çıkaralım, halkı çok kandırıyor’’ demiş. [16]

Bu masal tasavuf kitaplarında farklı şekillerde anlatılır. Örneğin Feridüddin Attar - ilahiname, kitabında: ‘’Bir derviş köpeğin ayağını kırdı. Köpek koşup dervişi şeyhe şikayet etti. Ceza olarak selamet elbisesinin çıkarılmasını istedi. Ey kardeşim! Eğer bir köpek bile Allah katında böyle bir makama sahipse senin kendini köpekten üstün sayman haramdır. Kendini köpekten üstün görürsen bilmiş ol ki bu senin köpekliğindendir.’’ şeklinde geçer. Aynı hikayenin farklı versiyonlarını uydurup hikmet ararlar. Güya kendini köpekten üstün görmek köpeklikmiş. İnsanları aşağılamak için böyle menkıbeler uydururlar. Kuransız müslümanların hikmet aradığı yerler bu menkıbe masallarıdır. Dervişin üzerindeki dini kıyafete güvenen hayvan masallarından hikmet bulmaya çalışırlar. Müslümanlar ise ‘’evlerinizde okunan Allahın ayetlerini ve hikmeti zikretin..’’ (33/Ahzab 34) ayetine uyarak hikmeti Kuranda ararlar. Diğer hikmetli yalan şöyledir:

Şöyle bir hikaye anlatırlar beni çok etkiler. İki tane adam varmış ikisi de cehennemlik. İşte cehenneme doğru giderken biri koşturmaya başlamış, Allah sordurmuş meleklerine ‘’niye koşuyormuş sor bakalım’’ diye. Demiş ki ''Dünyada hiçbir gün Allahın sözünü dinlemedim, şimdi utanıyorum, bari hızlıca sözünü dinleyim de benden memnun olsun’’ deyince Allah ‘’cennete götürün’’ demiş. Öbürü de gayet yavaş gidiyormuş ayağını sürte sürte. Sor bakalım niye yavaş gidiyor demiş. O da ‘’Ben dünyada ümit kestim ama şimdi inanıyorum ki Allahtan ümit kesmekten daha büyük bir günah yokmuş. Onun affediciliğinden ümit kestim onun için yavaş gidiyorum belki affeder diye’’ deyince onuda cennete götürün demiş. Yani Allah affetmek için bahane arayan bir Allah, yeter ki biz tövbe etmeyi becerelim. [17]

Bu hikaye de Kuran'a tamamen zıttır ve Allah'ın affedici olduğunu çocuklara anlatmak için uydurulmuştur. Zira cehennemlik olan kişiler ceza yerine giderken affedilmez. Onların hesabı görülmüş ve defteri dürülmüştür. Allah yanlış karar vermez, önce cehenneme atma kararı alıp sonra kararından dönmez. Kuransız müslümanlıkta ise menkıbe masallarından hikmet çıkarılır. Halbuki Zumer suresi 53.ayeti okuyarak da Allah'ın affedici olduğunu anlatabilirler ama amaçları Kurandan uzak tutmak olduğu için insanların hafızasını hep menkıbeler ile dolduruyorlar.

6- Allah'ın sadece peygambere salat ettiğini sanıyor!

Kuranı bütüncül okumamanın neticesi olarak bazı konuların sadece peygambere özel olduğu zannedilir. Örneğin Allah'ın salat etme mevzusu. Salatın anlamı kimden kime salat edildiğine göre değişiyor. Allah bir insana salat ediyorsa onu cehalet karanlığından ilim ve hikmet aydınlığına çıkarıyor, anlama yeteneğini artırıyor, rüya yorumlama yeteneği veriyor, güzel huylarla donatıyor, hak ve batıl ayrımı yapabilecek bilinç düzeyine çıkarıyor. Ahzab 56.ayette peygambere salat ettiğini söylüyor. Bu ayeti görenler ise konuyla ilgili diğer ayeti görmeyince sadece peygambere salat ettiğini, Allah'ın salatının sadece peygamberle sınırlı olduğunu zannediyor. Halbuki aynı surede Allah'n müminlere de salat ettiği bildiriliyor. Önce Sargut'un sözlerine bakalım;

Düşünebiliyor musunuz, Kuranı kerimde ‘’Allah ve melekleri peygambere salat ve selam ederler’’ ayeti kerimesi var. Yani birinin üzerine bu ayet inmişse bu insanın mütevazi olması, normal olarak insani, beşeri yapısıyla ''ene beşerun'' demişya peygamber, mümkün müdür size soruyorum. Mümkün değil. Yani bunu ilmen hiçbir varlık kabul edemez. Ama peygamber ''ben beşerim'' deyip boyun eğiyor ve hakarete dayanıyor. [18]

Konuyla ilgili diğer ayeti okumadan ‘’normal bir insan böyle bir durumda mütevazi olamaz’’ demektedir. Müminlere de salat ettiği için mütevazi olamayacak bir durum yoktur. Doğal olarak Allah kendisine hürmet edenlere yardımını göndermektedir. Bakın ne diyor diğer ayet: ''O ki size salat eder, onun melekleri de sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarması için (salat eder). Müminlere karşı merhametli olandır.'' [33/Ahzab suresi 43] Demek ki Allah ve melekleri müminlere de salat ediyor. Peygambere özel bir durum değil. Bu kadar abartıp peygamberi putlaştırmaya gerek yok.

7- Yapan yaptıran Allah diyor!

İbnul Arabi hazretlerine affın hakikatini sorduklarında onu öldürenlerin öbür alemde peşinden koştuğunu, ''onları cennete sokmadıkça ben giremem Allahım'' Bu kadar af. Çünkü yapan yaptıran Allah. kimi affetmeyeceksin. [19]

İbni Arabi kendisi cenneti garanti etmiş mi ki katillerini cennete sokmadan cennete girmiyor. Eğer yapan da yaptıran da Allah ise nasıl oluyor da günah, suç gibi kavramlar olabiliyor? Allah yaptırsaydı ''masumları öldüreni cehenneme atacağım'' diyebilir miydi? Hem senaryoyu yazıp oyuncuları yönlendirecek ve katil edecek hem de ''niye katil oldun seni cehenneme atacağım'' diyecek. Böyle bir Allah olabilir mi? Adam demeyecek mi ''Ya rabbi, yapan da yaptıran da sensin, beni cehenneme atmaya ne hakkın var'' diye? Dolayısıyla sufilerin uydurduğu tanrı inancı böyle çelişkili, böyle hezeyan.

Ayrıca burada habil ve kabil kıssasını da hatırlamak gerekir. Masum kardeşini öldüren kabil, cehennemlik olmuştu. Hatta habil ölmeden önce ''Ben isterim ki benim günahımı da kendi günahını da yüklenip ateş ehlinden olasın. İşte budur zalimlerin cezası.'' (5:29) demişti. Yani kıyamet gününde kabilin cehenneme gideceğinde şüphe yok. Öyleyse İbni Arabi de ''Katilleri cennete koymazsan ben de cennete girmem'' diyemez. Bu ibni arabinin kendisini övmek için kullandığı veya onu övenlerin uydurduğu bir masaldır. Bu kadar açık bir hurafeyi göremeyenler islam adına konuşacak son kişilerdir.

8-  Dede korkut hikayelerini hadis zannediyor!

İddia: Nasıl affedici bir Allah, yine peygamber efendimizden bir hadisi şerif: Adamın biri 99 kişiyi öldürmüş, sonra bir alime gitmiş demiş ki ''Allah beni affeder mi'' Alimde demiş ki ''öyle şey mi olur, affetmez'' onu da öldürmüş etmiş 100 ölü. Gelmiş alime demiş ki ''Allah beni affeder mi'' oda ''Eder'' demiş. Nasıl edecek? ''Şurada bir tövbe şehri var, hep tövbe edenler oraya toplandı. Oraya gidersen Allah seni affeder'' demiş. Peki demiş katil. Tövbe kelime anlamı Allaha geri dönmek demek. Demek ki günah Allahtan uzaklaşmak, tövbe Allaha geri dönmek demek. Şimdi tövbe edersen tamam demiş adam yola çıkmış, yolda ölmüş. Herkes sormuş bu adam affoldu mu olmadı mı diye. Melekler gelmişler. Demişler ki ''ölçün bakalım hangi şehire daha yakın. Tövbe şehrine daha yakın ise affolmuştur'' Adam da tövbe şehrine daha yakınken ölmüş. 100 kişiyi öldürmüş adam dahi bakın hadisi şerifle affolabiliyor. [20]

Cevap: Bu tür hikaye Allahın affedici olduğunu anlatmak için uydurulmuştur. Sayıların 99 ve 100 olması bile bunun masal olduğunu gösterir. Aklını kullanmayanlar ile yaşanmış olay zanneder. Eskiden radyo, tv, internet gibi araçlar olmadığı için hikaye anlatmak vakit geçirmek için güzel yöntemdi. Dedeler de çocuklara dini sevdirmek için hikayeler uydurdu. Allah rızası için hadis uydurmak da diyebiliriz. Hadis toplayanlar ise bu hikayeleri peygamber sözü zannedip kitabına ekledi. Durum bundan ibaret. Yoksa 100 kişiyi kasten öldürmüş bir kişi affedilmez. Kuran'da ''...Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur...'' [5/Maide 32] ''Kim bir mü'mini kasıtlı olarak öldürürse cezası, içinde ebedi kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazaplanmış, onu lanetlemiş ve ona büyük bir azab hazırlamıştır. [4/Nisa 93] yazmaktadır. Değil 99 kişiyi 1 kişiyi kasten öldürse bile cehennemliktir. Tavuk mu öldürüyor da affedilecek? İnsan hayatı bu kadar ucuz mu? Dolayısıyla bu hikayenin halk efsanesi olduğu aşikardır ama Kuransız müslümanlar hadis zannederler.

9 - Peygamberi putlaştırıyor!

İddia: Kuran zaten öyle güzel anlatıyor ki peygamber efendimizin beş özelliğini. Kul, resul, muhteşem bir ahlak, harika bir örnek, alemlere rahmet. - Kesinlikle öyle. Yani Allah onun kaynağından bu aleme aşkını sevgisini ve yaratmayı akıtıyor. Onun kaynağı olmasa hiç birimiz o sevgiliyi idrak edecek güce sahip değiliz. Onun için hazreti mevlana buyuruyor ki: ‘’Allah bütün saçılarını hz muhammede saçtı. Sen bir güzellik istiyorsan git ona yalvar’’ diyor. Dolayısıyla ‘’Kun fe yekun’’ hz Muhammed, ol dedi oldu. Herşey onun nuruyla başladı. Mübarek vücuduna en son gelerek nasıl yaşanması gerektiğini bize öğretti. [21]

Cevap: İslamda peygambere yalvarmak onu ilah edinmektir. Peygamberimiz şöyle demiştir: ''‘’Deki: Sadece rabbime yalvarırım, ona hiç kimseyi ortak etmem.’’ [72/Cin 20] ‘’Deki: Ben ancak sizin gibi beşerim. Bana sizin ilahınızın tek ilah olduğu vahyolunuyor. Öyleyse ona yönelin ve istiğfar edin. Vay haline müşriklerin.’’ [41/Fussilet Suresi 6] ''Ve rabbiniz dedi ki: Bana yalvarın ki size icabet edeyim. Şüphesiz ki bana ibadet etmekten kibirlenenler aşağılanmış olarak cehenneme dahil olacaklar.'' [40/Mu'min Suresi 60] Müslüman iseniz peygamber dahil yaratılmış varlıklara dua edp yalvaramazsınız. Aksi halde şirk koşmuş olursunuz. Herşeyin peygamberin nurundan yaratılmış olması da Hristiyanlarla yarışmak için uydurulmuştur çünkü onlar her şeyin İsanın nurundan yaratıldığına inanır.

10- Hırsıza Şükrediyor!

Annem ölmeden önce hırsız girmiş. Annem böyle oturmuş ortada, biz kapıyı açtık. ''Hırsıza şükredin'' dedi. Kullanmadığınız her şeyi almış gitmiş, sizi de bir yükden kurtarmış. Onun daha çok ihtiyacı varmış dedi. Bakış meselesi. Bir olayı cehennem de yapan cennet de yapan biziz kızım. [22]

Hırsızlar kullanmadığınız eşyaları çalmaz, yükte hafif pahada ağır şeyler ararlar. Hele ki modern zamanda bir hırsız evinizden kullandığınız şeyleri çalar. Hırsıza şükretmek kendini avutmaktır. Kurana göre hırsızın eli kesilir. (5:38) Bu kesmenin nasıl olduğunu hırsızlık cezası yazımızdan okuyabilirsiniz.

11- Müslümanları Kurandan uzaklaştırıyor!

İddia: Bu kitap Kuranı kerimin özetidir. Kuran evrenseldir, hiçbir zaman bozulmaz. Bizim onu anlayabilmemiz için belli evreye gelmemiz lazım. Birinden dinlememiz lazım. Onun için mesnevi dinle diye başlar. [23]

 +Ne getirdiniz bize? - Size mesnevi getirdim. Hocamın şerhiyle. Bu kitap bana kim olduğumu öğretti. İçindeki bütün hikayeler beni anlatıyordu. O zaman anladım ki bu kitap Kuranın şerhi gibidir. Hep ayetlerin manalarını hikayelerle açıklar. O zaman anladım ki Kuranda bana beni anlatmak için gelmişti ama dışarlarda arıyordum orda hatam var...Dedim ki yani yok mu dünyada mutlu yaşayıpta yaşanabilir bir felsefe anneme bana göster dedim, elime mesnevi verdi.  [24]

Cevap: Kuranın özeti diye birşey olmaz. Hiçbir kitap Kuran alternatifi olarak sunulamaz. Önce mesnevi okuyanlar hiçbir zaman Kuran ile tanışamazlar çünkü akılları menkıbeler, hurafeler ile dolacak, vahye yer kalmayacaktır. Evvela Kuran okumak lazımdır ki dinin kaynağıyla tanışmış olalım.

İddia: Benim için hz haticenin Hatice olduğunun en büyük delili Allahın cebrail vasıtasıyla hz haticeye selam yollamasıdır. Yani kızım selamın sahibi kime selam vereceğini çok iyi bilir. Hz haticeye selam ediyor, neden? Sevdiğinin sevdiğine selam ediyor. Burada hazreti şemsi anmadan geçemeyeceğim. O diyor ki ''Mevlana Allah sevgilisidir, mevlana peygamberin varisidir, mevlana devrin hz muhammedinin tam tecellisidir. Ama ben daha şanslıyım. Ben dostun dostuyum diyor. işte hz hatice dostun dostudur. Dosta dost olmak şerefine ermiştir. Dostun dostu olmak hasebiyle Allah'a dost olma şerefine ermiştir. Onun için Hz Haticenin büyüklüğünü bizim kelimelerle anlatmamız idrak etmemiz akıl alır bir şey değildir. [25]

Cevap: Bu cümleleri söylerken sesini titretiyor ve ağlamaklı konuşuyor ki araya katacağı mevlana virüsünü yutturabilsin. Hz Haticeyi övüyor gibi görünerek aslında mevlanayı övüyor hatta onu ikinci peygamber olarak sunuyor. Peygamber varisi, peygamberin tam tecellisi gibi övgülerle yeni peygamberi takdim ediyor. Sonra da Haticeyi aşırı yücelterek araya kattığı virüsü gizliyor. Belli ki bu konuda iyi eğitim almış, bilinç altımıza mevlananın peygamber olduğunu işlemeye çalışıyor. Zaten mevlana da ''Ey köpek, mesnevi niçin Kuran olmasın?'' [15] diyerek son peygamber olduğunu ilan etmişti. Allah dostuna bakın siz nasılda edepli (!)

12- Haç işaretini sevdirmeye çalışıyor!

Ben her sene 10-12 senedir, Almanya'da kiliselere davet ediliyorum konuşmak üzere. Bir gün bana dediler ki ''bizim bu haccımız nedir, biz bu haça tapıyoruz ama bu haç aslında peygamberimizin çarmıha gerildiği haç'' dediler. Bende dedim ki ''hayır o haç peygamberinizin çarmıha gerildiği haç değil sizin taptığınız, onun cevabını bizim kuranımız yazıyor'' dedim. Nasıl yazıyo dediler. Hz. Allah , Hz. İsa için diyor ki: Ya İsa o kadar güzelleş ki namaz kıl ve zekat ver diyor. Şimdi düşünürseniz namaz, Allah ile birebir konuştuğunuz ve dikey bir ibadettir, başkası yok siz varsınız ve Allah'ınız var. Onunla Onun manasıyla dikey ibadet yapıyorsun, namaz kılınca çok güzelleştiğinizden o halinizi o güzelliğinizi etrafa da aktarıyorsunuz buna da zekat deniyor buda yatay bir ibadettir. İşte haç, isa'nın dikey ve yatay ibadetleri birleştirmesinden ibarettir aslında. [26]

Haç işareti İsa peygamberin Yahudiler tarafından çarmıha gerilerek öldürülmesini temsil eder. İslamda ise İsa peygamberi öldürememişler, ona benzer birini öldürmüşlerdir. Haç işareti namaz ve zekatın temsili asla değildir. Bu konuyu da saptırmaktadır.  ''Ve: 'Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük' demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (bir) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların zanna uymaktan başka buna ilişkin hiç bir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. [4/Nisa 157]

13- Adem isimleri sayamadı diyor!

Şimdi okuyacaklarınız mutasavvıfların Kuran kıssalarını nasıl değiştirdiğine güzel bir örnek. Her şeyi kendi çarpık anlayışlarına göre evirdikleri için kıssaları da yanlış anlatıyorlar. Allah'ın anlattığı ile sufilerin anlattığı kıssaların arasında uçurumlar var. Örneğin Adem kıssasını alıyor ve alakasız şekilde anlatıyor. Meleklere isimleri sayamadı diyerek Kuranı inkar ediyor. Önce Sargut'un sözlerine sonra ayete bakalım.

''Çok hoşuma giden bir hikaye vardır benim. Mutasavvıflar anlatırlar. Hz Adem'e Allah bütün isimleri öğretti. Burası o kadar önemli ki, isimleri öğretti demek Allah bütün isimleriyle Ademden tecelli etti demektir. Bütün isimleriyle, öğretti ama o isimleri tanımadı, tecelli etti ama tanımadı. Neden? Çünkü af isminin ortaya çıkması için Ademin günah işlemesi lazım. Ehadiyette günah yok, gafur isminin ortaya çıkması için günahı tekrarlaması lazımdı. Vücud isminin ortaya çıkması için ikilik lazımdı ki aşık olsun. Dolayısıyla hiçbiri biriğin içinde yoktu. O halde Ademe günah işlemesi emredildi. Günah işledi, toprağa gömüldü. Toprak hiçlik yokluk demek, tevazu demek. Topraktan tecelli etti ve çok özür diledi, o kadar çok ağladı ve af diledi ki Allah onu affetti. Yani heva ve heves olan, Havva olan nefsiyle Ademlik makamı olan ruhunu birleştirdi tek vücud haline getirdi. O vücud affoldu. Affolunca Allah Ademe dediki ‘’Hadi şimdi sana öğrettiğim isimleri meleklere öğret’’ Burası çok güzel, Adem dedi ki ’’Efendim unutturuldum’’ Nasıl unutturuldun dedi Allah, onlar sende var. ‘’Herşeyi bildiğimi zannettiğim zaman günah işledim, şimdi ben nasıl oluyorda biliyorum deyim’’ İşte bu edep, her şeyi bilsek bile bilmediğimizi idrak edeptir. [27]

Cemalnur Sargut'un çarpıttığı kıssa bu şekilde. Şimdi Kuran'da nasıl geçiyor ona bakalım: ''Hani Rabbin, Meleklere: 'Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim' demişti. Onlar da: 'Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kan dökecek birini mi var edeceksin?' dediler. (Allah:) 'Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim' dedi. Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: 'Eğer doğru sözlüyseniz, bunları bana isimleriyle haber verin' dedi. Dediler ki: 'Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.' (Allah:) 'Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver' dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince, dedi ki: 'Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da ben bilirim.' (2/Bakara 30-33)

Kuran'a göre Adem aleyhisselamın isimleri sayamaması gibi bir durum söz konusu değil. Allah say diyor, hiç itiraz etmeden şakır şakır sayıyor. Melekler hayran kalıyor çünkü kendilerinin bilemediği şeyleri bildi. Bunun sonucunda ona secde etmekten çekinmediler. Olay bu şekilde yaşandı. Sufiler ise Adem isimleri sayamadı diyerek Allaha din öğretiyor ve yalanlarıyla hafızamızı kirletiyorlar. Sargut'u dinleyen birinin aklında Adem kıssası yanlış yer edecek, belleğine yanlış bilgi dolacaktır. Sonra onları silmesi için çok uğraşacak, boşuna vakit kaybedecektir. Bu yüzden evliya, mutasavvıf, hoca efendi gibi kişilerle vakit kaybetmemek gerekir çünkü her sözlerinde bir yalan var.

Sonuç: Cemalnur Sargut ve onun davet ettiği sufizm yolu müslümanları Kurandan uzak tutmakta ve şirke davet etmektedir. Mesnevi okumaktan ötürü feleği şaşan Cemalnur hanıma hidayet diliyoruz. Ölmeden önce sufilerin beter halde olduğunu anlayarak tövbe etmesini ümid ediyoruz. Ama böyle birşeyin mümkün olmadığını da biliyoruz. Çünkü ilk önce Kuran okumamış. Bir yaşam felsefesi ararken annesi Mesnevi vermiş eline. Mesnevi okuyunca da menkıbelerle doldurmuş tertemiz beynini. Annesi eline Kuran verseydi belki itikadı daha düzgün olurdu. Bizim annelerimiz iyi ki Kuran vermişler elimize, iyi ki önce Kuran okumuşuz. Yoksa evliya denilen adamların paralel dinini İslam zannederdik.

Kaynaklar;
[1] CNN TÜRK - Buket Aydınla 40 soru, 15.05.2019 - https://youtu.be/wQVHujSGvzE?t=1594
[2] TRT1 - gülbence, 2011 - https://youtu.be/sxr5idgtTQg?t=2785
[3] Mesnevi, cilt 1, Sayfa 280, Beyit: 3503-3504, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1995
[4] Cemalnur Sargut ile Aşka Yolculuk - BEYAZ TV (14.08.2011) https://youtu.be/twKA5tWrj4M?t=630
[5] Cemalnur Sargut - TRT1 Gülbence 26.10.2011
[6] İbni Arabi - Fususul Hikem, Cilt 1, Sayfa 258, Ahmed Avni Konuk, M.Ü İlahiyat Fakültesi vakfı yayınları, Aralık 2005
[7] Cemalnur Sargut ile Aşka Yolculuk - BEYAZ TV (14.08.2011) https://youtu.be/twKA5tWrj4M?t=580
[8] BloombergHT - Aslı Şafak'la İşin Aslı - Cemalnur Sargut | 24.05.2019 - https://youtu.be/Tpc8yr0P2v0?t=2684
[9] CNN TÜRK - Buket Aydınla 40 soru, 15.05.2019 - https://youtu.be/wQVHujSGvzE?t=283
[10] CNN TÜRK - Buket Aydınla 40 soru, 15.05.2019 - https://youtu.be/wQVHujSGvzE?t=360
[11] Mevlana - Fihi Mafih, Sayfa 57, Maarif Basımevi, İstanbul 1958
[12] Mevlana'nın Rubaileri 1, Sayfa 64, Rubai: 304, Milli Eğitim Basımevi, 1974 İstanbul
[13] Cemalnur Sargut ile Aşka Yolculuk - BEYAZ TV (14.08.2011) - https://youtu.be/twKA5tWrj4M?t=788
[14] Mesnevi, Cilt 4, Beyit: 1852-1854
[15] Ariflerin Menkıbeleri 1, Ahmet Eflaki, sayfa 306, Hürriyet Yayınları 1973
[16] TRT1 - Gülbence - https://youtu.be/x9nqQGNUExg?t=470
[17] Cemalnur Sargut ile Aşka Yolculuk - BEYAZ TV (15.02.2015) - https://youtu.be/3LodQkGA3vA?t=1424
[18] Cemalnur Sargut ile Aşka Yolculuk - BEYAZ TV (14.08.2011) https://youtu.be/twKA5tWrj4M?t=1492
[19]  Show tv - GÜLBEN - Cemalnur Sargut ile Tasavvuf 20.09.13 - https://youtu.be/SB4br9PzHXA?t=1250
[20] Show Tv, Gülben, 20.09.2013 - https://youtu.be/SB4br9PzHXA?t=1810
[21] Cemalnur Sargut ile Aşka Yolculuk - BEYAZ TV (11.01.2015) - https://youtu.be/2a6HJs7PoEo?t=2340
[22] BloombergHT, Aslı Şafak'la İşin Aslı - Cemalnur Sargut | 24.05.2019 - https://youtu.be/Tpc8yr0P2v0?t=284
[23] CNN TÜRK - Gündem Özel, 5 Haz 2017 - https://youtu.be/bh-neeG5K6Q
[24] BloombergHT - Aslı Şafak'la İşin Aslı - Cemalnur Sargut | 24.05.2019 - https://youtu.be/Tpc8yr0P2v0?t=2563
[25] Beyaz Tv - Cemalnur Sargut ile Aska Yolculuk 27.01. 2013 -https://youtu.be/eKDyD8Epng0?t=2784
[26] TRT1 - Gülbence programı, 26.10.2011
[27] Cemalnur Sargut ile Aşka Yolculuk - BEYAZ TV (15.02.2015) - https://youtu.be/3LodQkGA3vA?t=1178

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?