Kuran müslümanlığı hakkında bilgiler

İmam Rabbani Gerçekleri

İmam Rabbani Hurafeleri
14 Şevval 971’de (26 Mayıs 1564) Doğu Pencap’taki Sirhind’de (Serhind) doğdu. Nakşibendiyye tarikatı mensupları arasında İmâm-ı Rabbânî (ilâhî bilgilere sahip âlim) ve “müceddid-i elf-i sânî” (hicrî II. binyılın müceddidi) unvanlarıyla tanınır. Soyunun ikinci halifeye dayandığını iddia eden Kâbil asıllı bir aileye mensuptur. Tasavvufa ve özellikle vahdet-i vücûda dair birkaç risâlenin müellifi olan babası Çiştiyye ve Kādirî şeyhi idi. [TDV Ansiklopedisi]

Rabbani anlamı; Kendisine ilim ve hikmet verilmiş, ilmi ile amel eden, ilim ve amel bakımından eksiksiz ve kâmil, olgun âlim demektir. Bakalım bu sıfatları barındırıyor mu yoksa İslam'ı bozmak isteyenlerin ona yakıştırdığı bir isim mi..

İmam Rabbani Hurafeleri


Örnek 1: Hz. Muhammed tarafından irşad belgesi verilmesi

İmam Rabbani, Resulullah'ın kendisine şöyle bir müjde verdiğini anlatıyor: ''Sen kelam ilminde müctehid olanlardansın. Allah teala kıyamet gününde senin şefaatinle binlerce kişiye mağfiret edecek.'' Resulullah mübarek elleriyle bana bir irşad belgesi yazdı ve şöyle buyurdu: ''Böyle bir belgeyi senden önce hiç kimseye yazmadım.'' (Kaynak: Abdulmecid hani, hadaikul verdiyye- nakşi şeyhleri, sayfa 643, semerkand yayınları)

Bu cümlelerde iddia edildiğine göre peygamberimiz Hz. Muhammed, Abdülehad bin Zeynel abidin'e (İmam Rabbani'ye) irşad belgesi vermiş. Yani İnsanlara hak yolu gösteren, dünya ve âhiretle ilgili zarar ve yararları anlatan bilgiler vermiştir. Bu iddialar deli saçmasıdır çünkü;

A- İrşad bilgileri zaten Allah'ın vahyi Kuran ile elimize ulaşmıştır. Resul öldükten sonra imam Rabbani'nin rüyasına giripte ona ahiret saadetini kazandıracak bilgileri vermesinin gereği nedir? Bu bilgiler daha önce yoktu da imam rabbani sayesinde mi insanlığa ulaştı?

B- Ölülerle görüşmek mümkün değildir. Hz. İsa'nın ahirette yapacağı konuşma, resullerin öldükten sonra dünya hayatında olup bitenlerden habersiz olduğunu bildirmiştir. Maide Suresi 117: ...İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcu idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkı ile görensin.

Örnek 2: Kimsenin bilmediği ilimler verilmesi

İmam rabbani şöyle anlatıyor: Bende meydana gelen ilimler ve marifet halleri velayet halinin dışındadır. Onlar ancak kaynağı resulullah olan peygamberlik nurlarının ışığından elde edilmiştir. İkinci bin yılın müceddidini tabilik ve veraset yoluyla yerine getirdim. Velayet ehli alimler bunu anlamaktan acizdirler. Çünkü bu alimlerin ilimlerinin ve evliyanın marifet durumlarının dışında bir şeydir. Hatta onların ilimleri bu ilimlere göre kabuk, bu ilimler ise özüdür. Bu ilimler şeriata aykırı değil, bilakis dinin esası yüce ve ulu Allah'ın zatının ve sıfatlarının ilminin özüdür. Büyük zatlardan hiç kimseye bu ilimler hakkında söz etmedi. Yüce Allah bu ilimler için ben aciz kulunu seçti... (Kaynak: Abdulmecid hani, hadaikul verdiyye- nakşi şeyhleri, sayfa 645, semerkand yayınları)

Bu cümlelerde ise imam rabbani daha önce hiç kimseye verilmeyen ilimlerin kendisine verildiğini iddia etmektedir. Bu iddiasıyla kendisini yeryüzünün en alim kişisi ilan ederek, Resullerden ve meleklerden bile daha fazla ilim bildiğini iddia etmiştir. Kuran'da ise kimsenin bilmediği ilimler, halk arasında hızır olarak bilinen ruhsal varlığa verilmiştir.

Kehf Suresi 65: Böylece katımızdan, kendisine rahmet verdiğimiz ve ledun (gizli) ilmimizden öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul buldular.


Örnek 3: Allah, İmam Rabbani'yi vesile edinenleri bağışlayacağını bildirmiş.

İmam rabbani açıklıyor: Allah kıyamet gününe kadar bizim aramıza katılacak olan erkek ve kadınları bana haber verdi. Benim bu bağlılığım kıyamet gününe kadar evlatlarım yoluyla devam edecektir. Hatta imam mehdi de bu bağlıların arasında olacaktır. Bir defasında zikir halkasında arkadaşlarımla beraberdim. Birden aklıma bir kusurum geldi. Bunun üzerine bana cenabı Allah tarafından şöyle ilham edildi: Ben seni ve senin vasıtanla bana dolaylı veya direk olarak kıyamet gününe kadar tevessüd edenleri (dayananları) bağışladım.  (Kaynak: Abdulmecid hani, hadaikul verdiyye- nakşi şeyhleri, sayfa 647, semerkand yayınları)

Allah Kuranda bildirmediğini Rabbani'ye bildirmiş,  Rabbani'nin yüzü suyu hürmetine dua edenleri bağışladığını söylemiş güya.  Kuran'da ise ölülerin isimlerini vesile edinerek değil, Allah'ın isimlerini vesile edinerek dua etmek gerektiği bildirilimiştir.

Araf Suresi 180: En güzel isimler Allah’ındır, artık O’na onunla (esmaları ile) dua ediniz! Allah’ın isimlerini saptıranları (uygunsuz isimler yakıştıranları) terket! Yapmış oldukları şeyden dolayı yakında cezalandırılacaklar.Ayrıca hiç bir ayette bir insanın ismini aracı yaparak dua etme örneği bulunmaz. Peygamberlerin ve müminlerin yaptığı dua örnekleri şöyledir:
Bakara Suresi 201: Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diyenler de vardır.
Ali İmran Suresi 16: Bunlar: 'Ey Rabbimiz! Biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru' diyenlerdir. 17: Onlar; Sabredenler, doğru olanlar, gönülden boyun eğenler, infak edenler ve 'seher vakitlerinde' bağışlanma dileyenlerdir.

Ayrıca eğer birisi vesile edilerek insanlar bağışlanacak olsaydı bu kişi İmam Rabbani değil, Hz. İbrahim(a.s) olurdu. Çünkü Allah onu dost edindiğini Kuran'da bildirmiştir. Nisa Suresi 125: İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel din'li kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir.

Allah'ın bağışlaması birilerinin hatırına göre değil, kişinin amellerine ve takvasına göredir. Nisa Suresi 123: Ne sizin kuruntularınızla, ne de Kitap Ehlinin kuruntularıyla değil. Kim kötülük yaparsa, onunla ceza görür; o, Allah'tan başka bir veli (dost) ve bir yardımcı bulamaz.

Örnek 4: Mutluluk şeyhin rızasına kavuşmaktaymış

Sûrâ sûresi onüçüncü âyetinde meâlen, ''Allahü teâlâ, diledigini seçerek kendine kavuşturur'' buyuruldu. Talib olanların, arada vasıta olmadan (Allah'a) kavuşmaları çok güçtür. Cezbe ve sulük nimetlerine kavuşmuş olan fena ve beka ile şereflenmiş olan (seyri ilallah, seyri fillah, seyri anillahi billah, seyri fil eşyai billah yollarını geçmiş olan) bir vasıtanın yardımı lazımdır. Bunun cezbesi, sülûkünden önce olmus ise ve murâdlardan olarak yetisdirilmis ise, bulunmaz bir ni’metdir. Onun sözleri, ölmüs kalbleri diriltmek için devâdır. Bakısları sifâdır. Tas kesilmis kalbler, onun muhabbetine kavusmakla yumusak olur. Böyle devletli bir rehber ele geçmezse, meczûb olan sâlik de, büyük bir ni’metdir. Bu da tâlibleri yetisdirebilir. Onun yardımı ile, Fenâ ve Bekâ ni’metine kavusurlar. Fârisî beyt tercemesi: Gökler, Arsa bakılırsa asagıdır. Yoksa, topraga göre, çok yüksekdirler. Allah'ın lutfuyla olgun ve oldurabilen bir zat ele geçerse onun şerefli vücudunun kıymeti bilinmelidir. Kendini ona tam teslim etmelidir. Kendi saadetini onun rızasına kavuşmakta aramalıdır. Onun razı olmadığı şeyleri kendi için felaket bilmelidir. Kısaca, bütün istekleri onun rızasına kavuşmak olmalıdır... (Kaynak: İmam Rabbani: Mektubat, 292.mektup, Sayfa: 462)

Şeyh'e teslimiyet: Bu mektubattaki cümlelerde şeyh'e teslim olmak, mutluluğun şeyh'in rızasına kavuşmak, şeyh'in razı olmadığı işleri de felaketi olarak görmek gerektiği yazmaktadır. Yani Allah için yapılması gereken her şey ilahlaştırılan kişiye indirgenmiştir. Bir müslümanın felaketi şeyh'in razı olmadığı şeyleri yapmak değil, Allah'ın razı olmadığı şeyleri yapmaktır. Haşr Suresi 7.Ayetin son cümlesinde ''Resul size ne verdiyse alın, neyi yasaklarsa ondan sakının'' belirtildiği gibi müslümanlar Resul'ün getirdiği Kuran hükümlerine göre Allah'ın rızasını aramalıdır.

Vasıta:  ''Vasıta olmadan Allah'a ulaşmak çok güçtür'' cümlesi de yalandır. Çünkü Kuran'da Allah'ın insanlara çok yakın olduğu yazmaktadır.

Bakara Suresi 186: Kullarım sana benden sorarlarsa (bilsinler ki) ben onlara yakınım. Bana dua ettiğinde dua edenin duasını kabul ederim. Şu halde benim çağrıma kulak versin ve bana iman etsinler. Olur ki doğru yola uyarlar.
Kaf Suresi 16: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.

Örnek 5:  Mürit için rabıta yolunun zikirden daha üstün oluşu

Mürit için mürşidin gölgesi onun Allah'ı zikretmesinden daha evladır. (imam rabbani: Mektubat, 187.mektup , 1.cilt)

Bu cümlede imam rabbani, Allah'ı yüceltmektense şeyh'in hayali daha sevaptır demiştir. Kuran'da ise Allah'ın zikri en büyük ibadet olarak bildirilmiştir.

Ankebut Suresi 45: ...Ve Allah’ı zikretmek mutlaka en büyüktür...

Örnek 6: Abdest suyunu müritlerine içirmesi

İmam rabbani kullanılmış abdest suyunu yakınlarına içirmek için rüyasında  kullanılmış abdest suyunu müritlerin içmeleri gerektiğini yoksa onların büyük zarara uğrayacaklarını gördüğünü söylemiştir. Gördüğü saçma rüyayı uygulayarak üç kez kullandığı abdest suyunu  dördüncü kez abdest için niyet etmeden kullanıp, içmeleri için sevdiklerine vermiştir. bu akıl almaz olayı da kitabında şöyle anlatmıştır.

''Bu fakir, dehli şehrine son gittiğim zaman bu iş başıma gelmişti. Sevdiklerimizden bir kaçına rüyada, bu fakirin abdestte kullandığı müsta'mel sudan (abdestte kullanılmış su) içmelerinin lazım olduğu, içmezlerse büyük zarar görecekleri bildirilmiş. Böyle şey olmaz diye çok karşı geldi isem de, faydası olmadı. Fıkıh kitaplarına baktım. Kurtuluş yolunu şöyle buldum ki, üç kere yıkadıktan sonra, (kurbet) yani sevap kazanmak niyet etmeden, dördüncü yıkamak ile kullanılan su  müsta'mel olmuyor. Bu sevdiklerimizin yalvarması üzerine niyet etmeden dördüncü yıkamakta kullanılan suyu içmek için kendilerine verdim.” (Kaynak: İmam Rabbani: Mektubat, 29 Mektup)


Örnek 7: Müçtehitlerin hatalı fetvalarının sevap olması

Evliya'nın keşfinde hata etmesi, Müçtehitlerin içtihatlarında yanılması  gibidir, kusur sayılmaz. Belki hata dene de  1 derece sevap verilir. Yalnız şu kadar fark vardır ki müçtehidlere uyanlara, onların mezhebinde bulunanlara da hatalı işlerde sevap verilir. Evliya'nın yanlış keşiflerine uyanlara sevap verilmez. Çünkü ilham ve keşf ancak sahibi için senettir, başkalarına sened olamaz. Müçtehidlerin sözü ise mezhebinde bulunan herkes için seneddir. O halde evliya'nın yanlış ilhamlarına keşflerine uymak caiz değildir. Müçtehidlerin hata ihtimali olan sözlerine de uymak caiz, hatta vaciptir. (Kaynak: İmam Rabbani: Mektubat, 31. Mektub)

Bu cümlelerde imam rabbani, müçtehitlerin yani hadislere bakarak veya kendi zannınca dine hüküm ilave edenlerin hatalı görüşlerinden sevap kazanacağı yalanını söylemiştir. İslam dini; müçtehitlerin uydurma fetvalarına göre değil, Kuran ayetlerinin bildirdiklerine göre yaşanır. Nitekim müslümanların Kuran'da yazanlar kadarıyla sorumlu olduğu ayetlerde şu şekilde bildirilmiştir.

Maide Suresi 101: Ey iman edenler! Açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayınız. Eğer Kur'ân indirilirken onları sorarsanız, size açıklanır. Açıklamadığına göre Allah onları affetmiştir. Zira Allah çok bağışlayıcıdır; yumuşak davranandır.
Zuhruf Suresi 44: Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız.

Ayrıca fetvayı Allah'ın verdiği de Kuranda bir çok ayette geçmektedir. Örnekler;

Nisa Suresi 176: Senden fetva isterler. De ki: "Allah, 'çocuksuz ve babasız olanın (kelale'nin)' mirasına ilişkin hükmü açıklar...
Nisa Suresi 127: Kadınlar konusunda senden fetva isterler. De ki: "Onlara ilişkin fetvayı size Allah veriyor...
Bakara Suresi 219: Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: ...
Bakara Suresi 220: Sana yetimler hakkında soru sorarlar. De ki ...
Bakara suresi 222: Sana 'kadınların aybaşı halini' sorarlar. De ki: ...
Bakara suresi 215: Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki...
İsra Suresi 85: Sana ruhtan sorarlar; De ki: ...
Ahzab Suresi 63: Sana kıyamet saatini sorarlar; De ki: ...
Maide Suresi 4: Sana, kendilerine neyin helal kılındığını sorarlar. De ki: ...

Sonuç: Bu örneklere bakılırsa İmam Rabbani'de tıpkı diğer tasavvuf büyükleri gibi aşırı yüceltilip putlaştırılmış ve Allah'a ortak koşulan bir ilah haline getirilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?