Kuran müslümanlığı hakkında bilgiler

Nisa 34 Tefsiri - Kadınları dövün ayetinin doğru tercümesi

Kadın dövmek

Kadınları dövün ayeti olarak bilinen Nisa Suresi 34.ayeti görenler düşünce bakımından 3 kola ayrılıyor. Birinci taife ‘’Allah dövün diyor, hafifçe vurulur’’ diyerek kabul ediyor, ikinci taife ‘’vurun demiyor çıkarın diyor’’ diyerek Kuranı savunuyor, üçüncü taife ‘’İslam kadına değer vermiyor’’ diyerek Kuran’ı kötülüyor. Bunların üçü de ayeti düşünüp tartıyor ve bir karar veriyor. Biz de delil üzere iman etmek için ayette geçen kelimeleri inceledik. Kuran’ı açıklayan Allah (11:1) olduğu için bağlantılı ayetleri birlikte okuyarak kitap ve hikmet bütünlüğüne ulaşmaya çalıştık. Kuranda kadın dövmek var mı yok mu bakalım.

Nisa Suresi 34 tefsiri


Önce ayette geçen önemli kelimelerin başka ayetlerde nasıl geçtiğine bakacağız sonra ayetin mealini göreceğiz. Ayette geçen bazı önemli kelimeler şunlardır:

Kavvam: gözeten, idare eden.

كُونُوا قَوَّام۪ينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَٓاءَ لِلّٰهِ

4:135- Kunu qavvamine bil qisdi şuhedae lillahi...
Adaleti gözeterek Allah için şahitlik edin.

كُونُوا قَوَّام۪ينَ لِلّٰهِ شُهَدَٓاءَ

5:8- Kunu qavvamine lillahi şuhedae...
Allah için adaleti gözeten şahitler olun.

Nuşuz: Kalkmak, yükselmek, geçimsizlik.

وَاِنِ امْرَاَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزاً

4:128- Ve in imraetun hafet min ba’liha nuşuzen.
Eğer kadın kocasının nuşuzundan korkarsa.

وَالّٰت۪ي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ

4:34-Velletiy tehafune nuşuzehunne
Hanımların nuşuzundan korktunuz.

وَاِذَا ق۪يلَ انْشُزُوا فَانْشُزُو

58:11- Ve iza qile enşuzu fenşuzu.
Kalkın denilince kalkın.

وَانْظُرْ اِلَى الْعِظَامِ كَيْفَ نُنْشِزُهَا

2:259- Venzur ilel izami keyfe nunşizu ha.
Kemiklere bak onu nasıl kaldırıyor.

Genel olarak ''kalkmak'' anlamına geliyor. Sözlükte: ''Neşz: Yerin yüksek olan kısmıdır. Bir tepeye çıkmak isteyen için ''Neşeze fulanun'' denmiştir.'' [Ragıb: Müfredat, N-Ş-Z]

İdribu: Bir şeyi birşeyin üzerine getirmek, koymak, vurmak, örnek vermek, adım atmak, vaz geçmek..

اَفَنَضْرِبُ عَنْكُمُ الذِّكْرَ

43:5- E fe nadribu ankum ez zikra...
Zikri sizden bırakalım mı / zikri sizden uzak mı tutalım?

ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلً

39:29- Daraballahu meselen...
Allah bir misal verdi.

وَاِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الْاَرْضِ

4:101- Ve iza darabtum fil ardi...
Yeryüzünde adım attığınızda.

فَضَرَبْنَا عَلٰٓى اٰذَانِهِمْ

18:11- Fe darabna ala azanihim...
Kulaklarına vurduk.

فَاضْرِبُوا فَوْقَ الْاَعْنَاقِ

8:12- Fadribu fevqal E'naqi...
Boyunlarına vurun.

اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَۚ

7:160- İdrib bi asakel hacera...
Asan ile taşa vur.

فَقُلْنَا اضْرِبُوهُ بِبَعْضِهَاۜ

2:73- Fe qulna idribuhu bina'diha...
Böylece demiştik: Bir kısmıyla ona vur.

وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوبِهِنَّۖ

24:31- Vel yadribne bi humuri hinne ala cuyubi hinne...
Örtülerini göğüslerine vursunlar.

فَضُرِبَ بَيْنَهُمْ بِسُورٍ

57:13- Fe duribe beynehum bi surin...
Ararına bir sur çekilir.

Şimdi Nisa 34.ayetin mealine bakalım.

اَلرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَٓاءِ بِمَا فَضَّلَ اللّٰهُ بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍ وَبِمَٓا اَنْفَقُوا مِنْ اَمْوَالِهِمْۜ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّٰهُۜ وَالّٰت۪ي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّۚ فَاِنْ اَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَب۪يلاًۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلِياًّ كَب۪يراً

ER RİCALU: erkekler. QAVVAMUNE: gözetenler, idare edenler. ALA EN NİSAİ: kadınlar üzerine. BİMA: şeyle, sebebiyle. FEDDALE ALLAHU: Allah faziletli/üstün kıldı. BA'DE HUM: onların bazısı. ALA BA'DİN: bazısı üzerine. VE BİMA: şeye, sebebiyle. ENFEQU: infak ettiler, harcadılar. MİN EMVALİ HİM: kendi mallarından. FE: böylece, artık, öyleyse. ES SALİHATU: Saliha kadınlar, iyi huylu kadınlar. QANİTATUN: âbid,itaatkâr. HAFİZATUN: hıfz eden, koruyan, saklayan, muhafaza eden, ezberleyen. Lİ EL ĞAYBİ: gaybı, gizliyi. BİMA: şeyle, sebebiyle. HAFİZE ALLAHU: Allah hıfz etti/korudu/muhafaza etti. VE ELLATİY: ve kadınların. TEHAFUNE: korktunuz. NUŞUZE HUNNE: onların kalkması, yükselmesi. FE: böylece, artık, öyleyse. İZU HUNNE: onlara öğüt verin. VE UHCURU HUNNE: onları mehcur bırakın. Fİ EL MEDACİİ: yataklarda. VE İDRİBU HUNNE: onlara vurun, onları rahat bırakın, onları çıkarın. FE İN: böylece eğer. ADA'NA KUM: size gönüllü itaat, gönülden kabul. FE LA TEBĞU: artık aramayın. ALEYHİNNE: onlar üzerine. SEBİLEN: bir yol. İNNE ALLAHE: şüphesiz Allah. KANE: dır, idi, oldu. ALİYYEN: yüce. KEBİREN: büyük.

Erkekler kadınlar üzerine gözetici konumundadır çünkü Allah onların bazısını bazısına üstün kılmış ve kendi mallarından harcamışlardır. İyi huylu kadınlar itaatkârdır, Allah'ın koruması sebebiyle gaybı korurlar. Kadınların geçimsizliğinden korkarsanız onlara öğüt verin, yatakları ayırın ve rahat bırakın. Böylece sizi gönüllü olarak kabul ederlerse artık onlar üzerine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah yücedir, büyüktür. [4/ Nisa Suresi 34]

A) Üstün kılma meselesi

Mallarından harcamak, erkeğin evlendiği kadına mehir vermesi ve evin geçimini üstlenmesidir. Geçimde ortak da olabilirler (4:32) lakin genel olarak erkekler çalışmaktaydı. Bazısının bazısına üstün kılınması ise erkeğin kadından her anlamda üstün olduğu değil, fazilet bakımından farklı özelliklerde yaratılmaları, farklı yeteneklere sahip olmalarıdır. Bu üstünlüğe birkaç örnek;

 ''İşte resuller! Biz onların bazısını bazısına üstün kılmışızdır. Allah, onlardan bazısıyla konuşmuştur. Bazılarını da derecelerle yüceltmiştir...'' [2/Bakara 253] ayetinde nebilere farklı özellikler verilmesine üstünlük denmiştir. Örneğin Musa ile ağaçtan konuşmuş, İbrahim'e dostum demiş, İsa'yı babasız dünyaya getirmiş, Ademe isimleri öğretmiş vb fazilet olarak üstünlüklerdir. Hepsi de değerlidir. Diğer örnek;

''Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, bahçelerden üzüm ve ekinler, çatallı ve çatallı olmayan hurmalıklar tek suyla sulanıyor. Onların bazısını bazına üstün kılarız yenilmesinde. Şüphesiz bunda akleden bir kavim için elbette ayetler vardır.'' [13/Rad Suresi 4] ayetinde meyvelerin lezzet ve fayda bakımından farklı olmasına da üstünlük denmiştir. Bu üstünlük elmanın armuttan daha değersiz olduğu anlamına gelmez, her meyvenin kendine has özelliği olduğuna delalet eder. İşte kadın ve erkek arasındaki üstünlük de böyledir, iki cinsiyetin de kendine has yetenekleri vardır.

B) Gaybı korumak

Allah kadınlara zina isnad edenlerden dört şahit isteyerek (24:4) ve kocası zina isnad edince 5 kere yemin edince cezayı kaldırarak (24:8) kadınları korumuştu. Saliha/iyi huylu kadınlar da bu koruma sebebiyle gaybı korurlar yani gizli işler yapmazlar, evde yalnızken entrika çevirmezler, alışverişe diyerek başka yerlere gitmezler vs...

C) Kadınların nuşuzundan kormak

Nuşuz kelimesinin kalkmak, yükselmek, yükseğe çıkmak anlamına geldiğini hem sözlükten hem diğer ayetlerden görmüştük. Kadının nuşuzundan korkmak da aranın açılacağını hissetmektir yani alametler belli olmuş somurtmaya başlamıştır. Bu durumda öğütle başlayan yatak ayırıp rahat bırakmayla devam eden süreç başlamalıdır. 

D) Üç öneri

-onlara öğüt verin
-onları yataklarda mehcur bırakın.
-onları darb edin.

Bu sıralamanın arasına parantez içinde zaman zarfı eklemişlerdir. ‘’(önce) öğüt verin. (sonra) yatakları ayırın.  (yine anlamazlarsa hafifçe) vurun’’ şeklinde alakasız bir meal yazarlar. Halbuki ayette ‘’önce, sonra, yine anlamazlarsa, hafifçe’’ gibi kelimeler geçmez. ‘’Ve’’ bağlacı geçer ki bu her eylemin aynı anda yapıldığını gösterir. Yani hem öğüt veriyor, hem yatakta yalnız bırakıyor hem de üzerine gitmeden rahat bırakıyor. Birkaç gün böyle idare ediyorlar. Birinci gün öğüt vereyim ikinci gün yatak ayırayım üçüncü gün döveyim değil aynı gün içinde öğüt verilir yatak ayrılır rahat bırakılır.

Kuranda D-R-B harflerinden oluşan kelimenin farklı anlamlara geldiğini görmüştük. Buradaki anlamı da tıpkı  "Siz müsrifler kavmi oldunuz diye zikri sizden uzak tutup vaz geçelim öyle mi? [43/Zuhruf 5] ayetindeki gibi bırakmak anlamına gelir. "NADRİBU" kelimesi dövmek anlamında değil bırakmak anlamında kullanılmış olmalıdır çünkü ittat kerhen olmaz.

E) İtaat meselesi

4:34 ayetteki ''Ada’ne kum: size gönüllü itaat’’ ifadesi de öğüt verip yatağı ayırmanın fayda ettiğini bildirir. Bu itaat dayakla olsaydı kerhen, gönülsüz itaat olurdu. Oysa Kuran’da itaat kelimesi gönül rızasına dayanır. Örneğin; ‘’ Sonra duman halindeki göğe yöneldi. Ona ve yere dedi: ‘’İster gönüllü olarak ister kerhen gelin’’ Dediler: ‘’razı olarak geldik’’ (41:11) ayette itaatin gönül rızasıyla olduğu, aksi halde kerhen ''istemeyerek, zoraki'' olduğuna dikkat çekilir. Eğer kadın dayak yedikten sonra itaat etseydi kerhen olurdu ki ayette gönüllü itaatten bahsedilir.

F) Hakemlerin barıştırması!

Bir sonraki ayette ise öğüt verip, yatakları ayırıp, rahat bırakmak fayda etmediyse iki taraftan hakem seçilerek onları barıştırmaya çalışması istenmiştir. Kız tarafından ve erkek tarafından bir kişi onlara güzel günleri hatırlatacak, barıştırmaya çalışacak. Demek ki durum boşanma aşamasına gelmiş.

وَاِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُوا حَكَماً مِنْ اَهْلِه۪ وَحَكَماً مِنْ اَهْلِهَاۚ اِنْ يُر۪يدَٓا اِصْلَاحاً يُوَفِّقِ اللّٰهُ بَيْنَهُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً خَب۪يراً

VE İN HİFTUM: eğer korktunuz. ŞİQAQE: şikak, ayrılık. BEYNİ HİMA: ikisinin arası. FE İB’ASU: öyleyse yollayın, gönderin. HAKEMEN: bir hakem, ara bulucu. MİN EHLİHİ: onun (erkeğin) ailesinden. VE HAKEMEN: ve bir hakem. MİN EHLİHA: onun (kadının) ailesinden. İN YURİDA: eğer isterler. İSLAHEN: ıslah, düzelme. YUVEFFİQİ ALLAHU: Allah muvaffak eder/başarılı kılar. BEYNE HUMA: ikisinin arası. İNNE ALLAHE: Şüphesiz Allah. KANE: dır, idi, oldu. ALİMEN: bilen. HABİREN: haberdar olan.

Eğer ikisinin arasının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden ve kadının ailesinden bir hakem yollayın. Eğer ikisi de düzeltmek isterlerse Allah muvaffak eder ikisi arasını. Şüphesiz Allah bilendir, haberdar olandır. [4/Nisâ Suresi 35]

G) Erkeğin nüşuzundan korkmak

Diğer önemli detay ise bir kadın kocasının nuşuzundan korkunca sulh önerilmesidir. Erkeğin nüşuzundan korkunca barış öneriliyor ise kadının nüşuzdan korkunca da barış önerilmiştir. Nisa 35.ayette hakem gönderip barıştırmaya çalışmaları da sulh önerildiğini gösterir. Yani Nisa 34 ile Nisa 128 bağlantılı ayetlerdir. Birlikte okunursa kitap ve hikmet bütünlüğüne ulaşılır.

وَاِنِ امْرَاَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزاً اَوْ اِعْرَاضاً فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَٓا اَنْ يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحاًۜ وَالصُّلْحُ خَيْرٌۜ وَاُحْضِرَتِ الْاَنْفُسُ الشُّحَّۜ وَاِنْ تُحْسِنُوا وَتَتَّقُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يراً

VE İN: eğer, şayet, olsa, ise. İMRAETUN: kadın, hanım. HAFET: korktu. MİN BA'Lİ HA: kocasından. NUŞUZEN: nuşuz, kalkmak. EV: veya. İ'RADEN: yüz çevirdi, kaçındı, uzak durdu. FE LA CUNAHE: günah yoktur. ALEYHİMA: ikisine. EN YUSLİHA: ıslah eder, düzeltir. BEYNE HUMA: ikisinin arası. SULHAN: sulh, barış, uzlaşma. VE ES SULHU: o sulh, barış. HAYRUN: hayırlı olan, daha hayırlı. VE UHDİRATİ: ihzar, hazır.  EL ENFUSU: nefsler. EŞ ŞUHHE: cimrilik, hırs, kıtlık. VE İN TUHSİNU: ihsan ederseniz, güzel davranırsanız. VE TETTEQU: ve sakınırsanız, takvalı olursanız. FE: artık, böylece. İNNE ALLAHE: şüphesiz Allah. KANE: dır, oldu, idi. BİMA: şeyler, sebebiyle.  TA'MELUNE: yaparsınız, yapıyorsunuz. HABİREN: haberdar olan.

Eğer kadın kocasının kalkıp gitmesinden veya yüz çevirmesinden korkarsa aralarını sulh ile ıslah etmelerinde günah yoktur. Sulh daha hayırlıdır. Nefsler kıskançlığa hazırdır. Güzel davranır ve takvalı olursanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdar olandır. [4/Nisâ Suresi 128]

Sonuç: Erkeğin nüşuzundan korkan kadına sulh önerilmesi bile konuyu anlamaya yeterlidir. Nuşuzdan korkan kadın ise barış öneriliyor, nuşuzdan korkan erkek ise yatağında bırakıp rahatsız etmemesi öneriliyor. Aksi halde erkek güçlü olduğu için ''döverek itaat ettirin, kas gücünüzle sorunu çözün'' gibi çarpık anlayış ortaya çıkıyor. Meal yazanlarda sünniliğin kadına bakışından etkilendiği için parantez içinde ''önce, sonra, nihayet, hafifçe'' gibi kelimeler ekleyerek dayakla ilişkilendirmişlerdir. Halbuki ve bağlacı ile sıralanmıştır ki her öneri aynı günde gerçekleşir. Önce öğüt verilir, sonra yataklar ayrılır sonra baskı yapmadan rahat bırakılır. Böylece kadın sakince düşünebilir. Eğer bunlar da fayda etmediyse iki taraftan hakemler gelerek güzel günleri hatırlatır. Böylece akrabaların desteğiyle barışırlar, dayakla kerhen ve cebren itaat ettirilmez. Bunlar Allahın önerdiği sulh yöntemidir.

Peygamberimizin hiçbir hanımını dövmemiş olması da Nisa 34.ayetin dayaktan bahsetmediğini ortaya koyar. Bir anlaşmazlık durumunda hafifçe dövmek yerine şöyle demiştir: "Ey nebi! Eşlerine şöyle de: "Eğer dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de sizi güzellikle serbest bırakayım." (33/Ahzab 28) ayetinde peygamber hanımları nuşuz yapıyor ve cevap olarak "gitmek isteyen gitsin" deniyor.

Şimdi ayetleri kendi hayatımızda uyguladığımızı düşünelim. Bir geçimsizlik durumunda önce yatağı ayıracağız ve rahat bırakacağız. Olmuyorsa zorlamayıp "evlenmeden önce belirlediğimiz boşanma bedelini vereyim de ayrılalım" diyeceğiz. (İslamda aylık ödenen boşanma nafakası yok, tek seferlik ödenen mehir/tazminat var) Ne kadar medeni bir davranış değil mi? İşte islamın üstün ahlak öğretisi. Haberlerde izlediğimiz "eski koca vahşeti, kadına şiddete yenisi eklendi" gibi olaylar Kurana uyulmadığı için devam ediyor. Müslümanlar dinini "erkeğe karısını niçin dövdüğü sorulmaz" diyen uydurma hadislerden değil de Kurandan öğrenseydi bugün ilişkiler daha sağlıklı ve boşanmalar daha medeni olabilirdi.



7 yorum:

  1. Nuşuzun evden gitmek olduğunu sanmıyorum. Karınızın evden gideceğini önceden anlayamazsınız. Bir akşam gelir bir not bulursunuz. Nuşuzun aşama aşama gelişen, öngörülebilen bir şey olması gerekir.

    Faddale eyleminin doğru karşılığı üstün kılmak değil kayırmak olmalı. Yahudileri de "üstün kılıyor." Daha doğrusu kayırıyor. Aslında onlara Elçi ve kitap göndererek fazladan sorumluluk yüklüyor. Başka toplumlara bu sorumluluğu yüklememişti, onlara yükledi. Erkeğin kayırılmışlığı da aynı biçimdedir. Fazladan yetenek ve yetki ile donatıldıkları için sorumlulukları da fazladır. Ama anlamazdan gelmek isteyen yine feministlik yapacak ve kitabı kadın düşmanı olmakla suçlayacak. Onları ikna etmeye çalışmak boşuna.

    YanıtlaSil
  2. Süper bir yazı olmus. Yeni şeyler ogrendim. Özellikle arapça dilgbilgisi bağlamında detaylı aciklamalariniz benim için yeni. Allah razı olsun.

    YanıtlaSil
  3. 1400 yıldır araplar arapça olan kuranı yanlışmı anlamışlar :D
    yazık olmuş şimdiye kadar dayak yiyen kadınlara

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kasıtlı tercih edilmiştir knk, sunni ruhbanlar erkekler olduğu için işlerine gelmiştir

      Sil
  4. Türkçe ve arapçadaki "ve" baglaclari aynı değillerdir. Arapça'da bulunan bu vav harfi üç zaman farklılığı gösterir... söyledikleriniz sizin görüşünüzdur aşağılayamam fakat salladiginiz bayağı aleni kusura bakmayın bunu,dinsizin tarikat kurdum diyip cahillere bade yaptırması gibi avama inandırıcı gösterebilirsiniz fakat işi bilenlere yutturamazsiniz... Teşekkürler

    YanıtlaSil
  5. Nuşuzundan korkmak iki yerde geçiyor biri erkeğin diğeri kadının nüşuzu. Bu iki ayeti birlikte okumak lazım. Yoksa dayakla yola getirmek gibi çarpık anlayış çıkar.

    YanıtlaSil

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?