Kuran müslümanlığı hakkında bilgiler

Menzil Cemaati - Sofilerin ibretlik halleri

Menzil'de günah çıkaran sofiler

İnsanları irşad ettikleri iddiasıyla ortaya çıkan, kendilerini Allah dostu ilan ederek mürit toplayan, Kuran'dan koparıp kendi yazdıkları kitapları okutan cemaatlerden birisi olan Adıyaman menzil cemaati hakkında bilgiler vereceğiz. Kendi yayınladıkları kitaplardan cümleleri Kuran ile kıyaslayıp nasıl bir itikatta olduklarını göstereceğiz.  Menzil Cemaati, Nakşibendi tarikatına bağlı olup, Türkiye'deki cemaatler arasında en fazla mensubu olan cemaatlerden biridir. Kurucusu Muhammed Raşit Erol'dur. Cemaatin bugünkü liderleri ise Abdulbaki Erol'dur. Her yıl Adıyaman Kahta'daki Menzil'e Türkiye'nin dört yanından otobüsler kaldırılır, şeyh'ten tövbe alınır. Seyyid olarak görülen Şeyhler ve varisleri Allah dostu ilan edilmiştir. Müritler kula kulluk ederek Allah'a yaklaşmaya çalışırlar.

Menzil cemaati şirk öğretileri!


1- Geylani müritleri cehenneme gitmeyecekmiş!

Hurafe: Abdulkadir Geylani ''Müridim iyi olmadığı zaman ben iyiyimdir. Rabbimin izzeti hakkı için ben şarkta (doğuda) bulunduğum halde elim devamlı olarak garktaki (batıdaki) müridimin başı üstündedir. Eğer onun bir ayıbını sezersem doğudan elimi uzatır ve onu örterim. Rabbimin izzeti için kıyamet gününde benim bütün müridlerim geçinceye kadar cehennemin kapısında duracağım. Zira Allahu teala müridlerimden hiç birini ateşe koymayacağına dair bana söz verdi. Her kim bana intisab ederse onu kabul eder ve ona yönelirim. Kabirde hiç bir müridimi korkutmamaları için münker ve nekir meleklerini tutarım. (Kaynak: Eşrefoğlu rumi: Muzekkin nufus, sayfa 456, semerkand yayınları)

Cevap: Bu cümlelerde Abdulkadir Geylani isimli adam, kendisine sığınanlara yardım edeceğini, müridi olanların cehenneme gitmeyeceğini söylemektedir. Hatta Allah'tan söz aldığını da söyleyerek resullerin bile veremediği garantiyi vermiştir. Tabi ki böyle bir şey mümkün değildir. Geylani'ye mürit olup ondan yardım isteyenlerin cennete girme ihtimali kalmaz. Çünkü ölülerden yardım istemek Allah'ın aşağısında ilahlar edinmektir. Ahkaf suresi 5: Allah'tan başkasını çağıran kişiden daha dalalette olan kimdir? Kıyamet gününe kadar ona kimse icabet etmez. Ve onlar, onların duasından gâfildir.

Ayrıca kimse kimseye ''Benim müridim olursan cehenneme gitmezsin'' diyemez çünkü Kuran'da ''Rablerinin azabından emin olunmaz''(Mearic/28) yazmaktadır. Bu ayete rağmen kimse cennet garantisi veremez. Cennet garantili cemaatlerin hepsi şarlatandır. Mearic suresi 27: Ve Onlar, Rab’lerinin azabından korkarlar. 28: Şüphesiz ki Rablerinin azabı emin olunmayandır.

Hz. Muhammed bile insanlara cennet garantisi vermemiş ve şöyle demiştir: ''De ki: "Ben bidat olarak ortaya çıkmış bir resul değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilemiyorum. Ben, yalnızca bana vahyedilmekte olana uyuyorum ve ben, apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim." (Ahkaf suresi 9)

2- Şeyhe satılmış köle gibi olmak lazımmış!

Hurafe: Mürşide teslimiyetin 5 şartı: 1- Şeyh kabul ettiğin, müridi olduğun mürşide tertemiz bir itikadla bağlanmaktır. 2- Onun huzurunda bütün mürdlerinden vaz geçmektir. 3-sıdk ve gerçekliktir. 4- Kendini şeyhine satılmış bir köle gibi kabul ederek teslim olmaktır. 5-Onun elini tutup tövbe etmektir. (Eşrefoğlu rumi: Muzekkin nufus, sayfa 459, semerkand yayınları )

Cevap: Bu cümlelerde ise insanları köleleştirmek isteyenlerin oyunu görülmektedir. Kendini şeyhe satılmış bir köle gibi görmek, din adamlarını rab edinmektir. Tevbe suresi 31: Onlar ahbarlarını ve ruhbanlarını (din adamlarını) birde meryem oğlu mesih'i Allah'ın peşi sıra rabler edindiler..


3- Kuran'a aykırı olsa bile şeyh'e itaat etmek lazımmış!

Hurafe: Minah-231: Tam ihlas, şeyhin söz, fiil ve hali, açık hükümlere muhalif olsa veya olmasa dahi, şeyhin muradına uygun olarak hareket etmektir. İnkar veya bir mevzuun manasını sorma dahi, kalbine girmeden tasdik etmelidir. 232: Sanırım, ihlasın en güzeli kendini zorlayarak değil, rıza ve zevkle olan teslimiyet, olduğuna işareten Gavs (k.s.) dedi: “Şeyhimizin etba’ından iki alim konuşuyordu, birisi diğerine dedi, eğer şeyh sana namaz kılmamanı emretse ne yaparsın? öbürü dedi; emre kerhen uyarım, soruyu soran alim dedi; ben gönüllü ve kalb hoşluluğu ile uyarım. (Seyyid sıbgatullah arvasi: Minah, Sayfa:143 Menzil yayınları 1996)

Hurafe: Gavs (k.s) H.z’nin yüce meclislerinde, ihlas üzerine sohbet ediliyordu.Ben Halit-i Öleki, ihlası sordum. Cizreli Mevlana Ahmed (k.s)’in beytini okudu : Ku’ran ve ayetlere yemin ederim. Eğer meyhanenin (tarikatın) piri Lat’a secde edin dese Müridler ona uyarlar. ” İhlas bu kadar mıdır ?” dediğimde. ” Bu kafi değil midir ?” buyurdu. Sonra Gavs (k.s) bu fakire (Halid-i Öleki ) döndü : ” Sen ihlas hakkında ne diyorsun.” Ben de : ” Bana göre ihlas hadisi kutsinin dalalet ettiği gibi mürid, şeyhinin bütün sözleri, fiilleri, hareket ve sekenelerinin ancak Allah (c.c) rıza ve emri ile olduğuna yakınen inanmasıdır.” dedim. Gavs (k.s) bu cevabımı beğenerek ” Gerçek ihlas budur. Bundan başkası yukarıdaki dörtlük gibi ehl-i sekrin kelamıdır.” buyurdu. (Seyyid sıbgatullah arvasi: Minah 59 , Sayfa 62, Menzil yayınları 1996)

Cevap: Menzilcilerin toz kondurmadığı minah isimli kitapta şeriata aykırı davranmayı emreden şeyhe itaat etmek gerektiği yazmaktadır. Hatta lat putuna secde etmeyi emretse ona bile itaat ettikleri söylenmiştir. Kula kulluk ederek Allah'a yaklaşmaya çalışmaktadırlar.

Zumer Suresi 3: Halis din Allah içindir değil mi? Allah'ın aşağısında veliler edinenler, ''Biz onlara Allah'a yakın mertebeye ulaştırsınlar diye kulluk ediyoruz.’’ (derler). Şüphesiz ki Allah ihtilaf içinde oldukları şeyde onların arasında hükmedecek. Şüphesiz ki Allah yalancı ve nankör kişileri hidayete ulaştırmaz.

4- Şeyh istediği zaman Allah'tan vahiy alabiliyormuş!

Hurafe: Mürid bir derdi için mürşide danıştığı gibi mürşid de o meselenin halini Allaha danışır. Mürşid için Allah katında uyku ve uyanıklık halinde açık tutulan özel bir konuşma kapısı vardır. Demek ki mürşid müridin işlerini kendi hevasına tasarrufta bulunmaz. Çünkü mürid onun yanında Allahın emanetidir, o kendi ihtiyaları dini ve dünyevi mühim işleri için allahtan yardım istediği gibi müridi için de yardım ister. (Şahabettin sühreverdi: Avarifül Mearif : Gerçek tasavvuf, 123.sayfa, Semerkand yayınları)

Cevap: Allah ile konuştuklarını söyleyerek müritlerin gözünde peygamberden üstün konuma geliyorlar ve her istediklerini yaptırıyorlar. İtiraz eden olursa ''Bunu bize Allah söyledi'' diyerek kendilerine kulluk ettirmeye devam ediyorlar.

5- Şeyhine Allah'tan fazla teslim olmak lazımmış!

Hurafe: Zünnundan naklen: Üstadına Allahtan daha fazla teslimiyet göstermeyen kişi asla mürit olamaz. (Feridüddin Attar: Tezkiretül Evliya, 219.sayfa, Semerkand Yayınları, Tercüme: Süleyman Uludağ)

Cevap: Bu cümlede Allah'ı umursamadıklarını itiraf edip ''Şeyhine Allahtan daha fazla teslim olmak gerekir'' diyerek kendilerine köle edinmek istediklerini açıklamışlardır. Kula kulluk düzeni oluşturup güçlenmek için kendilerini evliya ilan edenler her zaman aynı yöntemi kullanırlar. ''Ben Allah dostuyum, Allah ile konuşuyorum, bu kitapları bana Allah yazdırdı'' gibi cümleler ile sahte peygamber olduklarını itiraf ederler ama sadece Kuran'ı bilenler onların sahtekar olduğunu anlayabilir. Fethullah Gülen, Said nursi ve Celaleddin Rumi, sahte peygamberlere örnektir.

6- Şeyhine karısını sunan mürit menkıbesi!

Menkıbe: Bir gün şeyhi ibrahim ethemi çağırır, ''benim canım şarap istiyor, falan çarşıda falan dükkanda vardır, git bana al getir'' der. İbrahim ethem hiç kalbini bozmadan itikadını zedelemeden söylenen dükkna gider, şarabı alır getirir şeyhine arz eder. Şeyh, ''Artık canım istemiyor'' deyip şarabı red eder. İbrahim ethem için imtihan devresi başlamıştır artık, şeyhi onu tecrübelerden geçirmektedir. Aradan bir müddet geçer. Şeyhi onu çağırıp ''Canım güzel bir kadın istiyor'' der. İbrahim ethem ''Peki kurban'' deyip huzurdan çıkar, düşünmeye başlar, şeyhimin emrini acaba nasıl yerine getireceğim diye. Eskiden olsaydı padişahlık zamanında etrafımda pek çok güzel kadın vardı, fakat şimdi ne yapacağım şeyhimin arzusunu nasıl yerine getireceğim diye düşüne düşüne eve gider. Eve girer, hanımına ''kalk en iyi elbiseleri giyin ziynetini tak. Beraberce şeyhin yanına gideceğiz.'' der. Hanımı hazırlanır ve beraberce çıkarlar , şeyhin huzuruna çıkarak ''Efendim emriniz üzerine getirdim '' der. Şeyhi ''ne getirdin?'' diye sorunca 'Siz benden genç ve güzel bir kadın istememiş miydiniz? Kendi hanımımdan daha güzelini bulmama imkan olmadığından onu getirdim'' diye durumu arz eder. Şeyh kadını geri yollar, itikadını teslimiyetini tam olarak ölçen şeyh hemen ibrahim etheme halifelik verir. İbrahim ethem zamanın en büyük evliyası olur. (Seyyid Abdulhâkîm El-Hüseynî: Sohbetler, Sayfa 118, Seytaç Yayınevi, 4.baskı, nisan 2015)


Açıklama: Şeyhe teslimiyetin boyutunu anlatmak için uydurulan bu menkıbe, müritlerin bilinç altına ''şeyh size ne emrederse yapmalısınız, şarap istese bile haramdır deyip itiraz etmeyin, hatta karınızı bile şeyhten sakınmayın ki evliya olabilin'' mesajı vermektedir. Halbuki bir mürit hiçbir zaman evliya olamaz, ömür boyu şeyhin kölesi olarak kalır. Ayrıca Allah dostu olmak için Allahın sizi dost olarak kabul etmesi gerekir. Bir şeyh size halifelik verince evliya olmazsınız. Bu menkıbeler ile müritlerin beyni köleliğe alışmakta, ilerleyen safhalarda ''ben şeyhimin ayak tozuyum, kapısında köpeğim'' diyenler ortaya çıkmaktadır. Bu tarikatlara girenler karısını bile şeyhine ikram edecek kadar ahlaksız duruma gelirler.

7- Hacca gitmektense o parayı tekkeye vermek lazımmış!

Hurafe: Allah'a yemin ederim ki ben mürşidimin nazarını onun haccı gibi bin hacca değişmem. Ben çok defa şahit oldum ki hacca giden bazı kişiler hazneye gelip şahı gördükleri zaman variyedlerini (varlıklarını) tekkeye bağışlayıp, hac farizasından vaz geçip tövbe tarikat alarak geri dönerlerdi. Benim kanaatimce hazne yakınında üzerine toz deyen kişiyi cehennem ateşi yakmaz. İtiraz ederseniz bende derim ki, peygamber bir harb dönüşü buyuruyor ki: Biz küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz. Benim kanaatimce şahı haznenin ekmeğini yiyen cehennem girmeyecektir. Eğer benim 70 senelik amelim olsa şahı haznenin ekmeğini amelimden üstün tutarım. (Kaynak: Seyyid Abdulhakim El hüseyni - Gavsı Bilvanisi Hayatı, sayfa 32, Menzil kitabevi, Hazırlayan: Mehmed ıldırar, Ahmed Çağıl, Yer: Kahta Adıyaman)

Açıklama: A- Müridlerin hac parasına el koyan ve tövbe dağıtan şeyh!

Bu cümlelerde şeyhin bir bakışı bin kere hacca gitmeye bedel olarak gösterilmiştir, amaçları hacca gitmeyi gereksiz gösterip sofilerin mal varlığına el koymaktır. Bu yüzden ipten tutarak tövbe alma hurafesini överek ''hac ibadetinden vaz geçip tövbe alarak evlerine dönerlerdi.'' yazmışlardır. Bunu söylemelerindeki amaç, ''Hac için biriktirdiğiniz parayı bize verin, hacca gitmektense gavsı görmek daha sevaptır, tövbe alıp evinize dönün'' demek içindir. Bunu açıkça söyleyemedikleri için ''mürşidimin nazarını onun haccı gibi bin hacca değişmem'' demişler ve mürşidi bir kez görmeyi bin kere hacca gitmekten üstün tutmuşlardır. Bu tam olarak kula kulluk etmektir.  Allah ile kandıran din adamları olduğu Kuran'da şöyle haber vermiştir: ''Ey iman edenler! Şüphesiz ki ahbarların ve ruhbanların çoğu insanların mallarını bâtılca yerler ve Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda infak etmezler. Artık onları acıklı bir azapla müjdele. '' (Tevbe Suresi 34) ayette din adamlarının haksız kazançla para topladığı ve hurafe anlatarak Allah yolundan alıkoyduğu haber verilmiştir. Bu ayet tam olarak Gavsı Bilvanisi Hayatı, 32.sayfadaki olayı anlatmaktadır. Müritlerin hacca gitmektense şeyhi görüp tövbe almalarını tavsiye etmiş ve hac için biriktirdikleri paraya göz dikmişlerdir. Bu yüzden her yıl ipten tutarak tövbe alma merasimi düzenlenir. Amaçları Allah yolundan alıkoymak ve hristiyanlıktaki günah çıkarma olayını islam'a dahil etmektir. Kendilerine gelenlerin cehenneme gitmeyeceğini de söyleyerek bu yaptıklarını meşrulaştırmak istemişlerdir. ''Benim kanaatimce hazne yakınında üzerine toz deyen kişiyi cehennem ateşi yakmaz. ''cümlesini sofilerin cenneti garantilediği izlenimi vermek için kitaba yazmışlardır. Kendilerini peygamber yolundaymış gibi gösterip ''sünnete aykırı davrandığımızı görürseniz bize uymayın'' diyerek cahilleri kandıran bu cemaatlerin islam diniyle alakası yoktur. Bu örnekte görüldüğü gibi hacca gitmektense bize gelin tövbe alıp eve gidin diyerek tıpkı tevbe suresi 34.ayette haber verildiği gibi Allah yolundan engellemişlerdir. Tövbe alma olayı hacdan engellemek için bir yöntemdir.

Allah dostu olarak tanıtılan Celaleddin Rumi de kâbe'ye düşman olmuş ve "Kâbe, taşa-topaca tapanlarla doludur; sen bize yüz tut, biziz Tanrı kıblesi." (Divan-ı Kebir, 5/19) demiştir. Bu cümlede görüldüğü gibi Mevlana olarak bilinen Celaleddin rumi, müslümanların kabeyi ziyaret etmesini engellemek için ''kabe taşa tapanlarla dolu, sen bize gel, kıblen burası'' demiştir. Ayrıca mesnevi isimli kitapta Bayezid-i Bestami'nin kabe'ye giderken bir şeyh ile karşılaştığı, şeyhin ''Benim çevremde yedi defa tavaf et; bunu hac tavafından daha iyi say. Ey cömert! O dirhemleri önüme koy; bil ki hac yaptın muradın gerçekleşti. Umre yaptın, baki ömrü elde ettin; temizlendin, Safa’da koştun. Canının gördüğü Hakk’ın hakkı için; Hak, beni kendi evine üstün tutmuştur. Kâbe onun lütuf evi ise de tabiatım (vücudum) onun sır evidir. O evi yaptığından beri, ona gitmedi. Bu eve ise o Hay/diri Hakk’tan başkası girmedi. Madem beni gördün, Hakk’ı gördün; sadakat Kâbe’sinin çevresini döndün. Bana hizmet, Allah’a itaat ve şükürdür; sanma ki Hakk, benden ayrıdır.'' (Mevlana Mesnevi, c: 1, s: 234-235, Yeni Şafak Kültür Hizmeti, İstanbul, 2004) dediği yazmaktadır. Menzilciler de tıpkı Celaleddin Rumi gibi kâbe'den alıkoymak için Gavsı Bilvanisi Hayatı kitabında ''hac farzından vaz geçip tövbe tarikat alarak geri dönerlerdi'' cümlesini yazmışlardır. amaç aynıdır, müslümanları Allah yolundan alıkoymak ve kendilerine kul etmek.

B- Tekkedeki tozun üzerine deydiği kişi cehennemde yanmaz iddiası!

Bu iddia'nın amacı da ''bize gelen cennetlik olur, şeyhin tozu üzerinize deyse cehennem ateşi haram olur demek'' içindir. Çünkü kendilerini ilah yerine koyarlar. Önce hacdan engelledi ve müritlerin parasını aldı sonra tövbe dağıttı ve günah çıkarttı. Böylece islam'ı hıristiyanlaştırdı ve insanları Allah yolundan alıkoydu. Ardından bir uydurma hadisle kendini destekledi. Güya Hz. Muhammed nefsiyle savaşmayı büyük cihad olarak görmüş ve savaştan gelirken ''küçük cihadı yaptık şimdi büyük cihada gidiyoruz'' demiş. Tarikatların amacı insanı kendisiyle savaştırmak ve Allah'ın emirlerini yok saymaktır. Müritlere cihad nedir diye sorsanız size ''nefsinle savaşmaktır'' derler. Halbuki cihad; Allah ile kandıran şarlatanları deşifre etmek, hurafelere kuranla cevap vermek, mazlumları kurtarmak, müslümanları yok etmek isteyenlerle savaşmak, malını Allah yolunda harcayıp fakirlere yardım etmek gibi çeşitli amellerdir.

C- Şeyhin ekmeğini yiyen cehenneme gitmez iddiası!

Bu iddia da yine kendilerine kulluk ettirmek için uydurulmuştur. Hz. Muhammed'in yanında hurma yiyenler cehenneme gidebiliyor da bu gavsın yanında ekmek yiyenler neden cehenneme gidemiyor? Amaç bellidir, her zamanki gibi Allah dostu ilan ettikleri adamı ilah yerine koymuşlar ve putlaştırıp 70 yıllık salih amelden üstün tutmuşlardır. 70 yıllık amelimi şeyhin yanında ekmek yemeye değişmem diyerek putlarının yanında ekmek yemeyi ibadetten üstün tutmuşlardır. Bu kişilerin ahiretteki sözleri şöyle olacaktır: ''Ve dediler: Rabbimiz! Şüphesiz ki biz sâdatlara ve büyüklerimize itaat ettik. Böylece bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lanete uğrat. (Ahzab suresi 67,68)

8- Allah dostu zina ederse günah değilmiş çünkü kaderinde varmış!

Hurafe: Veli peygamber gibi hiç günah işlemez mi? Cevap: Peygamberlerin hiç günah ve kusur işlememesinin vacib olduğu gibi veliye de bu halin vacib olduğu söylenemez ancak velinin Allah tarafından  korunduğu söylenir. Veli hata yanılma ve afetle günaha bulaşırsa onda ısrar etmez. Bu onlardan bulunması imkansız bir sıfat değildir. Cüneydi bağdadi'ye ''Ey ebul kasım. Veli zina gibi kötü bir iş yapar mı?'' diye sorulunca hazret bir müddet başını öne eğip düşündü. Sonra başını kaldırıp şu ayeti okudu: ''..Allah'ın her işi takdir edilmiştir, hükmü verilmiştir.'' (Ahzab 38.ayet) yani takdir edilmişse onunda başına gelir. (Kaynak: Abdulkerim Kuşeyri: Kuşeyri Risalesi, sayfa 647, Semerkand Yayınları, 2012, Çeviren: Dilaver selvi, 11.baskı)

Açıklama: Bu cümlelerde Allah dostu olarak tanıtılan Cüneydi Bağdadi isimli adama ''evliya zina eder mi?'' diye sorulunca ''Kaderinde varsa eder'' diyerek cevap verdiği söylenmiştir. Böylece Allah'ın büyük günahlar arasında saydığı bir suçu Allah'a fatıra etmektedir. Allah hem yasaklayıp hem zina mı ettirmektedir? Böyle bir Allah -haşa- kendi kendisiyle çelişir. Kişi günah işlemeyi kendisi tercih eder. Bu kaderci zihniyetin islam ile alakası yoktur. Bahsi geçen ayette de nebilere farz kılınan şeylerin zorluk olmadığı ve daha önceden bu farzların takdir edildiği yazmaktadır.  ''Nebiler için Allah'ın üzerine farz kıldığı şeyde güçlük yoktur. Gelip geçenler arasında Allah'ın sünneti buydu. Ve Allah'ın emri takdir edilmiş kaderdi.'' (Ahzab Suresi 38) Bu ayetin, Allah'ın önce zinayı yasaklayıp sonra kaderine zina yazmasıyla hiç alakası yoktur.

9- Gavs, nehirde yıkanan kadının saçından tarağı kurtarmış!

Hurafe: Gavs(ks) hazretleri bir seferinde sohbet etti. Buyurdu ki:''' Gavsı hizani tespihat yaparken tebessüm etmişti. Orada kendisiyle serbest konuşabilenlerden birisi vardı. sordu: ''Kurban, senin böyle adetin yoktu, tebessüm etmenin sebebi acaba ne olabilir?'' dedi. Gavs şöyle buyurdu: ''Bir müride kadın botan çayında yıkanıyordu. Saçını tararken tarak saçına takılıp kaldı canı acıdı. Benden istimdat etti, bende ondan dolayı tebessüm ettim.'' (Kaynak: Abdülhakim El Hüseyni: Sohbetler, sayfa 74, Menzil Yayınları, 1996)

Açıklama: Bu cümlelerde gavs hazretleri botan çayında yıkanan kadının saçına takılan tarak sebebiyle ''yetiş ya gavs'' dediğini bu yüzden gülümsediğini söylemektedir. Peki bu gavs neden yıkanan kadının sesini işitiyor da masumlar öldürülürken hiçbir şey yapmadan izliyor? Yoksa gücü sadece yıkanan kadının saçından tarağı kurtarmaya mı yetiyor? Onca masum insan öldürülürken, kadınlar tecavüze uğrarken nerede bu gavslar? Bu konuda bir örnek anlatayım: Bir gün herşeyi bilen şeyh hazretleri düğüne davet edilmiş, masaya pilavlar konmuş ama şeyhin tabağındaki pilavda hiç et yokmuş. Diğer tabakların üzerinde kuşbaşı kavrulmuş dana eti varmış. Müritler sormuş ''Bizim pilavımızın üzerinde et var, şeyhin pilavında et yok, neden ona et koymadınız?'' Düğün sahibi cevap vermiş: ''Onun etini pilavın altına gizledik. Hani herşeyi biliyordu bu şeyh? Daha tabağın içindeki eti bile göremedi'' demiş. Kaşığı tabağa daldıran şeyh, pilavın içindeki etleri bulmuş. Sonra müritlerin şeyhe olan inancı sarsılmış ve şarlatan olduğunu anlamışlar. İşte bu putlaştırılan gavs da yan odada ne olduğunu bilemezken nehirde yıkanan kadının saçından tarağı kurtarmak gibi ehemmiyetsiz, önemsiz bir işi gördüğünü marifet gibi anlatmaktadır.

10- Her zaman şeyhi düşünmek lazımmış!

Hurafe: Hayali rabıta şöyledir: Mürid sanki üstadı daima kendisiyleymiş gibi hatta helaya gittiği, cinsi münasebette bulunduğu, yediği, dostlarıyla konuştuğu, başkalarıyla karşılaştığı zaman da  hatırından çıkarmayıp onu anmasıdır. (Kaynak: Seyyid Abdulhakim El hüseyni - Gavsı Bilvanisi Hayatı, sayfa 263, Menzil kitabevi, Hazırlayan: Mehmed Ildırar, Ahmed Çağıl, Yer: Kahta Adıyaman)

Açıklama: Bu cümlelerde her zaman şeyhi düşünmek gerektiği söylenmiştir. Tuvalette, dışarıda, yemek yerken, dostlarıyla konuşurken ve hatta eşiyle cinsel ilişkiye girerken bile aklında şeyh olmalıdır demektedir. Bunun nasıl bir sapkınlık olduğunu düşünebiliyor musunuz? Arkadaşınızla konuşurken aklınızda şeyh var, yemek yerken aklınızda şeyh var, tuvalette taharet yaparken aklınızda şeyh var, eşinizle birlikte olurken aklınızda şeyh var, uykuya dalarken aklınızda şeyh var. Bu mürit sonunda şeyhe tapmaya başlar ve onu gördüğü zaman cinlenmiş gibi hareketler yapar. Her zaman aklında tuttuğu kişiyi karşında görünce ağlamaya başlar, hatta çığlık atıp kendini yerden yere vurur, aniden sıçrayıp bağırır. İşte tarikatlar insanları böyle saçma hallere sokmaktadır.

11- Kabir ehlinden yardım istemek lazımmış!

Hurafe: Hz. Peygamber buyuruyor: ''İşlerinizde şaşkın ve muhayyer olduğunuz zaman kabir ehlinden yardım isteyin.'' (Kaynak: Seyyid Abdulhakim El hüseyni - Gavsı Bilvanisi Hayatı, sayfa 266, Menzil kitabevi, Hazırlayan: Mehmed Ildırar, Ahmed Çağıl, Yer: Kahta Adıyaman)

Açıklama: Hz. Mıuhammed'in böyle bir söz söylemesi için -haşa- kabirperest olması lazımdır, çünkü Kuran'daki peygamber sözlerine baktığımız zaman ölülerden yardım istediklerine rastlayamayız.  Her zaman Allah'a tevekkül ettiklerini görürüz.  ''Deki: Sadece rabbime yalvarırım, ortak etmem ona kimseyi.'' (Cinn suresi 20) ayetinde peygamberimiz sadece Allah'tan yardım istediğini söylemektedir. Diğer ayette Allah'tan başka dost ve yardımcı olmadığı haber verilmiştir: ''Ve siz yerde ve gökte (Allah'ı) aciz bırakacak değilsiniz. Ve sizin Allah'tan başka veliniz yoktur, yardımcınız da yoktur. ''(Ankebut Suresi 22) Başka bir ayette kabir ehlinin insanları işitmediği bildirilmiştir: ''Allah'tan başkasına yalvarandan daha sapkın olan kimdir? Kıyamet gününe kadar ona kimse icabet etmez. Ve onlar bunların duasından gâfildir.''(Ahkaf Suresi 5) ayetinde yine Allah'tan başkasına dua edenlerin dalalette olduğu haber veriliyor. Çağırdıklarının kıyamete kadar yardıma gelemeyeceği bildiriliyor. Kabir ehlini çağıranlara ise cinler musallat oluyor. Cinlerin yardımı ile kişinin isteği oluyor, böylece evliya ruhlarının yardıma geldiğini sanıyorlar, yaptıklarını doğru sanıyorlar.

12- Helak olcağımızı bilsek bile şeyhe itaat etmek lazımmış!

Hurafe: Mürit, mürşidin her emrini hatta başının kesilmesini canını feda etmesi gerektiğini dahi emretse geciktirmeden hemen emri yerine getirir. Emri yerine getirmemek için şer-i dini bir mesele dışında birtakım mazeret beyan etmez. Şayet emri yerine getirmek için mürşidine söz vermişse verdiği sözü mutlaka yerine getirir, helak olacağını bilse bile...Kuvvetli olan görüşe göre, mürit cenabı hakkın kendisini adeta mürşidi  için yarattığına inanır. (Kaynak: Halidiye risalesi - mevlana halidi bağdadi, sayfa 74, Semerkand Yayınevi, 2013, tercüme: Suad demirtaş, 3.baskı)

Açıklama: Bu cümlelerde şeyh ne derse vahiy gibi kabul etmek gerektiği hatta adam öldür dese bile hemen bu emri uygulamak gerektiği yazmaktadır. Böylece müritleri kendilerine kul köle edinmiş olurlar ve istedikleri gibi kullanırlar. 15 Temmuz 2016 yılında yaşanan Fetö olayı da işte bu zihniyetin ürünüdür. Üstadına kulluk eden müritler emri uygulamış ve masum insanları tankla ezmiştir. Ayrıca kimse şeyhe mürit olmak için yaratılmaz. Allah bizleri niçin yarattığını şöyle açıklamıştır: ''Ve ben cinleri ve insanları ancak bana kul olsunlar diye yarattım. '' (Zariyat Suresi 56)

13- Müritler kendini köpek olarak görmeliymiş!

Hurafe: Seyri sülük ve mucahede edebi: Madde 17: Kendini gerçek manada salih saymamak bilakis nefsini azgın bir köpek gibi görmek ve insanlar zarar görmesin diye nefsin mutlaka hapsedilmesi terbiye edilmesi gerektiğini düşünmek...Madde 21: Mürşide karşı son derece ihlaslı ve muhabbetli olmak: mürit şöyle inanmalıdır, mürşidim benim için tek ve benzersizdir, saadetim onun rızasına şekavetim helak olmam ise onun razı olmamasına bağlıdır. (Kaynak: Halidiye risalesi - mevlana halidi bağdadi, sayfa 111, Semerkand Yayınevi, 2013, tercüme: Suad demirtaş, 3.baskı)

Açıklama: 17.madede müritlerin kendini köpek olarak görmesi gerektiği hatta karantinaya alınan azgın bir köpek gibi hissetmeleri gerektiği söylenmiştir. Bu durum ''siz insan değilsiniz, bizim köpeğimiz olacaksınız'' demenin başka yoludur. Menzilcilerin kendi yayınladıkları bu cümleler insanların aklıyla dalga geçerek köpek olmalarını istemektedir. Allah ile kandıranların zaten ''onurunuzu koruyun insan olun, köpekliğe özenmeyin'' demesi de beklenemezdi. Menzil şeyhi fevzettin erol şöyle demiştir:  ''Bizim için gavsın köyü her an için mukaddestir. Köpeği mukaddestir, hele hele gavsın evlatları..Ben onların birer tane kölesiyim, onların köpeğiyim. Ben kendi şahsımı menzil köpeği olarak görüyorum.



21.maddede ise müridin şeyhi razı etmek için yaşaması gerektiği söylenmiştir. Bir müslüman sadece Allah rızası için yaşar, şeyhin rızası için değil. Kula kulluğu emreden bu cemaat ise önce mürit toplamakta sonra bu müritleri istediği gibi kullanmak için müritlerin '' saadetim onun rızasına şekavetim helak olmam ise onun razı olmamasına bağlıdır'' demesi gerektiğini söylemiştir. Amaç kendilerine köle edinmektir ve herşeylerini sömürüp Allah ile aldatmaktır. Bu kişilerin ahiret inancı da yoktur çünkü ahirete iman eden müslümanlar ''kurtuluş şeyhi razı etmekten geçer'' diyemez, ahirete iman eden müslümanlar ''Asıl kurtuluş Allah'ı razı etmektir'' der.


İddia: Eğer bir sofi sabahtan akşama kadar ne yaparsa yapsın hatme saati gelipte hatmeye boynunu bükerek oturursa, sadatı kiram onu günahı ile oradan kaldırmazi onun üstünden günahlarını yüklenir. Ona hediyesini verir öyle gönderirler. (Menzilci bir sayfanın facebook gönderisi)

Cevap: Ne hatme denen ölülere yalvarma ayini, nede günah yüklenmek islamda yoktur: "Kimse kimsenin günahını yüklenmez. Günahla yüklenmiş birisi yükünü taşımak üzere akrabalarını bile çağırsa onun yükünden hiç bir şey taşınmaz. Sen yalnızca, kendi başlarına iken Rab'lerini sayan ve namazı gözeten kişileri uyarabilirsin. Kim kendisini arındırırsa kendisi yararına arınmıştır. Dönüş ALLAH'adır." (35/Fatır suresi 18)

Sonuç: Menzil cemaati insanların aklıyla dalga geçen, kendilerine köle edinmek için çalışan, İslamla alakası olmayan, Allah ile kandıran cemaatlerden biridir. Müslümanları yozlaştırmak için bilinçli olarak şirk anlatmaktadır. Bu kadar şirk'in bilinçsiz anlatılması mümkün değildir. bile bile müslümanları Kuran'dan uzaklaştırıp şirk'e düşürmektedir.

Bumudin/04.05.2018

1 yorum:

  1. Bunları okuyupta hala şu cemaate takılan varsa aklını sorgulasın derim. Ben kurtuldum sizde kurtulun din işlerinde para dönmez, Allah rızası için doğru yolu gösteren şeyh, kimseden para toplamaz para istemez köle gibi kullandırmaz.

    YanıtlaSil

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?