Kuran müslümanlığı hakkında bilgiler

Nihat Hatipoğlu'na Reddiye

Nihat Hatipoğlu, 11 Mayıs 1955 tarihinde Diyarbakır’da dünyaya gelmiştir. İlkokulu Siirt ve Malatya’da tamamlayan Hatipoğlu, 1975 senesinde Uşak İmam Hatip Lisesi’ni bitirdi. 1981 senesinde ise Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. Aynı fakültede Hadis Ana Bilim dalında “Kur’an-ı Kerim’in Anlaşılmasında Hadislerin Rolü” isimli çalışmasıyla doktor, 2000 senesinde de doçent oldu. 2012 senesinde de profesör olan Nihat Hatipoğlu, şu anda Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Ana bilim dalı Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır. Arapça eğitimi için 1985-1987 yılları arasında Mısır’da bulundu. İmam-Hatip, Kur’an Kursları Müdürlüğü görevini üstlendi. Şu anda Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı olarak görev almaktadır. Nihat Hatipoğlu'nun ilk Tv programı Kanal A’da yayınlandı.. 2005-2010 seneleri arasında Ramazan ayı süresince Star TV’de İftar ve Sahur programlarını sundu. Nihat Hatipoğlu evli ve 3 çocuk babasıdır.

Ramazan ayında (600.000 TL alarak) Atv ekranlarında karşımıza çıkan Nihat Hatipoğlu, sünnilik dini ve tasavuf dinini harmanlayıp islam diye anlatmaktadır. Örnekler aşağıda sıralanmıştır.

Nihat Hatipoğlu Hurafeleri

1) Uydurma menkıbeler anlatıyor!

Nihat Hatipoğlu, 20.08.2014 tarihli Twitter paylaşımında 🔉"Sülemi yüce Allaha duyduğu saygıdan dolayı 40 sene boyunca başını kaldırıp yukarılara bakmadı. Bir defa başını kaldırdı. Kısa sürede vefat etti." diyerek göğe bakmayı bir saygısızlık olarak sunmuş ve ruhbanlık yaparak kendine eziyet eden adamı övmüştü. Halbuki Kuranı kerimde göğe bakmak emredilir, böylece Allahın yaratma sanatı tefekkür edilir. 📖"Üzerlerindeki göğe bakmazlar mı, onu nasıl bina etmişiz ve süslemişiz. Onun bir yarığı da yoktur" (Kaf Suresi 6) ayette bizzat yüce Allah tarafından göğe bakmamız istenmiştir.

Nihat Hatipoğlu gibi sünni/sufi karışımı bir inanca sahip olanlar ise ruhbanlığı takva sanmakta, göğe bakmayı Allaha saygısızlık olarak gösteren bir menkıbeyi nakletmektedir. Sadece bu örnek bile hoca kisvesiyle karşımıza çıkan Nihat Hatipoğlunun zihniyetini anlamaya yeterlidir ve böyle kişilerin müslümanlara katacağı pek birşey yoktur. Birazdan göreceğiniz gibi sünnilik ve sufizmi harmanlayan hurafeci bir hocadır ve Kuran müslümanlığını şer olarak görmektedir. Ayete zıt davranan ve ruhbanlık yapan bir adamı överek twit atan birinin Kuran müslümanlığına davet etmesi de beklenemezdi.

2) Kafa sallayarak ayin yapanları destekliyor!

Nihat hatipoğlu diyor ki: Zikri soruyorsunuz, ''Hocam zikrin açığı ve kkapalısı caiz midir'' diye. Biz kısa bir görüntü verelim ondan sonra zikir üzerine konuşalım. Bu şekilde bir zikir caiz mi değil mi diye. (Sarıklı sufilerin kafa sallayarak ayin yapmasını izletiyor) Evet bir örneğini verdik, tabi benden kimse ''Hocam böyle zikir mi olur?'' demesini beklemesin hiç kusura bakmayın. Bu nizam ve bu intizam çok güzel nizamdır bu bir. Ne diyorlar ? La ilahe illallah!Allahtan başka ilah yok diyorlar. Halka kurmuşlar bu halkada Allah anılıyor. Bu halkadan rahatsız olmak akıl karı değil. Bu zikri al ve batılı televizyonunda yayınla. İnanıyorum ki izlenme yüzdelerini alt üst eder. Bu folklorik bir şey değil ibadet. O folklor olarak bakar ayrı mesele, ama ona mıhlanır. Bir mevlevi dönüşünü bir sema, mevlevilerin dönüşü ne kadar muteber ve kabul edilebilir ise buda o kadar hatta ondan daha fazla kabul edilebilirdir. Yani kadirileri zikri veya nakşibendilerin zikri ve diğer kollar vardır, onlardan çoğalan zikirler halkalar vardır. Burada kişiler el ele tutuşup bir birliği, değişik görüntüler resimler yok, mertebe makam farkı yok, el ele tutuşmuş bir secde yok bir ruku yok bir zikir hali vardır, kendilerini bu şekilde hareket halindeler. Yüce Allah'ı dillerinde Allah var çünkü kul yok, La ilahe ilalallah diye yüce Allahı zikrediyorlar. Başlarındaki hocalarıda mürşidleri de veya zikirle görevli olan zat da onlara bunun metodunu yolunu öğretiyor. Bu tür zikirlerin hem manevi yönden önemli olduğuna inanıyorum hem de bir zenginlik olduğuna iman ediyorum. Kadiriler açık zikir yaparlar, nakşi metodunu kullananlar ki Abdulkadir Geylani benim hayatta en çok hayran olduğum zatlardan biridir. Özellikle El fethu rabbani, sohbetler diye geçiyor, Abdulkadir Geylani sohbetlerini okuyunuz nasıl bir zatla karşı karşıya olduğunuzu görürsünüz. Bu kadirilerin ve kadirilerle aynı metodu takip eden bazı tasavvuf hareketlerinin zikridir. Dediğim gibi hazreti mevlana'nın semazen gösterisini nasıl zevkle izliyorsak şebi aruz (mevlananın ölüm günü) gecelerinde ne farkı var? Aynı şey, aynı Allah'a yöneliyorlar.  Nakşibendilerin zikri ise daha sessizdir, dil damağa yapıştırılır oradaki zikir ifadeleri kullanılır. Bir daha izleyelim. (Kafa sallayan tasavvuf dini mensuplarını izletiyor) Evet sosyologlar önünüzde inceleyin. Bu disiplini ancak askeri disiplinle sağlayabilirsiniz. Bir tasavvufi hareket bu disiplini sağlıyor. Psikologlar sosyologlar sizin için muhteşem bir zenginlik inceleyin. Evrim teorisi üzerine konuşacağınıza bunu konuşun. (https://youtu.be/Z926k1fu41I)

Cevap: 1- Kafa sallayarak ayin yapan sufileri destekleyenlere soruyoruz: Peygamberimiz kafa sallayarak zikir çekti mi? Sahabeler el ele tutuşup kutu kutu pense oynar gibi dönerek ve kafa sallayarak kendinden geçti mi?
2- Bu folklor değil ibadet iddiası: İbadet olması için Allah'ın emretmiş olması lazım. Kafa sallayarak ayin yapmak hangi ayette emrediliyor?
3- Mevlevilerin etek giyip dönmesi de islam'la alakasızdır, hangi sahabe etek giyip mevleviler gibi döndü?
4- Abdulkadir geylani allah dostu değil, müslümanları kendine çağıran bir ilahtır. Kendisine kul olanların cehenneme gitmeyeceği yalanını söylemiştir.  ''Rabbimin izzeti için kıyamet gününde benim bütün müritlerim geçinceye kadar cehennemin kapısında duracağım. Zira Allahu teala müritlerimden hiç birini ateşe koymayacağına dair bana söz verdi. Her kim bana intisab eder, onu kabul eder ve ona yönelirim. Kabirde hiç bir müridimi korkutmamaları için münker ve nekir meleklerini tutarım.'' (Eşrefoğlu rumi: Muzekkin nufus, sayfa 456, semerkand yayınları)
5- Mevlana denilen adam; Mesnevinin tanrı vahyi olduğunu, dinin asıllarının asılları olduğunu, temiz kişilerden başkasının dokunamayacağını önsözde söyleyerek Kuran'ın özelliklerini kendi kitabına vermiştir. İçerisinde oğlancı eşcinsel hikayeler ve eşekle ilişkiye giren hizmetçi kadın gibi müstehcen hikayeler bulunur. (Bak: Celaleddin Rumi Gerçekleri)
6- Deistler de aynı Allah'a yönelir, her Allah'a yönelen doğru yolda mıdır? Allah'ın istediği şekilde iman edip Allah'ın istediği şekilde yaşamadıktan sonra Allah'a inanmış olunmaz.
7- Tasavvufi hareket disiplin sağlamaz kula kulluk sağlar. Tasavvufçulara göre şeyhine Allah'tan daha fazla teslim olmak lazımdır. ''Zünnundan naklen: Üstadına Allahtan daha fazla teslimiyet göstermeyen kişi asla mürit olamaz.'' (Feridüddin Attar: Tezkiretül Evliya, 219.sayfa, Semerkand Yayınları) Bak: Tasavvuf ve islam Farkı

3) Peygamberin ayak izi uydurmasını pazarlıyor!


Nihat Hatipoğlu diyor ki: Hazreti peygamberin kademi şerifini yanında taşımanın faydaları: 1- Kötülüklerden koruyacağına inanılır, ben inanıyorum iman ediyorum, bir gram zerre şüphem yok bundan. 2- Düşmanlarına karşı galip geleceği umulur bunu yanında taşıyanın, iyi niyetle ama taşıyacak. 3- Azgın şeytanların şerrinden korunacağı umulur. 4- Kıskanç kişilerin nazarından korunmaya vesile olur. 5- Sihir ve büyülerin tesirinden korunacağı umulur.6- Resulullahı rüyasında göreceği ümit edilir. 7- İçinde bulunduğu yeri koruyacağı umulur. 8- Yapılan duaların red edilmeyeceği umulur. 9- Bunu taşıyan hastaların şifa bulacağı ümit edilir. (https://youtu.be/u-_2v936Zks)

Cevap: Peygamberin ayak izinin şeklini yanında taşımakla kötülükten korunmak, düşmana galip gelmek, nazardan büyüden korunmak mümkün değildir. Bir ayak izi insanı koruyamaz, Allah koruyabilir. Peygamberi rüyada gösteren terlik satmak için bunca yalanı söylemekten çekinmeyenler ahirette nasıl hesap verecekler düşünmüyorlar.

Enbiya suresi 66: Halen size faydası da zararı da dokunmayan, Allah'ın peşi sıra edindiklerinize mi tapıyorsunuz? dedi.

4) Mezhepleri kolaylık olarak gösteriyor


Nihat Hatipoğlu diyor ki: Mezhepler şundan kaynaklanıyor, Kitap bir peygamber bir ama mezhepler, imamlar mezhep kurayım diye çıkmadı. Kuranda ve hadislerde geçen uygulamaları yorumlamaya çalıştılar. Yorumlarken Kuran'ın geniş uslubundan dolayı farklı yorumlara gittiler. Mesela temel prensiplerde arada fark yoktur. Hepsi diyor ki 5 vakit namaz var, sabah namazının rekatı beştir diyen hiç bir alim yoktur hepsi iki rekat der. Ramazan orucu on gündür diyen yoktur otuz gündür derler. İnançla ilgili temel prensipler aynıdır. Ama furuat dediğimiz genelin dışındaki ayrıntılar konusunda ihtilaflıdır. Şu abdesti bozar mı şu bozmaz mı gibi konularda mezhepler arasında farklılık vardır ama bu bir rahmettir niye rahmettir, mesela şöyle düşünün bir pamuk işçisi sürekli eli kanıyor bu kişi eğer hanefi olursa sürekli abdesti bozulacak, ama imam şafiye göre kan abdesti bozmuyor. Bu kişi bir mezhepteki çıkış kapısından yararlanmak için imam şafiye göre hareket edebilir. Onun için mezhepler bizim için rahmettir. İslam tarihinde mezheplerin birbirini öldürdüğü görülmemiştir. (https://youtu.be/kUFq4h3Hi_s)

Cevap: Mezhepler Allah'ın serbest bıraktığı, hüküm vermediği konularda ilah gibi hüküm koyarlar. Haram uydurup dini zorlaştırırlar. Bir mezhebe göre helal olan şey diğer mezhebe göre haramdır. Yani birden fazla din vardır mezheplere göre. Allah ise şöyle buyurmuştur: ''Açıklandığında sizi zorlayacak şeyleri sormayın. Kuran inerken sorarsanız açıklanır. Açıklanmadığına göre Allah onlar ıafeetmiştir. (Maide/101)  Mezhepler rahmet değil zorluktur, Allah abdesti neyin bozacağını Kuran'da belirtmiştir. Dini hanefi veya şafi mi getirdi de onlara uyacağız? (Bk: Mezheplerin islam tahrifatı)

بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Rum Suresi 32: (Müşriklerden) O kimseler ki dinlerini fırkalara ayırıp hiziplere bölündüler. Onlardan her gurup kendi yanındakiyle (mezhebiyle) ferahlanır.
Ali İmran Suresi 105: Ve kendilerine beyyineler (deliller, ayetler) geldikten sonra, fırkalara ayrılıp ihtilafa düşenler gibi olmayın! Onlar için azim (büyük) bir azap vardır.
Enam suresi 159: Muhakkak ki onlar dinlerini fırkalara ayırdılar ve guruplara bölündüler. Sen hiç bir şeyde onlardan değilsin. Onların işi Allah'a kaldı, onlara yaptıklarını haber verecek (hesap soracak)

5) Kurana uymak şerdir diyor!


Nihat Hatipoğlu diyor ki: Şöyle bir kelime yaygınlaşıyor Türkiye'de. Bu bir şer'dir altını çiziyorum. Hanım efendi kardeşlerimiz ve beğefendiler için de söylüyorum. Bu çağımızın en büyük mikrop ve bidatlerinden birisidir. Tek bir kutsalımız var Kuran diyorlar. Söz çok cafcaflı bir söz. Kuran kutsal ama sen bu sözü söylerken bile Kuranı inkar ediyorsun. Çünkü kuran ikinci kutsal olarak Hz. Muhammedi ilan ediyor bu din için. Senin iki kutsalın olmalıdır birincisi kuran ikincisi hazreti peygamber ve onun söylediği sahih hadisler. Efendim 1 milyon hadis var, kim diyor sana cahilce konuşuyorsun. Kütübi sittedeki mükerrer hadisleri çıkartın 6 hadis kitabında, değişik versiyonlarla söylenmiş sözleri çıkarınca elimizdeki haids sayısı on bine varmaz. Resulullah 23 yıl boyunca on bin cümle kurmadı mı? Yani cehaleti görünce ben hayret ediyorum. bu kadar cesurca nasıl konuşabiliyorlar bu işi bilmeyen insanlar. Nedir hadis, peygamberin yürümesi, sözleri, yapın yapmayın demesi, bütün bunların tümünün derlenmesi hadistir. Efendim uydurma, uydurmaları belli oratada zaten. Sen hadisleri yok sayarsan peygamberi yok sayarsan Kuranı nasıl anlayacaksın? anlarsın tabi keyfine göre anlarsın. Kendi nefsi hezeyanlarını Kuran'a söyletmeye çalışırsın. Bu nedenle çağımızın en büyük fitnesidir bu, bana kuran yeter başkasına gerek yok. Hayır, bunu söyleyen peygamberi inkar etmiş oluyor, peygamberi devreden çıkarıyor. (https://youtu.be/72S4uTBX7Bw)

Cevap: Hadisler kutsal değildir. Çünkü Peygamberin vefatınndan 200 yıl sonra kitaplaştırılmış sözlerdir. (Buhari, peygamberimizin vefatından 239 yıl sonra Miladi 810 yılında Özbekistan'ın Buhara şehrinde doğmuştur. Müslim, 821 yılında İran'da doğmuştur. Tirmizi, 824 yılında Özbekistan'ın Buhara şehrinde doğmuştur. Ebu davud, 817 yılında İran'ın doğusundaki sistan şehrinde doğmuştur. Nesai, 829 yılında Türkmenistan'da doğmuştur. İbn Mâce, 824 yılında İran'da doğmuştur.) Aralarında doğru da vardır yanlış da vardır. Kütübi sitte hadislerinin hepsini sahih olarak kabul etmek, bilinçli olarak islam'a zarar vermektir. Çünkü kuran ile kıyaslandığı zaman çelişkiler ortaya çıkmaktadır. (Bk: Uydurma hadis örnekleri) Resul'e uymak ayetlere uymaktır.

  • Nisa suresi 105: Muhakkak ki insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği şekilde hükmetmen için Biz, sana Kitab'ı hak olarak indirdik. Ve ihanet edenlere taraftar olma.
  • Kasas Suresi 47:  Elleriyle takdim ettikleri yüzünden onlara bir musibet isabet etseydi, “Rabbimiz! Bize bir Resul göndermiş olsaydın, ayetlerine uyar ve müminlerden olurduk” derlerdi.

Kendi hezeyanlarını Kuran'a söyletmeye çalışanların olması Kuran müslümanlığının şer olması demek değildir. Çünkü Kuran'a gerçekten uymak isteyenler ayetleri hevasına uydurmazlar. Ne yazıyorsa kabul ederler. Türedi tiplerin Kuran'daki ibadetleri kaldırması yüzünden Kurana uymak şer zannedilmektedir. (Bak: Türedi tiplerin özellikleri)

6) Cehennemden çıkışı savunuyor!


Nihat Hatipoğlu diyor ki: Kıyamet günü bir ara müslümanlar namaz kılıp oruç tutanları görecekler onlar da cehenneme düşüyorlar. Bunlar namaz kılıyorlardı, oruç tutuyorlardı, zekat veriyorlardı ama insanların ayıbını araştırıyordu, ırzlarına saldırıyorlardı, zulmediyorlardı, komşuya haksızlık ediyorlardı, ayıp arıyorlardı. Onlar (sırat köprüsünden) cehenneme düşmüşlerdir. Namaz, oruç, zekat onları kurtarmayacak, secdeler onlara yaramayacak. Çünkü İslam'ın ahlakıyla ahlaklanmamışlardır. Onlar islam'ı namaz biliyorlardı sadece, evet islam namazdır ama ahlaktır da. Onu ihmal etmişlerdi onlar da cehenneme düşüyorlar. Bu sefer geçecekler yalvaracaklar: Yarabbi, şefaat imkanı ver. Allah'a diyecekler ki: Bunlar bizimle namaz kılıyordu ama şimdi ateşteler. Allah diyecek ki: Çıkarın arkadaşlarınızı siz müminsiniz size şefaat imkanı veriyorum. Çıkarın onları diyecek çıkaracaklar. Daha bitmedi, Allah diyecekki ''1 gram, 1 zerre kadar imanı olanı da cehennemden çıkarın.'' Onu da çıkaracaklar, bakacaklar ki müslümanların vücudunun her yeri yanmış, bir yer hariç. Bütün vücudunu kömür kaplamış, simsiyah bir yer yanmamış, neresi biliyor musunuz, namaz kılarken alnını koyduğu yer yanmamış. Secde yeri dışındaki her yeri yanacak. (Nihat Hatipoğlu ile Dosta Doğru - Atv - https://youtu.be/Nm4VisQRqwQ?t=26m10s)

Cevap: Cehennem'den çıkış inancı yahudilere aittir. ''biz cehenneme girmeyiz girsek bile bir kaç gün yanıp çıkarız'' demişlerdir. Allah ise bu iddianın batıl olduğunu açıklamıştır. Bakara suresi 80: Dediler ki: Ateş, bizi yaksa bile birkaç gün yakar. De ki: Allah'tan bir söz mü aldınız? Aldınızsa Allah sözünden hiç dönmez. Yoksa Allah hakkında bilmediğiniz şeyi mi söylüyorsunuz?

Cehenneme giren kişiyi kimse kurtaramaz. Allah'ın cehenneme yolladığı kişiyi şefaatçiler kurtaramaz. aksi halde Allah'tan daha merhametli olmuş olurlar. Uydurulmuş dinin kaynağı Kuran olmadığı için cehennemden çıkış hikayeleri anlatırlar. Allah ise şöyle buyurur: Zumer suresi 19: Öyleyse bir kimse, üzerine azap sözünü hakettiği taktirde sen, ateşte olanı kurtarabilir misin?

Kalbinde zerre kadar imanı olanlar cehennemden çıkacak iddiası da yalandır. Çünkü müşriklerin kalbinde zerre kadar değil karpuz kadar iman vardır: Ayet: Andolsun, eğer onlara (müşriklere), “Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?” diye soracak olsan mutlaka, “Allah yarattı” diyeceklerdir. (Ankebut/61, Lokman/25)  ''Halis din Allah içindir değil mi? Allah'ın peşi sıra veliler edinenler (müşrikler) ''Biz onlara sadece bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz.'' dediler..(Zumer/3)

Sonuç: Nihat Hatipoğlu peygamberin vefatından yüzyıllar sonra uydurulan paralel dinleri islam gibi anlatmaktadır. Ne tasavvuf nede mezheplerin islamla alakası yoktur. (Bak: Mezhep Gerçekleri)

Nihat Hatipoğluna Reddiye - Bumudin/05.05.2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?