Kuran müslümanlığı hakkında bilgiler

Depremlerin sebebi günahlar mı?

deprem

Ülkemizde her deprem sonrasında gördüğümüz paylaşımlarda "depremin sebebi günahkar insanlar, abdest yok namaz yok, çıplaklık çok, zina çok" diyerek Allahın cezalandırdığını iddia ediyorlar ve kendilerince dine davet etmeye çalışıyorlar. Bunu iyi niyetle yapıyor olsalar bile aslında kurunun yanında yaşın da yandığı bir cezalandırma sistemi iddia etmiş oluyorlar. Peki yüce Allah bazı suçlular yüzünden masum insanları da helak eder mi, depremlerin sebebi günahkar insanlar mı?

Önce bilimsel olarak deprem nasıl olur sorusuna cevap verelim.

yer kabuğu

Bilim adamlarının söylediğine göre depremler yeryüzü plakalarının birbirine sürtünmesiyle, yerkabuğundaki kırılmalar sonucu oluşur. Fay hattı denilen çatlaklar birbirine baskı yaptığında biriken enerji bir levhayı itekler ve sarsıntıya sebep olur. Yer altındaki magma yerkabuğunu ittirdiği için kara parçaları sürekli hareket halindedir. Yılda birkaç santimetrelik kaymaya yol açan bu hareketler milyonlarca yıldır devam ederken depremler de milyonlarca yıldır oluşmaktadır.

Bu konuda kara parçalarının da hareket ettiğini söyleyen ayeti kerime şöyledir: "Dağları görürsün de hareketsiz olduklarını sanırsın. Aslında onlar, bulutlar gibi yürümektedirler. Bu, her şeyi sağlam yapan Allah’ın işidir. O yaptığınız herşeyden haberdar olandır." (Neml Suresi 88)

fay hattı

Dünyamızı bir elmaya benzetirsek elmanın kabuğu yeryüzüdür, elmanın içi eriyik haldeki maddelerdir. Anlayacağınız yeryüzü bir ateş topunun üzerinde yüzmektedir. Dünyanın çekirdeğindeki ateş topu dünyanın dönmesiyle manyetik alan oluşturmakta, güneş patlamalarıyla oluşan manyetik parçacıkların dünyaya gelmesini engellemektedir. Böylece korunmuş tavan (21:32) olmaktadır. Bunu yaparken kuzey ışıkları denilen yeşil ışık hüzmeleri gökyüzünde ışık gösterisi oluşturur.
kuzey ışıkları

Şimdi bu özet bilgilerden sonra Allahın depremleri ceza yöntemi olarak kullanıp kullanmadığına bakalım.

Helak olan kavimlere baktığımızda orada yaşayan masum insanların kurtarıldığını, zalimlerin helak edildiğini görüyoruz. Örneğin Lut kavmi helak edileceği zaman İbrahim peygamber endişelenmiş, insan suretindeki meleklere "helak edeceksiniz ama orada lut ve ailesi var" demişti.

"İbrahimden korku gidip müjde gelince Lut kavmi hakkında bizimle mucadele ediyordu. Şüphesiz ki İbrahim gerçekten yumuşak huyluydu ve çok içliydi, yönelirdi. ''Ey İbrahim! Vazgeç bundan, şüphesiz ki rabbinin emri gelmiştir, şüphesiz ki onlara geri çevrilmez bir azap geldi.'' [Hud Suresi 74-76]

(İbrahim) dedi: O halde nedir sizin işiniz ey resuller. Dediler: Şüphesiz ki biz suçlu bir kavme gönderildik. Onların üzerine balçıktan taşlar yollamak için. Sınırı aşanlar için rabbin katında işaretlenmiş (taşlar). Böylece oradan mü'minlerden olan kişileri çıkardık. Fakat orada bir evden başka müslüman bulamadık. Ve orada acıklı azaptan korkanlar için bir ayet/ibret bıraktık. [Zariyat Suresi 31-37]


İkinci örnek ise peygamberimize "Sen içlerindeyken onlara azap edecek değildir" cümlesidir. Peygamberimiz mekkeli müşriklerin arasındayken Allah onları helak edecek bir afet göndermemiştir çünkü müslümanlar da orada yaşamaktadır.

“Oysa sen içlerinde bulunduğun sürece, Allah onları azablandıracak değildir. Ve onlar, bağışlanma dilemektelerken de Allah onları azablandıracak değildir” (Enfal 33)


Bu ayetlerden anlaşılan, yüce Allah bir kavmi helak etmeden önce elçi gönderip uyarılar yapıyor, bu uyarılara kulak asmayan ve umursamayan azgınlar helak olmayı hak etmiş oluyor. İyi insanlar bölgeden uzaklaştırılıyor ve suçlu kavim yerden veya gökten gelen bir azapla cezalandırılıyor. Bu cezalandırma bazen yere batma, bazen taş yağmuru, bazen de ses ile oluyor.

Helak edilen kavimler bizlere ibret olması için Kuranda kıssa olarak anlatılıyor. Günümüzde ise sünetullah artık topluca helak etme şeklinde değil, hesap gününe erteleme şeklinde vuku buluyor. Yüce Allah; azgınlara, sapkınlara, ciddi konuları alaya alanlara mühlet veriyor.

Sakın Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Ancak onları gözlerin donup kalacağı bir güne ertelemektedir. (14/ İbrahim Suresi 42)


Şimdi depremleri düşünürsek; usulüne uygun yapılmayan binalar çöküyor ve yıkılan bina içerisinde hem günahkarlar hem sevapkarlar, hem de dünyadan habersiz masum bebekler ve çocuklar bulunabiliyor. Eğer "Allah günahkarlar yüzünden deprem oluşturuyor" dersek o zaman "kurunun yanında yaş da yanıyor, masum insanlar da ölüyor, Allah kuru ve yaşı ayırt etmiyor herkesi helak ediyor" demiş oluruz. Halbuki böyle bir sünnetullahı Kurandan göremiyoruz. Kurandan gördüğümüz, iyilerin çıkarıldıktan sonra kötülerin helak edilmesi. Öyleyse günahkar insanlar yüzünden deprem oluyor iddiası gerçeği yansıtmıyor. Ancak istisnalar kaideyi bozmaz diyebileceğimiz bir istisna da bulunuyor.

Bu istisna Musa ve beraberinde kölelikten kurtardığı israiloğulları hakkında. Firavun elinden kurtulan israiloğulları nankörlük edince bir deprem ile sarsılmışlar, uyarı olarak algılamışlardır. Musa peygamber de şöyle demiştir:

"Musa, belirlediğimiz zaman için kavminden yetmiş adam seçmişti. Kendilerini o müthiş deprem yakalamış ve (Musa) şöyle demişti: “Rabbim! Dileseydin onları da beni de daha önce helak edebilirdin. İçimizden bazı beyinsizlerin işlediği şeyler yüzünden hepimizi mi helak edeceksin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir. Onunla dilediğini (hak edeni) sapkınlıkta bırakır, dilediğini (layık olanı) doğru yola ulaştırırsın. Sen bizim velimizsin; bizi bağışla ve bize merhamet et! Sen bağışlayanların en hayırlısısın. (7/ Arâf Suresi 155)


Araf 155 ayette depremin bir uyarı ve imtihan olabileceğine dikkat çekilmiştir. Bu deprem sonrasında İsrailoğulları korkarak Musaya itaat etmişlerdir. Günümüzde de depremden korkarak namaza başlayanlar bile vardır. Düşen uçakta ateist olmazmış misali ölüm korkusu insanların imanını kuvvetlendirmekte ve bütün gücün Allaha ait olduğunu hatırlatmaktadır. Sahip olmak için çabalayıp durduğumuz evler, tarlalar bir depremle yerin dibine geçebilmektedir ve bütün bu dünya hayatı hergün biraz daha yaklaşmakta olan ölümle son bulacak, yanımıza kalan tek şey ise sevaplarımız olacaktır. Deprem bunu insanlığa hatırlatmaktadır.

Depremin bir uyarı niteliğinde Allah tarafından tetiklenmesi istisna olarak mümkün olabilir ancak genelde doğal bir sebepten dolayı olmaktadır ve bilim adamları nerede deprem olacağını önceden tahmin etmektedir. Deprem de tıpkı kar yağması gibi doğal bir durumdur. Bu doğa olayını felakete dönüştüren şey ise insanların ihmalkarlığı ile yapılan dayanıksız binalardır.

Usulüne uygun yapılmayan, kolonlarda yeterli miktarda demir kullanılmayan, kaliteli çimento kullanılmayan, Mimar sinanın Selimiye camiinde kullandığı raylı sistemi fay hattı geçen bölgelerde uygulamayan, önlem almayan yöneticiler, mimarlar ve müteahhitler sebebiyle binalar dayanıklı olmuyor ve 6.0 üzeri şiddetindeki depremlerde görmek istemediğimiz görüntüler ortaya çıkıyor.

Özellikle 17 Ağustos 1999 depreminde hafızalara kazınan yıkılmış bina görüntüleri tekrar tekrar yaşanıyor, geçen onca zamandan sonra yapılan yeni binalar yine ince kolonlarla ve sismik izolasyon kullanılmadan yapılıyor ve insan hayatı üç kuruş için hiçe sayılıyor. Artık kentsel dönüşümlerde japonya misali depreme dayanıklı binalar yapmak gerekiyor.

Mimar sinanın ustalık eserim dediği Selimiye camiinde uyguladığı raylı sistemi 1950 yılında Japonlar inceler ve ülkelerine gidip uygular. O günden sonra yüksek binaların zeminine ray veya yay eklenir, böylece 9 şiddetindeki depremebile dayanıklı hale gelir. Aşağıdaki videoyu izleyerek sismik izolasyon yöntemini görebilirsiniz.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?