Yaratılış, huy, tabiat, mizaç, iç güdü gibi anlamlara gelen Fıtrat kelimesi, daha çok iç güdüyle alakalıdır.
Yavru kedilerin annesi öğretmediği halde tuvaletini yapmak için toprağı kazması ve ihtiyacını giderdikten sonra üzerini kapatması, kendini yalayarak temizlemesi ona verilmiş fıtrattır iç güdüdür. Bir bal arısının kendine yetecek miktardan çok daha fazlasını üretmesi de iç güdüsüdür ve Allahın programladığı gibi çalışmaktadır. İşte insanlar da fıtrat denilen bu iç güdüyle doğarlar ve temiz olunca güzel kokunca iyi hissederler, başka insanlara yardım edince mutlu olurlar. Fıtratı bozulmuş şeytana uymuş insanlar ise hem manevi olarak pistir hem de kötülükten beslenirler.
Fıtratı bilgisayar formatına benzetebiliriz, donanım olarak bir bilgisayarın parçalarını birleştirip fişe taksanız sadece ışıkları yanar, ancak program yükleyip iş yapabilmeniz için öncelikle işletim sistemi yüklemeniz yani format atmanız gerekir. Bilgisayarın işletim sistemi yüklenmesi ona "sen bu sınırlar içinde işlem yapabilirsin, bu seviyedeki programları açabilirsin" demektir. İnsan da kendi kapasitesine göre hayvandan aşağı da olabilir melekten üstün de olabilir.
Bu konuya Kuranda şöyle işaret edilir: "Yüzünü hanif dine çevir, Allahın fıtratına ki insanları ona göre başlattı..." (30:30) ayetinde dikkat çekilmiştir. Hanif yani Allahı birleyen islam dinine dönenlerin fıtrat sistemi düzgün çalışmaya başlar. İslamdan uzaklaşan insanların fıtratı bozulur. İslam dini aslında herşeyin temelidir çünkü evreni yaratan Allahın her dönemde gönderdiği tek dindir, her dönemde islamı tebliğ eden peygamberler gelmiştir.
"İyi olmak için dine ihtiyacım yok, kendi aklım bana yeter" diyen bir inançsız bile aslında beyninde yüklü olarak gelen fıtrat yazılımı sayesinde iyi olmayı kötü olmayı ayırt edebilmektedir. Bir yaşlının elindeki torbaları taşıyınca onun minnet duygusu ve teşekkür etmesi ile yaşam enerjisi yükselmektedir. Veya bir kedi sevdiği zaman veya kediye yemek verip yemesini izlediği zaman da annelik veya babalık duygusunu tadarak mutlu olmaktadır. İnsanların ortak değerleri olan bu sevgi saygı ortamı ruha yüklü gelen fıtrat yazılımı sayesindedir.
Hayata fıtrat ile başladığımız için daha çocukken iyilik yapmaya başlarız. Bize güzel cümleler söyleyip güldürmeye çalışan ailemize gülerek karşılık veririz, sert konuşmalarla itham edilince de hangi dilde ne söylediğini anlamasak bile kötü enerjiden rahatsız olup ağlamaya başlarız.
Sosyal medyada dolaşan videolarda; evcil bir köpek kavga eden sahiplerini gördüğü zaman paçasına yapışıp engellemeye çalıyor, elindeki terliği ağzıyla alıp atmasını engelliyor. Bir kedi balkona çıkıp korkuluktan tutan bebeği aşağı düşmesin diye geri çekiyor. Bir bebek tv izlerken ölmüş keçiye elinde tuttuğu bardaktaki suyu uzatıyor, izlediği çizgi filmdeki iyi karakteri ve kötü karakteri oyuncak olarak sunduğunuzda zulme uğrayan karakteri alıp bağrına basıyor. İşte bunlar hep 30:30.ayette bahsedilen fıtrat isimli içgüdü sayesinde oluyor.
Allahın dini olan İslam her yerdedir, aldığımız her nefestedir. Her gün bazı hücrelerimiz ölür ve yenisi oluşur, böylece yaralarımız iyileşir. Bebek olarak doğup çocuk olmak, sonra genç olmak sonra yetişkin olmak sonra yaşlı olmak da tam anlamıyla mucizedir ve atom boyutunda bile herşeyin Allaha boyun eğdiğini gösterir. Allah her an yeni bir yaratma meydana getirir. "Göklerde ve yerde olan ne varsa O'ndan ister. O, her gün bir iştedir." (55:29) Güneş bugün ben doğmayacağım demez ve yörüngesinde hareketine devam eder. "Ne güneşin aya erişmesi mümkün olur, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörünge üzerinde yüzmektedir." (36:40)
Allahın beynimize yüklediği Fıtrat isimli işletim sisteminin düzgün çalışabilmesi için virüs indirmemek yani günaha düşmemek gerekir. Günah işlemek kalpte manevi kararma meydana getirdiği için FURKAN/doğruyu yanlışı ayırt etme yeteneği de körelir. VİCDAN isimli ilham kaynağı da düzgün çalışmaz.
Peygamberimiz de "Kul bir günah işlediğinde, kalbinde siyah bir nokta belirir. Tövbe etmeyip günaha devam ederse siyah noktalar artar ve kalbin her yerini kaplar" (İbn mace, zühd 29) diyerek kalbin ruhsal boyuttaki kararmasına dikkat çekmiştir. Cinlerin görebildiği ama bizim göremediğimiz bu kalp kararması; tövbe etmek, namaz kılmak, tespihat yapmak ile giderilebilir. Kalbi iyice kararanlar ise artık doğruyu ve yanlışı ayırt edemeyecek hale gelir, iç sesi şeytanın sesine (43:36) dönüşür. “Bu kadar da olmaz, bunu da yapamaz, bu kadar vahşi olunmaz” dedirtecek kadar kötü şeyler yapacak hale gelir.
VİCDAN isimli program da FITRAT işletim sistemimizin bir parçasıdır. İyilik yapacağımız zaman da kötülük yapacağımız zaman da bizi uyarır. İç sesimiz olarak yakından tanıdığımız bu vicdan programı herşeyi bile bile yapmamıza sebep olur. Mesela bir yaşlıya çelme takıp düşürmeyi kafaya koysanız hemen vicdanınız devreye girer ve “zavallı insana bunu yapma, sen de yaşlanıp düşkün hale geleceksin” der. İnsan ise “biraz eğleniriz ne var bunda” diyerek kendi kendine cevap verir. Kendi kendine konuşanlar da vicdanıyla sohbet ederler. Bu vicdan insanın gece uykularını bile kaçırabilir. Bu konuya işaret eden ayet şöyledir: "Nefse ve onu düzenleyene, ona fucurunu ve takvasını ilham edene." (91:7-8) ayetinde iç sesimizin iyilik yaparken onaylaması, kötülük yapınca huzursuzluk vermesine dikkat çekilir. Vicdanım rahat değil ifadesiyle bunu dile getiririz. Allah nefsimize fucurunu da takvasını da ilham eder yani iç sesimiz bizi uyarır.
Fıtratımıza delil olarak gösterebileceğimiz bir örnek de dedikodunun çirkinliğini anlatmak için kullanılan "ölü kardeşinin etini yemek" (49:12) benzetmesidir. Bu benzetmeyi yapınca hemen arkasından "işte tiksindiniz" diyerek ne hissettiğimizi bilir çünkü bunu okuyup da tiksinmeyen insan olamaz, varsa da fıtratı bozulmuştur psikolojik sıkıntısı vardır.
İşte insanlığın ortak değerleri de bu fıtrat ile belirlenir. Güzel sözden hoşlanmak (14:24), kötü sözden rahatsız olmak (17:53), iyilik yapmayı insan olmanın gereği saymak, karşı cinsle evlenince huzur bulmak (30:21), Allah'a bağlanınca kalpteki boşluk hissinin gitmesi (13:28) hep fıtratımız gereğidir. Eğer iç güdümüz olan fıtrat yüklü halde doğmasaydık küçük çocuklara "bu kötüdür bu iyidir" diye öğretecek bir temelimiz de olmazdı. Fıtrat iç güdümüz yüklü olmasaydı; evrimcilerin iddia ettiği gibi güçlünün güçsüzü yok ettiği, Önüne gelenin birbirini öldürdüğü, tecavüz ettiği, yağmaladığı, anarşik bir ortam oluşurdu. Oysaki herkes güvenle gezeceği ve saygı göreceği nezih bir toplumda yaşamak ister.
Tarihte fıtratı bozulan nice yöneticiler evrimle oluşmuş gibi, bir timsah gibi bir sırtlan gibi davranmıştır. Mesela Moğollar hamile kadınların karnını deşip doğmamış bebekleri bile öldürmüştür. İslamın savaş kuralı olan "sana saldırmayanı öldürme, yaşlılara kadınlara çocuklara hayvanlara dokunma" emrine uymayıp katliam yapmıştır. Çağımızda ise bu katliamı israiloğulları filistine yapmıştır ve dünyanın her yerindeki vicdanlı insanların tepkisinni çekmiştir, hatta filistinli müslümanların sağlam duruşlarına hayran kalıp müslüman olanlar da olmuştur. Bu örnekler fıtrata virüs bulaşması yani günahların kalbi karartması sonucu insanın nasıl bir canavara dönüşebildiğine örnektir.
Fıtratı bozulan insanlara örnek olarak kendi kızına tecavüz eden, küçük çocuklara tecavüz eden, annesinin bacaklarından tahrik olan zihniyet örnek verilebilir. Köyde eşeğe ineğe tecavüz eden, külotlu bebekten ve annesinin diz kapağının üstünden tahrik olanlar da fıtratını bozmuş sapıklaşmış insanlar vardır.
İnsan fıtratıyla ilgili merak edilenleri cevaplamaya çalıştık. Doğrularımız Allahın ilham etmesiyle (91:8), yanlışlarımız günahlardan ötürü kapanan algımız sebebiyledir. Herşeyin en doğrusunu alim olan Allah bilir.
Merhaba, aklıma geldi de, Allah Kuran'da Güneş'ten Şems, Ay'dan Kamer diye bahsetmiş. Biz müslümanların Kamer ve Şems'e Güneş ve Ay demesi caiz mi? Gezegenlerin bilinen adları Mitolojilerdeki (haşa) tanrıların adlarıymış. Bizim bu gezegen isimlerini söylememiz, kullanmamız caiz olur mu?
YanıtlaSil