Kuran müslümanlığı hakkında bilgiler

Uydurma hadisler serisi II

uydurma hadis
Uydurma hadisler serisinin ikinci yazısına hoşgeldiniz. Bu sayfada sünnilerin sahih hadis kitabı diyerek savunduğu kitaplardan alıntılar yaparak uydurma hadis örneklerini göstermeye devam edeceğiz. Böylece ikinci vahiy ilan edilen rivayet kitaplarının aslında insanları cahil bırakma vesilesi olduğunu göreceğiz. Zira şeytan insanı Kurandan uzak tutmak için başka kitaplara davet ediyor ve "Kurandan sonra en sahih" diyerek rivayetleri din edinmemizi istiyor.

7- Melekler kadına lanet okur mu?

İddia: “Bir erkek karısını yatağına çağırır da karısı gelmez ve erkek ona dargın olarak gecelerse, melekler o kadına sabaha kadar lânet ederler.” (Buhârî, Bed’u’l-halk 7; Müslim, Nikâh 122. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 40) “Kadın geceyi kocasının yatağını terk ederek geçirirse, melekler sabaha kadar ona lânet ederler.” (Buhârî, Nikâh 85; Müslim, Nikâh 120) “Canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, bir erkek karısını yatağa çağırır da kadın gelmezse, kocası ondan memnun olana kadar Kâinâtın Sahibi o kadına lânet eder.” (Müslim, Nikâh 121)

Cevap: Azgın erkeklerin karısını hergün cinsellik için kullanabilmesi için uydurulan bu hadiste, hem meleklere hem Allaha iftira atılmıştır. Meleklerin ve Allahın işi gücü yok da, hergün kocasının cinsel ihtiyacını tatmin etmeyen ve bugün başım ağrıyor diyen kadına lanet okuyacak öyle mi? Kadınlar içine hava basıp şişirilen seks oyuncakları mıdır ki her istediğinizde yatağa gelecekler. Bu kadınların morali bozuk olamaz mı, geceyi yalnız geçirmek istiyor olamaz mı, geceyi ibadetle geçirmek istiyor olamaz mı, canı cinsellik istemiyor olamaz mı? Sırf canı istemiyor ve yatağa gelmiyor diye meleklerin ve Allahın kadına lanet ettiğini söylemek dinin nasıl kişisel çıkarlara alet edildiğini göstermektedir. Temiz akıl sahibi insanlar bunu hemen fark etmekte, kirli akıl sahibi sünniler ise bunları peygambere isnad etmektedir. Bu iftiraları peygambere isnad ettikleri için algıları her geçen gün kapanmakta, her geçen gün doğruyu eğriyi ayırt edemeyecek hale gelmektedirler. (Konuyla ilgili bir Türk filmi önerisi: Şalvar davası)

8- Peygamber altı yaşındaki çocukla evlendi mi?

İddia: Aişe dedi ki: Peygamber benimle 6 yaşımda evlendi, 9 yaşımda gerdeğe girdik. 18 yaşımdayken vefat etti. (Kaynak: Müslim: Kitabun Nikah, No 72, Cilt 4, Sayfa 319, İrfan Yayınevi 1988; Buhari: Kitabun Nikah, Bab 40, No 67, Cilt 11, Ötüken Neşriyat 1988)

Cevap: Pedofili hastalarının uydurduğu bu hadiste Aişe validemiz henüz 6 yaşındayken yani ana okulu çağındayken evlendiği yalanı söylenmiştir. Çocuklardan hoşlanan sapıklar onlarla evlenebilmek için bu hadisi uydurmuş "bakın peygamber de çocukla evlenmiş, bizim çocukla evlenmemize kızmayın" demek istemişlerdir. Günümüzde bu yalan hadisler "Kurandan sonraki en sahih kaynaklar" denilen buhari ve Müslimde yer almaktadır. Oysaki müslümanlar bilir ki Kuranda Nikah çağı ifadesi vardır ve bu çağ ergenlikten çıkılan 18 - 20 yaşlarına denk gelmektedir. (Detaylar için şuradaki yazımızı okuyabilirsiniz.)

9- Sidik ve kan içip cennetlik olan sahabeler

Peygamberin kanını, idrarını kutsayıp onu putlaştırmak isteyenler, sevgi adı altında iğrenç şeyler uydurmuşlardır. Peygamberin kanını içmeyi, sidiğini içmeyi onu sevmek olarak göstermişler ve içenlerin cennetlik olduğunu uydurmuşlardır. Peygamberi putlaştırıp onun adına düzdükleri yalanlara iman ettirmeye çalışmışlardır.

İddia: "Umeyme binti Rukayka'nın bildirdiğine göre, Hz. Peygamber'in Hurmadan yapılmış bir kabı vardı ve geceleyin ihtiyaç duyarsa, karyola altına koyduğu bu kabına işer ve onu tekrar karyola altına koyardı. Bir gece yine aynı şekilde ona ihtiyacını giderdi ve kabı karyolası altına koydu. Daha sonra baktığında kapta idrar olmadığını gördü. Kaptaki idrarın nerede olduğunu sorunca, onu Hanımı Ümmü Habibe'nin Habeşistan'dan getirdiği hizmetcisi Bereke'nin içtiğini söylediler. Bunun üzerine peygamber: "Büyük ölçüde kendisini ateşten korudu." buyurdu. (Tabarani el- Mu'cemu'l-Kebir ve Beyhakinin Sünenü'l-Kübra - Ebu Davud, Taharet 13, (24); Nesai, Taharet 28, (1, 31)

Cevap: Bir peygamber düşünün ki gece horul horul uyuyor, dışarı çıkmaya üşenip yatağın altındaki tabağa işiyor ve idrar dolu tabağı tekrar yatağın altına koyuyor. Sabah olunca hizmetçisinin idrarı içtiğini anlıyor ve cennetlik oldu diyor. Bu nasıl bir hezeyandır ki 10 cümlesinden dokuzu yalan biri şüpheli. Öncelikle bilmemiz gereken peygamberin gece az uyuduğu, çoğunlukla teheccüde (17:79) kalktığıdır. Yani uyku arasında tabağa işeyip yatağın altına koyup sabaha kadar bekletecek kadar üşengeç değildir. Tuvalet ihtiyacı varsa gece kalkınca gider dışarıda ihtiyacını görüp abdest alıp gelir. Bitmedi, şimdi sırada kan içip cennetlik olan kadın var. Bu hikayenin farklı versiyonu.

İddia: Ashaı kiramdan Abdulah b. Zübeyir de çocuk yaşta iken Hz. Peygamber'in hacamat kanını içmiştir. Olay şöyle gelişmiştir: Abdullah sekiz dokuz yaşlarındayken, Rasulullah (s.a.v) kendisine hacamat ettirdiği kanınını toprağa gömmesi için bir kap içinde vermiş, Abdullah ise oradan ayrıldıktan sonra tek başına kalınca, kanı gömeceği yerde içmiştir. Geri dönüp gelince Resulullah: "Ne yaptın?" diye sormuş, o da kinayeli konuşarak: "Onu ortadan kaldırdım." demiştir. Hz. Peyggamber durumdan şüphelenip: "Herhalde onu içtin?" deyince Abdullah: "Evet!.." demiştir. Bunun üzerine Peygamber: "Kanı kanıma karışana ateş temas etmez." buyuru. (el-Askalânî, el-Metâlibü’l-Âli¬ye, 4:21; el-Heysemî, Mecma’u’z-Zevâid, 2708; el-Hâkim, el-Müstedrek, 3:554.)

Cevap: İdrarını içeni, kanını içeni cennetlik ilan eden bir peygamber profili. Kan haram değil miydi kardeşim? Nasıl bir peygamber algınız var ki onun dışkısına ve kanını kutsuyorsunuz. Bununla da yetinmiyorsunuz peygamberin sümüğünü kapışan sahabe masalı uyduruyorsunuz. Sıradaki iddia müritlerin şeyhine taptığı gibi sahabelerin de peygambere taptığını uyduruyor.

İddia: Abdest alınca artan suyunu almak için koşuşurlardı, öyle ki neredeyse bunun için birbirleriyle vuruşacaklardı. Tükürdüğü veya sümkürdüğünde, avuçlarıyla onu kaparlar ve yüzlerini ve bedenlerini onunla ovarlardı. (Buhari 1/67)

Peygamberimiz kalabalığın içinde abdest alıyormuşda, sümkürünce havada yakalayıp yüzlerine sürüyorlarmışda bilmem ne. Tam bir putperest profili. Peygamberin anlattığı ilme değil onun vücudundan çıkan sümüğe, idrara, kana talipler. Böyle bir din olur mu kardeşim. Bu hadisler resmen sahabelerin peygamberi putlaştırdığını iddia ediyor. Ne sahabeler böyle davranır nede peygamberimiz böyle davranılmasına izin verir. O yüksek ahlaklı kişiler, şeyhe tapan müritler gibi davranmaz. Böyle davranışlar sufilerde görülür, şeyhinin ayak tozu olmayı ve ayağını yıkadığı suyu yüzlerine sürmeyi şeref sayarlar. İnanmıyorsan şuradan izle. Sıradaki örneğimiz yine peygamber düşmanlarının uydurduğu bir yalan.

10- Çorbaya sinek düşerse ne yapılır?

İddia: “Sizden birinizin çorbasına sinek düşerse onu iyice batırsın. Zira sineğin bir kanadında zehir, diğerinde panzehir vardır.” (Buhari, Tıbb 58)

Cevap: Hadislerin insanı pisliğe mahkum edebileceğine dair güzel bir örnek. Sinek çorbaya düşerse kaşıkla alıp atmak yerine iyice bandırıp yemeye devam ediyorlar. Böylece sineğin ayağında ve vücudunda taşıdığı mikroplar yemeğe bulaşıyor. Zira sinekler leşe ve dışkıya konarlar. En pis hayvanlar arasındadır. Bir sineğin çorbaya düşmesi ayaklarında taşıdığı mikrobu çorbaya taşıyacaktır. İki dakika önce bir köpek pisliğine konmuş olabilir, yada bir kedi leşine konmuş olabilir. Sonrada çorbaya, yoğurda düşerek yemeğinizi mahfedebilir. Sünnilere göre bunlar söz konusu değil çünkü bir kanadında panzehir varmış, yersen! Biz yemeyiz, yiyene de mani olmayız. Sıradaki örnek "bu kadar da pislik olunmaz" dedirtecek cinsten.

11- Dışkı ve köpek leşi suyu kirletmez mi?

İddia: Ebu Saidil-Hudri radiyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a: "Ey Allah 'ın Resulu! Biz senin için Buda'a kuyusundan su alıyoruz. Halbuki onun içerisine köpeklerin leşleri, kadınların hayız bezleri, insan pislikleri atılıyor, (ne yapalım, su almaya devam edelim mi?)" diye sordular. Şu cevabı verdi: "Su temizdir, onu hiçbir şey kirletmez." Kaynak: Ebu Davud, Taharet 34, (66); Tirmizi, Taharet 49, (66); Nesai, Miyah 2, (1, 174).

Cevap: Su kuyusunda olmaması gereken herşey var; köpek leşi, kanlı hayız bezi, insan dışkısı mevcut. Yani mikrop yuvası, tek damlası sizi zehirleyip hasta etmeye yeterli. Ama uydurma hadise göre su kirlenmezmiş, yersen! Sünniler yemeye devam edecek tabi, onlara göre sahih.

12- Müşriklerle aramızdaki fark nedir?

İddia: "Resülullah buyurdular ki: "Bizimle müşrikler arasındaki fark, kalansuveler üzerindeki sarıklardır." [Ebu Dâvud, Libas 24, (4078); Tirmizi, Libâs 47, (1785).]

Cevap: Normal bir müslümana "müşriklerle aramızdaki fark nedir" dye sorsanız "iman ve itikat farklarıdır" diyecektir. Müşrik ve mümin arasındaki fark iman ettiği konuların farklı olmasıdır. Mesela müşrikler aracı edinerek Allaha yaklaşmaya çalışırlar, şefaatçi edinip ondan medet umarak Allahın elinden kurtulmaya çalışırlar, ölülere yalvarırlar, meleklere yalvarırlar. Türlü türlü sapkın inançları vardır müşriklerin. Ama uydurma hadise göre aramızdaki fark sarık takmakmış. Müşriklerde sarık yokmuş gibi yine müslümanların aklıyla alay etmişler. Arap örfünü din edinmek için sarık takanların müslüman olacağını uydurmuşlar.

13- Araplar kutsal mıdır?

İddia: "Üç hasletten dolayı Arabi seviniz: Çünkü ben Arabım, Kur'ân-ı Kerim Arapça olarak nazil olmuştur, Cennet ehlinin konuştukları dil Arapçadır." (İmam Münâvî: Feyzü'l-Kadîr, 1:178 Hadis no: 225. Ravi: İbni Abbas)

Cevap: Peygamberin arap olması, arapların kutsal olduğunu göstermez. Nitekim peygambere eziyet edenler de araplar olmuştu. Hatta bir ayette ''Araplar küfürde ve nifakta ileridir, Allahın resulune indirdiği hududları çiğnemeye daha yatkındır. Allah bilendir, hikmetlidir'' (9:97) buyrularak arapların huyuna dikkt çekilmiştir. Yukarıdaki hadise cevap olabilecek ırkçılık karşıtı hadis de vardır.

"Arabın, Arab olmayana, Arab olmayanın Arab'a, siyahın kırmızıya, kırmızının siyaha, takvadan öte, hiçbir üstünlüğü yoktur. Şüphesiz Allah Teala Katında en üstününüz, Allah Teala'dan en çok korkanınızdır." (Müsned-i Ahmed b. Hanbel, 5/411) "Sizin şu soyunuz-sopunuz kimseye üstünlük ve kibir taslamaya vesile olacak şey değildir. (Ey insanlar)! Hepiniz Adem'in çocuklarısınız. Hepiniz bir ölçek içindeki birbirine eşit buğday taneleri gibisiniz Halbuki, hiç kimsenin kimseye din ve takva müstesna üstünlüğü yoktur. Kişiye kötü olması için; başkalarını yermesi, küçük görmesi, cimri, kötü huylu, had ve hududu aşmış olması yeter." (Müsned-i Ahmed b. Hanbel, 4/158, İbnu Kesir, 4/218)

Kuranın arapça oluşu ise indiği toplumda anlaşılması içindir. Zira başka dil olsaydı itraz edeceklerdi. "Onu yabancı bir dilde Kuran yapsaydık elbette şöyle derlerdi: ‘’Onun ayetler izah edilseydi ya, arap olana yabancı bir dil mi?’’ Deki: ‘’O iman edenler için hidayet ve şifadır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında ağırlık vardır, o (Kuran) onlara körlüktür. Onlara uzak bir mekandan sesleniliyor." (Fussilet 44) Cennet dilinin arapça olması da alakasızdır. Orada herkesin ortak kullandığı cennet dili olacaktır, belki de konuşmaya bile gerek olmadan beyin gücüyle iletişim kurulacaktır.

14- Yemekten sonra parmak yalanır mı?

İddia: “Biriniz yemek yediği zaman parmağını yalamadıkça veya başkasına yalatmadıkça silmesin.” (Buhari, Etime 52; Müslim, Eşribe 129)

Cevap: Arap geleneği olan elle yemek, hadis uydurmak suretiyle kutsanmıştır. Bir peygamber insanlara temizlik öğretmek için "yemekten sonra elinizi yıkayın" demiş olabilir lakin elinizi yalatın demesi islamla dalga geçenlerin uydurmasıdır. Akrabalarınızla yemek yediğiniz bir ortam düşünün, herkes birbirinin elini yalıyor, amcanız dayınızın ağzına parmağını sokuyor, yengeniz halanızın parmağını emiyor, babanız bacanağa elini yalatıyor.. El yalama fetişi, değişik bir fantazi. Ayrıca bu parmak yalatma hadisine sahih diyenler bile hiçbir zaman bu sözde sünneti uygulamazlar. Hiçbir sünninin yemekten sonra parmak yalattığını göremezsiniz. İki yüzlü oldukları için savundukları ve yaptıkları farklıdır. Yaşanması mümkün olmayan bir din uydurmuşlardır. 57:27.ayette bahsedilen ruhbanlıktan yapmışlar ve bu ruhbanlığa kendileri bile uymamışlardır.

15- Güneş nasıl batar?

İddia: “Güneş doğarken de batarken de namaz kılmayın. Çünkü güneş şeytanın iki boynuzu arasından doğar, iki boynuzu arasında batar." (Heysemi, Mecmau’z-zevaid, 2/255)

Cevap: Dünyayı balığın sırtında sananların bir iddiası da güneşin şeytanın boynuzunda batması. Dünya güneş etrafında ve kendi ekseni etrafında dönerken her ülkede gün doğumu ve batımı farklı saatlere denk gelir. Böyle olunca şeytanın her dakika gün batımı olan yere gitmesi ve boynuzunu güneşe doğru tutması gerekir. Bir yerde güneş batınca hemen batıya doğru hızla gidip yeniden pozisyon almalıdır. Şeytanın bu mesaisi sadece gün batımı içindi, bir de gün doğumunu düşünürsek aynı anda iki yerde olması gerekir. Farklı şehirlerde sabah olurken ve akşam olurken sürekli boynuzunu ortalaması lazım. İblisin işi gücü yokda boynuzunu güneşe denk getirme yarışı mı yapıyor? Ayrıca şeytanda boynuz olması da muamma, boğa mı bu şeytan boynuzu var.

16- Cariyelere tecavüz iftirası (18+)

Uydurma hadis: Câbir'den şöyle dediği nakledilmiştir: "Bizim cariyelerimiz vardı ve onlardan azil yapıyorduk. Yahudiler, işte küçük mev'ûde yani çocuğu diri diri toprağa gömme budur, dediler. Bunun üzerine mesele Resulullah'a soruldu: "Yahudiler yalan söylemiş, eğer Allah onu yaratmak istese onu sen reddedemezdin." buyurdular. (Ebû Dâvûd, Nikâh, 48; Nesaî, Nikâh, 55; Ahmed b. Hanbel, III/22, 49, 51)

Uydurma hadis: Cabir'den naklen: "Biz Resulullah devrinde, Kur'an inerken azil yapıyorduk. Eğer ondan bir şey yasak edilecek olsa bizi Kur'an nehyederdi." (Buhârî, Kader, 4)

Yukarıdaki hadislerden ilki azlin çirkin bir iş olduğuna delâlet eder. İbn Hazm bunu esas alarak azli haram saymıştır. İslâm hukukçularının büyük çoğunluğu ise; diğer hadislere dayanarak, bir erkeğin hür olan karısının izni ile, cariyenin ise izni olmaksızın dahi azil yapmasının câiz olduğunu söylemişlerdir. (https://sorularlaislamiyet.com/azil-yapmak-ne-demektir-dogum-kontrolu-acisindan-azil-yapmak-caiz-midir)


Cevap: Azil yapmak, cinsel ilişkide kadının hamile kalmaması için dışarı boşalmaktır. Böyle birşeyi yapabilmek için evli olmak gerekir aksi halde gönüllü ise zina, gönülsüz ise tecavüz olmaktadır. Zinanın cezası 100 kırbaç, tecavüzün cezası idam iken sahabelere karısının izniyle köle kadına tecavüz ettiklerini yakıştırmak islam düşmanlarının büyük bir iftirasıdır. Bu uydurma hadislerle hem kadınları köleleştirmek hem de onların iffetine zeval getirmek mubah gösterilmiştir. Kuranı anladığı dilde okuyanlar ise cinsel ilişki için evlilik şartı olduğunu görürler. Hem de esir kadınlara dokunmak için de evlilik şartı koyulmuş ve cariyeyle evlenmeye izin verildiği bir lutuf olarak sunulmuştur.

"İçinizden, imanlı özgür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kişi, ellerinizin altında bulunan (esir düşmüş) imanlı genç kızlarınızdan alsın! Allah sizin imanınızı çok iyi bilendir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Onları koruyucu ailesinin izni ile nikâhlayın ve namuslu yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost da tutmamaları şartı ile uygun bir şekilde mehirlerini de kendilerine verin! Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı (50 kırbaç) vardır. Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için hayırlı olandır. Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir." (4/Nisa Suresi 25)


Cariyelerle evlenmek bile bir lutuf olarak sunulmuşken onlara nikahsız el sürmek mümkün değildir, hele ki Kuran müslümanı olan sahabelerin cariyelere tecavüz edip dışarı boşalmış olması düşünülemez. Böyle bir olaya peygamberin izin vermesi de bütün Kuran ayetlerine terstir. Eğer Kuran gerçek ise ki bunda şüphe yoktur, öyleyse ondan bundan duyulan söylentiler yalandır ki uydurma hadislere her yerde rastlıyoruz.

İslam dininin kaynağı Kuran olmasına rağmen müslümanlar kutsal kitaptan kopmuşlar ve din adına ondan bundan duyulan söylentileri yazan adamlara tabi olmuşlardır. Bu yeni dine sünnilik adını vermişler ve ulemanın icması var diyerek Hristiyanların konsil kararları gibi kendi dinlerini kurmuşlardır. Sıralama yaparken Kuran + hadis + icma + kıyas deseler bile Kurana hiç sıra gelmez, onlar için öncelik hadis ve icmadır, apaçık ayetler olsa bile görmezden gelip hadise bakarlar. Bu örnekte de Kuranda evlilik ayetleri olmasına rağmen sahabelerin cariyelere tecavüz ettiği iftirası atılmış, Buhari'de geçiyor diye gerçek kabul edilmiştir. Gerçek şu ki ikisinden birisi uydurma, ya Kuran uydurma haşa ve kella, yahut bu hadisler uydurma amenna.

Müslümanlar olarak bir seçim yapmak zorundayız, ya Kurana iman edeceğiz ya da hadislere iman edeceğiz. Ortada iki farklı hüküm yani iki farklı din var. Bu iki farklı dinden hangisine tabi olursanız ahiret hayatınız ona göre şekilleniyor. Eğer Allahtan yana iseniz Kurana iman etmek gerekiyor, eğer hadis/sünnet/mezhep diyerek en büyük kötülükleri peygambere ve ashabına yakıştıran ne idüğü belirsiz adamlardan yanaysanız hadislere iman etmeniz gerekiyor.

İman ise şüphe etmeden inanıp güvenmektir. Müslümanların şüphe etmeden inanıp güvendiği tek kaynak elbette Kuranı kerimdir. Bunun dışında "Kurandan sonra en sahih" diye birşey yoktur. Çünkü defalarca deşifre ettiğimiz en büyük yalanlar Buhari ve Müslimde de vardır. Öyleyse en sahih Kurandır, en güzel hadis Kurandır (39:23), müslümanların dini öğrenmek için ilk okuyacağı kitap Kurandır, müslümanların hergün okuması gereken tek kitap Kurandır, bu yüzden namazda ayet okuruz ve kendimize hatırlatırız. Dini Kurandan öğrenmek vahabilik, haricilik, şuculuk buculuk değildir, her müslümanın yapması gereken ilim tahsilidir. (Bak: Kuranı anlamak için ne yapmalı?)

Uydurma hadisler serisinin sonuna geldik. Yeni örnekler bulundukça yazının devamı olarak üçüncü seri gelecektir inşallah. Serinin birinci bölümünü şuradan okuyabilirsiniz.

6 yorum:

  1. çok bilgilendirici bir yazıydı böyle düşünen insanların çok olması beni mutlu etti.

    YanıtlaSil
  2. Hz. Peygamber'den hiç mi sahih hadis ulaşmamış? Sünniler şöyle sünniler böyle diyorsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kurana uygunlar da var lakin bu yazı "uydurma hadis örnekleri" ve haklı eleştiriler içeriyor.

      Sil
  3. yzddıklarınızı okudum akla mantığa uygun doğru yazılar fakat bir konuda düşücenizi merak ediyorum hadisi kudside ALAH CC BEN KULUMUN ZANNI ÜZEEYİM KULUM BENİ NASIL BİLİRSE ÖYLEYİM bu hadisi kudsi hakkında düşünceleriniz nedir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biz nasıl biliyorsak Allah öyle olmaz, Kuranda kendini nasıl anlatıyorsa öyle olur.

      Sil
    2. bakara 255

      Sil

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?