Kuran müslümanlığı hakkında bilgiler

Kuranda namaz detayları var mıdır?

namaz nasıl kılınır
Namaz ibadeti ilk insandan beri devam eden (19/58-59), Hz. İbrahimin kabenin temellerini tekrar yükseltmesi ile yeniden öğretilen (2/127-128) ve o günden bu yana aynı şekilde devam eden İslamın şiarlarından birisidir. Binlerce yıldır uygulamalı olarak devam edegelen bir ibadet olduğu için Kuranda "kıyam, ruku, secde" (22/26) kelimeleri ile şekline atıf yapılmıştır. İbadetler Hz. İbrahimden bu yana bilindiği için (2/128) sadece iskelet kısımları yani önemli noktalarına değinilmiştir. Örneğin "Hac bilinen aylardadır.." (2/197) ayeti mekkeli müşriklerin zamanında bile haccın zamanının bilindiği 4 aya işaret eder. İslam dini Hz. Muhammed ile başlamadığı için, Hz. Muhammed son nebi yani nebiler zincirinin son halkası olduğu için bilinen konuları hatırlattı. Hatta o kadar biliniyordu ki "eskilerin masalları" (83/13) diyorlardı. Namaz da bu bilinen şeylerden idi. Eski ümmetlerden namaz kılanlar vardı. Peygamberimiz ve museviler bir dönem kudüsteki mescidi aksayı kıble yaparak namaz kılmışlardı. Sonra kıble tekrar kabe olunca kimin son nebiyi kabul ettiği ortaya çıkmıştı (2/143), aralarındaki fark yöneldikleri kıbleydi, rekat sayıları ve kılış şekilleri aynıydı.

Bölüm 1- Sünnilerin Kuransız müslümanlığı!

Sünniler hadislere bakışımız nasıl olmalı konusunu hiç bilmeyen, Kurana uygun hadis ve Kurana zıt hadis ayrımını yapamayan, bütün rivayetleri sahih kabul eden ve bununla da yetinmeyip hepsini vahiy ilan ederek yeni kutsal kitaplar uyduran Kuransız müslümanlardır. İsmi lazım değil bir şarlatanın "uydurma hadis yoktur, bir milyon tane vahiy vardır" diyerek dile getirdiği bu şirk sebebiyle Kurandan iyice kopmuşlar ve ayet işitince "bırak o ayeti, bana ayet okuma" diyecek hale gelmişlerdir. Bu vahim durumu savunmak için sohbetlerinde sürekli "Kuran yetmez, Kurana uysan rekat sayılarını bile bulamazsın, zekat miktarını da bulamazsın, onun içun son kararı hadisler verir" diyorlar. Ne zaman Kuran yetmez deseler hep rekatı ve zekatı örnek veriyorlar çünkü sadece bunları bulamıyorlar. İşin komik tarafı "tamam rekatları hadisten öğrenelim göster bakalım" deseniz onu da bulamıyorlar. Uygulamalı olarak gelmiş diyerek bizim dediğimize geliyorlar. Bunu sorularlaislamiyet.com sünnilik sitesinin "farz namazların rekat sayısının delili nedir" yazısında görebilirsiniz.

rekat sayıları


Aklını kullananlar için rekat sayısı da zekat miktarı da Kuranda vardır. Nasıl ki "hac bilinen aylarda" denerek 4 aya işaret edilmiş ve bunun doğru şekilde aktarıldığına dikkat çekilmiş ise aynı şekilde rekat sayısını da nesilden nesile geldiği gibi kabul edebiliriz. Çünkü bir yanlışlık olsaydı onu düzeltmek için de bir ayet inecekti. Nasıl ki haram ayların sırasını değiştirince 9/Tevbe 37.ayet geldiyse başka bir bozulma olsaydı onun hakkında da ayet gelecekti.

Rekat sayılarından bahsedilmemesi ilk insandan beri doğru şekilde devam ettiği içindir. Burası önemli, namaz son nebi ile miraçta başlamadı, ilk insandan beri uygulamalı olarak geldi. Bu yüzden çok eski kavimlerin anlatıldığı ayetlerde namazdan bahsedilir. Mesela "Dediler: Ey Şuayb! Sana namazın mı emrediyor; babalarımızın taptıklarını bırakmamızı veya mallarımızla dilediğimizi yapmayı. Aslında sen yumuşak huylusun olgunsun." (11/Hud 87) ayetinde Şuayb peygamberi namaz kılarken gördükleri için sadece Allah'a kulluk etmeyi ve mallarıyla zekat vermeyi namazdan mı öğrendiğini soruyorlar. Namazıyla, tevhid inancıyla, düşkünlere yardım etmesiyle bir müslüman karakteri ortaya konuluyor. Şuayb peygambere de bize emredilen şeylerin aynısı emredilmiş. Çünkü islam dininin temel emirleri bütün kavimlere aynı şekilde verilmiştir lakin insanlar her seferinde hak dini bozarak kendi dinlerini uydurmuştur.

İnsanların hak dini bozarak kendi dinini uydurması günümüzde de vuku bulmuştur. İslam dini sünnilik, şiilik, selefilik, alevilik, sufilik gibi paralel dinlere ayrılmıştır. Bunların her birinin haramı helali farklı, itikadı farklı olduğu için mustakil dinlere dönüşmüştir. Sünnilik dininin alt mezhepleri hanefi, şafi, maliki, hanbeli olarak seçilmiştir. Bu mezhepleri hak ilan denler kendi kafa yapısına uygun olanları hak ilan etmiş, diğer aklı kullanan görüşleri sapık saymışlardır. Burası önemli, mezhepçiler "din akıl değil nakildir" diyerek insanı insan yapan akıl nimetini kötülerler. Yüce Allah ise "aklını kullanmayan pislik içindedir, canlıların en şerlisi aklını işletmeyenlerdir" (10/100, 8/22) buyurarak dinin akılla anlaşılabileceğine dikkat çekmiştir. Aklı öven ayetlere rağmen "akıl değil nakil" diyenler ceza olarak algı kapanması ve uydurma hadisleri ayırt edememe hastalığına yakalanmıştır.

Bu Kuransız müslümanların sohbetlerine inanıp "rekat sayısı yokmuş, o zaman hadislere muhtacız" dersek hemen akabinde "bütün hadisleri kabul edeceksin, uydurma hadis yok diyeceksin" derler. İşte karşı çıktığımız durum tam olarak budur. Hem Kuranda olmayanı hadisten öğreniriz derler hem Kuranda olanı beğenmeyip yine hadis ararlar.

Aslında Kuran yetmez deme amaçları da Kuranı mehcur bırakmak içindir. Peygamberimizin hesap günündeki şikayeti de bu yönde olacaktır. "Ya rabbi! Kavmim Kuranı mehcur bırakarak ittihaz etti/terk ederek benimsedi" (25/Furkan 30) diyerek Kuransız müslümanlıktan şikayetçi olacaktır. Burası önemli, peygamberimiz "kavmim hadislerimi inkar etti" demiyor, "kavmim Kuranı terk ederek benimsedi" diyor ve Kuransız müslümanlıktan şikayetçi oluyor. Eğer müslümanlar Kuranı anladığı dilde okusa, aklı öven ayetleri ve düşünmeye davet eden ayetleri görüp dinin akıllaanlaşılabileceğini fark ederler. Kuran okumayınca ise "ayeti keçi yedi kuran eksildi" diyen uydurmaya ve "kertenkele öldürene 100 sevap vardır" uydurmasına iman etmeye devam ederler. Hipnozdan uyanıp yeniden doğmuş gibi algı açılması yaşamak için Kuranı anladığımız dilde defalarca okumalıyız.

Müslümanlar olarak ilk iman etmemiz gereken ayetler "..Bu kitap herşeyi açıklayan, hidayete erdiren, müslümanlara rahmet ve müjde olsun diye indi" (16/Nahl 89) ayeti ve "Bu kuran sana ve kavmine öğüttür, ileride ondan sorulacaksınız" (43/Zuhruf 44) ayetidir. Bunlara iman edince din için bize gerekli olan herşeyin Kuranda açıklandığını kabul etmek zorunda kalırız. Açıklanmayanlar da zaten bilindiği içindir. Mesela size "faiz yemek haramdır" deseler "faiz nasıl yenir, ekmeğe sarılan birşey mi" demezsiniz, borç para verip fazlasını istemek olduğunu yada gecikme cezası olduğunu anlarsınız. Yahut "zina etmek büyük günahlar arasında sayılır" deseler "zina nasıl edilir, küfür etmek gibi birşey mi" demezsiniz ve evlilik dışı cinsel birliktelik olduğunu anlarsınız. İşte ibadetler de bu şekilde halk tarafından bilindiği için namazı kılın zekatı verin tarzında emirler gelmiştir. Bu ibadetlerin detayları da farklı ayetlerde verilmiştir. Şimdi namaz nasıl kılınır sorusuna Kurandan cevap bulalım.

Bölüm 2- Namaz nasıl kılınır?


Namazın önemi

Namaz kılmak Allah'a teslim olmanın göstergesinden biridir, kıyamda el pençe dururken hesap gününü hatırlarız, ruku ederken Allahın emirlerine boyun eydiğimizi hatırlarız, secde ederken Allahtan başkasının hükümlerini kabul etmediğimizi hatırlarız. Bu yüzden "namaz fahşa ve münkerden nehyeder.." (29/45) denmiştir. Namaz kılanlar kula kulluk etmezler, okuduğu ayetlerin anlamı tecelli ettiği için günahlardan tiksinirler. Günün belli vakitlerinde Allahın huzuruna çıkıldığı için "alnım ak yüzümpak" olarak hayatlarına devam ederler. Namaza başlamak, günlük devam etmeyi gerektirir. Bu yüzden "ben başlarsam bırakırım devam edemem" diyenler vardır. Bırakırım korkusuyla hiç başlayamazlar, bu şeytanın vesvesesidir. Kılabildiğiniz kadar devam etmek, hiç kılmamaktan daha iyidir. Çünkü "Onlardan sonra gelenler, namazı zayi etiler ve nefsi arzularına uydular, yakında azgınlıklarını bulacaklar." (19/Meryem 59)

Namazın şartları nelerdir?

Namazın kişiye farz olması için çocukluktan çıkıp gençliğe adım atılan ergenlik dönemine yani 15 yaşına gelmiş olmak gerekir. Daha evvelden çocuk sayıldığı için namaz ile yükümlü değildir. Ayrıca akıl sağlığı da yerinde olmalıdır ki ibadetle yükümlü olsun. Namaz kılmak isteyen her genç öncelikle vücudunu temizlemelidir, yani gusül abdesti almış (kuru yer kalmayacak şekilde yıkanmış) olmalıdır. Sonra temiz elbiseler giymiş olmalıdır. "Eğer cünüp olduysanız temizlenin" (5/6) ayeti ve "Elbiseni temizle." (74/4) ayeti islamın güzel kokmaya ve güzel giyinmeye verdiği önemi gösterir.

Namaz nasıl kılınır?

Namaz kılmadan önce abdest almak gerekir. Abdestin farzı dört tanedir. Yüzü yıkamak, kolları dirseklere kadar yıkamak, başa ve ayaklara mesh etmek olarak maide 6.ayette sayılır. Abdest aldıktan sonra temiz bir yer bulup kıbleye dönmek gerekir. Kıble mekke şehrindeki kabe'dir. Peygamberimiz bir dönem kudüs şehrindeki Beytülmakdis'e (süleyman tapınağına) dönerek namaz kılmış, daha sonra kıble tekrar kabe olmuştur. (2/142-144) Aralarındaki fark kıble değişince ortaya çıkmıştır. Bu örnek namazın her toplumda aynı olduğunu gösterir.

A) Niyet

Namaza başlarken niyet edilir. Örneğin "niyet ettim sabah namazını kılmaya" yada "niyet ettim sabah salatını ikame etmeye" deyip iki rekat kılınır. Daha sonra eğer aceleniz yoksa sünnet namaz da kılabilirsiniz. Sünnet namazlar peygamberin kıldığı nafile/ilave namazardır. Niyet ederken "niyet ettim nafile namaz kılmaya" denir. Eğer "niyet ettim sünnet namaz kılmaya" denirse peygamberin davranışına niyet ettim demiş olursunuz. Peygamberimiz farz harici kıldığı namazlara "nafile" diyerek niyet ederdi. Nafile kelimesi Türkçede "boşuna" anlamına gelse bile arapçada "ilave" anlamına gelir. İsra 79.ayette peygamberimize gece ilaveten namaza kalkması emredilirken nafile kelimesi kullanılmıştır.

Dikkat edilmesi gereken diğer nokta peygamber rızası için değil Allah rızası için namaz kılmaktır. Halk arasında "sünnet namaz kılmazsan peygamber sana şefaat etmez" inancı vardır. Böyle inanarak namaz kılanlar peygambere ibadet etmiş olurlar. Tevhid ve şirk arasında ince bir çizgi vardır. "Yoksa Allahtan başka şefaatçiler mi edindiler..." [39/Zumer 43] ayetini unutmamak gerekir. Ayrıca "Deki: Benim namazım, hac ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin rabbi (varlıkların efendisi) olan Allah içindir." [6/Enam 162] ayeti de unutulmamalıdır. Bütün davranışlarımızda önemli olan kul rızası değil Allah rızası olmalıdır.

B) Selam

Namaza giriş yaparken eller kulak hizasına kadar kaldırılıp "Allahu ekber" denir. Bu davranış Allahın sembolik evi olan kabeye selam vermektir. Hacda tavaf ederken de eller kaldırılıp kabeye selam verilir. Hacerul esved taşının selam verenleri kayıt ettiği ve kıyamet günü şahitlik edeceğine inanılır. O taşı yerleştirmek için Muhammedul emin olarak bilinen gencin hakemliğine baş vurmuşlar ve her kabile bezden tutarak taşıyıp yerine koymuşlardır. O güvenilir dedikleri genç daha sonra nebi olmuş ama iman edenler az olmuştur.

C) Kıyam

Namaza başlayınca dik durulur ve eller göbek üzerinden bağlanır. Sağ el sol eli kavrar, böylece amel defterini sağından almak ve iyi tarafımızı kötü tarafımıza baskın kılmak temsil edilir. Allahın huzurunda elpençe dururken sallanmadan, dünyalık birşey düşünmeden ayet okumak gerekir.

D) Okunacaklar!

Namaza başlayınca Kurandan dua ayetleri okumak (29/45, 73/20) gerekir. Kurandan derlenmiş olan subhaneke duası ile başlanıp fatiha ile devam edilir, sonra istediğiniz bir ayeti okuyabilirsiniz. O günkü ruh halinize uygun olan ayet okursanız daha iyidir. Örneğin içiniz sıkılıyor ise inşirah suresini okuyarak, Rızkınız daraldıysa Ali İmran 26-27 ayetleri ve Ankebut 62 ayeti, İşleriniz bozulduysa Fatır 2, Enam 17, Yunus 107 ayeti okunarak namaz kılın. "Ey iman edenler! Sabır ve salat ile istiane edin/yardım isteyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir." [2/Bakara 153] ayetinde bahsedilen sabır ve salat, duruma yönelik ayetlerin namazda okunmasıdır.

Okurken de içinizden sessizce değil, dilinizi kıpırdatarak kendi sesinizi duyacağınız sesle okumak gerekir. "Deki: İster Allah diye yalvarın, ister Rahman diye yalvarın. Hangisiyle çağırsanız en güzel isimler onundur. Namazında sesini yükseltme, gizleyip kısma da. Bunun arasında bir yol tut." [17/ İsra 110] ayeti namazdaki ses tonunu ayarlar. Her rekatta bu şekilde ayet okunmalıdır. Sünniler cemaatle namaz kılarken 3 ve 4.rekatlarda içinden okurlar, hoca da susar ve cemaat boş boş dikiliyor görüntüsü oluşur, bu uygulama yanlıştır, hoca her rekatta sesli okumalıdır.

Subhaneke duası: "Sübhâneke Allâhümme ve bi hamdik ve tebârakesmük ve teâlâ ceddük, vecelle senâük, ve lâ ilâhe ğayrük.'' (Allah'ım! Sen eksik sıfatlardan münezzehsin. Seni daima böyle tenzih eder ve överim. Senin adın mübarektir. Varlığın her şeyden üstündür. Senden başka ilah yoktur.)

Fatiha Suresi: Bismillahir rahmanir rahim. Elhamdu lillahi rabbil alemin. Er rahmanir rahim. Maliki yevmid din. İyyake na'budu ve iyyake nestain. İhdinas siradel musteqim. Siradellezine en amte aleyhim, ğayril mağdubi aleyhim, veladdallin." (Anlamı: Rahman ve rahim olan Allahın adıyla. Övgü varlıkların sahibi olan Allah içindir. Rahmet edendir, merhamet edendir. Din gününün sahibidir. Sadece sana kulluk ederiz, sadece senden yardım isteriz. Bizi dosdoğru yola ilet. Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğramış ve sapmışların yoluna değil)

E) Ruku etmek!

Ruku etmek elleri dizleri koyarak sırt düz olacak şekilde eğilmektir. Ruku ederken vücudumuz r şeklinde olur. Allahu ekber diyerek rukuya gidilir. Burada iki kere yada üç kere yada beş kere "subhane rabbiyel azim" (büyük rabbimi tenzih ederim) denilir. Böylece "azim rabbinin ismini tespih et" (56/96) ayeti uygulanır.

Rukudan kalkarken "Semiallahu limen hamideh" (Allah kendisine hamd edenleri işitti) denir ve eller yana salınmış halde dikilirken "Rabbena lekel hamd" (Hamd sanadır rabbim) denilir. Sonra secdeye gidilir.

E) Secde etmek!

Secde etmek, alnı yere koyup elleri başının yanına koymakla ve dizlerle ayakları yerde tutmakla olur. Vücudumuz n şeklinde secde ederken üç kere "Subhane rabbiyel a'la" (yüce rabbimi tenzih ederim) denilir. Böylece "Rabbinin A'la ismini tespih et." [87/ A'la Suresi 1] ayetini uygulamış oluruz. Bir kere secde ettikten sonra oturulur ve "rabbenağ firliy" (rabbimiz beni bağışla) denilir. Sonra ikinci secdeyi yapmak üzere yere kapanılır ve kalkılır.

F) Oturuş!

İki rekat kıldıktan sonra oturulur ve eller dizlerdeyken Allahı yücelten tespihatlar okunur. Bu tespihatlar Kurandan derlenen cümleler yada Kurandan ayetler olabilir. Örneğin; "La ilahe illallahu vahdehu la şerikeleh. Lehul mulku ve lehul hamdu ve huve ala külli şey in gadiyr." Anlamı: Allahtan başka ilah yoktur, onun hiçbir ortağı yoktur. Mülk onundur, hamd onadır, o her şeye muktedir olandır.

"Subhane rabbike rabbil izzeti amma yesifun. Ve selamun alel murselin. Velhamdu lillahi rabbil alemin." [37/ Saffat 180-182] Anlamı: Üstünlüğün sahibi olan rabbin, niteledikleri şeylerden münezzehtir. Selam bütün elçilerin üzerine olsun. Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun.

Son oturuşta ise şunlar ilave edilir: "..Rabbena vela tuhammilna ma la deqate lena bihi. Va'fu anna, Vağfirlena, verhamna, ente mevlana, fensurna alel qavmil kafirine". [2/Bakara 286] Anlamı: Rabbimiz! Takatimizin yetmeyeceği şeyleri bize yükleme. Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bizim mevlamızsın, kafiler kavmine karşı bize yardım et.

".. Rabbena atina fiddünya haseneten, ve fil ahirati haseneten, ve qina azabennar". [2/ Bakara 201] Anlamı: "Rabbimiz bize dünyada iyilikler-güzellikler ver, ahirette de iyilikler-güzellikler ver. Bizi ateşin azabından koru."

"Rabbenağ firliy, ve li valideyye, ve lil mu'minine, Yevme yequmul hisab." [14/ İbrahim 41] Anlamı: Rabbimiz! Beni, ana babamı ve mü'minleri hesap görüleceği günde bağışla.

Kurana uygun namaz kıldığımız için ettehiyatu, salli, barik gibi mezheplerin ilave ettiği şeyleri okumuyoruz. Onun yerine Kurandaki dua ayetlerini okuyoruz.

G) Bitiriş!

Namazın bitişi de başlayış gibi selamladır. Bitiriş selamı başı sağa ve sola çevirip "es selamu aleykum ve rahmetullah" demekle olur. Son olarak; "Allahumme entes selamu ve minkes selam tebarekte ya zel celali vel ikram" [1] denilir ve namaz biter. Anlamı: Allah'ım! Sen kurtuluş merciisin. Esenlik ve güvenlik sendedir. Ey Azamet ve Kerem sahibi Allah'ım! Senin şanın çok yücedir.

Sonra tespihat yapılır. 33 kere Subhanallah (Allah münezzehtir), 33 kere Elhamdulillah (Hamd Allahadır), 33 kere Allahu ekber (Allan en büyüktür) denilir. Sonunda ‘’La ilahe illallahu vahdehu la şerikeleh. Lehul mulku ve lehul hamdu ve huve ala külli şey in gadiyr.’’ [2] denilerek tespihat bitirilir.

Tespihat kaynağı; [1] Müslim: Mesacid 26 (135) Sayfa 216, cilt 2, irfan yayımcılık
[2] Müslim: Mesacid 26 (146) Sayfa 225, cilt 2, irfan yayımcılık

1 yorum:

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?