İslam dini; kuralları kainatın padişahı olan Allah tarafından belirlenen, fermanı Kuranı kerim olan, Elçisi Hz. Muhammed ile tüm insanlığa (34:28) tebliğ edilen, son şeriatı belirlemiş (3:19, 3:85), kıyamete kadar tüm dinlere üstün kılınmış (9:33, 34:28, 61:9) hak dindir. Bu tanımı bilmek bizi beşer sözü kitapları kutsamaktan kurtaracak, dinimizi insan görüşlerinden değil Allahın kitabından öğrenmeyi sağlayacaktır.
Dini Allahın kitabından öğrendiğimiz zaman konuyla ilgili bütün ayetleri göz önünde bulundururuz. Bağlantılı ayetleri bularak kendi kendini tefsir eden bir kitap (11:1) olduğunu görürüz, hikmete ulaşırız. Giyim konusunda da ilgili ayetleri birlikte okuyacağız, kadınlar nasıl giyinmeli konusunu öğrenmiş olacağız. Ayetleri yeterli görmeyenler için hadislerden de kaynaklar vereceğiz.
1) Başörtüsü Ayeti Nur 31
Başörtüsü deyince akla gelen ilk ve tek ayet olan Nur suresi 31.ayetinde geçen bir kelime vardır ki ihtilaf konusu olmuştur. Humur kelimesinin örtü anlamına geldiğini söyleyenler ile baş örtüsüne özgülendiğini söyleyenler arasında ihtilaf vardır. Şimdi Nur 31 ayetteki o cümleyi görelim:VEL YADRİBNE: vursunlar, koysunlar.
Bİ HUMURİ HİNNE: örtülerini
ALA CUYUBİ HİNNE: yaka açığı üzerine, göğüsler üzerine, dekolte üzerine.
Meali "Örtülerini göğüslerin üzerine koysunlar" anlamı çıkmaktadır. Peki hangi örtüleri? Sahabe kadınları bu ayet inince ne yapmıştır? Başlarında geleneksel olarak mevcut olan örtüyü öne sarkıtıp dekolteyi mi kapatmışlardır yoksa pazardan kumaş alıp başörtüsü dikip önce saçlarını gizleyip sonra dekolteyi mi kapatmışlardır?
Mekke şartları düşünüldüğünde iklim sıcak ve kuraktır, erkeklerin başında sarık vardır, kadınların başında himar vardır. Ayet inince kadınlar başlarında mevcut olan himarı geriye sarkıtmaktan vaz geçip öne sarkıtmışlar, böylece süsleri olan göğüsleri gizlemişlerdir.
Elmalılı Hamdi şöyle demiştir: "Müfessirlerin nakline göre câhiliye kadınları da hiç baş örtüsü kullanmaz değillerdi. Fakat yalnız enselerine bağlar veya arkalarına bırakırlar, yakaları önden açılır, gerdanları ve gerdanlıkları münkeşif olurdu, ziynetleri görünürdü. Demek ki son zamanlarda asrîlik sayılan gerdan-küşâlık böyle eski bir câhiliyet şi‘ârı idi. İslâm böyle açıklığı nehyedip baş örtülerinin yakalar üzerine vurulmasını emr ile tesettürü farz kılmıştır. [Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili, Nur 31, Cilt 4, Sayfa 244, TYEKB]
Fahreddin Razi şöyle demiştir: "Müfessirler şöyle demişlerdir: “Câhiliyye kadınları, başörtülerini arkadan bağlarlardı. Yakaları (elbiselerinin açılan kısımları) önde idi. Bundan dolayı onların boğazları, gerdanları ve döşleri açık oluyordu. Böylece onlar boyunlarını, boğazlarını, buraları kuşatan saçları, kulak ve gerdandaki takılar gibi zinetlerini ve bunların takıldıkları yerleri örtsünler diye, başörtülerinin uçlarını yakaları üzerine salıvermekle emrolundular. Ayette "örtme" manasnda "darb" (vurma) kelimesinin kullanılması, başörtüsünün uçlarını buralara salıverip buraları iyice örtme manası kastedilmesi içindir. [Fahruddin Razi Tefsiri Kebir, cilt 17, sayfa 48, Huzur Yayınevi]
En ünlü Kuran sözülüğü olan Ragıb müfredat sözlüğünde Hamr aklı örten içecekler, Himar herhangi bir şeyin üzerini örten bez, gelenekte kadının başörtüsü olarak geçiyor. Öyleyse Nur 31 ayet "başlarındaki örtüyü dekolteye sarkıtmak suretiyle göğüslerini kapatsınlar" demektedir. Yani başörtüsü saçı gizlemek için amaç değil, göğüsleri kapatmak için araç olmuştur.
Nur 31 ayet inince kadınlar "aman bir tane bile saç telim gözükmesin, bir tek saç telim gözükürse cehenneme gider 70 sene yanarım" dememişlerdir. Rahibeler gibi önce bone takıp üzerine ikinci bir örtü takmamışlardır. Gelenek olarak kullandıkları örtüyü göğüslerine sarkıtmışlardır.
Buradaki ihtilaf ise "Allah saçı gizleyin demek isteseydi Hımaru Re's kelimesi ekleyerek baş örtüsü demesini bilirdi, baş kelimesi geçmiyor" diyenlere "çorap dediğimiz zaman ayak çorabı mı diyoruz, çorabın ayağa giyildiğini herkes bilir" itirazıdır. Evet gelenek olarak himar kadınların örtüsüne özgülenmiştir lakin bu kelime kullanılarak "tabağın üzerini ört ki içine sinek düşmesin" de denilebilir.
Şimdi Nur 31 ayetin mealine bakalım ve diğer önemli noktalara değinelim.
İman eden kadınlara söyle; gözlerini indirsinler ve bacak aralarını muhafaza etsinler, zahir olan yerleri (abdest uzuvları) hariç süslerini açmasınlar. (Başlarında mevcut olan) Örtülerini göğüsleri üzerine koysunlar. Süslerini şunlardan başkasına göstermesinler: Kendi kocalarına, kendi babalarına, kocalarının babalarına, kendi oğullarına, kocalarının oğullarına, kendi kardeşlerine, erkek kardeşlerinin oğullarına, kız kardeşlerinin oğullarına, kadınlarına, ellerinin sahip olduklarına (kölesine), tabi olanlarına (hizmetçisine), erkeklerden ihtiyaç sahibi olmayanlara (yaşlılara) yahut henüz kadınların avret yerlerini anlamayan (ergenliğe girmemiş) çocuklara. Süslerinden korudukları şey bilinsin diye ayaklarını vurmasınlar. Topluca Allah'a tövbe edin ey iman sahipleri. Umulur kurtuluşa erersiniz. [24/Nur Suresi 31]
A) Zahir olan yerler!
Ayette geçen "zahir olan yerleri hariç süslerini açmasınlar" ne demektir? Nereler zahir olan yerlerdir? Mezhepler kadının eli ve yüzü zahir olan yerlerdir ama kadın çok güzel ise yüzü de kapatılmalı peçe takmalı derler. Gerçekte ise kadının abdest uzuvları zahir olan yerlerdir; kadın abdest alırken yüzünü ve kollarını yıkar, başa ve ayaklara mesh eder, şadırvanda abdest alırken diğer abdest alan erkekler de onları görürdü. Hadislere bakarsak bile kadınların zahir olan yerlerinin abdest uzuvları olduğu görülmektedir."Kuran yetmez" diyenler için bu konudaki hadisleri de paylaştık ve sahabeler zamanında kadınların ve erkeklerin aynı ortamda abdest aldığını, zahir olan yerlerin abdest uzuvları olduğunu bir kez daha anladık.
B) Ziynetler!
Ayette geçen "Süslerini şunlardan başkasına göstermesinler" ifadesinden sonra; koca, baba, yeğen, öz evlat ve üvey evlat gibi yakın akrabaları saydıktan sonra hizmetçiler, köleler, yaşlılar ve çocukları saymaktadır. Buradan anlaşılan şey bu süslerin cinsel cazibe yerleri olmasıdır. Cinselliğe ihtiyacı kalmamış yaşlılar dekolte görünce birşey hissetmezler, cinsellikten anlamayan çocuklar dekolte görünce süt emmekten başka birşey düşünmezler. Bu yüzden ziynetlerin dekolte olduğu, kapatılması istenen yerin CUYUB: yaka açığı olduğu bir kez daha anlaşılmaktadır.Ayetin bacak aralarını muhafa etmekle başlaması ve devamında yakın akrabalarına, yaşlılara ve çocuklara göstermesinde sakınca olmadığı söylenmesi bu süslerin takılar kolyeler değil cinsel cazibe yerleri olduğunu anlamaya yeterlidir.
C) Uydurma Hadisler!
Şimdi kadınlara iki kat baş örtüsü taktırmak için uydurulan bir hadis göreceğiz. Güya Nur 31 ayet inince kadınlar başlarındaki örtüyü yetersiz bulmuş ve eteklerini keserek ikinci bir baş örtüsü yapmış, sonuç olarak göğüsler yine açık kalmış.Bu rivayete göre ayet başındaki örtülerini göğüslere vursunlar demiş ama sahabe kadınları etek kesip ikinci baş örtüsü yapmış, rahibeler gibi çift baş örtüsü takmış. Sonuçta başları iki kat örtülürken dekolte yine açık kalmış.
İslam dini yayılırken israiliyat ve mesihiyat etkilerine de maruz kalmıştır. Örneğin Hz İsanın getirdiği islamı hristiyanlığa çeviren Pavlusun bir mektubunda başörtüsüz kadın dua edemez denmiştir.
Bu cümlenin bir benzeri hadis olarak karşımıza çıkmaktadır ve hadislerin mesihiyat, israiliyat etkilenmesi yaşadığı anlaşılır.
Hem Hristiyan kaynağında hem sünni kaynağında "başörtüsüz kadın Allaha dua edemez, namazı kabul olmaz" denmiştir. Burada gözden kaçmaması gereken önemli bir soru vardır: Başörtüsü bir anten vazifesi mi yapıyor ki saçı açık kadının namazı kabul olmuyor? Başörtüsü Allah ile iletişime geçmek için mi takılıyor, Allah saçı açık kadının duasını işitince "önce saçını kapat edepsiz" mi diyor? Yoksa başörtüsü erkeklerden güzelliği saklamak için midir? Nur 31 ayetin erkeklerden güzelliği saklamak için saçı gizlemeyi emrettiğini söyleyenlerin namazda başörtüsü takması ve başörtüsüz namazın kabul olmayacağına inanmış olması hristiyanlıktan etkilenmiş olduklarını ve neye niçin inandığının farkında olmadıklarını göstermektedir.
Gerçekte ise namazın duanın kabul olma şartı salih ameldir, iyilik yapmaktır. Bir iyilik yaptığınız zaman duanız hayırlı ise kabul olur, hayırsız ise kaderinizi kötü etkilemesin diye kabul olmaz.
Kim izzeti istiyorsa, artık bütün izzet Allah'ındır. Güzel söz O'na yükselir, salih amel de onu yükseltir. Kötülükleri tasarlayıp düzenleyenler ise; onlar için şiddetli bir azab vardır. Onların tasarladıkları 'boşa çıkıp bozulur'. (35/Fâtır Suresi 10)
Rabbiniz dedi ki: Bana yalvarın ki size icabet edeyim. Şüphesiz ibadet etmekten büyüklenen kimseler yakında aşağılanmış olarak cehenneme dahil olacaklar." [40/Mumin 60]
Peygamberimize isnad edilen güzel bir hadiste ise Allah dış görünüşünüze bakmaz takvanıza bakar anlamında bir rivayet aktarılmıştır.
Bu rivayet şu ayetle uyumludur:
"Ey insanlar! Sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Ve tanışın diye sizi milletlere kabilelere ayırdık. Allah katında en üstün olanınız en takvalı olanınızdır. Şüphesiz Allah alimdir habirdir." (49/Hucurât Suresi 13)
2) Takva elbisesi daha hayırlıdır
Ey Adem oğulları! Muhakkak size edep yerinizi örtecek ve süslenecek giysi indirdik. Takva/sakınma elbisesi ise hayırlı olandır. Bunlar Allahın ayetlerindendir. Umulur ki derin düşünürler. [7/Araf Suresi 26]
Tesettür giyinmek de dindar olmak için yeterli değildir. Bazı hanımlar tesettürlü oldukları için kendilerini çok dindar ve cennetlik sayarlar. Halbuki asıl önemli olan takva elbisesidir. Takva elbisesini giymek için; zina etmemek, hırsızlık yapmamak, kul hakkına girmemek, edepli olmak, namaz kılmak ve oruç tutmak, fakirlere yardım etmek, kendini ilmi yönden geliştirmek, Allahın tavsiye ettiği gibi yaşamak lazımdır. Zina edip cünüp gezmeyen, sadece cuma günü namaz kılan, ramazan ayında içkiyi bırakan, evinin rızkını kumara harcayanlar, takva elbisesini çıkartmış olurlar.
3) Dışarı Çıkarken Cilbab Giymek
Ey nebi! Eşlerine, kızlarına, müminlerin kadınlarına söyle cilbablardan üzerlerine yaklaştırsınlar. Bu tanınmalarına ve incitilmemelerine daha yakındır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. [33/Ahzab 59]
Ayetteki "Celabib: cilbablar" kelimesi, "yatak çarşafı gibi büyük örtü, dış elbise, ferace" gibi anlamlara gelir. Ayetin metninde bahsedilen nuzul sebebine göre cahiliye erkekleri dış giysisi olmayan kadınları iffetsiz sanıp laf atarak incitiyordu. Buna karşı "tanınmaları ve incitilmemeleri" amacıyla dış giysi önerildi. Buradaki tanınmak ifadesi şahıs olarak tanınmak değil vasıf olarak iffetli ve mümine olarak tanınmaktır. İncitilmek ise sözlü tacize maruz kalarak rahatsız edilmektir. Cahiliye erkekleri kadına değer vermediği için sokakta gördükleri kadınlara laf atarak incitirlerdi.
Nuzul sebebi olarak sunulan diğer açıklama ise medine evlerinde tuvalet yoktu. Tuvalet dışarıda evden uzaktaydı. Kadınlar yatsı vaktinden sonra gece tuvalete giderken rahatsız ediliyordu. Tuvalet dışarıda olduğu için azgın erkekler yol geçişlerine oturuyor, yoldan geçen kadınlara laf atıyordu. Bu laf atanlar iffetli kadınları ayırt edebilsin diye cilbab önerildi. Mümin kadınlar tuvalete giderken cilbabı üzerine yaklaştırdılar. Diğer kadınlar ise laf atanlardan rahatsız olmadıkları için dış örtü olmadan gezmeye devam ettiler.
Ahzab 59.ayetin kara çarşaf emrettiğini söyleyenler olsa da bu iddiaları tamamen kendi çıkarımlarıdır. Siyah renk dikkat çekmez diyerek siyahta karar kılmışlar, her yeri güzel kapatıyor diyerek de kara çarşafı din edinmişlerdir. Oysa Allahın tek tip kıyafet emri yoktur. Ayrıca siyah renk güneşi emdiği için içindeki kadını bunaltır, terletir, bayıltır. Beyaz renk ise güneşi yansıtır. Yazın bu deneyi yapabilirsiniz. Mekke de sıcak ve kurak olduğu için sahabe kadınları açık renk giymişlerdir. Kara çarşaf da bir örtünme şeklidir ancak burada dikkat edilmesi gereken şey, kara çarşafı islamın şiarı ilan etmemek, Allahın emri zannetmemektir.
4) Yaşlı Kadınların Cilbab Bırakması
"Nikah ümidi olmayan oturan kadınların süsleriyle teberrüc yapmadan (alımlı yerlerini sergilemeden) elbiselerini bırakmalarında üzerlerine bir günah yoktur. Çekinmeleri daha hayırlıdır elbette. Allah işitendir, bilendir." [24/Nur suresi 60]
Orta yaşı geçen (60 yaşına gelmiş) kadınların dışarı çıkarken; yelek, tunik, ferace, pardesü gibi dış örtü giymelerine gerek olmadığı söylenir. Böylece genç kadınların ev haliyle (bir tişört ile bir tayt, bir askılı atlet ile bir şort) dışarı çıkmasının uygun olmadığı bildirilir.
Teberrüc yapmaktan kasıt, alımlı yerlerini sergilemek için yarı çıplak dolaşmak, bakışları üzerinde toplayıp güzellik yarışına girmektir. Bu günkü tabirle like alma yarışıdır. Daha fazla kişi beğensin diye daha çok açılıp saçılıp süslenip gezmek teberrüc yapmaktır. Kadınlar dişiliğini değil kişiliğini öne çıkarmalı, beğenilme arzusuyla faydasız işlerde vakit kaybetmemelidir.
5) Giyim Örfe Göredir
İslami giyimin tek tip olmadığını, farklı yörelerin kendi kıyafetlerini giyebileceğini anlamamızı sağlayan ayet şöyle söyler:"..Onların rızkı (yiyecekleri) ve kisvesi (kılık kıyafetleri) maruf'a göre bebeğin babasına aittir.." (2/Bakara 233)
Maruf: bilinen, tanınan, şeriata uygun olan demektir. Yiyecek olarak marufa uygun temiz şeyler: enam eti ve sütü (deve, sığır, davar) gibi otçullardır, Tavuk ördek kaz gibi kanatlı hayvanlardır, mevsimsel meyveler ve sebzelerdir. Marufa uygun yemekler böyle özetlenebilir. (Oku: Eti yenen hayvanlar)
Marufa uygun giyim ise toplum içine çıkılırken güzel gösteren, saygınlık kazandıran, beğefendi ve hanımefendi olarak hitap edilmeyi sağlayan her türlü güzel kıyafetlerdir. Böylece İslamda giyimin tek tip olmadığı ortaya çıkmaktadır. Zira her toplumun yöresel kıyafetleri vardır, ayrıca evrensel kıyafetler de giyilebilir.
Mezhepçiler bu ayete muhalefet ederek "kadın tek tip giyinmelidir, kara çarşaf giymelidir" demişlerdir. Hatta kadın genç ve güzelse peçe de takmalı demişlerdir. Bu hükümler Allah'ın serbest bıraktığı giyim konusunu belli bir kalıba sokmaya çalışmıştır ve kadınların pek çoğunun islam şeriatından korkmasına sebep olmuştur.
"İslam dini tesettüre böyle önem vermekle birlikte, örtünmenin şekli konusunda ayrıntıya girmemiş, bunu örf ve adete bırakmıştır. Böylece her çağda ve her bölgede bu emrin yerine getirilmesine imkân verilmiştir. Sonuç olarak tesettür; evrensel, sürekli bir hüküm, örtünmenin şekli ise yereldir." [Dini kavramlar sözlüğü, sayfa 653, DİB]
Sonuç
Tıpkı sahabeler ve tabiin gibi Allahın ayetleriyle muhatap olarak İslami giyim modelini, tesettürü öğrenmeye çalıştık. Mümin kadınlar bu delilleri okuyarak nasıl giyineceklerine kendileri karar vereceklerdir. İslami giyim şudur diyebileceğimiz tek tip bir model yoktur. İslam evrensel olduğu için yöresel kıyafetler ile örtünenler de tesettürlü sayılırlar. Önemli olan bir kıyafet ile alımlı yerleri örtmektir. Görülmesinde sakınca olmayan zahir olan kısımlar ise abdest uzuvlarıdır."Onlar ki sözü dinlerler ve onun en güzeline uyarlar. İşte onlar Allahın hidayet ettiği kimselerdir, işte onlar akıl sahipleridir." (39/Zümer Suresi 18)
Başörtüsü ve Tesettür - Bumudin 2018
Yalniz nur 58 e de bakarsak çünkü oradada siyab geçer bir insan onu çıkarttığında ya tamamen çıplak yada yarı çıplak kalmakta ama siz celabib le siyabı karşılaştırmışsınız bence siyab ev giysisi türünden bişiy tabii mutlak doğru olucak değil yalnızca fikir
YanıtlaSil