Kuran müslümanlığı hakkında bilgiler

Osman Ünlü'ye Reddiye!


Osman Ünlü, 1950'de Konya'da dünyaya geldi. İlk temel dini eğitimini ailesinden aldı. Kendini ehli sünnet alimi olarak tanıtan Osman Ünlü'nün hezeyanları aşağıda sıralanmıştır.

1-Hadislere inanmayan kafirdir iddiası

İddia: İslâm dininin bildirdiği din bilgileri, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılı olan bilgilerdir. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri iman ve İslâm bilgileri arasında, manaları açık olan nasslardan yani âyet-i kerimelerden, hadîs-i şeriflerden birine inanmayan Kâfir olur. İnanmadığını gizlerse, buna Münafık denir. Hem gizler, hem de, Müslüman görünerek Müslümanları aldatmaya çalışırsa, buna Zındık denir. [Osman Ünlü - Turkiyegazetesi. com.tr - 18.07.2018]

Cevap:  İslam dini Ehli sünnet alimlerin kitaplarından değil, Kurandan öğrenilir. Hadis denilen ve peygamberin vefatından 250 yıl sonra ortaya çıkan rivayetlerden birine inanmayan kafir olmaz. Peygambere ve sahabelere isnad edilen rivayetlerin çoğu hem kuran ile hem de kendi içinde çelişir. Kafir olmak için Kuran ayetlerinden birini kabul etmemek gerekir. Buhari ve Müslim’in doğum tarihlerine bakılırsa sahabeler ve tabiin döneminde hadis kitabı olmadığı görülür. 250 yıl boyunca hadis kitapları olmadan yaşayan müslümanlar aslında kafir miydi? Buhari’nin babası hangi hadis kitabına uydu da kafir olmaktan kurtuldu? İşte bu sorular uydurulmuş dini savunmak için rivayetleri kutsal kitap ilan edenlerin oyununu bozmaktadır.

Munafık demek, müslümanlarla karşılaştığı zaman ‘’Bende müslümanım, Allah’a inanıyorum, ahirete inanıyorum, Hz. Muhammed’e ve önceki resullerin Allah’ı elçisi olduğuna inanıyorum, Kutsal kitapların Allah’tan geldiğine inanıyorum, meleklere inanıyorum.’’ diyen ama kalben hiç birine inanmayan kişidir. Münafıklar müslümanların yanına geldiği zaman Kuran’a inandığını söyler ama kendi arkadaşlarının yanına döndükleri zaman ‘’biz müslüman olmadık, onlarla alay etmek için müslüman taklidi yapıyoruz’’ derler. Munafıkları anlatan ayet şöyledir: ‘’İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "inandık" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise: "Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz yalnızca alay ediyoruz." derler. [Bakara suresi 14] Allah munafıklara ins şeytan demiştir.

İmanın şartları arasında rivayetlere inanmak yoktur. Allahu Teala inanç esaslarını şöyle bildirmiştir: ''..Ve kim, Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, resûllerini ve kıyamet gününü inkâr ederse, o taktirde derin bir dalâletle düşmüş olur.'' [Nisa suresi 136] ayetinde imanın şartları bildirilmiştir. Öncelikle Allah’a inanmak ve onun herşeyi yarattığını Kabul etmek gerekir. Sonra meleklere inanmak yani vahiy getiren, amellerimizi yazan, ölüm anında ruhumuzu alan meleklerin olduğuna inanmak gerekir. Sonra  kitaplara yani nebilere indirilen vahye ve onların yazılı olduğu kutsal kitaplara inanmak gerekir. Sonra resullere yani son nebi Hz. Muhamme’den ilk insane olan Hz. Adem’e kadar geçen sürede gönderilen resullerin Allah’ın elçisi olduğuna inanmak gerekir. Ve son olarak ahirete inanmak yani dirilip hesap vereceğimize, ahiret hayatının başlayacağına inanmak. İşte Allahu teala bunlara inanmayı farz kılmıştır. Bu maddelerde ‘’hadislere iman ‘’ diye şart yoktur çünkü Allahu teala Kuran’a ‘’AHSENEL HADİS: EN GÜZEL HADİS’’(Zumer 23) demiştir.

2- Saadet, ehli sünnet alimlerini sevmektir iddiası

İddia: Ehli sünnet âlimlerinin çok kitabını okudum. Okudukça hayranlığım arttı. Saadet onları tanımakmış, saadet onların yolunda olmakmış. Rahmetli dedem binlerce kitabın özetini bana daha çocukken (Dünya ve ahiret nimetlerinin anahtarı bu büyüklerin sevgisidir, yollarında olmaktır) diyerek öğretmiş. Dünyada ve ahirette saadete kavuşmak isteyen, o büyüklerin yoluna, sımsıkı sarılsın. Resulullah efendimizin yolu, onların gösterdikleri yoldur. [http://www.osman-unlu. com/biyografi.asp]

Cevap: Saadet yani mutluluk ehli sünnet alimlerinin sevip onların yolundan gitmek değil, resulleri sevip onların yolundan gitmektir. Allahu teala bize Hz. İbrahim'in yoluna uymayı tavsiye etmiş ve onda güzel bir örnek olduğunu söylemiştir. Mumtehine Suresi 4: İbrahim ve beraberindekilerde sizin için güzel örnek vardır. Onlar kavimlerine ''Şüphesiz ki biz sizden ve Allah'ın aşağısından taptıklarınızdan uzağız. Biz sizi inkâr ettik. Bizimle sizin aranızda siz tek Allah'a iman edinceye kadar ebediyyen kin ve düşmanlık başladı. Ancak ibrahim babasına ''senin için mağfiret dileyeceğim, Allah'tan gelecek bir şeyi de önlemeye gücüm yetmez'' sözü başka. Rabbimiz! Sana tevekkül ettik, ve sana yöneldik, dönüş sanadır.

3- İslam nakildir diyor!

İddia: Dedem şöyle derdi: ‘’Yavrum, biz yapamadık, imkanımız olmadı, sen ileride hoca ol, o büyüklerin yani mezhep imamlarımızın, ehli sünnet âlimlerinin yolunu, kıymetlerini, bütün insanlara anlat. Sakın kendiliğinden din adına bir şey söyleme. Dinimiz nakil dinidir. Nakleden aziz olur. İnsanlara da en büyük iyiliği yapmış olur. Allahü teâlâ, dinimizi doğru anlatmayı sana nasip etsin.’’ [http://www.osman-unlu. com/biyografi.asp]

Cevap: Mezhep imamlarının yoluna uymalı iddiası: İslam'da mezhepler yasaktır. Fırkalara ayrılanlar için azap vaat edilmiştir.

Ali İmran 105: Ve kendilerine beyyineler geldikten sonra, fırkalara ayrılıp ihtilafa düşenler gibi olmayın! Onlar için azim (büyük) bir azap vardır.
Enam suresi 159: Muhakkak ki onlar dinlerini fırkalara ayırdılar ve guruplara bölündüler. Sen hiç bir şeyde onlardan değilsin. Onların işi Allah'a kaldı, onlara yaptıklarını haber verecek.
Rum Suresi 32: (Müşriklerden) O kimseler ki dinlerini fırkalara ayırıp hiziplere bölündüler. Onlardan her gurup kendi yanındakiyle (mezhebiyle) ferahlanır.

Hak mezhep tabiri birilerinin aklına yatan dini hak ilan etmesidir. Kuran fırkalaşmayı yasaklar ve Allahın ipine tutunmayı emreder. Mezhepler ise insanların ipidir. 4 hak mezhep var diyenler kendi arasında çelişen 4 tane dine inanmış olurlar. Zira bir tane hüküm kuran'a zıt olursa o artık başka bir dine dönüşür. Nitekim mezheplerin Kuranla uyuşan hükümleri de pek azdır.

4 hak mezhep denilen Hanefiliğin lideri Ebu Hanife'nin el yazması kitabı bile yoktur. Tüm görüşler ona isnad edilmektedir. Ayrıca Ebu Hanife yaşadığı dönemde ''hadis inkarcısı'' ilan edilmiş ve peygamber düşmanlığı yapmakla suçlanmıştır. Günümüzde ise uydurulmuş din hanefilik adı altında sunulmaktadır.

Büyük muhaddis denilen Buhari'nin Ebu Hanife hakkındaki sözleri şöyledir:
1- “Güvenilmez Adam.” (Tarihul Kebir c. 8 s.81)
2- “Sapık Mürcie Mezhebinin Mensubu.” (Tarihul Evsat c.2 s.93)
3- “Küfründen dönmesi için iki defa tövbeye çağrılan adam.” (Kitabuz Zuafa s.132)
4- Ebu hanife güvenilmezdir, sapıktır, mürciye mezhebindendir. (Hatip el bağdadi - tarih 13.cilt , sayfa 413- 454)
İmam Müslim şöyle der: Ebu Hanife Numan b Sabit rey sahibidir Hadisi muztaribtir ve fazla sahih hadisi yoktur (İmam Müslim b Hacac Kitabul Kuna vel Esma .31)
Ayrıca hak ilan edilen mezheplerin imamları da birbirini tekfir etmişlerdir. İmam Malik ise şöyle demiştir: “Ebu Hanife, İslam bünyesinde doğan en şerir varlıktır. Bu ümmete, fikirleri yerine kılıçla vursaydı daha iyi olurdu.” (El İntika s.150)

Yani günümüzde hak mezhep olarak tanıtılan mezhepler hem kendi arasında he de kuran ile çelişir. bunları hak ilan edenlerin de Kurana uymak gibi bir derdi yoktur zaten. Akıl değil nakil diyerek binlerce hurafeye inanmamızı isteyenler müslümanların aklıyla dalga geçmektedir. Din ne akıldır nede nakildir, Din Kuran'da yazanlardır.

4- Hiçbir peygamberin babası kafir değildi diyor!

İddia: Peygamber Efendimizin ve bütün Peygamberlerin babalarının ve analarının hiçbiri kâfir, aşağı kimseler değildi. [Osman Ünlü - 14.12.2016 - http://www. turkiyegazetesi. com.tr/yazarlar/osman-unlu/594589.aspx]

Cevap: Kuran'dan haberi olmayan Osman Ünlü, doğal olarak İbrahim aleyhisselam'ın babasının kafir olduğunu da bilmemektedir. Ayet şöyledir: ''İbrahim'in babası için istiğfar etmesi sadece ona söz verdiği vaad sebebiyleydi. Fakat onun Allah düşmanı olduğu ona belli olunca ondan uzaklaştı. Şüphesiz ki İbrahim elbette çok içliydi, yumuşak huyluydu.'' [Tevbe Suresi 114]


5- Allah'ın ipi Kuran değil fıkıh kitaplarıdır diyor!

İddia: Sual: Kur’ân-ı kerimde geçen “Allahın ipine sarılınız” mealindeki âyet-i kerimde bildirilen hükümden maksat nedir? Cevap: Bu konuda Tahtâvî, Dürr-ül-muhtâr haşiyesinde buyuruyor ki: “Tefsir âlimlerinden bazısı buyurdu ki; Âl-i İmrân sûresinin 103. (Allahın ipine sarılınız!) mealindeki âyet-i kerimesi, fıkıh âlimlerinin bildirdiklerine sarılınız demektir. Fıkıh kitaplarına uymayanlar, dalalete düşer ve Allahü teâlânın yardımından mahrum kalır ve Cehenneme gider....Ehl-i sünnet olmak için, dört mezhepten birinde olmak lazımdır. Bu dört mezhepten birine uymayan kimse, Ehl-i sünnet değildir. Yetmişüç fırkadan yalnız biri Ehl-i sünnettir. Diğer yetmişiki fırka bidat sahibidir. Cehenneme gidecektir. Bunlara Dinde reformcu denir. Zındık olmaktan kurtulmak için, bir mezhebe girmek, yani Ehl-i sünnet olmak lazımdır.” [Osman Ünlü - 21.02.2019 - turkiyegazetesi. com.tr]

Cevap: I- Allahın ipi fıkıh kitaplarıdır iddiası!

Allah'ın ipinden kasıt Allah'ın kitabıdır. Başka kitaplar Allah'ın ipi olmaz. Kuran'a uymakla ilgili pek çok ayet bulunur.

''Şüphesiz, bu Kur'an, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere, onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir.'' (İsra suresi 9)
''Bu Kur'an bana vahiy edildi ki sizi ve ulaştığı kişileri onunla uyarayım.. (Enam suresi 19)

II- Dört mezhepten birini kabul etmeyenler zındık olur iddiası!

Dinde kolaylık olarak sunulan mezhepler, hem Allah'ın serbest bıraktığı konuları hükme bağlayıp dini zorlaştırmış, hem de Kuran hükümlerini yok sayarak yeni bir din türetmiştir. Örneğin bir bardağı sapından mı tutmalıyız yoksa belinden mi tutmalıyız sorusunu mezheplere sorsanız, birisi sapından tutmak lazım derken, diğeri de belinden tutmak lazım diyecektir. Sonuçta her iki türlü de mübah olan bir davranış, bir mezhebe göre mübah olacak diğer mezhebe göre mekruh olacaktır. İşte mezhepler tıpkı bu örnek gibi gereksiz hükümler üretirler. Ayrıca Kuran hükümlerini de yok sayarak yeni bir din getirmişlerdir. Örneğin; Peygamberin zuhur etmesiyle birlikte kalkan kölecilik, mezhepler tarafından tekrar getirilmiş ve din olarak sunulmuştur. Kuran'da nikah çağı olmasına rağmen 4 mezhepte yaş sınırı yok, 6 yaşındaki kız çocuğu bile evlenebilir demiştir. (Detaylı bilgi: Ehli sünnet gerçekleri) Ayrıca Kuran-ı Kerim'de fırkalara ayrılmamak gerektiği, ben şu mezheptenim diyenlerin cehennemlik olduğu bildirilir.

O kimseler ki dinlerini fırkalara ayırdılar ve gurup gurup oldular. Tüm taraflar yanlarındaki şeyle (kendi fırkasıyla) sevinirler. [Rum suresi 32]
Ve kendilerine kesin deliller geldikten sonra, fırkalara ayrılıp ihtilafa düşenler gibi olmayın! Onlar için büyük bir azap vardır. (Ali İmran Suresi 105)
Şüphesiz ki onlar, dinlerini fırkalara ayırdılar ve grup grup oldular. Sen onlardan değilsin hiçbir şeyde. Onların işi Allah’a kalmıştır. Sonra onlara haber verecek yapmış olduklarını. (Enam suresi 159)



Sonuç: Osman Ünlü; hak dini bilmeyen, hurafe kitaplarını din edinen, insanların ipine sarılan, Kuran'dan koparmaya çalışan cahil birisidir.

Osman Ünlü kimdir - Bumudin/20.08.2018


1 yorum:

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?