Kuran müslümanlığı hakkında bilgiler

Mezheplerin Kuran'a İftirası: Recm ayetini keçi yedi

keçi hadisi
Recm meselesi! Kimin şeytana uyduğunu kimin resule uyduğunu gösteren mükemmel örnek. Sözde müslümanların "hadiste var, tevratta var" diyerek savunduğu, müminlerin ise "Birşeyin islamda var olması için Kuranda geçmesi gerekir" dediği bir mevzu. Hadis/sünnet/mezhep öğretilerine vahiy muamelesi yapıp, gerçek vahiy olan ayetlere itibar etmeyenlerin "eskiden Kuranda vardı ama keçi yedi, hükmü devam ediyor" diyerek savunduğu bir feceat. Bu yazımızda islamda recm olmadığını, recm savunucularının nasıl iftiralara sarıldığını ispat ediyoruz.

Öncelikle bilmemiz gereken şey, Resule uymanın ayetlere uymak olduğudur. "Resul ne verdiyse alın, Allah ve resulune itaat edin" diyen bütün ayetler Kuranı kabul ettirmeye çalışır. Zira ayetlerin indiği dönemde başka birşeyi kabul edin demesi, en az 160 yıl - 200 yıl sonra farklı kişilerin yazdığı söylenti kitaplarına davet etmesi beklenezdi. Resule uymanın Kurana uymak olduğunu açıklayan ayetler de vardır. Kuran kendini açıklayan, Allah tarafından açıklanmış (11/1) bir kitap olduğu için resule uymak nedir sorusunun cevabını yine Kuranda buluruz. (Bak: Resul ne verdiyse alın ayeti)

İkinci olarak bilmemiz gereken şey ise, müslüman ve mümin farkıdır. Müslüman: teslim olan, islama giren demektir. Mümin ise ayetleri içine sindiren ve şüphe duymadan iman eden demektir. Hal böyle olunca islam dünyası da iki guruba ayrılmıştır. Müslümanlar sırf ailesi müslüman olduğu için kendini müslüman olarak tanımlamakta, kulaktan dolma bilgilerle dindar olmaya çalışmaktadır. Müminler ise Kuranı anladığı dilde okuyup içine sindirmekte ve delile dayalı iman etmektedir.

İşte bu yazımızda Kuranı içine sindirememiş müslümanlık aşamasında kalmış olanların düştüğü hurafe çukurunu gösteriyoruz ve aklı olanları o bataklıktan çıkartmaya çalışıyoruz. Zira "Allah aklını kullanmayanları pislik içinde bırakır" (10/100) Aklı kullanmak ise biraz çaba gerektirir, sakin kafayla uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Düşünmeyenler ise koyun gibi güdülmeye mahkum olurlar ve hurafe bataklığına saplanırlar (Bak: Müslüman ve mümin farkı)

Şimdi keçinin yediği ayet safsatasının geçtiği kaynakları görelim ve onlara akıl, mantık, ayet çerçevesinde cevap verelim. Lakin önce Kurana göre zina cezası neymiş öğrenelim. Allah'tan yana bir bakış açısıyla okumaya hazırsanız başlayalım:

Bölüm 1- Kurana göre zina cezası nedir?

Şimdi Allahın dinindeki zina cezasını; son şeriatı açıklayan, insanlığın ışık kaynağı olan, kıyamete kadar rehberimiz olacak Kurandan öğrenelim. İslamda zina cezası nedir diye Kurana sorduğumuzda Nur suresi 2.ayeti görürüz. İslamda zina cezası nedir sorusunun cevabını Allahu teala şu ayetle cevaplamıştır.

EZ ZANİYETU: Zina etmiş kadın. VE EZ ZANİ: ve zina etmiş erkek. FE: artık, böylece, öyleyse. İCLİDU: kamçı vurun. KULLE VAHİDİN: her birine. MİN HUMA: ikisinden. MİATE: yüz. CELDETİN: celde, kamçı. VE LA TE'HUZ KUM: sizi tutmasın, almasın. Bİ HİMA: o ikisine. RA'FETUN: acıma duygusu, şefkat. Fİ DİNİ ALLAHİ: Allah'ın dininde. İN KUNTUM: Eğer iseniz, olduysanız. TU'MİNUNE: iman ediyorsunuz. Bİ ALLAHİ: Allaha. VEL YEVMİL AHİRİ: ve ahiret gününe. VEL YEŞHED: ve şahid olsun. AZABE HUMA: ikisinin azabı. DAİFETUN: taife, grup. MİN EL MU'MİNİNE: müminlerden, iman edenlerden.

Zina etmiş kadın ve zina etmiş erkek! ikisinden her birine artık 100 celde/kırbaç vurun. Eğer Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, Allah’ın dininde onlara karşı sizi acıma duygusu tutmasın. İkisinin azabına mü’minlerden bir taife şahit olsun. [24/Nur Suresi 2]


İslamda zina cezasını açıklayan ayette dikkat çekilen 3 önemli nokta var.

1- Zina etmiş erkek ve kadın ifadesi: Evli, bekâr, dul, yaşlı, genç diye ayrım yapmadan sadece zina günahı işlendiğine şahit olunmuş kişilere ceza vermekten bahsediyor. Eğer burada bekarlardan bahsediyor olsaydı ayet metninde "Zina etmiş bekar erkek ve zina etmiş bekar kadın" ifadesi geçmesi gerekirdi. Allah medeni durum ayrımı yapmıyor ise anlaşılması gereken şey, helalinle değil mahremle birlikte olursan 100 celdeyi hak edersin olmalıdır. İster bekar bir genç olsun ister evli bir yetişkin olsun, birbiriyle evlenmeden ilişkiye girdilerse 100 kırbaç cezasını hak etmiş olurlar.

2- Acımayın ifadesi: 100 kırbaç vururken acımayın diyerek bunun çetin bir ceza olduğu vurgulanmıştır. Kırbaç darbeleri sırtına vuruldukça acıdan bağırmalar ve sırttaki izleri artacağı için "Allahın dinini uygularken acımayın" denmiştir. 100 kırbaç vurmanın Allahın dini olduğu vurgulanmıştır ki başka cezalar uydurulmasın.

Eğer Allahın dininde taşlayarak öldürme cezası olsaydı bir ayette "zina etmiş evli kişileri taşlayarak öldürün, acımayın" diye bir cümle olması gerekirdi. İnsan hayatını ilgilendiren çok önemli bir konuda böyle apaçık bir hüküm bulunmuyor olması, islamda recm olmadığının en büyük kanıtıdır. Kuranın bir özelliği de apaçık kitap olmasıdır. Bunu yeterli görmeyenler ise aşağıdaki satırlarda görüleceği üzere "önceden vardı ama keçi yedi" diyerek dine ilave yapmaya çalışmışlarıdr.

3- Azaba şahit olun: Zina edenlerin kırbaçlanması aşamasında bir gurup insanın da seyirci olması istenmiştir çünkü bu tabloyu görenler zinanın ne kadar ayıp ve günah olduğunu, cezasının da ne kadar gurur kırıcı ve acı verici olduğunu anlayacaklardır. Kırbaçlanmanız aşamasında etrafta sizi izleyenlerin olması hem insanı küçük düşürmekte hem de diğer insanlara ibret olmaktadır. Toplumdaki saygınlığına zeval getirmek istemeyenler zina etmeyi aklından bile geçirmezler.

sonuç olarak tek ayetten islamda recm olmadığı anlaşılmaktadır. Şimdi hurafecilerin "bu ayet bekârlara verilen cezadan bahsediyor, evli cezası taşlayarak öldürmektir" iddiasını çürüten ayeti de görelim. Zira her hurafelerine bir ayet cevap veriyor.

Nisa suresi 25.ayette evliyken zina edenlere verilecek cezadan bahsedilir. Eğer cariye evlenip zina ederse, hüre verilen cezanın yarısı verilir. Şimdi düşünelim, bu nasıl bir ceza ki hür kadına tam, köle kadına yarım uygulanıyor. Recmi düşünürsek yarım recm olmaz, beline kadar gömüp azıcık taşlayıp öldürmeden çıkararak mı yarım ceza uygulanır yoksa 100 celde yerine 50 celde vurarak mı uygulanır? Kuranı açıklayan Allah (11:1) olduğuna göre ve bağlantılı ayetler birbirini açıkladığına göre yarım cezanın 50 celde olduğu ortaya çıkmaktadır. Nur 2 ve Nisa 25 ayetleri birlikte okunduğu zaman evli bekâr ayrımı olmadığı görülmektedir.

"Ve sizden kimin özgür mümin kadınları nikahlamaya (maddiyat parasal olarak) gücü yetmezse o takdirde elinizin altındaki (kölelik sözleşmesi devam eden) genç mümin kadınlardan alsın. Allah sizin imanınızı iyi bilir, bir kısmınız bir kısmınızdansınız. Öyleyse nikâhlayın ailelerinin izniyle. Ve onlara ücretlerini (mehir parasını) maruf'a uygun olarak verin. İffetli olmaları, zina etmemeleri, metres edinmemeleri şartıyla. Böylece evlendiği zaman bir ahlaksızlıkla gelirse o takdirde onlara özgür kadınlara verilen azabın (100 celdenin) yarısını (50 celde) verin. İşte bu (cariye ile evlenme izni) içinizden sıkıntıya düşmekten korkanlar içindir. Ve sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Ve Allah gafurdur rahim'dir." [4/Nisa Suresi 25]


Nisa 25.ayette dikkat çeken diğer ifade ise "fakirseniz cariyelerle evlenebilirsiniz" cümlesidir. Sünnilikte cariyelere tecavüz etmek serbest olduğu için bu ifadeler şok etkisi yaratacaktır. Cariyeler kız isteme merasimiyle koruyucu ailesinden isteniyor ve allı duvaklı gelin oluyorlar. Daha sonra zina ederlerse 100 celde yerine 50 celde vuruluyor. Sünnilerin cariye algısını ve zina cezası algısını yerle bir eden ayet.

Sünniliği temelinden sarsan bir ayettir Nisa 25. ayeti. Öyle ki hem "cariyelerle evlenmeye gerek yok, bir adamın 100 cariyesi olabilir" diyenleri susturuyor, hem de "cariye evlenip zina ederse 50 kırbaç vurun" diyerek evlinin cezasının da kırbaç olduğunu açıklıyor. Zengin hür kadın zina edince 100 celde, fakir cariye evlenip zina ederse 50 celde vuruluyor. Ayetler birbirini açıklıyor. Nur 2.ayetin bağlantılı ayeti Nisa 25.ayettir, bu ikisi birlikte okunursa kitap ve hikmet bütünlüğüne ulaşılır.

Şimdi düşünelim: Koca koca hoca efendiler, koca koca islam ulemaları bu ayeti görmedi mi halen islamda recm var deme gafletine düşebiliyorlar. Görülen o ki Allahın ipine sarılmayıp mezheplerin ipine sarılanlar büyük bir akıl tutulması yaşıyor ve gözlerinin önünde duran delilleri göremiyorlar. Halen "4 mezhepten birini kabul etmeyen dinsizdir, 4 mezhep recm vardiyorsa vardır" diyecek kadar Kuransız müslümanlar olduğunu görmek ve hurafeleri ayırt edemeyen alimler olduğunu görmek üzüntü vericidir, ümmet açısından da büyük sıkıntıdır. Çünkü güvendiğimiz hoca efendiler müslümanların aklını hurafelerle meşkul etmekte, vaktimizi çalmakta, aklımızı kirletmekte, paralel dinlerin kaynaklarını kutsamakta ve Kurandan uzak tutmaktadır.

Kuranı sadece ahenkli okunan birşey olarak gösteren, tecvitli okumayı marifet olarak gören, Türkçesini okuyup dinini öğrenmeye çalışanlara "Kuran müslümanı sapık, mealci sapık, bana ayet okuma, mezhepsiz zındık" gibi cümlelerle ötekileştiren bu zihniyet hem kendine hem çevresine zarar vermektedir. Tıpkı mekkeli müşrikler gibi Kuranın anlaşılmasından rahatsız olmaktalar: "Onlar hem başkalarını ondan alıkoyarlar, hem de kendileri ondan uzak dururlar. Böylece yalnız kendilerini helak ediyorlar ama bunun farkında değiller." (Enam Suresi 26)

Bölüm 2- Uydurma hadislere göre zina cezası

Şimdi hurafecilerin bu ayetleri inkar etmek için kullandıkları uydurma hadislere bakacağız. Allahın emirlerini bırakıp başka hükümler arayan islam düşmanları; recm ayetini keçinin yediğini söylemişler yani Kuranın tahribata uğradığını iddia etmişler, eksilen ayetin Hz. Ömer tarafından Kurana eklenmediğini söylemişler, Kurana eklenmese bile hükmünün devam ettiği söylemişler. Kötü niyetli olduğu besbelli olan bu kişiler hadis uydurmak suretiyle sahabelere ve peygamberimize iftira etmişlerdir. İhtimaldir ki "yahudilikte recm olur da islamda nasıl olmaz" diyenler tarafından bu uydurma hadisler halk arasında yayılmıştır, hadis yazanlar da bu hurafeleri gerçek sanıp kitaba almışlardır.

Ayrıca bize hadis diye sunulan şeylerin sahabelerin ismiyle uygurulan hikayeler olması da dikkatten kaçmamalıdır. Müslümanlara "Hadisler peygamber sözüdür, hadis inkarcısı peygamberi inkar etmiştir" diyenler, sahabelerin ağzından uydurdukları yalanları da hadis olarak sunmuşlardır. Hem Aişe validemizin adını kullanarak, hem Hz. Ömerin adını kullanarak türlü hadisler / sözler uydurmuşlardır. Hadis kelimesinin Türkçesi Söz demektir.

Örnek 1- Hz. Aişe'ye iftira eden uydurma hadis!

Uydurma hadis: "Andolsun ki recm etme âyeti ve yetişkin kişiyi on defa emzirme (sebebi ile nikâhlamanın haramlığı) ayeti indi ve bu âyetler yatağımın altındaki bir yaprakta (yazılı) idi. Resûlullah vefat edip biz O'nun defin işlemleriyle meşgul olunca, beslediğimiz bir keçi odaya girip o yaprağı yedi." [İbn mace: 9/Nikâh, Bab: 36, No: 1944)


Cevap: Bir yalanı desteklemenin en güzel yöntemlerinden birisi yemin ederek başlamak, ikincisi ise "ileride şöyle diyenler çıkacak" demektir. Bu uydurma hadiste inandırıcı olması açısından önce yemin edildiği görülmektedir. Yemin ettiği şey de "önceden yetişkin adamları emzirince süt annesi olabiliyorduk" hezeyanıdır. Düşünebiliyor musunuz, mahrem nikah düşen birisi geliyor ve karınızı kızınızı emiyor, böylece süt analık hükmü gereğince birbirlerine haram oluyorlar. Çok afedersiniz ama adam zaten alacağını alıyor, kadının memesini emerken zinasını etmiş oluyor, zevkini almış oluyor. Resmen müslümanların aklıyla alay eden bir hadis. Devamı daha kötü tabi.

Aişe validemizin ağzından uydurulan hadisin devamında "önceden recm ayeti vardı ama keçi yedi" deniyor. Anormal başlayıp anormal devam eden bir yalan hadis. Bu iddiaya göre kutsal kitabımızdan hüküm eksilmiş yani tahribata uğramış. Haşa, bunca zaman okunan hatimler hep eksik kalmış, bunca zaman hafızlar hep eksik ezberlemiş.

Eğer böyle bir olay yaşansaydı, vahiy katiplerinin yazdığı başka nüshalar yine eklenirdi. Tek nüsha Aişe'nin yatağının altındaki nüsha mıydı? Sahabelerin evlerinde deriye yazlmış ayetler yok muydu? Elbette vardı, birinde eksilse diğeri getirir tamamlar. Zaten hafızaları yürüyen Kuran, hepsinin ezberinde duruyor bütün kitap. Hafızlardan birisi yanılsa diğeri tamamlardı, "şöyle bir ayet vardı onu da ekleyin" deyip uyarırdı.

Madem ki kimse bir sorun bulmadı ve bulunan ilk nüshalar günümüzdekiyle aynı, o halde recm hiçbir zaman ayet olarak inmedi. İndiyse bile peygamebrimiz hayattayken nesh edildi ve unutuldu. Eğer peygamberimiz öldükten sonra keçinin yemesiyle Kurandan ayet çıktıysa bu apaçık bir tahribattır, Kuranı bozmaktır. Yani ne keçi, ne deve, ne de başka bir canlı Kuranı nesh etme yetkisine sahip değildir. Nesih mensuh konusu sadece peygamberimiz hayattayken yaşanmış bitmiştir. Peygamberin vefatından sonra artık bir ayetin Kurandan çıkarılması veya eksilmesi söz konusu olamaz. Gelin görün ki mezhepçiler keçinin Kuranı nesh ettiğini sanıyor. Ve bu yalana inanmayanları mezhepsiz sapık olmakla itham ediyor. "Eşeğin adı sakar, kendi adını bana takar" atasözünü akıllara getiriyor.

Örnek 2- Hz. Ömerin ağzıyla uydurulmuş hadis!

Şimdi gelelim "madem recm ayetini keçi yedi, öyleyse tekrar Kurana neden eklenmedi?" sorusuna. Bunu soracağımızı bildikleri için önlemini de almışlar, minareyi çalan kılıfını hazırlar misali Hz. Ömerin adını kullanarak eski yalanı destekleyen yeni yalan hadis uydurmuşlar.

Uydurma hadis: "Eğer insanların "Ömer Allahın kitabında artırma yaptı" demeleri olmasaydı ben muhakkak recm ayetini kendi elimle mushafa yazardım." [Buhari: 94/Kitabul Ahkam, Bab 21, No:31]


Hz. Ömer gibi korkusuz birisinin "halktan korkumdan ekleyemedim" dediğini uyduran islam düşmanları, bununla da yetinmeyip "ileride Kuranda recm bulamıyoruz diyenler çıkacak, siz onlara aldırış etmeyin" diyerek kendi yalanlarını desteklemişlerdir. Bir yalanı başka yalanlarla destekleyerek İslama recm eklemeye çalışmışlardır. İleride şöyle diyenler çıkacak diyerek günümüzdeki müslümanları bile hedef almışlardır.

İleride şöyle diyenler çıkacak!

Uydurma hadis: Ömer bin hattab, Resulullahın minberi üzerine çıkıp şöyle dedi: "Şüphesiz Allah, Muhammedi hak peygamber olarak gönderdi ve ona kitabı indirdi. Ona indirilen bu kitapta recm ayeti de vardı. Biz bu ayeti okuduk, ezberleyip anladık. Resulullah recm etti, biz de ondan sonra recm ettik. Böyle olduğu halde uzun zaman sonra birinin: "Biz Allah'ın kitabında recmi bulamıyoruz" demesi ve böylece Allah'ın indirdiği bir farzı terk etmek suretiyle dalalete düşmelerinden korkarım. Şüphesiz Allah'ın kitabında evli erkek ve kadın zina ederse, zinasına beyyine bulunan , gebeliği belli olan yahut itiraf etmesiyle zinası sabit görülen kimse üzerine recm haktır. [Müslim: 29/Kitabul Hudud, Bab: 4, No: 15; Buhari: 87/Kitabul Muharibin, Bab: 15, No: 24]


Hz. Ömerin adını kullanarak uydurulan diğer hadiste "recm önceden farzdı, sonra keçi yedi, bende eklemedim ama hükmü devam ediyor" denmiş ve müslümanların aklıyla dalga geçilmiştir. Madem farz, madem Kuranda var, o zaman neden eklemediniz? Kurandan olan birşeyi neden Kurana eklemediniz de "ileride şöyle diyenler çıkacak" deme gereği duydunuz? Sahabeler olarak göreviniz sonraki nesillere Kuranı kerimi eksiksiz ulaştırmak değil miydi? Eklemeyip eksik ulaştırmaya, ihtilaf çıkarmaya ne gerek vardı? Çok mu zordu Kurandan olan bir ayeti Kurana eklemek? Demek ki ayet değildi ki eklenmedi.

Aklını kullanmayan ve dini öğrenmeye çalışan bir genç bu yalan hadisleri görecek ve "Vay be, mealciler Kuranda recm yok diyecek diye haber vermişler, hakkaten günümüzde öyle diyorlar, bak sen şu hadislerin gaybi bilgisine, en iyisi bu hadislere daha çok sarılayım" diyecektir. Yalan hadisleri ayırt edebilme kabiliyeti olanlar ise "Resmen minareyi çalan kılıfını uydurmuş, önce keçi yedi deyip eksildiğini iddia etmişler, sonra Hz Ömer ekleyemedi deyip 1400 küsür yıldır eksik olduğunu iddia etmişler, sonra da ileride şöyle diyenler çıkacak diye yeni bir yalan hadis yayıp gelecek nesillere de kabul ettirmeye çalışmışlar" diyecektir. İşte aklı kullanmanın faydası, aklı kullananlar hurafeleri ayırt edebilir, aklını rafa kaldıran ise her şeye inanıp inancına şirk bulaştırır.

Bu yalan hadisleri kitabına alanlar da ayrı bir cehalet örneği, senin hiç mi dini bilgin yok, hiç mi sahabelere saygın yok. Hz. Aişe'ye ithaf edilen, Hz. Ömere ithaf edilen bu dedikodu sözleri neden hadis olarak yazıyorsun da gelecek nesilleri hurafelere mahkum ediyorsun. Senin hadis olarak seçtiğin bu dedikodular yüzünden dinini öğrenmeye çalışanlar Kuranın eksik olduğunu, tahribata uğradığını sanıyor. Hatta Kurandan sonraki en sağlam kaynak diyerek övüyorlar ve içindekileri kutsuyorlar.

Günümüzde Buhari ve Müslim rivayet kitaplarını kutsal kabul eden, içinde hiçbir uydurma olmadığını söyleyen, Kuran gibi vahiy olduğunu iddia eden, Kuran ve hadis çelişirse hadisi kabul ederim diyen şarlatan din tüccarları adamlar vardır. Bu din tüccarları adamlar hoca kisvesiyle kürsüye çıkıp müritlerini cahil bırakmaktadır. Onu dinleyenler ise "Hocamız ne kadar bilgili, şakır şakır delil sunuyor, ne güzel anlatıyor sakalına kurban olduğum" diyerek hayranlıkla dinlemektedir. Oysaki insanların gözüne çok hoş gelen hoca efendiler bile yalancı sahtekar olabilir. Nitekim hoca efendi görünümlü şarlatanlara karşı uyanık olunması gerektiği kutsal kitabımızda şöyle geçer:

Onları gördüğünde cüsseleri hoşuna gider. Konuştuklarında sözlerini dinlersin. Onlar adeta sıralanmış kütükler gibidirler. Her bağırtıyı aleyhlerine sanarlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) uzaklaştırılıyorlar! (Munafikun Suresi 4)


Münafıkların hoca kılıklı ve ağzı laf yapan adamlar olduğuna dikkat çeken bu ayet günümüzdeki hurafecilere karşı bizleri uyarmaktadır. Bu munafıklar bazen Fethullah Gülen gibi koyun postu giymiş bir kurt olur, bazen de bir tarikat şeyhi olabilir, bazen de gömlek ve kravat giymiş modern görünümlü hurafeci olabilir. Hepsine karşı uyanık olmak için dinimizi kaynağından öğrenmek gerekir. Öyle ki hoca bir şeyi yanlış söylerse "onun doğrusu böyle" diyecek kadar bilgili olmak lazımdır. Tıpkı bir cuma hutbesinde kadının itiraz etmesi ve Hz.Ömerin "kadın doğru söyledi, ben yanlış hatırladım" demesi gibi herkes dinini iyi bilmelidir.

Hocaların yanlış anlatması kesin olarak münafık oldukları anlamına da gelmez. Çünkü insanlar çocukken öğrendiği dinini benimsemişlerdir ve doğrusuyla düzeltmek için gereken cesareti gösteremeyebilirler. Çocukluktan beri mezhep söylemlerine maruz kalan birisi eğer sakin kafayla Kuran okumadıysa mezhep dinini hak sanacaktır. Bu yüzden evvela Kuran ayetleri ile aklımızı süslemek gerekir. Aksi halde aklımıza yer eden hadis mezhep öğretileri gerçeğin karşısında bir set olacak ve Kurana zıt ayrımı yapmayı engelleyecektir. Beyin ilk öğrendiğini kabul edecek, ayetleri red edecek, "bana ayet okuma, bırak o ayeti" diyecek hale gelecektir.

Örneğin "4 mezhebe göre recm var, siz Kuran müslümanı sapıklarsınız" diyen bir adama "Bak kardeşim, bu rivayet Kurana zıttır, sahabelere iftira etmektedir, Kurana iftira etmektedir, bu yalanlara sarılmayın, yoksa siz de bu iftiraya ortak olmuş olursunuz, Kuranı eksikliklerden tenzih edin, keçi yedi demeyin, kutsal kitabımız tamdır, eksiksizdir, korunmuştur, günümüze kadar hafızlar tam ezberlemiştir, günümüze kadar yapılan hatimler tamdır " derseniz size "Kurana zıt nasıl oluyor, ne demek kurana zıt, onu sen nasıl ayırt edeceksin, hadis alimleri zaten bizim yerimize elemişler" diyecektir. Yani kendi aklını bırakıp atalarının kusursuz olduğuna inanmıştır. Kendi aklını kullanıp ayet ve rivayet kıyaslaması yapsalar gerçeği göreceklerdir. Lakin "akıl değil nakil, sen kim Kuranı anlamak kim, mevlana mısın rabbani misin anlayacaksın, sen hocaları dinle geç" diyen küçümseyici telkinler ile büyüdükleri için Kuranı anladığı dilde okumaya cesaret bile edemezler. Kurana davet edenleri görünce de "bu zamana kadar herkes yanlış bildi siz mi doğrusunu buldunuz" diyerek geçiştirmektedir.

İşin gerçeği bu zamana kadar doğru bilenler her zaman vardı lakin konuşmalarına izin verilmiyordu. "4 mezhepten çıkan mürted olmuştur, mürtedin katli vaciptir" diyen mezhepçiler yüzünden insanlar kuran ve hadis kıyaslaması yapamamıştır. Anlattıklarında ise tekrar sünni olma konusunda baskıya maruz kalmış, hanefiler hapiste ölüme terk etmiş, diğerleri de idam etmiştir. (Bak: Mürtedin Hükmü) Yani bu zamana kadar herkes yanlış bilmedi, doğru bilenler de oldu ama mezhepçiler susturdı, "dinimiz elden gidiyor, bu zındık hadislere inanmıyor, peygamberi inkâr ediyor" diye manipülasyon yapıp yaygara çıkardılar. Atatürk zamanında ise mezhep kanunlarından oluşan despot yönetim son buldu ve halk Elmalılı Hamdi Yazır meali sayesinde dinini kaynağından öğrenmeye başladı. Milli şairmiz Mehmet akif ersoy da Kurana dayalı dini bilgisiyle halkın beğenisini topladı. O dönemin mezhepçileri de Akif ersoyu "Kurancı sapık" olarak görüyordu. Akif de onlara "Eşeğin adı sakar, kendi adını bana takar" diyordu :)

Sıradaki trajı komik hadis, Ufo gören masum köylü misali maymunlardan din öğrenenen ibn meymun isimli bir adamın hikayesini anlatıyor. Adamın isminin meymun olması ve maymunlardan din öğrenmesi de özenle hazırlanmış bir kurgu olduğunu gösteriyor.

Örnek 3- Zina eden maymunu recm eden adam!

"Amr ibn Meymûn şöyle demiş: Ben Câhiliyet devrinde zina etmiş olan bir maymunun üzerine birçok maymunların toplanmış olduklarını gördüm. Maymunlar o zina eden maymunu recm ettiler. Ben de o maymunlar topluluğunun beraberinde zina eden maymuna taş attım." [Buhari: 63/Menakibul ensar 26 (68)]


Trajı komik uydurma hadiste adam maymunların birbirini taşladığını görüyor. Bilimsel sebebi sürüye yabancı maymun almamak için ellerine ne geçerse ona atıp uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Gelelim hadisteki sebebine, adam bu manzarayı görünce "vay be, maymunlar bile zina edeni taşlıyor, ben de yardım edeyim bari" diyor ve yabancı maymunu taşlayıp öldürüyor. Bu cehaletin "sahih hadis kitabı" içerisinde yer alma sebebi nedir? Bu peygamber sözü müdür, sahabe sözü müdür? İkisi de değildir ama sahihi buhari kitabında geçmektedir.

Biraz düşünürsek bu masalın neden hadis kitabına eklendiğini anlayabiliriz. İslama recm eklemek isteyenler bu vahşeti çok doğal göstermek için "hayvanlarda bile recm varken insanlarda neden olmasın" algısı oluşturmak için eklemişlerdir. Demekki bu recm meselesi nasıl zorlarına gitmiş ki İslama ilave etmek için türlü türlü olaylar kurgulayıp yazmışlar. Adamın ismini meymun koymuşlar, hikayeyi de maymunlarla tasarlamışlar ve önümüze yemek olarak koymuşlar. Yedik mi? Kuran müslümanları olarak bizler yemedik, yiyen çok tabi. Kendine sünni, şii gibi isimler takanlar bu hikayeleri yiyorlar. Bize de Afiyet olsun demek düşüyor. Zira herkes kendi ateşini de suyunu da bu dünyadaki itikat ve ameliyle götürüyor. "İşte bu, ellerinizle yapıp ettikleriniz yüzündendir. Şüphesiz Allah, kullara zulmedici değildir." (enfal 51)

4- Keçi nesh etti iddiası

Buraya kadar sunduğumuz delillere rağmen recmi savunanların bahanesi şöyle oluyor: "Keçi ayeti nesh etmiş oldu, Kuran eksilmiş olmadı" diyorlar. Bunun cevabını biraz önce vermiştik, nesih (iptal etmek, yok etmek, gidermek) ve mensuh (hükmünü kaldırmak) işleri peygamberimiz hayattayken olmuş bitmiş, kapanmış gitmiş konulardır. Son nebi öldükten sonra hiç kimse Kurandan ayet nesh edemez, çıkaramaz. Aksi halde tahrib etmiş, bozmuş olur.

"Bir ayetten neyi kaldırırsak veya unutturursak onun yerine daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Bilmez misin şüphesiz ki Allah her şeye kâdir olandır." (2/Bakara 106)


Bir ayet nesh edildiği zaman onun yerine yenisi inmiştir, eski hüküm hem kurandan atılmış hem hafızlardan silinmiştir. Kuranı kerim peygamberimiz hayattayken kemale ermiştir ve "üzerinizdeki nimetimi tamamladım" (5:3) diyen ayet gelmiştir. Bu ayeti işitenler Kuranın indirilmesi tamamlandı diye üzülmüşlerdir. Aynı zamanda peygamberin görev süresi doldu diye üzülenler de olmuştur.

Kuranın tamamlanması demek, artık iki kapağı arasında toplanmış olması ve hüküm bakımından tam olması demektir. Zina cezasıymış, hırsızlık cezasıymış, terör cezasıymış hepsi hakkında ayet inmiştir ve kıyamete kadar devam edecek son şeriat devreye girmiştir. Bundan sonra nesh kelimesini ağzına alarak ayet çıkarmak isteyen yada ayet çıktığını iddia edenler mevcut hükümleri beğenmeyip "bize başka kuran getiryada bunu değiştir" (10:15) diyen müşriklerin zihniyetinde demektir. Aklı başında olan ve Kurana iman eden hiçbir müslüman, "peygamber öldükten sonra keçinin yemesiyle ayet nesh oldu" diyemez. Diyenler de akıl tutulması yaşıyordur veya kötü niyetlidir.

5- Tevratta recm

Recm cezası tevratta geçen bir hükümdür. Yahudiler zina edenleri taşlayarak öldürürler. Muhtemeldir ki onlara özel bir hüküm olarak inmiştir, son şeriatta ise nesh edilmiş ve yerine celde/kırbaç cezası gelmiştir. Yani recm konusu yahudilerin meselesidir, müslümanlar tevrata uymakla değil Kurana uymakla mükelleftir. Son şeriat kitabı Kuranı kerim olduğuna göre Kuranda olmayan şeyler islamda yoktur.

Recm yahudilerde vardır

Tevrat: Yasanın Tekrarı 22: 20- “Ancak bu sav doğruysa, kızın erden olduğuna ilişkin bir kanıt bulunamazsa, 21- kızı baba evinin kapısına çıkaracaklar. Kent halkı taşlayarak kızı öldürecek. Babasının evindeyken fuhuş yapmakla İsrail’de iğrençlik yapmıştır. Aranızdaki kötülüğü ortadan kaldıracaksınız. 22- “Eğer bir adam başka birinin karısıyla yatarken yakalanırsa, hem kadınla yatan adam, hem kadın, ikisi de öldürülecek. İsrail’den kötülüğü atacaksınız. 23- “Eğer bir adam kentte başka biriyle nişanlı erden bir kızla karşılaşır ve onunla yatarsa, 24- ikisini de kentin kapısına götürecek, taşlayarak öldüreceksiniz.


Yahudilerin şeriat kitabı olan tevratta recm hükmü geçmektedir. Bu hükümleri gören yahudiler "acaba dinimizde recm var mı, bir de hadis kitabına bakalım" demezler çünkü kutsal saydıkları kitapta geçmesi dinde var olması için yeterlidir. Eğer Tevratta da geçmeseydi yahudiler "dinimizde recm yok, tevratta geçmiyor" diyebilirdi. Ama hadis uyduranlar boş durmayıp "önceden tevratta recm ayeti vardı ama keçi yedi, hahamlar da halktan korkup ekleyemedi, ileride tevratta recm bulamıyoruz diyenler çıkacak" diyerek hadis uydururdu.

Yahudi din adamlarının sadece hadis değil ayet bile uydurdukları kutsal kitabımızda şöyle haber verilir: "Artık vay hallerine; kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için 'Bu Allah katındandır' diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına." (2/Bakara 79)

Hadisleri bu kadar kötülemişken aralarında mantıklı hadislerin olduğunu da belirtmek gerekiyor. Mesela bir adam "peygamber recm uyguladı mı" diye soruyor, arkadaşı evet deyince Kuranı bilen adam tekrar soruyor "Nur suresi 2.ayet inmeden önce mi uyguladı yoksa indikten sonra mı uyguladı?" diyor. Bu soru ayet indikten sonra peygamberin başka hükme uyamayacağını bilen aklı başında birisi tarafından sorulmuştur. Zira "zina edeni kırbaçlayın "diyen ayet inmişken peygamberin "yok ben yahudiler gibi taşlayacağım, yeni inen ayet şimdilik beklesin" demesi mümkün değildir.

Bize Halid ibn Abdillah, eş şeybani’den naklen: Şeybani şöyle dedi: "Ben Abdullah ibn Ebi Evfa’ya "Resulullah recm etti mi?"’ diye sordum. Oda "Evet" dedi. Ben tekrar "Resulullah Nur suresi inmeden önce mi yoksa sonra mı recm etti?" dedim. Ebi efva "bilmiyorum" dedi." [Buhari - 87/Kitabul Muharibin, Bab:6 , No: 12]


Mantıklı soru soran hadise göre arkadaşı bilmiyorum diyor, eğer Kuranı okumuş olsaydı elbette bu soruya "ayetten önce recm etti" diye cevap verirdi. Eğer peygamberimiz gerçekten böyle bir hüküm verdiyse yahudilere özel bir hüküm olarak vermiştir. Zina edenler yahudi ise recm hükmü vermiş, lakin müslüman ise ayet inmesini beklemiştir. Nur suresi 2.ayet inincezina eden müslümanlara 100 kırbaç vurulmaya başlanmıştır.

Bununla ilgili delil ise Maide 43.ayetin nuzul sebebidir. Yahudilerin peygamberimize hüküm danışması ayetinin nuzul sebebi anlatımına göre "Yahudiler zengin bir adamı zina ederken yakaladılar fakat itibarlı olduğu için beline kadar gömüp taşlayarak öldürmek istemediler. Başka bir yerde ise fakir bir adam zina ederken yakalandı ve onu taşlamakta sakınca görmediler. Fakirin yakınları ise " Adaletli olun, cezalar sadece fakirlere mi işliyor, ya ikisini de recm edin ya da ikisine de başka ceza verin" demişler. Bunun üzerine adamların yüzüne kömür isi sürüp ve eşeğe ters bindirip gezdirmişler. Bu tabloyu gören peygamberimiz ne yapıyorsunuz diye sormuş. Durumu anlatıp bu konuda bir hüküm istemişler. Peygamberimiz de "Siz yahudi değil misiniz, tevratta yazıyor zina cezası" demiş. Yahudiler ise "orada yazanı biz de biliyoruz, sen peygambermişsinya belki yeni bir hüküm verirsin diye sorduk" demişler. Bunun üzerine cibril meleği vahiy getirmiş ve Allah şöyle cevap vermiş:

Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu halde, seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar? İşte onlar, inanmış değildir. (Mâide Suresi 43)


Maide 43.ayetin nuzul sebebinden de anlıyoruz ki yahudiler tevratta yazan hükümden sorumlu tutulmuştur, müslümanlar ise Kuranda yazan hükümle sorumlu tutulmuştur. Eğer son nebi bugün gelecek olsaydı ve ona "zina cezası nedir" diye sorsaydık " siz müslüman değil misiniz, Kurana bakıp öğrensenize" diyecekti.

6- Sonuç

Bunca delilden sonra islamda recm olmadığı kesin olarak anlaşılmaktadır. Eğer Kuranda geçseydi biz de göğsümüzü gere gere savunurduk. Kuranda geçmemesi ve "önceden vardı ama keçi yedi, tekrar eklemeye korktular, ilerde Kuranda recm bulamıyoruz diyenler çıkacak" hadisleriyle aklımızla alay etmeleri, islamda recm olmadığını anlamaya yeterlidir. Olmadığı o kadar açık ve net ki "Acaba var mı ki, keçi yemiş midir ki" diye vesveseye kapılmak bile mümkün değildir. Minareyi çalan kılıfını hazırlar deyimi misali ardı ardına sıraladıkları yalanlar kesin olarak bize islamda recm olmadığını ispatlamaktadır. O kadar yoktur ki var demek için keçili maymunlu masal bile uydurmuşlardır.

Yüce Allah bizlere "herşeyi açıklayan kitap indirdim" (16/89) diyor, "ayrıntılı indirdim" (6/114), "öğüt alabilmeniz için kolaylaştırdım" (54/17) diyor. Madem herşeyi açıklıyor, madem ayrıntılı o zaman zina cezasını da apaçık şekilde açıklamış olmalıdır ki Nur 2.ayetle açıklıyor. Hatta "Allahın dinini uygularken acımayın" ifadesini de ekliyor ki başka cezalar Allahın dini sanılmasın. Yetmez diyenlere de "evliyken zina eden cariyeye yarım ceza" ayetini indiriyor, böylece evli bekar ayrımı yapanların ağzını kapatmış oluyor, hurafecilerin ağzına acı biber sürülüyor. Ahirette acı biber sürmezler ama, oranın acısı daha alevli hem de devamlı. (Bak: Cehennemden çıkış yanılgısı)

Özetle; Zina cezası Nur 2.ayette "100 celde vurun, Allahın dinini uygularken acımayın" cümlesiyle açıklanmıştır, evli, bekar, dul, yaşlı, olgun genç gibi ayrımlar yapılmamıştır. Allahın dini ifadesiyle de islamda celde olduğu açıklanmıştır. Bunun bekarın cezası olduğunu uyduranlara ise Nisa 25.ayet cevap verir "köleyken evlenip zina edenlere yarım ceza verin" diyerek hürken evlenenlere 100 celde, köleyken evlenenlere 50 celde olduğunu vurgular. Nur 2.ayette "ikisinin azabı" denmiş, Nisa 25.ayette "azabın yarısı" denerek bu azabın celde olduğuna dikkat çekilmiştir. Uydurma hadislerde ise "ayeti keçi yedi, kuran hükmü eksildi, kuranda recm bulamıyoruz diyenler çıkacak, onlara itibar etmeyin" diyerek türlü iftiralar atılmış, islamda olmayan bir ceza getirilmek istenmiştir. Peygamberimiz zamanındaki hurafeciler "bize başka kuran getir yada bunu değiştir" (10/15) diyorken günümüz hurafecileri "başka kurana gerek yok, hadisle istediğimizi ekleriz" demekteler.

Son olarak, Kuranda insan taşlamanın hep müşrik özelliği olarak geçmesi de ayrı bir ilginçliktir. Örneğin; İbrahim peygamberin müşrik babası tevhid çağrısını beğenmeyip oğlunu taşlamakla tehdit etmiştir. (Meryem 46) Nuh peygamberin müşrik kavmi de Nuh aleyhisselamı taşlayarak öldürmekle tehdit etmişlerdir. (Şuara 116) Ashabı kehf gençleri de mağarada 309 yıl uyuduktan sonra arkadaşlarını şehirden yemek almaya gönderirken ‘’müşriklere karşı dikkatli olun, size tanıyınca ya kendi dinlerine çevirirler yada taşlayarak öldürürler’’ diyerek uyarmışlarıdır. (Kehf 19) Şuayb peygamber de müşriklerin taşlama tehdidine maruz kalmıştır. ( Hud 91) Diğer örnek ise "Habibi neccar" olarak bilinen adamın elçileri savunduğu için taşlanarak öldürülmesidir. (Yasin 18-27) Kuranda insan taşlamak hep kötü insanların ameli olarak gösterilir.

1 yorum:

  1. Gayet iyi bir açıklama olmuş. Ellerine sağlık

    YanıtlaSil

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?