Kuran müslümanlığı hakkında bilgiler

Ölüm ve Ötesi | Ahiret Hayatının Aşamaları

Ölüm nedir, öldükten sonra ne olacak, kıyamet günü neler yaşanacak, cennet hayatı nasıldır, cehennem hayatı nasıdır konularına değindiğimiz ölüm ve ötesi yazımıza hoş geldiniz.
ölüm ve ötesi
Hayatın tek gerçeği, ahiret hayatının varlığına delil olan ve yaklaşarak gelmekte olan Ölüm, ruhun vücuttan ayrılması ve rüya boyutunda kıyamete kadar beklemesi olayıdır. Ölüm vakti Allah tarafından belirlenir, ondan habersiz yaprak düşmediği gibi ondan habersiz kimse ölemez.

"Hiçbir can, Allah'ın izni olmadan ölmez. O, belirlenmiş bir ecele göredir. Kim dünyanın yararını isterse ona ondan veririz; kim de ahiretin yararını isterse ona da ondan veririz. Şükredenlerin karşılıklarını vereceğiz." (3/ Ali imran 145)


İnsanlar karşısına çıkan olaylara farklı tepkiler vererek farklı kader yollarından birini seçerler. Bunun sonucunda hayatımız şekillenir ve ömrümüzü tüketiriz. Kimimiz yaşlanıncaya kadar yaşar, kimimiz genç ölür. Hepsi hayatın akışında bir rol oynar ve eceli gelen senaryodan çıkarılır. Kimin uzun yaşayacağını kimin erken öleceğini ilahi kanunlar ile yüce Allah belirler.

"Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince, ne bir an geri kalırlar ne de bir an öne gelebilirler." (7/ Araf 34)

"Nerede olursanız olun, sağlam kalelerde bile olsanız ölüm size ulaşır. Kendilerine herhangi bir iyilik gelse "Bu, Allah'tandır." derler. Kendilerine herhangi bir kötülük geldiğinde ise "Bu, sendendir." derler. De ki: "Hepsi Allah'tandır. Bu topluluğa ne oluyor ki neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!" (4/ Nisa 78)


Öleceğimiz zaman metafizik boyutta yaşayan görevli bir melek gelir ve ruhumuzu bedenimizden çıkarıp götürür.

"Deki: ''Size vekil kılınan ölüm meleği sizi vefat ettirir. Sonra rabbinize döndürülürsünüz." (Secde Suresi 11)

Ruhun çıkması sadece ölüm esnasında değil her gece uyurken de tekrarlanır. Uykuya dalarken ikinci bedenimiz olan ruhumuz çıkıp metafizik aleme geçiş yapar, uyanırken gelip tekrar vücuda girer. Herkesin uyurken yaşamış olduğu çukura basma hissi de bu sebeple olmaktadır, uyumaya çalışırken ruhumuz aniden bedene dönünce beynimiz bu olayı çukura basmış gibi algılar ve titreyip uyanırız. İşte bu ibret dolu olaya Zumer 42.ayette işaret edilmiştir.

"Allah canları ölümü esnasında vefat ettirir, ölmeyenleri ise uykusunda. Ölümüne karar verdiklerini tutar, diğerlerini belli bir süreye kadar (vücuduna geri) gönderir. Şüphesiz bunda derin düşünecek bir toplum için deliller vardır." (39/Zumer 42)

Uykuya da vefat denildiğine göre her gece uyurken ölümün provasını yapmış oluyoruz. Gerçek ölümde ise ruhumuz bedenden tamamen ayrılıyor ve kıyamete kadar sürecek derin bir uyku aşamasına geçiyoruz, bedenimiz ise canlılığını kaybediyor ve hurdaya ayrılıyor.

ÖLÜMDEN SONRA YAŞANACAKLAR!

Peki ruhumuz nereye gidiyor, ölüm meleği bizi nereye götürecek? Bu sorunun cevabını da “Ayetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenenlere göğün kapıları açılmayacak...” (7:40) ayetiyle alıyoruz. Kötülere gök kapısı açılmayacağına göre iyilere gök kapısı açılıyor ve ikinci kat göğe (67:3) çıkarılıyor. Burada alemler gezdirilip güzellikler gösteriliyor. Kötüler ise cinlerin melekleri dinlemeye çalıştığı birinci kat gökten (72:8) tekrar geri döndürülüyor ve kabirde bekletiliyor.

İyilerin gök katlarını gezdikten sonra ne olduğu hakkında ayet olmasa da peygamberimize isnad edilen “kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur” (Tirmizi: Kıyame 26) sözü bu konuda bir fikir sahibi olmamızı sağlıyor. Kabrin cennet bahçesi olması demek, kıyamete kadar güzel rüyalar göreceğimiz anlamına gelir. Kabrin cehennem çukuru olması demek, kıyamete kadar kabus göreceğimiz anlamına gelir. Nitekim Firavun ve adamlarının sabah akşam ateşe arz olunması (40:46) kabir azabının nasıl tahakkuk ettiğine işaret etmektedir.

“Ateş ki sabah akşam ona arz olunurlar. O saatin gerçekleşeceği gün: "Firavun ailesini azabın şiddetlisine sokun denecek.” (40/ Mümin 46)

O saatten yani kıyametin vuku bulmasından önce bir ateşe arz olunmaktan bahsedilmesi kabir azabının kabus görmek olduğuna işaret etmektedir.

“Yoksa kötü işler yapanlar kendilerini iyi işler yapanlarla bir tutacağımızı mı sanıyorlar? Hayatları ve ölümleri eşit mi olacak? Ne kötü karar veriyorlar” (45:21)

Kıyamet günü gelip çattığında ise bütün ruhlar yeni bedenlerine kavuşurlar ve ahiret alemine uygun yeni bedenlerimize kavuşuruz. Bedenlerimiz Avatar filminde dikkat çekildiği gibi sadece bir kılıftır.

“Evet. Onun parmak uçlarını bile derlemeye güç yetiririz.” (75/ Kıyame 4) “Şüphesiz onları (yeni bir) inşa ile inşa etmişizdir.“ (56/ Vakıa 35)


ÖLÜLER BİZİ İŞİTİR Mİ?

Ölenler yani rüya boyutuna geçenler artık dünyadakilerin ne yaptığını bilmezler ve kendisine yapılan çağrıları işitmezler. Ancak bir istisna olarak kendisi için dua eden insanların şefaatinden haberdar olabilirler. Cenaze namazı, sonrasında yapılan mevlid toplantısında okunan Kuranın sevabı, edilen dua ve istiğfarların ruhuna hediye edilmesi güzel bir uygulamadır. Böyle toplu ibadetlerden hem katılanlar sevap kazanır hem de ölen kişi salihlerden ise haberdar edilir.

"Diri olanlarla ölüler de bir değildir. Gerçekten Allah, dilediğine işittirir. Sen ise kabirlerde olanlara işittirecek değilsin." (35/ Fatır 22)

Fatır 22.ayette "Allah dilediğine işittirir, sen kabirdekilere işittiremezsin" ifadesi yeterli cevabı vermektedir. Bizler kabir ehline direk hitap ederek hiçbir şeyi işittiremeyiz lakin mevta için yapılan dualar kendisine ulaştırılır ve haberdar edilir.

Böyle olması ölülerle iletişime geçebileceğimiz ve peygambere "şefaat ya resulullah" diyerek ona yalvarabileceğimiz anlamına gelmez. Hatta kabir ehline yalvarmak Allahtan başka ilah edinmeye ve şirke düşmeye yol açar. (Bak: Tevessül nedir)

DİRİLİŞ GÜNÜNDE YAŞANACAKLAR!

Kıyamet / kalkış günü gelip çattığında o güne şahit olanlar dehşet içinde kalır, gençlerin saçı aşırı korku ve stresten beyazlar (73:17), dağlar yerinde oynamış pamuk gibi etrafa saçılmıştır (81:3, 70:9), yerin altı üstüne çıkmış denizler kaynayıp buhar olmuştur (81:6), güneş içine çökmüş sonu gelmiştir (81:1) yıldızlar yerinden kaymış gezegenler birbirine girmiştir (81:2), ölüler dirilmeye başlamış ve herkes şaşkınlık içinde baka kalmıştır (81:7), gök kapıları ortaya çıkmıştır (81:11), melekler akın akın ineler (25:25) ve gözle görünür olurlar.

Artık ölüm de ölmüştür ve sonsuz hayatımız başlamıştır. Yani insanoğlu sonsuza kadar yaşamak için yaratılmıştır ve gerçek hayat ahirettir. Bu yüzden yüce Allah "Hanginizin daha güzel işler yapacağını sınamak için ÖLÜMÜ VE HAYATI yaratandır. O, Üstündür, Bağışlayandır." (67/Mülk 2) demiştir. Önce ölümü sonra hayatı yaratması dünyada öldükten sonra gerçek hayatın başlamasıdır yani dünya sadece bir rüyadır, uyuyunca da rüya içinde rüya görmüş oluruz, kalıcı gerçek hayat ahiret olduğu için "ölümü ve hayatı" denmiştir.

Yeni bedenimizle dirildikten sonra artık tek endişemiz “benim akıbetim ne olacak” sorusu olur. Bu aşamada inkarcılar iman etmediklerine bin pişman olurlar ve şöyle derler:

"Vah bize! Uyuduğumuz yerden bizi kim kaldırdı? Bu Rahmanın vaad ettiği şeydir, elçiler doğru söylemişler meğer." (36/Yasin Suresi 52) “İşte o gün kişi kaçar; kardeşinden, annesinden ve babasından, eşinden ve çocuklarından. O gün, herkesin kendine yetip artacak dertleri vardır.” (80/ Abese 34-38)

Herkesin kendine yetecek derdi olduğu dirilme gününde artık sıra hesap verme aşamasına gelmiştir. Gençliğinizden başlayıp yaşlanıncaya kadar geçen her yılın hesabı sorulur. Yaşlanıncaya kadar yaşamak da bir lutuftur. (36:68) Hesabı kolay geçecek olanların defteri sağ tarafından uzatılır, hesabı zor geçecek olanların defteri sol tarafından uzatılır. Böylece sorgu başlarken kimin nereye gideceği anlaşılır.

"Kitabı sağ taraftan verilen kolay bir hesaba çekilecek ve ailesine sevinçle dönecektir. Kitabı arkasından verilen ise yok olmayı isteyecek fakat alevli ateşe yaslanacak." (84/İnşikak suresi 7-12)

Kişisel sorgunun yanısıra toplu halde sorgu da olacak, tıpkı mahkeme ortamı gibi kişiler birbirini suçlayacaktır. Lakin bu mahkemede hakimin kendisi şahittir ve ağızları yalan söylese elleri dile gelip gerçeği konuşacaktır.

“Bugün ağızlarını mühürleriz bize elleri konuşur, ayakları da yaptıklarına şahitlik eder.” (36/Yasin 65)

Hesap verdikten sonra sıra amellerin tartılması aşamasına gelir. Kiramen katibin/değerli yazıcılar (82:11) tarafından yazılan dünya amellerimiz sevap defteri ve günah defteri olarak teraziye konulacaktır. Sevabı ağır gelenler cennete, günahı ağır gelenler cehenneme gidecektir.

“O gün tartı haktır. Kimin (sevap) tartıları ağır basarsa, işte kurtulanlar onlardır. Kimin tartıları hafif kalırsa, bunlar da ayetlerimize zulmettiklerinden dolayı kendilerini hüsrana uğratanlardır.” (7/Araf 8-9)

Amel defterimizde; şirk, küfür, katl, kul hakkı, zina, faiz, büyü gibi büyük günahlar yoksa terazide küçük günahlar bağışlanacaktır çünkü rabbimiz şöyle buyurmuştur:

"Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin kusurlarınızı örteriz ve sizi değerli bir yere sokarız." (4/Nisa 31)

Peygamberimize isnad edilen güzel bir sözde günahın hafif kalması ve sevabın ağır gelmesi için “kim bir kötülük yaparsa hemen ardından iyilik yapsın” (Tirmizî, Birr 55) demiştir. Günah defterimize yazılanlar ağırlık yapmasın diye hafifletecek iyilikler yapmak gerekir. Rahman olan Allahın bir lütfu da bir iyiliği on iyilik olarak yazdırması, bir kötülüğü bir kötülük olarak yazdırmasıdır.

“Kim bir iyilikle gelirse, kendisine bunun ON KATI vardır, kim bir kötülükle gelirse, onun mislinden başkasıyla cezalandırılmaz ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.” (6/Enam 160) “Şüphesiz Allah zerre kadar bile zulm etmez, bir iyilik olsa onu kat kat artırır ve kendi katından büyük bir mukafat verir.“ (4/Nisa 40)

Yani bir yetimi giydirseniz veya oyuncak alsanız 10 yetime oyuncak almış gibi yazılıyor, bir vakit namaz kılsanız 10 vakit kılmış gibi yazılıyor, bir fakirin aylık mutfak ihtiyacını karşılasanız 10 fakiri doyurmuş gibi yazılıyor. Böylece cehenneme gitmek çok zorlaşıyor. Cehennemlik olmak için fesatlık üstüne fesatlık, küfür üstüne küfür, şirk üstüne şirk koşmak gerekiyor.

“Bunlar, sana dosdoğru olarak okuduğumuz ALLAH'ın ayetleridir. ALLAH hiç kimseye zulmetmek istemez. “ (3:108) “Siz şükredip iman ederseniz, Allah size neden azap etsin ki? Allah şükre çok karşılık verendir, bilendir.” (4:147)


CENNET HAYATI NASILDIR?

“Rızkınız ve size vaat edilen (cennet) göktedir. Göğün ve yerin Rabbine yemin olsun ki o, sizin konuşmanız gibi gerçektir.” (51/ Zariyat 22-23)

Cennete gitmek gerçek hayatının kurtulmasıdır. Artık ne hüzün ne keder, ne hastalık ne yorgunluk, ne boş laf ne tartışmalar, ne kıtlık ne yoksulluk, ne açlık ne susuzluk, ne yaralanmak ne de ölüm yoktur. Sonsuz hayat artık refah zenginlik, bolluk bereket, güç kuvvet, sağlık neşe, lüks sanat içinde geçecektir. Tam da herkesin dünyada isteyipte bulamadığı şeyler cennet hayatına saklanmıştır.

“Diledikleri her şey orada vardır. Katımızda dahası da vardır.” (50/ Kaf 35)

Bu nimetlere erişmek için dünyada Allahın istediği gibi yaşamak gerekir. Temiz bir yaşam karşılığında sonsuza kadar mutlu bir hayat bizleri beklemektedir.

Cennete gitmeye sebep olan davranışlar;
+ Şirksiz iman etmek ve imanını Kurana göre inşa etmek.
+ Kula kulluktan kaçınıp ibadeti, duayı, medeti Allaha yapmak.
+ Büyük günahlardan kaçınıp takvalı olarak yaşamak.
+ Malıyla, canıyla, ilmiyle cihad etmek.
+ Hakkı ve sabrı tavsiye etmek. Olaylara ahiret yaklaşımıyla bakmak. İnsanlığa faydalı olmak.

Gerçek iyilerin özellikleri bu şekilde özetlenebilir.

“Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz erdemlilik değildir. Asıl erdemli kişi Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden; sevdiği maldan yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere ve özgürlüğünü kaybetmiş olanlara harcayan; namazı kılıp zekâtı verendir. Böyleleri anlaşma yaptıklarında sözlerini tutarlar; darlıkta, hastalıkta ve savaş zamanında sabrederler. İşte doğru olanlar bunlardır ve işte takvâ sahipleri bunlardır. “ (2/Bakara 177)

“Ey iman edenler! Sizi, elem verici azaptan kurtaracak bir ticareti size göstereyim mi? Allah’a ve resulüne iman edersiniz, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz. Bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. O sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altından ırmaklar akan cennetlere, adn cennetleri içindeki güzel köşklere koyar. İşte büyük kurtuluş budur.” (61/ Saff Suresi 10-12)

“Gerçek şu ki, muttakiler için 'bir kurtuluş ve mutluluk' vardır. Bahçeler bağlar var. Olgunlaşmış meyveler, dolu kadehler var. Orada ne bir boş söz ne de bir yalan işitmezler.Bu, Rabbinin verdiği karşılıktır. Tam işe göre mükâfat!” (78/Nebe 31-36)


CEHENNEM HAYATI NASILDIR?

Cehenneme gitmek gerçek hayatının kararmasıdır. Artık sıkıntılar, pişmanlıklar, susuzluk çekmek, sıcak su ve diken yemeği, derinin ateşte pişmesi gibi hep azap dolu bir son kötüleri beklemektedir. Buraya düşmelerine sebep olan şey kendi tercihleridir.

“Şüphesiz Allah insanlara hiçbir şeyle zulm etmez. Lakin insanlar kendilerine zulmediyorlar. “ (10/Yunus 44)

Cehenneme gitmeye sebep olan davranışlar;
-Farklı ideolojiler benimseyip iman delillerine gözlerini kapatmak, iman edenlerle alay etmek ve gericilikle suçlamak.
-Hayatı dünyadan ibaret sanıp ahireti yok saymak ve çürümüş kemiklerin yeniden dirilmeyeceğini iddia etmek.
-Dünyevi çıkarlar için ahiret çıkarlarını yok saymak, dünyayı ahirete tercih etmek, nefsinin arzularına esir olmak.
-Farkında olmadan şirk koşmak, dindar olduğunu zannederken müşrik olarak yaşamak.

Bu sebepler o kadar çok insanda vardır ki cehennem bunlarla dolup taşacaktır.

“O gün cehenneme, "Doldun mu?" deriz. O, "Daha yok mu?" der.” (50/Kaf 30) “Andolsun, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık ki kalbleri var, fakat onlarla anlamazlar; gözleri var, fakat onlarla görmezler; kulakları var, fakat onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da sapık... Ve işte gafiller onlardır!” (7/Araf 179)

Cehennemin 7 kapısından (15:44) her biri farklı günahlar için ayrılmıştır yani müşriklerin, münafıkların, kafirlerin, tefecilerin, zanilerin, katillerin azabı farklıdır.

“Onun yedi kapısı vardır; onlardan her bir kapı için bir grup ayrılmıştır.” (15/Hicr 44)

En büyük azap dindar görünüp fitne çıkaran ve müslümanların zarara uğramasına sevinen münafıklara (57:14) olacaktır.

“Şüphesiz ki münafıklar, ateşin en alt tabakasındadır. Onlar için asla hiçbir yardımcı bulamazsın.” (4/Nisa 145)

Cehennem azaplarının en hafifi derin hüzün ve pişmanlıktır. Pis kokulu sıcak bir mekanda hapsedilirler, su isteseler kaynar su ikram edilir, yemek isteseler dikenli kuru bitki verilir, günahın büyüklüğüne göre ateşe girenler de olacaktır.

“Cehennem pusuda beklemektedir, Taşkınlık edip-azanlar için son varış yeridir. Onlar orada çağlar boyu kalacaklar. Orada ne serinlik tadacaklar, ne bir içecek. Ancak kaynar su ve irin. Bir ceza ki, (tam yaptıklarına) uygun... Çünkü onlar bir hesap (gününü) ummuyorlardı. Âyetlerimizi de alabildiklerine yalanlamışlardı. Oysa biz, her şeyi yazıp saymışızdır. "Şimdi tadın. Artık sizin azaptan başka bir şeyinizi artırmayacağız." (78/Nebe 21 - 30)

Kâfir kimseler cehenneme bölük bölük sürüldü. Nihayet ona geldikleri zaman onun kapıları açıldı. Ve onun bekçileri onlara dedi: Size içinizden bir resul gelmedi mi, size rabbinizin ayetlerini okuyan ve sizi bu gününüze kavuşmak üzere uyaran? (Kafirler) Evet dedi, lakin kafirler üzerine azap sözü hak oldu. Denildi: Orada kalıcı olmak üzere cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların meskeni ne fena. [Zumer Suresi 71-72]


Ölüm ve ötesi yazımızın sonuna geldik. Burada gösterdiğimiz delilleri her müslüman iyice aklına kazımalı ve hayata bakış açısı bu şekilde olmalıdır. Böylece hayatın anlamını, yaşama gayemizi öğrenebilir ve cenaze gibi üzücü olaylar karşısında daha metanetli ve soğukkanlı kalınabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?