Kuranı anladığımız dilde okuduğumuz zaman cehennemden çıkış inancının sadece bir laftan ibaret olduğu görülmektedir. Yani insanlar “Ben Allahın sevgili kuluyum, hem inançlı bir insanım, inançsızlar gibi cehennemde mi kalacağım” mantığıyla bir çözüm aramışlar ve “cehenneme girsem bile günahım kadar yanıp çıkarım” demekte çare bulmuşlardır. Oysa durum öyle değildir. Bu lafı daha önce de Yahudiler söylemiş, onlara şu cevap gelmiştir.
2:80- Dediler ki: 'Sayılı günlerin dışında, ateş asla bize değmeyecektir.' De ki: 'Allah katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez. Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?' 81- Evet; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır.
İşte bütün konuyu açıklayan bir ayet. “Cehenneme girsek bile sayılı günler orada kalırız, günahımız kadar yanıp çıkarız” diyorlar. Bu lafa cevaben “Allahtan söz mü aldınız, nereden çıkarıyorsunuz bunu, günahı kendisini kuşatan cehennemde kalıcıdır” deniyor.
Günahı kendisini kuşatan demek, terazide günahları ağır gelenler demektir. Kuran ayetleri birbirini açıkladığı için günahın kuşatmasının günahın ağır gelmesi olduğunu şu ayet açıklıyor.
7:8- O gün tartı haktır. Kimin (sevap) tartıları ağır basarsa, işte kurtulanlar onlardır. 9- Kimin tartıları hafif kalırsa, bunlar da ayetlerimize zulmettiklerinden dolayı nefislerini hüsrana uğratanlardır.
İşte konuyu özetleyen diğer ayetimiz. Hesap gününde meleklerin yazdığı amel defterimiz teraziye konulacak, sevaplar ve günahlar tartılacak. Sevabı ağır gelenlerin hayatı kurtulacak, günahı ağır gelenler cehennemi boylayacak.
Kiramen katibin/değerli yazıcılar (82:11), sağımızda sevapları yazarken solumuzda günahları yazarlar. Bir kötülük sadece bir kez yazılırken bir iyilik x10 katıyla yazılır. (6:160) Mesela 5 vakit namaz kılınca 50 vakit kılmış olarak yazılıyor. 50 lira sadaka verince 500 lira vermiş gibi yazılıyor. Bir yaşlının evini temizleyince on kere temizlemiş gibi sevap yazılıyor. Yetim bir çocuğa oyuncak alınca on tane çocuk sevindirmiş gibi yazılıyor. Bir iyilik yapmanın on iyilik yapmış gibi yazılması Allahın rahmetine güzel bir örnektir. Böylece cehenneme gitmek zorlaşmıştır. Yani cehenneme gitmek için ya şirk koşmak yada gece gündüz günah işlemek gerekiyor.
Peygamberimiz de günahın hafif kalması ve sevabın ağır gelmesi için “kim bir kötülük yaparsa hemen ardından iyilik yapsın” (Tirmizî, Birr 55) demiştir. Bu sözü amellerin tartılması ayetiyle uyumludur. İyilikler kötülüğü amel defterinden sildirmese bile ağırlık yapmasını engelleyecektir.
Allahın vaadlerinden birisi de küçük günahların affı müjdesidir. Büyük günahlardan kaçınan takvalı kişilerin küçük günahlarını affedecektir. Küçük günahlardan kasıt farkında olmadan yada kendimize hakim olamayıp ağzımızdan çıkan kötü cümleler olabilir.
Büyük günahlar ise şirk, katl, zina (25:68) olarak sayılmıştır. Bunların affedilmesi Allah’a kalmıştır, çünkü terazide çok ağırlık yapacaktır. Kişi tövbe edip ömür boyu iyilik yapsa bu yükten anca kurtulabilir. Bunlara ilaveten; faiz, iftira, rüşvet, büyü, cimrilik, hırsızlık, dedikodu gibi günahlardan da kaçınmak gerekir. Kendine çeki düzen verip bu günahlardan uzak yaşayanlar cenneti umabilir. Ayrıca “Allahın rahmetinden ümit kesmeyin, bütün günahları affedebilir” (39:53) ayeti de kendini cehennemlik görmemek için bir umuttur.
Küçük günahların affını kolaylaştıran şey, ibadet ve sadaka vermektir. Namazdan bahsedildikten sonra “iyilikler kötülükleri giderir” denmesi namazın küçük günahlara kefaret olduğuna dikkat çeker.
11:114- Gündüzün iki tarafında ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namazı kıl. Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlara bir öğüttür.
Hud 114.ayette gündüzün iki tarafı denilerek öğlen ve ikindi vaktine, gecenin gündüze yakın vakitleri denerek sabah, akşam, yatsı vaktine işaret eder. Bir ayetten beş vakit namaz çıkmaktadır. Bu ayete uyarak 5 vakit namaz kılanlar 50 vakit kılmış gibi sevap kazanırlar.
Sadakanın günahlara kefaret olması da gizli verildiği takdirde mümkündür. İnsanları iyiliğe teşvik etmek ve güzel örnek olmak için açıktan da verilebilir ancak büyük bölümünü gizlice vermek gerekir.
2:271- Sadakaları açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. O, günahlarınızdan bir kısmını örter. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
Buraya kadar amellere nasıl karşılık verildiğini gördük. Şimdi cehennemden çıkış olduğuna ısrar edenlerin iddialarına göz atalım.
Cehennemden çıkış iddiaları
İddia 1: Gösterdiğiniz Bakara 80-81.ayetler Yahudilerden bahsediyor, Yahudiler cehennemden çıkamaz, Müslümanlar günahı kadar yanıp çıkacaklar. Eğer bize hitap etseydi "ey iman edenler" diye başlardı. Yahudilere inen ayeti bize niye gösteriyorsunuz?Cevap: Ayetin kimden bahsettiği önemli değildir çünkü bir iddiaya karşılık inmiştir. Öncekilerin hatalarına cevap verilerek bizim ibret almamız istenmiştir. Yahudilere inen cevaptan bizim ders alıp "demek ki çıkış yokmuş" dememiz gerekir. Böyle anlamayıp “bu ayet Yahudilere inmiş, biz cehennemden çıkabiliriz” demek ise Kurandan öğüt almamak için çabalamaktır.
Eğer ayet bugün inseydi şöyle başlardı: "Dediler: günahımız kadar yanıp çıkacağız" Deki: "Allah katından bir söz mü aldınız?.." şeklinde inerdi. İşte Kurandan öğüt alabilmek için bu şekilde okumak gerekiyor, sanki bugün inmiş gibi ve bize hitap ediyormuş gibi anlamalıyız. Böyle yapmazsak "x ayet şuna indi, y ayet buna indi" deyip ibret alamayız ve aynı hataları tekrar ederek kendimizi mümin zannederiz. O ayet filancaya indiyse bu ayet falancaya indiyse sana ne indi? Bu konu önemli olduğu için birkaç örnek verelim.
Kuranı kerim eskilerin hatalarını anlatarak bizim aynı hatalara düşmememiz için öğüt verir. Mesela Mekkeli müşriklerin tasavvufçu olduğunu ve ölülere yalvardığını, şefaatçi edindiğini bildirerek bunları yapanların müşrik olduğunu bildirir. Ama biz “bu ayet müşriklere inmiş, biz ölülere yalvarabiliriz, şefaatçi dinebiliriz” dersek kendimize yeni Kuran inmesini beklemiş oluruz ve Kurandan hiçbir öğüt alamayız.
Yahut "Rahman bir çocuk edindi." dediler. Gerçekten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız. Neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar gürültü ile devrilecekti." (19:88-90)” ayetini görünce “bu ayet Hristiyanlara inmiş, biz Allah’a çocuk isnad edebiliriz” dersek yine saçmalamış oluruz. Zaten çocuk isnad etme ayetini görenler “bu ayet Hristiyanlara inmiş Müslümanlar hakkında inmemiş, biz çocuk isnad edebiliriz” demiyorlar lakin konu cehennemden çıkışa geldiği zaman hemen “bize inmedi onlara indi” bahanesinin ardına saklanabiliyorlar ve bu çelişkilerini göremiyorlar.
Bir Müslümanın kendini cehenneme layık görmesi de abes bir durumdur. Hem de yüce Allah "Kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının." (3:131) demişken Müslümanlar kendini cehenneme layık görmemelidir ve “ateşten sakının” emrine uymalıdır. Ayrıca "Rabbinizin affına mazhar olmak ve sakınanlar için hazırlanan gökler ve yer kadar geniş bir cennete ulaşmak için birbirinizle yarışınız." (3/Ali imran 133) ayetini de unutmamak gerekir. Bu iki ayet ezberimizde olursa kendimizi cehenneme layık görme hastalığından kurtulabiliriz.
Şunu da unutmamak gerekir ki diliyle iman ettiğini söyleyip hayatına yansıtmamak yani inandığını yaşamamak munafıklık alametidir. Munafıklar da sadece gösteriş yaparlar. Bir munafığı en çok zorlayan şey abdest alıp namaz kılmaktır. Buna yüce Allah "namaza üşenerek kalkarlar" (4:142) diyerek ve "namaz huşu sahiplerinden başkasına zor gelir" (2:45)diyerek dikkat çekmiştir. Hem müslümanım diyeceksin hem namaz kılmayacaksın, oruç tutmayacaksın, zina edeceksin, faiz yiyeceksin, kumar oynayacaksın, sarhoş gezeceksin, dedikodu yapacaksın, cahil kalacaksın ve kendini geliştirmeyeceksin... böyle müslümanlık olur mu? Her haltı yeyip müslümanlık iddia etmek munafıklık alametidir. Böyle olunca da "günahım çok kesin cehenneme giderim, neyseki islamı kabul ediyorum, bu sayede günahım kadar yanıp çıkacağım" diyerek kendini kandırırsın.
İddia 2: Peygamberimiz “Benim şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenler içindir” (Ebû Dâvûd, Sünnet 20; Tirmizî, Kıyâmet 11) demiş, büyük günahla cehenneme girenler peygamberimizin şefaati ile oradan çıkacaklar. Siz peygamberimizden daha mı iyi biliyorsunuz?
Cevap: Bu hadis dört tane Kuran ayetiyle çelişmektedir. Yani eğer "şefaatim büyük günah işleyenleredir, onları cehennemden çıkaracağım" diyen hadise iman edersek tam dört tane ayeti görmezden gelmiş oluruz. Bunlar;
"Hakkında azap kesinleşmiş olanı, ateştekini sen mi kurtaracaksın?" (39:19)
"Kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, onlar ateşin halkıdırlar, orada devamlı kalacaklardır." (2:81)
"Kimin tartıları hafif kalırsa, bunlar da ayetlerimize zulmettiklerinden dolayı nefislerini hüsrana uğratanlardır." (7:9)
"Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin kusurlarınızı örteriz ve sizi değerli bir yere sokarız." (4:31)
Bu dört ayetle anlıyorz ki şefaatle cehennemden çıkmak hurafedir. Peygamberimiz kendisine inen kitaba zıt konuşmayacağı için hadislerin kesin peygamber sözü olarak görülmesi yanlıştır. Hadisler, Kurana uygun ve Kurana zıt ayrımı yapıp sınıflandırılacak kaynaklardır. Sahih damgasıyla yazılan hadisler, kitabın yazarına göre sahihtir yani bazı hadis kitabı yazarları bazı hadisleri beğenip almışlar, bazıları beğenmeyip almamışlardır. Anlayacağınız hadisler kişiye göre değişen sahihlerdir. Hatta “Buhari ve müslimin ittifak ettiği hadisler” adıyla yeni bir kitap yapılmıştır. İttifak etmedikleri hadisler ise Buharinin sahih dediğine Müslimin uydurma dediğini, Müslimin sahih dediğine Buharinin uydurma dediğini gösteriyor. Bu yüzden hadislere bakışımız nasıl olmalı konusunu bilmeden hadislerden din öğrenmeye kalkışmamak gerekir.
İddia 3: Hud 107.ayette “Allahın dilemesi hariç orada kalıcıdırlar” deniyor yani Allahın diledikleri cehennemden çıkacak. Al sana Kurandan delil.
Cevap: Kuranı anlamak için tek ayete bakmak yeterli değildir, bazen hemen devamındaki ayete bakarak da neyden bahsettiği anlaşılır bazen de farklı bir surenin içinde bağlantılı ayet olabilir. Hud 107.ayetteki “Rabbinin dilediği hariç” ifadesi hemen devamındaki 108.ayette de cennetlikler için geçer. Yani bu ifadeyle yüce Allah “cennet de cehennem de ebedidir ama ben istersem onları yok etmeye gücüm yeter” mesajı vermektedir.
“Rabbinin dilediği hariç, onlar gökler ve yer durdukça o ateşte ebedî kalacaklardır. Rabbin gerçekten istediğini yapar. Mutlu olanlara gelince onlar da cennettedirler. Rabbinin dilediği hariç, gökler ve yer durdukça onlar da orada kesintisiz bir lutuf olarak ebedî kalacaklardır.” (11/Hud 107-108)
Hud 107.ayeti okuyup 108.ayeti okumazsanız "rabbinin dilemesi hariç devamlı kalacaklar" sözünü cehennemden çıkıştan bahsediyor sanarsınız. Eğer 107.ayetteki Allahın dilemesi ifadesinden cehennemden çıkış olduğu anlaşılsaydı 108.ayetten de cennetten de çıkış olduğu anlaşılacaktı. Oysa ikisi de ebedi yaşam yeridir, oradan oraya geçişten hiçbir ayette bahsedilmez. Sadece arafta kalıp hasretle dua ettikten sonra cennete gideceklerden bahsedilir. İhtimaldir ki günahı ve sevabı eşit gelenler yada şirk koşmadığı halde günahı ağır gelenler bir müddet arafta kalıp sonunda cennete gireceklerdir. Günahkar ölmüşsek arafta kalarak ve cennete girenleri görüp hasret çekerek, cehenneme girenleri görüp korkarak cezamızı çekebiliriz. Tabi en doğrusunu Allah bilir.
Sonuç
Burada gösterdiğimiz deliller cehennemden çıkış olmadığını anlamaya yeterlidir. Bunca ayetten sonra kim diyebilir ki “bu ayet Yahudilere inmiş, biz cehennemden çıkacağız” diye? Kim diyebilir ki “hadis var, Müslümanlar yanıp çıkacak” diye. Hadisin var olması onun sahih olduğu anlamına gelmiyor. Bir hadis senedi sağlam bile olsa Kurana zıt şeyler söylüyorsa uydurmadır yani peygambere ait değildir, islam düşmanları yahut halktan birileri uydurmuştur.İslam dini en sahih şekilde Kuranda anlatıldığı için Müslümanlar olarak evvela ayetlere bakmalı, hadisleri de Kurana arz etmeliyiz. Kurana uygun hadisleri zaten yazılarımızda kullanıyoruz, Kurana zıt olanları da gerekçeleriyle birlikte açıklıyoruz. Bunu yapabilmek için Kuran Müslümanı olmak, Kuranı anladığın dilde okumak şart. Peygamberimiz ve sahabeler de Kuran Müslümanı olmuşlar, insanları Kurana davet etmişler, Kuran ile uyarmışlardır. Ayetler dururken peygamberimizin başka şeyler söylemesi, hem de Allah’ın sözünü çiğnemesi düşünülemez. Öyleyse cehennemden çıkış hadislerinin “ama ben iman ediyorum neden kafirler gibi sonsuza kadar kalıyım ki” mantığından çıkmıştır. İnanmak ise sadece laftan ibarettir, gerçekten iman eden hayatını buna göre düzenler. Deistler de Allah'a inanır ama ne faydası vardır?
Bize düşen dini kendimize uydurmak değil kendimiz dine uymaktır. Eğer bir ayette “günahınız kadar yanıp çıkacaksınız” yazsaydı “amenna” derdik ve biz de savunurduk. Lakin hiçbir ayette cehennemden çıkıştan bahsedilmemiş olması, aksine oraya girenlerin çıkamayacağının vurgulanması, bu konudaki inancımızı şekillendirmeye yeter. Müslümanlar sözü dinleyip en güzeline uyarlar (39:18), en güzel söz ise alemlerin rabbi/kainatın efendisi olan yüce Allahın sözüdür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?