Üç Büyük Günah
"Onlar ki Allah ile birlikte başka ilaha yalvarmazlar. Allah'ın haram kıldığı nefsi haksız yere (kısas ve savaş dışında) öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa günah cezasıyla karşılaşır." (25/Furkan 68)25:68 ayette; şirk, katl, zina olarak üç büyük günah sayıldığını görüyoruz. Şirk; Allah'a ortak koşma yanlışıdır. Bu yanlışa düşenler kendilerine "ben müşriğim" demezler, hep kendilerini doğru yolda sanırlar. Mesela "Allah yok din yalan" diyerek Allaha ortak koşanlar hevasını ilah edinmiş olurlar. Yahut "yetiş ya geylani" diyerek ve "şefaat ya resulullah" diyerek bir insana dua edenler de kula kulluk ederek Allaha ortak koşmuş olurlar. Yahut çocuğunu, sevgilisini, hocasını Allahtan daha çok sevenler de şirke düşmüş olurlar. Bunlar dinsizlerin şirki, dincilerin şirki, günlük yaşamda şirk türleridir. Etrafımızda bu şirk türlerine düşen çok insan vardır. (Bak: Müşriklerin özellikleri)
Katl ise haklı bir gerekçe olmadan kafasına göre cinayet işlemektir. Haklı gerekçeden kasıt; kısas, savaş ve terör/bozgunculuk gibi olağanüstü durumlardır. Bu olağanüstü durumlar haricinde insan hayatı dünyanın en değerli şeyidir. (5:32) Haklı gerekçe olarak saydığımız şeyler Kuranda geçmektedir. Kısas demek, yaralamaya karşı yaralama cezası ve öldürmeye karşı öldürme cezası vermek demektir, ailesi affederse para cezasıyla da kurtulabilir. (2:178) Savaş da saldıranlarla savaşıp öldürmektir, saldırmayan masumlara dokunulmaz. (2:190) Bozgunculuk da huzur ortamını kargaşa ortamına çevirmektir (5:33); mesela iç savaş çıkarmak, masum halkın evlerini bombalamak, halkın arasında bomba patlatmak gibi terör eylemleri bozgunculuktur.
Zina ise nikah dışı cinsel ilişkidir. Evlenmeden bir karşı cins ile birlikte olunursa en büyük günahlardan birisi işlenmiş olunur. Aynı eylemi evlendikten sonra yaparsanız sevap olur, evlenmeden önce yaparsanız günah olur. Bunun sebebi, insan gibi şerefli bir mahluğun bedensel zevk için kullanılmasının yasaklanmasıdır. Bu cinsel birliktelik aslında ruhsal bir gelişimdir ve birlikte olunan kişiyle aramızda bağ oluşur. Ruhumuz artık bu bağı devam ettirmek ister, bu yüzden evlilik çok şerefli bir kurumdur. İçsel mutluluk için de evlenmek gerekir. Evlenmeyip farklı kişilerle zina yapanlar ise ruhsal bir boşluğa düşerler, bakireyken daha düzgün olan psikolojisi zina yaptıkça bozulmaya başlar. Bedensel zevk arttıkça ruhsal sıkıntı büyür. (17:32) Geçen ay, geçen hafta, dün zina yaptığınız kişi bugün yanınızda yoktur, bu durum yalnızlık hissini artıracaktır. Ruhunuz ise farklı kişilerle birlikte olmayı değil bir kişiye bağlanmayı ve onunla yaşamayı ister. (30:21) Beynimizde yüklü olan fıtrat/iç güdü böyledir.
Diğer Günahlar
Bu üç büyük günah dışında; faiz yemek, rüşvet yemek, iftira atmak, ticarette hile yapmak, hırsızlık yapmak, yetim malı yemek, büyü yapmak, fal bakmak, dedikodu yapmak gibi günahlar da vardır. Dikkat ettiyseniz günah olarak saydığımız herşey insanlık dışı davranışlardır yani toplumca dışlanan düşük seviyeli insanların amelleri dinimizde günah olarak sunulmuştur. Demek ki günah işlemek zaten normal insanların yapacağı şey değil, insanlıktan çıkanların yapacağı şeydir. Bu maddelere de kısaca değinelim.Faiz: Borç para verip fazlasını istemektir. İhtiyaç sahibine para yardımında bulunup, bu parayı fazlasıyla almaya faiz/tefeci denir. İhtiyaç sahibinin sırtına yük bindirip daha fazla borca sokmak insanlık dışıdır. Bu fazlalıktan gelen kazanç da haramdır. 1000 lira borç verip 1050 lira alırsanız o 50 lira sebebiyle cehenneme gidersiniz. Belki çok küçük bir rakam ama haksız kazanılmış bir para olduğu için terazide ağırlık yapacaktır. Amellerin tartıldığı gün 50 liralık faiz kazancı 60 senelik iyiliklerinizi bastırıp ağır gelebilir. Çünkü düşkün durumda olan ve zorda kalan birine borç verip fazlasını isteyerek haksız kazanç sağladınız. Oysa insancıl olan/helal olan şey ihtiyaç sahibine faizsiz borç vermek, ödeme kolaylığı sağlamak, işsiz kalıp ödeyemezse sadaka olarak bağışlamaktır. Bu insancıl davranış bizzat yüce Allahın emridir. (2:280) Öyle bir dinimiz var ki insanlık dışı davranışlar günah, insancıl davranışlar sevap olarak tanıtılmıştır.
Rüşvet: Çalışan memura para verip kendi işini öne aldırmak yada kendi işini kabul ettirmektir. Mesela bir kura çekilişinde görevli memur rüşvet aldıysa önüne isimlerin yazılı olduğu bir kağıt koyar ve çektiği kurada bu isimler varsa okur, yoksa yeniden kura çeker. İşte bu hileli hurdalı işler kul hakkı olduğu için günahtır. Yahut bir kamu kurumunda yada özel şirkette görevli memura para verip kendi ihalesini kabul ettirmek de haksız rekabet olduğu için yine kul hakkına girer. Böyle hileli işlerden gelen para da faiz gibi haramdır. Önemli olan herşeyi adil yapmak ve kul hakkına girmeden çalışmaktır.
İftira: Uydurma anlamına gelen iftira, masum insanlara zarar verdiği için ve insanları yalanla meşkul ettiği için kul hakkına girmektedir. Bazı iftiralar bir insanın bütün hayatını karartabilirken bazı iftiralar daha hafif atlatılır. Sonuçta her iftira az yada çok zarar verir. İftira atanlar da ömür boyu lanetlenir ve artık hiçbir sözüne güvenilmez. (24:4) Bir iddiada bulunmak çok önemli ve delil gerektiren iştir. Kuranda bir iddiada bulunanların 4 şahit getirmesi istenmiştir. (24:13) Günümüzde 4 şahit olmasa bile kamera kaydı gibi deliller vardır.
Hiçbir delili olmadan bir iddia ortaya atanlar doğru söylese bile iftira atmış olurlar. Hatta kocası karısını zina ederken görse, kendisinden başka şahidi olmadığı için kadının "yapmadım, kocam yalan söylüyor" demesi (24:6) 100 celde cezasını kaldırmak için yeterli oluyor. Bakınız, adam karısını başka adamla basıyor ama şahidi olmadığı için (günümüzü düşünürsek kameraya da çekmediği için) kimseyi inandıramıyor. Böylesine delile ispata önem veren bir dinimiz var.
Ticaret ahlakı: Mal veya hizmet satışında ürünü doğru tanıtmak gerekir. Malı/hizmeti satabilmek için var olmayan özellikleri saymak, sağlam olmadığı halde sağlamlık iddia etmek, kullanıcı memnuniyeti sağlamadığı halde herkesin beğendiğini söylemek ve kusurlu mal satmak tıpkı faiz yemek gibi günahtır. İslam dini doğru dürüst iş yapmaya ve helal para kazanmaya çok büyük önem vermiştir. "Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline!" (83:1) diyerek kıyamet günü ameller tartılırken hileli işlerin ağırlık yapacağı ve cehenneme gidecekleri haber verilmiştir. Hiç önemsemediğiniz şeyler ahiret hayatınızı mahfetmeye yetiyor. Geçici dünya hayatında kalıcı ahiret hayatını önemsememek ve ticarette hile yapmak akıllıca değildir.Hem ticarette hile yapanlar sadece ahirette kaybetmezler, daha dünyadaylen kaybetmeye başlarlar. Kullanıcı yorumları kötü olduğu için marka linç edilir ve kimse bir daha alışveriş yapmaz. İşte etik olmayan ve insanlık dışı şeyler hem dünyada hem ahirette kişiye zarar verir.
Hırsızlık: Başkasının malını habersizken almak, emek vermeden sahip olmak olan hırsızlık, etik dışı davranışlardan biridir. Bir mala sahip olmak için onun ücretini ödemek, malın sahibiyle anlaşıp el sıkışmak gerekir. Yani bir mala/ürüne sahip olmak için karşılıklı anlaşma sağlanmalı, alan razı satan razı olmalıdır. Karşı taraf habersizken çalmak ve ücretini ödemeden sahiplik iddia etmek ise hem ruhsal bir hastalıktır (Açlıktan ötürü çalanlar müstesna) hem günahtır. Hırsızlığın dünyada cezası da vardır. (Bak: Hırsızlık cezası)
Yetim malı: Annesi babası ölen çocuklara akrabaları bakıcılık yapıyorsa rüşd çağına geldikleri zaman mirastan payını vermek gerekir. Günümüzde rüşd yaşı 16 - 17 yaşlarına tekabul etmektedir. Para yönetebilecek, para verince evin alışverişini yapabilecek olgunluğa gelen çocuklara ailesinden kalan miras verilmelidir. (4:6) Parayı çarçur ederler korkusuyla mirası çabucak harcayıp bitirmek ise kul hakkına girdiği için yine cehenneme gitmeye sebep olacaktır.
Büyü: Tılsımlı sözler, özel çizimler ve cinlerin kullanılmasıyla yapılan büyü, kaderin akışına müdahale ettiği ve kişiyi kendi aklıyla karar vermekten alıkoyduğu için, beyinsel aktivitelerine müdahale ettiği için en büyük günahlardan biridir. Kuranda büyü yapanların ahiretten nasibi olmadığı (2:102) yani cehenneme gidecekleri haber verilmiştir. Ayırma büyüsü, geri getirme büyüsü, aşık etme büyüsü gibi çeşitli amaçlarla yapılan büyüler, cinlerin insanlara musallat edilmesiyle olur ve cinlerin harekete geçmesi için de önce kafir olma anlaşması yapılır. Büyü yapanlar da yaptıranlar da yaptıkları şeyin geri dönüşü olmadığını ve kesinlikle kafir olacaklarını bilerek yaparlar. Günümüzde medyumlar ilanlar verip halkı büyü yaptırmaya davet etseler de bunlardan uzak durmalı ve hayatın doğal akışına müdahale edilmemelidir.
Eğer hayatın doğal akışı içinde isteğimiz gerçekleşmediyse bizim için hayırlı olmadığı için gerçekleşmemiştir. Yüce Allahtan her zaman hakkımızda hayırlı olanı istemeli, hayırsız olanı def etmesini istemeliyiz. Büyü yaparak Allahın muradını tersine çevirmeye çalışmak kazanamayacağımız bir savaşa girmektir. Allah ile savaşa giripte kazanabilen var mı? Birkaç yıl kazanırsın, ömrün tükenince ölümü savamayarak Allahın eline düşersin, hadi kurtul kurtulabilirsen, hadi gönder ölüm meleklerini gönderebilirsen, hadi kaç cehennemden kaçabilirsen. İşte hayat böylesine ciddi, böylesine geri dönüşü olmayan bir imtihandır.
Falcılık: Fal bakarak gaybden haber vermek, Allahın gayb bilgisine ortak olduğunu iddia etmek olduğu için günahtır. Falcılar "ileride şöyle olacak, böyle olacak" diyerek Allahın gayb bilgisine (27:65) eriştiklerini iddia ettikleri için şirke düşerler. Bunun sonucunda ceza olarak ruhsal ışıkları azalır ve kafir cinleri mıknatıs gibi yanına çekerler. (Bak: Musallat)
Dedikodu: Yüksek seviyeli bir insanın dedikodu yaptığını göremezsiniz çünkü Elenor Roosevelt'in dediği gibi "Büyük beyinler fikirleri tartışır, orta beyinler olayları konuşur, küçük beyinler ise insanları konuşur/dedikodu yapar." Fikirleri konuşup algı seviyemizi yükseltmek varken, "şurada şu olay yaşanmış" yada "şu kişi şöyle yapmış, şu şöyle demiş, bu böyle demiş" diye konuşmak vakit kaybı olacaktır. Halkın çoğu olayları ve kişileri konuşur, tv programları da olayları ve kişileri konuşmak üzerine yoğunlaşmıştır ve izleyenin vaktini çalmaktan başka işe yaramazlar. Haberler de hep kötü olayları göstererek halkın psikolojisini bozmak üzerine kuruludur. Olayları ve kişileri konuşma hastalığından kurtulmak için gündemden uzaklaşıp vaktimizi kendimizi geliştirmeye adamalıyız.
Sanat ve teknoloji: Halk arasında "canlı resmi çizenler ahirette en şiddetli azaba uğrayacaklardır" inancı vardır. Bu söylem resim yeteneği olmayan birisi tarafından uydurulmuştur, hadis toplayanlar da peygamber sözü sanmıştır. İster yavru kedi gibi bir canlı resmi çizin isterse dağ manzarası çizin günah olmaz çünkü sanatı kötüye kullanmıyorsunuz. Günah olması için resmi, müziği, sanatı kötüye kullanma gerek. Mesela sigara ve alkol tüketenleri havalı göstermek sanatı kötüye kullanmak olur. Yahut evlilik dışı birlikteliği modernlik olarak göstermek de sanatı kötüye kullanmak olur.
Bu ayrım tıpkı kültür mantarı ve zehirli mantar gibidir. Zehirli mantar var diye mantara haram diyemeyiz. Yahut ateşle yangın çıkıyor diye mutfakta ateşle yemek pişirmeye haram diyemeyiz. Yahut bıçakla adam öldürülüyor diye bıçakla yemek malzemesi kesmeye haram diyemeyiz. İşte sanat da iyiye kullanım ve kötüye kullanım olarask ikiye ayrılır. Dinimizde sanatın ve teknolojinin faydalı işler için kullanılması helaldir. Bunun için bir hadis yada ayet aramaya gerek yoktur, kıyamete kadar gelişecek teknoloji insanlık faydasına kullanılırsa helal olur.
Büyük günahlar nelerdir yazımızın sonuna geldik. Burada saydıklarımız Kuranda geçen günahlardır ve hep insanlık dışı etik olmayan davranışlardır. İnsanlık yaptığınız zaman sevap kazanıyorsunuz, insanlıktan çıktığınız zaman günah kazanıyorsunuz.