Kuran müslümanlığı hakkında bilgiler

Abdulkadir Geylaniye isnad edilen hurafeler!

Abdülkadir Geylani


Tasavvuf dininde Gavsu'l-âzam (en büyük yardım istenen) olarak tanıtılan Abdülkadir Geylani, Hicri 470 (miladi: 1077)’de Hazar denizinin güneybatısındaki Gilân eyaletine bağlı Neyf köyünde (İran'da) doğdu. Küçük yaşta babasını kaybeden Abdülkadir, annesinin yanında ve dedesi Savmaî’nin himayesinde büyüdü. Babası Ebu Salih bin Musa Cengidost'tur. Hz. Hasanın oğlu Hasan-ı Müsenna'nın oğlu Abdullah'ın soyundandır. Hocası Ebû Saîd mahsumin’in kendisine tahsis ettiği Bâbülerec’teki medresede hadis, tefsir, kıraat, fıkıh ve nahiv gibi ilimleri okuttu ve vaaz vermeye başladı. Bir süre sonra dünyadan elini eteğini çekerek inzivaya çekildi. 25 yıl maneviyatını geliştirdikten sonra mekke'ye gidip talebe yetiştirdi. 1165 yılında vefat etti. Türbesi Bağdat’tadır.

Geylani kitaplarından hurafe örnekleri

1- İmdada yetişirim
2- Peygamberlerin yanındaydım
3- Şeyhe teslim olun
4- Bana rabıta yapın
5- Kabrim kâbedir
6- Allahı gördüm
7- Ölüyü dirilttim
8- Kapıma yüzünü sür

Birazdan okuyacaklarınız tasavvuf ve islam farkını gözler önüne serecektir. Her cümlesi islama zıt olan bu iddialar karşısında Kuranı bilenler hayrete düşmektedir. Belki de Geylani'ye isnaden kitaplar yazılmış olabilir, nasıl ki peygambere isnaden uydurma hadisler varsa Geylani'ye isnaden şirk sözler de olabilir. Zira islamı bozmanın en güzel yolu birilerini Allah dostu ilan edip şirk itikadını islam olarak sunmaktır. Araştırmalarımız sonucunda gördüğümüz de Allah dostu denilen kişilerin truva atı yani munafık islam düşmanları olduğudur. Gerek en büyük şeyh denilen ibni arabi olsun, gerek en büyük gavs denilen Geylani olsun, ikisi de Allah kitap diyerek insanları şirke sürüklemiştir. Ne hikmetse "en büyük şeyh, en büyük gavs" diyerek yüceltilen kişiler hep saçmalamış hep şirk savunmuş.

Şu halde iki olasılık var, ya bu adamların kitapları islam düşmanları tarafından yazılmış ve müslümanlar şirke düşürülmeye çalışılmış yada bu adamlar gerçekten şirk ehli. Eğer ikinci olasılık ise durum vahim çünkü bu adamları evliya diye takip eden milyonlarca insan var. Allahın dostu diyerek bütün şirkleri sineye çekip "vardır bildiği, bizim aklımız ermez" diyerek geçiştiriyorlar, hürmet etmeye devam ediyorlar. Söz konusu para olsa hesap kitap yapan bu insanlar söz konusu din olunca Kurana zıt olup olmamasını hiç önemsemiyor. Alacakları karşılık da buna göre oluyor tabi. Yüce Allah aklını kullanan ve Kurana uyanlar ile aklı rafa kaldırıp sözde evliyalara uyanları bir tutmuyor. Kurana uyanlara ilim ve hikmet veriyor, diğerlerini doğruyu yanlışı ayırt edemeyen ve oradan oraya savrulan kuru yaprak gibi kendi haline bırakıyor. Kendi haline bırakılan insanlar da "evliya adamı çarpar, biz onun ayak tozu olamayız, biz onları anlayamayız" gibi boş teneke sesleri çıkarıyor.

Şimdi Geylaniye isnad edilen sözlere ayetlerle cevap verdiğimiz reddiyeye başlayalım. Reddyemiz Geylani şöyle diyor, Allah böyle diyor şeklinde karşılaştırmalı olduğu için artık ilahınızı seçmek size kalıyor. Yani Allahın sözü varken evliya tam aksini söylüyor ise müslümanların ayete amenna demesi gerekiyor. Evliyaya amenna demek de sizin tercihiniz tabi. Allah herkese akıl ve irade vermiş, bunları kullanıp seçim yapmak ve ahiret hayatınızı şekillendirmek size kalıyor. Bu yüzden hesap gününde hiçbir bahane kabul edilmiyor, şeytanı bile suçlayamıyorsunuz.

1- İmdada yetişme iddiasına cevap!

İddia: "Müridim ister doğuda olsun isterse batıda, hangi yerde olsa da yetişirim imdadına." (Abdulkadir Geylani: Fuyuzatı Rabbaniye, Sayfa 59 - Tercüme: Celal Yıldırım)

Cevap: Geylani'nin lakabı olan Gavsul azam "en büyük yardım istenen" demektir. Gavs'ın anlamı ise "yardım eden, imdada yetişen" demektir. Tasavufta ölüler de yardım ettiği için Geylaniye bu isimlerin verilmesinde sakınca görülmemiştir. Halbuki islamda Allahtan yardım istenir, ona dua edilir. Tasavvufçular ise Geylaniye dua ederler, tıpkı mekkeli müşriklerin "yetiş ya lat, imdat ya uzza" diyerek eskiden yaşamış iyi insanlara yalvarması gibi tasavvufçular da "yetiş ya geylani, imdat ya gavs" diyerek ölülere yalvarırlar. Sadece isimler değişmiştir ama ölüye yalvarma şirki aynen devam etmektedir.

Bu konuda yüce Allah şöyle buyurur: "Eğer onlara yalvarsanız sizi işitmezler, duanızı işitseler bile icabet edemezler. Kıyamet günü sizin (kendilerine yalvarıp) şirk koşmanızı da inkâr edecekler. Bu haberin benzerini habir olandan başkası veremez." (Fatır suresi 14) ayeti mekkeli müşriklerin yalvardığı putların yani eskiden yaşamış iyi insanların yalvarışları işitmediğini bildirir. Halk put deyince sadece taştan heykel aklına geldiği için ve o heykelin kişileri temsil ettiğini bilmediği için "biz mekkeli müşrikler gibi taştan değil insandan yardım istiyoruz" diyerek kendilerini savunmaya çalışırlar. Halbuki heykeller bir canlıyı temsilen yapılır. Lat, menat, uzza, hubel gibi putlar da eskiden yaşamış insanların heykelleridir. Geylaniden yardım isteyenler de onun putunu yapmadan, bir tasvir yontmadan puta tapmış olurlar. Kuranda Allah'tan başkasına yalvarıp dua edenlerin sapıklık içerisinde olduğu açıklanmıştır.

"Allah'tan başkasına yalvarandan daha sapkın kimdir? Kıyamet gününe kadar ona kimse icabet etmez. Ve onlar (yalvardıkları kişiler) onların duasından gafildir." (Ahkaf sures 5) Bu ayette dikkat edilmesi gereken ifade "Allahtan başkasına yalvaran" ifadesi, yani Allahın dışında kime yalvarırsanız şirk koşmuş oluyorsunuz. İster peygambere yalvarın, ister sahabeye yalvarın, ister evliya denilen bir adama yalvarın, isterse hızır denilen kişiye yalvarın hepsi de Allahtan gayrısı olduğu için onu ilah edinmiş oluyorsunuz. Bu Ahmetin mehmetin ayşenin fatmanın iddiası da değil, bizzat Allahın sözüdür. "Öyleyse kafirler hoşlanmasa da siz dini Allaha has kılarak ona yalvarın." (Mumin suresi 14) ayeti başkasına yalvaranlara kafir demektedir. Kafir olmak için Allahın bir mrini beğenmemek yeterlidir. İblis de Allah'a ve ahirete inandığı halde bir tek Ademe secde emrine isyan ettiği için kafir olmuştu. İşte Allahtan başksına dua edenler de bu ayetlere isyan etmiş olurlar. İslamın en önemli öğretisi insanları Allaha^bağlamak ve Allaha dua ettirmektir. "Deki: duanız olmasa rabbim size niye değer versin.."(25/Furkan suresi 77) ayeti de Allah'a dua edenlerin değerli olduğunu açıklar. Evrenin yaratıcısı ve yöneticisi dururken gidip aciz kullara dua etmek hiç akıllıca değildir. "Şüphesiz ki Allah'tan başka yalvardıklarınız sizin gibi kullardır. Haydi çağırın da böylece icabet etsinler size eğer doğru sözlüyseniz." (Araf 194)

2- Peygamberlerin yanındaydım iddiasına cevap!

İddia: "İbrahim ateşe atılınca onunla beraber idim. Ateş ancak benim duam ile soğuyup yakmaz oldu. İsmail’e bedel getirilen koç ile beraber idim. Koçlar ancak benim gönül cömertliğimle indi. Yakub’un gözü kapanıp kör olduğunda onunla beraber idim. Yakub’un gözleri ancak benim nefesimle iyileşip şifa buldu. Yüceye çıkarken İdris ile beraber idim. Onu Firdevs’e en güzel cennetime oturttum. Musa rabbine munacaat ederken beraberinde idim. Musa’nın asası benim asamdan medet gördü." (Kaynak: Şeyh Abdulkadir Geylani - Fuyuzat-ı Rabbaniyye, sayfa 74, Bedir Yayınevi, 1975. Çeviri: Celal Yıldırım)

Cevap: Doğmadan binlerce yıl önce bile peygamberlerin yanında olduğunu iddia eden bu cümleler, "vay be ne büyük adammış, daha doğmadan peygamberleri kurtarmış" dememiz için uydurulmuştur. Peygamberleri bile kurtaracak kadar büyük evliya uydurarak ondan yardım istememnin mantıklı olduğuna inanmamız istenmiştir. İbrahimin atıldığı ateş onun duasıyla sönmüşde, Yakubun gözü onun nefesiyle görmeye başlamışda bilmem ne. Bunlar Kuranda "ey ateş, ibrahime karşı serin ol" (21:69) emriyle ve "yusufun gömleğini yüzüne sürünce gözü düzeldi" (12:96) şeklinde açıklanmıştır. Hiçbirinin ardında geylani yoktur. Eğer tüm bunları yapacak birisi olsaydı Allahın "Halilim" (4:125) dediği İbrahim peygamber olurdu. Evliyalar peygamberlerden üstün gösterilen çakma tanrılardır.

3- Şeyhe teslimiyet iddiasına cevap!

İddia: Mürit bir şeyhin terbiyesi altına girme kararı aldığında ondan azami ölçüde istifade edebilmek için ona güvenmeli ve bulunduğu yörede ondan daha iyisinin olmadığına inanmalıdır. Allah'a yönelmeli ve Allah yolunda şeyhine hizmet konusunda sırrını muhafaza etmelidir. Şeyhin ağzından onu terbiye etmeye kendisinden daha liyakatli bir olduğunu duymadığı sürece bu düşüncesinden vaz geçmemeli ve asla şeyhine karşı çıkmamalıdır. Çünkü şeyhlere karşı çıkmak öldürücü bir zehir olup, muhalefet eden herkes bundan payını alır. Ne açıkça söyleyerek ne de ima yollu ona karşı çıkmaz ve kendine özel hal ve sırlardan hiç birini şeyhinden saklamaz. Şeyhin kendisine buyuracağı hususları da kimseyle paylaşmaz. (Kaynak: Abdulkadir Geylani: Tasavvuf ve Tarikat Adabı, sayfa 38)

Cevap: Tasavvufta şeyhe ölü gibi teslim olmak vardır. Geylani de bunu savunmuş "şeyhe karşı çıkmak zehirdir, muhalefet eden belasını bulur" diyerek cahillerin gözünü korkutmuştur. Bunun sonucunda badeci şeyhler ortaya çıkmış, milletin ırzına göz dikmişlerdir. Ayrıca peygamberler bile "bana ölü gibi teslim olacaksınız" dememiştir. Marufa uygun emirlerime itaat edin demişlerdir. Ölü gibi teslim olmak ise kula kulluk etmeye yol açar ve Tevbe 31.ayette bahsedilen rab edinme şirkini ortaya çıkarır. "Onlar ahbarlarını ve ruhbanlarını birde meryem oğlu mesihi Allahın astından rab dindiler..."(Tevbe 31) ayetinde din adamlarını rab edinenlerden bahsedilir. Ayet Hristiyanlardan bahsetse bile dikkat çekilen amel din adamlarını ve bilim adamlarını Allah'ın sözlerine tercih etmiş olmalarıdır. Şeyhe teslim olanlar da münker emirlere bile itaat ederek şeyhi rab edinirler. Örnekler için "tasavvuf ve islam farkı" yazımı okuyabilirsiniz.

4- Rabıta yapmanın Allahı zikirden üstün olduğu iddiasına cevap!

İddia: Rabıta zikirden üstündür. Zira rabıta, Şeyh'in suretini düşünüp düşünce şeridinden geçirmektir. Böyle olunca da rabıta, mürîd için zikirden daha faydalı, daha münasibdir. Çünkü irşad makamında olan Şeyh, Cenâb-ı Hakk'a vâsıl olmakta müridi için bir vasıtadır. Mürid şeyhiyle gönül münasebeti kurup arttırdığı nisbette, içkide feyiz kaynaklan artar ve böylece yakın bir zamanda arzusuna erişir. O halde müride gereken, önce Şeyhinde yok olmak', sonra da Allah-u Teâlâ'da fena bulmaya vâsıl olma imkânını elde etmektir (Kaynak: Abdulkadir Geylani: Fuyuzat-ı Rabbaniyye, sayfa 38 - Beyda Yayınları İstanbul 1995, Çeviri:Celal Yıldırım)

Cevap: Tasavvufta rabıta yapmak şeyhin karşısında diz çökmüş halde oturup ondan ışık geldiğini düşünerek yapılır. Şeyhin kafasının üstünde oturduğunu düşünerek yapılanı yada şeyhi elbise gibi giydiğini düşünerek yapılanı da vardır. Varsa yoksa şeyh, sabah akşam şeyh. Bunun nasıl bir şirk olduğunu hayal edin, her gününüzde aklınızda şeyh var. Peki Allah nerede bu dinde? Allah yok, şeyhi düşünmek Allahı zikretmekten daha üstün, yersen. "Sabah akşam rabbini zikret..."(76:25, 7:205) ayetine göre rabbimiz kim ise sabah akşam onu tespih edeceğiz. Tasavvufçuların rabbi şeyh olunca sabah akşam şeyhe rabıta yapıyorlar.

5- Kabrinin kabe olduğu iddiasına cevap!

İddia 1: Benim kabrim Beytullah'dır, gelen onu ziyaret eder, Ona seğirtir de izzet ve rıf'at ile yüce makama erişir. Benim sırrım, Allahın sırrıdır, halk ile seyreder. Yanıma sığın, eğer sevgimi arzu ediyorsan! Benim emrim, Allah'ın emridir; eğer ol! dersem oluverir; Hepsi de Allahın emriyledir, ama sen benim kudretime hükmet! ..Ben, hakikaten varlığın kutublarının kutbuyum. Diğer bütün kutublar üzerinde izzet ve saygıdeğerliğim vardır. Bütün tehlike ve korkunç hallerinde bize tevessül et, Varlık ve eşya içinde himmetimle senin imdadına koşarım. Ben, müridim için korktuğu şeylere karşı koruyucuyum. Onu her türlü şer ve fitneden muhafaza ederim. ...Sırrımı denizlere atacak olsam, hepsi de yerin dibine geçip zeval bulur. Geçen ve sona eren his bir ay ve yıl yok ki, Olup bitenleri ulaştırıp, bana haber vermesin. Onların bana olan bildirisi, devam eder, O halde sen artık benimle zorlu çekişmeyi bırak ! Allah'ın beldeleri benim mülküm ve hükmüm altındadır, Benim vaktim ise öncesidir ki öncesidir ki bana safa getirdi. [Kaynak: Abdulkadir Geylani: Fuyuzat-ı Rabbaniyye, sayfa 57-62 - Beyda Yayınları İstanbul 1995, Çeviri:Celal Yıldırım]

İddia 2: Benim ocağımı tavaf et yedi defa, emânıma sığın! Her yıl beni ziyaret için meşguliyetten sıyrıl! Ben sırların sırrıyım,. sırrımın sırrından gelir, Kabem elimin ayasıdır;bestim ise şarabımdır. (Kaynak: Abdulkadir Geylani: Fuyuzat-ı Rabbaniyye, sayfa 67 - Beyda Yayınları İstanbul 1995, Çeviri:Celal Yıldırım)

Cevap: Her cümlesi hezeyan içeren bu iddialara teker teker cevap vereceğiz. İlk cümlede "Sırrım var, gizemliyim, her yıl mezarımı tavaf edin" diyen Geylani müslümanları hac ibadetinden alıkoymaya çalışmıştır. Bu tasavufçularda kabe düşmanlığı vardır. Mevlana da kabeye giden adamı geri çeviren beyazıt bestamiyi överek anlatır. Kurana göre müslümanlar mekke şehrindeki kabeyi tavaf etmelidir. "Her derin vadiyi aşarak gelsinler" (22:27) ayetinde müslümanlar hacı olmak için kabeye davet edilir. Tasavvufçular ise hacı olmak için Geylani türbesine gitmektedir. İşte tasavvuf ve islam arasındaki fark bu kadr büyüktür. Günümüz şarlatan hocaları da bu iddiaları savunmakta ve överek cemaatine anlatmaktadır. (İzle: https://youtu.be/FlySqHz3uNk)

Ol deyince oldurmak da Allah'a mahsustur. "Gökleri ve yeri bir örneğe dayanmadan yaratan O'dur. Bir şeyin olmasına hükmettiğinde ona 'ol' der, o da oluverir." (Bakara 117)

Muhafaza etmek de Allaha mahsustur. "Onlar mı hayırlı, yoksa darda kalana kendisine yalvardığı zaman karşılık veren ve sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün hakimleri kılan mı? Allah'tan başka bir ilah mı var? Ne kadar da az düşünüyorsunuz!" (Neml 62)

Mülkün sahibi de Allahtır. "O ki, göklerde ve yerde ne varsa O'nundur; bir çocuk edinmemiştir; mülkünde ortağı yoktur" (Furkan 2)

6- Allah ile görüşme iddiasına cevap!

İddia: Yüce rabbimi manâ aleminde gördüm ve sordum: ''Ey Rabbim, Aşkın manası nedir? Buyurdu ki: Aşk, âşıkla mâşuk arasında bir hicaptır. Ey Gavs-i Azam! Tevbe etmek istediğin zaman, günah üzüntüsünü iş âleminden ; korku ve tehlikeleri gönülden çıkarman gerekir. Bu takdirde sen, bana ulaşırsın! Aksi halde alay edenlerden, işi alaya alanlardan olursun.Ey Gavs-i Azam! Benim harimi ismetime girmek istediğin zaman, artık ne mülk ve melekûte ve ne de ceberûta iltifat etme, çünkü mülk, âlimin şeytanıdır. Melekût, arifin şeytanıdır. Ceberut vâkıfın şeytanıdır. Bunlardan birine razı olan kimse Benim katımda koğulmuşlardan sayılır. Ey Gavs-i A'zam! Mücahede, müşahededen bir denizdir. Bu denizin balıkları orada bekleyenlerdir. O halde müşahede denizine girmek isteyen kimsenin, mücahedeyi seçip beğenmesi gerekir. Çünkü mücahede, müşahedenin ay'ıdır. Ey Gavs-i A'zam! istekliler için mücâhede lâzımdır, Bana olan lüzumları gibi. Ey Gavs-i A'zam! Kullarımdan Bana en sevgili olan, anası - babası ve evlâdı bulunduğu halde kalbi benimle meşgul bulunan kimsedir. O kadar ki, babası ölecek olursa onun için hiç bir üzüntü taşımaz. Evlâdı ölecek olursa, evlâd üzüntüsü diye bir hali görülmez, işte kulum bu mertebeye yükselince artık o benim yanımda babasız ve evlâdsızdır. Öylesinin dengi de bulunmaz. Ey Gavs-i A'zam! Benim sevgim sebebiyle baba yokluğunun tadını hissetmeyen kimse, Vahdaniyet ve Ferdâniyet lezzetini bulamaz. Ey Gavs-i A'zam! Bir yerde bana bakmak istediğin zaman, içinde benden başkası bulunmayan bir gönül seç! -Ben de dedim ki: Ya Rab! İlmin ilmi nedir? Şöyle buyurdu: İlmin ilmi, ilimden yana bilgisizliktir. Ey Gavs-i A'zam! Gönlü mücâhedeye meyleden, kul'a müjde olsun. Gönlü şehvetlere meyleden kul'a da yazıklar olsun! -Rabbimden Mi'rac hakkında sordum. Buyurdu ki: ''Benden başka, her şeyden sıyrılıp yükselmektir. Böyle bir mi'rac kemâli yükselme ve huzurda sağa - sola iltifat etmemektir. Ey Gavs-i A'zam! Benim katımda mirac'ı olmayan kimsenin namazı namaz sayılmaz. Namazdan mahrum olan kimse benim yanımda miracdan da mahrumdur. (Kaynak: Abdulkadir Geylani: Fuyuzat-ı Rabbaniyye, sayfa 17,18 - Beyda Yayınları İstanbul 1995, Çeviri:Celal Yıldırım)

Cevap: Allah bile "gavsı azam" demiş güya. Bu görüşme Allah ile değil şeytanla yapılmış olabilir. Zira cinler musallat olarak hayaller gösterebilirler, Allahım diyerek kişinin allah ile konuştuğunu sanmasına yol açabilirler. Geylani de cinlenmiş olmalı ki Allahın kendisine "ey gavsı azam" dediğini zannetmiş. Allah bir insana "ey en büyük yardım istenen kişi" der mi? Kendisi yardım istenen iken ortak edinir mi? Resmen Allahın ortağı olarak geylani sunuluyor. İkinci seçenek ise bir durumu anlatmak için allah ile konuşma hikayesi uydurmuş olmasıdır. Çocukların kolay anlamasını sağlamak için masal uydurmak gibi geylani de Allah ile konuştum böyle dedi diyerek kendi inancını anlatmış olabilir. İki durumda da şarlatanlık vardır.

7- Ölüyü dirilttiği iddiasına cevap!

İddia: Bir gün bir kadının oğlu suda boğulur. «Risâlet-ül Hakaik»'te açıklandığına göre, Gavsü'l-âzâm Abdülkâdîr Geylânî (k.s.)'ye sonsuz güveni olan anası Gavsü'l-âzâm'a giderek, oğlunun tekrar hayata dönmesi için yalvarır. Hazreti Pîr, kadına; «Evine git, oğlunu evde hayatta bulacaksın» Buyurur, kadın sevinerek eve gider ancak çocuğunu bulamaz. İkinci kez yine ağlıyarak Gavsü'l-âzâm'a başvurur. İkinci kez de oğlunu evde bulamaz. Yine ağlayarak Hazreti Gavs'ın huzuruna gelir. Tekrar oğlunun hayata dönmesi için ricada bulunur. ALLAH'ın huzurunda dâima bulunan Gavsü'l-âzâm murakabeye dalar. Başını kaldırır ve: «Git oğlun evde!..» der. Gerçekten kadın eve dönünce gözünün nuru oğlunu sağ olarak bulur. Âlemlerin Yüce Rabbi'ne ve niyaz mertebesinde mâşûk'u ezelîsine başvuran Gavs'a, hâmd ve şükranını sevinç göz yaşlarıyla ifâde eder. [Kaynak: Abdulkadir Geylani, Gaybın dili, sayfa 89, Kitsan yayınevi]

Cevap: Ölüyü diriltmek isa peygambere verilen bir mucizedir, dirilttiği kişiler de insanların ahirete imanını artırdıktan sonra tekrar ölmüşlerdir. Tasavvufçular Kuran kıssalarını kendi hayatlarına uyarlamayı sevdiği için ölüyü diriltme olayı hakkında geylani için bir hikaye düzüvermişlerdir. amaç yine geylaniyi peygamberlerden üstün tutmaktır. İsa bile her istediğinde değil, mucizeye ihtiyaç olduğunda ölüyü Allahın izniyle diriltmişken Geylani bir kadının isteği üzerine diriltmiştir, yersen.

8- Kapısına yüz sürenin yüceldiği iddiasına cevap!

İddia: Muteber kitaplarda yazılıdır: Ebdal’dan bir zat görevinde bir hata yaptığı için hizmetten atılmış, makamından uzaklaştırılmıştı. Perişan olan bu zat Gavsul azam hazretlerinden medet istemek için dergahına geldi. Kapısının tozlarına yüzünü sürmeye başladı. Bu sırada gaib’den bir ses duydu: ‘’Ey filan, alnını sevdiğim Abdulkadir’in kapısının toprağına sürdüğün için bağışlandın. Sana atıldığın makamdan daha yüksek bir makam verilecektir. Onun hizmetine git. Gavs’ın kapısında bu makama kavuştuğun için Cenabı hakka şükürler et.’’ [Kaynak: Abdulkadir Geylani Hazretlerinin Menkıbeleri, sayfa 52, pamuk yayıncılık]

Cevap: Tasavvufçularda şeyhin kapısında köpek olmak, şeyhin ayak tozu olmak, şeyhin tırnak kiri olmak, şeyhin atının ayak tozu olmak gibi türlü pislik fantaziler vardır. Eğer bir tasavvufçuya şeyhini kötülerseniz hemen size "sen onun ayak tozu olamazsın" deyip kendisinin ayak tozu olduğunu söyler. Aklı başında bir müslüman zaten ayak tozu olmaya talip olmaz. Şeyhin bastığı yeri öpmek, ayak tozu olmak istemek gibi ezik büzük işler kula kulluk göstergesidir. Hiçbir sahabe peygamberin bastığı yeri öpmemiştir ancak onun arkasında alınlarını yere koyarak Allaha secde etmişlerdir. Bir müslüman yere eğilecekse ayak izini öpmek için değil Allaha secde etmek için eğilir. İşte tasavvufçular islamdaki Allah için eğilme şerefi yok edilip şeyh için eğilme şirkine davet ederler. Bu hikayedeki örnekte de geylanin kapısına yüz sürdüğü için derecesi yükselen bir adam uydurulmuştur. Tasavvuf baştan aşağı uydurma menkıbelerle doludur.

Sonuç: Dinimizi Kurandan öğrendiğimiz zaman Geylani'nin sözleri ve onun tasavvuf yolu çökmekte, şirk olduğu anlaşılmaktadır. Bu iddialar eğer gerçekten ona ait ise en büyük günah olan şirke düşmüş ve kendisini tanrılaştırmış demektir. Eğer ona ait değil de isla düşmanları tarafından yazıldıysa bu kitapların basımı dağıtımı yasaklanmalıdır. Çünkü hurafeci hocalar bu iddiaları müslümanlara din olarak sunuyor ve çok feyizaldık diyerek aklımızla dalga geçiyorlar. Örneğin Cübbeli Ahmet Hoca bir videosunda "kabrim kabedir" iddiasını savunarak insanların türbeyi tavaf etmesine sebep oluyordu. Başka bir videosunda "yetiş ya gavs dersen imdanına yetişirim diyor" diyerek ölülere yalvarmayı savunmuştu. Yani Geylani kitaplarındaki öğretiler müslümanlara din olarak sunulduğu için dikkatli olunmalıdır. Evvela Kuran okuyarak neyin şirk neyin tevhid olduğu öğrenilmelidir. Gavs, şeyh, tasavvuf gibi öğretilerin islamla doğu ve batı kadar zıt olması her reddiye sonrası ortaya çıkmatadır. Sufizm ve islam farkı yazımızı okursanız bize evliya, Allah dostu, büyük zat olarak sunulan kişilerin ne kadar islamdan uzak olduğunu ve şirk içinde yüzdüğünü daha iyi anlarsınız.

11 yorum:

  1. Çünkü bu tür mucizeler Hz. İsa'ya verilmiştir. acaba burda anlatilan gercek bir ôlûmû? yoksa isa as in mecazen diriltmesimi? ikincisi daha mantikli geliyor...

    YanıtlaSil
  2. Allah c.c peygamberleri TEVHID üzere göndermesindeki hikmetini buradada görmüş bulunmaktayız.Uluhiyet,rububiyet ve isim ve sıfatlarında Allah i birlemenin ne demek olduğunu bilmeyen bu müşrik toplum hem bu safsatalarla yetişip hemde müslüman olduklarını hatta mu min olduklarını sanmaktadırlar.Allah hidayet versin.SEVGILERIMLE..

    YanıtlaSil
  3. 😁 😁 😁 😁 TAMAMEN SAÇMALIK YAAA 😄😄😄😂😂😂 SEN KİMSİN ALİM Mİ ŞEYH Mİ PEYGAMBER MİSİN KİMSİN KİM??
    ALLAHIM YA RABBİM YAAA GİT SEN MESLEĞİNİ YAP İŞİNE BAK SANANE ABDUL KADİR HZ.LERİNDEN SANANE HAAA

    YanıtlaSil
  4. Güncel Konuları ele alsana SANANE 800 sene önce yaşamış adamdan Allahım yarabbim yaa

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Peygamberimiz de 1400 küsür sene önce yaşadı, senin mantığınla din de eskide kaldı.

      Sil
  5. şahitin kim bunları yapıp yapmadığına dair neyin peşindesiniz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu soruyu kitabı basıp dağıtanlara sormalısınız. Geylani kitaplarında geçiyor olması reddiye yapmayı gerekli kılıyor.

      Sil
  6. Evliyaların etleri zehirlidir.inanmıyorsanda dile getirme.Onlar Allahın seçtiği özel kullar.Bizler onları anlayacak kabiliyette değiliz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizler derken kimi kast ediyorsunuz? Kuran müslümanları anlayacak kabiliyette çünkü.

      Sil
  7. Dediğin iddialar vardır ancak senin dediğin gibi değil doğruları de yiyorsa
    Kitapları tahribe uğramıştır ancak bir çok kitap uğramadan gelmiştir günümüze kadar ne hikmetse hep uğrayanları kaynak vermişsin
    Kur'an'da Allah'ın dostlarına düşmanlık eden Allah'a düşmanlık etmiştir buyrulir
    Allah'ın dostlarına iyi geçin bence
    Ve bunca alım evliya gavsul azam old kabulle ittifak etmiş sen kimsin

    YanıtlaSil
  8. tanrı...kendisine teslim olanlara bir şekilde inayetini vermekte.ermişlik ve mucize bunların bir sonucu..kapı kendisinden geçip o'na yönelenlerin ve tamamen katılanların dışında herkese kapalı..içerisi artık onun malı,dışarısı artık onun düşmanı..bu bilinmedikçe inkar etmek doğal bir çözüm olarak adlandırılsa da ululuk zahirde zühdten başka bir tecelliyi kabul etmemekte.

    YanıtlaSil

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?